şahin filiz fıkıh akademisi’nin “malın korunması”nı hasta insana tercih eden bir kanaati benimsediğini görmekteyiz. oysa makasıd-ı şeria’nın ilk ve en önemli prensibi, “canı koruma” yani, insanı korumadır.

şahin filiz alzheimer hastalığı, insanın “kişi” olma vasfını ağır bir şekilde tahrip ettiği gerekçesiyle ötenazi ile birlikte tartışılmaya başlanmıştır.

şahin filiz alzheimer hastalarının ötenazi ile birlikte anılması teknik olarak bir takım riskleri ve tehlikeleri beraberinde getiriyorsa da felsefe, işin tartışılması noktasından ötesine müdahale etme istidadında değildir.

şahin filiz pasif ötenazi sorununda uzun ölümün kısa ölüme çevrilmesi için hastanın yeterli otonom kişiliğe sahip olmama ihtimali yüksektir. asıl sorun pasif ötenazidedir.

şahin filiz aktif ötenazi sorununda uzun ölüm, otonom kişi olan hastanın iradesi ve bilinci ile derinlemesine test edilme olanakları taşır.

şahin filiz tıbben hastalığına herhangi bir çözüm bulunamamış ve belirli bir süre içinde bu hastalık nedeniyle ölmesi beklenen hastalar, ölümcül hastalardır.

şahin filiz ölümcül hastalık ve acının ne olduğu, tıp bilimin dışında, çok daha geniş tartışma alanına sahiptir.

şahin filiz insanın başına gelen acı ve hastalığın doğa olaylarına benzer yanları olduğu tartışmasızdır. ancak insanın kişi ve otonom bir varlık olarak sahip olduğu özgürlük ve sorumluluk, doğa olaylarında yoktur.

şahin filiz insani olaylarla doğa olaylarını özdeşleştirmek bizi mantık yanlışlarına götürür.

şahin filiz alzheimer’ın, tüm hastalıkların en kötüsü, en üzücü trajedi; alzheimer hastasının da “yaşayan ölü” olduğu ifade edilir. bu kişi zaten ölüdür, kayıptır, yoktur. hatta kişi-olmayan statüdedir. ahlaki üyeliğini yitirmiştir.

wiktionary frengi hastalığı fransızca syphilis (fr) < 1530 da italyan doktor girolamo fracastoro nun "syphilis, sive morbus gallicus" (syphilis, yada fransız hastalığı) adlı şiirinden < syphilus (la) < σύφιλος (sýphilos) domuz seven anlamında bir isim.

a. rıza avcan hygieia - hekim tanrı asklepios'un kızı olan sağlık tanrıçası hygieia, elinde tuttuğu yılanı bir kaptan (phiale) beslemektedir. yanındaki kaidenin üstünde ise tombul ve çıplak bir çocuk oturmaktadır.

vikipedi hygieia sağlık ve temizlik tanrıçasıdır. babasının iyileştirme temalı mitolojik görevini hygieia koruma temalı olarak gerçekleştirmektedir. hijyen kelimesinin etimolojik kökeni de içerdiği anlam bakımından aynı zamanda tanrıçanın ismi ile özdeştir.

vikipedi lokman veya lokman hekim, kur'an'da ve halk efsanelerinde bahsi geçen, hikmet sahibi olduğuna inanılan kişi. lokman'ın ölümsüzlük iksirini bulduğu ancak formülünü kaybettiğine dair efsaneler mevcuttur.

dünya dinleri asklepios, sağlık tanrısı özelliği de olan apollon'un oğludur. sağlık ve hekimlik tanrısıdır. zeus doğal düzeni bozan ve kendi gücünü aşan asklepios'dan çekinmeye başlar ve onu yıldırımlarıyla öldürür.

ali haydar bayat tıp ve eczacılık sembolü yılan

ekrem güner , kamil gökhan şeker , şebnem izmir güner darüşşifalardan günümüz sağlık kurumlarına yılan sembolü

mustafa çıpan mûsıkî ve şiir iklîmimizde “derd, derman, tabib” olgusu

sinan çitçi “hasta” ve “hasta çocuk” isimli manzum hik yelerin mukayeseli tahlili

emine yeniterzi divan şiirinde sağlık ve hastalıklarla ilgili bazı hususlar

bilal kemikli divan şiirinde hastalık ve tedavi

behçet necatigil şiir, hastalık, acılar

fuzûlî yâr su’âl etse ki hâlin nedir hasta fuzûlî ne verirsin cevâb

selma öncel kültürel yapı ile sağlık-hastalık ilişkisi

abdurrahim karakoç sabrın sonu selâmettir, diyerek sabırları dalda çürüttük tek tek yeter yüreklerde sızı beklemek bu çilekeş millet gülmeli hasan

dilek aslan , ekin koç , merve çolaklar yaşlıların sağlık/hastalık durumlarının toplum sağlığı açısından değerlendirilmesi

ahmed / meşhûrî zîr-i bâr-ı gam u mihnetde hem olsan da gönül hem çü zülf-i ham-ı dil-dâr-ı ham olsan da gönül kesret-i derd ile eyyûb-dem olsan da gönül illet-i sabr ile âhir verem olsan da gönül derdin arz etme etibbâya ki minnet müşkil düşme beyhûde müdâvâta ki illet müşkil

recep cengiz gelenekselden modernizme sağlık sorunu: sosyolojik bir yaklaşım

ahmet erhan buyrun, ben ahmet erhan bir kilo beşyüz gram gelmiş tartıda, doğduğu zaman dört ablanın ardından horoz çükü kadar bir oğlan doktorlar ve hemşireler arasında bahis salgını: yaşar mı yaşamaz mı şu er ve han

ahmet tiryaki şizofrenide ruhsal toplumsal risk etmenleri üzerine eleştirel bir gözden geçirme

dilek kartal 1 doktorum panik atak diyor ensemdeki iğnelere ter bezlerim avuçlarıma saldırıyor hadi bunları zannediyorum, hadi diyelim hiçbiri yok bir küçük zanaks, günde bir defa ativan hadi diyelim hepsi

dilek kartal 2 peki bu 16. kat bu çok uluslu şirket yataklık da mı etmiyor ingiliz aksanlı türklere

oya eryiğit günler sosyal sermaye, sağlık ve hastalık

leyla fercami ey iyi tuvalet kağıdı ……. hiç düşündün mü acının, hastalığın ve savaşın onların koca ağızlarından saçıldığını yüksek rütbeli bir peygamber gibi silip temizleyebilirsen o ağızları ister misin bundan böyle sana “aptallıktan korunma kağıdı” denmesini?

havva öztürk , bahar candaş , elif babacan devlet hastaneleri, toplum ve aile sağlığı merkezlerinde çalışan hemşirelerin yaşadıkları sorunların belirlenmesi

leyla fercami öyleyse yazalım vasiyetnamelerimizi: günahsız teröristlerdik ve istemedik hiçbir zaman burnumuzu büyüklerimizin işlerine sokmayı ve konuşmayı, büyük doktora harfleriyle “barış, barış, barış” diyerek öldüm ben.

şule akçay toplum sağlığı ve sağlık politikaları

orhan veli kanık şiir yazma hastalığım hep böyle havalarda nüksetti; beni bu güzel havalar mahvetti.

betül urhan , nilay etiler sağlık sektöründe kadın emeğinin toplumsal cinsiyet açısından analizi

yûsuf sinâneddin / şeyhî soğanın tabiatı ıssı vü kurıdur ider sulardan ol def-i mazarrât velî peydâ olur derd-i ser andan fesâdın yağ alup def ola illet

egemen ünal, reşat aydın, mehmet enes gökler, selma metintaş, gülsüm öztürk emiral, muhammed fatih önsüz, burhanettin ışıklı toplum sağlığı merkezi sorumlu hekimlerinin görevlerini koruyucu sağlık hizmetleri açısından değerlendirmeleri

yûsuf sinâneddin / şeyhî yoğurdun süzmesi hem mu’tedildür göğüse öykene bu hoş şifâdur halel virür velî hummaya ana kişniş üzüm tâze devâdur

john donne varlığını savaş, zehir ve hastalıklarla sürdürürsün, verdiğin uykuyu bulabiliriz afyonda, büyüde bile; hem onlar daha iyi uyutur; sen niye övünürsün? kısa bir uykusun, ebediyete uyandığımızda biteceksin, ölüm olmayacak artık, ölüm o zaman sen öleceksin.

nazan tutaş john donne hastalık yada uyku sırasında ölmekten ve hpkı doğumunun fark edilmediği gibi aynı şekilde ölümünün de fark edilemeyeceği düşüncesinden korkar. hastalığı ölüme giriş olarak görür. sık sık ciddi hastalıklar geçirdiği sıralarda öleceğini düşünür.

ümit yaşar oğuzcan ölelim, ölelim artık bitsin bu delicesine koşu bitsin bu koşu yeter, yeter öleceksek ölelim haydi vur kendini şaraba kedere ve aşka vur

acff - tdb diş çürükleri pek çok ülkede ihmal edilen yaygın bir hastalıktır.

ümit yaşar oğuzcan ne kötü bir dünya bu; sevgisiz, acımasız yaşarken dolu dizgin, ölüvermek apansız + bütün o sevdiklerin, dostların, yakınların koyup giderler seni orada yapayalnız + her şey geride kaldı, ne sandın yalan dünya gördüğün gibi işte; bir ölüm var yalansız

beyhan bağ , mine ekinci ruhsal sorunlu bireylere yönelik toplum tutumları ölçeğinin (rsttö) türk toplumunda geçerlilik ve güvenirliğinin değerlendirilmesi

enverî senden bana irişmez bildüm ki emn ü râhat bir hasteyem ki hergiz itmem ümîd-i sıhhat + bîgâneler gelüp soralar hâlümüz bizüm ol cân tabîbi sormadı ahvâlümüz bizüm

halil cibran acınız, aslında içinizdeki doktorun, hasta yanınızı iyileştirmek için sunduğu “acı” ilaçtır.

osman müftüoğlu tıp terörüne dikkat

e-psikiyatri uyku terörü'ne dikkat

yasadikca gece terörüne dikkat

kibrismanset gıda terörüne dikkat

ihvanlar sağlık terörüne dikkat

ismail tokalak dünyada gıda ve ilaç terörü

radikal psikiyatrik ilaç terörü

evrensel sahte ilaç terörü

mustafa kemal sayar / birol çotuk psikiyatri ve kaos: doğrusal ve dengesel olmayan dinamik sistemlerin psikiyatride kullanımı

sevim hacıarifoğlu tolunay terörün amacı kaos oluşturup insanları sindirmek. sosyal medya da kaos ya da üzücü olayları paylaşmak bir taraftan terör ve şiddete meyilli insanların ekmeğine yağ sürüyor.

inci şen türkiye’deki son politik kaos ve terör ortamının çocuk psikolojisine yansımaları

randy borum psychology of terrorism

aylin demirli terörizm, psikososyal etkileri ve müdahale modelleri

royal college of psychiatrists counter-terrorism and psychiatry

citizens commission on human rights chaos and terror manufactured by psychiatry

university of amsterdam is terrorism based on mental illness?

cansu balku terörizm ve akıl sağlığına etkileri

kerem önder teröristleri canlı bombaya çeviren ilaç kaçakçılığı operasyonu!

osman özdemir , pınar güzel özdemir , ekrem yılmaz psikiyatride kelebek etkisi: bir olgu bildirimi

sagliksen türkiye’de terör olaylarının yaşandığı bölgelerde görev yapan sağlık çalışanlarının genel sağlık durumu araştırması

yusuf çetindağ asıl adı mecma‘u’n-nevâdir olan ve çehâr makâle ismiyle bilinen eser,....... tıp ilminin tarifinden sonra tabiplerin özellikleri hakkında bilgi verilir.ayrıca ibn sînâ’nın bir aşk hastasını elini nabzına koymak suretiyle nasıl iyileştirdiği,vb. hikâyeler anlatılır.

mazhar osman usman bizim mekteb-i tıbbiyeden her meslekten insan çıkar, arada bir doktor da çıkar.

erkan yüksel , ahmet yalçın kaya , abdullah koçak , sinan aydın türkiye’de sağlık konulu yayınların analizi

gülten acehan , fatma eker acil tıp hizmeti veren sağlık personelinin ölüm kaygısı, ölüme ilişkin depresyon düzeyleri ve kullandıkları başa çıkma yolları

tolga ersoy bu katliamlardan silahlı kuvvetler kadar tıp bilimi ve bilgilerini silahlı kuvvetlere sunan tıp adamları da sorumlu değil midir... ? hiç kimse bu süreç sorgulanırken, “bilimim ve bilgim öldürme amaçlı değildir, o kullananın sorumluluğudur” deme hakkına sahip değildir,

mustafa sercan ilaç tedavisinin düzenlenmesi ve kullanılması sürecinde hekim (tür ve miktar belirleme yönünden) ve ilaç endüstrisi (üretici-fiyat belirleyici olarak) güçlü, hasta, hasta yakını ya da kamu güvencesi (gereksinimi olan/ satın alan) güçsüz konumdadır.

ahmet çelikkol boğaz tokluğuna, en ilkel koşullarda ve günde 16 saat çalışma. charles dickens’in (1812-1870) david copperfield ve emil zola’nın (1840-1902) germinal adlı romanı, bu acıklı durumu çok iyi anlatır. hem de hiç yoksulluk edebiyatı yapmadan,gerçekçi birer roman olarak.

vehbi bayhan beck’e göre, 11-eylül-2001’den sonra, küresel terörizm riski, “haçlı seferleri”ni ifade eder. küresel terör; özgürlüklerin azalması, milliyetçilik, korumacılık ve öteki kültürlere düşmanlığın geri dönüşü demektir.

ahmet inam anlayabildiğim, onunla hem bilgimi hem dünyayı denetleyebildiğim, teori yapabildiğim, şiirleyebildiğim, enerji yaratan (şevk verici!), bağlanabildiğim, onunla eleştirebildiğim bilgi sağlıklıdır.

ahmet inam kötü bilgi, kakoepisteme, sağlıksız ortam ve çevre yaratan, beni epistemik felce uğratan, öldüren bilgi, episteme phonia, bilgikürenin varlığını tehdit eden en büyük tehlikelerden biridir.

hayat memiş şairin kanımca net bir tanımı yoktur. şiir yazan kişinin şair ile eş anlamlı olmadığının düşüncesindeyim.

hayat memiş benim nazarımda hisseden ve hislerini ilk önce kendisine itiraf etme cesareti bulan ve insanlara, doğaya yansıtarak paylaşan her insan şairdir. herkes hayatının en az bir anında şair olmuştur.

hayat memiş tıp da şiir de sanattır. biri yüreğin arınmasını sağlayan diğeri ise vücudu iyileştirmeye yönelik sanatlar. tıp daima bir arayış içindedir, aynen insanın tüm hayatı boyunca özünü, şairin ise dünyada yerini arayışı misali.

hayat memiş sanat ile ruhsal bozuklukların tedavi yöntemi eski dönemlerden beri tanınsa da, bu konsept günlerimizde ruhsal ve bedensel tedavilerdeki önemi son derece yaygınlaşmıştır.

hayat memiş özellikle kanser hastalarında bu tedavilerin yararlarını rakamlarla ifade eden birçok araştırma yapıldı. ruh ile bedenin arasındaki esrarengiz bağı, şiir dâhil olmak üzere sanat ile tedavinin elde ettiği yararlar ispatlar nitelikte.

yusuf çağlayan dünyamızda büyük eşitsizlikler ve çelişkiler bulunmaktadır. ....... modern tıp her gün mucizeler yaratmasına rağmen her yıl 3 milyon insan önlenebilir hastalıklardan ölmekte.

peter antes - çev : süleyman turan fransa'daki bazı şaşırtıcı ihtida durumları, (örneğin tıp doktoru maurice bucailles ve filozof roger garaudy) hıristiyanlık için yakın bir tehdit olarak islam hakkında genel tartışmalara yol açmıştır.

levent öztürk abbâsîler döneminde yaşayan hristiyan doktorların islâm toplumuna katkıları

murat yurdakök 1 aziz vlas, roma imparatorluğu’nun sebateia (sivas) şehrinde ms 280 ya da 283’de doğdu. bazılarına göre rum, bazılarına göre ermeni idi. muhtemelen zengin bir aileden gelen vlas tıp eğitimi gördü. pagan inanışını terk ederek hristiyanlığı kabul etti.

murat yurdakök 2 halkın isteği ile sivas piskoposu seçildi. roma valisi agricolaus’un askerler tarafından bulunarak tutuklandı ve inançlarından dönmediği için işkence ile öldürüldü.

erhan bayram , yasemin topcu , pakize karakaya , uluç yış , handan çakmakçı , semra hız kurul canavan hastalığı, ....... en sık olarak askenazi yahudilerinde görülmektedir. yahudi toplumu dışında saptanan olgularda, genetik mutasyonlar oldukça farklılık göstermektedir.

neslihan ünal osmanlı imparatorluğu’nda yahudi kadınları ester kira gibi haremin ihtiyaçlarına aracılık eden yahudi kadınları dışında 16. yüzyılda bazı yahudi kadınları da tıp alanındaki bilgileri sayesinde sarayla ilişki kurmayı başarmışlardı.

hikmet tanyu tıp sahasından gelip, dini bir konu üzerinde derin ve etkili fikirler ileri sürmesi karşısında, ona müteassıp, dogmatik kimseler dinsiz ve eçhel (ignoramus) lakabını taktılar. astürük (astruc) ü alman ilahiyatçısı mihaelis (michaelis) te cehaletle itham etmişti.

hüseyin tekin sevil televizyonda sağlık programları

yavuz erdoğan , halil ekşi , ayfer tektaş medya ve şiddet: mafya dizileri üzerine karma bir araştırma

nilay etiler , ülkü zengin televizyon kanallarındaki gündüz programlarında kadın sağlığı ve toplumsal cinsiyete bakışın değerlendirilmesi

erkan yüksel , pelin öğüt , asuman kaya radyo ve televizyonlardaki sağlık konulu yayınlara yönelik rtük’e yöneltilen bildirimler üzerine bir içerik analizi çalışması

banu ayten akın , m. cengiz yakıncı hastalık konulu anlatı filmleriyle tıp eğitimi

oyuncular sendikası, sinema televizyon sendikası ve sinema emekçileri sendikası setlerde işçi sağlığı ve iş güvenliği rehberi + rehberi okuduğunuzda ilk bakışta size bilmediğiniz bir şey yokmuş gibi gelebilir. oysa setler gizli tehlikelerle dolu çalışma alanlarıdır.

ismail alay , hediye dağdeviren , ammar kanawati , ecem eren , cihan kaya , hüseyin cengiz ....... hastaların 59,5% i akraba ve arkadaşlarından, 38,5% i sosyal medyadan yöntemi duyduğunu ifade etmiştir.

ayşe tekin , esin kaya , sercan özbek yazıcı medya modern tıp uygulamalarının sorgulanmasında ve bu konudaki sorunların, sağlık hizmetlerinden duyulan memnuniyetsizliklerin daha sıklıkla gündeme getirilerek geniş kitlelerin bunlardan haberdar olmasında önemli rol oynamaktadır.

uğur uğrak, abdulkadir teke, necmettin cihangiroğlu, yasin uzuntarla günümüzde ilacın kolay temini, gelişen medya sayesinde doğru olup olmadığına bakmaksızın ....... ilaç tüketir hale getirmiştir.

şule kalkan bitkisel ürün kullanım sıklığının artış nedenleri arasında; ....... basın, internet ve medya kanalı ile bu ürünlerin tedavi edici etkileri olduğu yönünde yasal olmayan pazarlamalar sayılabilir.

selma altındiş akılcı ilaç kullanımını yaygınlaştırmada bazı önlemler alınabilir. bunlar: ....... doğru ilaç kullanımı konusunda görsel ve yazılı medya desteği alınmalı

selma altındiş sağlık harcamalarında yüksek paya sahip ilaç harcamalarının nedenleri şöyle sıralanabilir (sgk, 2013: 9). ....... medyanın yanlış ilaç tanıtımı/propagandası/ reklamı vb. faaliyetleri

kadriye avcı hekimlerin sosyal medya kullanımı ve etik

sevilay ünver medya ve acil tıp

çisem yeşil , özlem coşkun , irem budakoğlu tıp fakültesi öğrencilerinin sosyal medyayı eğitim-öğrenim amaçlı kullanımı

tamer akça , süha aydın çağdaş tıp etiği ışığında rené leriche ve “şirurjinin felsefesi”

şener şahin “insan bedeni değişik nedenlerden hastalandığı gibi, insan ruhu da sakîl kimsenin olumsuz psikolojik yapısından rahatsız olabilir” ....... ortaya konan bu tespit ve değerlendirme, muhtemelen, günümüz insanının negatif enerji yayma’ tabirine denk düşmektedir.

mineş kılıç , elif ünsal avdal güncel tıp etiğinin felsefi temelleri üzerine bir deneme

siber göksel tıpta iki ucu açık sorular

filiz bulut , m. murat civaner modern tıp insancıl özünü yitiriyor: artık “hasta yok, hastalık var!”

leyla şahin , neriman ezgin , özge selin çevik edebiyat ve tarih dünyasından fizyoloji ve tıp alanındaki nobel ödülüne: eric richard kandel

ismet emre yeni türk edebiyatının psikoloji kaynakları

mehmet cem müderrisoğlu hekim-hasta ilişkisinin edebiyattaki bir izdüşümü: amok koşucusu

sezer erer tıp ve edebiyat: iki eser iki hastalık

mustafa şerif el-ânî - çev : abdulhalik bakır , abdulhamit dündar edebiyat ve tıp arasındaki güçlü bağlar

dilek çetindaş osmanlı’da satirik tıbbî romanın bir örneği: sarhoşun tövbesi

nursen bolsoy , ümran sevil sağlık-hastalık ve kültür etkileşimi

bâki asiltürk reşat nuri güntekin'in romanlarında doktor tipleri + reşat nuri güntekin'in romanlarında hastalık

beyhan bağ hospis ve hospiste ölüme hazırlanma

elifhan köse bir keşif olarak modern kadınlık: tıp, beden ve cinsellik

nüket örnek büken insanı temel alan tıp anlayışı çerçevesinde tıp ve resim sanatı

nüket örnek büken feminist etiğin tıp içindeki ahlaki değer sorunlarının değerlendirilmesinde farklılaşmış uzantısı diyebileceğimiz feminist biyoetik, .......

demet bolat 1 ehzenreich cadı avları ile profesyonel bir meslek olarak doktorluğun yükselişini bağlantılı bir biçimde okuyarak; cadılık ile mücadelenin esasen doğa bilimlerinde, özellikle tıp alanında, o güne değin epistemik otorite olan kadınların ellerindeki gücün erkeklere

demet bolat 2 aktarılarak el değiştirmesi ile ilgili olduğunu belirtir. buna paralel olarak 20. yüzyıl başlarında birçok üniversitede kürsüler kurulurken, kadınların tıp ve anatomi gibi konularda eğitim alması tamamen yasaklanmıştır.

demet bolat ehzenreich kadınların özellikle tıp alanından dışlanmasıyla, kendi bedenlerini tanımalarının ve doğum, üreme ve hamilelik gibi alanlarda kontrol sahibi olmalarının önüne geçildiğini belirtir.

demet bolat schiebinger, birçok kadının farklı disiplinlerde yüksek eğitim görebildiğini belirtir. fakat kadınlar çoğu kez teknoloji, tıp, matematik ve doğa bilimleri gibi “sert bilimler”de değil, beşeri bilimler alanında kendilerine yer bulabilmektedirler.

ata soyer sosyalizm ve saglık/tıp hakkında kısa notlar

ilahiyat edu tr adana 2015 uluslararası islâm & tıp (tıbb-ı nebevî) kongresi bildirileri

ilhan ekinci webb, müslümanların kadınları aşağıladıkları ve ikinci sınıf insan muamelesi yaptıkları şeklindeki görüşleri tekzip etmiş, ....... vererek, (ispanya’daki müslümanlar arasında tıp, avukatlık yapan, mescitlerde imam olan kadınlara ait örnekler) savunmaya çalışmıştır.

cavit ışık yavuz "sağlıklı" olmak sosyal bir norm iken tıbbi bir norma dönüştü ve "hastalık" kavramı üzerinden yoğunlaşılmaya başlandı.

cavit ışık yavuz beden kontrol altına alınan bir makine olarak büyük resimdeki yerini almakta, kapitalizm tarafından metalaştırılmaktadır. dolayısıyla bedenle ilişkili her şeyin de metalaşması (sağlık, hastalık, güzellik vb.) kaçınılmazdır.

cavit ışık yavuz bazı kaynaklara göre eski yunan'da hekim "esnaf" olarak kabul ediliyor ve usta-çırak ilişkisi içinde yetişiyor, hastalıklara rasyonel yaklaşılıyordu.

cavit ışık yavuz 1 tıp daha çok bedenin üzerine yoğunlaşarak ruh bölümünü psikolojiye bıraktı. bedene yoğunlaşma ve bedeni bilimin bir nesnesi haline getirme, bir yandan hastalıkların nedenlerine dair bilimsel açıklamaların getirilmesine gidilen yolu açarken diğer yandan da

cavit ışık yavuz 2 biyolojinin sınırlarına hapsediyordu tıbbı. bu tarihsel eğilim tıbbın ve sağlığın kavramsal olarak çağının felsefi akımlarından yoğun olarak etkilendiğinin de bir işareti.

cavit ışık yavuz descartes ile birlikte ruh ve bedenin ayrımlaşması, bedeni merkeze oturtmuştu. bu durum beden üzerinde yapılacak incelemelere ışık tutup tıbbın gelişimine katkı yaptı kuşkusuz. kapitalizmin gelişim süreci içerisinde bedenin önemsenişi daha da arttı.

cavit ışık yavuz ortaçağ'da "ruhun iğrenç giysisi", "ölümle kurtulunan bir cüzam" olarak görülmüştü beden. bu dönemde beden "ruhun sonsuzluğuna zarar vermemek için" ihtiyaçlarından sıyrılmalı ve ölüme hazırlanmalıydı. bu açıdan bedenin bakımı sorumluluğu yoktu, değersizdi.

cavit ışık yavuz foucault, günümüz toplumunu "hapseden toplumlar/büyük bir hapishane" biçiminde değerlendirmektedir. ona göre "artık dünya büyük bir tımarhanedir", "yöneticileri psikologlar ve halkı da hastalar olan büyük bir tımarhane".

cavit ışık yavuz "geçen her günle birlikte, kriminologlar, psikiyatrlar ve insanın zihinsel davranışını inceleyen herkesin oynadığı rol büyümektedir. bu nedenle, siyasi iktidar yeni bir işlev edinmek üzeredir, bu işlev de tedavi ediciliktir" (kızılçelik, 2003).

cavit ışık yavuz 1 değişen içerik ve değişen biçime karşılık geçen süre içerisinde değişmeyen, hekimlerden ve hastalıklara yönelik hizmet ya da çabalardan zenginlerin ve yöneticilerin yararlanmasıydı. değişen koşullar ve sanayi devrimiyle ortaya çıkan ihtiyaçlar bu durumun da

cavit ışık yavuz 2 tartışılmasına yol açtı. sanayi devrimi süreciyle gelişen kapitalizm, sağlık kavramının ideolojik işlevlerini bütünüyle değiştirdi. sağlık ve sağlık hizmetini dinsel işlevlerinden arındırarak kendi ihtiyaçlarına uygun bir işleve büründürdü.

cavit ışık yavuz 1842'de chadwick hazırladığı bir raporla yaşamsal çelişkiyi gözler önüne serdi: soylular ortalama 44 yıl, tüccarlar 23 yıl, işçiler ise ortalama 22 yıl yaşayabiliyordu.

cavit ışık yavuz raporda "hastalıkların temel nedeni yoksulluk ve yoksulluğun önemli nedenlerinden biri de hastalıktır" denilerek "sağlığın ilk koşulu sanitasyon, diğer bir deyişle fizik çevreyi sağlık yönünden olumlu duruma getirmektir" vurgusu dikkat çekiyordu.

cavit ışık yavuz gecikmiş dejeneratif hastalıklar çağı (bu dönemde mortalite daha geç yaşlarda. palyatif tedavi modern tıbbın en önemli bileşeni haline gelmiştir.)

cavit ışık yavuz hekimliğin gelişimine etki eden dört ana etken (içgüdüler, dinsel etkiler, gizemcilik, bilimsel etkiler) sağlık kavramına da etki etmiştir.

cavit ışık yavuz insan varoluşunun yönetiminde tıp, ona yalnızca ağırbaşlı bir yaşam için öğütler dağıtma yetkisi veren değil, ona bireyin ve bireyin içinde yaşadığı toplumun fiziksel ve ruhsal ilişkilerine istediği yönü verme hakkını da tanıyan kuralcı bir tavır alır.

cavit ışık yavuz "günlük yaşamın ve bireylerin tıbbın hakimiyeti, gözetimi ve etkisi altına girmesi" olarak tanımlanabilecek, "aşırı tıbbileştirme" anlamında ve daha çok eleştirel bağlamda kullanılan bu terim, ilk olarak psikiyatrinin bu çerçevede tartışılmasıyla dikkat çekti.

cavit ışık yavuz sağlık ve hastalık tanımının tıp felsefesi açısından üç ana tanım biçimi bulunduğunu görüyoruz (ereshefsky, 2009): naturalist, normativist ve hibrid teoriler olarak özetlenebilir bu üç ana akım.

yulduz oʻrayimoxunovna usmonova / yıldız usmanova sitem etme haberi yok dağların gözlerini ellerinle bağladın faydası yok geç kalınmış figanın dünyada ölümden başkası yalan yalan başkası yalan dünyada ölümden başkası yalan

edward bach hastalık, ruh ve akıl arasındaki çatışmanın sonucudur ve manevi ve akli çaba dışında asla yok edilemez.

füsun kavrakoğlu kömür yakılmasıyla ortaya çıkan hava kirliliğinin, sağlık üzerindeki, solunum hastalıkları ve erken ölümler dahil pek çok soruna yol açtığı; dünyada her yıl 800 binden fazla kişi kömürden kaynaklanan hava kirliliğine bağlı olarak öldüğü biliniyor.

gamze nesipoğlu “günahkâr”dan “hasta”ya evrilen algıyla şekillenen zorunlu yatışın tarihsel yolculuğuna genel bakış

galenus insanın hem zengin olması hem de tıpta yüksek mertebeye erişip şeref kazanması mümkün değildir.

william osler doktorların ilk görevlerinden biri insanları ilaç kullanmamaları konusunda eğitmektir. ilaç kullanma isteği belki de insanları hayvanlardan ayıran en belirgin özelliktir. + edebiyat, tedavi örnekleriyle doludur. + bilgisizlik arttıkça, inakçılık artar.

william osler üç sınıf insan vardır: erkek, kadın ve kadın doktor. + kitapsız hasta incelemek; keşfedilmemiş denize açılmaktır, hastasız kitap okumak; denize hiç gitmemektir. + iyi doktor hastalığı, büyük doktor hastayı tedavi eder.

thomas sydenham hastalık, vücudun kendi başına zararlı maddeden kurtulma grişimden başka bir şey değildir. + hangi tıp kitabını okumasını tavsiye ettiğini soran bir öğrencisine, thomas sydenham don quichotte’u (don kişot) oku, çok iyi bir kitaptır; ben onu hâlâ okurum.

esra özdemir demirci sydenham koresinde intihar düşünceleri ve intihar girişimi: bir olgu sunumu

tuluy 1 ey büyük allah, eğer suçları dolayısıyla insanları cezalandırıyorsan, ben ağabeyimden daha suçluyum; savaşlarda daha fazla insan öldürdüm, kadın ve çocuk kaçırdım, ana ve babanın gözyaşını akıttım.

tuluy 2 yok eğer, güzel, yetenekli, kendini sana adamışlardan birini yanına almak istiyorsan ben buna daha fazla lâyığım. ögedey yerine beni al, onu hastalıktan kurtar, hastalığını bana geçir.

plinius bir hekim insanı mutlak bir kararlılıkla öldürebilen tek kişidir.

cato değersiz, dik kafalı insanlar olan yunanlılar, edebiyatlarını bize getirirlerse herşeyi bozup çürütecektirler; daha kötüsü, hekimlerini ülkemize yolladıkları takdirde halkımızı tıp ilmi yoluyla öldürmeye kararlıdırlar.

paracelsus hasta, doktorun kitabıdır. + doğa eczanedir. + hâlâ bilmediğim çok şey var. + hastalık, yalnız bir rahatsızlık değildir, ayrıca bir kusurdur. + doktor, dünyanın efendisi'nin yaratmış olduğundan daha yetkin bir insanı yaratmak için çağrılmıştır. + doğal bilgi sağlıktır.

paracelsus doktorluk laf değil, iştir. + düşgücü dünyanın tedavisidir. + hiçbir şeyden anlamayan insan değersizdir. + hastalığın etkisiyle ilgilenenler, kar temizleyerek soğuktan kurtulacağını sananlar gibidir. + kalbin sahteyse, doktorun da sahtedir.

paracelsus bütün meyvelerin çileklerle aynı zamanda olgunlaştığını zanneden biri, üzümleri hiç tanımıyor demektir. + hastalık, meydan okumadır. hastalığın başkaldırısı, kırbaç darbeleriyle bastırılmaz. günâhın reçetesi ilaç değildir. günaha karşılık çile değil, doğadır.

paracelsus tıbbın 4 dayanağı: -tabiat olaylarını anlamamızı sağlayan felsefe -yıldızların hayatımızı etkilemesinden dolayı astronomi -canlıların, kimyasal maddelerden oluşan tabiatın bir parçası olması sebebiyle alşimi (simya) -iyileştirmenin manevi yönü olan tanrı inancının ....

ali haydar bayat paracelsus ....... insanın su, toprak, hava ve ateş elementlerinden oluştuğunu; bütün cisimlerin temel taşı olan bu elementlerin, tuz , civa ve kükürt olmak üzere 3 şekilde bulunduğunu savunmuştur.

ali haydar bayat paracelsus ....... kendi devrinde tıbbı etkilememiş, fikirleri ve değerleri 300 yüz yıl sonra anlaşılmıştır. düşüncelerini üstü kapalı yazmış, mevcut sistemleri yıkmakla yetinmiştir.

ali haydar bayat paracelsus ....... farklı kişiliğiyle dikkatleri ve şimşekleri üzerine çekmiş, yalnız kalmış, ölüm tehditleri üzerine, bavyera prensi palatine’nin davetini kabul ederek salzburg’a yerleşmiştir.

ali haydar bayat paracelsus ....... 1541’de burada ölmüş, salzburg st. sebastian kilisesi mezarlığına gömülmüştür. mezar taşında, “hayatı ölümle takas etti” yazılıdır.

ali haydar bayat demokedes ....... kralın mısırlı hekimlerin iyileştiremediği ayağını ve karısının göğsündeki tümörü tedavi ederek büyük ün ve servet kazanmıştır.

ali haydar bayat zoroastre kanunu’na göre ise yetersiz olduğu tespit edilen hekim mesleğini yürütmeye devam ederse parçalanarak öldürülürdü.

ali haydar bayat salgınların,tabii sebepler .......,tanrılara sunulması gereken kurbanların ihmali,devleti idare eden kişilerin tanrıların hoşuna gitmeyecek suçlar işlemesi (suçsuz kişileri öldürme) ve ülkelerarası antlaşmaların çiğnenmesi neticesinde ortaya çıktığına inanılırdı.

ali haydar bayat ihtiyarlık tedavi edilemeyen bir hastalık olarak görüldüğünden, -bazı sibirya kabilelerindeki gibi- hazarlarda ihtiyarlayan hakanlar öldürülürdü.

ali haydar bayat asklepiadlar, uyku odalarına gelen hastalara daha kapıdayken bazı telkin ve tavsiyelerde bulunur; ertesi gün, hastaların rüyalarındaki asklepios tavsiyelerini yorumlayarak tedaviye başlarlardı.

ali haydar bayat dönemin bir tarihçisi, asklepieionda yuva yapmış serçeleri öldüren bir vatandaşın idam edildiğini kaydetmiştir.

ali haydar bayat şânîzâde mehmed atâullah ...... bektaşilikle suçlanıp tire’ye sürülmüştür. 2 ay sonra masumiyeti anlaşılmış, affına dair fermanı getirenin “ıtlâkınıza” (affınıza) yerine “itlâfınıza” (idamınıza) demesi üzerine fenalaşmış, 2 gün sonra vefat etmiştir.

ali haydar bayat ....... idama mahkum insanlar üzerinde viviseksiyon yapma izni verdiğini aktaran ıı. yüzyıl hıristiyan yazarlarından tertullianus, tabiatı inceleme amacıyla da olsa bunu iğrenç bulduğunu ifade etmiş ve herophilos’u insan kasabı olarak vasıflandırmıştır.

ali haydar bayat hayâtîzâde mustafa feyzî ....... 1691’de yanlış tedavi uygulayarak ıı. süleyman’ın ölümüne sebep olduğu gerekçesiyle azledilip yedikule’ye hapsedilmiş, 1692’de vefat etmiştir.

ambroise paré belirtiler kötü sonuç gösterse de, hastaya daima ümit vermek gerekir. + yarasını ben sardım, şifasını tanrı verdi.

ali haydar bayat ambroise paré ....... yaraların kaynar suyla yıkanıp kızgın demirle dağlanması yerine yumurta sarısı-gülyağı-terebentin karışımı merhemle tedavi edilmesini .......

gürhan çelik, acar aren, hasan bektaş, mehmet emin güneş ilginç bir boerhaave sendromu olgusunun cerrahi ve endoskopik tedavisi: olgu sunumu

barry commoner çevre kirliliği çaresiz bir hastalıktır.

israel ehrenberg / montague francis ashley montagu doktor, sağlığın değil, hastalığın dersini aldı.

ali haydar bayat suphizâde abdülazîz ....... dilini tutamayıp devlet işlerine itiraz ettiği, saltanat ileri gelenleri hakkında yersiz sözler sarfettiği ve ....... için istanköy’e sürülmüştür. hakkında verilen bu karara dayanamamış, aynı yıl, 48 yaşında istanköy’de vefat etmiştir.

ali haydar bayat 1 mezopotamya inanışına göre hastalıklar, görünmez güçlerin (cinler, kötü ruhlar..) insan bedenine girmesiyle meydana gelirdi. her insanın karşılaşabileceği bu tehlikeler, büyü, günah işleme, tanrılara karşı olan görevleri ihmal etme, kusurlu davranışlarda

ali haydar bayat 2 bulunma, tanrıların korumalarının kalkması veya kişiyi cezalandırması gibi sebeplerle ortaya çıkardı. hayvan sokması veya ısırması gibi sebebi belli olan hastalıkların bile geçmişteki hatalı davranışların sonucu olduğu kabul edilirdi.

ali haydar bayat 3 öte yandan, hastalığın meydana gelmesi için gereken suçu hastanın kendisinin işlemesi şart değildi; kişi yakınlarının günahlarından dolayı da ceza alabilir, yani hastalanabilirdi.

dursun ali tökel savaş ve şiir: tarihin tanığı olarak şairler

hikmet feridun güven şiiri anlamak: necatî bey’in bir gazelinin hikâyesi ve yorumu

kâşifî çün güzergâh oldı bu dâr-ı fenâ bu fenâyiçün nice renc ü ʿınâ + çekme dünyâ malı içün derd ü renc sen gidersin bunda ḳalur mâl u genc + niceler didi benümdür bu mekân aña benüm didügi ḳaldı hemân

abdülmecit islamoğlu kâşifî, insanlardan uzaklaşarak uzun süre karanlık bir mağarada uzlete çekilmiş ....... boynu kılıçla vurularak öldürülmüştür.

abdurrahman / ubeydî şeddād gibi olma ki yapdı niçe ḳuṣūr ömrinde görmek olmadı bir kez ḳuṣūrını + nefsi hevāsı bir kişinüñ sākin olmasa deryā-yı cürminüñ görür ol şerr ü şūrını + āhumla yidi baḥri taḥríḳ iderin ammā bu keşti-yi devrānda bir ehl-i sükūnum ben

heraklitos her şey bir başka şeye dönüşür ve hiç bir şey aynı kalmaz. her şey akar, hiçbir şey sabit değildir.

thomas carlyle bugün dün değildir.

sami süleyman gündoğdu demirel dün dündür, bugün bugündür.

alfred tennyson hiç bir şey doğmamıştır. hiç bir şey ölmeyecektir. her şey değişecektir.

sidarta gautama / gautama buddha / gotama buda dünya değişkendir ve hiç durmadan değişir. sabit hiçbir şey yoktur. hiçbir şey devamlı değildir. dünya özden yoksundur. bütün biçimler gerçek dışıdır.

ögetay kayalı kutup yıldızı neden sabittir?

necdet seventek vücudun iç bölgelerindeki sıcaklık sabittir.

fatma aygün "eşyânın hakikâti sabittir" ilkesini benimseyen kelâmcıların sofestaiyye eleştirisi

ismail tufan insan sabit olamaz. çünkü ana rahmine düştüğü andan ölünceye kadar değişmektedir.

benjamin disraeli değişim değişmezdir.

publius ovidius naso / ovid her şey değişir. hiç bir şey yok olmaz.

titus lucretius carus / lucretius / lukretius her şey değişir ve hiçbir şey olduğu gibi kalmaz. doğa herşeyi değiştirir ve herşeyin şeklini değiştirmeye zorlar. değişmek, dağılmak; yok olmaktır. parçalar oynar yerinden, bozulur düzenler.

euripides her şey değişir. her şey yerini bulur ve sonra yok olur.

hüseyin çaldak her insan bilgisini arttırabilecek bir fıtrata sahiptir. demek ki her insan bilgiyi yeğler ve onun artışını tercih eder. hatta çocuk ve deliler bile masalları ve efsaneleri dinlemeyi yeğler ve çeşitli işler hakkındaki bilgilerini artırırlar.

türkan barutçuoğlu her sanat alanının kendine özgü bir yaratım dili vardır ve şiirsel anlatımın, bu dillerin tümünde mümkün olduğu görülebilmektedir.

gürbüz deniz her insanda ruh vardır.

hammadun emekli her insanda her an cihattadır.

mehmet doğramacı kalp her insanda, her an sesleniştedir.

umberto eco yapıt her algılanışında yepyeni bir perspektife kavuşur.

ferdinand victor eugène delacroix her sanat şiire yönelir.

ramazan altıntaş her insanda ebedîlik (huld) düşüncesi vardır.

michel eyquem de montaigne her insanda, insanlığın bütün halleri vardır.

kur'ân / allâh / tanrı - çev : cemal külünkoğlu her nefis/can ölümü tadacaktır.

vecdi aral hemen her insan değerler kozmosunun ancak belli bir kesimine daha yakın ve yatkındır.

novalis her şakanın içinde bir gerçek gizlidir.

sadi şirazi âdemoğlu her biri yekdiğerinin azȃsı çünkü hepsinin birdir cevheri, mayası

wilhelm richard wagner her şey varlığının iç gerekliliği ile yaşar ve sürer, kendi doğasının ihtiyacı gereği.

john dewey sanat eseri esasen her şeyi kendisine konu edinir.

theophrastus von hohenheim / philippus aureolus theophrastus bombastus von hohenheim / paracelsus her şey birbiriyle ilişkilidir.

karl raimund popper her problemin çözümü çözülmemiş yeni problemler doğurur.

heidi hummel / margaret stiefvater / maggie stiefvater içimdeki her şey açtı. + içimdeki her şey uyanıktı. + içimdeki her şey sessizleşti. + içimdeki her şey onu tanıyordu. + her şey ikiyüzlülük gibiydi. + her şey berbattı. + her şey birbirine dolaşıp duruyor. + her şey için.

maggie stiefvater her şey ciddiyete binmişti. + her şey çok hızlı olmaya başladı. + her şey çok yanlış geliyordu. + her şey daha iyi olacaktı. + her şey daima keyifliydi. + her şey doğru olmuyor. + her şey değişmişti. + her şey doğru çıktı. + her şey bu çarpışmaya bağlı.

maggie stiefvater her şey çok daha mantıklı gelirdi. + her şeye başladığımda intihar bir şakaydı. + her şey farklı görünmeliydi. + her şey farklı olurdu. + her şey farklı görünüyordu. + her şey görünmez hale gelmişti. + her şey kesinlikle yoluna girerdi. + her şey saldırgandı.

maggie stiefvater her şey küçük, ikincil derecede önemli kalıyordu. + her şey kendimle ilgili nefret ettiğim şeyin parçasıydı. + her şey kurt duyularıma saldıracak şekilde tasarlanmış gibiydi. + her şey karmakarışık durumdaydı. + her şey kurt diline tercüme ediliyordu.

maggie stiefvater her şey metruk ve tozlu görünüyordu. + her şey fazlasıyla kırılgan görünüyordu. + her şey neredeyse bu kadardı işte. + her şey o akorla özetlenebilirdi. + her şey sarsılıyordu. + her şey simsiyahtı. + her şey hareketsiz ve siyahtı. + her şey tamamen sessizdi.

maggie stiefvater her şey tıpkı oradan ayrıldığım geceki gibi görünüyordu. + her şey tersti. + her şey veda gibi geliyordu. + her şeyi feda etmeye hazırdır. + her şey mümkün geliyordu. + her şey sarı, altın rengi, tenime bulanmıştı.

maggie stiefvater en kötüsü geçmişken neden hâlâ bu kadar gergin olduğumu anlamıyordum. + bunu hasta ruhlu pisliğin teki yapmış ve bu zihin yapısını anlamakta zorlanıyorum. + birinin nasıl hem tanrı hem de şeytan olabileceğini anlamıyordum. + ne olduğunu bile anlayamadan bitti.

maggie stiefvater hem her şey bir anlam kazanmış hem de manasızdı ve bu ikisinin aynı anda nasıl mümkün olabileceğini anlamaya çalışmaktan bıkmıştım. + yaprak olmadığı halde neden bir daldan yaprak gibi sarktığını anlayamıyordum.

maggie stiefvater daha önce onlarca sefer yaptığımız şeyin şimdi nasıl böylesine tuhaf, yeni ve ürkütücü geldiğini anlayamıyordum. + önceki gece nihayet uyuyabilmişken nasıl bu kadar yorgun olduğumu anlayamıyordum.

doğan kaya satranç ve vezn-i ahar üzerine düşünceler

i. hakkı aksoyak manastırlı celâl’in satranç terimleri ile yazdığı gazeli

mmo satrancın tarihçesi

fatma yılmaz aylardan satranç!

ilyas kayaokay divan şiirinde satranç terimleriyle yazılmış manzumeler

esra ün satranç eğitiminin, problem çözme yaklaşımları, karar verme ve düşünme stillerine etkisinin incelenmesi

ahmed mahmûd ünlü satranç oynamaktansa ateşi tutmak daha hayırlı. oynayanlar lanetlenmiştir.

ömer çelik satranç aklın neşesidir. aklın meydan okumasıdır.

şahin aybek satranç düşünmeyi ve bilimi merkeze alarak allahın verdiği aklı kullanmamızı sağlar. hayatımıza ciddi katkılar koyarak evreni doğayı ve insanı allahın verdiği akılla kavramamıza anlamamamıza yardımcı olur.

ali nihat yazıcı ayıptır ayıp! bu insanlar bu sporu çok seviyor, emek veriyor, para harcıyor. sırf sizi desteklemiyor diye bunu yapmayın, umurunuzda olmasa da satranca büyük zarar veriyorsunuz. ayıptır!

özlem kardeş sancar türkiye’de satranç ve kadın

blaise pascal satranç tahtası insan zihninin jimnastik salonudur.

irving chernev satranç hakkında, hayat için çok uzun olduğu söylenir ama bu satrancın değil, hayatın kusurudur.

garik kimovich weinstein / garry kimovich kasparov satranç zihinsel işkencedir.

bedr-i dilşâd dilersen eger idesin anı mât bulasın belâsından anun necât

gedizli ibrahim kabûlî gel nat’-ı mahabbetde şehâ bir sen ü bir ben şatranc oyunın oynayalum mât ola düşmen

andreas mussenbrock hakikat ulaşılmak ister! hiç kimsenin ağzına pişmiş olarak düşmez, sadece oturup bekleyene görünmez, bilakis ona giden tehlikeli yolun göze alınıp harekete geçilmesini ister.

karl raimund popper bütün insanlar filozoftur.

antonio francesco gramsci tüm insanlar entelektüeldir.

jean-paul charles aymard sartre insanlık pagandır.

ebü’l-bekā baba ilyâs-ı horasânî bişüre şöyle kim una müherrâ koy üç dirhem şeker kim ola ğarrâ + eger sâdık, olursa iştihâsı neyise yiye her gice gıdası + pes andan deniye dünyâ içinde şafâ almaya konanda göçende + cemi' rezzâk-ı 'âlem hazretinde şaman çöpince olmaya katında

ebü’l-hasen alî bin ahmed (ca‘fer) el-harakānî dünyadayken bana öyle bir köpek verdin ki, bana ve kullarına saldırmaması için ne yapacağım hususunda aciz kalıp şaşırdım. bana pislikle dolu bir tabiat verdin, ben de bütün ömrümü onu temizlemekle geçirdim.

mahmut karakaş bu mezar kitabesini ....... ; genç yaşımda genç bir adam beni öldürdü. dünyadan bir tat alamadan bedenim bu kara taprağa girdi.

barış berhem acar william shakespeare; bu mezarı koruyanı tanrı korusun, kemiklerimi yerinden oynatanı lanetlesin!

hüseyin kürşat türkan atif özyiğit (d. 1929 / ö. 1973) bu dünya fânidir kimseye kalmaz ecel gel deyince kırk dörde bakmaz geçiverdi yirmi yıl kervan nakliyesinde azrail çıkageldi yük tahliyesinde

hüseyin kürşat türkan mikail fakkusoğlu (d. 20.01.1928 / ö. 25.02.1988) bu dünya yalan fâni dünyadır bu diyarı görmenin sonu haraptır gördüklerimiz hepsi rüyadır allah’ım bu yolcuyu artık uyandır

faruk karaca ebu'ı-ala el-maarri'nin ....... mezar taşına yazdırılmasını vasiyet ettiği; bu, babamın bana işlemiş olduğu bir cinayettir, ben bunu kimseye işlemedim

faruk karaca mezar taşı yazısı; bir gonca gül idim çok. erken soldum şu genç yaşımda toprağa kondum bir fatiha sizden son bir umudum

paul veyne mezar taşı yazısı; sevmek, içmek, hamama gitmek, işte gerçek hayat budur: bundan sonrasında artık hiçbir şey yoktur. ben, filozofların öğütlerine asla kulak asmadım. hekimlerden sakının, beni onlar öldürdü.

ismail abalı mezar taşı yazısı; dört çocuğum var, benden beter olsunlar.

cafer gezgez abdullah bütünsel akıl; sonsuzluk, bilinmezliktir. ruh, bilincin aslıdır. insan, ikilemdedir ve bedeninin kontrolündedir.

muhammed öncül islam’ın kumaşıyla kuşanmayan günümüz insanı müthiş bir ikilemdedir. aklı ile nefsi arasında meddücezri yaşarken bir bakıma necip fazıl’ın ifadesiyle ‘’zıtlar arası’’ bir hayat sürmektedir.

erendiz atasü modern insan ikilemdedir: hem bağımsız ve biricik olmak ister hem de uyumlu bir tümlüğe ait olmayı özler.

muharrem kaçkın insan en çok kendini sever ve en çok kendinden nefret eder. çünkü insan ikilemdedir her daim.

vikipedi iki cisim problemi

ebü’l-hasen kādı’l-kudât abdülcebbâr b. ahmed b. abdilcebbâr el-hemedânî mu‘tezile’ye göre büyük günah işleyen kimse ne mü’mindir ne de kâfirdir, bu kimse fasıktır. bunlar el-menzile beyne’l-menzileteyn, iki menzil arasında bir yerdedirler.

ebû bekr muhammed b. tayyib b. muhammed el-basrî el-bâkıllânî kafir iki halde bulunur.

kur'an / allah / tanrı - çev : yaşar nuri öztürk çeşitli bitkilerden çiftler çıkardık.

cem eroğul ....... dolayısıyla, insanın ikiliği, gerçekte, bireysellik/toplumsallık karşıtlığıdır (antitezidir). işe böyle bakınca, birey-toplum ikiliğinden kurtulmanın olanağı yok.

behice sadık boran sosyoloji anlayışında ikilik

gökhan tunç hilmi yavuz’un “çöl ve ay” şiirinde metaforik ikilik ve dilin merkeziliği

osho insan ikilidir.

louis auguste sabatier din-bilim ikilemine düşen modern insanın ruhu da ikiye bölünmüştür.

terence michael penelhum ....... çatışma ve çelişki içerisinde olması kaçınılmazdır. çünkü o, birbiriyle bağdaşmayan iki şeye inanmaktadır.

sally haslanger akıl – beden ikilemi

deniz tekin apaydın monizm-düalizm ikileminde türk hukuk sistemi: uluslararası hukuka bakış üzerine doktrinel uzlaşmazlığın nedenleri ve ab hukuku ışığında bir değerlendirme

tuncay ceylan platon ontolojisinde metafizik ikicilik ve bunu hazırlayan felsefi ortam

genevieve lloyd - çev : muttalip özcan ....... kartezyen ikicilik kalıtının bir ürünü olduğundan şüphe ettiğim biyolojik cinsiyet ile toplumsal olarak oluşturulan cinsiyet arasında yapmakta olduğu ayırımın keskinliğinden kaynaklanıyordu.

mustafa aydın insanlığın çözüp bitirilemeyen sorunu: amaçsal ve araçsal akıl (akıl ve zekâ ikilemi)

ankara edu elmalarda n=17 dir. diploit çeşitlerde 2n=34 kromozom vardır. bunlarda, indirgeme bölünmesinde çift kromozomlar 17’şer 17’şer ayrıldığından çiçek tozu çekirdeklerinde de 17 kromozom bulunur.

galip akın normal olan her insanda total kromozom sayısı 46 (23 çift)'dir.

charles pierre baudelaire her insanda her an, biri tanrı’ya, öbürü şeytan’a yönelmiş aynı zamanlı iki istek vardır. tanrı’yı yardıma çağırış veya ruhanilik, her aşamada bir yükselme isteğidir; şeytanı çağırış veya hayvanilik ise bir alçalma sevincidir.

fatih camadan psikolojik danışmanın yaşadığı çatışma: etik ikilem

çağatay üstün iki olgu, bir karar ve etik açıdan değerlendirilmesi

özgen yalçın kaybettiren bencillik: toplumsal ikilemler konusunda bir derleme

ankara edu benzeyiş yolu ile dayanışma farklılaşma unsuru olurken, işbölümü yolu ile dayanışma birleştirici unsur olmaktadır. ....... buna “görev ikileşmesi” denilmektedir.

seza paker sanat zamanın sadece geçtiğini değil, aynı zamanda zamansallaştığını da gösterir, çünkü zamanın kendisi, şimdiki/geçmiş zaman, şimdiki/gelecek zaman olarak ikileşme ölçüsüne maruz kalır.

reşat kaynar osmanlı devrinde kültür ikileşmesi

furkan erdoğdu , ela arı , firdevs melis cin iki dünya arasında: işitme engelli ebeveynlerin işiten çocuklarının (coda’ların) kimlik gelişimleri

emine şener , mustafa kocaoğlu , hülya baybek , arzu kıvrak sağlık sektöründe çift kariyerli eşler: hemşire çiftlerle nitel bir çalışma

gül şendil , yeşim korkut evli çiftlerdeki çift uyumu ve evlilik çatışmasının demografik özellikler açısından incelenmesi

sibel çakır , ayşegül özerdem iki uçlu bozuklukta psikoterapötik ve psikososyal sağaltımlar: sistematik bir gözden geçirme

asena akdemir , akfer karaoğlan , görkem karakaş çift terapisi

yudum akyıl , anıl özge üstünel , sadıka alkan , hüner aydın türkiye’de çift ve ailelerle çalışan uzmanlar: demografik özellikler, eğitim ve klinik uygulamalar

frank m. dattilio - çev : mirel benveniste , serpil kızıltaş , pınar turanlı ebeveynlerden gelen birbiriyle çelişkili ve zorlayan mesajların psikotik düşüncenin gelişimine katkı sağladığını öne süren çifte açmaz hipotezi .......

bülent karayel çok saçma bir durum var ortada bir taraftan arazilerin işlenememesi, diğer taraftan çiftçi sayısının azaltması ikilemi ?

osman fikri sertkaya tüm kelimesi üzerine yeni değerlendirmeler

abdülkâdir bin mehmed / kâdircan kaflı içi bir fırtınadan sanki yıkılmış, sönmüş ne o hülyalı bakışlar, ne o sevdalı gülüş + yeni bir ye’se dalan gönlü bırakmış şiri şi’rin artık bir uzak köhne masaldır sihri

abdülkâdir bin mehmed / kâdircan kaflı bir içli gönül sar’ası sezdim sesinizden bir farkı da yok ruhunuzun sisli denizden… bir gamlı seher serpiliyor gözlerinizden; bir farkı da yok ruhunuzun sisli denizden…

abdülkâdir bin mehmed / kâdircan kaflı baktım. ölgün kalan gönüller boş; gece boş; gök, ufuk, deniz, yer boş… heyecan nerde?... bir mezarı da yok: bir ölümdür ki son baharı da yok… + ─bu kurak yolda koşma sen!... dediler: hepsi bezgin ve neşesiz idiler…

abdülkâdir bin mehmed / kâdircan kaflı

  • senin adın öz türkçedir.
  • evet, öz türkçedir. sevmek ve almak mastarlarının emir sigalarıdır. sev-al!
  • bu kitap bir teşhis ve tedavi raporudur.

johannes kepler mucizelerin varlığı kabul edildiğinde bütün bilimsel açıklamalar göz ardı edilir.

thyge ottesen brahe / tycho brahe boşuna yaşamış olduğum sanılmasın.

mahmud sami aydın insandır(!) savaşır

bhagavad gita insan doğası seni savaştırır. herkes insan doğasına bağımlıdır.

seyit coşkun savaş ve barış: haklı/adil savaşa ilişkin ahlaki açmazlar

feryal kalkavan taslaman geçmişten günümüze “haklı savaş” kavramının yorumu

michael walzer savaşta ahlak ve hukuka yer yoktur. savaş zamanı hukuk susar.

zeynep kazmaz özgürlük olmayan bir ülke neye yarar? hür’üm elhamdülillah kime verdim zarar? her insan savaşır özgür olana kadar. sende özgürlüğü yaşayasın arkadaş.

afşar timuçin yaşamın koşullarını benimsemeyen her insan ruhunu satar. + her insanda güzele eğilim vardır. + her insan güzelin alıcısıdır. + her gerçek sanatçı kendi sanatını, giderek tüm sanatı, ona bağlı olarak tüm insan dünyasını bilen ve tartışan. bilerek tartışan insandır.

boris vian bana senin kötü olduğunu söylüyorlar, inanıyorum onlara, çünkü gördüm sokak lambaları altında köy delikanlılarını baştan çıkaran boyalı yosmalarını.

boris vian her senin için ölürüm diyene öl deseydik keşke. yalnız kalırdık belki ama; en azından ortalık çöplükten arınırdı...

boris vian kadının bütün düşüncesi güzelliği üstünedir, erkeğinki ise güzelliğin peşinden koşmak üzerine. hep bu ikili nedenden ötürü birbirlerini neden anlayamadıklarını hayatlarının sonuna kadar sorup dururlar.

boris vian gerektiğinde, gereksiz insanları hayatından çıkaramazsan; hiç gerekmediğinde, sevdiğin insanlarla arana girebilir.

boris vian hiç kimseyi bağışlamıyorum. onların hepsine rezil bir yaşam, sonra da cehennem ateşi ve dondurucu soğuklar diliyorum, bir de geleceğin iğrenç kuşakları arasında saygın bir ad. mezarlarınıza tüküreceğim!

josé de sousa saramago tekrar her zaman can sıkıcıdır, zerafetten yoksundur, hayal kırıklığına uğratır, içten gelerek yapılmadığı fark edilir ve zaten içtenlik eksikse her şey eksik demektir.

nikolay vasilyeviç gogol her şey can sıkıcı

hans christian andersen her şey can sıkıcı

boris vian her şey can sıkıcı

demet iybar / demet akbağ her şey can sıkıcı

bünyamin doğruer her şey can sıkıcı

adem eryürük her şey can sıkıcı

franco ferrucci her şey durgun ve sıkıcıdır.

andreas mussenbrock her insan, kendi ve “dünyadaki varoluşu” üzerine düşünmeye başladığı andan itibaren filozoftur. + kendini tanıma arayışı bir hastalık değildir ve bu yüzden onu tedavi edecek ya da kökünü kazıyacak bir doktora ya da terapiste ihtiyaç duymaz.

şahin filiz felsefeyle sağaltım: anlamı, tarihçesi, ilkeleri

theophrastus von hohenheim / philippus aureolus theophrastus bombastus von hohenheim / paracelsus filozof, her zaman iyi bir doktordur.

theophrastus von hohenheim / philippus aureolus theophrastus bombastus von hohenheim / paracelsus bütün maddeler zehirdir. zehir olmayan hiçbir madde yoktur. zehirle ilacı bir birinden ayıran onun dozudur.

hüseyin soner yalçın gluten, günümüz neslinin tütünüdür! zehirdir!

kolektif "tıbbi araştırma" adına insanlara bulaşıcı hastalık mikropları verilmiş, yeni ilaç ve zehirler denenmişti. ss doktorları nakil amaçlı olarak kemikleri çıkarmışlar, kasları kesmişler, iç organları alıp insanlara kanser aşılamışlardı.

christian johann heinrich heine şiirlerim zehirlidir benim

john ernst steinbeck insan ağzından çıkan her şey zehirlidir.

michel eyquem de montaigne her şey öyle ayrı , öyle değişik ki kimine besin olan kimine zehir

ali râşid tesmîm idilür zehr-i havâdisle ´anâsır ta´lîm idiyor hikmet-i tıb derde devâyı + sâkîsi ecel bâdesi zehr-âb-ı fenâdır bu mey-kedenin var mı ´aceb zevk ü safâsı + terk it ta´amı bir kurı ekmek seni besler mâlın çok olur dağdağa-i derd ü belâsı

victor marie hugo tanrım! hapishane, ne kadar utanç verici bir şey! her şeyi kirleten bir zehir var orada.

william shakespeare şu minik çiçeğin taze filizlerinde zehir de var, iyileştiren özler de,

franz kafka onu asarsın ve her şey biter ama onu asılması için yapılan bütün hazırlıklara şahit olmaya zorlarsan ve tam darağacının önüne getirildiğinde infazının ertelendiğini söylersen adamın hayatının geri kalanını ona zehir etmiş olursun.

pir sultan abdal rızasız lokma zehirdir

terence francis eagleton / terry eagleton soyut bilgi masum değildir. zehirdir: karanlık, şiddet dolu, acımasızdır. hayattan kopuk olmakla kalmaz; hayatı terörize eder, kanla canla beslenir.

paulo coelho de souza aşk bir zehirdir.

cersei lannister aşk zehirdir. tatlı bir zehirdir, evet, ama neticede öldürür.

cemâlettin seber / cemâl süreya kirlidir şiir ve söz, atılmazsa zehirdir.

chandra mohan jain / osho sahiplenme duygusu bir kayadır; o saf zehirdir

mustafa kemâl mondros ateşkes antlaşması'nın maddeleri ve özellikle bu maddeler arasında yedincisi,beyni yakan ateşten bir zehirdir.

doğan cüceloğlu dedikodu bir sosyal zehirdir.

semerkand dergisi riyakâr dünyanın gösterdiği lütuf hoş bir lokmadır ama onu yeme. zira o bir zehirdir.

fernando pessoa yazmak, tiksinerek aldığım bir uyuşturucu, kendime yakıştıramasam da bir türlü bırakamadığım rezilce bir alışkanlık. bazı zehirler insana iyi gelir...

friedrich wilhelm nietzsche acıma duygusu bütün özgür olan gönülleri zehirler ; çünkü iyilerin budalılığı sonsuzdur.

john ernst steinbeck insanlar yılanlardan daha zehirlidir.

ali ayçil köşe yazarı zekânın en büyük düşmanıdır.

sibel sığın karaduman televizyon haberlerinde egemen ideoloji ve farklı kimliklerin temsili

şeyhî gamun kim yüküni görmedi yir yimez âdem gamı gam âdemi yir

nur gezek aklın yolu bir değildir!

terence francis eagleton / terry eagleton herşey göz önündedir, hiçbir şey gizli değildir.

iskender evrenesoğlu insanlar doğuştan itibaren küfürdedirler. allah’a ulaşmayı dileyene kadar bütün insanlar kâfirdir.

per pinstrup-andersen / emma weisfeld-adams , anastasia andrzejewski - muhammet enes kayagil açlık ayrıca yoksulluk durumundan daha aşağıdaki bir hali ifade etmektedir. çünkü her yoksul aç değildir, ancak açlık sıkıntısı çeken bütün insanlar yoksuldur.

per pinstrup-andersen / emma weisfeld-adams , anastasia andrzejewski - muhammet enes kayagil milyonlarca kişi besleyici gıdayı alamadıkları için aç ya da yetersiz beslenerek yaşamaktadır ve kendilerini bu durumdan kurtaracak üretimde de bulunamamaktadır.

fao - emma weisfeld-adams , anastasia andrzejewski - muhammet enes kayagil ...... yoksulluğun yetersiz beslenmeden daha hızlı düştüğünü göstermektedir. bu da göstermektedir ki yoksulluğun azaltması ilk olarak, açlık seviyesinde olmayacak kadar yoksul olanlara fayda sağlamaktadır.

hasan aycın insan figürüm yalın insanı, saf insanı, yoksul insanı yansıtıyor. bizim literatürümüzde yoksulluk insan yoksulluğudur. bütün insanlar yoksuldur, ganî olan allah’tır, tüm insanlar yoksuldur. bu anlamda insan haddini bilmelidir.

reşat açıkgöz kadın yoksulluğu üzerine bir inceleme

fatma erbil erdugan türkiye’de özürlü yoksulluğu ve mücadele politikalarının değerlendirilmesi: ankara-keçiören örneği

c.can aktan niçin bazı milletler zengin, bazıları yoksul?

daron acemoğlu , james a. robinson güç, refah ve yoksulluğun kökenleri uluslar neden başarısız olur?

özge arpacıoğlu , metin yıldır dünyada ve türkiye’de yoksulluğun analizi

muammer ak toplumsal bir olgu olarak yoksulluk

emel islamoğlu , sinem yıldırımalp , cemal iyem türkiye’de çalışan yoksullar olarak abdallar: kırşehir ilinde bir araştırma

büşra yılmazöz türkiye’de “zengin” “fakir”in akrabası değil, yargı “zengin”in dayısıdır

elif küçük durur çirkin cadılıktan güzellik uzmanlığına uzanan yolda: şifacı kadınlar

kazak atasözü birinci zenginlik sağlık, ikinci zenginlik kadın, üçünü zenginlik onbeş sağılacak koyun

saffet sancaklı kişi, dünyanın ve kadının çekici câzibesine karşı kendini kaptırarak gayr-i meşru yola düşebilir. .......

ümit sarı reklamlarda kadın objesinin kullanımı: örnek olarak “maccoffee strong – sert kadın” reklamı

burak bakır , emrah suat onat hollywood sinemasında baştan/yoldan çıkarıcı kadın figürünün dönüşümü

neriman açıkalın 1 fuhuş pazarında çalışma koşullarının iyileştirilmesi ile sömürünün de ortadan kalkacağını savunmak, fuhuş pazarında kadını her türlü kullanıma açık bir mal haline getiren toplumsal anlayışın normalleştirilmesi kadar,

neriman açıkalın 2 kadını fuhşa iten ve bu pazar içinde çaresiz bırakan, toplumsal cinsiyet eşitsizliği yaratan mekanizmaları da göz ardı etmek anlamına gelmektedir.

kadın dostu / bmop hıv ile yaşayan kadınların, seks işçisi kadınların, engelli kadınların, mülteci ve yerinden olmuş kişilerin, işgal altındaki kadınların ve yaşlıların) insan haklarını gerçekleştirmek için bilinçli çözümler önerir.

irfan erdogan televizyon reklamlarında gündelik hayatın temsili: seks ve çikolata

rıfat bilgin tüketim kültüründe kadın bedeninin cinsel kurgu olarak konumlandırılması ve sunumu + geleneksel ve modern toplumda kadın bedeni ve cinselliği

gülnur özer avrupa tarihinin akışını değiştiren mucize kadınlardan biri: jeanne d’arc

jeanne d'arc / joan of arc en iyi danışmanımız kendi hislerimizdir. + sen benim yargıcım olduğunu söylüyorsun. ne yaptığını iyi düşün, asıl ben tanrı tarafından gönderildim ve sen kendini büyük bir tehlikeye soktun.

gabriel garcía márquez hiç kimse gözyaşlarını hak etmez, onlara layık olan kişi ise zaten seni ağlatmaz.

jacques barzun , henry f. graff sade sözcükler : özel terimler ve basmakalıp sözlerle mücadele jargon : kaynağı ve zararlı etkileri jargon ve basmakalıp sözler olmadan yaşamayı öğrenmek

olcay çam , döndü çuhadar önyargılı insanlar bu olumsuz basmakalıpları onaylamaktadırlar (ruhsal hastalıklı bütün insanlar saldırgandır) ve bunun sonucu olarak olumsuz duygusal tepkiler göstermektedirler (onların hepsi beni ürkütür).

ebû alî el-hüseyn bin abdillâh bin alî bin sînâ insan ruhu; cisim ya da cisimle aynileşmiş bir kuvvet ya da bir varlık değildir. aksine o, bedenden müstağnidir (bağımsızdır).

lucius annaeus seneca / sêneca insan insan için kutsaldır.

johann wolfgang von goethe insan kendini yalnızca insanda tanır.

sinem demirci rosa parks ve montgomery otobüsü

küçük iskender meyve vermeyen tek ağaç darağacıdır.

süleyman pekin gönüllü kerizlik üzerine

remzi kaptan iyilik etmek neden aptallık, kerizlik, enayilik, saflık, budalalık, ahmaklık vs. olarak algılanıyor?

fikret gürsoy sen ne güzel bir şeysin, ey temizlik bu koyunlar, çok iri ve semizlik körü körüne aldanmakta, kerizlik hiçbir zaman, senden vaz geçemem ey temizlik

hayati kaynar milli kerizlik!..

cezmi ersöz tüm siyasetçiler şizofrendir.

bhagavad gita olmayacak düşler, korku ve öfke bunalım, sıkıntı ve boş kuruntu bilgisizce yoğunlaşmaktan olur yoğunluğun böylesi "yanlış" yoldur

george ryley scott - çev : hamide koyukan jamaika araba kamçısı ingiltere'nin dokuz kamçılı kırbacı at arabasına bağlama ve diğer kırbaçlama cezaları kişisel olarak ve sadistçe yapılan kırbaçlama kendilerini kırbaçlayanlar

martin luther eşeğe verilmesi gereken yem, yük ve kırbaçtır.

michael laban walzer çağdaş devletin simgeleri kırbaç ve darağacıdır.

metin becermen nietzsche’nin “kadınlara mı gidiyorsun? kırbacı unutma!” sözü üzerine bir inceleme

dursun ali aykıt dini bir fenomen olarak kendini kırbaçlama veya flagellant hareketi

harry elmer barnes , negley k. teeters - çev : devrim aydın kırbaçlama

juan bernardo pineda kendini kırbaçlama performansının görsel-işitsel sunumunda batı aksiyon filmlerindeki şiddet estetiğinin keşfi

ali nezir kendisini seven talebelerinde büyük izler bırakan bu işkenceler neticesinde, imamı malik'in itibarı artırmıştır. hatta ona vurulan kırbaçlar, allah katında şeref ve itibarının yüksekliğinin şahadeti olmuştur.

raphael patai - çev : mustafa arslan hz. hüseyin’in ölüm yıldönümü olan ve kendi kendini kırbaçlama, kendinden geçmiş bir halde kendini yaralama biçiminde yapılan şii halk matemi olan aşura’nın ünü, mevlidi de aşacak güçtedir.

mehmet akbaş hz. ömer'in kırbacı

sibel kılıç kırbaç-kamçı, aynı zamanda şaman’ın da ayrılmaz bir özelliğidir: kırbacın yardımı ile şaman yalnızca büyülü atı sakinleştirmekle kalmamış aynı zamanda, kötü şeytanları da kovmuştur.

sibel kılıç kırbaç sadece atı yönetmek için kullanılan bir alet yada silah değil, aynı zamanda orta asya türk insanı arasında güç ve tılsımın da sembolü olmuştur.

sibel kılıç kırbaçlar da tıpkı at koşum takımları ve süslemeleri gibi at takı geleneğinin bir parçası olarak, diğer takılar ile uyum ve bütünlük sergilemektedir. en dikkat çeken özellik, kırbaçların ana kompozisyon şemasının yılan olmasıdır.

ekşi sözlük nietzsche'nin kırbaçlanan ata sarılıp ağlaması

rukiye akkaya kia oympe de gouges ....... hiçbir savunma işe yaramadı ve kendisi deli ilan edilerek, kalabalıklar önünde çırılçıplak kırbaçlandı, giyotinde öldü.

muhammad manazir ahsan - çev : mehmet emin şen müslümanlar,sonuncu atın etrafını iple sarıp arka tarafına elindeki kırbacı ata vuran maymun oturturlardı ... kazanan atların sahipleri coşku dolu sevinçle karşılanıp onur cübbesi giydirilirken sonuncu olan atın sahibi utandırılırdı.

mehmet karataș , engin burak selçuk 1700’lü yıllarda eski mısır’da kullanılan inversiyon metodu ile hastalar ayaklarından asılıp yaşama döndürülmeye çalışılmıştır. bağırma, tokat atma, hastanın rektumundan tütün dumanı verilmesi ve kırbaçlama yöntemleri de uygulanmıştır.

nurettin ceviz ve toprağı çakıl taşlarıyla karışık yerlerin serapları sıcağın şiddetinden parlıyorken ben devemin üstüne eğilip kırbaçlarım, o da süratle koşar.

akgy kırbaçlama kararı halka açık olarak her biri bir metre boyundaki birçok deri kayışlardan oluşan kırbaç yardımıyla uygulanır zina konusunda verilen kırbaç cezası, örneğin sarhoşluk için verilen cezadan daha ağırdır kırbaç darbesinin gücü, kırbacı kullanan kişiye göre değişir.

akgy kadınlar, giyinik olarak ve oturma pozisyonunda tutularak kırbaçlanır. kırbaçlama cezasının infaz edilmesi üzerine ölen mohsen mofidi ....... kırbaç cezasının pek yakında ve kesinlikle infaz edileceğini ....... ellişer kırbaç olmak üzere iki ayrı zamanda .......

josh mcdowell - çev : fikret böcek , düzgün aral suçlunun üzerindeki elbiseler çıkarılıp bir cellat tarafından kırbaçlanırdı. sağlam bir sapı olan bu tür kırbaçlara flagrum denirdi ....... keskin kemik ve metal parçaları eklenirdi.

josh mcdowell - çev : fikret böcek , düzgün aral kırbaçlama devam ettikçe ....... kaslardan oluk oluk kan akmasına neden oluyordu. kırbaçlanan kişinin damarları açıkça ortaya çıkardı ve kan içindeki kişinin kasları ve kemikleri görünürdü.

josh mcdowell - çev : fikret böcek , düzgün aral kişinin kırbaçlandıktan sonra bedeninin şiştiğini ve kan içinde kaldığını ....... kırbaçlama işleminden hemen sonra, kişinin alçaltılması ve kendisiyle alay edilmesi de gelenekselleşmişti.

turan paksoy , esra keskin tedarik zincirinde bilgi çarpıtmasının etkisi: kırbaç etkisi

sarah m. doody cracking the whip: examining the relationships between practice, acceptance and ınterest of bdsm behaviours

niklaus largier - tr : graham harman ın praise of the whip: a cultural history of arousal

boban ristic sexual secrets discovery 26 wild & whipped

king noire flogging at avn 2018

ayşe çakır ilhan çıplak resimlerin mitolojik öyküleri

elifhan köse tesettürün özneleşme stratejisi olarak nasıl kullanıldığına bakıldığında, tesettürün “insan” olmaya içkin doğal bir eğilimin sonucu olarak görülmesi karşımıza çıkar. tesettür, kişinin çıplaklığından duyduğu utanç nedeniyle insanın içinden gelerek seçtiği bir yoldur.

refik akten dr. mengele, bir deney de insanların soğuğa karşı dirençlerinin ölçülmesi amacıyla çırılçıplak kar üzerinde insanları bekletmiştir.

philippe aries , georges duby - çev : şehsuvar aktaş taarruz anında toplumsal mevkinin süsleri artık paçavradan başka bir şey değildir: bütün insanlar çıplaktır. + anne oğlunun çıplaklığını teşhir ederken, kızını edepli olmaya teşvik eder.

milliyet halife abdülmecid hiç şüphesiz çıplak model kullanmıştı ve bu tip resimler yapmakta taassup göstermemişti.

william blake kadının çıplaklığı tanrının yapıtıdır.

kadircan kaflı ....... hamamda çıplakken, satranç ve tavla oynarken, güvercin uçuruken ve daha bunun gibi birçok hallerde selâm verilmez .......

ceren ak heykel, kudüs halkı tarafından heykelin çıplaklığı yüzünden pornografik olarak görülünce heykelin giysili hali yapılıp kudüs’e hediye edilmiştir.

bülent yılmazer çanakkale cephesi'nde çıplak ayak

leecooper ölçü alırken çıplak beden üzerinden almalısınız.

samet ağaoğlu hikâyelerimde insan daima çıplak olarak ele alınmıştır.

samet ağaoğlu alabildiğine geniş, alabildiğine berrak gökler, denizler açılıyor önümde ve ben bu denizlerde çırılçıplak yüzüyorum beni çağıran enginlere, korkusuz kanat açıyorum göklere mesudum, mesudum, mesudum derken

gerard manley hopkins ve her şey pazarlıkla köreldi, bin bir çabayla bitkin; ve her şeye sinmiş insanın soluğu ve kokusu toprak çıplak artık, ama hissetmiyor kundura giymiş ayak.

hugo w illiams merdivenlerin dibinde terliklerin yerine ayakkabılar. giyinik olarak koşup çıktı kadın dış kapı çarptı ve çıplak gibi, sallanarak yürüdüğünü gördüm bir arabaya.

simon armitage ve neşeyle dolaşıyordum, çıplak ayakla dip kayalarda, sonra da buğday ve papatya kaplı tarlalarda.

james monaco yatakta yarı çıplak yatan kadının başucunda duran para tomarı fahişeliğin metanomisi, yürüyen ayakların yakın çekimi de bir ordunun metanomisidir.

ahmet talât onay abdallar ....... buna da lüzum görmeyerek çırılçıplak dolaşırlardı. hz. âdem’le havva’nın cennet’ten çıkınca bellerine incir yaprağı bağlayarak avret yerlerini örttükleri rivayetine dayanarak bunlar da âdem ve havvâ gibi çıplak gezdiklerini söylerlerdi.

vikipedi sans culottes (fransızca "donsuzlar") veya baldırı çıplaklar, fransız devrimi'nin simgeleşmiş, devrime önayak olmuş kahraman karakterleridir. namuslu vatanseverler portresi altında, halkın mütevazı emekçi kesimi arasından çıkmışlardır.

fuat man sanat ve gerçeklik: robert tressell'in 'baldırı çıplak hayırseverler'i ile emek tarihine bakmak

lale doğer antik dünyanın pişmiş toprak eserlerinde aşk, çıplaklık ve erotizmden izler

türkan tekinel türk resim sanatında çıplak

hans christian andersen kral çıplak

fidel alejandro castro ruz diğerleri lüks otomobillere binebilsin diye neden bazı insanlar çıplak ayaklarıyla yürümek zorundadır?

agah aydın çıplaklık ve édouard manet'nin kırda öğle yemeği

charles pierre baudelaire hoşlanırım o çıplak çağların anısından, ki phoibos zevk alırdı heykel yaldızlamaktan. tadını çıkarırdı hem erkek hem de kadın o çağda yalansız ve kaygısız bir hayatın,

bahattin yaman allah âdem’in kaburga kemiklerinden birini alıp bir kadın yaratarak âdem’e getirdi. ikisi de çıplaktı ve utançları yoktu.

ambroise paul toussaint jules valéry bu mutlak can sıkıntısı, tek başına kendisini, açık olarak aynada seyreden çıplak hayattan başka birşey değildir.

jacques anatole françois thibault her ilerleyişin ruhu ütopya. geçmişin ütopyaları olmasa, insanlar çıplak ve sefil, mağaralarda yaşarlardı hala; ilk sitenin taslağını da ütopyalar çizer.

necat işler / nejat işler benim tek bir düşüncem var; çıplak geldim, çıplak gideceğim.

süleyman kösmene mahşerde insanlar çıplak mı olacaklar?

reşat ekrem koçu akademinin ilk çıplak modelleri

ezgi duman otorite itaat ister : çıplak arama

sevim akyürek heidi’nin ayakları neden çıplaktı

mehmet doğramacı aslında kimse giyinik dolaşmıyor. hepimiz çıplağız birbirimize. sözler, gözler ve yayılan enerji açık etmede insanı. görebilen, sezebilen, frekansı alabilen; ayarlar mesafeyi, yakmaz kendini.

kemal sayar hepimiz çıplağız! tıpkı, sezen aksu'nun, "deli kızın türküsü" albümündeki "mâsum değiliz" şarkısında terennüm ettiği gibi….

çıplaklar hepimiz çıplağız, hepimiz harry'yiz

vikipedi genç sultanın annesi, köleleri ile birlikte şecer-üd-dürr'ü kızıl kule'den çıkardıkları; onun elbiselerini soydukları ve çıplak eski malike'yi ellerinde sopalar ve kırbaçlarla döverek öldürdükleri bildirilmektedir.

abdülkadir özcan boylu poslu ve gösterişli gençlerden oluşturulan çıplaklar yarı çıplak dolaşırlardı. baldırları ve omuza kadar kolları çıplak kalırdı.

kur'an / allah / tanrı - çev : ali fikri yavuz çıplak kalmaman (ancak) cennettedir.

vincentius bellovacensis / vincentius burgundus / vincent de beauvais / vincent of beauvais erişkin bir bakire kendisini çıplak görmemelidir ve kendine baktığında yüzünün kızarması gerekir, bu bakımdan banyoları tasvip etmiyorum.

lucilius junior başkalarını çıplak görmek, bütün kötülüklerin anasıdır.

hans peter duerr çıplaklık ve utanç

georges albert maurice victor bataille çıplaklık, kapalılığın daha doğrusu ayrık varoluş durumunun zıttıdır. çıplaklık, varlığın kendisine dönmesinin ötesinde olabilir bir süreklilik arayışını ortaya çıkaran bir iletişim durumudur.

georges bataille hiçkimse yoktur ki, çıplaklık yasağının bir taraftan tarihsel olarak koşullanmış rastlantısal özelliği, diğer taraftan çıplaklık yasağı ve bu yasağa karşı gelmenin erotizmin genel temasını vermesi olgusunun göreceli saçmalığını farketmemiş olsun.

millî eğitim bakanlığı 1920’den sonra giysilerin, amerika birleşik devleti’nin yaşam biçiminden etkilendiği görülür. saçlar kısalarak çıplak boyun daha uzun görünüm kazanır.

felsefe sınıfı ilk kadın filozof hypatia yakalatıldı, çırıl çıplak soyularak din adamları tarafından sokaklarda dolaştırıldı, saçlarından sürüklenerek bir kilise’ye sokuldu ve orada vücudu param parça edilerek etleri kemiklerinden ayıklandı ve kalan kısımlar ateşte yakıldı.

osman cilacı mevlevîlikte ....... dua edilirken yapılan bedensel hareketler duanın bir parçası sayılır. ayakta durma, ....... , ayakların çıplak veya giyinik, başın açık veya örtülü olması, .......

abdulkadir erkal tabiat, bahardaki canlılığını yitirir, ağaçlar sararan yapraklarını dökerek çıplak kalır, bağlar bostanlar adeta yağma edilir ve çimenlerin, atların, sebzelerin yerini sadece kuru bir toprak alır.

karacaoğlan üryan geldim gene üryan giderim

taşlıcalı yahya âdemoğlu âleme üryân gelir üryân gider nâle vü efgânile giryân gelir giryân gider

bâkî âşık ki sûz-ı aşk ile uryân olup gezer abdâldur ki âlemi hayrân olup gezer

behçet necatigil ol hayat ehline hayranım sessiz döşerler çok az kimse geçti kaldırımı sonra onca emeği sayarak hiçe toplar taşlarını bir karanlık gece yorgun yola çıplak düşerler.

mihrî âşıkları bir bûsesine cân vire her dem agyâr ile ol sarıla ‘uryân ne kolaysuz

necâtî şevk-ı izârun ile delirmişdür âftâb uryân olup tekin mi düşer dağlara seher

latîfî ilimsiz şair, çıplak beline kemer takan kişiye benzer.

mehmet sarı şiirin sırrı, diğer sözlerden farkı da buradadır. şâir, kelimelerin günlük mânâlarını unutturarak okuyucunun tefekkürünü zorlar. söylemek istediğini açık ve çıplak söylemez. özellikle sosyal mevzular bütün çıplaklığıyla ve açıklığıyla verilmez.

publius ovidius naso / ovid çünkü soyunun geleneğince parlak palaestra’da çıplak olarak oyunlar oynuyordun, ve kadın halinle, çıplak erkeklerle beraberdin. + ya senin bakireliğini alırdım, ya da bakireliğini koruyarak ne mümkünse senden alırdım.

publius ovidius naso / ovid bir keresinde elbisen açılınca, hatırlıyorum, göğsünü gördüm ve de göğsün bütün çıplaklığıyla gözlerime kendini sundu, beyaz karlardan da, sütten de, zeus’un annenle sevişirkenki kuğu halinden de daha beyazdı göğsün.

publius ovidius naso / ovid keşke sen daha az güzel olsaydın: o zaman daha sade bir biçimde arzu edilebilirdin, ama güzelliğin yüzünden daha cüretkar olmaya zorlanıyorum. bunu, benim yürek yangınlarımın nedeni sen, ve de ateşi karşısında yıldızların sönük kaldığı gözlerin yapıyor

publius ovidius naso / ovid bunu senin altın sarısı saçların yapıyor ve senin bembeyaz boynun; ve benim boynuma sarılsınlar diye dua ettiğim kolların, ve zarafetin ve de kabalıktan uzak masum utangaç yüzün, ve de neredeyse thetisinkiler gibi olduğunu düşündüğüm ayakların.

publius ovidius naso / ovid keşke geri kalanları da övebilsem, daha mutlu olurdum; ama eserin tümünün kendine denk olduğundan şüphem yok.

robert de blois başkalarının önünde sık sık soyunmak kötüdür. bu bir fahişelik belirtisidir.

mevlânâ celâleddîn-i rûmî nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok nice elbiseler gördüm, içinde insan yok

ahmet paşa cihan libâsına aldanmasın sakın canın yine çıkarsa gerektir çün ol libâsı cihan

ayşe karaçizmeli , ayla özhan dedeoğlu , elif üstündağlı erten giyim tüketimi ve mahremin eril inşası: iş yaşamında eril giyim kodları üzerine bir araştırma

nisa aydın şahingeri moda nezdinde bütün kadınlar aynı yaştaymış gibidir ve kadınlar açısından bu aldatmacada çekici bir yan vardır. + günümüzde bütün dünyaya hâkim olan batı kültüründe ise giyim modası kadınları giydirmek yerine soymakta ve teşhir etmektedir.

johann georg leopold mozart bütün insanlar acımasızdır!

deniz çelik gerçek hayat acımasızdır.

neşe karel hayat acımasızdır

posta doğa acımasızdır

sorularla islamiyet merhametsiz bir tanrı olamaz, dünya acımasızdır, dolayısıyla tanrı yoktur?

jw insanları yaratıcıdan uzaklaştıran yalanlar

  1. yalan: tanrı acımasızdır

ahmet tolgay siyaset bazen acımasızdır.

mevlüt özcan ehl-i küfür acımasızdır

halim şafak dil acımasızdır

ömer çelik terör, her nerede, ne şekilde ve hangi gerekçeyle insanlığa saldırırsa saldırsın, her zaman acımasızdır.

selcan görmüş hayat sadece kendini görmezden gelenlere karşı acımasızdır.

mustafa kemâl tarih, ilerisini göremeyenler için acımasızdır.

recep tayyip erdoğan faiz sistemi adil değildir. ve acımasızdır.

mehmet ilker başbuğ tarih kendisinden ders almayanlar için acımasızdır.

hayatinanlaminedir / hayatın anlamı nedir vicdan ve ahlak doğuştanmı gelir: insan çocuklarının dünyadaki en acımasız ve kötü yaratıklar olması üzerine

cemile tetik kendimize karşı dürüst olalım ve bir an için özeleştiri yapalım : bunu söylemek belki de çok ağır ama yeri geldiğinde hepimiz yalancıyız, hepimiz çıkarcıyız, hepimiz korkağız, hepimiz merhametsiziz ve hepimiz zalimiz bazen. çünki insanız…

laozi gökyüzü ve yeryüzü acımasızdır, bütün yaratıkları saman köpekler gibi görür.

osman bölükbaşı evlilik insan hayatının en büyük kumarıdır. bu kumarda kazandığını söyleyen bazı yalancılara rastlanır. ilk günlerde döperle kazanırsın, sonunda floş royalle kaybedersin. bu yüzüğün esareti, cellâdın kemendinden daha acımasızdır.

sa‘dî-i şîrâzî dünya acımasızdır.

buket uzuner insan denen aklı yüce mahlûkat, maalesef şeytandan hain, akbabadan beter, cellattan acımasızdır.

miyamoto bennosuke / miyamoto musashi / miyamoto musaşi ateş ister küçük olsun ister büyük, ruhu acımasızdır; savaşın ruhu da böyledir. çarpışmaların yolu, bire birde de on bin kişilik savaşta da aynıdır.

guillermo rosales sokak, aklı bir karış havada olan deliler için bile acımasızdır.

victor hugo insanların yasaları acımasızdır.

burak parmaksız insanlar acımasızdır. kendi çıkarları söz konusu olduğunda en yakınlarının bile üstüne rahatlıkla basıp onu aptal bir böcek gibi ezebilirler. bunu herkes bilmez. bunu bilmek ayrıcalık ve farklılık ister. algılamak ise beyin.

furuğ ferruhzad güzel kadın acımasızdır.

şükrü erbaş sokak acımasızdır.ama bu acımasızlığın mayalandığı yerler evlerdir.

arthur schopenhauer yazgı acımasızdır ve insanlar zavallıdır.

adeline virginia stephen / virginia woolf kadınlar kadınlara karşı acımasızdır. kadınlar kadınları sevmez... gerçek şu ki ben çoğu kez kadınları severim. onların teklifsizliğini severim. onların bütünlüğünü severim. onların anonimliğini severim.

raşid temel insanların bencil olmayacaklarını beklememeliyiz. bazı işlerde bütün insanlar bencildir.

alisa zinovyevna rosenbaum / ayn rand bencilliğin erdemi + kalabalıklar, yaratıcı bireye saldırırken ellerindeki silahı hep iyilik, fedakarlık, hayırseverlik kurşunlarıyla doldurdular.

emily jane brontë yumuşak başlı ve cömert insanlar aslında hatta haklı olarak zorba insanlardan biraz daha bencildir.

tezer özlü her "ben" bencildir, her "kent" kentsel olduğu gibi. + her "ben" bencildir, her "kır" kırsal olduğu gibi.

hüseyin cemil meriç insan bedava minnet duymaz, meşru bir sebep olmadıkça zırnık vermez kimseye, bencildir, kıskançtır.

clinton richard dawkins gen bencildir

oscar fingal o'flahertie wills wilde sanat bencildir.

nâzan bekiroğlu insanı k/ayıran bir insanîlik sahici değildir, bencildir.

ali haydar haksal emperyalizm, emperyalizmdir, sömürgecidir, çıkarcıdır, bencildir ve acımasızdır. zalimdir.

lindsay c. gibson küçük çocuklar bencildir çünkü onlar hala masum içgüdüleri tarafından kontrol edilir ama duygusal olarak olgunlaşmamış yetişkinler kaygı ve güvensizlik hissi tarafından kontrol edilir.

başak kablan çocuklar böyledir, umursamazlar, çocuklar bencildir. sadece çocukların bencillikleri yanlış anlaşılmaz, ayıplanmaz. çocuk herkesin ölümünğ normal karşılar. normal karşılamayan kültürler ve yetişkinlerdir.

aziz nesin çocuklar bencildir, kıyıcıdır, acımasızdır. bencillik yerine elcil ve özgeçili olmayı, kıyıcılık yerine acımayı toplumsallaştıkça öğrenmeye başlayacaktır.

aliya izzetbegoviç halk cahildir ve bu yüzden ahlaksız liderlere tahammül etmektedir. liderler ise bencildir ve halkını bilinçlendirmemektedirler.

ferdinand august bebel insan bencildir, dünyanın sırf kendisi için var olduğunu sanıp başka bir nedenin olabileceğini kavrayamaz.

marie-henri beyle / stendhal gerçek tutkular bencildir.

john griffith chaney / john griffith london / jack london ortalama insan bencildir.

necip fazıl kısakürek kulağım bencildir, sadece duymam gerekenleri duyar.

yeguda leib shvartsman / lev isaakovich shestov / lev isaakoviç şestov tüm trajedi kahramanları bencildir.

florence louisa charlesworth / florence louisa barclay anne sevgisi dışında kalan tüm sevgiler bencildir, sadece kendini düşünür ve hep bir karşılık bekler.

fernando pessoa insan çoğu zaman sanıldığından daha bencildir.

yıldırım koç insanlar niçin bencil?

cafer sadık yaran insan, ne mutlak anlamda özgür ne de tüm yönleriyle kadere mahkumdur; yine aynı şekilde o, aksi yönleri savunan filozoflara rağmen yaratılış itibarıyla ne tamamen iyi ve özgeci ne de tamamen kötü ve bencildir.

honoré de balzac genç kadınlar bencildir.

cahit zarifoğlu hep şiir tezgâhlayan bir mekanizma vardır içimde. aman ne de bencildir. şiir bir tüm olarak hep kendisinde kalsın ister.

mesut okan ekşi zaman tam bir bencildir.

bertrand arthur william russell eski ölçülere göre çocuklarına karşı özverili olarak bilinen anne, birçok durumda tam bir bencildir.

feyzâ altun bazen insanlardan istediğim küçük bir şeydir ve genelde onlara bir şey ifade etmez. küçük de olsa senin için ne kadar değerli olduğunu anlamayan insanlardan uzak dur, onlar bencildir.

miguel ángel ruiz macías / don miguel ruiz sevgi her zaman incedir. incelik sizi verici kılarak bütün kapıları açar. sevgi vericidir. korku bencildir. korkuda yalnızca ben vardır. bencillik bütün kapıları kapar.

ayşegül devecioğlu ne var ki, insan başkalarını anlatamaz; yalnızca kendini anlatabilir. başkalarını anlatan her öykü yalan söyler; affedilmez bir yalan; güzel ve inanılası yalanlardan değil; bütün öykülerin anlatıp durduğu o güzelim yalanlardan değil.böylesine bencildir öyküler.

ali şen eğitim ile bencillik arasındaki ilişki: dumlupınar üniversitesi örneği

elvan demirkan insan özünde iyi midir, bencil midir?

nelle harper lee yakından tanıdığında bütün insanlar iyidir.

murat gürgün özünde bütün insanlar iyidir. saldırmak, suçlamak, yargılamak yerine koşulsuz sevgi ve anlayışa ulaşmayı hedef edindiğimizde, daha yüce ve aydınlanmış tepkiler vermek zorunda kalır, eskiden olduğu gibi davranmayı kendimize yakıştırmamaya başlarız.

nilüfer magriso umurumuzda olmasaydı, işimiz gücümüz çoluğumuz, çocuğumuz anamız, babamız avradımız, ağamız + neler olurdu dersin

adem korkmaz varoluş itibarı ile bütün insanlar iyidir.

nilüfer magriso cana can katan olanı yeşerten, olmayanı vareden aziz insanlığı insan eden su + bugün seni kızdırdık kurduğumuz medeniyetlerde unuttuk kirlettik

riley ben king / b. b. king bütün insanlar iyidir.

nilüfer magriso ve; ölüm ritüellerin en soylusu + renklerimizin ötesi kırmızının hayat veremediği, eflatunun yetmediği, mavinin süngülere yenik düştüğü asır

evren jülide koç iki şekilde düşünmemiz mümkün, “bütün insanlar iyidir, bazıları daha iyi” ya da “bütün insanlar kötüdür, bazıları daha kötü.” hangisi işinize gelirse.

nilüfer magriso benden bir ben doğuyor şimdilerde gölgelerde bıraktım ne varsa yüreğimden arta kalan temizledim bedenimi, benliğimi yeni gelene

burcu tanış insanları daha çok severdik. biz çocukken sanırdık ki; anneler,babalar hiç ayrılmaz. bütün insanlar iyidir... biz çocukken ve kötülüğü hiç tanımamışken sanırdık ki; ben iyi insan olursam, herkes iyi insan olur.

nilüfer magriso kaybolabilmek düşlerde, ütopyalarda kaybolabilmek fütursuzca aşk denizinde yüzebilmek sevgi ülkesinde yaşayabilmek + yerküreyi terkedebilmek arkaya bakmaksızın

ahmet ümit bütün insanlar iyidir. bazıları şeytanın ayartmasıyla yoldan çıkar.

nilüfer magriso şansına çok fazla kıran olmadı seni. istediğin gibi yaşadın aşık oldun, gezdin, yedin içtin sonuna kadar. şimdi, şimdidesin sadece ağrılarınla uyuşuk bacağınla bedenimdeki aksaklıklarla...

oliver cromwell daha iyi olmaya çalışmayan iyi olarak da kalamaz.

nilüfer magriso en son ne zaman öldünüz? ne vakit bıraktınız ruhunuzu göçtüğü yerde + en son ne zaman uçtunuz, zorunluluklarınızı bırakıp ötelere + en son ne zaman yeniden dirilip, döndünüz evinize.

gene d. matlock ey dünya insanları hepiniz türksünüz

nilüfer magriso senelerin götüremediği rüzgarın savuramadığı insan denen hamuru çamurdan dışı etten etiketlilerin yokedemeği + kendi varlığından yenilediğin benliğinle karşı durduğun hayat denen aldatmacada gerçeksin ve öyle kalacaksın

richard david bach bu dünyada hepimiz sahtekarız, hepimiz olmadığımız şeymişiz gibi davranıyoruz.

celal çelik bütün insanlar inatçıdır.

ethem derman herkes inatçıdır.

thomas bernhard her şey acınası.

mustafa çay ilkel beynine yenik düşmüş zavallı insan, acınası bir haldedir.

? / anonim / mevlânâ celâleddîn-i rûmî / mehmet âkif ersoy insanoğlu hilekârdır bilemezsin fendini kime iyilik ettiysen ondan kolla kendini + yüzsüzdür insanoğlu kimse bilmez fendini kime iyilik yaptıysan ondan koru kendini

mevlânâ celâleddîn-i rûmî bir insan, hileyle kuşçağızları tuzağa düşürmek, onları yemek, satmak için tuzak kurar; buna düzen derler. / padişahın öyle yol vurucu, öyle hilekâr bir veziri vardı ki hile ile suyu bile düğümlerdi.

aldous leonard huxley kronik vicdan azabı, tüm ahlakçıların hemfikir olduğu gibi, hiç de istemeyen bir duygudur. eğer kötü bir davranışta bulunduysanız, pişmanlık duyun, elinizden geldiği kadar durumu düzeltin ve bir dahaki sefere daha iyi davranmaya bakın.

salim öğüt sözlükte “temizlenmek, arınmak” mânasındaki tahâret (tuhr) terim olarak “maddî kiri (necâset, habes) veya mânevî pisliği (hades) gidermek” anlamına gelir, isim olarak “temizlik” demektir. tuhr özellikle “hayızdan temizlenme” anlamında kullanılmaktadır. tâhir .......

m. zeki duman hubs (habâset) kökünden gelen habîs kelimesi, genellikle “değersiz ve bayağı oluşu sebebiyle hoşa gitmeyen somut veya soyut varlık, durum” şeklinde tarif edilmiştir. bu genel anlamdan hareketle kelime kötü insan, kötü evlât, şer, kâfir, şeytan, bozuk iş, .......

aldous leonard huxley ne sebeple olursa olsun hatanızın üzerine kara kara düşünmeyin. temizlenmenin yolu çamurda yuvarlanmak değildir.

ege politik hangi gıdanın yüzde kaçı böcek, fare dışkısı ve pislik içeriyor

takvim işyerindeki pislik gıdalara karışıyor şeker, tuz ve kahve gibi gıdaların ambalajında çalışan okurumuz haykırıyor: personel temizliği sıfır! keçe kılları gıdaların içine karışıyor. şikayet edenler işten kovuluyor.

şeyh rızâ talebânî ne ricà ile ma‘àşım alabildim ne hecà çàre yokdur bu kurumsağa meger mevt-i ficà para yokdur alayım àbdest içün bir ibrìk vàcib oldı sakalıyla ideyim istincà

mehmed fāżıl efendi yok tevārih-i selefte buna benzer diyelim. kim żiyā bey bu sefer etti necāset icrā

tevfik fikret silmez fakat elvahını tarih-i muanit, doksan beşi aç! gölgesi bir tac-ı harisin saklar mütelaşi, mütereddit, mütemerrit evca-ı şebengizini bir yevm-i habisin. hala o vesavis, o desayis, o mefasit.

mehmet âkif ersoy muhit-i levsine dolmu ki öyle manzaralar girince nûr-ı nazar simsiyah olur da çıkar! yatar zemîn-i sefilinde en kesîf ebâh, yüzer havâ-yı sakilinde en habîs ervah. dehan-ı lâ'nete benzer yarıklarıyla tavan, kusar içinde neler varsa hatıratından!

hasan / aynî sufiyi fir'avn ider nefs-i habisin ejdeha berk urup nur-ı tecelli dilberim musa' da fes

alper t. ince bir hitap sorunudur sevi bekleyişle beslenen habis bir ur gibi serkeş bir şair değiştirebilir her şeyi olmaz deme olur nasıl ki savaş biter bir sözle aldandıkça sığınılır şişelerin gerçekliğine kil yüzün bir intihar müsveddesi gibi uzuyor ellerimde

alp arslan akman kötücül bir habis gibi göverir yalnızlık göğüs kafesine sarı sarmaşıklar sarılır ve kırılır kara bahtının kuşatmasında mütebessim bir rüştü onur direnişi

mahmûd bin osmân / lâmi'î eşek bevline benzer adı boza alursan agza cümle tadı boza

ebü’t-tayyib ahmed bin el-hüseyn bin el-hasen bin abdissamed el-cu‘fî el-kindî el-mütenebbî ancak sopayla satın al köleyi. çünkü köleler necis ve asidir.

hasan tahsin tedâviyçün etıbbâ şurb-i hamrı etdiler teklîf kızıp bintü’l-ineb ümmü’l-habâisdir dedi bâbâ ....... keçiboynuzu kâbızdır o bûn b….kdan devâ ummam ....... bu içki dînimizde nass-ı kâtıla harâm olmuş necisdir hîç vücûda nef eder mi hamr-ı kınkına.

hasan tahsin / mösyö tahsin / gâvur tahsin / hoca tahsin habîsler müflis etmiş bilirim esnâfımı ammâ bununla eylerim avrupa’nın faturasın ilgâ

c. tanju buçak göğün oğlu yerine koyuyorlar seni yada denizkızı yerine dünyaya necis olarak gelmiş eşini haram parayı koydukça ceplerine tecavüz ederken çocuklara kurslarda

hasan aktaş şiîler, hz. hüseyin’in şehit edilmiş olduğu kerbelâ toprağı hariç bütün dünyayı necis (pis) olarak kabul ederler.

sorularla islamiyet görünmeyen necaset nedir? + tükürük necis midir? + habis mal nedir?

zeyneb el-kübrâ bint alî bin ebî tâlib el-hâşimiyye çek o pis sopanı kardeşimin dudaklarından.

nicolás maduro moros pis ellerini buradan çek.

dünyanın en kirli havası hindistan'ın delhi kentinde - habertürk dünyanın en pis ülkesi hindistan'a gideceklere tavsiyeler - lechuck
hindistan hakkında her şey: pis mi - duygu şar & bilgehan çelik pislik içindeki hindistan balık pazarı - dünyadaki sokak yemekleri

faik korkmaz / ozan faruk kuzgun gibi yerde üleş yoklama zebaniye dönmüş yüzün saklama şaşkın hayvan gibi necis koklama izle cennet bağlarını güle gel güle

şeyh rızâ talebânî nâmûs arayan kimse hecâdan hazer eyler şâirler ile hoş geçinen def-i şer eyler + ey benim rızḳıma māni‘ bulunan defterdār ḥaremiñ ḳaḥbe ḳızıñ fāḥişe kendiñ murdār

nurten kiriş arthur schopenhauer’de kötülük problemi ve kötümserlik

william shakespeare bütün insanlar kötüdür ve kötülükleriyle hüküm sürerler.

lev nikolayeviç tolstoy insan tabiatı kötüdür.

servet somuncuoğlu insan her yerde hem iyi hem kötüdür.

nikolay gavrilovich chernyshevsky / nikolay gavriloviç çernişevski bildiğim tek şey, özgür yaşamak istediğim!

nikolay gavrilovich chernyshevsky / nikolay gavriloviç çernişevski fedakarlık diye bir şey yoktur , hiç kimse fedakarlık yapmaz ; sahte bir anlayıştır bu , herkes kendisi için en iyisi neyse onu yapar.

hatice görgeç insanların her şey hakkında bilgi edinemeyeceği kesindir. dolayısıyla bütün insanlar cahildir. üstelik farkında olmadan söylemleriyle bunu kanıtlayan, başkalarını cehaletle suçlayan cahiller de cabasıdır.

florence lindauer geis , richard christie bütün insanlar kötüdür, insanların bir fırsat bulduklarında bu kötülüğü ortaya çıkaracaklarını varsaymak en güvenilir yoldur. + her yönden iyi olmak imkânsızdır.

niccolò di bernardo dei machiavelli devlette ortaya çıkan hastalıklar önceden görüldüklerinde çabuk iyileştirilirler; ama bu hastalıkların görülmesi ve herkesin görebileceği şekilde büyümelerine izin verilmesi durumunda, artık herhangi bir tedavi söz konusu olamaz.

niccolò di bernardo dei machiavelli insanlar o kadar safdildirler ve anın gereklerine öyle kölece boyun eğerler ki, aldatan kişi, her zaman aldatılmaya hazır birisini bulacaktır.

michael langford - çev : meltem uzun tüm insanlar köledir ve "hilekar öz" onların efendisidir.

zeliha tekin pazarlama etiğinde makyavelizm

osman öztunç bu şehir şehirlerin hayırsızıdır toprağı suyu değişmeli insanı insanların uğursuzudur sonuna kadar dövüşmeli

ebû abdillâh (ebû amr) zü’n-nûreyn osmân bin affân bin ebi’l- s bin ümeyye el-kureşî el-ümevî şair köleye ihtiyacım yoktur, çünkü böylesinin karnı doyarsa efendisinin ailesindeki kadınlara gazel söyler, aç kalırsa onları hicveder.

seval şâhin klasikler her daim zihin açıp bize yeni şeyler öğretir, farklı bakış açıları kazandırır. o yüzden zamansızdırlar. okundukları her dönemde yenilikler fark etmemizi sağlarlar. iyi metinler klasiklerin izin takip ederek onları yeniden gündeme taşır.

süleyman tülücü sühaym’ın benü’l-hashâs kabilesinden genç bir kadınla yaşadığı ilişkiye dair haberler yayılınca efendilerinin onu ateşte kızdırılmış demir çubuklarla döverek öldürdüğü nakledilir diğer bir rivayete göre ise sühaym bir hendeğe atılıp odunla yakılarak öldürülmüştür.

ahmed agâh / yahya kemâl beyatlı ne kaldı rûha tesellî şarâbtan başka boğaz'da üç gecelik mâh-tâbtan başka + sükûn-ı lâyetenâhîye varmamız yeğdir nedir hayât uzayan ıztırâbtan başka

ahmed agâh / yahya kemâl beyatlı bu bezm-i ehl-i keder sürsün inşirâha kadar piyâle ortada devreylesün sabâha kadar + şerâitin ne mübârek nizâmdır ey cem harâm olan meyi tecvîz eder mubâha kadar

ebû muhammed sa‘dî müşerrifüddîn muslih bin abdillâh bin müşerrif şîrâzî / sa‘dî-i şîrâzî be-merdî ki mülk-i ser-â-ser zemîn niyerzed ki hûnî çeked ber zemîn / bütün dünya mülkü bir damla kanın yere dökülmesine değmez.

bahtiyar mahmud oğlu vahapzade dünya kuru bir ses gam çekmeğe değmez

âmil çelebioğlu / hayrânî değmez bu kadar çektiğimiz dost bu minnet bir ömrü fedâya verilen hiç ise kıymet çek bunca eziyyet feleğin çarkına söv say hayhuyla geçen ömrü nasıl saymalı nimet + ağlayıp gülmeye değmez imiş ammâ bu cihan nidelim neyleyelim nefsimize olduk esir

william shakespeare vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez

edip ayel bin yıl yaşa, dünya yine bir köhne saraydır mademki güneş aynı güneş, ay hep o aydır san’at diye, şöhret diye çırpınmaya değmez, alkışlama zordur, yere vurmaksa kolaydır.

hersekli ârif hikmet edânîye temelluk âriyet bir ömr için değmez bu suretle ta’ayyüş fikrini pek nâ­becâ buldum / geçici bir ömür için alçaklara dalkavukluk etmeye değmez. böyle yaşama fikrini çok yersiz buldum.

hüseyin / avnî bin safsata bir mısra-ı bercesteye değmez indimde esâtir-i felâtun hezeyandır

mustafa / nâ'ilî ne denli saklasan ey köhne pîr-i nâ-bâliğ tecemmülün yine mîrâs-hâra değmez mi kadem kadem gece teşrîfi nailî o mehin cihân cihân elem-i intizâra değmez mi

mustafa / sâmi sad-âyine-i tevbeyi işkeste it ey dil hamyâze ile bâdeye âh itmege degmez endîşe-i ârâyiş-i dünyâ ile sâmî rûy-i emeli jeng-i günâh itmege degmez

abdurrahim karakoç bırak deli haydar-bırak be gardaş kafayı bozmaya değmez bu dünya ister hızlı dönsün isterse yavaş sen seni üzmeye değmez bu dünya

necati cumalı şiirsiz bir dünya yaşamaya da değmez.

voltaire sadece iki günümüz var yaşamaya bu günleri de aşağılık heriflerin önünde diz çökerek geçirmeye değmez.

platon hiçbir insani şey, uğrunda büyük bir gayrete değmez.

arthur schopenhauer yaşamın mülkleri bir yana, tüm bir yaşamın kendisi bile yüreğin korkakça çarpmasına ve büzüşmesine değmez.

friedrich wilhelm nietzsche yaşam, harcanan emeğe değmez.

fernando pessoa artık el ele tutuşmayalım , yorulmaya değmez.

sabahattin ali bana dünyanın hakikaten suratına tükürülmeye bile değmez olduğunu ve bu dünyada suratına tükürülmeyecek bir tek, ama bir tek insan bile bulunmadığını sağlam bir şekilde ispat ettin.

keçecizade izzet molla gerdun sitem-i baht-i siyâh etmeğe değmez billâh bu gamhâne bir âhetmeğe değmez / felek, kara bahttan şikâyet etmeye değmez. billâhi, bu gam yuvası olan dünyanın bir aha karşılık olacak değeri yoktur.

ahmet ümit çok fazla empati kuruyorsunuz. ne bu dünya bu kadar hassasiyeti kaldırır, ne de insanlar bu kadar inceliği, insanlara değmez.

hersekli ârif hikmet değildir âlem­i âzâdegî hengâme­i ‘âlem cihânda herkesi bir gûnâ derde mübtelâ buldum / bu gürültülü dünya, özgürlük âlemi değildir. dünyadaki herkesi bir başka türlü derde mübtela gördüm.

âmil çelebioğlu / hayrânî ölmeden bitmez imiş derd ü gamı dünyanın ehl-.i gama bu dâr-ı fenâ tarlasıdır ukbânın

miguel ángel ruiz macías / don miguel ruiz her insan bir büyücüdür. sözümüzle bir insana büyü de yapabiliriz, onu büyüden de kurtarabiliriz. fikirlerimizle sürekli insanlara büyü yapıyoruz.

ahmed el-hamdî tanpınar / ahmet hamdi tanpınar psikanaliz çıktığından beri hemen herkes az çok hastadır.

miguel ángel ruiz macías / don miguel ruiz toltek bakış açısına göre ehlileştirilmiş tüm insanlar hastadır. çünkü bu insanların zihnini ve beyinlerini ele geçiren parazit onları hasta yapar. parazit, korkudan kaynaklanan negatif duygularla beslenir.

ali doğan
dikkat eksikliği bir hastalık değildir,eğer bir hastalıksa tüm insanlar hastadır.benim yazdıklarım benim şahsi görüşümdür.ben dikkat eksikliğini diğer söylenenlere kıyasla bir engel veya bir hastalık olarak görmüyorum çok azda olsa her insanda dikkat eksikliği vardır.

mustafa necati özfatura siverek'in veremli köyünde beşiktekinden en yaşlısına kadar bütün insanlar hastadır.

mutlu tönbekici rahmetli annemin şöyle bir lafı vardı: “hastayken herkes hastadır... hastaneye bir gidersin ve birden tüm dünyanın hasta olduğunu fark edersin... herkes veremdir, herkes kanserdir...

sinan kara eskiden sinirlenince kanser ettin beni diye bir şaka tabir vardır, artık bu şaka şu sıralar kullanılmıyor. çünkü gerçekten kanser olgusu çok yakınımızda artık.

aybike serttaş / sufleninvasisi test sonucum sonunda çıktı; kanserim genetik değil. ey dünya, bana borçlusun, kanser ettin beni resmen!

ioseb besarionis dze jughashvili / joseph vissarionovich stalin bir insanın ölümü trajiktir, on insanın ölümü dramatiktir, bir milyon insanın ölümü ise sadece bir istatistiktir.

morris kline istatistik: cehaletin matematiksel teorisi.

alexander chapman ferguson istatistik mini eteğe benzer; çok şey gösterir ama asıl görünmesi gerekeni asla göstermez.

aaron levenstein istatistik bikineye benzer. ortaya çıkardığı şeyler müstehcen, gizledikleri ise hayatidir.

darrell huff romancı olup da ne yapacaksın? istatistikçi ol, hayal gücünü daha çok kullanırsın. + iyi ambalajlanmış bir istatistik hitler'in "büyük yalan" ından daha et­kilidir. hem yanlış yöne götürür, hem de sizi kimse suçlayamaz.

joseph hilaire pierre rené belloc istatistik laneti insanlığın üzerine çökmeden önce, keyif içinde mutlu, masum bir hayat sürüyorduk ve oldukça iyi düşüncelerle doluyduk.

albert camus ölüm bir istatistik ve devlet işi oldu mu, dünya işleri artık iyi gitmiyor demektir.

jorge luis borges demokrasi, istatistiğin şu tuhaf suistimali.

iskender pala tarihimizdeki ilk istatistik tanzimat yıllarında yapılmış. ancak o yıllarda, sayımın ve sayılmanın faydasını anlamayan insanlara istatistiği izah etmek çok zor olduğundan, yetkililer düşünüp taşınmışlar ve yumuşak ....... anır eşeğim anır... adın deftere geçti!..

alan david sokal kontrol/ölçme/tekrar edebilme/istatistik zeminindeki doğa bilimleri, belden aşağı saldırılarla güvensizleştirilmeye çalışılmaktadır.

benjamin disraeli üç çeşit yalan vardır; basit yalan, kuyruklu yalan ve istatistik. / üç çeşit yalan vardır: yalan, kuyruklu yalan ve istatistik. / üç çeşit yalan vardır: yalanlar, kuyruklu yalanlar ve istatistikler.

ursula kroeber le guin insanlığın tüm mekanlarında önceden görmeye dair efsaneler yaygındı.tanrılar konuşur,ruhlar konuşur,bilgisayarlar konuşur.falların muğlaklığı veya istatistiki olasılık bir sürü kaçamak sağlar ve tutarsızlıklar da imam ile halledilir.

yunus emre karamanoğlu terör olaylarının istatistiksel analizi: türkiye örneği

a.kadir yıldızbakan istatistik ve ormancılıktaki önemi

seçil çömlekçi ben demiyorum, istatistikler diyor. bu yıl ölümlerin yüzde otuz dokuz buçuğu dizilerden. bihter ve behlül kaç can aldı biliyor musun? bütün senaristler katiiilll, katil onlar.

metin karabaşoğlu rakamlar, sayılar, skorlar, istatistikler, yüzdeler... bugün, hayatın hangi alanına bakarsak bakalım, bunlar çıkıyor karşımıza. çocuklarımızın başarısı puanlarla ölçülüyor; babalarının başarısı aldığı maaşın veya aylık kazancının miktarıyla tespit .......

tali sharot sayılar ve istatistikler bazı gerçekleri açığa çıkarmada müthiş aracılar olabilirler ama inanç değiştirmeye yetmezler ve insanları eyleme geçirmede hemen hemen faydasızdırlar.

norman stuart sutherland istatistikler soyut ve belirsizdir.

ismet özel günümüz dünyası malumatlar, istatistikler, teoriler ve lâfazanlıklar dünyasıdır.

sabahattin ali cilâlı kâğıtlara basılmış istatistikler ....... hepsi güzel, inkâr aklımızdan bile geçmiyor. ama biz ne yapalım ki, elle tutulur eserlere bakıp, hüküm veren kıt akıllı insanlarız. grafikler, istatistikler, dergiler, resimler, nutuklar bize bir şey söylemiyor.

esin akarsu eskiden insanlar beden gücü ile çalışırmış ama daha sağlamlarmış. şimdi biz gençler beyin gücü ile çalışıyoruz ama hepimiz çürüğüz, bu acı bir gerçek.

sami süleyman gündoğdu demirel binaenaleyh türkiye'nin altı çürüktür, türkiye'nin altı çürüktür diye bırakıp gidecek değiliz, bununla yaşamasını öğreneceğiz.

abdulsait aykut lenfevilerin birinci vasfı, belki doğuştan başlayıp ömür boyu süren şişmanlıklarıdır. ince saçlı, balık etli, elma yanaklı, çürük veya çarpık dişli, koca elli, yavaş insanlardır.

şemsettin sönmez alp narlarda meyva çürüklüğü

zeliha sağ meyvelerin çürük oranının matlab ile tespiti

? / anonim zeytin dalı çürük olur basmaya gelmez elin kızı pek cavır olur küsmeye gelmez

serpil karaoğlanoğlu her 100 kişiden 90'ında çürük diş var.

yaşar kemal koca adamların çocukları dövdüğü, ötekilerin de bön bön baktığı bir ülke çürüktür, ölmüştür.

saîd nursî eğer nefsine talib isen, çürüktür hem temelsiz de.

friedrich wilhelm nietzsche her şey, en başta da kan, sahtedir ve çürümüştür, eski kötü hastalıklar ve daha da beter şifacılar sayesinde. her şey sahte ve çürüktür bizde. saygı denen şey kalmadı kimsede: bundan kaçıyoruz biz de işte.

hikmet süreyya kanıpak / süreyya berfe mutlaka çürüktür içi ağaçtaki en alımlı meyvenin.

oscar fingal o'flahertie wills wilde iki yüzıü insan pazar tezgahı gibidir? öne iyiıerini koyar, arkası hep çürüktür!

nazlıhan hasköylü her zaman temiz giyinmez her zaman ayna olmaz ısığa benim ruh halim çürüktür mora çalar doğaldır ki çiçek de kokmaz gülmelerim

halil cibran insan bir fikirle sarhoş olunca, bu fikir hakkındaki en çürük ifadeyi bile leziz bir şarap kabul eder.

sabahattin ali mini mini kafalarımızı ukalaca kitaplar, birbirinden çürük bilgiler, neticesi olmayan hesaplar ve allah kahretsin, karmakarışık menfaat düşünceleri dolduruyor...

habertürk tv binanız riskliyse nasıl anlarsınız?: bakanlık çürük binalar için genelgeyle alarm verdi

vehbî sözleri bir çürük akçe etmez câize almasa kalkıp gitmez

melih cevdet anday sofalar evler apartmanlar kokuyor mahalleler şehirler memleketler kıtalar kokuyor çürüdükçe kokuyor duymuyor musunuz kokuyor kokuyor kokuyor kokuyor kokuyor...

ntv dünya bir zamanlar çürük yumurta kokuyordu

michel eyquem de montaigne bütün toptancı yargılar çürük ve tehlikelidir.

tezer özlü bedenime bakıyorum. her yanım çürük içinde.

el-necîb el-fâzıl kısakürek / necip fazıl kısakürek "ticaretin tüm ziyan!" diye bir ses rüyada; mezarına birlikte girecek şeyi kazan! seni gözleyen eşya, bitpazarı dünyada, patiska kefen, çürük teneşir, isli kazan.

wolfgang borchert çünkü hayır demezseniz analar, ....... daha önce ışıltılar saçan o görkemli gövdelerden, bir balık mezarlığı gibi, çürük, sayrı, ölü kokular yayılacak...

william shakespeare ama sağlam insan nasıl cenneti de verseler dinlemezse aşağılık cümbüşlerin çağrısını, çürük insan, meleklerle sarmaş dolaş da olsa bıkar göklerdeki yatağından, can atar iğrenç pisliklere...

sadık güneş ülkeyi ilgilendiren en ciddi sorunun dahi nasıl sulandırıldığını görmek için haber sunucularının mimiklerine bakmak yeterli. ....... haberi sunarken bile çürük mallarını kakalamak için gırtlağını patlatan işportacı edasıyla nasıl haykırdıklarını hayretle izliyoruz.

grigory spiridonovich petrov / grigory spiridonoviç petrov milyonlarca insan fiziki, manevi ve zihni açıdan çürümeye terk edilmiştir. kimse de bu çürük kokusunu duymuyor, çünkü devamlı soluduğu bu kokuya alışmış herkes.

mine söğüt defalarca ölmüştüm, her seferinde yeniden dirilmiştim. o yüzden biraz çürük kokar nefesim. içimde aşkla terbiye edilmiş cesedim.

john verdon en iyi ailelerde bile bir tane çürük elma çıkar...

chandra mohan jain / acharya rajneesh / bhagwan shree rajneesh / rajneesh / osho ve senin yaşamın çirkin, çürük. hiçbir şey olmuyor. yalnızca bekleyip duruyorsun, bir gün, bir yerlerde bir şey olacağını umuyorsun.

howard phillips lovecraft bulunduğumuz mekân, kadim bir mezarlıktı ....... çürüyen taşlara benzettiği belirsiz bir leş kokusunun doldurduğu bir yerdi. + ....... çürümüş mobilyalar ....... + sınırsız karmaşıklıktaki kozmosu beş zayıf duyuyla anlarmış gibi yapıyoruz.

howard phillips lovecraft böyle yerlerin tuhaf özellikleri vardır ve çılgınca efsanelerin mirası, leş gibi kokmakla lanetlenmiş o ölü sokaklarda, birbirine yakın olan çürük çatılarla harap çan kulelerinin arasında birden fazla insanın hayal gücünü etkilemiş olabilir.

furûg-i ferruhzâd / furûğ ferruhzâd / fürûğ ferruhzâd belirli saatlerin duraklarında ve geçici ışıkların kuşkulu zemininde ve boşunalığın çürük meyvelerini satın alma şehvetinde ...

jiddu krishnamurti bugünkü eğitim çürük bir sisteme oturtulmuş, çünkü bize yaptığımızı değil, başarıyı sevmeyi öğretiyor. sonuç eylemden daha önemli olmuş.

haldun taner müteahhidin çürük tuğla kullanışı, memurun zimmetine para geçirişi, partilerin tartışması, gazetecilerin çekişmesi, ahmet'le mehmet'in takışması, ali'nin veli'yi yerinden, ağabeyin kardeşi evinden edişi hep bundan.

eyyüp akyüz aldım, çürük raporu elimde çıkıp gittim insan denen mahluktan

david herbert lawrence yavaş yavaş ruhun almış olduğu yara kendini duyurmaya başlıyor, etteki bir çürük gibi, zamanla gitgide derinleşiyor, bütün ruhu dolduruyordu.

charles michael palahniuk / chuck palahniuk cehennemde gerçekten korkunç bir küf sorunu var. sanki bütün bu yeraltı dünyası çürük bina hastalığından mustarip.

muhammed el-fātiḥ andı / muhammed fatih andı bir çürük ipliğe hülyâ dizmişiz!

christian johann heinrich heine kasvetli, bulanık her şey, soğuk, çürük, karman çorman; birazcık sevgi de olmasa ne yapardı insan?

adeline virginia stephen / virginia woolf daha çocuk yaştan öğrenmeliydiler ki yaşam çetindir;gerçekler değiştirilemez;en parlak umutlarımızın söndüğü,çürük teknemizin yok olduğu o efsane ülkesine geçiş de her şeyden önce yüreklilik,doğruluk ve dayanma gücü isteyen bir geçiştir.

murat menteş hepimiz, aynı sepete konmuş çürük elmalarız.

mevlânâ celâleddîn-i rûmî dünya çürük bir cevizdir. / evren çürük bir cevizdir.

nuran kayabaşı , gürsel dellal türkiye’de farklı koyun ırklarından elde edilen yünlerin kökboya ile verdikleri renklerin subjektif ve objektif yöntemlerle değerlendirilmesi üzerine bir araştırma + demir sülfatla koyu vişne çürüğü ve potasyum bikromatla gül kurusu gibi .......

shi juanwu çiçeklerin haber geldi bahar yelinden, ilk nereler allandı, kim bilir ben görmeden, bahçelerden şöylece, dedim on gün çalıversem, manzarama doluştu, bi’l cümle el-alem.

li bai ayıkken meşk ile yektir yarenler, sarhoşken yolları, ayrı âlemler. hep bulunur böylesi, bî’can ahbaplıklar, dahası yıldızlara, verilmiş bir sözüm var.

lu zhaolin başkentin caddeleriyle daracık sokakları, gök öküz, ak aygır çeker rengârenk arabaları, taht-ı revanda odalıklar, küçük saray hanımları, altın kırbaç tam takım, beye çıkar hep yolları.

ogün kaymak haplar tehlikeli şeyler renkler ve renkliler riskli kitap, raf, vazosuz bir demet yorum gerektirmiyor hayatın çocuk bahçeleri tehlikeli şeylerden biri

ogün kaymak tükürür geçeriz kahve falının dibine omzumuzu taşır tabut, elimizi de

ogün kaymak bir şizofren koğuşunun dünyayı sarıp sarmalayan topraktan ve denizden fışkırırcasına gür gerçekleriyle donattığı

ogün kaymak kurabiye, dans, çay ve limonatalı alkolsüz light-partisinin en umulmadık anından fırıldayan felsefeyi yumuşatmış, sindirmiş yeni akım bir velâyetin iktidarıyla... görmek, hissetmek, algılamak istiyorum

ogün kaymak iki yumurta bırakmış sessizce iki güvercin –yeni yetme doğum yeri: barbekü doğum yılı: ağustos titretmeye başlıyor bu düşünceler yüreğimi biz tükete duralım dünyayı kuşun şamarı, yüzümüzde, okkalı

ahmed / sûzî bu dünyâ fânidir fâni senden öñdin gelen kani imamlar giydiğiñ donu soyar tenden demedim mi + âkil bu cihânda anâ vü cefâ bulmuş ârif her demde nice biñ safâ bulmuş

ibrâhîm / şâhidî âḳil bileydi zevḳini ehl-i melâmetüñ yaḳardı nâr-ı şevḳile mülk-i selâmeti

râzî fiġān ki bu dili memnūn iken maħzūn ider güstāĥ fiġān ki rūz u şeb bu dīdemi ceyĥūn ider güstāĥ

mehmed emin / zihnî deste deste sünbül ü şeb-bûy-ı müşg-efşânla benzedüb dehrin zemistânın bahâristâna fes

ahmet / şem’î iftihar-ı padişâhî âkil-i dânâya fes tâc-ı rif’attir giyin âlâya fes ednâya fes

mehmed / ruhsatî çark bozulmuş dünya ıslah olmuyor ehl-i fukaranın yüzü gülmüyor ruhsatî de dediğini bilmiyor yazı belli değil hat belli değil

ebü’l-hâris zürrumme gaylân bin ukbe bin ma‘dî bin amr el-adevî el-kinânî el-kahtânî / zürrumme sevgilimin dudakları yumuşak, siyahi kızıl, gülümser, güldüğünde çözülür dizimin bağları. ağzı sığınağımdır, orada depreniş, huzur, beyaz dişlerinden eser, taze sabah rüzgarı

pierre clastres savaş parçalı yapının değil, parçalı yapı savaşın sonucudur.

su’âlî âlemde huzûr ister-isen sen de su’âlî tenhâya çekil şimdi budur hâlet-i irfân

abay ibrahim kunanbayoğlu halkın ünü gerekmiş, ya övgüye, ya yergiye. ne çıkar, hepsi zekiymiş, hepsi gereksiz dinlemeye.

abay ibrahim kunanbayoğlu parayla dinletilen söz akıla girer mi? fikrini satanı tanrı çarpar, ondurur mu onar mı?

abay kunanbayoğlu bütün cisimler değişkendir. + çocuk ilim ve bilimi sevgiyle isterse, o zaman adam olmuş demektir. + gülmek sarhoşluktur. her sarhoş gâfildir. gâfil her ân belâdadır. + insanoğlu ağlayarak doğar, üzülerek ölür. + her kötü kişide akraba ve çağdaşın payı vardır.

iamblichus / iamblikhos insanların hepsi ahlaksızdır.

kadir cangızbay bütün insanlar ahlaksızdır. + türkiye insanın yaşadığını sanmak için beyinsiz, yaşayabilmek için de ahlaksız olmak zorunda olduğu bir ülke haline getirilmiştir.

el-adnân oktar / adnan oktar vatanın bölünmesine ikna olanlar ahlaksızdır.

ahmet haşim köse insanı değersiz kılan hiçbir toplumsal yapı ahlaki değildir. bu açıdan kapitalizmin bu evresi geçmişinden çok daha ahlaksızdır.

el-edîb yüksel / edip yüksel ahlak dayatan devlet ahlaksızdır!

gürol cantürk , nergis cantürk suçlu profili davranışlarında utanç veya sorumluluk duygusu taşımaz, ahlaksızdır ve başına gelenlerden başkasını sorumlu tutar.

belgin çelik bir insan çok fazla ahlaktan bahsediyorsa o insan en büyük ahlaksızdır.

seval yinilmez akagündüz ıı. meşrutiyet dönemi ahlak eğitimine örnek bir ders kitabı: ibtidailere malumat-ı ahlakiyye ve medeniyye anasını babasını beslemek istemeyen evlatlar ahlaksızdır.

meral gürer / meral akşener bana iftira atan herkes şerefsizdir, ahlaksızdır.

kurtuluş tayiz ahlaksız ahlak olmaz; türkiye saldırı altındayken “ahlak” adına bu saldırıya çanak tutanlar daha büyük ahlaksızdır.

rafet ermiş ateistler ve aleviler ahlaksızdır.

mustafa karaman aldatanlar ahlaksızdır

friedrich wilhelm nietzsche özgür insan ahlaksızdır.

mustafa emin çölaşan suudi arabistan, katar, birleşik arap emirlikleri vesaire, ....... hırsızlardır. bunlar ahlaksızdır, edepsizdir, sahtekârdır, işleri güçleri müslümanları sömürmektir. bunlar 21. yüzyılın en namussuz şahsiyetleridir.

sevan nişanyan gidenler değil kalanlar ahlaksızdır. kişisel çıkar ya da risk korkusu uğruna, zulmün ve zorbalığın kol gezdiği bir ülkede yaşamaya razılar.

ahmet inam mutsuz insan ahlâksızdır.

erdem dilbaz sanatçı ahlaksızdır

sedat dönmez başarı ahlaksızdır

sabahattin selek komünist namus ve şeref fıkarasıdır. netice olarak komünist bütün kötülükleri şahsında toplamış olan karakteristik ahlaksızdır.

hakkı karadayı din ahlaktır; ahlakı olmayan dinsizdir, dini olmayan da ahlaksızdır.

mîrzâ beşîrüddîn mahmûd ahmed insanlara yalan söyleyen insan ahlaksızdır.

erem şentürk ahlakı tv dizisyle bozulan halk, zaten ahlaksızdır.

ruhat ünaldı / ruhat mengi ulema “spor yapan kadınlar ahlaksızdır” demiş!

okan bayülgen televizyon ahlâksızdır. dünyânın hiçbi yerinde yok, ahlâklı bir televizyon yayını. hepsi ahlâksızlıktır.

leonid nikolayeviç andreyev ben kirlendim, ben hastayım, ben ahlaksızım ve bu yüzden de mutsuzum.

savannah brown hi, i'm a slut

ptkoko22 why gay aren't immoral and unnatural?

shelly meg peiken , meredith ann brooks i'm a bitch, i'm a lover i'm a child, i'm a mother i'm a sinner, i'm a saint i do not feel ashamed i'm your hell, i'm your dream i'm nothing in between you know you wouldn't want it any other way

giuliano ferrara hepimiz fahişeyiz. bağnaz adalete hayır.

peaky blinders - thomas shelby ( cillian murphy ) herkes fahişedir, grace. kendimizin farklı kısımlarını satarız yalnızca.

jean-luc godard para karşılığında yapmak istemediğimiz işlerde çalıştığımız bu dünyada hepimiz fahişeyiz.

özge başak taneli hepimiz piçiz hepimiz fahişeyiz

margaux bergey hepimiz fahişeyiz. hepimiz sakine'yiz.

kayhan gazetesi ahlaksız yaşamıyla o italyan fahişe de ölmeyi hak ediyor. carla bruni'nin geçmişinden örneklere bakarsanız neden bu ahlaksız kadının evlilik dışı ilişkiye giren ve kocasını öldüren kadına destek verdiğini anlarsınız.

charles bukowski gerçek kadınlar ruhunuzu ele geçirmek isterler, o yüzden ben fahişeleri tercih ettim. + en adi fahişeden daha adiydim. + kadın olsaydım fahişe olurdum şüphesiz. + esasen fahişeleri arzuluyordum. + bir fahişe istiyorsun sen. aşktan korkuyorsun.

mehmet âkif ersoy ayol, yarın da sizin hânümânınız sönecek... ne var sıçan gibi evlerde şimdiden sinecek? yazık sizin gibi erkeklerin kıyâfetine... – yetişti yaygaran artık... çekil kadın evine! atın şu kaltağı gitsin, tıkın hemen içeri.

mehmet âkif ersoy kimi, garb’ın yalınız fuhşuna hasbî simsar; kimi, îran malı der, köhne alır, hurda satar! eski dîvanlarınız dopdolu oğlanla şarab; biradan, fâhişeden başka nedir şi’r-i şebab?

mehmet âkif ersoy kadın bu sözleri duymaz, tazallüm eylerdi; herif mezar taşı tavrıyla sâde dinlerdi; açıldı ağzı nihâyet , açılmaz olsa idi! taşıp döküldü, içinden şu lâ’net-i ebedî: – cehennem ol seni hınzır orospu, git: boşsun! – ben anladım işi: sen komşu, iyice sarhoşsun;

marilyn french tüm erkekler namussuzdur. + tüm erkekler ırz düşmanıdır. + her erkeğin içinde bir miktar dinamit vardır. + tüm kadınlar bir erkeğin karısı olmak isterler. + hiçbir kadın soyut düşünemez. + erkekler ölüdürler. hiçbirinde hayat yoktur.

burcu maria bakalım günümüz türk erkeklerinin kadınlarla ilişki modeline…öncelikle kadın kesinlikle bir meta olarak görülmektedir. ....... bütün kadınlar fahişedir, servet avcısıdır.

milliyet kadir ınanır'm sunduğu "böyle gitmez"de, dyp eyüp ilçe başkam'nın "partideki tüm kadınlar fahişedir" sözleriyle başlayan .......

necâti cumâlı / necati cumalı neden bütün kadınlar böyle kendilerini mahvetmek, ateşe atmak için bu kadar hazır oluyorlar anlayamıyorum?

tr ilovevaquero neden bütün kadınlar aptaldır? + neden bütün erkekler keçi

italyan atasözü tüm kadınlar fahişedir, annem azizedir. / bütün kadınlar fahişedir sadece annem hariç, o bir azizedir.

judith spaeth mcnaught smith bütün kadınlar fahişedir.

nezihat bakar görüşmecilerden %95'i fuhuşun her zaman varolduğunu, %63 ise erkeklerin çoğunun hayatında bir kez cinsel hizmetleri satın aldığını söylemiştir. görüşmecilere göre fahişe, bir insandan ziyade bir mal olarak görülmektedir. bazılarına göre ise bütün kadınlar fahişedir:

nezihat bakar kadınların hepsi aynıdır, hepsi sana para ödetir bir şekilde...yemeğe veya sinemaya götürmek. temel olarak aynı şey. çiçekler, yemek, gösteri, dans – 150-200 $..bu açıdan kadını fahişe olarak adlandırabiliriz.

sidney thompson / daayiee abdullah eğer cinsel ilişki seni suçlu yapıyorsa, evrensel tanımlamaya göre cinsel birleşme eylemi bir erkeğin bir kadın ile çiftleşmesidir ki bu tecavüzcülerin de gerçekleştirdiği cinsel eylemdir. o zaman bütün erkekler tecavüzcüdür.

sidney thompson / daayiee abdullah aynı şekilde kadınların yaptığı eylem de fahişelerin yaptığı iş ile aynıdır. o zaman bütün kadınlar fahişedir.

demet öztürk hayat için kadınlık, rol model arayışlarıdır. annesi dışındaki tüm kadınlar seks işçisidir ve erkin iktidarında yaşamı normatif kılan bir yaşam sürerler.

damdanakan işin bir de psikolojik siddet & nefret suçu tarafı var. burada bile "butun kadınlar seks işçisidir" diye rahatca konuşan tipler görüyorum. bu da bir çeşit taciz bana göre.

nevâl el-sa'dâvi / nevâl el-saadavi / nevâl es-saadavi hiçbir kadın suçlu olamaz. suçlu olmak için erkek olmak gerekir... topunuzun birden suçlu olduğunu söylüyorum. babalar, amcalar, kocalar, pezevenkler, avukatlar, doktorlar, gazeteciler, her meslekten tüm erkekler.

shulamith bath shmuel ben ari feuerstein / shulamith firestone tüm erkekler bencil, kaba ve düşüncesiz. gene de bir erkek bulabilmeyi çok isterdim.

rosalind coward tüm erkekler birer felakettir, sizin birlikte yaşadığınız hariç.

anja henriëtte meulenbelt tüm kadınlar lezbiyendir.

simone lucie ernestine marie bertrand de beauvoir dürüst insanların yaşadığı ışıklı ve sağlıklı saraya lağımlık edenler yalnız fahişeler değil tüm kadınlardır.

nevâl el-sa'dâvi / nevâl el-saadavi / nevâl es-saadavi tüm kadınlar, öyle ya da böyle fahişeydiler. ben akıllı olduğumdan, köle-eş olmak yerine, özgür bir fahişe olmayı yeğlemiştim. bedenimi verdiğimde en yüksek fiyatı istiyordum! + tüm kadınlar yalanların, dolanların kurbanıydı.

angela anaïs juana antolina rosa edelmira nin y culmell / anaïs nin insanla olan ilişkilerimin, insanca var olmanın tutsağıydım; yani özel dünyasında vermeye, hizmet etmeye ve sadık olmaya eğitilmiş tüm kadınların içinde bulundukları o tutsaklığın içindeydim.

hilary tüm kadınlar cinsel yönden saldırıya uğramıştır; hepimiz erkeklerin cinsel şiddeti karşısında korku duyarız, hepimiz erkekler tarafından tehdit ediliriz, hepimiz pornografiden ve kadınların nesneleştirilmesinden incinir, zarar görürüz.

lee sanders comer tüm kadınlar, erkek iktidarına karşı özel mücadeleler verirler. çoğu kez, ancak erkeklerin sunduğu özgürlük kırıntılarını toplayabilirler. + tüm kadınlar evlenince ev kadını olurlar.

lee sanders comer kadınların çoğu, sadece kadın oldukları için düşük ücret alıp, fazla çalıştırıldığı sürece, güzellik, analık ve ev kadınlığı, tüm kadınların yazgısı gibi sunuldukça, hiçbir kadın kendisinin özgürleşmiş olduğunu iddia edemez.

susan brownmiller tüm kadınlar özgür olana dek, hiçbir kadın güvenlik altında ya da özgür sayılmaz.

nancy witcher langhorne / nancy astor / viscountess astor kendi sınıfımın altında birisi ile evlendim. zaten evlilik bütün kadınlar için böyledir.

arthur schopenhauer nadiren karşılaşılan istisnalar dışında bütün kadınlar savurganlığa meyyaldir, dolayısıyla mevcut her servet onların ahmaklığından korunmalıdır; bu serveti kendilerinin kazandığı ender durumlar hariç elbette.

oscar fingal o'flahertie wills wilde bütün kadınlar annelerine benzer, bu onların trajedisidir, hiçbir erkek de benzemez, bu da onların.

muhammed bin abdullâh dolaşan her kadının yanında bir şeytan olur. bir kimse güzel bir kadına rastlayınca, hemen evine gidip hanımı ile sohbet etmelidir. çünkü, bu meselede bütün kadınlar aynıdır.

ursula kroeber le guin erkeğin istediği özgürlüktür. kadının istediği mülkiyettir. seni ancak başka bir şeyle takas edebilirse serbest bırakır. bütün kadınlar mülkiyetçidir..

cassandra eason bütün kadınlar cadıdır

sabâhaddin ali / sabahattin ali bütün basit insanlarda olduğu gibi, kederden sevince, heyecandan sükunete geçiyor ve bütün kadınlar gibi her şeyi çabucak unutuyordu.

ece temelkuran bütün kadınların kafası karışıktır

abraham lincoln neredeyse bütün erkekler güçlüklere dayanabilir ama bir adamın karakterini test etmek istiyorsan, ona güç ver.

william shakespeare bütün dünya bir sahnedir... ve bütün erkekler ve kadınlar sadece birer oyuncu... girerler ve çıkarlar…

ahmed hamdi tanpınar / ahmet hamdi tanpınar bütün erkekler ahmaktı... biraz iltifat, uzaktan şöyle bir gülümseme, gizli manalı bir çift lakırdı, sonra o kuluçka tavuk edasıyla bir bakış... artık vur boyunduruğu.

fyodor mihailoviç dostoyevski bütün erkekler horozdur, onun için kavga etmeleri gerekir.

sabiha rana bütün erkekler çapkındır!

ranja abdalla saeed bütün erkekler bakire bir genç kız ile evlenmek istemektedir.

immanuel kant evli erkekler yalnızca kendi eşlerinin sevgisini kazanmaya çalışırken, evli kadınlar ise bütün erkeklere sahip olma eğilimindedirler.

charlotte perkins stetson / charlotte perkins gilman hiçbir kadın anasının bildiğinden fazlasını bilmez. hiçbir ana kendi işini öğrenmemiştir.

simone lucie ernestine marie bertrand de beauvoir önemli dediğimiz erkekler ....... o ağır yükü yüklenmişlerdir. ve işte bu, hiçbir kadının yapmadığı, yapamadığı şeydir... bugüne dek, insanoğlunu kadın değil, erkek değiştirmiştir... hiçbir kadın bu yetkiyi kendinde görememiştir.

simone lucie ernestine marie bertrand de beauvoir her kadının yaşamında gerdek gecesinin unutulmaz acısı saklıdır.

helen marie gurley / helen gurley brown her kadın, erkeğin bir zevk maddesi olmaktan nefret eder.

lynne segal her kadın yüklerini, korkularını, can sıkıntısını, suçluluk duygusunu. endişelerini yalnız başına taşıdığını sanıyordu.

elizabeth cady stanton sizin yasa kitaplarınızın sayfalarını çevirdikçe ve siz özgür erkeklerin kadınlarınıza ortaçağ baronları gibi davrandığınızı gördükçe, her kadının ruhunun nasıl da kızgınlıkla yandığını bilseydiniz!

gerulf rieger hiçbir kadın tamamen heteroseksüel değil.

françois ozon pek çok kadın fahişelik fantezisi kurar. bu yaptıkları anlamına gelmez ama kadın cinsiyetinde para karşılığı seks yapma doğası çok açık.

ali murat yel sözlükte “bunamak” anlamına gelen haref kökünden türemiş bir isim olan hurâfe kelimesi “akla ve gerçeğe aykırı düşen aldatıcı söz” demektir. masal, efsane ve genel olarak gerçek dışı olduğu kabul edildiği halde hoşa giden nakil ve rivayetlere de hurafe .......

şerafettin gölcük “yazı yazmak” mânasındaki satr kökünden türeyen ustûre kelimesinin çoğulu olan esâtîr “gerçeğe uymayan düzensiz, asılsız ve boş sözler” demektir.

m. yaşar kandemir gulâmu halîl uydurma rivayetleriyle tanınan muhaddis, zâhid ve vâiz.

m. yaşar kandemir dâvûd b. muhabber akla dair uydurma rivayetleri topladığı eseriyle tanınan muhaddis.

huriye martı olumsuz kadın algısının uydurma rivayetlerdeki izleri

haberlink hastalık uydurmak”tan söz edince belki her şey çok vahşice görünüyor ve insan “yok canım bu kadarı da olmaz” diyor ama ilaç tekellerinin para kazanma hırsının gerçekten de bir sınırı yok.

ahmet rasim küçükusta tıbbın uydurma hastalıkları var mı?

haluk toroslu suç uydurma suçu

abdurrahman kutluay zayıf ve uydurma hadisler ve bunların ümmetteki kötü etkisi

sevda sevgi laloğlu biz şâirlerin olmadık şeylerden nice anlam ve nice güzellikler çıkarmak gibi huyları vardır da olmayan kapasitelerle çıkmayacak huylardan bir güzellik beklemek gibi "hurafeleri" yoktur ...

clinton richard dawkins yeni bir mantık dalgası var amerika, ingiltere, avrupa, avustralya, güney amerika, orta doğu ve afrika'yı etkisine alan. yeni bir mantık dalgası var, hurafelerin tutunduğu yerde.

elias canetti bilim, bizi hurafe ve boş inançlardan kurtardı.

ayten durmuş geleneksel ve modern hurafeler kıskacında kadın

kemal polat modern çağda yaşayan hurafeler

abdullah çobanoğlu halk arasında yaşayan hurafeler üzerne bir alan araştırması (bursa/osmangazi örneği) + hurafelere inanma kadınlarda erkeklere göre daha fazladır.

cem keçe cinsel hurafeler

cihan uras meme kanserinde tehlikeli 9 hurafe!

emine erdoğmuş ahşap: hurafeler ve gerçekler

mehmed el-ragîf bin el-tâhir / mehmed ragîf bin tâhir / mehmed el-âkif ersoy / mehmet âkif ersoy daha bir hayli hurafata herif olmuş esir sarmısak beynine etmez ki hakaik te'sir

h. yunus apaydın sözlükte kısaca “savâbın zıddı” olarak açıklanan hatâ “düşünürken, konuşurken veya bir iş yaparken vuku bulan yanlışlık, hedefleneni ve doğruyu tutturamama” anlamına gelir. buna göre bilgi alanındaki .......

binali yıldırım mesele milletin menfaati, ülkenin geleceği, menfaati ise hata yapın ama hainlik yapmayın. hata yapmaya alan var ama hainliğe asla alan yok.

thomas henry huxley bazı hataları erken yapmanın hayatınıza çok büyük yararları olacaktır.

quintus horatius flaccus / horace bazı hatalar bağışlayıcılık talep edebilir.

george bernard shaw hatalarla dolu bir hayat, bomboş geçirilmiş bir hayattan çok daha faydalı ve onurludur.

yevgeniy ivanoviç zamyatin hatasız olduğuna kesinlikle inanılan bilgi, inançtır.

laura antonia roge hata yapmakla geçirilen bir hayat sadece onur verici olmakla kalmıyor, aynı zamanda hiçbir şey yapmadan harcanan bir hayattan daha yararlıdır.

elbert green hubbard hayatta yapabileceğiniz en büyük hata, sürekli bir hata daha yapacağımız korkusudur.

mario gianluigi puzo ne kadar kolay olursa olsun, küçük bir iş bile hata edildiği taktirde insanın başını belaya sokabilirdi.

el-cum‘a öztürk / el-cumua öztürk / el-cumaa öztürk / el-cumâ öztürk / cumâ öztürk her insan hatâ yapar. ben de hatâ yaptım. hatâlarımı anladım.

? / anonim / atasözü hatasız kul olmaz hatasız adam olmaz hatasız insan olmaz teşbihte hata olmaz temsilde hata olmaz

mehmet karataş , cengiz yakıncı tıbbi hata nedenleri ve çözüm yolları

nebi sümer , timo lajunen , türker özkan sürücü davranışlarının kaza riskindeki rolü: ihlaller ve hatalar

hakan özçelik , özlem nilüfer karataş aracı , serkan keskin muhasebe hata ve hileleri: meslek mensupları üzerine bir araştırma

anıl erdoğan hata ağacı analizi, literatür araştırması ve orta ölçekli bir işletmede uygulama

hanefi özbek , sıddık keskin standart sapma mı yoksa standart hata mı?

halil ibrahlm acar borçlar hukukunda iradeyi sakatlayan sebepler ı-hata ıı-hatanın çeşitli açılardan yapılan ayırımları ııı-akitle bağlı olmama imkanını veren hata halleri ıv-hatanın hükümleri

yakup kadri karaosmanoğlu harap mabetler

irfan yalçınkaya , bülent özbay harap akciğer (iki olgu sunumu)

? / anonim ey, bedik, göçeceksen uzağa göç, harap olup yıkılmış yerlere göç, bulamazsan göçecek yayla ben söyleyeyim, uçurumun başındaki yalmz yuvaya göç.

saliha ferşadoğlu harap bir kalbin psikolojisi üzerine

mehmed el-tevfîk / el-tevfîk el-fikret / tevfik fikret harap ve teşne, yıkılmış cenâh-ı eyyâmın sükût-ı muzlimi altında, pîr-i dermande; harap ve teşne, bütün bir hayat-ı âlâmın fecaâtiyle gülümser, yüzünde bir hande!

sinan öge arabesk kader algısı -orhan gencebay örneği-

ömer ödemiş türkiye de düşen suriye uçağının pilotunun karısı ve kardeşi ile yapılan röportaj

ivan alekseyeviç bunin karanlık odalardan, çardaktan, karanlık gecelerden, ölülerin şekline girip geceleri dolaşan şeytanlardan korkma hastalığı da beni sarıyordu.

solidea sağlığın büyüsü dünyadaki bütün kadınların çekicilik ve rahatlığına ithaf edilmiştir. solıdea kadınlara, bacaklarını nasıl daha çekici ve hep daha sağlıklı giydireceklerini göstermiştir.

kadriye avcı , zakir avşar dijital sağlık oyunları

sağlıklı hoca / mahmut talha sağlıklı sağlık topları ve egzersiz çeşitleri

mert murat ilhan kadın; “çok hastayım! hastalığımın şifası için sağlık çiçeği gerekli, bana yardım edin.” diye yalvarmış. alaeddin ....... sağlık çiçeği olduğunu anlamış ve onu almış. alaeddin köye döndüğünde sağlık çiçeğini hasta kadına vermiş. kadın mutluluktan uçar olmuş.

ted ege koleji ana sınıfı turuncu sınıf eylül-ekim ayı etkinlik gazetesi senem, poyraz, ipek ve melis ece arkadaşlarımız ‘sağlık kolyesi’ icat ettiler. kolyeyi takan herkesin iyileşeceğini anlattılar.

kenan akın o sırada sağlık bilezikleri çıkmıştı, bakır. hanım: bilezik verin! verirsiniz, ona göre ucuz imal edin. bunu pek de kimse bilmez, ilk defa ben açıklıyorum. ben: valla enver bey, deneyin.

mehmet ok denizli/akçapınar köyü kurtarma kazısında ortaya çıkarılan mezarlar ve buluntuları

harun oy içbatı anadolu’da kutsal bir dağ: murat dağı (dindymos)

hakkı acun taş

sibel kılıç takılarda kullanılan organik ve mineral taşların insan üzerine etkileri

erika simon delphoi’daki apollon tapınağındaki kutsal omphalos taşı da dünyanın merkezi kabul ediliyordu.

zafer balpınar savaşan ulus yaratma anlayışında bir yapı taşı: israil’in gadna programı

süleyman kösmene kutlu siyah taş: hacerü’l-esved

demet taşocak yürek taşı

ulug’bek hamdam taş (veya kötülüğün doğuşu)

jeffrey howard tigay evlendiğinde bakire çıkmayan kızın cezası baba evinin girişinde taşlanarak (recm) ölümdür.

şemsettin ışık şeytan taşlama (remy-i cimar)

mehmet kırbıyık bazı xvı. yüzyıl divanlarında kıymetli taşlar

rahim sağlam deli gönül der ki kendi elinle sevdiğim koyasın taş mezarıma gidenler dünyadan geri gelir mi akıtıp döksen de yaş mezarıma.

iosif solomonoviç grossman / vasili semyonoviç grossman dağ gibi kütle halinde değil, sarp kayalıklar değil, dağınık döküntüler, taş tarlası. sanki bir dağ ölmüş de iskeleti toprağa dağılmış gibi.

gökhan kerse iş becerikliliğinin işte can sıkıntısı üzerindeki etkisi: imalat sektörü bağlamında bir inceleme

orhan veli kanık yaşamak kolay değil ya kardeşler ölmek de değil; kolay değil bu dünyadan ayrılmak.

gary w. small olumsuz bir şeyi kendimizden çok başkalarında görmemiz kolaydır.

oscar fingal o'flahertie wills wilde başkalarını değiştirmek çok kolaydır. zor olan, insanın kendini değiştirmesidir.

morgan scott peck hayat zordur.

derin dîdem soylu / derin didem soylu bizlerin anlaşılması öyle kolay değildir. transseksüeller için hayat zordur. kadınların bizi kabullenmeleri daha kolay oluyor. seks işçiliği en kolay yol oluyor. askerlik yapmamak için rapor artık kolay alınıyor.

franz kafka reçete yazmak değil, insanlarla anlaşmak zordur.

abdülaziz bayındır gerçeği anlamak kolay, kabul etmek zordur.

zamanın değeri kitap okumak neden zor gelir?

ahmet sevgi livâyî’nin manzûm yâsin + tebâreke + amme tefsiri

sebile başok diş hıncın kaynakları ve hınç insanının genel karakteristikleri

erdoğan köycü sevgi varsa nefret de olacaktır.

kerem koç sevgi varsa nefret de var.

neval kütük sevgi varsa nefret de vardır.

alıkul osmonov beti benzi sarı görünür uzaktan ben talihsiz bahtım ile yarıştım on üçümde su içtim şiir adlı pınardan on beşimde eserlerinle karıştım.

alıkul osmonov biri kayalık tepe, biri dağ biri düzlük, biri yokuş tatlı hayat insana bazen kordur, bazen hoş + bazen hayat zehir verir, acı olmasına bakma. bazen hayat şeker verir, tatlı olmasına aldanma.

abdulhakem izzetli tasavvuf büyüklerinin kendi eserlerinden küfür akideleri

havva altun sirk ve melankoli

mert karbay deha ile yas arasında melankoli: antikiteden günümüze melankolinin muhtevaları, başkalaşımları ve politik işlevleri

ali râşid yağma-ger-i hân-ı ni´amındır bütün ´âlem cûd u keremin arz u semâda müte´ârif + mahkûm-ı kavânîn-i kazâdır bütün eşyâ fermân-ı kader böyle imiş yok buna çâre + zerrât-ı cihân tîr-i kazâya hedef olmuş sâlim geçemez kimse bu pehnâ-yı fenâdan

mehmet emîn / yümnî ömründe vefâ var mı ki dünyâdan umarsın ömrün gibi dünyâ dahi lâ-büdd güzerândır + var mı haberi bir beşerin sırr-ı kazâdan kendisini reh-yâb edecek var mı belâdan + birbirlerinin etlerini yerdiler insân göndermemiş olsaydı hudâ anlara sultân

üveys / veysî yiter iy dil heves-i zülf-i siyeh-kār yiter yiter iy cān-ı belā-dīde bu efkār yiter + tîgına hançerine mā’il olup dil-dāruñ çekdügüm derd ü belā söylene dillerde benüm + mest olup bāde-i gafletle yitürdük özümüz bilmedük düş gibi geçdi gicemüz gündüzümüz

osman / rûhî şadrın gözedüp n'eyleyelüm bezm-i cihānuñ pāy-ı hum-ı meydür yirümüz bāde-perestüz + cehd eyle hemān gayr eline bakmayı gör kim benden ne saña fā’ide senden ne baña var + dünyā halebiyle kimisi halkun emekde kimi oturup zevk ile dünyāyı yimekde

ziyâ paşa terkîb-i acîbiz iki hâsiyyetimiz var ahbabımızın devletiyiz hasına belâyız + bed-asla necâbet mi verir hiç üniforma zer-dûz palan vursan eşek yine eşektir + âyînesi iştir kişinin lâfa bakılmaz şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde

sonfikir lağım kokan şehir!

ttb hastane temizlik işçileri hiçbir güvenlik önlemi alınmadan ve kendi görev tanımlarının tamamen dışında olan lağım sularının içinde çalışmak zorunda bırakıldı. zafer açıkgözoğlu hayatını kaybetti.

jared diamond bitki tohumlarının bağırsağınızda sindirilmeye karşı direndiklerini ama dışkınızın içinden filizlendiklerini öğrenmek sizi şaşırtabilir. dışkımızı yaptığımız yerler yediğimiz yaban bitkilerinin tohumlarını rastgele ektiğimiz yerlerden yalnızca bir tanesidir.

alî mehmet el-celâl şengör / ali mehmet celâl şengör dışkı pis bir şey değil.

çin atasözü gazetedeki yalanlar tertemiz çorbaya düşmüş fare dışkısı gibidir. sadece iğrenç olmakla kalmaz, aynı zamanda barizdirler.

vahap munyar 25 milyon dolar yatırdı kocaeli’nin dışkı çamuru çimentoya yakıt oldu

neriman arslan sanata alternatif bir bakış: “dışkı müzesi”

nazmiye gül tavuk gübresinden biyogaz üretim potansiyelinin araştırılması

david rolfe graeber boktan işler: bir kuram

orcinuzun besinlerin oksitlenmiş kalıntısı bok

john anthony burgess wilson dünya feci bir yer, günden güne de daha beter oluyor. insan ne kadar hoş yaşamaya çalışsa da, dünyanın boktan bir yer olduğunu ve üzerinde yaşamaya değmediğini gizlemiyor. + o korkunç bok rengi kodes kiyafetleriyle oturmuş tanrının sözlerini .......

milan kundera varoluşla kesin olarak uzlaşma"nın önerdiği estetik ülkü, bokun reddedildiği herkesin bok yokmuş gibi davrandığı bir dünyadır. bu estetik ülkünün adı kistch'tir.

vüs'at orhan bener sen de müminsin. var mı müslümanlık’ta bok atmak, çekiştirmek, onun bunun ayağını kaydırmaya çalışmak, muhbirlik? + haklı kadın. yirmi yıl yattı kalktı gık demeden. bıktı elbet. erkek değil mi, yetmişine de gelse aynı bok soyu.

merve akıncı evi bok götürüyor. en son işe aldığım temizlikçi pes etti ya!

kahraman tazeoğlu boktan bir hayat, ancak acılara gübre olur.

? / anonim / deyim ne şehittir ne de gazi, bok yoluna gitti niyazi + ne şehittir ne de gazi, pisi pisine gitti niyazi

turgut uyar ilaç milaç bok püsür. şuramda bir şeyler var. sahiden bir şeyler var. haykırmadan anlatamam.

charles bukowski her zamanki gibi kavgaların çoğu boktandır.

stephen edwin king dünya tuhaf ve boktan bir yer.

louis ferdinand auguste destouches / louis-ferdinand céline insanlar o boktan anılarından, çektikleri sıkıntılardan bir türlü vazgeçmek istemezler ve ne yaparsanız yapın bunun dışına çıkmalarını sağlayamazsınız. ruhlarını böyle oyalarlar. ....... bokla sıvamaya uğraşırlar .......

chuck palahniuk babam kaputlar, doğum kontrol hapları, tamponlar ....... olsa bile boşaldıktan sonra birazcık işemek gerektiğini bildiğini anlattı. birkaç damla çiş yeterliymiş. dediğine göre çiş, spermi öldürmeye yeterli bir asitmiş. kadının içine işemekten söz ediyordu.

el-melek mînê tuğay / el-melek mi'ne tugay / melek mine tugay içerideki insan psikolojisi

salâh birsel bir yağmurluk sıkıntılara karşı günler ne der saatler vazolarda boy boy hastalıklar kasıntılar böbreklerde eller ne der ayaklar

salâh birsel inanın sözüme şairler üçer beşer söneceğiz yirmi ikiye varmadan rüştü gibi öleceğiz + budur size doğru haber sapır sapır düşeceğiz bütün aptallar duracak biz gideceğiz

salâh birsel ölüyoruz ölmekle mezarlarınızı süslüyoruz kurukafalarımızla tırtıllar solucanlar arasında büzülüp yatıyoruz. + öylelik yer açıyoruz gövdelerinize mutluluklarınızı artırıyoruz kemiklerimizle çürüyen kanlarımızla lahanalarınızı büyütüyoruz.

serkan karaismailoğlu insan olarak doğup, mikrop olarak ölüyoruz.

pusulahaber colombo çöp patlaması 19 ölü

vikipedi ümraniye çöp patlaması 28 nisan 1993 27 kişi öldü, 12 kişi kayboldu. kaybolan 12 kişinin cesedi ise bulunamamıştır.

josé alberto mujica cordano artık pazar tanrısının tapınağındayız. bu tanrı bizim ekonomimizi, siyasetimizi, alışkanlıklarımız ve yaşamımızı örgütlüyor, hatta bize faiz oranları ve kredi kartları verip mutlu olduğumuzu sanmamızı sağlıyor.

georges andré malraux aslına bakarsanız, ister dindar, ister dinsiz olsunlar, bütün insanlar kördüğüm olmuş bir korku ve umut karışımı içinde ölüyor.

özlem âişe çiçek / özlem ayşe çiçek ey adam! ey zemherim, soğuğum, hiçim, her şeyim... ben bileklerini çürüterek sevişmeye geldim seninle.. bileklerini çürüterek sevişmeye..

özlem ayşe çiçek herkesin acısı kendine siyah... kimsenin acısını küçümsemeyin... bilemezsiniz belki de onun acısı sizin siyahınızdan, daha zifiridir..

özlem ayşe çiçek ben ki, elleri ile sevişen, kirli sevaplarını yüzüne iliştiren, günahlarını koynunda geceleten kadın.. seni mi sevecekmişim tertemiz çarşaflar arasında, sana mı kutsanacakmışım?

özlem ayşe çiçek hadi sarıl başka bir tene, kirlet onu, temizle seviş onunla, alış kokusuna ne fark edecek bilmem ama hiç bir ten, günah, parfüm ben olmayacak biliyorsun

mevlânâ celâleddîn-i rûmî fâhişeye; ne kadar fedâkâr insânlarsınız bu erkek milletinin pisliklerini temizlersiniz ateşini söndürürsünüz pis arzularını giderirsiniz sonra da hakâret yersiniz. oysa size saygı duymaları gerek. + siz olmasanız namusluların namuslarını kim kurtarırdı.

büşrâ sanay istismar oranlarında köyler şehirlerden daha kapalı. köylerde daha az yaşanıyor fakat daha çabuk ortaya çıkıyor.

grigory spiridonoviç petrov bütün ülkeyi sulamak için bir, iki hatta üç nehir yeterli değildir. en ücra kulübeler, köyler bile, göl, pınar veya nehir gibi bir şu kaynağına muhtaçtır.

mehmet kısakürek köy sokakları da, her şeyden önce toprağa ve alın terine küsmüş, kahve köşelerinde şehre yeni bir baskın plânlamakla meşgúl köylülerin arada bir ölgün ve bezgin hayaletlerini sürüklediği bomboş geçitler...

james graham ballard turizm büyük bir uyuşturucu. ....... var oluş biçimlerindeki her yükseliş aynı havaalanlarına ve tatil köylerine, aynı hindistancevizi ve ananaslı içki saçmalıklarına taşıyor insanları.

mehmet nusret nesin / el-azîz nesin / aziz nesin yavrularım, yurtsever olunuz. yurdunuzu çok, çok seviniz. yurdunuzu yakından tanıyınız. büyüyünce anadolu'yu köy köy dolaşınız. yoksul yerlerde görev alınız. bu cumhuriyet size emanettir.

? / anonim / atasözü eski köye yeni âdet getirmek + evli evine, köylü köyüne + doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar + görünen köy kılavuz istemez

cânân ışık mevlâna’nın mesnevî’sinde şehir ve köy

f. handân giray akıllı köy projesi

barış taş türkiye’de coğrafi bakış açısıyla köy kavramı

ilyas tunç şiir, kavgayı sevmez; ama kötülüğe karşı kendini savunur. insan, doğuştan masumdur. kimseyi vaftiz etmeye gerek yok. kötülük, sonradan kazanılmış; hatta eğitimle kazanılmış bir olgudur.

ilyas tunç iktidarların korktuğu şey, şiirin bizzat kendisi değil, onun yol açtığı yüzleşmedir. çünkü her türlü iktidar kötülük üzerinde biçimlenir. kötüler, kötülükleri devam etsin diye kendileriyle yüzleşmek istemezler.

ilyas tunç şairler ise, iyi insanlardır. şiir, insanı sonuca götürmez ki! özünde bir sonuçtur zaten! sonuç denilen şey, barış, huzur, mutluluk, aşk, esenlik; yani yeryüzünü cennete çevirme düşü ise sadece şairler değil herkes böyle bir düşün peşinde koşmalı.

melis kurultay akhmatova’ya… (ve tanrının bizi kurtarmayışına)

lutpulla mutellip bu geniş topraklar benim için oldu cehennem, genç gülümü hazan etti hunhar düşman. + halkım uzun yıllar zulüm ve işkence çekti, zulüm yüzünden göz yaşı derya gibi aktı. kaç defa ayaklandı özgürlük ve hürriyet isteyip, maksadına yetmeyip, kötü kara dağlar bastı.

domenico scandella / menocchio dünyadaki bütün insanlar yoldan çıkarılmaya açıktır, çünkü yüreğimizin iki yüzü vardır, biri aydınlık, öbürü karanlık; karanlık olanında kötü tin, aydınlık olanında iyi tin bulunur.

nikolay stepanoviç gumilyov genellikle kazanan taraf, hâkime en iyi “armağanı” veren taraftır. fakat karşı tarafın ne kadar verdiğini nasıl bilebilirsiniz? çok fazla vermek de fayda sağlamayabilir. habeşler dava açmaktan çok hoşlanırlar.

bekir çobanzade bütün şark sarhoş dernekte, toyda çubugun savura, af yonun cuta. + bi sebeb sanmanğ fuzuli'ninğ melamet çektigin bi haberdir meşrebin ehl-i riyadan saklamaz. + ölümden korkmayaman gaflller gibik öleyim tavlarda: aslım da kiyik bir ölü balayım mezarsız, taşsız,

mir yakub dulatoğlu gözünü aç, uyan kazak, kaldır başını, geçirmeden karanlıkta boşuna hayatını. yer gitti, din gitti, vaziyetin perişan, kazak'ım, değil şimdi yatma zamanı.

abdulhalûk uygur uygur evlâdı bu durumu hiç kavramak istemez halk garip inler ama kıpırdamak istemez halk derin uykudadır bunu anlamak istemez hırsız evden malı götürse izini bulmak istemez

andré marie chénier - çev : orhan veli kanık varsın koşsun ölüme, gözü pek stoalı; ben de o kadar gencim, bende de var o füsun, başımdan esen kara bir poyraz. zaman kötüymüş… gün iyi de olur, fena da; hiç acısı olmayan hangi bal var dünyada? hangi denizde fırtına olmaz?

franklin le van baumer petrarca’nın şizofrenisi modernliğini gösteriyorsa da aynı zamanda insan doğasının dini tarafına ilişkin derin farkındalığıyla bariz biçimde çatışmaktadır.

francesco petrarca içimdeki iki adamın birbirlerine üstün gelmek için düşüncelerimde verdikleri o inatçı ve henüz galibi belli olmayan savaş şiddetle sürüyor.

francesco petrarca - çev : sabahattin eyüboğlu dağılır yele karşı altın saçları uçuşurdu binbir büklüm içinde bir hoş ışık vardı gözlerinde pırıl pırıl, sönmüş o zamandan beri.

ibrahim avvad ibrahim ali el-bedri / ebu bekir el-bağdadi tüm karartmalara, kandırmalara, hakaretlere ve karalamalara karşın bakıye! tüm sıkıntılara, engellere ve imtihanlara, gerek içerideki gerek dışarıdaki islam düşmanlarının tüm hilelerine karşın bakıye!

ibrahim avvad ibrahim ali el-bedri / ebu bekir el-bağdadi sakın ola ki bir müslüman kadının namusunun kirletildiği ya da bir çocuğun kanının akıtıldığı veya yaşlı birinin aşağılandığı bir günde mutlu olmayın!

huriye altuner marc chagall’ın “ben ve köy” adlı eserinin akademik eleştiri yöntemiyle incelenmesi

el-hasen bin alî bin muhammed bin ca‘fer bin el-hüseyn bin muhammed bin es-sabbâh el-himyerî er-râzî / hasan sabbâh / hasan sabbah hiçbir şey gerçek değildir, her şey mümkündür.

anthony de mello bunlar arasında en acımasız katiller düşünceleri için öldürenlerdir.

william ellery channing okuyabilirseniz her insan bir kitaptır.

albert schweitzer biz hepimiz o denli çok birlikte olduğumuz halde hepimiz yalnızlıktan ölüyoruz.

johann gottfried herder şiirin özü kuvvettir.

françois de sales insanlar başkalarının kusurlarını görmek konusunda kartallara, kendi hatalarını görmek konusunda ise köstebeklere benzerler.

tenzin gyatso din, kültür, vatan, farklı siyasi veya ekonomik sistemler adına yapılan tüm kavgalara son vermeyi insanlara öğretmenin zamanı geldi. savaşmak nafiledir. intihardır.

john amos comenius tüm yaşam bir okuldur.

şahabettin ergüven arap dili ve edebiyatı açısından ibn hazm

mustafa çınar arap edebiyatında mucûn (müstehcen) şiirleri ve şairleri üzerine bir inceleme

sabri türkmen , abdulhakim önel harranlı şair ya‘kûb el-mencinîkî ve şiirleri

metin parıldı ebu’l-ªatāhiye ve şiiri

şener şahin klasik arap nesrinde ‘hazırcevaplık’ olgusu

hayati öncel ibn hafâce’nin şiirlerinde tasvir

sadık armutlu arap şiirini fars şiirine taşıyan aykırı bir şair: menûçihri-yi dâmgânî

şems-i tebrîzî sözler hakikat değildir ağızdan çıkan seslerdir. hakikati öğrenmek için söze değil yaşamaya ihtiyaç vardır.

andrey arsenyeviç tarkovski dünya mükemmel olmadığı için sanat vardır.

john steinbeck dünyanın her yerinden herkesin yenileceği bir yer vardır.

oscar wilde dağınıklıkta yaşanmışlık vardır.

kızılderili atasözü dünyadaki her şeyin bir sebebi vardır.

jiddu krishnamurti insanın içinde bütün dünya vardır.

aristoteles bütün insanların düşüneceği bir aklı vardır.

pîrî muhyiddin bin hacı mehmed / pîrî reis ne ilim vardır ki olsun sonu; ne insan vardır ki olmasın kusuru.

stanley kubrick bir konuya ilgi duyarak öğrenmek ile, korku ile bir şeyi öğrenmek arasında nükleer bir patlama ile bir kıvılcım kadar fark vardır.

oray eğin gerçeğin er geç ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır.

james douglas morrison / jim morrison bilinen vardır ve bilinmeyen, ve bu ikisinin arasındaysa kapılar vardır.

hüseyin avni ihtilâlin de hukuku vardır, fevkalâdenin de hukuku vardır.

jean baptiste alphonse karr herkesin üç kişiliği vardır; ortaya çıkardığı, sahip olduğu, sahip olduğunu sandığı.

gabriel garcía márquez bütün insanların üç yaşamı vardır: herkese açık, özel ve gizli olan.

joseph roux gençlikteki gözyaşlarında acı yoktur, yaşlılıktaki acılarda gözyaşı.

vladimir ilyiç ulyanov / vladimir lenin devlet varsa özgürlük yoktur.

italyan atasözü duymak istemeyen kadar kötü sağır yoktur. + okumuş cahil kadar cahil yoktur. + dilin kemiği yoktur.

james graham ballard özgürlüğün barkod numarası yoktur.

ernst ingmar bergman gerçekliği algılamak bir yetenek işidir. çoğu insanda bu yetenek yoktur ama belki böylesi daha iyidir.

johann wolfgang von goethe hayatında, seni yiyip bitirmeyen hiçbir an yoktur, hem seni hem de çevrendekileri; senin de bir yok edici olmadığın bir an yoktur.

sabahattin ali akşamdan akşama iki kadehin zararı yoktur.

sait faik abasıyanık hiçbir şeyin çaresi karada da yoktur.

nihan kaya iyi aile yoktur

uludağ sözlük sessiz harf yoktur ünsüz harf vardır

oğuz atay dünyada bedava hiçbir şey yoktur albayım.

asa earl carter kahrolası sözcüklerin hiçbir anlamı yoktur.

ekşi sözlük dört işlem diye bir şeyin olmaması

gordon l. flett mükemmellik diye bir şeyin olmaması

duygu başoğlu “dağda tek başına kadın olmak” diye bir şeyin olmaması

kemal eraslan kadınların ayhali kanı tüm insanların anarahmindeki ana kıdasıdır.eğer ayhali kanı pisse tüm insanlar pistir.

eric arthur blair / george orwell kirlilik, oteller ile lokantaların özünde vardır çünkü yiyeceğin temizliği, dakiklik ve şıklık uğruna gözden çıkarılır.

haruki murakami her yerde pislik var zaten. burada da başka yerde de. dünya pislikle dolu.

alî el-şerîatî / ali şerîatî / ali şeriati sadece insanın ruhu allah'tandır ; insanın bedeni ise pis kokulu çamurdandır.

edmondo de amicis çalışmak insanı kirletmez. işten dönen bir işçiye asla 'pis' deme. 'kıyafetinde işinin, emeğinin izi var' de.

gülden aydın gazeteci olduğumdan dolayı kendimi çok şanslı hissediyorum. gerçeğin iz sürücüsü olup yollar açarak bu saklı, kirli gerçeklerin kamuoyunun bilgisine sunuyorum. kirlenmekten korkmayın. o kirli gerçeklere karışmaktan parmaklarınıza karıştırmaktan korkmayın.

elif şafak yıkamakla çıkmayan tek pislik kalplerde yağ bağlamış haset ve art niyettir.

ahmet tomar toprak ve su kirliliği ve su havzalarının korunması

demet cansaran bir çevre sorunsalı olarak hava kirliliği: kırıkkale ili örneği

mevlânâ celâleddîn-i rûmî bu cihan, gayp rüzgârının elinde bir saman çöpüne benzer. + mal çöpten ibarettir. + ey tarlayı bırakıp da çöplüğe, çor yere buğday eken + bir insan, saman çöpü gibi havaya kapılmış, maskara olmuşsa zalimi mazlûmdan nasıl fark edebilir?

john griffith chaney / john griffith london / jack london et, şarap, güneş lekesi ve dünya tozundan oluşan, kısa bir süre işlemek üzere yapılan dakik bir mekanizma, ilahiyat ve tıp doktorlarının elinde oyuncak olan ve sonunda çöp yığınına atılacak olan insandır o yalnızca.

eric arthur blair / george orwell bir çöp kutusunun dibinde boğuluyoruz hepimiz.

hakan mengüç insanların çoğu çöp kamyonu gibidir.

bâki fazilet sahipleri dururken liyakatsizlerin yükselmesine şaşma. dünyadır bu, bak denize ibret al; çer çöp üstte, inci dipte.

nicolaas thomas bernhard dünya bu yüzden pis koku dolu, çünkü herkes kafasını çöp tenekesi gibi boşaltıyor.

ursula kroeber le guin çocuklar büyük miktarlarda çöp yiyebilirler (onlar için iyidir de bu ) ama yetişkinlerden farklıdırlar ; daha plastik yemeyi öğrenememişlerdir.

lale müldür şık giyimli çöp kafalı insanlarla çöp giyimli şık insanlar arasında vahşi bir tango dönüyordu.

tezer özlü artık beni benden alsınlar. atsınlar bir alanın sabah süpürülen, sabah boş şişeleri taşınan bir büyük çöp tenekesine.

alice hastings bradley / alice bradley sheldon / james tiptree jr. kocaman bir yalan ve çöp girdabı dönüyor da dönüyor, büyüyor da büyüyor ve hiçbir şeyin değişeceği yok. insanlar çok geç olmadan uyanmazsa yakında işimiz bitecek!

mine söğüt yerçekimsiz bir başka evrende kendilerine özgü bir ruh haliyle çöp avlıyorlar.

michael thomas ford her gün soluduğumuz için bu iğrenç kokuyu fark etmiyoruz; hava bize normal geliyor, ama aslında içine saldığımız bir sürü çöp, kimyasal ve kirletici maddeyle dolu.

karen lehman / kathy acker bu dünya bir mezar ve bir çöp yığını.

eduardo germán maría hughes galeano dünya zengin çocuklara para muamelesi yapıyor, paranın davrandığı gibi davranmayı öğrensinler diye. dünya yoksul çocuklara çöp muamelesi yapıyor, çöpe dönüşsünler diye.

çevre müdürlüğü biyolojik çöp bidonuyla alakalı önemli bilgiler

erkan aydın , ramazan konkan , gazi alataş , abdülkadir tabo , sadık yiğit , oya güçlü gönüllü , emine aydın çöp evler ve dsm-5 yeni tanı kategorisi biriktirme bozukluğu: sınırlı alan çalışması

nurettin birol ıı. abdülhamid dönemi hayır kurumlarından darülaceze'nin yapımı ve halil rıfat paşa’nın çalışmaları

latife bıyıklı korunmaya muhtaç çocuklar ve s. o. s. çocuk köyleri

aziz söğütlü çocuk refahı alanında çalışan personelin sevgi evleri modeline yönelik değerlendirmeleri

asude coşkunsever yetiştirme yurdunda kalan ergenlerin yaşadıkları sorunlar ve dini başa çıkma: bursa ve şanlıurfa yetiştirme yurtları örneği

mesut baş yetiştirme yurdunda ve ana-baba yanında kalan ögrencilerin kaygı düzeyleri

melahat beydoğan yetiştirme yurtlarındaki kız çocuklarının uyum problemleri

karl ove knausgård trajedi iyi birinin kötü zamanlardan geçmesi. buna karşın komedi, kötü birinin iyi zamanlardan geçmesi.

galaktion tabidze - çev : ali altun merhabalar sana abhazya! beni aynı palmiye ağaçla karşıla zamanın birinde güzel kadının benim şiirimi gizli yazdığı benim özgemimle karşıla beni öztoprağım ile karşıla beni

michel eyquem de montaigne tabiatta şöyle bir karışma da görülür: ....... beliren çizgiler ve hareketler aynıymış. gerçekten, resim henüz bitmeden bakacak olursanız çehre ağlayacak mı, gülecek mi bilemezsiniz. daha garibi var: gülme son haddine varınca gözyaşlarıyla karışır.

qu yuan - tr : david hawkes i hurried about your chariot in attendance, leading you in the tracks of the kings of old. but the fragrant one refused to examine my true feelings: he lent ear, instead, to slander, and raged against me.

isidore lucien ducasse / comte de lautréamont gökyüzünü de yeryüzü gibi tanrı yarattığına göre, burada olduğu gibi orada da kötülükle karşılaşacaksın.

tu fu / du fu kenevir sapı kalınlığında yağmur, dinmeksizin yağıyor üzerime yolumu kaybettim uykusuzluktan, kaldım karmaşa içinde…

saîd bin mirza / saîd nursî / said nursi allah'ın vazifesine karışma.

jorge mateus de lima eski denizcilerden hiçbiri görmemişti onu buzlar arasında, onunla karşılaşmamıştı hiçbir yolcu: insan biçimindeydi, melekler gibi, şairler gibi sessizdi.

friedrich wilhelm nietzsche karışma insanların arasına, ormanda kal!

sergey yesenin - çeviri : attila tokatlı elveda sevgili dostum elveda, sen kökleri içimde uzanan.. ayrılık yazılmış alnımıza ilerde gene karşılaşırız inan..

johann wolfgang von goethe gözlerimin önündeki perde kalktı sanki, sonsuz yaşam sahnesi karşımda ebediyen açık kalacak bir mezar çukuruna dönüşüyor.

césar abraham vallejo mendoza - çev : ülkü tamer iyiyi kuşkulara bölen öfke, kuşkuyu, benzer kavislere bölen, kavisi, umulmayan mezarlara; yoksulun öfkesi bir çelik taşır iki hançere karşı.

halil cibran ....... sünniye karşı şii'yi kışkırttılar, kürdü bedeviyi bogazlamaya zorladılar, müslüman ile hıristiyanı karşı karşıya getirdiler. daha ne kadar süre kardeş kardeşi anasının göğsünde öldürecek? komşu ne zamana kadar komşuyu sevgilinin mezarıyla tehdit edecek?

hikmet yakışır ve yeni bir meyhane keşfettim. mezarlığın tam karşısında. bir gün ararsan beni sevgili, ya meyhanedeyim. yada tam karşısında.

baltasar gracián y morales birçok insan seçkin nitelikleri olmasına karşın, cesur bir yürekleri olmadığı için tatsız, tuzsuz hayatlar yaşayıp, sonunda da miskinliklerini belgeleyen mezar taşlarına sahip olmuştur.

federico del sagrado corazón de jesús garcía lorca ey sevip de karşılık göremeyen prenses. kızıl karanfil ıssız ve derin bir vadide. acını sızdırıyor yattığın mezar senin mermerin üzerinde açılan gözleriyle

rené karl wilhelm johann joseph maria rilke / rainer maria rilke yazgı denir işte buna: karşıda olmak, başka hiçbir şey değil, hep, hep karşıda.

paul antschel / paul celan hiçbir yerde yatmıyor, burada yatması gereken. ama dünya, onun yanında yatmakta. o dünya ki, gözlerini açmıştı kimi çiçekler karşısında.

stefan zweig birbirlerine karşıt şeyler birbirlerini iyi tamamlarsa, bunlardan kusursuz bir uyum meydana gelir. çoğu zaman görünürde en fazla şaşırtan şey, aslında en doğal olanıdır.

samuel taylor coleridge meleklerden bu ordu öyle el sallıyordu: sandım karşımda cennet’ten bir sahne var! sanki kıyıya işaret veriliyordu: güzelim birer ışıktı bütün o adamlar.

jean-paul charles aymard sartre berlin sokaklarında komünistlerle naziler çarpışıyor; işsizler, new york kaldırımlarını arşınlayıp duruyorlar; sıcak odalarda, tuvalet masalarının karşısına geçmiş kadınlar, kirpiklerini boyuyorlar. ve ben burada, şu ıssız sokaktayım.

georg trakl akşam vakti, kararan yollarda ilerlediğimizde, soluk gölgelerimiz çıkar karşımıza.

tezer özlü insanların gündelik hırsları komik geliyor bana, hayatı ciddiye almıyorum. yaşamlarına bir kez bile dışarıdan bakamamış insanların, gerçekten dürüst olabileceğine inanmıyorum. böyle insanları sevmiyorum, onlar da beni. her şey karşılıklı.

attila józsef ilençli bir asker olayım diye askere aldı beni franco, kaçmadım, korkuyordum çünkü, adamı kurşuna dizerlerdi. korkuyordum - özgürlüğü, hakka karşı geldim bu yüzden irun varoşları altında. ama ölüm yine yakamı bırakmadı işte.

emine ışınsu zorlutuna / emine ışınsu öksüz bu dünyada her şey karşılıklı olmaz. insan olan bir diğerine karşılıksız yardım eder, tabi gönlü büyük olanlar böyle yapar.

vladimir vladimiroviç mayakovski acıları mutsuzlukları karşılıklı haksızlıkları h a t ı r l a m a y a b i l e d e ğ m e z: ödeşmiş durumdayız kahpe felekle. ve sizler mutlu olun yeter.

friedrich wilhelm nietzsche dans eden bir yıldız doğurabilmek için hâlâ kaos olmalı insanın içinde.

charles michael palahniuk / chuck palahniuk kaos dediğimiz şey aslında henüz tanımadığımız düzenlerden ibaret. tesadüfler henüz çözümleyemediğimiz düzenlerden ibaret. anlamadığımız şeye saçma diyoruz. okuyamadığımız şeye laf salatası.

lisa miscione / lisa unger önce tuhaf bir sessizlik sonra da kaos yaşanır.

fyodor mihayloviç dostoyevski her şeyin karma karışık, uğursuz, belki de şeytanca bir kaos olduğuna iman etsem, insanların hayal kırıklıklarından uğradığı bütün korkulara tutulsam gene de yaşamayı isteyeceğim, hayat kadehini ağzına götürünce bitene kadar bırakmayacağım!

josé de sousa saramago kaos, çözülmesi gereken bir düzendir.

kuvvet sazak tasavvuf ve kaos üzerine

tuğba sarıünal örümcek için normal olan sinek için kaostur.

albert caraco kaos kaçınılmazdır.

albert caraco tanrı'ya itaat ettiğimizi sanırken aslında insanlara itaat ediyoruz, hem de bizi kaosa sürükleyen ve ölümden sakınmayan insanlara, cahil insanlara, güçsüz ama bize dayattıkları gelenekler adına ölüme zorlayan insanlara.

hatice pala kaos: herşeyin başlangıcı

seyfeddin rzasoy oğuz mitolojisinde kaos ve onun deli paradigmaları

ümit çıraklı , sema dalkılıç , tansel hacıhasanoğlu kaos teorisi, karmaşıklık teorisi, karmaşık uyarlamalı sistemler: sağlık hizmetleri açısından bir derleme

gregoire lalieu , michel collon , muhammed hassan somali: sömürgeci güçler bir ülkeyi nasıl kaosa sürükledi?

ercan çitlioğlu suriye: çözüm ya da kaos

kasım koçak kaos ve atmosfer

mehtap yeşilorman chaos theory and modern jurisprudence: an essay on deconstruction of parameters’ order and linearity

arthur schopenhauer ne içindir bütün bu gürültü ve karmaşa? bütün bu koşuşturma, yaygara, sıkıntı ve uğraşı neye yarayacak?

franciscus bernardus maria de waal / frans de waal bezelye bitkilerini çapraz dölleyerek, her iki tarafın da özelliklerinin yavruya geçtiğini ancak bu özelliklerin birbirinden ayrı kaldığını gösteriyor. baskın, çekinik, homozigot, heterozigot olabilirler. ne gülünç bir karmaşa!

sabahattin ali karışık işler vesselam.

elif şafak bakıyorum da en çok kafası karışık insanların yanında rahat ediyorum.

ali ahmed said eşber / adonis ilan ederim dökülen yaprakların tufanını ilan ederim teknelerin gidişini. mağarada toplanırım, ölü bir dağ gibi olurum ve fosile karışırım.

adeline virginia stephen / virginia woolf kadınlığın bu aşırı karışık gücünün insanın yüzüne çarpması için herhangi bir sokakta bulunan herhangi bir odaya girmek yeterli olacaktır.

ülgen aslan düzgün , kübra özkan toplumsal şiddet eylemi olarak linç

tanıl bora türkiye'nin linç rejimi

dorapedia / dnymphetamin / dora ata sporumuz linç / linç kültürü / siber zorbalık + yalanın tarihteki evrimi + kadınlar günü ikiyüzlülüğü!

zeynep yılmaz hukuki açıdan toplumsal şiddet olarak türkiye’de linç

john ernst steinbeck kavga ancak insanlar kendi kendilerini yönettiği ve emeğinin karşılığını aldığı zaman sona erer.

oğuz atay aslında ekmek kavgası için yazıyoruz oyunlarımızı.

matt cassels çocukken kardeşimizle hepimiz kavga ederiz ve hayvanlarımıza sığınırız.

ceyda altıntop bir çağın kavgasında hegel ve schopenhauer

metin ergun düğün kavgalarının mitolojik kökenleri

grigory spiridonovich petrov / grigory spiridonoviç petrov insanlık, kocaman bir çocuğa benzer. insanlar kendi aralarındaki anlaşmazlıkları hep kavga ve gürültüyle hâllederler. tanrı ve iyilik fikirlerini bile sopayla savunmak isterler.

ethem yekta kopan siz hiç canı sıkılan bir hayvan gördünüz mü?

vassilis papatheodorou tüm hayvanlar zekidir.

mehmet ali kılıçbay bütün hayvanlar akıllıdır.

bostanzâde yahyâ aydoğdu'nun mezarının toprağı, hastaların ateşini savar.

selami turabi kusurluluk ve kusurluluğu etkileyen haller

mustafa kırkız hakikat ve mecaz bağlamında kur'ân'da "engellilik" ifade eden sözcüklerin linguistik analizi

kur'ân / allâh / tanrı - çev : abdulbaki gölpınarlı sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler, akıl da edemez onlar.

anna komnini - çev : bilge umar gerçekten, atlılardan, kont ya da soylu savaşçı, 500 kadarı, hastalık ve açlığa kurban gitmişti; atlıların sıradan askerleri arasında ölenlerin sayısı ise hesaba gelmiyordu.

yosef haim hacohen anlama ile ödüllendirilmeyen kişi, yine de sözleri okuyacak; zira kelimeler, ruhu arındırabilir ve muhteşem bir ışıkla aydınlatabilir.

teresia benedicta a cruce / edith stein empati kurma kolaylaştırılabilir, engellenebilir veya kısıtlanabilir; ancak olması için zorlanamaz. empatiyi eşsiz yapan şey, tesadüfen olması, dolaylı olması ve önceden hesaplanamamasıdır.

mahmûd dervîş ....... yoğun bakım bölümündeki odama girdi ve onunla bilinçli bir şekilde romanı hakkında konuştum. sonra ondan dayakçı gardiyanlardan beni kaçırmasını istedim. zira bazı anlar şuurum yerindeyse de diğer anlarda narkozun etkisiyle halüsinasyonların tesirindeydim.

mahmûd dervîş adamlar gibi yük taşıyorum, çalışıyorum. bir lokantada… bulaşık yıkıyorum. müşterilere kahve pişiriyorum. yapıştırıyorum tebessümler hüzünlü yüzüme, sevinsin diye müşteri.

mahmûd dervîş keşke bir ekmek satıcısı olsaydım cezayir’de. şarkı söylemek için bir devrimciyle birlikte. + keşke bir küçük hammal olarak çalışsaydım asvan’da, kayalara şarkı söylemek için.

mahmûd dervîş şair yoldaşlarım yeni bir dünyadayız giden gitti kim yazarsa şiir rüzgar ve atom çağında yaratır enbiyalar + şiirlerimiz renksiz tatsız ve sessiz eğer taşımazsa bir evden diğerine kandil eğer anlamazsa halk manasını en iyisi onu savuralım ve biz sessizliğe bürünelim

ebû imrân mûsâ bin ubeydillâh (meymûn) el-kurtubî el-isrâîlî hekimlik ibadettir.

mûsâ bin meymûn ideal insan hayatı; tavanda zihni sağlık ortada ruhi sağlık tabanda bedeni sağlık

mûsâ bin meymûn bir doktor, hastasının şartlarını ve muayenesiyle ilgili olarak hastasının söylediklerini dikkate almadan, belirtilerin nasıl ve nerede ortaya çıktığını öğrenmeden ve hastasının söylediklerini mantıksal açıdan iyice tahlil etmeden hiçbir şey söylememelidir.

mûsâ bin meymûn erkek sünnetinin hedefi ....... onu (cahil ve paganlarda görüldüğü gibi) insanın amacı olmaktan çıkarmaktır. sünnetsiz bir erkek, kadınların şehvetlerini artırıcı bir anatomik yapıdadır. eşcinsellik, ensest, zoofili utanmazlıktır.

mûsâ bin meymûn insan en şerefli varlıktır. insan, yere ait, karanlık bir madde olan topraktan yaratıldığından ona nakıslık ve bozukluk vermektedir. insan, ancak tanrı yolunda şerefli olabilir. kadın, insandaki erdemleri ve süflî duyguları ortaya çıkaran en önemli ölçüdür.

mûsâ bin meymûn ancak beden sağlıklı olduğunda düşünme, idrak ve hikmeti kavrama, doğru bir şekilde gerçekleşir. insan açsa veya elem içindeyse akıllı ve mükemmel bir düşünür olamaz. her cismanî meleke zaafiyet içinde, bazen sıkıntı içinde, bazen de sağlıklı olabilir.

mûsâ bin meymûn insanda ortaya çıkan tüm noksanlıklar bozulmuş maddesinin bir neticesidir. bundan dolayı insanın tüm itaatsizlikleri ve günahları gibi kötülükleri de kendi maddesine bağlı olup suretine dayalı bir netice değildir. iyilikler, kendi suretinden ortaya çıkmaktadır.

yahudi atasözü musa' dan; musa (musa ibn meymun)' ya kadar musa'nın dengi başka bir musa gelınedi.

sevan nişanyan / nisanyansozluk / nişanyan sözlük yobaz medrese argosundan alınmış olması muhtemel olan sözcüğün istanbul dilinde 1875 dolayında birtakım siyasi gösteri ve yürüyüşler dolayısıyla popülerlik kazandığı anlaşılıyor.

sevan nişanyan / nisanyansozluk / nişanyan sözlük bağnaz : muhtemelen ttü kurnaz sözcüğünden analoji yoluyla. aymaz : anadolu ağızlarından derlenen sözcük 1930'larda ulusal dile ithal edilmiştir. akit : bağ, düğüm fanatik : gözü dönmüş 'tanrı çarpmış' cezbeye tutulmuş (meczup)

sevan nişanyan / nisanyansozluk / nişanyan sözlük çapraz ; ~ fa çap-rāst چپ راست «sol-sağ», zıt yönlerde gidip gelen, diyagonal, karşılıklı § fa çap چپ aykırı, sol (< fa çapīdan چپيدن dönmek, sapmak ) + fa rāst راست düz, sağ

kezban küçük vücudumuzun sol kısmını beynin sağ lobu, sağ kısmını sol lobu kontrol eder. bu durumun nedeni hareket sinirlerinin omuriliğimizden çapraz bir şekilde geçmesidir.

el-huseyn el-nihal atsız / el-hüseyn el-nihâl atsız / hüseyin nihal atsız darmadağınık ve perişan aklım, beni sersem ediyor bunca acı. çare yok: yazdı ezelden yaradan, çare yok: sade ölümdür ilacı…

cumhuriyet - 10 binler muharrem ince için toplandı aydınlık - abd'de 10 binler sokağa döküldü kürtçe klipler 76 04 - hdp ığdır belediye adayları 10 binler ile buluştu tgrthaber - sincan’da 10 binler gözaltına alındı gazetepusula - 10 binler aziziye tabyaları’na yürüdü

izmitcity - kocaeli’de 10 binler terörü lanetledi erkhaber - binbir hatim duasını 10 binler yağız tv'den izledi.. milliyet - karabük’te 10 binler şehidine ağladı dünya bülteni - bağırsak tedavisi ile 10 bin otizmli çocuğu iyileştirdi

halka - cemal sandıkçı ( ahmet mümtaz taylan ) bu stres kadar büyüleyici ve içi boş başka bi kelime bilmiyorum.

akife gül kuru türk ailesinde karakter ve otorite: bir toplumsal tip olarak kaynana ve kaynanalık rolü üzerine bir araştırma

özel atacan eğitim kurumları anneanneler - babaanneler ve dedeler

berna arda öyküsü hiç dile gelmemiş kadınlar; anneannelerimiz

gül alpar , nurhan er , fatma uçar boyraz görgü tanıklığında bellek hataları: olay sonrası bilginin ve tuzak soruların hatırlama ve kaynak izleme üzerindeki etkisi

ayşenur seyrekbasan kadınlarda görgü tanıklığı belleği hataları: tanık olunan olay sonrası bağımsız bellek bildiriminin sürpriz tanıma testi ile ilişkisi

mustafa şenel küfür etmenin, lanet ve beddua okumanın çağdaş yolu: şarkı ve türküler

âşık cemâl türk ordusu türk ordusu o zâbitânlar o paşalar hak nazardan saklasın hepsi arslan oğlu arslandırlar

eugene w. holland schizoanalysis and baudelaire

umay gedikoğlu / umay umay hepimiz kahramanıyız birbirimizin, hepimiz birbirimizin soytarısı.

ezel akay gerçek sanat her zaman politiktir.

melîh cevdet anday / melih cevdet anday balıklar için deniz lazım, sevişmek için işsiz olmak ve geceleri yatakta duymamak için tabanların sızısını zengin olmak lazım. halbuki ıslık çalmak için birşey lazım değil.

sevan nişanyan / nisanyansozluk / nişanyan sözlük çalış|mak - çal|mak vurmak, vuruşmak, darp etmek, ses etmek, çatışmak, yağmalamak, hırsızlık, ıslık çalmak, süde yoğurt çalmak, çaba, emek, boya, hare, para, ....... + çalgı, çalı, çalım, çelim, çatlak, çat, çap, çamur, .......

halit hüseyni yalnızca bir günah vardır, tek bir günah. o da hırsızlıktır. onun dışındaki bütün günahlar, hırsızlığın bir çeşitlemesidir. / yalnızca bir suç vardır, tek bir suç. o da hırsızlıktır. onun dışındaki bütün suçlar, hırsızlığın bir çeşitlemesidir.

louisa may alcott para tüm kötülüklerin kökenidir ama bu öyle yararlı bir köktür ki patatessiz yaşayamayacağınız gibi onsuz da yaşayamazsınız.

franklin patrick herbert / frank herbert deli değiller. inanmak üzere eğitilmişler, bilmek üzere değil. inanç manipüle edilebilir. tehlikeli olan bilgidir.

el-kemâl tâhir / kemal tahir her ölen insan, yaşayanların bir parçasını da beraber öldürmüş olur.

fernando pessoa ölüm bir kurtuluştur.

paulo coelho de souza her şey boş.

şebnem işigüzel herkes evliliğe, kocaya, düzene mecbur tutuluyor. bir kadın, bütün sorumluluklarından azade, yalnız yaşamak isteyemez mi?

alberto manguel şiddet şiddeti doğurur. her türlü iktidar kötüye kullanmadır. her tür fanatizm aklın düşmanıdır. propaganda, bizi kötülüğe karşı çıkmaya çağırdığında bile propagandadır.

ebû hâmid ferîdüddîn muhammed bin ebî bekr ibrâhîm-i nîsâbûrî / ferîdüddîn attâr insanlar hilekar olarak sadece şeytanı bilirler. halbuki şimdi şeytan insanlardan daha güvenilirdir.

mevlânâ celâleddîn-i rûmî tanrı, her şeyi görür ama huyu, örtmektir. fakat haddini aştın mı açan da odur ha!

dumas davy de la pailleterie / alexandre dumas hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için.

emre acar kitty genovese cinayeti ve bu cinayetle birlikte ortaya çıkan “seyirci etkisi” fenomeni

ebû muhammed sa‘dî müşerrifüddîn muslih bin abdillâh bin müşerrif şîrâzî / sa‘dî-i şîrâzî padişahlık baş belâsıdır. dilencinin adına bakma, asıl padişah odur.

selma sayar memleket acısı başını kaldırdığında gördüğün, o gökyüzü değildir artık. soluduğun hava, ışıyan güneş, bastığın toprak senin değildir. adı, o ad değil; tadı, o tat değildir artık! her şey bir acıya dönüşmüştür. yıkıcı, yakıcı bir acıya.

semra güller bu kaosun içinde yaşamayı biz tercih mi ediyoruz ? milyarlarca insan dua ya da beddua eder. yağmur ister, kar ister, güneş ister, para ister, acı vermek ister, aşk almak ister... cehennem ateşi mi daha acıtıcı yoksa bu dünyada yaşadığımız acılar mı?

hande çiğdemoğlu insanlığın yüzü, merhamete mi, yoksa zulme mi dönük? bu soru belki de hiç cevap bulmayacak. insanlık, belki de var olduğu sürece hırslarının, çirkinliğinin, zalimliğinin tarihini yazacak.

hilâl doğan / el-hilâl nesin / hilal nesin kanımca bugün düşündüklerini paylaşmamak yarına saklamak işkencedir hem kendine hem evrene

gülay akçakoca başkalarına bildiğim şeyleri anlattığım için hiçbir zaman bildiklerim azalmadı, aksine başkalarıyla çoğaldı. öğrenmenin en güzel yolunun bildiklerini başkalarıyla paylaşmak olduğunu defalarca deneyimledim.

orhan kızılhan bilgimiz bize kalırsa, bilginin gelişmesini de engelleriz. sadece bizim işimize yararsa başkaları faydalanamazsa işte o zaman bilgi, bilgilikten çıkıp bencilliğe dönüşüyor. paylaşmanın önemi de budur. bencillikten kurtulmak…

franklin patrick herbert / frank herbert dünya bir enkazdır.

muînüddîn bin mustafa / mu‘înî ilâhî senden olmasa kimüñ kim derde dermânı aña kattâl-i zehr olur kamu ma‘cûn-ı lokmânî

mehmed / hayâlî kaddimiz yay etmek ile menzil aldık ok gibi tâğ-veş uryânlarız likin cihân kattâliyiz

ramazan / behiştî devletüñde irişüp zahm-ı müjeñ pâdişehüm merdüm-i dîdelere dîde-i kattâl olmış

oğuzhan aslan yerli polisiyede alternatif suç tipleri polisiyede bilindik suçların dışına çıkılabilir mi?

meryem mirzahani matematikle uğraşmak bana şöyle geliyor: çok uzun bir yürüyüşe çıkmışsınız ama ne yolun ucu belli ne de gideceğiniz patika. nerede sonlanacağı da belli değil.

ilyas çelebi sözlükte “yukarı çıkmak; okuyup üfleyerek tedavi etmek” mânalarındaki rukye (raky, rukıyy) kelimesi .......

nejdet külünk iki büklüm büküldüm elif’tim vav oldum vav’dan elif’e yol aldım lâm oldum lâmba buldum lâm’da yoruldum ye oldum uzun yola kuşandım kuş oldum uçtum uçtum bulut oldum yağmur oldum kar oldum düştüm yoluna bir ke saz oldum söz oldum.

emil michel cioran hepimiz sahtekar olduğumuz için birbirimize tahammül ederiz.

gökhan yavuz demir edebi bir tür olarak hukuk

özcan hıdır tarihte bir "anti-islamist' olarak martin luther

gülhan atnur osmanlı tıp yazmaları ile halk hekimliğinde “hafakan (afakan)” ve hazâ ‘ilâc-ı ḫafakân adlı kitap

mehmet soysaldı kalbin manevî hastalıklarından yalan ve korunma yolları

develioğlu asım ulucami avlusunda namazımı kılsınlar gelinlik şamdanlarımı yan yana koysunlar benim küçük kardeşimi kocama versinler aman ebe canım ebe el vurma bana kader kısmet böyle imiş ağlaman bana

mehmet köroğlu hukuk tarihi açısından ölüm cezası ve infaz şekilleri

hasan tutal / devrânî sazım ben ölürsem başımda ağla sarı telin ile çenemi bağla devranî'ye hakkın gel helal eyle ben senin tadına doymadım sazım

hayrani altıntaş herkes bilir ki, bazı bilgiler zihinleri belli bir mesele ile meşgul, o meseleye teksif edilmiş olduğundan dalgın görünürler. zihnin bu meşguliyeti ve teksifi onları meselenin haricinde her şeyden ayrı,dalgın kılar;bu hal bir tür sinirsel tutukluk mekanizmasıdır.

nâzım hikmet yani bütün insanların yüzde yetmişinden çoğu, elleriniz gibi ihtiyar ve dalgınsınız

jean nicolas arthur rimbaud mavi yaz akşamları, patikalarda, dalgın, gideceğim sürtüne sürtüne buğdaylara. ayaklarımda ıslaklığı küçük otların yıkasın, bırakacağım başımı rüzgara.

melih cevdet anday rahat döşeklerin utanması bundan öpüşürken o dalgınlık bundan tel örgünün deliğinde buluşan parmaklarınız geliyor aklıma.

marguerite antoinette jeanne marie ghislaine cleenewerck de crayencour / marguerite yourcenar hepimiz dalgınız, çünkü hepimizin hayalleri var; yalnızca, aynı şeylerin sürekli yeniden başlaması sonunda bunların içimize işlemesine neden oluyor.

alphonse allais dalgınlık üzerine: gözlüğünü kaybetmek ve bulup taktıktan sonra aramaya koyulmak.

dîdem madak / didem madak vasiyetimdir: dalgınlığınıza gelmek istiyorum. ve kaybolmak o dalgınlıkta.

sabâha el-dîn alî / sabâhaddîn alî / sabahattin ali sonra bu unutmak... ah, bu manasız dalgınlık! birdenbire dünya ile alakam kesiliveriyor ve ben boşluklarda uçmaya başlıyorum.

doğan cüceloğlu hüzün ve dalgınlık yaşamın parçası, ama siz hüzünlüsünüz ve dalgınsınız diye herkesin arabasını durdurarak size yol vermesini bekleyemezsiniz.

jacques rancière zihnin ilk günahı acele değil dalgınlık, dikkatsizliktir.

fernando pessoa hayat benim için, beynime kadar ulaşmayan bir dalgınlık hali.

paulo coelho de souza benim varlığımın nedenini bulmaya çalışmak boşuna çaba olur. illa bir açıklama istiyorsan, tanrının bir dalgınlık anında evreni yaratmış olmasının cezasını benden bulduğunu düşünebilirsin.

takvim bir anlık dalgınlık hayatlarına mal oluyordu!

osman müftüoğlu dalgınlık salgını var

stefan zweig binlerce insanın arasında yapayalnız olmanın ne anlama geldiğini bilemezsin.

derviş ahmet dede bir ermeni mahbûbuna dil düşdü yine âh dîvâneye döndürdi bu ben bendeyi nâgâh

ayla kandemir ermeni harfli “inciler” isimli türkçe dua kitabının türk latin alfabesine aktarımı ve ses bilgisi

aslı yılmaz davutoğlu doğal sese ulaşabilmek: linklater metodunun eğitim perspektifinden analizi

? / anonim oy beni beni vay beni beni dağlar gazeli oturmuşta keder yapmış kürdün güzeli oyy beni beni vay beni beni dağlar gazeli oturmuşta tüfek çatmış kürdün güzeli

yaşar batman ezidi kürtlerin ölümsüz azizesi begê

ayşe özcan ekolojik temele dayalı sürdürülebilir kentsel gelişme: malatya kent örneği üzerinden bir değerlendirme

? / anonim martinimin fuları gece geçtim yolları aslan mican geliyor takmaz karakolları + rakı koydum fincana helede bakın şu cana kör olasın kel sait nasıl da kıydın bu cana + mican sen öleceksin tabuda gireceksin dokuz tahta altında ne cevap vereceksin

yusuf ağuş sigara tütününün doğal ve yapay radyoaktivitesinin belirlenmesi

öznur yazıcı , özlem ulu kalın “doğal afet” için kavramsal metaforların karşılaştırmalı analizi

eray işinekoş doğa ile yapay dünya arasındaki gerilim

kemal batak doğal teoloji ve teistik argümanların gücü

ayçin ulusoy taş ortaokul öğrencilerinin ‘doğal ve yapay çevre’ hakkındaki zihinsel modellerinin araştırılması

gamze güleç sanatta doğal yapay ilişkisi ve yeniden üretim

dilvin alkan evrimsel gelişimin; doğal, yapay, düşünsel… vb matematiksel kümelerle ifade edilişi ve uygulanışı üzerine bir çalışma

yüksel göğebakan müze ve sanat galerilerinde kullanılan doğal ve yapay aydınlatma araçlarının tercihine yönelik yaklaşımlar

hamit fîsek yapay us ve gelişmekte olan ülkelerde bilgisayar kullanımı

türkiye bilimsel ve teknolojik araştırma kurumu marmara araştırma merkezi çevre enstitüsü yapay sulakalanlar el kitabı

istanbul medipol üniversitesi doğal olan... toplantı sunumları ve tartışmalar

thinktech / teknolojik düşünce merkezi derin farklar: yapay zekâ, makine öğrenmesi ve derin öğrenme

zeki apaydın , hikmet sürmeli üniversite öğrencilerinin doğal seçilim, adaptasyon ve mutasyon ile ilgili görüşleri

selim çetiner organik ürünler doğal mı? / organik ürünler doğal mı? değil mi?

ege oyan yapay kutsallıkların varlığı üzerine

muhlis öğütçü doğal hukuk ve pozitif hukuk ışığında insan hakları alanındaki bazı kavramlar

zrinka mesid doğal habitatlar kavramı ve habitatların yorumlanması

gürbüz akhan bolat berdel töresi ve insan ticareti

ramazan çakır türkmen cenaze törenlerindeki ritüeller ve söylenen alkışlar: (türkmenistan örneği)

? / anonim mezarımı derin de kazın dar olsun altı lâle üstü de sümbül gül olsun ben ölürsem sevdiceğim sağ olsun

yusuf kökten / zülalî cenazemi naz ile kaldırın avaz ile zulalî der saz ile keman ile götürün

? / anonim ince çektim süyümü yârim bilir huyumu teneşire çıkınca yarim koysun suyumu

? / anonim karanfil açılanda yaprağı seçilende kâkülünden bir tel var kefenim biçilende

çağla pınar taştan kefen parası

hasan / ismâil / halîl / mehmed / karacaoğlan ben ölürsem cenazeme imam ol kıl kara zülfüne hu leyla leyla

? / anonim yedi galeminen yazı yazarım aslım yozgatlıdır gurbet gezerim çatağın boğaz'a kazın mezarım yar gelip geçtikçe ziyaret etsin

kumru kılıçoğlu yılmaz resmi vasiyetname

? / anonim ezme ile süzme ile yâr bulunmaz gezme ile mezarımı kızlar kazsın altın gümüş kazma ile

fatih yağmur , mustafa körükçü , i. hamit hancı gömülmüş cesetlerin incelenmesi

mehmed / seyrânî bir üstada olsam çırak bir olurdu yakın ırak kemiğim yapsalar tarak yâr zülfünün tellerine

haluk arda oskay cansız bedenin, sanatın konusu haline gelmesi ve post mortem fotoğraf

osman arıcan üslûp bilimi açısından teke yöresi türküleri

cengiz şengül , ahmet mutlu terzioğlu ağrı yöresine ait türkülerin makamsal ve ritmik yönden incelenmesi

? / anonim evlerinin önü yonca yonca kalkmış dam boyunca boyu uzun beli ince evlerinin önü lala saki doldur ver piyalâ sarhoş olak düşek yola evlerinin önü bakla güvercinler atar takla al beni koynunda sakla evlerinin önü susam sıyrılıp koynuna girsem hergün sabah boyun görsem

abdurrahman çetin sözlükte “bildirmek, duyurmak, çağrıda bulunmak, ilân etmek” mânasında bir masdar olan ezan kelimesi terim olarak farz namazların vaktinin geldiğini, nasla belirlenen sözlerle ve özel şekilde müminlere duyurmayı ifade eder.

mustafa uzun ezan ayrıca günün başlangıcını ve sona erişini anlatan tabiat tasvirlerinin pitoresk manzaraları içinde ümit, ürperti, melâl ve hüzün gibi duyguların yoğunlaştığı şiirlerde bir motif olarak ortaya çıkmaktadır.

fatih koca peygamberimiz hz. muhammed’in müezzinleri

kalan müzik hafız sadettin kaynak - türkçe ezan

erdoğan ateş türk din mûsikîsi’nde ezan

ismail çağlar şeairin sekülarizasyonu ve “türkçe ezan”

hanifi şahin şia düşüncesinde ezanın yapısı ve geçirdiği değişimlerin dini temeli

uğur alkan osmanlı başkentlerinde günümüz ezan ve salât-u selam musikisi uygulamalarının değerlendirilmesi

? / anonim allâhü ekber eşhedü en lâ ilâhe illallah eşhedü enne muhammeden resûlullah hayye ale’s-salâh hayye ale’l-felâh allâhü ekber lâ ilâhe illallâh

meltem kol birinci dünya savaşı’nda psikolojik bir operasyon olarak cihad-ı ekber ilanı

sibel kayalı türker biz kadınlar, işe yaramaz adamlar yerine hemcinslerimize yardım etmeyi şiar edinmeliyiz. siyasetimiz bu olmalı.

lev nikolayeviç tolstoy erkek, bir kadına bir kere yaklaştı mı sihrine kapılmış demektir. şuur, muhakeme, geçmiş ola!

mehmed el-nâzım bin el-hikmet / mehmed nâzım bin hikmet / mehmed nâzım borzecki / mehmed nâzım ran / nâzım hikmet gerçek şair kendi aşkı, kendi mutluluğu ve acısıyla uğraşmaz. onun şiirlerinde halkının nabzı atmalıdır.

ayşegül izmirli güncel olanı edebiyata, bu arada şiire taşımak amacıyla yazılan yazılar hele de şiirler, –şu sıralar savaş üzerine yazılanlar doğaldır pek makbuldür– edebiyatı –şiiri– kullanmak gibi geliyor bana ve bunu kabullenemiyorum.

carl linnaeus / carl von linné üç sinek bir arslandan daha çabuk cesedi tahrip eder.

atv haber sinek mi zararlı, sinek ilacı mı? doğal sinek kovucu

sorularlasaidnursi nemrud’u aciz bırakan sinek

infoline sivrisinek takip çözümleri

mehmet akif duman sinek yetiştiren adam

coşkun işçi ultrasonik ve diğer sivrisinek kovucular

serap göncü sığır yetiştiriciliğinde sinekle mücadele problemi

murat sevgili , cem ecmel şaki , zeliha özkutlu şanlıurfa yöresinde tespit edilen external myiasis sineklerinin yayılışı

nejdet karaduman , mert murat , özgüt tuzlu , ismail çırak zeytinin en önemli zararlısı zeytin sineği (bactrocera oleae)

erdal polat , serdar mehmet altınkum , fadime yılmaz , sema turan-uzuntaş , yaşar bağdatlı istanbul’un sivrisinek faunası ve culex pipiens larvalarının bacillus cinsi bakterilere karşı duyarlılığı

sabri erturhan hayvan öldürme ile ilgili fıkhî hükümler

islamqa elektroşok ile sinekleri öldürmek

riva tv evde sivrisinek ilacı nasıl yapılır

raid kokusuz sinek öldürücü sprey

ihlas haber ajansı / iha ortaokul öğrencisi organik sinek ilacı yaptı

  1. sınıf öğrencisi nursima öztürk, esmer şeker, maya ve ılık su karışımını bir pet şişe içine koyup şişenin ağız kısmını keserek ters çevirip ....... şişeye gelen sinekler teker teker içine düşerek telef oldu.

soner özcan kekikten yüzde yüz etkili sinek ilacı üstelik insana zararı yok, kimyasal ilaçların yerini alabilir!

yiber sinek öldürme cihazı

jean paul charles aymard sartre yazar, ele aldığı nesnenin en yetkin imgesini verme amacını gütse bile, hiçbir zaman her şeyi anlatmaz, söylediği şeylerden çok daha fazlasını bilir hep. çünkü dil eksiklidir.

umut sarıkaya matematikten anlamadığınızı kemiklerinize kadar hissedersiniz. hocanın anlattığı fog(x)’lere, z’lere, cot(x)’lere büyük bir ciddiyetle bakarken beyninizin içinde tridi efekti ile yapılmış bir bebek neşeyle dans ediyordur. anlatılanların kafanızın içinde hiçbir .....

nikos kazancakis ....... cinayetler ve alçaklıklar mı gerekli yani? çünkü, oturup sana işlediğimiz cinayetlerde yaptığımız alçaklıkları saysam tüylerin ürperir. fakat sonuç ne oldu? özgürlük! tanrı yıldırımını atıp bizi yakacağına özgürlüğü veriyor? hiçbir şey anlamıyorum!..

roman kacew / émile ajar / fosco sinibaldi / shatan bogat / romain gary aşktan hiçbir şey anlamıyorum.

fyodor mihayloviç dostoyevski hiçbir şey anlamıyorum, anlamak da istemiyorum. olaylarda kalmak istiyorum. anlamamaya karar vereli çok oluyor. anlamak istersen olaydan sıyrılman gerekir, oysa ben sadece olayda kalmak istiyorum.

avram ventura her şeyi algılama gücümüz, daha çok birikimimiz, bakış açımız, bilgimiz, kendimizle barışık olmamızla doğru orantılıdır: bakarız, göremeyebiliriz; görürüz, hiçbir şey anlayamayız!..

nikolay vasilyeviç gogol bir şey anlamıyorum, hiçbir şey anlamıyorum, kesinlikle hiçbir şey anlamıyorum!

stefan zweig hiçbir şey anlamıyorum, bilmiyorum, yapmıyorum, tükeniyorum..

amin maalouf eğer insanların her zaman akıllarıyla hareket ettiklerini varsayarsak, dünyanın gidişatından hiçbir şey anlayamayız. akılsızlık tarihin en güçlü ilkesidir.

mustafa karataş türkçede iletişim sorunları ve nedenleri

meb yanlış anlama anne !

simone lucie ernestine marie bertrand de beauvoir - çev : aysel bora moskova’da yanlış anlama

kasım akbaş bir yanlış anlama: hukuk eleştirisi

ankara edu tr iletişim engelleri

özer şenödeyici yaygın bir yanlış algılama: âşık paşa’nın ulu menzilleri

fatih çimen hadislerin yanlış anlaşılmasına etki eden faktörlere genel bir bakış

hasan hüseyin korkmazgil acı çekmek özgürlükse özgürüz ikimizde o yuvasız çalıkuşu bense kafeste kanarya + o dolaşmış daldan dala savurmuş yüreğini ben bölmüşüm yüreğimi başkaldıran dizelere + yalanmış, hepsi yalan sevmek diye bir şey varmış sevmek diye bir şey yokmuş

ayhan selçuk kültürlerarası iletişim açısından gündelik iletişim davranışları

orhan tüleylioğlu erasmus’un eserleri, zweig’ın deyişiyle, "deliliğe övgü"nün dışında, neredeyse tamamen unutulmuş ve geniş çevreler için rotterdamlı erasmus, tarih okumuş olanların bilmesi gerekli bir ad olmanın ötesinde bir anlam taşımamaktaydı.

hülya aşkın balcı yazılı basında anlam bilim sorunu

el-hâşim el-hüsrevşâhî / haşim hüsrevşahi diyorum ki mesela sen yalandan gelsen ben sahiden gülsem sen şaşırsan ben sussam sonra kavga etsek sonra sen benim dilimde sussan ben senin koynunda şaşırsam sonra bir kap vişne yesek kırda çiçek toplasak orada kırda koşsak kırda sevişsek

rahmi yağbasan , çağlar gülçiçek fen öğretiminde kavram yanılgılarının karakteristiklerinin tanımlanması

ahmet oktay börtecene işte bir ses geçiyor sıkıntıdan baksam pencerede yağmur da var, hani saçlarını ya da göğsünü çok ince bir hüzünle bezeyen. + hayır yaşamıyor suda o balık, bir yanıltı daha çiçek aldığım. herkesin bebeği var odalarda ölüme ve daha sıkılmak için.

gülcan çetin besin zinciri ve besin ağı kavramlarının anlaşılması üzerine kültürler arası bir çalışma: ingiltere ve türkiye örneği

ahmet oktay börtecene çünkü aklımda ve kalbimde işledim bütün cinayetlerimi. mevsim dönüyor artık yaşamak bir külfet.

muhammed aydın âyetleri yorumlamada düşülen hatalar üzerine bir inceleme

seyfullah türkmen arap harfli yazının yanlış yorumlanmasıyla standartlaşmış kelimeler

ilyas yazar transkripsiyonlu metinlerin web tabanlı öğrenme ortamlarında kullanımına dair sorunlar ve çözüm önerileri

étienne mallarmé / stéphane mallarmé - çev : erdoğan alkan şaire yaşam hakkı vermeyen bu toplumda şair kendi mezarını kazmak için yalnız bırakılmış bir insan gibidir.

hâlid özdemir arun / halit özdemir arun / özdemir asaf mutluluğun mezarları, yalnızlığın heykeli var.. her ikisinin de saksılarında çiçek. biri hep başka bir renkle solar, öbürüyse ha açtı, ha açmayacak.

el-huseyn câhid tarancı / hüseyin cahit tarancı / cahit sıtkı tarancı beşikten başlayıp mezara uzanan, tenha ve korkulu bir köprüdür ömrüm. ağır varlığımı aynı hızla her an bir baştan bir başa beyhude sürürüm.

doğan aksan beşikten mezara kadar şiirin içindeyiz.

şükrü erbaş bilincinde olalım olmayalım, mezar taşımızdaki hayıflanmadır şiir.

şükrü erbaş zaman bir ince yalnızlık nicedir hayatın gözeneklerinden süzülen bilenip gümüş hançerinde gecelerin vuruyor hilâl hilâl bir mezar taşına.

el-tevfîk kolaylı / tevfik kolaylı / neyzen tevfik kapladı her yanımı sancı, elem, ağrı, bere, bir mezar oldu cihan, sanki etibba haşere!

süreyyâ aylin antmen içimden taşıdım seni artık heyecanın bilinmeyen ayetleriyle ben ötekiyi gömdüğün bir mezarım ağrılarımı duy dağılıyor sonunda harflerim ağrılarımı duy ey tatlı mezar yüreğim acı bir yemiştir senin için

süreyyâ aylin antmen herkesin hayâtında belli zorluklar var belli sıkıntılar var. yâni bunları sürekli yaşadığımız zaman insan da aşınıyo insan da yıpranıyo. ben gâliba o anlarda o aralarda nefes alma aralarında bi duruyorum.

süreyyâ aylin antmen neden bâzen neden bilmiyorum acı çekiyorum ve o acıyı tenimde hissedebiliyorum bi yankı olarak. mutlakâ insan acı çekiyodur. insan yaralıdır. ben acı çeken bi insanı nası anlayabilirim. acı çekmezsem onu nası anlayabilirim.

selin özkohen sadece akit gazetesi değil ....... bahsettiğiniz durum evet biraz can sıkıntıcı bir durum açıkçası.

nurettin şenemre temel’le dursun iki katlı otobüsle trabzon’a gidiyormuş. sigara içmeyen temel üst kattan, içen dursun da alt kattan bilet almış. yolda canı sıkılan temel cep telefonuyla alt kattaki dursun’ u aramış. .......

ibrahim yazıcı 13 senedir verilen bir mücadele var ve fındıklı halkı hes istemiyor. ....... canı sıkılır dere kenarında oturur. ineği, keçisi, köpeği için de böyle, ....... doğanın, hayvanların ve insanların dengesini bozmayın. derelerimizden uzak durun.

perihan özcan çocuğu olan kadını anneliğe sıkıştıran kafa can sıkıcıydı, evet.

nesibe aldemir yirmi beş kuruş için ne de çok konuştuk! artan enflasyon oranına karşılık azalan alım gücü ciddi anlamda sıkıntılara yol açtı. bu sıkıntıların üzerine alışverişlerde paralı poşet uygulamasına geçilmesi bir hayli canımızı sıktı.

ayben baylar doğan çocuklar can sıkıntısından bile ağlayabilir

melih pekdemir ‘mutlu’ ve canı sıkkın

süleyman gülek
....... bu tip insanlar, çoğu kez kendinden kaçışı ve can sıkıntısını “eğlenmeyle örtmeye çalışırlar. can sıkıntısı ise, üretici gücümüzün felce uğramasından kaynaklanır. kendini bilme, sanata ve herhangi bir işe veren insan kesinlikle can sıkıntısı yaşamaz.

cansu ceylan frederiksen, “neşeli kötümserlik” kavramını gelecek tahayyüllerinin bir anlam ifade etmediği durumda yaşanan can sıkıntısı, sosyal ilişkilerden kopuş ve hiçbir şey yapmama eğilimi olarak tanımlıyor.

hera syndulla kocası savaşa gittiği için evde yalnız kalan elizabeth hayatından sıkılır olmuştu. can sıkıntısını geçirmek içinse saatlerce aynanın karşısına geçip güzelliğini seyrediyordu...

ahmet özen sizlere istihdam alanları oluşturmanın yanında, rahatça girebileceğiniz sosyal tesisler, kütüphaneler, aktivite salonları inşa edeceğiz. bizim dönemimiz, can sıkıntısının tarihe karışacağı bir süreç olacak.

airporthaber bir uçuş eğitim okuluna ait diamond da-40 tipi uçakla havalanan pilot can sıkıntısını radar izi ile geçirmeye çalıştı. uçağın pilotu parafield havalimanı'ndan kalkış yaptıktan sonra radar izi ile "ı'm bored" yazdı ve iki de penis çizdi.

haşmet babaoğlu sosyal medya bağımlılığı hakkında fena halde uyduruk ve kolaycı bir psikoloji söylemi hakim. ....... oysa sosyal medyanın esas hikayesi kafasını bir türlü toparlayamayan ve can sıkıntısını bastıramayan yeni kuşakların "uyuşturucu"su haline dönmesi.

emek erez e. m. cioran denilince ....... doğmuş olmayı olumsuzlayan, yazarak, “bir yıldan diğerine geçebildiğini” söyleyen, intihar fikrini yaşamın devamı için gerekli gören, kitaplarını katil olmamak için yazdığını belirten, can sıkıntısının ıstırabından kurtulamayan, .......

kadir metin akbaş tablet ve cep telefonları olmadan kendilerini bir hiç olarak gören, günün her saatinde mutlaka bir ekranın karşısında olması gerektiğine inanan, can sıkıntısının sadece bir ekran vasıtasıyla giderilebileceğine inanan yeni nesil çocuklar sarıyor etrafımızı.

umut doğan yıldız ancak can sıkıntısının da faydalı yönleri yok değil: spor psikoloğu victor thompson, “tüm dikkatinizi kulaklığınızdan gelen sese vermek, zihninize dalıp gitmek ve rahatlamak için fırsat tanımaz. bu da zamanla hafıza ve problem çözme yeteneğinizi azaltır,” diyor.

sabah korna terörü can sıkıyor.

ahmet kaya iki damla gözyaşımla satıldım pazarlarda kırdılar yüreğimi, kırdılar azarlarla sürgünlere yolladılar sabah dörtte yağmurlarla ben yandım siz yanmayın allah aşkına

mehmed / niyâzî / mısrî gel ey gurbet diyârında, esîr olup kalan insan gel ey dünyâ harabında, yatıp gâfil olan insan + gözün aç, etrâfa bir bak, nice beğler gelip geçti ne mecnûndur bu fâniye, gönül verip duran insan

bekir sıtkı erdoğan şu gafil gözlerim devrânı hep behûde gezmişler dumandan başka âhımdan ne kapmış hâfızam yâdım bezenler kendi cânından benim âhımla bezmişler yetiş, kurtar bu yangın çemberinden son feryâdım

ömer faruk harman eski arapça’da mâtem kelimesi, “sevince veya kedere yol açan bir olay dolayısıyla bir araya gelmiş erkek veya kadınlar topluluğu” anlamına gelmekte iken zamanla ölenin ardından hissedilen derin üzüntüyü, özellikle ağlayıp sızlamayı ifade etmeye başlamıştır.

ömer faruk harman ayrıca eski araplar’ın matem dolayısıyla ortaya koydukları söz ve davranış şekilleri için niyâha-nevha (feryat ederek, çığlıklar kopararak ölüye ağlama), nedb-nüdbe (ölenin iyiliklerini sayıp dökerek ağlama), risâ-mersiye, na‘y (ölüm haberini yayma) gibi .......

ömer faruk harman eğlence sayılabilecek etkinliklerden kaçınmak, ağlamak ve yas tutmak, oturup kalmak, sessizliğe bürünmek, elbiselerini yırtmak, siyah elbiseler giymek, yüzünü örtmek, saçlarını kesmek veya saçını sakalını uzatmak, yemekten içmekten kesilmek matemi .......

ömer faruk harman kitâb-ı mukaddes’e göre âhirette göz yaşı, ölüm, matem, ağlayış ve acı olmayacaktır. ancak bu dünyada ölüm, yokluk, sıkıntı bulunduğu için üzüntü ve matem de vardır ve kitâb-ı mukaddes ibrânîler’in tarihinden çeşitli matem örnekleri vermektedir.

mustafa çağrıcı islâmiyet’ten önce araplar’da matem kutsal bir görev olarak telakki edilen sosyal tezahürlerden biriydi. üstünü başını parçalama, saçlarını kesme, başına toprak atma, çamur sürme, elbiseyi ters giyme, siyah veya beyaz giyinme, kendi kendini ve özellikle .......

şerâfettin aydınlık geçmesin günümüz sevgilim yasla o güzel başını göğsüme yasla birleşebilir mi âh aşk ihtirasla o güzel başını göğsüme yasla + elâ gözlerinde menevişler var kor gibi dudaklar ve kızıl saçlar okşasam usanmam tâ fecre kadar o güzel başını göğsüme yasla

fatma sezen yıldırım / sezen aksu yarıda kaldı şarkılar aman bu yaraya deva değil zaman ateş düştüğü yeri yakar bu düzeni bozuk dünya yalan ötme bülbül ötme can ayazda kışta sen gülü terk etme şarkılar şiirler yasta

mustafa nâfiz ırmak rûhuma gecenin mâtemi doldu ben şimdi derdimle bir kırık ney'im ümidim kırıldı, bir hayâl oldu kimsesiz yollarda kalan gölgeyim

yesâri asım arsoy yatıp dizinde ağlasam gece ve gündüz çağlasam billâhî sen de acırsın aşkıma mâtem bağlasam gel etme eyleme aksi söz söyleme beni red eyleme beni terk eyleme canım gülüm hey

savaş mengi aşura matemi

ahmet oktay börtecene baba bilmez ordunun bozgununu büyür, elleri büyür korkunç sezilir annenin ağlamasından. ve ilk yenilgiyle sıkışır göğüs avcunda kırılan söğüt dalından.

gökhan sönmez , abdullah demirtaş ürolojik hastalıklar ve düşme

seda özkan , ali duman , polat durukan , levent avşaroğulları , afşin ipekci , alpaslan mutlu ceviz ağacından düşmeye bağlı yaralanmaların özellikleri

nilay şahin kas iskelet sistemi hastalıkları ve düşme

enes gümüş , ismail arslan , oğuz tekin , izzet fidancı , şükrü ümit eren , salih dilber , kamile şahin kendi evi ve huzurevinde yaşayan yaşlılarda, denge ve yürüme skorları ile düşme riskinin karşılaştırılması

berna şenel , nadir arıcan , ibrahim üzün , gökhan ersoy , hasan ağrıtmış istanbul’da balkondan düşmeye bağlı ölümler

mehmet beyazova düşmelerin nedenleri ve önlenmesi

erciyes edu tr hasta düşme riski önleme talimatı

aysel gürsaçer / seda sayan her düşen kadın güçlüdür.

bahattin gökdemir yaşlıda düşme ve düşmeyi önleme yolları el kitabı

işsiz adam dizilerde merdivenden düşen kadınlar! top 10 dizi sahneleri

aybala neslihan alagoz , nimet uçaroğlu can , bilgehan atılgan acar , türkan acar idiopatik parkinson hastalarında vücut kitle indeksinin; motor fonksiyonlar, hastalık evresi ve düşme riski üzerine etkisi

? / anonim / hayriye sultan / mevlüde günbulut şarkışla'ya düşürmesin allah sevdiği kulunu gemerek'te çevirmişler deniz gezmiş'in yolunu + olaydım olaydım okur yazar olaydım deniz mahkemeye düşmüş avukatı ben olaydım yusuf mahkemeye düşmüş avukatı ben olayım

hüseyin emin öztürk başım açık yalın ayak düştüm kâbe yollarına günahıma ağlayarak düştüm kâbe yollarına + musul, bağdat ve kerbela nurlar yağar her gün hâlâ hoştur deyip kaza, bela düştüm kâbe yollarına

? / anonim / atasözü / deyim düşenin dostu olmaz gölge düşmek düşmez kalkmaz bir allah eşek bile bir düştüğü yere bir daha düşmez başı dara düşmek ateş düştüğü yeri yakar armut dalının dibine düşer

sevil sargın yalvaç’ta inanç turizmi

orta doğu teknik üniversitesi / odtü bilim dışında yol gösterici seçilemez + baskı altında suskun üniversite modeli kabul edilemez + kâr için bilim, ticaret için eğitim yapılmaz

  • üniversitede gericiliğe izin verilemez

ferit uslu günümüzdeki bilimsel yöntem tartışmaları ışığında “din bilimleri” kavramı

tuncay aksöz inancın oluşumuna dair bilişsel bir yaklaşım

m. ali alpar bilim ve inanç üzerine

raphael demos - çev.: ramazan ertürk ‘dinî inanç’ ile ‘bilimsel inanç’ın bir karşılaştırması

hanif dostlar inanç ve bilim

muharem cufta stres ve dini inanç

hasan kayıkuk psikolojik açıdan inanç, iman ve şüphe

atıl bulu bilim ve din arasındaki bitmeyen kavga

fatih karakuş , bülent aydoğdu öğretmen adaylarının bilimsel epistemolojik inançlarındaki değişim üzerine karşılaştırmalı bir çalışma

ali rıza terzi üniversite öğrencilerinin bilimsel epistemolojik inançları üzerine bir araştırma

fazıl karahan inançların bazı ortak yönleri ve tarihte dini inanma süreci üzerine bir deneme

abdulkadir çekin bilim-din ilişkisinin hristiyan din eğitimine yansımaları ve bilimsel din eğitimi yaklaşımı

yesâri âsım arsoy sen olmasaydın eğer aşka inanmazdım seni sevmeseydim âh bu türlü yanmazdım sensiz aşkı aramaz, mehtâbı anmazdım seni sevmeseydim âh bu türlü yanmazdım

william lane craig - çev : mehmet malkoç bilim ve din arasındaki ilişki nedir?

salih korkmaz önce tuttun elimden sonra neden bıraktın yıllanmış şarap gibi ah yaktın içimi yaktın + öyle günler yaşadım hem el öptüm hem etek dudağım yanar diye su içtim üfleyerek + ecel kapımı çalsa yine kalbimde sensin hem aşkımsın sevgilim hem bitmeyen çilemsin

adem şahin din psikolojisinde bilişsel yaklaşım : mcintosh’un ‘bilişsel bir şema olarak din’ teorisi örneği

recep gayretli umman olmuş derdi dermansız çektiğim dertler gönlüm yanmış, yanmış bir kere ne dersin ey dilber ateş sarmış her yerimi gel, gel de sen söndür gönlüm yanmış, yanmış bir kere ne dersin ey dilber

esmanur gümüş 7–12 yaşları arasında inanç gelişimi ( james w. fowler’a göre inanç gelişimi )

? / anonim gamdan âzâde heman dünyâda bir meyhânedir def-i gam etmek için alet ise peymânedir neşe-i zevki meyi tahkir eden divânedir gam gelir şâdi gider çün dil misafirhanedir

denis alexander

  1. yüzyılda din ve bilim

muharrem gerçekel artık her şey bilinsin kalmasın gizli saklı şu fırtına bir dinsin kim hatalı kim haklı dağılsın tün sisler, kazınsın eski izler söylensin gizli hisler, kim hatalı kim haklı

merve şahin kürşad bilimsel araştırmaya yönelik tutum ve epistemolojik inanç arasındaki ilişikinin incelenmesi

mehmet zihni sungur şizofreni: mitler ve gerçekler

murat civaner klinik araştırmalar danışma kurulu’nda ilahiyatçı olmalı mı?

süleymân / mecrûhî düşünmeden akıl serde kalmadı arsızlık eylesek ar da kalmadı kaçıp kurtulacak yer de kalmadı pranga ayaktan açılmaz oldu

yavuz selim süral akılcı ilaç kullanımı

ömer / kusûrî her kötüler merd olmakta boşuna rahmeden yok gözden akan yaşıma katlanmazlar boranıma kışıma baharında coşkun seli var deyu

ümit horozcu tecrübî araştırmalar ışığında dindarlık ve maneviyat ile ruhsal ve bedensel sağlık arasındaki ilişki

fethî / tâlibî hâki pâye yüzüm sürmeğe geldim nedir bana cürmün güldür efendim yetişir ağlattın bu derdi mendim biraz da kulunu güldür efendim

mehmet arda duru eşi enes evren civelek, yaşadığı 4 kaybın etkisiyle bunalıma girmiş, karar duruşmasından önce bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesi’ne sevk edilmişti. fakat hastaneye hiç götürülmedi.

ibrahim karayeğen ahmet altan’la silivri günleri

adsız ben, evli ve dört çocuk babasıyım. 25 yıldır esnaflık yapıyorum. geçen bu yirmi beş yıllık esnaflık hayatımdan çekmediğim sıkıntı kalmadı, özellikle doğu bölgesinde bulunduğumdan yıllarca pkk terör örgünün tacizinden çok çektim.

adsız ben, evli ve üç çocuk babasıyım. 2001 yılından beri öğretmenlik yapıyorum. terör örgütü kim? kimler terörist? bir türlü anlam verememiştim.

adsız çocuklarımın sorularının cevaplarını ben de bilmiyorum

haberturk zuhal topal'la sofrada haftanın birincisi kim oldu?

süleyman uludağ sözlükte “yabani bir hayvanı evcilleştirmek, serkeş atı eğitmek; egzersiz yapmak” gibi mânalara gelen riyâzet kelimesi tasavvuf terimi olarak nefsi eğitmek için onu birtakım tabii ve meşrû arzularından mahrum etmeyi ifade eder.

bekir akbulut / ihlasî dedim şeref yoktur haysiyet yoktur dedi bil bunlardan o kadar çoktur dedim insanlığa saplanan oktur dedi çıkacaklar mutlak divana

nazife gürhan yemek ve din: yemeğin dini simgesel anlamları üzerine bir inceleme

bekir akbulut / ihlasî fitneyi belle bölendir işi kırk çeşit dille yalandır işi + lafı çok sayar hem de pek ayar görmeden soyar talandır işi + uzak mevla’dan kaçın beladan gizli zuladan çalandır işi

gülsüm kaymak , nilüfer öztürk aykaç yeni denetim biçimleri bağlamında ideoloji

zeynettin maraş inleyen nağmeler rûhumu sardı bir rûyâ ki orda hep şarkılar vardı uçan kuşlar, martılar yeşil, tatlı bir bahâr gülen, şen sevdâlılar vardı

zeynep selvili çarmıklı en acımasız ses!

? / anonim sezâdır mâtemim tutsa felekler bana insan değil ağlar melekler hebâya gitti hep bunca emekler bana sensiz cihanda can ne lâzım

argonomi / pelin öztürk tıp dünyasının utancı: thalidomide faciası

hamza dekeli konuşsana birtanem neden hep susuyorsun susmak neyi halleder neden anlatmıyorsun + neden suskun gözlerin neden mahsun bakıyor gözlerin gözlerimden sanki bir şey saklıyor

eylem yılmaz bir inanç sistemi olarak modern batı tıbbı

orhan kencebay / orhan gencebay hergün seni düşünüpte içmiyorsam kahrolayım gözyaşımla dolup dolup taşmıyorsam kahrolayım + seni bir an unuttuysam başka sevgili bulduysam canımdan çok sevmiyorsam kahrolayım kahrolayım

zeynep çiçek sağlık inanç modeli doğrultusunda verilen eğitimin kadınların bilinçsiz ve reçetesiz ilaç kullanımı üzerine etkisi

ahmet orhan arıtan ömrümüzün son demi son baharıdır artık maziye bir bakı ver neler neler bıraktık

fikriye yılmaz , meriç yavuz çolak kronik hastalığı olan yaşlı bireylerde ilaç inancının ve tedaviye uyumun değerlendirilmesi

hüseyin çolak her mevsim içimden gelir geçersin sen vefâsız yolcu kalbim virân edersin merhabâ demeden elvedâ dersin sen vefâsız yolcu kalbim virân edersin

ayşegül öztürk birge , mukadder mollaoğlu hastaların ağrı inançları ve ağrıyı yönetmede kullandıkları ilaç dışı yöntemler

murat gökhan dalyan xıx. yüzyıl nasturilerinde hastalık, büyü ve batıl inançlar

ferman akdeniz yine geldi şubat ayı kardaş tez doldur sobayı dışarda titriyen kar var demle kardaş demlik çayı gönül derdini çekmeyen ne bilir aşkı sevdayı

osman sezgin ruhsal bozukluklar ile ilgili sık görülen yanlış inançlar ve gerçekler

ilker büyük , semra soydam-aydın , sümer aras bitkilerin stres koşullarına verdiği moleküler cevaplar

adnan öztürel ölüm teşhisi hatâları

zeki müren deva bulmayacak mı kalbimdeki bu yara şu çileli gönlümde şimdi her şey kapkara gönül veda ediyor tatlı hatıralara şu çileli gönlümde şimdi her şey kapkara

peter e. pormann arapça’da ṭıbb mevcudu muhafazaya ve eksik olanı (sıhhati) onarmaya işaret eder. islâm öncesi dönemlerde bunun ism-i mef‘ûlü olan maṭbûb kelimesi “büyülenmiş” (meshûr) anlamına geldiği için kelimenin kökü ayrıca sihrî mânalar taşımaktaydı.

peter e. pormann genelde süryânî literatüründe olduğu gibi süryânî tıp geleneği de grek mirasına ve özellikle geç dönem eski iskenderiye’sinin galen tıp geleneğine çok şey borçludur. iran tıp geleneği de yunan mirasına çok şey borçludur.

peter e. pormann hümoral patolojiye göre sağlık vücuttaki kan, balgam, sarı safra ve kara safra diye bilinen dört sıvı arasındaki dengeden oluşur.

peter e. pormann hastalıkların tabii olan ve olmayan sebepleri vardır. tabii sebepler vücutta bulunan sıvılardaki bir dengesizliğe dayanır.

peter e. pormann kişinin sağlığını etkileyen ve tabii olmayan altı sebep ise şunlardır: çevredeki hava, yiyecek ve içecekler, uyku ve uykusuzluk, çalışma ve dinlenme, sıvı tutumu ve boşaltımı, zihnî durum.

peter e. pormann bir yandan üzüntü, acı, keder, korku ve endişe hastalığa yol açabilecek bedensel reaksiyonlara sebebiyet verirken diğer yandan ruhî durumlar bir insanın beden terkibi ve tabiatının neticesi olarak ortaya çıkabilir.

peter e. pormann bir hastalığın kaynağı gereksiz şey (fazl / fuzûl) veya hastalıklı madde de olabilir.

peter e. pormann üç çeşit melankoli mevcuttur: kuruntuya dayalı, beyinsel ve genel. hastalığı tedavi için uygulanan tedbirler basitten birleşik ilâçlara, müziğe, şaraba ve cinsel ilişkiye doğru sıralanmaktadır.

peter e. pormann hipokrat’ın aforizmalarının arapça çevirileri güçlü bir etkiye sahipti. bunların ilki ve en meşhuru şudur: “hayat kısa, sanat uzun sürelidir, fırsat çabuk kaçar, tecrübe risklidir”.

peter e. pormann hekimler ve cerrahlar sıkça dağlamaya da başvururdu. kızgın bir demir çubuk derinin üzerine konur, bu hem kanamayı durdurur hem de bir yere kadar yarayı mikroplardan arındırırdı.

peter pormann rahmindeki bir keneden dolayı ölümün eşiğine gelen ve bunun alınmasından büyük utanç duyan kızdan söz edilmekte; yaşadığı acılar sebebiyle çaresiz kalarak yılan zehiriyle intihar etmeye çalışırken şans eseri râzî tarafından kurtarılan birinin durumu anlatılmaktadır.

peter e. pormann gazzâlî, iḥyâʾü ʿulûmi’d-dîn adlı eserinde bir hekimin çok şişman bir kadına zayıflamadığı takdirde öleceğini söylediğini aktarır ki şimdi bu kadının ne hissettiği hususunda tahminde bulunmak güçtür.

peter e. pormann râzî ve saîd b. hasan gibi hekimler, hastaların kendileri gibi bilgili hekimler yerine bilgisiz kadınlara ve ayak takımına yöneldiklerini üzüntü ile dile getirmişlerdir.

peter e. pormann erkek hekimlerin öfkesine yol açsa da islâm toplumlarında standart tıbbî muayenelerin çoğu muhtemelen kadınlar tarafından yapılmaktaydı.

peter e. pormann kadınların sadece pratisyen değil ayrıca hasta olmaları da söz konusudur. kadınların sağlığı diğer mülâhazalardan daha önce gelmekteydi.

peter e. pormann din ve büyü de tıp konusunda farklı biçimlerde rol oynamıştır. hastalıkla karşılaşıldığında pek çok müslüman, hıristiyan ve yahudi tanrı’ya dua ederek duygularını yansıtmış ve o’nun yardımını istemiştir.

peter e. pormann ancak müslümanlar daha da ileri gitmiş, bir kâğıt üzerine belirli bir sûreyi yazarak onu bir kolye gibi taşımışlar; ya da bazı kur’an âyetlerinin yazılı olduğu kâselerden su içmişlerdir.

nil sarı klasik osmanlı tıbbı hastalıklardan korunma üzerinde yoğunlaşmıştı. tedavinin esası bozulan mizacın düzeltilmesine dayanırdı. osmanlı tıp kitaplarında sağlıklı yaşama kurallarına büyük önem verilir.

nil sarı mizaca, mevsime, zamana göre alınması uygun gıda çeşitleri ve nitelikleri; giysilerin sağlığa etkisi; beden hareketinin ve dinlenmenin yarar ve zararları, uykunun etkileri, hamamın yarar ve zararları; cinsel ilişkinin yarar ve zararları; organların korunması; .......

nil sarı dârüşşifâ tıbbı dört unsur nazariyesiyle yürütüldüğü gibi müzikle tedavi de dört unsur nazariyesine dayandırılırdı. müzik aletlerinin, teganni tarzlarının ve makamların tesirinin mizaçlara ve hastalıklara göre değiştiği kabul edilirdi.

adem yerinde sözlükte “bir hastalığı tedavi etmek, hastayı iyileştirmek” anlamında masdar olan şifâ’ “hastalıktan kurtulma, iyileşme; ilâç” mânasında isim şeklinde kullanılır. kelime mecazen “cehalet hastalığını giderme” anlamına da gelir.

adem yerinde şifanın karşıtı olan maraz (hastalık) kur’an’da genellikle inkâr, şirk, nifak; vehim ve kuşku gibi dinî-itikadî hastalıkları, bir yerde de “şehevî zaaf” anlamında ahlâkî hastalığı anlatır. bedensel hastalıklara ise daha çok marîz (hasta) kelimesi kapsamında .......

adem yerinde inanç, düşünce ve karakterdeki sapmayı, bozulmayı ifade eden hastalıkların kaynağı kalb/kulûb ve sadr/sudûr kelimeleriyle belirtilirken itikadî-fikrî ve ahlâkî hastalıklara yakalanmamış ....... ilâcıyla şifa bulmuş kalpler için “kalb-i selîm” tabiri kullanılır.

abdullah kahraman sözlükte “hastalanmak; iyileşmek, hastalığı iyileştirmek” mânasında karşıt anlamlı kelimelerden (ezdâd) olan devâ kökünden türeyen tedâvî, “gerek bedenî gerekse ruhî hastalıkları iyileştirmek için ilâç almak/vermek ve tıbbî bakımdan gerekeni yapmak” demektir.

abdullah kahraman fakihler bu anlamı esas alarak tedaviyi “hastalığı iyileştireceğine inanılan ilâç, okuma vb. maddî ve mânevî yöntemleri kullanma” şeklinde tanımlamıştır. aynı kökten türeyen devâ’ “ilâç ve şifa”, dâ’ “hastalık” mânasına gelir.

abdullah kahraman insanın hükümlere muhatap sayılması akıl sağlığının yerinde olmasına ve belli yükümlülükleri yerine getirebilmesi bedenen sağlıklı bulunmasına bağlıdır.

sanitasmagisteriumcoop tıp etiği açısından tıpta şarlatanlık, yasal ve etik yönleriyle türkiye’de tıbbi malpraktis

tarık özerengin hekimlik ve şarlatanlık

zafer cirhinlioğlu post-modern çözülüş ve sağlık

emine melek atabek hollandalı hekim h. boerhaave’nin "aphorisma" larının türk tıp tarihindeki yeri

türk tabipleri birliği modern tıbba saldırmanın dayanılmaz hafifliği ve tıbbın şarlatanlarının 10 ortak özelliği sakın kanmayın, sağlığınızdan olmayın!

cevdet erdöl helal olmayan katkılar içeren ilaç ve tıbbi cihazların, müslümanlarca tüketilmesi endişe verici olup, bu durum genlerimizi, geleneklerimizi, inancımızı tehdit etmektedir.

hacer tokyürek eski uygurcada āyurveda tıbbı ve beş unsur

ekrem imamoğlu istanbul'u hasta ettiler, istanbul hasta.

berk çaycı , celalettin aktaş medya çağında weberyen karizma ve şöhretin analojisi

sena aydın şöhret, iktidar, kimlik: türkiye’de toplumsal değerler ve makbul kimlik bağlamında şöhret kültürü

feridun nizam , nesrin öztürk salğar yeni medyada tek tıkla şöhret üretimi: internet videolarıyla gelen şöhret

enver kapağan , yılmaz bacaklı kazak türklerinde terbiye edici bir unsur olarak alkış ve batalar

muhammet kemaloğlu terekeme – karapapak türklerinde dualar (alkışlar) ve beddualar (kargışlar)

zubaida shadkam , özlem demren türkçe ve kazakça alkış-kargış söyleme geleneğinin psikodinamiği üzerine sosyolinguistik bir inceleme

mehmet emin bars manas destanı’nda alkış ve kargışlar

meriç harmancı dede korkut hikâyelerindeki alkış ve kargışlara işlevsel bir yaklaşım

enver kapağan gök tanrı inancı ve bu inanç sisteminin içinde alkış, dua ve dilekler

ayşe nur tekmen japon şiiri haiku ve türk edebiyatındaki yansıması

inan mayıs aru dağların ve nehirlerin sessiz sözü zen ve şiir

ratip aşir bey sebep sensin gönülde ihtilâle sürüklersin beni sonsuz melâle bilirsin müptelâyım ben ezelden belâyı âteşe belki hâyâle + senin cevrin senin zulmünle şâdım, niçin dursun figân-ı şûlezâdım ? benim sensin bu âlemde murâdım düşürsen de beni sonsuz melâle.

sadettin kaynak hatice'm saçlarını dalga dalga taratmış tanrı bizi topraktan onu nurdan yaratmış kız hatice hatice, kaçalım gel bu gece el ayak çekilince bahçeye çık gizlice

rahmi duman ne günah etse açılmaz iki gönlün arası ne gün ah etse kanar dildeki firkat yarası dilerim bin beter olsun kim ayıplarsa beni arıyor ruhum onu olsa da bir yüz karası

mustafa töngemen sevgin nefes, sevgin candır sevgin bana heyecândır kalbim ince bir fidandır kırma güzel ne olursun + git diyemem, kal diyemem sen goncasın, gül diyemem çok severim, söyleyemem sorma güzel ne olursun

ömer bedrettin uşaklı kapıldım gidiyorum bahtımın rüzgarına ey ufuklar diyorum yolculuk var yarına ayrılık görünmüşken yar tutmuyor elimden misafirim bugün ben gurbet akşamlarına

ismail l. çakan aksırma, burun yollarında gelişen ve beyincikteki reflekse bağlı olarak ağızdan ve burundan soluk boşalmasını sağlayarak burundaki yabancı maddeleri temizleyen, esnemenin aksine insanda zindelik meydana getiren bir hadise olduğundan sağlık belirtisi kabul .......

selman başaran esneme arapça’daki tesâüb kelimesinin karşılığı olup hadislerde ve ahlâk kitaplarında gerek zihnen gerekse bedenen tembellik, gevşeklik ve dikkatsizliğin tezahürü sayılmış ve tasvip edilmeyen bir davranış olarak değerlendirilmiştir.

selman başaran özellikle büyükler karşısında veya bir topluluk içinde esnemek görgü kurallarına aykırı kabul edilmiş, ibadet sırasında esnemek de ibadet âdâbına uygun görülmemiştir.

selman başaran ....... esnemeye yol açan tembellik, usanma, bıkkınlık, uyuşukluk gibi ciddiyetle bağdaşmayan veya gaflet işareti olan hallerin insana yakışmadığına dikkat çekilmek istendiğini belirtirler.

selman başaran zebîdî, esnemenin genellikle bedene ağırlık çökmesinin bir sonucu olduğunu, bunun da çoğunlukla tıka basa yiyip içmekten ileri geldiğini, ......

turhan baytop sözlükte “bir şeyi ovmak” anlamındaki sevk (sivâk) kökünden türeyen misvâk (sivâk), dişlerin temizlenmesinde kullanılmak üzere genellikle erâk (salvadora persica) ağacından yapılan, bir ucu fırça şeklindeki çubuk parçasının adıdır.

turhan baytop erâk bitkisi yetiştiği ülkelerde halk arasında romatizma tedavisinde kullanılmakta, özellikle çekirdeğinden elde edilen yağ romatizma ağrılarına karşı iyi gelmektedir.

turhan baytop bu bitkinin yaprak ve meyvelerinin kuvvet verici, ateş düşürücü ve yatıştırıcı, öksürük kesici, nefes ve ses açıcı, hâfızayı ve gözü güçlendirici, gaz söktürücü ve idrar arttırıcı özelliği de vardır.

abdurrahman çetin sözlükte vakf “durmak, kelimeyi kendinden sonraki kelimeden ayırmak, kelimeyi harekeden kesmek” anlamlarında masdardır. terim olarak okumaya tekrar başlamak niyetiyle nefes alacak bir zaman kadar sesi kesmeyi ifade eder.

abdurrahman çetin sözlükte “başlamak, bir şeyi ilk defa yapmak” anlamındaki bed’ kökünden türeyen ibtidâ ise vakfın karşıtı olup “ilk defa okumaya başlamak, vakftan sonra kıraate devam etmek için tekrar başlamak” demektir.

abdurrahman çetin vakf ya nefesin yetmemesi ve öksürük gibi zorunlu bir durumda ya da lafız ve mânanın tamamlandığı yerlerde yapılır.

mustafa uzun emin nihad bey, gençliğinde sıcak bir günde terliyken yediği dondurma yüzünden hayatı boyunca onu hiç bırakmayan bir öksürüğe tutuldu, bu yüzden geceleri uyuyamadığı için sabaha kadar yazı yazmakla kendini avuttu.

mustafa uzun doktorların tavsiyesi üzerine tedavi maksadıyla afyon kullanmaya başladıysa da fayda göremedi. gittikçe beslenmesi zorlaştı, hiçbir şey yiyemez hale geldi. on hikâyeden oluşması gereken müsâmeretnâme’si muhtemelen bu sebeple yedi hikâyede kalmıştır.

mustafa uzun rahatsızlığı artınca hava değişimi için üsküdar’dan kızıltoprak’a taşınması da fayda vermedi. yine hekimlerin tavsiyesiyle çiğ eti sıkıp suyunu içerek bir süre daha yaşayabildi.

ali ihsan yitik sanskritçe’de vid (bilmek) kökünden türeyen veda “ilâhî ya da kutsal bilgi” anlamına gelir ve genellikle hinduizm’in rig veda, yacur veda, sama veda ve atharva veda’dan meydana gelen kutsal metinlerini ifade eder.

ali ihsan yitik bu büyü ve tılsım kitabının rig veda’nın onuncu mandalasından hemen sonra veya onunla aynı dönemde kaleme alınmış olabileceği düşünülür. atharva veda sıtma, baş ağrısı, öksürük gibi bazı hastalıklara karşı okunacak dualar ve yapılacak tılsımlarla uzun ve sağlıklı

ali ihsan yitik bir ömür sürmek, şeytan, cin ve düşmanların kötülüklerinden korunmak, insanların sevgisini kazanmak, iyi bir eş bulmak, erkek evlât, mal-mülk sahibi olmak gibi çeşitli amaçlar için okunacak efsun ve yapılacak tılsımlar hakkında bilgi verir.

ali ihsan yitik atharva veda’da yer alan bilhassa hastalıkların tedavisine dair bilgiler, bu eserin “ayur veda” denilen geleneksel hint tıbbının tarihî kaynakları arasında zikredilmesini gerektirecek kadar önemlidir.

mustafa baktır kelimenin aslı grekçe opion olup anlamı “sütlü bitki”dir (opos “bitki sütü”); latince’de ve batı dillerinde opium şeklinde kullanılır. türkçe’ye farsça’dan afyûn imlâsıyla girmiştir.

mustafa baktır bazı özel işlemlerle haşhaştan elde edilen afyonun tarihi, milâttan önce 5000 yıllarına kadar uzanır.

mustafa baktır mezopotamya ve küçük asya’da karın ağrıları ve öksürük için ilâç olarak, islâmî devirlerde ise daha çok ilâçların yapımında ve tedavide uyuşturucu olarak kullanıldığı bilinmektedir.

mustafa baktır anadolu’da türkler’in hâkimiyetinden sonra özellikle karahisar dolaylarında yaygın biçimde yetiştirilmiştir; nitekim burası daha sonraları afyonkarahisar adını almıştır.

mustafa baktır bazı müellifler çinliler’in afyon imalini hintliler’den öğrendiğini ileri sürerler; bazılarına göre ise afyonu uzakdoğu’ya götüren müslüman tâcirlerdir.

benbudunyayasigaraicmeyemigeldimulendotcom bilirsiniz gazeteciler nedense sever sigara içmeyi… kalem, kağıt ve tütün üçlüsü nedense çok yakıştırılıyor. bir insanın hem sigara içip hem de yazması kolay değil.

benbudunyayasigaraicmeyemigeldimulendotcom bugüne kadar yazarlar, çizerler, gazeteciler sanki mesleki yükümlülük gibi sigara içtiler ve çoğu hala içiyor. yazmak için ille de katran kokmak gerekmiyor. insan oksijeni bol ortamda daha üretken ve yaratıcı olur.

meryem kaynak malatyalı , ayda büyükşahin sunal bir sigara kullanıcısı 'sigara öldürür' mesajıyla karşılaştığında benlik bütünlüğü tehdit edilir, çünkü bu mesaj bireyin önemli olan bir davranışı kontrol edemediğine dolayısıyla yetersiz olduğuna işaret eder.

türkan hiçyılmaz “benim dedem çok sigara içerdi 90 yaşında öldü, hiç de kanser olmadı” gibi düşünce ve tecrübeler genellikle yanıltıcı oluyor.

leon festinger ..... my granny smoked til she was 90”), that it only happens to very heavy smokers (“i’m going to give up before it gets serious”), or that if smoking does not kill them, something else will (“you could get knocked down by a bus as soon as you step out the door”).

azra hromadzic “smoking doesn’t kill; it unites!” cultural meanings and practices of “mixing” at the gymnasium mostar in bosnia and herzegovina

philip j corr another of his more notorious claims was that smoking “does not kill” ......

ismail öztürk sigara öldürür mü? bütün her yerde sigara öldürür diye söylenip duruluyor. gerçekten sigara öldürür mü? öldürücü etkisi var mıdır? ben şahsen öyle birşey olduğuna inanmıyorum.

yalovali sigara öldürmez.öldürse idi zehir olurdu ve hemen yasaklanırdı.sigara sadece yaşam kalitesini etkiler.

temel akçay sigara içmek intihar etmektir

ibrahim sarı altavilla’nın “intihar, kendini isteyerek öldürmektir” tanımını faruk erem de kabul etmiştir. bu tanıma göre içki, sigara, uyuşturucu madde vb. kullanan kişi de intihar etmiş sayılmaktadır.

tüm insanlar müntehirdir. ?

hayati hökelekli sözlükte “boğazını keserek öldürmek, boğazlamak” anlamına gelen nahr kökünden türeyen intihâr “kendini öldürmek” demektir.

hayati hökelekli intihar eyleminin tarifi günümüz sosyal bilimcileri arasında tartışmalara yol açmıştır. gerçek intihar, kişinin kendi hür iradesiyle ölümü seçip istemesi ve sonuçlarını bilerek kendisini öldürmesi diye anlaşılmaktadır.

hayati hökelekli eflâtun da intiharı ilke olarak tasvip etmemekte, fakat tahammül edilmez elem, aşırı yoksulluk yahut talihin kaçınılmaz zorlamalarını istisnaî durumlar olarak belirtmektedir.

hayati hökelekli aristo ise intiharı hiçbir durumda tasvip etmemiştir. ona göre intihar devlete karşı işlenmiş bir yurttaşlık suçudur.

hayati hökelekli epikuros, hayatın haz vermemeye başlaması durumunda insanın onu sona erdirme hürriyetinin bulunması gerektiği kanaatindedir. stoa felsefesinin intihar karşısındaki tavrı da insanın gerektiği zaman canına kıyabileceği yolundadır.

hayati hökelekli seneca, intiharın elemden ve yaşlılığın getirdiği zilletten kurtuluş olabileceğini düşünmüş, fakat eş ve çocuklar için yaşamanın genel bir insanlık ödevi olduğunu da kabul etmiştir.

hayati hökelekli cato, pliny, epictetos ve marcus aurelius gibi roma entelektüelleri de benzer bir tavrı benimsemişlerdir. fakat cicero hem dinî hem sosyal gerekçelerle intiharın meşrûluğunu reddetmiştir.

hayati hökelekli yahudilik ilke olarak intiharı tasvip etmez. ancak geleneksel ibrânî hukukunda intihar edenin aklı başında iken bu fiili işlemiş olamayacağına, dolayısıyla sorumlu tutulmayacağına dair genel bir anlayış vardır.

hayati hökelekli hıristiyanlık intihara kesinlikle karşıdır. saint augustine ve saint thomas gibi din büyükleri hangi durum ve şart altında olursa olsun intiharın tasvip edilemeyeceğine hükmetmişlerdir.

hayati hökelekli doğu dinleri arasında hinduizm ve jainizm intiharı meşrû saymakla kalmaz, bazı durumlarda dinî bir merasimin konusu olarak değerlendirir.

hayati hökelekli jainizm de zühd ve mâneviyat adına yeme ve içmeden uzak durmak suretiyle girişilen intiharları kutsal bir ölüm telakki eder. budizm ve konfüçyanizm’de ise açık bir meşrulaştırma ve teşvik yoktur.

hayati hökelekli budistler, bazı olağan üstü şartlar altında dinî açıdan teşvik edilen intiharı bir fedakârlık sayarlar.

hayati hökelekli konfüçyüsçülük’te atalar kültü ile şekillenen âdetlerin uygulanması esas olduğu için intihar bu âdetlere saygısızlıktır ve ancak âdetleri uygulamak imkânsız hale gelirse gerekli görülebilir.

hayati hökelekli islâm’da dinin temel amaçlarının başında gelen nefsin korunması ilkesinin bir sonucu olarak kişinin haksız yere başkasını öldürmesi gibi kendi canına kıyması da kesin biçimde yasaklanmıştır.

hayati hökelekli intiharın başkasını öldürmekten daha büyük bir suç olduğunu ileri sürenler de vardır. intihara dair doğrudan bir âyete rastlanmazsa da kur’an’a bir bütün olarak bakıldığında intiharın islâm’ın ruhuna aykırı olduğu açıkça görülür.

hayati hökelekli kur’an’da intiharla ilgili bir hükmün bulunmadığını ileri sürenler de olmuştur.

hayati hökelekli bu görüşleri nakleden fahreddin er-râzî, böyle söyleyenlerin iman sahibi bir müminin bu yola başvurmasının düşünülemeyeceğini, dolayısıyla intiharı yasaklamanın anlamsız olacağını ifade ettiklerini belirtir.

hayati hökelekli intiharın ahlâk bakımından değerlendirilmesi, günümüzde hayli tartışmalara sebep olan ötanazi (euthanasia) konusunu da ele almayı gerektirmektedir.

hayati hökelekli sözlükte “iyi ölüm” anlamına gelen ötanazi, “iyileşmesi imkânsız bir hastalıktan dolayı dayanılmaz acılar çeken bir kişinin hayatına hekim mârifetiyle son vermek” demektir.

hayati hökelekli aktif ve pasif olarak ikiye ayrılan ötanazinin aktif olanında,acılara dayanamayan hasta hekiminden bir ilâçla hayatına son vermesini ister.pasif olanında da bilinci yerinde olmayan yahut kendisine danışılmayan hastanın hayatına yine hekim mârifetiyle son verilir.

hayati hökelekli pasif ötanazi cinayetle, aktif ötanazi intiharla karşılaştırılabilir.

hayati hökelekli aktif ötanazinin islâm dininde intiharla aynı anlama geldiği, bu şekilde hayatına son verilmesini onaylayan kişinin intihar suçu işlemiş olacağı kabul edilmektedir.

hayati hökelekli islâm tarihinde toplu intihar olayları hiç yaşanmadığı gibi münferit bazı olaylar dışında intiharın toplumsal bir sorun haline geldiği de hiç görülmemiştir.

hayati hökelekli bazı insanlar, aşamadıkları sorunları intihar etmekle aşmayı uygun görebilmektedir. fakat gerek islâmiyet gerekse diğer ilâhî kaynaklı dinler böyle bir çözüm şekline müsamaha ile bakmamaktadır.

hayati hökelekli islâm tarihinde toplu intihar olayları hiç yaşanmadığı gibi münferit bazı olaylar dışında intiharın toplumsal bir sorun haline geldiği de hiç görülmemiştir. günümüzde ise özellikle batı toplumlarında intihar sosyal bir âfet halini almıştır.

hayati hökelekli intihar olaylarının erkekler arasında ve özellikle sosyalist ülkelerde daha yaygın olduğu görülmektedir.

hayati hökelekli esasen ahlâkî ve mânevî değerlerin zaafa uğradığı durumlarda kendisine sağlam bir dayanak bulamayan kimselere ölüm yaşamaktan daha çok tercih edilir bir yol olarak görünmektedir.

hayati hökelekli psikanaliz ekolü intiharı, insandaki saldırganlık-yıkıcılık-ölüm içgüdüsünün tersine dönüp bir başkası yerine kendisine yönelmesi olarak açıklar.

hayati hökelekli ruh hekimlerine göre intihar, özel bir tedavi gerektirecek marazî (patolojik) bir yapı üzerinde ortaya çıkmaktadır; yani intihara eğilimli kimseler potansiyel olarak ruh hastası olan kişilerdir.

hayati hökelekli melankolik depresyonların doğurduğu şiddetli intihar düşüncesine rağmen eğer hastanın dinî inançları kuvvetli ise çok nâdir olarak bu işe teşebbüs etmekte,buna karşılık inançları gevşemiş olan melankolik aydın kimselerin intihar teşebbüsleri dahasıkgörülmektedir.

ömer çoban , s. emre dilek , serhat harman intihar bir turizm türü olarak değerlendirilebilir mi?

salime leyla gürkan onurlu veya soylu ölüm diye de isimlendirilen dinî intihar, şehitliği kutsal gören dinlerce resmen kabul edilmemekle birlikte yahudilik ve hıristiyanlık’ta örnekleri mevcuttur. ....... uygulama noktasında şehitlikle dinî intiharı birbirinden ayırmak güçtür.

tdk çile (ı) isim farsça çille

  1. isim zahmet, sıkıntı
  2. din b. (***) dervişlerin kırk gün süre ile kendilerine uyguladıkları zahmetli ve perhizli dönem çile (ıı) isim
  3. isim ipek, yün, pamuk vb. her türlü iplik demeti
  4. yay kirişi

selçuk eraydın “kırk” anlamındaki farsça çihl (چهل) kelimesinden gelen çile, çihle veya çille şeklinde de söylenir. bazı tarikatlarda çile yerine yine “kırk” anlamına gelen arapça erbaîn kelimesi kullanılmıştır.

selçuk eraydın ilk yüzyılda yaşayan zâhidlerin bir kısmında güçlü bir çilecilik temayülü vardır. bunlar arasında yazın sıcağında aç durmak, özellikle soğuk su içmekten kaçınmak, sürekli ve bazan iftar etmeden oruç tutmak, et yememek, bekâr yaşamak, inzivaya çekilmek, mecbur .....

selçuk eraydın âmir b. abdullah et yemez, inzivaya çekilir ve bekâr yaşardı. rebî‘ b. heysem evinde hazırladığı mezara girer, sabaha kadar burada ibadet ve dua eder, sürekli sükût halinde bulunurdu. esved en-nehâî’nin çektiği çileler yüzünden vücudu sararmıştı.

selçuk eraydın ebû saîd’in, başı aşağıya gelecek şekilde kendisini ayaklarından kuyuya astığı, bu halde dua edip zikir yaptığı ve namaz kıldığı rivayet edilir.

selçuk eraydın çeşitli tasavvufî zümrelerde çile uygulaması biri süresiz ve düzensiz, diğeri muayyen süreli ve düzenli olmak üzere iki şekilde devam etmiş, ilkinin çok çeşitli uygulama biçimleri görülmüştür.

selçuk eraydın süreli ve düzenli olanı ise genellikle kırk (mevlevîler’de bin bir) gün sürer. bu süre içinde beden, dil ve zihni kontrol ve terbiye edici idmanlar yapılır; nefis haz aldığı şeylerden mahrum bırakılır.

selçuk eraydın ....... devamı için gerekli olan yeme, içme ve uyuma gibi ihtiyaçları en aza indirmek şeklindeki terk, imsak ve perhizlerle nefsi zora koşmak, çetin işler yapmaya mecbur etmek, şiddetli ve dayanılması güç işkencelere mâruz bırakmak gibi ağır riyâzetlerden oluşur.

selçuk eraydın tarikatların teşekkülünden sonra çileye verilen önem daha da artmış, sâlikin nefsine söz geçirmesi ve arınması için çile gerekli görülmüştür. ancak aşırı çileci uygulama zâhir ulemâsının yanı sıra sûfîler tarafından da eleştirilmiştir.

selçuk eraydın çeşitli tekke ve tarikatlarda açlık, uykusuzluk, sürekli sükût ve tefekkür, murakabe, aralıksız ibadet ve zikir, uzun ve çetin sefer, çöllerde dolaşmak, inzivâ, mağaralarda yaşamak, boyuna zincir, ayağa bukağı, ele kelepçe takmak, karnına ip dolayıp kendini bir

selçuk eraydın ağaca bağlamak, kendini baş aşağı kuyuya asmak, bekârlık, iğdiş olmak, et yememek, bedene eziyet etmek, soğuk su içmemek, kavurucu sıcaklarda güneş altında beklemek, kendini hor hakir bir durumda bırakmak, yalın ayak baş açık gezmek, dilencilik yapmak, tekkeye odun

selçuk eraydın taşımak başlıca çile çeşitleri olarak görülür. hâce yûsuf el-hemedânî ve ahmed yesevî’de olduğu gibi evde veya tekkede bir mezar kazıp içinde yaşamak da bir çile şeklidir.

selçuk eraydın çile insanın nefsine hâkim olması, kendisini disiplin altına sokması, ruh temizliği, kalp huzuru, keşfin açılması ve keramet sahibi olunması gibi değişik ahlâkî ve tasavvufî gayeler için yapılabilir.

selçuk eraydın ....... için çile çıkarmanın doğru olmadığı görüşündedirler. nitekim şehâbeddin es-sühreverdî çileden asıl maksadın dinin selâmeti, ihlâslı amel ve nefsin denetim altında tutulması olduğunu belirterek keşf ve keramet sahibi olmak için çile çıkaranları eleştirir.

selçuk eraydın tekke, hankah, ribât ve zâviyelerde dervişlerin çile çıkarması için özel olarak hazırlanan dar ve karanlık hücrelere çilehâne veya halvethâne denilir. müridlerin buradaki çile süresi kırk gün devam eder.

selçuk eraydın hayatında sadece bir defa çile çıkaran dervişler olduğu gibi defalarca çile çıkaranlar, hatta ömürlerini çileyle geçirenler de vardır. hemen bütün tarikatlarda çile ile birlikte halvet ve erbaîn terimleri de yaygın olarak kullanılmaktadır.

selçuk eraydın özellikle mevlevîlik’te çile teriminin kullanımı daha yaygın olup bu terimden çeşitli kelimeler türetilmiştir. meselâ çileye giren dervişe çilenişîn, çilesini tamamlayana çilekeş, çilesini yarıda bırakana çileşiken denir.

selçuk eraydın soyunan sâlik kazancı dedeye teslim edilir, kazancı dede kendisine yapacağı hizmetleri gösterir. ayakçı adı verilen derviş semâ çıkardıktan sonra kendisine muvakkat bir sikke verilip mukabeleye katılmasına izin verilir.

selçuk eraydın ....... üç gün bir hücreye yerleştirilir. ilk gece namazdan sonra dedeler, her biri kendi imkânları nisbetinde aldıkları hediyelerle dervişi ziyaret edip kahve içerler; üç gün sonra meydancı, dervişin hücresine gidip “destur” diyerek izin ister.

ilhan kutluer sözlükte “acı ve ağrı hissetmek” mânasında masdar, ayrıca “acı ve ağrı” anlamında isim (çoğulu âlâm) olarak yer alır. aynı kökten türetilen “çok acı veren” anlamındaki elîm kelimesi kur’ân-ı kerîm’de yetmiş iki ....... cehennem azabının şiddetini ifade etmektedir.

şubat - deli ibrahim ( sermet yeşil ) sadece ölüler huzurludur.

? / anonim gül ağacı gönlüm dolu binbir acı biz bu ellerde yabancı ver bâde doldur ver içeyim aman da içip kendimden geçeyim + gül ağacı gülsüz olmaz güzeller cefâsız olmaz bu illerde vefâ olmaz ver bâde doldur ver içeyim aman da içip kendimden geçeyim

selim aru bitmez tükenmez bu dert, ömür diyorlar buna bu gece mehtâb gibi aşkım da bitse suda gönlüm uyusun sesinde, gel dokunma şuna bu gece mehtâb gibi aşkım da bitse suda

sırrı uzunhasanoğlu dertleri zevk edindim bende neşe ne arar elem dolu kalbimden gitmiyor hâtıralar mâziden kalan her iz beni içten yaralar elem dolu kalbimden gitmiyor hâtıralar

münir nûrettin selçuk yok başka yerin lütfü ne yazdan ne de kıştan yok zerre teselli ne gülüşten ne bakıştan sarsın bizi akşamda şarap rengi dumanlar bir tatlı huzur almaya geldik kalamış'tan ah kalamıştan

erdoğan yıldızel anlatılmaz bin dert ile geçiyor çileli ömrüm bir vefâsız kederinden eriyor garip gönlüm şu simsiyah geceler mi acep ben mi öksüzüm bir vefâsız kederinden eriyor garip gönlüm

yûnus emre dertli ne ağlayıp gezersin burada ağlatırsa mevlam yine güldürür nice derti kondu göçtü buradan ağlatırsa mevlam yine güldürür + sevdaya salma bu garip başını akıtır gözünden kanlı yaşını kerimdir onarır kulun işini ağlatırsa mevlam yine güldürür

ali sevim acısıyla tatlısıyla hayat güzeldir sevgili doyum olmaz anısıyla hayat güzeldir sevgili + acıları sen unut mutluluğa sağla umut sen gönlünü böyle avut hayat güzeldir sevgili + bir güzele gönül versen dünyayı toz pembe görsen murâdına erersen hayat güzeldir sevgili

veysel ince / aytaç arman insan olabilmek için bir mücadele veriyoruz. sonra da insan kalabilmek için de mücadele veriyoruz. insan olmak başlıbaşına bir dert.

bedrana - davut ( aytaç arman ) şeheri görmişen. ne var ki şeherde, hökümat var hastane var bi de mapusu var.

yeliz şapulu alakan , edibe ünal yoğun bakım hemşireliğinde ağrı değerlendirmesi ve ağrı yönetimi

tuğba uzunçakmak , mahmut kılıç hemşirelik öğrencilerinin ağrı deneyimleri ve baş etmede kullandıkları yöntemler

nurgül güngör tavşanlı , hanife özçelik , ayfer karadakovan ağrısı olan yaşlı bireylerin yaşam kalitesinin incelenmesi

ayşe eroğlu , sevda arslan yenidoğanda ağrının algılanması, değerlendirilmesi ve yönetimi

burcu babadağ algoloji hastalarının ağrı inançları ile ağrıyla başa çıkma durumları arasındaki ilişki

lütfiye pirbudak çöçelli , behiye deniz bacaksız , nimet ovayolu ağrı tedavisinde hemşirenin rolü

öznur usta yeşilbalkan yaşlı bireylerde ağrı

vildan cırık , emine efe yoğun bakım ünitesinde ağrı ve hemşirenin rolü

çiçek fadıloğlu ağrılı hastada hemşirelik yaklaşım

dilek beytut , gonca karayağız muslu , zümrüt başbakkal , hatice bal yılmaz pediatri hemşirelerinin ağrıya ilişkin geleneksel inanç ve uygulamaları

hanife özlem sertel berk kronik ağrı yaşantısı ve ağrı inançları: ağrı inançları ölçeği’nin türkçe geçerlik ve güvenirlik çalışması

mehmed rif‘at ılgaz / mehmet rıfat ılgaz babandan mı miras sana bu çile? bir çile ki soydan soya, bir acı ki anadan kıza.

ludwig heinrich edler von mises her kim yaşamayı ölüme, mutluluğu çile çekmeye, huzuru ızdıraplara tercih etmekte ise üretim araçlarındaki özel mülkiyeti hiç tavizsiz savunmalıdır.

ahmet arvâsî türk milliyetçilerinin çile ve ızdıraba düçar olduğu dönemler türk milli şuurunun yeni bir zaferini müjdelemektedir.

hermann karl hesse tüm çile ve kahırlar zaman değil miydi, tüm uğraşıp didinmeler, tüm korkular zaman değil miydi?

victor marie hugo çile, kadınları aciz; erkekleri güçlü yapar.

johann wolfgang von goethe insanların her yerde çile çektiklerini ve yalnızca bir-iki kişiyle sınırlı insanların mutlu olduğunu binlerce kitaptan mı öğreneceğim?

osman nuri topbaş hamlıktan kurtulmak, çile ve ıztıraplara göğüs germe sanatıdır. emeksiz yemek pişmez. zahmete tahammül etmeden rahmet tecellî etmez.

oscar fingal o'flahertie wills wilde varolan her kusursuz şeyin ardında acılar gizliydi. en sıradan çiçeğin açması için dünyanın çile çekmesi gerekiyordu sanki.

aleksey maksimoviç peşkov / maksim gorki hepimiz alışkınız güçlüklere, acılara. çile çekmek bizim doğal ortamımız. elbise gibi giyeriz onu, onunla soluk alırız.

selen ışık / pucca gelecek gün yakınsa çekilecek çile kutsaldır.

george raymond richard martin yüce rahip bir gün, günah işleyen adam çile çeker, demişti bana. söyleyin lord eddard... eğer bu doğruysa, siz soylu lordların taht oyunlarında neden masumlar çile çeker hep?

nurdan damla imtihan, sıkıntı, çile dünya gülünün dikenleri değil miydi? hep var olacaktı. iş o dikenlerin arasında var olan gülü incitmemekti. dikenle mücadele ederken gülü göremeyenler bu yolu katedemezlerdi...

kur'ân / allâh / tanrı - çev : suat yıldırım biz insanı, imtihan ve çile yüklü bir hayata gönderdik.

erich paul remark / erich maria remarque biz aile içinde öyle fazla şefkate alışık değilizdir. derdi günü çalışmak, çile çekmek olan fakirlerde görülmez böyle şeyler. onlar şefkati öyle anlamazlar, hem bildikleri bir şeyi ikide bir açığa vurmaktan hoşlanmaz onlar.

sándor grosschmid de mára / sándor károly henrik grosschmied de mára / sándor márai yaratıcının işi bedava değildir; yaratıcılığın şartı olan çile de bedava değildir; mutsuzluğu da bedavaya vermezler.

âsaf hâlet çelebi bizim bu dünyadaki hayatımız da bir çileden ibaret olduğu düşünülecek olursa en münasip çilenin de burada olması icap ediyordu.

el-huseyn el-cemîl / el-hüseyin el-cemîl meriç / hüseyin cemil meriç irfan, düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan kelime. tecessüsü madde dünyasına çivilemeyen, zekayı zirvelere kanatlandıran, beşeriyi ilahi ile kutsileştiren, uzun ve çileli bir nefis terbiyesi.

şakir askan çile dünyası arkadaş madem geldik çekeceğiz içsek de bir içmesek de aynı yere gideceğiz düşünme hiç derin derin çaresi yok bu dertlerin böyle kötü bir kaderin şerefine içeceğiz hayat derdi aşk yarası böyle dünya baş belası haydi dostum çek yarasın nasıl olsa öleceğiz

musa kaval mevlâna’nın bakışıyla çile ve gözyaşı

şahamettin kuzucular çile- çille ( çileye girmek- çile çıkarmak - çile çekmek )

minaveddin söylemezdi gümrülüler'in "çile çıkartma" geleneği

friedrich wilhelm nietzsche güçlenmiş ve yunanlılarla canlanmış gözlerle, etrafımızı saran dünyanın en yüksek alanlarına baktığımızda, sokrates'te örnek olarak görünen doymak bilmez iyimser bilgi hırsının, trajik bir tevekküle ve sanat yoksulluğuna dönüştüğünü görürüz.

adam mcleod kendinizi olumlu bir zihin çerçevesi içinde imgeleyerek başlayın. ıyimser olabilmek için bilinçli bir çaba sarf edin, bir zaman sonra bunun alışkanlık haline geldiğini göreceksiniz. doğal olarak bu şekilde düşünme başlayacaksınız.

heinrich wilhelm rühmann / heinz rühmann bir kötümser başına kötü olaylar geldiğinde sevinendir çünkü ancak böylece kendini haklı hisseder.

çin atasözü iyimser insan, her felakette bir fırsat, kötümser insan da her fırsatta bir felaket görür.

roald dahl iyimser biri asla çirkin olamaz. kafanın içindeki iyi düşünceler yüzünde güneş ışıkları gibi parlar ve hep güzel görünürsün.

donald john trump iyimser olun ancak her zaman en kötü senaryoya hazırlıklı bulunun.

samuel langhorne clemens / mark twain genç bir insanın kötümser olmasından daha kötü bir manzara yoktur.

leonard norman cohen kendimi tümüyle bir kötümser olarak düşünmüyorum. bir kötümseri yağmurun yağması için bekleyen bir kişi olarak düşünüyorum. oysa ben kendimi tümüyle sırılsıklam olmuş hissediyorum.

ahad hüseyni esasında, bu heykeli yalnız insanları anlatmak için yaptım. bu heykel, yaşadığımız dünyanın gerçek görüntüsüdür ve herhangi bir siyasi yönü yoktur. eğer dikkat edilirse yaşlı adamın yüzünün sağ tarafında kötümser, sol tarafında ise iyimser bir ifade görülür.

francis bacon duygular ve iyimser düşünme eylemi, tantanalı ve süslü şeyler bizi kendine çeker ve bu da bizi gerçeklikten uzaklaştırır.

jean paul charles aymard sartre marksçılar varoluşçuluğu eylemsizlik ve öznelcilikle, katolikler ise kötümserlik ve bireycilikle suçluyorlardı. üstelik 'varoluşçuluk' sözcüğünü herkes başka bir anlamda kullanıyordu.

daniel martin klein iyimser, "bardağın yarısı dolu," der. kötümser, "bardağın yarısı boş," der. rasyonalist ise, "bardak gereğinden iki kat büyük," der.

halit özdemir arun / özdemir asaf karamsar: bugünü görmeyen. kötümser: bugünü anlamayan. çekimser: bugünü değerlendiremeyen. iyimser: bugünü bilmeyen.

ümit yaşar oğuzcan hani nerde o sevgililer, eski dostlar birbirinden güzel o aldanışlarımız ne oldu ansızın o iyimser gözlere neden yağmurlu ve yorgun bakışlarımız

ihsan oktay anar bu dünyada insanların korktuğu tek şey öğrenmekti. acıyı, susuzluğu ve üzüntüyü öğrenmek onların uykularını kaçırıyor, ....... , gümüşten, zevk ve sefadan, lezzet ve şehvetten bir alem kurup, keder ve ızdırap fikirlerinin kafalarına girmesine izin vermiyorlardı.

mevlânâ celâleddîn-i rûmî hiç keder elem etme, boş yere matem etme düşmanlarını tanı, uzak dur, sitem etme

william shakespeare sadece paylaşmakla azalır keder, yalnızca dostuna sarılabilen acı hafifler.

fecri ebcioğlu elem, acı ve keder, bir günde hepsi geçer. hayat dudaklarda mey, yaşamak ne güzel şey.

nicolas léonard sadi carnot özgür bir ülkede yaygara çok, ıstırap az; baskı altındaki bir ülkede ise yakınma az, keder çoktur.

nâzım hikmet ran ekmek hepimize yetmiyor, kitap da öyle ama keder... alabildiği kadar.

halil cibran sevinciniz peçesini kaldırmış kederinizdir. daima birlikte gelirler. biri yanı başınızdayken, diğeri yatağınızda uyuklamaktadır.

david herbert lawrence hiçbir şey benimdir deme, yalnızca yanımdadır de. çünkü ne altın, ne toprak, ne sevgili, ne eş, ne yaşam, ne ölüm, ne huzur, ne de keder her zaman seninle kalmaz.

ebû abdillâh muhammed bin idrîs bin abbâs eş-şâfiî dostlar ile yapılan sohbetten sevimli bir hareket yoktur. dostların ayrılığı kadar da gam ve keder veren şey yoktur.

mustafa kemâl milletler gam ve keder bilmemelidir.

ebû muhammed ismâîl bin ca‘fer es-sâdık bin muhammed el-bâkır el-hâşimî el-kureşî dünyaya ilgi göstermek gam ve üzüntü doğurur. dünyaya ilgisizlik kalp ve bedenin rahatlığına sebep olur.

ebü’l-hasen mûsâ el-kâzım bin ca‘fer es-sâdık bin muhammed el-bâkır çok gam, ihtiyarlık getirir.

ebû abdillâh el-hüseyn bin alî bin ebî tâlib inananın yüzünde güleçlik vardır, kalbindeyse hüzün. gönlü her şeyden geniştir, nefsi her şeyden alçak. yücelikten nefret eder, şöhrete düşmandır, gamı gussası uzundur, düşünmesi derin. susması fazladır; vakti yoktur. çok .......

îsa / nûh / necâtî ölürüm derd ü gamını vermezim nâ-ehle ben şimdi mi oldu beğim yoldaş yoldaş üstüne

mehmed emin / bayburtlu zihni zihni dehr elinden her dem gam ağlar vardım ki bağ, ağlar bağban ağlar sümbüller perişan güller kan ağlar şeyda bülbül terk edeli bu bağı

? / anonim / atasözü demir nemden, insan gamdan çürür. duvarı nem, insanı gam yıkar. allah var. gam yok.

nûmân bin ahmed / hacı bayrâm-ı velî dünyâ gamından, nefsin sıkıştırmasından hafifleyip kurtulmak istiyorsanız, kabristanları sık sık ziyâret ediniz.

pınar doğu kiminin kendiyle kavuşmaz nehri sırtımda zamânın kesikleri kırmızı sızdırıyor gül acılarımız hep yerli her birimiz acılarımızın zencîsi ağarmasın tenimiz ağarmasın tenimizin mînêsi

mehmet nusret nesin / el-azîz nesin / aziz nesin ben anlarım bu acı bizim ora işi hançer acısı bir ülkedeniz ne de olsa aynı dili konuşsak da anlamayız birbirimizi hançerin nakışı tanıdım acısından sivas işi

dilek kartal acı, hiçbir resmî ağızda böyle gerçek olmamıştı

önal duymaz hayat öyle acılıdır ki kaybedersin yaşama şansını gördükçe insanların o toz konmaz, kahpe yaşamlarını artık öleyim dersin öleyim de dökülsün yaprakları baharın

menekşe gülay sensizlik vurdu yine gözlerime, ölümden acı sevgin hep içimde düşmandım yok sayılan günlere karlarda bedenim esir gecelere.

nâzan bekiroğlu niye ki bunca acı?

kristin neff tüm insanlar acı çeker.

kristin neff - çev : lebriz canpoyraz germen insan olmak kusurları olmaktır. hiçbirimiz, dünyadaki hiçkimse kusursuz değildir ve hayatları da kusursuz değildir.

kristin neff - çev : lebriz canpoyraz germen çoğu zaman kendi acımızın farkında olmayız, özellikle de bu acı bizim kendi kendimizi acımasızca eleştirmemizden doğuyorsa.

ebü’l-mugīs el-hüseyn bin mansûr el-beyzâvî / hallâc-ı mansûr cehennem acı çektiğimiz yer değildir; acı çektiğimizi kimsenin duymadığı yerdir.

john p. verdon hayatlarımızdaki en büyük acı, kabul etmediğimiz hatalarımızdan gelendir - bizim asıl kimliğimizle uyuşmayan hatalardır.

şemsüddîn muhammed bin alî bin melikdâd tebrîzî / şems-i tebrîzî diyorlar ki dost acı söyler? acıyı söyleyene dost denilmez ki! seni sevmeyen acı söyler dostun, sana söyleyeceği acı dahi olsa, senin canını acıtmayacak şekilde tatlı dille söyler.

robert nesta marley / bob marley sadece çocukken güler insan, diğerleri palavra. çünkü insan büyüdükçe komikliklere değil, acılara gülmeyi öğrenir aslında.

cesare pavese eğer acı çekiyorsak, suç her zaman bizdedir.

fyodor mihayloviç dostoyevski ıstırap ve acı çekme, geniş bir akla ve derin duygulara sahip olan insanlar için bir mecburiyettir.

haruki murakami acı kaçınılmazdır, vicdan ağrısı ise bir seçimdir.

marcus annius catilius severus / marcus annius verus / marcus aurelius antoninus augustus / marcus aurelius ruhunun yapmak istediği şeyleri yapmadığın için acı çektin.

lev nikolayeviç tolstoy bir insan acı duyarsa canlıdır. başkasının acısını duyarsa insandır.

christy brown bütün bu acı çeken insanların her birini gördükçe kafamda yeni bir ışık yandı. dehşete kapıldım; dünyada bu kadar acı çeken insan olduğunu tahmin etmiyordum.

? / anonim / atasözü acı, acıyı bastırır. acı patlıcanı kırağı çalmaz. acı söz insanı dininden çıkarır acıklı başta akıl olmaz.

hasan cemal bu topraklar acılıdır zaten!

konfüçyüs elmas nasıl yontulmadan kusursuz olamazsa, insan da acı çekmeden olgunlaşamaz.

titus lucretius carus zevkin kaynaklarında öyle bir acılık var ki, çiçekler arasında bile olsa boğazımızı yakar.

aeschylus / eshilos acının ödülü tecrübedir.

ebû muhammed sa‘dî müşerrifüddîn muslih bin abdillâh bin müşerrif şîrâzî / sa‘dî-i şîrâzî ya kırmızı gülden ayrı yaşamalı ya da dikenin acılarını hoş görmeli.

sophocles / sophokles / sofokles acıların en acısı kendi kendimize çektirdiğimizdir.

victor marie hugo öğrendikten, sevdikten sonra daha çok acı çekeceksiniz.

karl barth insanlar acı çekerler ama bunu değil başkalarına, kendilerine bile itiraf etmemek için canla başla direnirler. hiç acı çekmiyormuş gibi - ki bu onların saklanma noktasıdır.

françois marie arouet / voltaire gözyaşları acının sessiz sözleridir.

semih gümüş acının yarattığı resul-adam

bülent yılmaz acı ile yazmak; acıyı yazmak!

şule zaimoğlu gravürde acı ve ölüm teması

lütfi özden çağdaş sanatta gösteriye dönüşen acı

figen inci , handan boztepe travma sonrası büyüme: öldürmeyen acı güçlendirir mi?

f dilek iyigün sinemadan televizyona uyarlamalar; acı hayat örneği

vesile çakır televizyon dizilerinde ürün yerleştirme ve sponsorluğun sonuçları

selçuk kırtepe dizi karakterlerinden etkilenme hakkında izleyici değerlendirmeleri

muhammet faruk bayram türkiye’de “sahte ihtiyacın” kaynağı olarak dizi filmler

ilkha islami isimlerin filmlerde kötü karakterlere verilmesi maneviyata saldırıdır

aynur köse değişimin gölgesindeki gelenek: popüler diziler ve farklılaşan ad verme kültürü

bilsen başaran mülteci bir yüreği buyruksuzluğuna sundum dil bilmezliğine... bu ülke benim değil uçurumlar sustukça kartalların intiharına.

bilsen başaran ölüm, bir göz kapamak kadar kolay sevmekse, ölümün en renkli, görkemli tonu yaşamın bir ucunda onu yakalamak… en zor en zor olanı da bu.

bilsen başaran orucun kanla bozulduğu, imsakın kanla çözüldüğü bir güz uzakta bir dağ başında, bir manga asker arasında... ya da sarp bir koyakta bir dağ ucunda bir mağarada... ne var ellerinde.../ vatana ya da vatansızlığa sığınmaktan başka.

bilsen başaran ben harfleri dökük bir sözcüğüm anlamım karışık bu yüzden hangi dile koysan beni şeklini bulamayan ses manası dil yangını bir darağacının darda kalmış halatı

bilsen başaran bazen kendi etini kanırtan bir pençeyim bir kavruk beyit dizesi bazen / bil ki hep mevlâna’da şems hallac’da deriyim ben.

bilsen başaran kaçıncı zevcesiydin muhammed’in bedevi çadırında çöl kumuna eklenmiş bir’din / sayısı(z) hükmünce ayet tanrıya şikayet, hira çukuruna dökülen ahkâm-ı hadistin kullarının hikmetinden sual olunmaz rabbin ağzından yanık kul, yanık nida: sabret!

bilsen başaran ölmüşsün ölüymüşsün öldürülmüşsün ölümlüymüşsün arşın kürşün artığı sırra kadem bir naaş’tan artmış kendini yaratan bir akla dökülmüşsün susunca altın, gırtlakta boğulan sözce gümüşmüşsün

bilsen başaran adem musa isa muhammed ve bin bir nebice mutlak kadın aklınca arş ve erkek emrince dun olarak kara kaplı kitaplara, kara kapılı tanrılara, kara yüzlü zamanlara gömülmüşsün… bilinmezin övdüğü kadın olarak!

bilsen başaran oğul, kanın yaratıp kanın yok ettiğini ağıtlar içine yığan çırpınış büyük sızı, derin donuş ve ruhu yarıp geçen yankı yaşamı sınadığında… ölüm : insanı kuşatan kutsal yıkım umarsızlığın tek tanrısı, sana yol açtığında düşün! tanımı hangi gizdedir insan olmanın!

bilsen başaran sen orda duvarları deliren bir ülkede bacasız penceresiz ölü ses / ölü-deli görünmeler içinde vay, vicdanını paçavra yasalarla örtenlerin haline!

bilsen başaran bir kişiyim, hesapsızım, fiilsizim, çürüğüm evleri sıkarım kravatlı hırsız fışkırır camlarından kara kostümler avroyla, dolarla yıkanır yalanla durulanır, arınır balçık kokusundan.

bilsen başaran damları sıkarım yoksul fışkırır bacalarından eti mezat kadınlar, benzi çürük yavrular işkence odalarından barut gözlü katran sesli korkular.

bilsen başaran sokakları sıkarım kubbe, cami fışkırır şakrak ezanlar doyurur nasırlı açlıkları minareler zangoçlu, çanlar imamlı nebi’li riya hoş kubbeye dayanır silme altın varaklı.

bilsen başaran ümüğümü sıkan el, ipek kravatlı, seçilmiş padişahımdan sıkarım seccadesini, bin beş vakit tanrısı fışkırır ağzından.

bilsen başaran onun tanrısı, tanrıların efendisidir. kulunu sever. her yolun olurunu ibadet kılıfında öğretir ayet, sure arasında akçeli sözler belletir o her şeyde ehli akıl, benim aklım dûn’dur sorar dururum bir cenin tortusuna araftayım, kabukluyum, çirkinim ben kimim?!!!

bilsen başaran morfinli diştim acıya susmuş bitiktim. hiçe sayıp gözlerimi ayak ucumda sevişirken dağ bülbülleri dizlerimin çözülen sabrıydı uzayan yollar.

ayberk yurtsever küçük zaaflar ve büyük yalanlar

ramazan biçer matüridi’ye göre hidayete engel olan beşerî zaaflar ve tezahürleri

sungur savran arap devriminin vaadleri ve zaafları

salih inci eski ahit’te peygamberlere atfedilen ahlaki zaaflar ve günahlar

albert camus güzelliğe karşı hepimizin bir zaafı var.

el-melek mînê tuğay / el-melek mi'ne tugay / melek mine tugay etrafımızı saran nefret ve öfke söylemleri içinde toplumsal vicdanın hiç gelişmemiş olması yoruyor.

el-melek mînê tuğay / el-melek mi'ne tugay / melek mine tugay rahminde hem kadını hem erkeği taşıyan bir canlının, kalbinin yoluyla içindeki özgürlüğü, ruhunun tazeliğini keşfetmesiyle başlar kadın olması bence.

el-melek mînê tuğay / el-melek mi'ne tugay / melek mine tugay büyük zaaflarım yok.

m. uğur derman “yazmak, çizmek; kazmak; alâmet koymak” anlamlarındaki arapça ḫaṭṭ masdarından türeyen ve “yazı, çizgi; çığır, yol” gibi mânalara gelen hat kelimesi .......

m. uğur derman kaynaklarda genellikle “cismanî aletlerle meydana getirilen ruhanî bir hendesedir” şeklinde tarif edilen hat sanatı, bu tarife uygun bir estetik anlayış çerçevesinde yüzyıllar boyunca gelişerek süregelmiştir.

ali alparslan sözlükte “iki kısım veya iki parçadan oluşan, ikili, iki katlı” anlamındaki müsennâ kelimesi terim olarak “düz istifli veya girift, çift ve karşılıklı şekilde yazılmış yazı, aynalı yazı” demektir.

vikipedi yazı; belirli bir yapısal düzeyde, dile dair görsel işaretlerin kullanıldığı bir tür iletişim aracı. bu tanım prensipte yazının düşüncelerin değil, "dilin" bir temsili olduğu olgusuna dikkat çeker.

vikipedi harf, yazı yazmak için kullanılan işarettir. harfler, seslerin yazı sistemlerindeki karşılığıdır. harflerin hepsi birleşerek alfabeyi oluştururlar. yazı harfler dışında rakam, noktalama işaretleri ya da başka semboller içerebilir ama harfler yazının en temel öğesidir.

vikipedi kelime, sözcük ya da söz; tek başına anlamlı, birbirine bağlı bir ya da daha fazla biçim birimden oluşan, ses değeri taşıyan dil birimi. kelime sözü arapça كَلَامٌ kelâm (söz) sözcüğünden gelir. öztürkçe sözcük/söz kelimesi de yaygın olarak aynı anlamda kullanılır.

vikipedi metin, arapça'ya mensup bir kelime olup, "mtn" köklerinden türemiş, 'yazı parçası, yazıyı oluşturan unsurların her bir bölümü' olarak tanımlanmıştır.

vikipedi telaffuz, söyleyiş ya da boğumlanma; bir dildeki sözcüklerin söyleniş biçimi. telaffuz, arapça kökenli bir sözcüktür.

vikipedi nesih, neshi veya neshî, ......., yumuşak, köşeleri yuvarlaklaşmış, işlek bir yazı türü ve arap harflerinin, basımda ve yazma kitaplarda en çok kullanılan çeşidi olarak tanımlanır. nasaḫ terim kökü "kaldırma, hükümsüz kılma" ve "kopya" anlamına gelen nesih yazı türü,

vikipedi yazar tıkanıklığı bir yazarın ortaya yeni bir ürün koyma becerisini yitirmesi durumudur. farklı yoğunluklarda ortaya çıkan bu tıkanıklık halihazırda yapılan işi tamamlayamama gibi geçici bir durum olabildiği gibi, bir yazarın meslek yaşamını sona erdirmesine de .......

aysun sungurhan nâbî ve sâbit divanı’nda kalem

turan temur , cihan caner aksoy , hasan tabak kalemi kavrama noktası, oturuş şekli ve kâğıt pozisyonu değişkenleri açısından ilköğretim birinci sınıf öğrencilerinin yazma hızları ve hatalarının değerlendirilmesi

tuğba cevriye özkaral hitit dünyasında katipler ve eğitime katkıları

ahmet haşim köse , serdal bahçe “yoksulluk” yazınının yoksulluğu: toplumsal sınıflarla düşünmek

nurdin useev talasta yeni bulunan eski türk yazıtı

pelin buzluk çok erken yaşlarda yazmaya başladığım için ilkin anneme okutuyordum, hâlâ da öyledir. okuma ve yazma deneyimine güvendiğim arkadaşlarıma da okuturum.

pelin buzluk yayımlanması dileğiyle bir öykümü ilk olarak 18 yaşındayken üniversitenin edebiyat topluluğundaki arkadaşlara okutmuştum. sonrasında bu öykü toplulukça çıkardığımız dergide yayımlanmıştı.

pelin buzluk genelde geceleyin yazarım. sessizliği, yazdığım yerde hareket olmamasını tercih ederim, belki geceleri yazmamın bir sebebi de budur. evde yalnız kalmam pek olası değil çünkü.

pelin buzluk deftere yazarım. yanımda taşıdığım sahneler, imgeler not ettiğim bir not defterim, evde duran öykü yazdığım üç orta boy defterim vardır.

pelin buzluk defterlere ad veririm. bir öykünün bir sonraki denemesini başka bir deftere yazmaya başlamadan önce, son denemeyi tarihi ve defter adıyla yenisinin başına kaydederim. böylece bir öykünün nasıl geliştiğini sonradan izleme olanağı doğar.

pelin buzluk bir öyküyü yeniden yazarken bir önceki deneme de gerekirse bakmak için yanımda durur ama mümkün olduğunca az kopyalayarak yeniden yazmaya çalışırım.

pelin buzluk defterin sağ tarafına yazarım, sol tarafı öyküyü çalışmak için kullanırım. bir öyküyü beş altı kez yazdığım olmuştur. son olarak bilgisayarda temize çekerim. sonra iki hafta kadar hiç bakmam.

pelin buzluk iki hafta sonra ince işçilik için açıp yeniden çalışırım. çoğunlukla bu aşamadan sonra arkadaşların görüşlerini alırım.

cemalettin sevim , elif gönül tarihsel süreç içerisinde oyuncağın gelişimi ve seramik oyuncaklar

avşar gürpınar küreselleşen kentte oyuncak: istanbul’da bölgesel bir oyuncakçı kümelenmesi üzerine

metin ersoy oyun(cak)lardaki “savaş” tohumları

yuval noah harari hokus pokus ve inanç endüstrisi

emsali karaduman tüketilen din: islâm

cem dilçin su kasidesi'nin bir beytindeki "yaygın yanlış" üzerine

mine mengi sözlükte “kolay” anlamına gelen sehl ile “gerçekleşmesi mümkün olmayan” mânasındaki mümteni‘ kelimelerinden meydana gelen terkibin sözlük anlamı “elde edilmesi hemen hemen imkânsız kolaylık” demektir.

mine mengi bir edebî terim olarak kolayca söylenmiş gibi görünen, ancak benzerinin söylenmesi çok güç olan özlü söz ve ifadeyi belirtir. sehl-i mümteninin en belirgin özelliği doğallık, kısa anlatım ve anlaşılır olmaktır.

mine mengi benzerinin yapılmasındaki zorluk da doğallığı ve vecizliğiyle ilgilidir. sehl-i mümteniyi “kısa, sade, tabii bir ifadeyle yoğun ve özlü anlatım” şeklinde de tanımlamak mümkündür.

mine mengi sehl-i mümteni şiirde ustalık gerektiren önemli bir husus kabul edilir. kısa ve özlü anlatım şiirin esas unsurlarından sayıldığı için sehl-i mümteni daha ziyade şiirle bağlantılı düşünülmüş ve kaynaklarda daha çok manzum örnekler verilmiştir.

mustafa özçelik yunus’un bir dörtlüğünü anlama denemesi

muammer doğan yunus emre divanı’ndaki söz varlığının aksaray ili ağızlarındaki izleri

ilhan kutluer arapça ins kelimesinden türetilmiştir. “beşer, insan topluluğu” anlamına gelen ins, daha ziyade insan türünü ifade etmekte olup bu türün erkek veya dişi her ferdine insî / enesî yahut insân denmektedir.

ilhan kutluer kelimenin aslının “unutmak” mânasındaki nesyden insiyân olduğu da ileri sürülmüştür. böyle düşünenler ibn abbas’a nisbet edilen, “insan ahdini unutması sebebiyle bu ismi almıştır” şeklindeki rivayete dayanırlar.

mustafa çağrıcı âfet sözlükte “belâ, musibet, hastalık, kusur, genellikle isabet ettiği şeyi faydalı olmaktan çıkaran durum” gibi mânalara gelir.

ahmet özel âfet fıkıh âlimleri âfet terimiyle genellikle insan müdahalesi bulunmadan meydana gelen musibet ve zararları kastederler.

ahmet özel meyve, sebze gibi ziraî ürün ve mallara zarar veren bu âfetler için câiha tâbirini, bunların tesiri hakkında da genellikle helâk ve telef kelimelerini kullanırlar.

ahmet özel fıkıh usulü âlimlerinin ise âfet kelimesini “insanın irade ve ihtiyarını bozan veya ortadan kaldıran ehliyet ârızaları” mânasına kullandıkları görülür.

ahmet özel bu mânada âfet, insanın bizzat kendi elinde olmayarak meydana gelen baygınlık, bunama, delirme gibi âfetlerle insanın kendi iradesinin söz konusu olduğu sefeh (akılsızlık), sarhoşluk ve cehalet gibi âfetler olmak üzere ikiye ayrılır.

mehmet âkif aydın ârız ve ârızanın çoğulu olan avârız, sözlükte “sonradan olan, sonradan ortaya çıkan şey” demektir. fıkıh usulü açısından avârız, ehliyet*i ortadan kaldıran veya daraltan sebepleri ifade eder.

mehmet âkif aydın ehliyet ârızaları esas itibariyle akıl hastalığı (cünûn), bunama (ateh), uyku, baygınlık, ölümle sonuçlanan hastalık (maraz-ı mevt), sarhoşluk, sefeh, borçluluk, iflâs ve kölelikten ibarettir.

mehmet âkif aydın fıkıh usulü kitaplarında bunlara yolculuk, çocukluk, hayız ve nifas hali, cehalet, unutma, hata, zor altında bırakılma (ikrah) ve şaka (hezl) eklenirse de bunlar gerçekte ehliyet ârızaları değildir.

mehmet âkif aydın çocukluk sadece bazı kimselerde bulunan veya kişiye sonradan ârız olan bir hal değil, herkesin geçirdiği tabii bir durumdur.

mehmet âkif aydın ehliyeti daraltıcı veya ortadan kaldırıcı bir tesiri söz konusu ise de bir ehliyet ârızası değildir; tabii bir ehliyetsizlik veya eksik ehliyet halidir.

mehmet âkif aydın unutma, hayız ve nifas, yolculuk, cehalet, hata, ikrah ve hezle gelince, bunlar da esasen bir ehliyet ârızası değildir.

mehmet âkif aydın ehliyet ârızaları semavî ve müktesep olmak üzere iki kısma ayrılır.

mehmet âkif aydın semavî olanlar meydana gelişlerinde kişilerin rolü bulunmayan ârızalardır: akıl hastalığı, bunama, unutma, uyku, bayılma, kölelik ve ölümle sonuçlanan hastalık gibi.

mehmet âkif aydın müktesep ârızaların meydana gelişlerinde ise kişilerin belirli bir rolü vardır: sarhoşluk, sefeh, borçluluk ve iflâs gibi.

h. yunus apaydın gaflet kelimesi sözlükte, “bir şeyi yeterli ölçüde dikkat ve özen göstermediği için unutmak, dalgınlıkla veya unutmadığı halde terk ve ihmal etmek, aldanmak, farketmemek, boş bulunmak” gibi anlamlara gelir.

h. yunus apaydın islâm hukuku terimi olarak gaflet, bir kimsenin hukukî işlemlerde kolayca aldatılabilecek derecede saf, dikkatsiz ve tecrübesiz oluşunu ifade eder.

h. yunus apaydın bu durumda olan kimseye “mugaffel” veya “zû gaflet” denilmekte olup literatürde tecrübe azlığı, dalgınlık, saflık, hatta aşırı iyimserlik ve karşısındakine güvenme sebebiyle kâr-zarar hesabını iyi yapamayan, sık sık gabn*e mâruz kalan kişi anlamında kullanılır.

h. yunus apaydın usulcülerin kullanımında ise gafil “hitabı anlamayan kişi” mânasında genel bir ifadedir. usulcüler bu anlamda gafili çocuk, uyuyan, unutan ve sarhoşla örneklendirmiş ve mükellef sayılıp sayılmayacağını tartışmıştır.

süleyman uludağ sözlükte “terketmek, önemsememek” anlamında masdar ve “dalgınlık, dikkatsizlik, yanılma, ihmal” mânasında isim olan gaflet kelimesi,

süleyman uludağ “bir şeyin gerekliliği ortada iken bunun idrak edilememesi” “nefsin kendi arzusuna uyması, zamanın boş geçirilmesi” “yeterince uyanık ve dikkatli davranılmadığı için insana arız olan yanılgı hali” şeklinde tarif edilmiştir.

süleyman uludağ gaflet “unutma ve yanılma” mânasını da taşımakla birlikte aslında bu iki kavramdan farklıdır. bir şeyi bile bile terketmek gaflet, bilmeden terketmek unutmaktır.

ibrahim kâfi dönmez sözlükte “unutmak, ertelemek, bilerek veya bilmeden terketmek” anlamlarına gelen nisyân, kelimesi terim olarak sahip olunan bilginin ihtiyaç ânında akla gelmemesini ifade eder ve bu duruma bazı fıkhî sonuçlar bağlanır.

ibrahim kâfi dönmez ....... unutma hâfızada bulunan bilgilere erişilememesini ifade eder ve bunun sebepleri, daha önce öğrenilmiş bilginin artık kayıtlı olmaması yahut kayıtlı olup da o an için çağrışım ilişkilerinin kurulamaması veya zayıf olması şeklinde iki noktada toplanır.

ibrahim kâfi dönmez daha önce veya daha sonra öğrenilen malzemelerin araya girmesi unutmayı hızlandırabilen âmiller arasında sayılır ve araya giren malzeme miktarının artıp hatırlanacak malzemeye benzerlik taşımasının unutma miktarını arttırdığı belirtilir.

ibrahim kâfi dönmez çağdaş biliş psikolojisinde unutma hem duyu belleğinde sinirsel bir bozulmayla hem kısa süreli bellekte kapasite sınırlaması, hem de uzun süreli bellekte erişimin engellenmesiyle açıklanır.

ibrahim kâfi dönmez bazı teoriler ise bellek izlerinin kendiliğinden silikleştiğini yahut rakip bilgilerin ürettiği bellek izleri tarafından silindiğini savunur.

ibrahim kâfi dönmez ruhî fonksiyonların en önemlisi, zihin ve fikir binasının anahtarı sayılan hâfıza olmaksızın tahayyül, hüküm, lisan ve şuurdan söz edilemez.

ibrahim kâfi dönmez fakat hâfızanın işleyişinde unutmanın doğal bir süreç olduğu dikkate alındığında hatırlama yetisi yanında unutmanın da beşerî bir görünüm ve insan için kaçınılmaz bir olgu olduğu anlaşılır.

ibrahim kâfi dönmez acıların ve uğranılan kötülüklerin etkisinden kurtulmayı ve gereksiz bilgilerin ayıklanmasını sağlama açısından allah’ın bir rahmeti sayılan nisyan, fıkıhta dinî ve hukukî sorumluluklar bağlamında mazeret kabul edilip edilmemesi yönüyle incelenmiştir.

ibrahim kâfi dönmez öte yandan fıkıh ve usul kitaplarında nisyanın etkisiyle ilgili olarak verilen örneklerden bir kısmının hata veya cehalet kapsamında değerlendirilmesi gereken meseleler olduğu veya farklı kavramlarla açıklanabilecek tedahüller içerdiği görülür.

ibrahim kâfi dönmez kişinin suçu unutarak işlediğini ispat etmesi hayli zor bir durum olduğundan ceza hukuku alanında nisyanın etkisinin son derece sınırlı kalması kaçınılmazdır.

ibrahim kâfi dönmez nisyan iki kısma ayrılır: a) beşer olmanın tabii sonucu sayılabilecek unutma b) kişinin kendi kusuru sonucu içine düştüğü unutma

ibrahim kâfi dönmez karâfî de cehl ile nisyan arasındaki farka değinirken kişinin öğrenme çabası ortaya koyarak bilgisizliğe çare bulabileceğini, unutmanın ise insanı çaresiz bırakacak şekilde baskı altına alan bir durum olduğunu belirtir.

pınar doğu her uçurumun bir intihârı vardır bunu biliyorsak en çok lâleden değil mi ki akşam taslağıdır hüznün bir sözcük kaç defa yazılabilir öyleyse yeniyi sürgün sanan kalbim eskiyi unut ve eskiden demeyi her ayağın bir uçurumu vardır sürgünlüğünü tâzele bir de lâleyi

nurdane diken gafil! sen de uyan, uyan! böyle tatlı bir rüyadan gideceksin, bu dünyadan uyan tatlı bir rüyadan..

fahri celâl göktulga gaflet

hakan ak aklı olan kredi kartı kullanmasın.... ben bankacıyım ve kredi kartından çektiğim kadar hiçbişeyden çekmedim...en bilinçli tüketici bile bi an gaflete kapılıp ipin ucunu kaçırabilir.

âişe nazlı ılıcak / ayşe nazlı ılıcak her halükârda, 100 gün önce dışişleri’nin ve mit’in gafleti yüzünden rehin alınan vatandaşlarımız için bu kurumları nasıl sorumlu görmüş ve suçlamışsak bugün de onları başarılarından dolayı tebrik etmek durumundayız.

âişe nazlı ılıcak / ayşe nazlı ılıcak çünkü bunlar sinsi bir örgüt. güler yüz, güzel okullar, fakir fukaraya yardım eden dini yapı beni cezbetti. benim bu sinsi ilerlemeleri bilmeme imkan yok. ve aldandığımı bugün itiraf ediyorum.

mark toner eğer esad, suriye'deki savaş için askeri bir çözüm olduğunu düşünüyorsa kandırılmıştır.

emine sancak kendi halkına, kendi annelerine, kendi babalarına, sizlere, bizlere kesinlikle kurşun sıkmamıştır. bizim evlatlarımız kandırılmıştır. sizlerden istirhamımız şudur ki, bu 567 fidanı suçsuz ve masum olan bu vatan evlatlarının hak etmediği duruma lütfen son verin.

zeynel balkız 4 yıllık çözüm süreci içerisinde maalesef hükümet pkk terör örgütü tarafından kandırılmıştır.

pâyitaht: abdülhamîd - ıı. abdülhamîd ( mehmet bülent inal ) herkes kanar. herkes kandırılır. kandırılanlar, misâl olur kurt olur insanın aklına girer. sizler aklınıza mukayyet olunuz.

halkın kurtuluş partisi bu cinayete/katliama kaza diyen; ya gafildir ya hain!

haydar baş elindeki toprakların yabancılara satıldığını biliyor musun? bilmiyorsun. hepimiz bu işlerden gafiliz.

osman yağmur zannetmeyin ki suriye’deki firavundan allah gafildir.

abdülhamîd bin abdülmecîd / ıı. abdülhamid beni evhamlı sanıyorlardı hayır! ben sadece gafil değildim, o kadar.

sadettin turhan kahraman olmak için cephe gerekmez. askerdir her insan, gafildir bilmez.

bülent aslanhan yüksel baysal zaman yazarı şair hilmi yavuz'dan alıntı yaparak beni "gafil" ilan etmiş. bende mutlu tönbekici'nin vatan gazetesi'nde yazdığı yazıyı paylaşarak, gafilliğimizi onaylayayım, olsun bitsin.

ahmed muhtar / ahmed muhtar paşa gâfil ne bilir neş’ve-i pür-şevk-i vegâyı meydân-ı celâdetteki envar-ı sefâyı

dücane cündioğlu insan özü gereği cahil ve gafildir

gelisimveinsan gaflet içinde yaşamak

abdurrahman sevgili kilis’te bir süre görev yaptım. oranın güzel dualarından birisi şöyledir: “ey rabbim! bizi gafillerden eyleme.”

ebu abdullah sadık bin abdullah - çev : abdullah yıldırım amansız hastalık; gaflet

kur'an / allah / tanrı - çev : bayraktar bayraklı insanların çoğu âyetlerimizden gâfildir.

şeyh nazım adil el-hakkani intihar bombacıları ve gafil müslümanlar

yaşar el-nûri öztürk / yaşar nûri öztürk / yaşar nuri öztürk bugünkü dünyayı şeytan yönetiyor. sebep, elbette ki insanın tembellikleri, şehvetleri, suçları, gafletleri, dalaletleri, hıyanetleri, nankörlükleridir.

? / anonim / atasözü hafıza-i beşer nisyan ile malüldür.

el-huseyn el-cemîl / el-hüseyin el-cemîl meriç / hüseyin cemil meriç tabiata hükmeden insan, insanlığını bir parça unuttu.

oktay güler unutmamı istiyorsunuz hepiniz. radyoda çalan şarkıyı, televizyonda dönen reklamı susturmamı ve pek tâbi ki onu hatırlatan her şeyi unutmamı.

el-zafer algöz / zafer algöz zaten aktör dediğin nedir? oynarken varız, yok olunca da sesimiz şu boş kubbede hoş bir seda olarak kalır, bir zaman sonra da unutulur gider.

didem madak insan unutandır ve insan unutulmaya mahkûm olandır.

şekip ayhan özışık gün gelir de beni unutursun demiştin kalbimdeki bu derdi uyutursun demiştin ne ben seni unutabildim ne bu gönlümü avutabildim ne bu derdimi uyutabildim unutamam seni, unutamam seni unutamam seni unutamam

ibrahim erkal unutma unutulanlar unutanları asla unutmazlar.

eric arthur blair / george orwell unutma ki dostum, ben komünistim.

pınar doğu biliriz, en iyi bildiklerimiz unuttuklarımızdır

coşkun sabah beni unutma sensiz bırakma gel söz verelim yıllara yıllara beni unutma sensiz bırakma gel ant içelim yıllara yıllara

uğur mumcu bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım, unutma bizi. bir gün sesimiz, hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım, unutma bizi.

ali çınar ucuz can pazarıydı kan doldu gözlerime isimsiz korkuları katmadım yüreğime bembeyaz doğruları yaşadım ölümüne + uğur'lar olsun uğur'lar olsun hüzünlü bulutlar yoldaşın olsun bir keskin kalem bir kırık gözlük yürekli yiğitlere hatıran olsun

muhammet sacit kurt unutmak dışındaki anlamı unutulan terk etmek anlamı terk edilen kavram: nisyān

izgi öngünşen unutmak

nagehan uçan eke klâsik türk şiirinde âşığın en zor imtihanı “unutmak”: fuzûlî’nin “unut” redifli gazeli

leyla neyzi istanbul'da hatırlamak ve unutmak birey, bellek ve aidiyet

burak kağan hatırlama ve unutma

hacer harlak hatırlama ve unutma

douwe draaisma unutmanın kitabı

kürşat başar bazen unutmak istersin

saime tuğrul avm’li hatırlama ve unutma…

faruk karaarslan modern dünyada toplumsal hafıza ve dönüşümü

duygu kızıldağ , veysel ağca , özlem yaşar uğurlu örgütlerde hafıza kaybı ve etkileri: tekstil sektöründen bir yansıma

raşel rakella asal halbwachs’un kollektif hafıza kavramı üzerinden animal triste’yi okumak

gülşah başlar “kullanıcı üretimi” kolektif hafıza: adalet yürüyüşü örneği

olgun kulaç satrançta hafıza

ahmet buran çağdaş türk yazı dillerinde ve türkiye türkçesi ağızlarında ikincil uzun ünlüler

sinan yılmaz türk toplumunda tuvalet kültürü: karabük örneği

ethem derman uzayda wc teknolojisi

güler yılmaz anadolu tuvalet kültürünün gelişimi ve hasankeyf lazımlıkları

zehra sözbir köylü , alpay er kamusal tuvaletlerde kullanıcı deneyimini anlamak: bir araştırma yöntemi olarak kültür sondaları

nida bayındır , ali özel ilkokul öğrencilerinin tuvaletleri hijyenik kullanma durumlarının belirlenmesi

new south wales health türkçe güve ilaçlarındaki ve koku giderici tuvalet kalıplarındaki naftalin

hafsanur yıldırım divan şairlerine göre burçlar

? / anonim üç atım var biri binek arkadaşlar kalkın gidek ali paşa'yı vurdular yavrusuna haber verek + allı gelin pullu gelin sana liralar vereyim bu güzellik sende varken beşibirlik dizdireyim

emel çoşkun türkiye'de göçmen kadınlar ve seks ticareti

? / anonim girsem yarin koynuna sabahtan öldürseler küçükten yar seveni cennete gönderseler

kemal ördek türkiye’de “geçici koruma” altında suriyeliler ve seks işçiliği

? / anonim elinin kınasın al eylemişler gözünün sürmesin bol eylemişler seni bir yiğide mal eylemişler

hilal barın türkiye’deki suriyeli kadınların toplumsal bağlamda yaşadıkları sorunlar ve çözüm önerileri

abdurrahman ceberut ben giderim erek yolu liverim belimde dolu ben burada durmaz idim beni tutan zaptiye kolu + atım kaçtı ben vuruldum düştüm boynuna sarıldım kınamayın arkadaşlar ben bir yosmaya vuruldum

ilayda rojda keskin ötekilik bağlamında suriyeli kadınlar: yerel ve ulusal basında suriyeli kadın temsillerinin incelenmesi

? / anonim su kenarı pıtırak at minderi oturak sen al meni men seni el dilinden gurtulak + su kenarı burmalı gölgesinde durmalı iki yar sevenleri hançer ile vurmalı

aslı aktaş türkiye’de yaşayan suriyeli kadın mülteciler: kilis örneği

âdem şentürk / âşık efkâri yalnızlık nidem beni açmıyor dul kadınlar boykot etmiş göçmüyor mini eteklere sözüm geçmiyor nereden evlenem, nerden evlenem

âşık nûri ermeni dilberi tez gelir geçer gençlikte yanaşmaz adamdan kaçar bir gün olur felek çarkına sıçar kıllanır her yanı döner ormana

âşık nûri yahudi dilberi insan şeytanı yanaşmaz insana soğuktur kanı okşayıverirsen kaçar külhani ne yapsan ne etsen gelmez imana

âşık nûri kürd’ün dilberleri yüze gülücü sorarsan âdeta halden bilici eksik etmez yandan eğri kılıcı sarılınca çeker vurur kafana

âşık nûri türk’ün dilberi de gayetle inat şehir dili bilmez lisanı kubat kelamında eder türklüğün isbat hayvan gibi gözü diker samana

âşık nûri gürcü’nün dilberi yosma kıyafet padişaha lâyık sahip zarafet müjgânla emretsen eder itaat bitirir hizmeti o arifane

ali altun / âşık balı kocasından gizli gider gezmeye kafa dengi bulup ara düzmeye vesvese düşünüp sinir bozmaya sinsi sinsi gezer bazı tangolar

kul himmet okuyam fermanı bildirem deyü cihanı kendime güldürem deyü düşürem erimi öldürem deyü derin derin kuyu kazar avratlar

michael kiok hayvanları anlamak kadınları anlamaktan çok daha kolay.

haydar / pir sultân abdâl gurbet elde bir hal geldi başıma ağlama gözlerim mevlam kerimdir derman arar iken derde düş oldum ağlama gözlerim mevlam kerimdir + kağıda yazılmış ufak yazılar anadan ayrılmış körpe kuzular derdi olan yüreğinden sızılar ağlama gözlerim mevlam kerimdir

insan hakları ve mazlumlar için dayanışma derneği kamp dışında yaşayan suriyeli kadın sığınmacılar raporu

? / anonim gazel döktü güz oldu derdim birken yüz oldu ayağına kapandım gine dedi az oldu

barış sür siyasette yalan bu kadar etkili mi?

? / anonim gidiyorum işte gör hayalde gör düşte gör gıymatımı bilmeyon bir kötüye düş de gör

arif çımrın doğru yaşamak sanatı üzerine

? / anonim eski günler hayalimden gitmiyor dün dediğin bugünkünü tutmuyor yiğidim ya sana gücüm yetmiyor

ahmet kılınç klasik dönem osmanlı devletinde teşhir cezası

? / anonim ağrı dağından uçtum çayır çimene düştüm ne belalı başım var vefasız yare düştüm

coşkun üçok osmanlı kanunnamelerinde islâm ceza hukukuna aykırı hükümler

fethi perilioğlu dağda keklik avlarım tabancamı yağlarım ben bir öksüz oğluyam gençliğime yanarım amanım minnoş, minnoş yaktın beni minnoş

? / anonim ayağında yemeni niye almadın beni bu dünyada ölüm var ne seni kor ne beni

irfan ay hasan baba, hakkı baba için; o’nu anlamazsınız, onu sakın kırmayın, incitmeyin, o, öyle bir pezevenktir ki dua ettiğinde, duası, ricası rabbülalemin’in kapısında bekletilmez, direkt içeri alınır, bizimki bekletilir.

vikipedi beyin ölümü, tüm beyin fonksiyonlarının geri dönüşsüz kaybıdır. ilk olarak 1968 yılında harvard'da tanımlanmış ve beyin ölümü kriterleri harvard kriterleri olarak yerleşmiştir. bu nedenle beyin ölümü tanısı dünyanın her yerinde aynı standartlarda konur.

asena sucu , orkun tolunay , tamer çelik , bilgehan kahveci , can celiloğlu , ulaş özdemir , ümit çelik çocuk yoğun bakımda beyin ölümü tanısı konulan hastaların değerlendirilmesi

majesteleri wesley10 / lonefever10 bu 2 ruh hastasinin türk sporunda hiçbir hükmü yoktur tff_org
fatih terimin tazminati icin kiçini yirtanlar milyon eurolari beyin ölümü gerçeklesmis bir deliye veriyorlar konuşun biraz bakalim

alone / aloneabreeze yapılan olumsuzluklara karşı duyarlı olmayan kişlerin,beyin ölümü gerçekleşmiş bir hastadan farkı yoktur...

emine / uzunbayaras bazı aşkların beyin ölümü gerçekleşmişse kalpte tutmanın anlamı yoktur .

y. emre kocabasoglu / kocabasoglu evrim teorisi de "beyin ölümü" gibi bir türlü anlaşılamıyor. beyin ölümü kesin ölümdür, dönüşü de yoktur. çünkü, ayrıca başka bir ölüm yok.

aasim i. padela , ahsan arozullah , ebrahim moosa brain death in islamic ethico-legal deliberation: challenges for applied islamic bioethic

paul a. byrne , cicero g. coimbra , robert spaemann , mercedes arzú wilson "brain death" is not death !

karar organ nakli tartışmaları alevleniyor: beyin ölümü diye bir şey yoktur

bulentsevinc69 / bülent sevinç beyin ölümü diye bir ölüm yoktur ölüm kalp durunca gerçekleşir organları canlı canlı alırlar beyni öldüğü iddia edilen sayısız insan aylar sonra bilinci geri gelmiştir organ bağışı organ ticaretidir organını bağışlama

saganist_kozmos beyin ölümü ve bitkisel hayat farklı şeylerdir,bitkisel hayatta beyinde az da olsa kan dolaşımı varken beyin ölümünde hiç yoktur. yani beyin ölümü gerçek ölümdür geri dönüşü yoktur. organ bağışı beyin ölümü durumunda gerçekleştirilir.lutfen organ bağışında bulunun

ahmed mahmud ünlü / cübbeli ahmet hoca islamiyet’e göre beyin ölümü diye bir şey yoktur. hastanın kalbi durmadan ölmüş sayılmaz. dolayısıyla makinaya bağlı şekilde yaşayan bir hastanın fişini çekmek caiz değildir. fişi çekerek hastayı öldürmek cinayet sayılır.

medimagazin beyin ölümü ile bitkisel hayat arasındaki fark

perihan ergin özcan , çiğdem selek beyin ölümünü anlamak ve teşhis etmek

türk nöroloji derneği beyin ölümü tanı kılavuzu

pulat ak›n sabancı , aykut karasu , selhan karadereler , orhan barlas beyin ölümü tanısı

şahin aksoy

  1. yüzyılın en büyük yanılgılarından biri: beyin ölümü

selma tepehan , imdat elmas türkiye’de beyin ölümü tanısına güven sorunu ve organ bağışına yansımaları

ntv beyin ölümü ile koma karıştırılıyor (beyin ölümü nedir?)

bbc beyin ölümü gerçekleştiği gerekçesiyle fişi çekilmek üzere olan 13 yaşındaki hasta hayata döndü

türk tabipleri birliği beyin ölümü ve mucize doktor haberi üzerine...

donate life türkçe ölümü ve bağışı anlamak beyin ölümü ile kardiyak ölüm arasındaki farkı anlamak önemlidir.

işçi sağlığı ve güvenliği merkezi meslek hastalıkları ve işle ilgili hastalıklar tanı rehberi

makbule şenel kuaför ve güzellik salonlarında çalışanların ve hizmet alanların hijyen ve bulaşıcı hastalıklara ilişkin bilgi düzeyleri

fatih doğru eskişehir ili manav ağızlarının genel özellikleri

sevim cesur 17 ağustos depremiyle ilgili sorumluluk atıfları

nazım koçu , mustafa dereli betonarme karkas yapılarda malzeme, tasarım, uygulama hataları ve deprem etkilerinin araştırılması

gürsel öngören inşaat hukuku

ismail demira inşaat yıkıntı atıklarının beton üretiminde kullanımı ve beton özelliklerine etkisi

elektrik mühendisleri odası inşaat mühendisleri odası inşaat kesiminde oynanan oyunları açıklıyor

serkan yıldız , mustafa yılmaz türk inşaat sektöründe çalışanların güvenlik kültürü düzeyinin ve güvenlik performansı ile ilişkisinin incelenmesi

ebû alî el-hüseyn bin abdillâh bin alî bin sînâ bir şişe mürekkep bir külçe altından hayırlıdır.

halide nusret zorlutuna cenazeye çelenk göndermek yerine, çelenk parası ile yoksul çocuklara yardımda bulunmak, bu dünya için de öbür dünya için de daha yararlı, daha hayırlıdır.

ebü’l-fütûh şihâbüddîn yahyâ bin habeş bin emîrek es-sühreverdî el-maktûl yalnızlık, kötü arkadaştan hayırlıdır.

talha bora öğe yanlış kapının önündeysen kapalı olması açık olmasından hayırlıdır.

ebû muhammed sa‘dî müşerrifüddîn (şerefüddîn) muslih bin abdillâh bin müşerrif şîrâzî "ne söyleyeyim?" diye düşünmek, "niçin söyledim?" diye düşünmekten hayırlıdır.

halil cibran istendiği zaman vermek iyidir, ancak ihtiyaç içinde olanın durumunu fark edip o istemeden vermek daha hayırlıdır.

ebû abdillâh (ebû abdilkerîm veya ebû amr) bilâl bin rebâh / bilâl-i habeşî namaz uykudan hayırlıdır.

ziyâ hurşîd / ziya hurşit hürriyetsiz bir memlekette yaşamaktansa namusuyla ölmek daha hayırlıdır.

ebû abdillâh muhammed bln idrîs bin abbâs eş-şâfiî sefih ve cahil bir kimse konuşunca ona cevap verme. sükut, ona cevap vermekten daha hayırlıdır.

amin maalouf insan okumayı seviyorsa, iki göz iki eşten daha hayırlıdır.

hâce muhammed bin muhammed el-buhârî / muhammed uveysi'l buhârî istikâmet, bin kerâmetten hayırlıdır.

mehmet samih fethi / m. turhan tan doğacak güneş, batmak üzere olan güneşten daha hayırlıdır.

ebü’l-hasen alî bin ebî tâlib el-kureşî el-hâşimî ilim maldan hayırlıdır.

hikmet anıl öztekin şuursuz sevinçlerinden hayırlıdır, şuurlandıran hüznümüz.

mehmed es‘ad bin mustafa reşid / şeyh gâlib tarz-ı hevket kepenek-pûş-ı reh-i monlânın görünen bahyesidir hırka-i peşmîninden

fikri salman , zeynep atmaca erzurum’da geleneksel kadın giysilerinin özellikleri

mehmet celalettin / celal güzelses mardin kapısından indim aşağı belime doladım acem kuşağı imdada yetişin evsel uşağı vurmayın arkadaşlar ben yaralıyım elalem al giymiş ben karalıyım

necdet aysal tanzimat’tan cumhuriyet’e giyim ve kuşamda çağdaşlaşma hareketleri

hümeyra hancıoğlu sedat umran’ın şiirlerinde terzilikle ilgili imgeler

mahmut güngör giyim kültürü ve giysiye sahip olma arzuları: giyim mandalası

ali türer ölçüyü alırken ince eleyip sık dokur terzi kusuru gizlemeye çalışır ya da kabul edilir hale getirir olmayanı varmış gibi gösterir

kahraman arslan imaj ve giyim kültürü

sevda demir parlak giyim modasında gerçeküstücü yaklaşımlar

? / anonim altınlarım nal edeyim al hırkamı çul edeyim gölbaşını yol edeyim ben gelemem emim kızı + tel tel tellerine kurban olam dillerine vay

yavuz ercan osmanlı imparatorluğunda gayrimüslimlerin giyim, mesken ve davranış hukuku

ihsan turhan yaşam şerbetini kaç kişi içmiş terzi en sonunda hep kefen biçmiş kaç gelen olmuşta bak hepsi göçmüş dünyada yerini sanma kalıcı

nihat öztoprak divan şiirinde giyim kuşam üzerine bir deneme

ahmed bin hemdem kethüdâ / süheylî egnüme biçdi melâmet cübbesin hayyât-ı ‘ışk hâkden kaldur beni iy gam mübârek-bâda gel

ebru sönmez giyimde marka bağlılığı ve marka duyarlılığı: gençler üzerine bir araştırma

? / anonim sarıkamış yaylaları gız digimelli digimelli yayılır koyunları gız digimelli digimelli sarıkamış'ın köyleri meşelidir meşeli gittim düğünlerine evler halı döşeli

reşat ekrem koçu türk giyim kuşam ve süslenme sözlüğü

? / anonim yaram sızlar ağrır başım yastığa damlar gözyaşım tabutumu kaldırmayın altında yok bir kardaşım + ecel gelirse bu cana baş ağrısı bir mahana mezar taşıma yazsınlar bugün bana yarın sana

banu yılmaz akyürek , maşallah güneş ultrasonik dikişin uygulamalı olarak incelenmesi ve kadın dış giyim tasarımlarında kullanılması

bülent güldal şafağın renginden biç kumaşı ipliğini sulardan eğir bulut kullan teyeline rüzgâr geçsin içinden astar filan istemem tela tenimi incitir

uludağ tekstil ihracatçıları birliği tekstilde çevre

? / anonim ben giderim mestana yarim için fistana yare fistan yakışır ah bir giyse üstüne

greenpeace zehirli giysiler: modada büyük hile

? / anonim beyaz giymiş büsbütün cebinde yüzlük tütün o yar benim olmazsa ayrılırız büsbütün

bülent özipek organik tekstilin insan sağlığı için önemi

? / anonim sigaramın dumanı yoktur yarin imanı altından köşk yaptırdım gümüşten merdivanı + hey güllü güllü güllü peştemalı püsküllü hanım etme bu nazı gel bize bazı bazı bize harputlu derler biz çekmeyiz bu nazı

özlenen erdem işmal , leyla yıldırım tekstil tasarımında çevre dostu yaklaşımlar

mehmed / mustafa / sâmî / arpaemîni-zâde sâmî cevân-ı derzî içün şahne dir yolsuz edebsüzdür güzel hil‛at biçer ‛uşşâkına ammâ kesimsüzdür

okşan oral , esra dirgar , çetin erdoğan tekstil ve hazır giyim üretiminde ekoloji

hasan durak etek sarı sen etekten sarısın kurban olam beydağı'nın karısın sordum sual ettim kimin yarısın ben demeden dolu gibi döküyü + bir köynek diktirdim hasa bezinden alem düşman oldu senin yüzünden eğer gurbet ele gider dönersem aht etmişim öpeceğim gözünden

müjgan ilter tekstil üretimi ve yardımcı kimyasallar

? / anonim entarisi dım dım yar gelir diye umdum yar yatsıya kadar bekledim gözlerimi yumdum yar + entarisin ben biçtim ateşine ben düştüm ne talihsiz başım var hayırsız yare düştüm + hım hım hım da hım hım yar vıy vıy vıy vıy da vıy vıy yar

afife binnaz hazar yoruç , volkan uğraşkan yeşil polimerler ve uygulamaları

taner mutlu entarimi dar biçtim yakasını dar kestim ne talihsiz başım var asker oğlana düştüm + entarisi vişneden şimdi gelir çeşmeden alacaksan al beni yataklara düşmeden + hele hele minnoş minnoş minnoş hele minnoş minnoş minnoş

mustafa kula türk moda giyim endüstrisinde deri tasarımların gelişim ve değişim parametreleri üzerine bir araştırma

hüseyin / muhammed bin muhammed bin el-huseyn el-belhî / molla hudâvendigâr mevlânâ celâleddîn-i rûmî zaman terzisi, hiçbir kimseye, biçip - dikip giydirdiği gömleği, tam o kişinin boyuna uygun biçip - dikmemiştir.

selçuk uzoğlu terzi fikri ve yoldaşlarının bıraktıkları

mustafa çetin sözlükte “tuzak ve pusu kurma, hile yapma, entrika çevirme; ceza verme, tedbir alma” anlamında masdar olan keyd “tuzak, hile, plan, komplo, ceza” gibi mânalarda isim olarak da kullanılır.

gia marie carangi tanrı'nın herkes için bir planı olduğuna inanıyorum. onun benim için büyük bir planı var ama bu dünyada değil.

constantine - john constantine ( keanu charles reeves ) sanırım hepimiz için bir plan var. ölmeliydim iki kez, yalnız ders almak içinmiş, kitabın dediği gibi tanrı gizemli yollardan çalışır. bazı insanlar onun gibi, bazıları değil..

carl philipp gottfried von clausewitz başarıya ulaşan bir plan her zaman cesurca, başarısızlıkla sonuçlanansa beceriksizce yapılmıştır.

irfan ertuğrul , tayfun öztaş bireysel emeklilik planı seçiminde karar verme yöntemlerinin uygulanması: copras ve topsis örneği

sami süleyman gündoğdu demirel bize plan değil, pilav lazım.

melih ersoy imar planı değişiklikleri ve yargı denetimi

halit ertuğrul her eser bir planın sonucudur.

samuel johnson bir plandan yoksun isen, başkasının planının bir parçası olursun.

şendoğan arda artık bülbül ötmüyor gül dolu penceremde yalnız hatıran kaldı ahh boş kalan çerçevede

eba gov tr ünlü yazarların bilinmeyen yönleri

? / anonim sülüman aganın karısı sundurmadan bakıyor sülüman aga ona altı patlar atıyor

yaprak sayın büyük yazarların bilinmeyen yönleri

köroğlu hiç ovaya inmedin mi gam gussadan doymadın mı aşk oduna yanmadın mı + dağlar duman oldu çayır çimen oldu ben yari görmedim halim yaman oldu

nadiya sençilo ukraynalı ve türk realist yazarların hikayelerinde kadın karakterlerinin tipolojisi

? / anonim çayırda buldum seni ellere vermem seni kendime alsam seni sineme sarsam seni

osman gündüz çağdaş türk romanının sorunları ve romanda yeni açılımlar

bahriye ataç / bahriye üçok batı'yı taklit etmeyeceğiz demekle hiçbir yere ulaşamayız. zaten bilimsel yol tektir, son çağlarda batı bunun temsilcisidir, yoksa bilim evrenseldir ve bütün insanlığın malıdır.

mustafa yıldız , seyit ateş , kasım yıldırım , timothy rasinski okumaz yazmaz türk kadınların perspektifinden okuryazarlık ve okumaz yazmazlık: fenomonolojik bir çalışma

? / anonim inci takdılar boynuna verdiler adem ata'nın koynuna dünya gelmedi aynına + havva ana'yı gelin ettiler cennette düğün ettiler

türkân yeşilyurt toplumun kadın şaire bakışı

ferah burgul adıgüzel edebiyat eğitiminde unutulmuş kadın yazarlar

baroness marie dubský von třebomyslice / marie freifrau ebner von eschenbach dünyada ilk kadın okumayı öğrendiğinde kadın problemi ortaya çıktı.

öznur özdarıcı romanda roman okuyan kadınlar

? / anonim giderem van’a doğri yolum iran’a doğri kes başım kanım aksın kıymet bilene doğri + vanlıyam, şanlıyam kılıcı kanlıyam

nazife gürhan kadın bakış açısıyla kuran’ı yeniden okuma denemesi

  • amina wedud- kuran ve kadın -

ayşe şengel sindirim yolu zehirlenmelerinde ilk yardım; daha ağır tablolarla karşılaşıldığında ise kişi asla kusturulmamalıdır!! ve 112'den destek alınarak hızlıca sağlık kuruluşuna götürülmelidir.

ayşe şengel solunum yolu zehirlenmelerinde ilk yardım; hafif düzeyde görülen vakalarda yapılması gereken kişinin temiz hava ile temasını sağlamak ve durumun ciddiyetini takip etmek olacaktır.

ayşe şengel cilt yolu zehirlenmelerinde ilk yardım; hafif düzeyde görülen vakalarda yapılması gereken kişinin madde ile temasını keserek bölgeyi (tazyiksiz) su ile yıkamak ve durumun ciddiyetini takip etmek olacaktır.

ayşe şengel huzur aranması gereken ve sorulması gereken, bir arayış buluş kargaşası değildir aslında. huzur hedef de değildir.

ayşe şengel huzur, sorgulandığında valizini toplayıp kaçış planı yapan misafirinizdir. huzur, olduğunuz andaki yaşadığınız haldir.

ayşe şengel huzurunuzu bozduğuna inandığınız birşey var ise dönüp aynaya bakmanızı şiddetle tavsiye ederim.

mistik alem beyoğlu'nda türk yahudi kültürü ve mirasına yolculuk

hristiyan cevap gök yüzünde. (türk hristiyan ilahisi)

açıköğretim sistemi - anadolu üniversitesi türk islam edebiyatı

? / anonim ateş attım samana bak dumana dumana senin zalim ananı ben getirdim imana + gayfe de koydum fincana selam söylen amcama amcam kızını vermezse turşu da kursun fincana + gımıldan gımıldan gımıldanıver ah şöyle nazlım da gımıldanıver

ülkü çetinkaya şiirde anlam kapalılığı bağlamında fehim-i kadim’in bir gazeli üzerine değerlendirmeler

zuhal güney güvenli ortam, güvenli insan, güvenli gelecek

türkiye diyânet vakfı islâm ansiklopedisi habsiyye حبسيّة iran edebiyatında hapishane hayatını konu alan eserlerin ortak adı.

mehmet ruhi su artar eksilmeyiz zindanlarında kolay değil derdin ucu derinde kumhan ırmağında hey dost kara burnunda vururam vururam gardaş öfkem kındadır.

nurullah yılmaz nâzım hikmet ve mahmûd dervîş’in şiirlerinde ortak temalar: sürgün, hapishane ve vatan özlemi

? / anonim mapusun içinde üç ağaç incir elimde kelepçe boynumda zincir + mapusun içinde mermerden direk kimimiz on beşlik kimimiz kürek + mapusun içinde bir ulu çınar kırılsın zincirler yıkılsın duvar + oy zulum zulum başımda zulum uzak git ölüm

saadet tekin osmanlı’da kadın ve kadın hapishaneleri

neşet ertaş anamdan doğalı garip kalmışım acı hapishane daha genç yaşım benim zindanlarda neyidi işim yok mu hapishane beni arayan bu zindanda ölecem gardiyan

muhittin eliaçık gubârî'nin zindanda yazdıgı menâsikü'l-hac mesnevisi

el-ni‘met yıldırım / nimet yıldırım fars edebiyatında habsiyye ve şekvâiyye

ilyas çelebi sözlükte“uzaklaşmak, haktan ve hayırdan ayrılmak, muhalefet etmek” anlamındaki şatn veya “öfkesinden yanıp tutuşmak” mânasındaki şeyt kökünden türediği ileri sürülen şeytân kelimesi “hayırdan ve rahmetten uzaklaşmış yaratık;yanıp helâke mâruz kalmış varlık” demektir.

salime leyla gürkan şeytan kelimesi ahd-i atîk’in erken dönemlere ait bölümlerinde cins ismi olarak (satan) “düşman, muhalif, engel olan, dava eden, suçlayan ve amacını gizleyen kişi” anlamında kullanılır.

salime leyla gürkan yahudi folkloru geleneğinde bilhassa cinsel ayartıcılıkla özdeşleştirilen şeytanın değişik şekillere (keçi, aslan, kurbağa, yılan, ejderha, kadın vb.) girdiği kabul edilmiştir.

vikipedi gabriele amorth 1 mayıs 1925; modena –ö. 16 eylül 2016; roma italyan rahip ve din adamı. yaptığı şeytan çıkarma ayinleriykle bilinir. amorth, 30 yılda 70 binden fazla şeytan çıkarma ayini düzenlemiştir.

tuğba taşdemir şeytani ele geçirilme

arif coşkun islâm'a göre sihir, cin çarpması teşhis ve tedavi usulleri

mine özdemirtaş ....diyor içimdeki şeytan

requiemeternam real exorcism of anneliese michel

charles pierre baudelaire şeytan'a dualar

confidencial el caso de vilma trujillo: quemada viva en una hoguera por fanáticos religiosos

kerem kayar şeytan özgürlüğün içinde

noticias y cosas curiosas el escabroso exorcismo de una campesina quemada viva en nicaragua / vilma trujillo

meryem akoğlan kozak , seher gülenç sağlık otelciliği hizmetlerinin değerlendirilmesi: eskişehir hastaneleri örneği

ülkü türkuğur , bayram alıcı , yasin uzuntarla , mustafa güleç yatan hasta memnuniyetinin incelenmesi: bir eğitim hastanesi örneği

ilker ercan , bülent ediz , ismet kan hastaların sosyo-ekonomik durumlarına göre sağlık hizmetlerinden memnuniyetlerinin incelenmesi

faik ardahan , a. hande uludağ meme kanserli kadınlara bakım hizmeti veren hasta yakınlarının hastalarında ve kendilerinde gözledikleri değişimi belirlemek amacıyla geliştirilen ölçeklerinin güvenirlilik geçerlilik çalışması

leyla dinç bakım kavramı ve ahlaki boyutu

sema oğlak yaşlı bakımında görünmeyen işgücü: aile bakımı ve ekonomik değeri

murat altuntaş , tevfik tanju yılmazer , yusuf adnan güçlü , kurtuluş öngel evde sağlık hizmeti ve günümüzdeki uygulama şekilleri

mustafa haki sucaklı ölmekte olan hasta ve yaşam sonu bakım

hatice aşık kronik ruhsal hastalığı olan bireylerin ailelerine verilen psikiyatri hizmetlerinin incelenmesi

imatullah akyar , nuran akdemir alzheimer hastalarına bakım verenlerin yaşadıkları güçlükler

şükrü sunay akın istanbul alzheimer olmuş bir hastadır.

oğuz ışık , aysun kandemir , mehmet akif erişen , cuma fidan evde sağlık hizmeti alan hastaların profili ve sunulan hizmetin değerlendirilmesi

? / anonim / adsız hastaya bakmaktan hasta olması yeğdir

nuran akdemir , hatice bostanoğlu , sabire yurtsever , sevinç kutlutürkan , sevgisun kapucu , zeynep canlı özer yatağa bağımlı hastaların evde yaşadıkları sağlık sorunlarına yönelik evde bakım hizmet gereksinimleri

mehmet sabri genç yatalak annesinin maaşını alan oğul salvador ali onu bakım evine bırakmamıştı. akşam eve gelip karısına eziyet etmesiyse, karısının ya annesinin altını temizlememesinden ya da ona yemek vermemesinden kaynaklanıyordu.

vefa karanfil depresyondur adı, acıtır canı majörü de, minörü de alır, satar adamı doktor yolu gözükmüştür sana harbiden birbirinden beterdir her bir ilacın tadı

nassir ghaemi depresyondaki kişi geçmişte yaşar; manik kişi gelecek saplantılıdır. depresyondaki kişi canına kıyar; manik ise kendi hayatını tahrip eder.

hasan hüseyin yılmaz depresif duyguların bugün doruğundayım sanki bir intiharın hemen soluğundayım tesellinin moralin yine yokluğundayım canımı bir ilmeğin ucunda satasım var

ibrahim ethem karataş erzurumlu ibrahim hakkı’nın marifetname’sinde anasırı-ı erbaa (dört unsur) görüşü

? / anonim su gelir bulanarak bahçeyi dolanarak buna can mı dayanır yar geçti salınarak + su gelir kütüğünden içilmez köpüğünden yılan olsam sarılsam o yarin topuğundan + havuzu dolandırma suyunu bulandırma pek de güzel değilsin gönlümü bulandırma

akay cemal kuzey'de su bolluğu, güney'de su kıtlığı, ama plan ve program?

neveser kökdeş sevmekten daha sevişmek güzel gönülde yaşar bu tatlı emel bırak kalbine gireyim gözyaşlarımı dökeyim iç bu şarap olsun sana yansın senin de yüreğin

mohammed rustom aşkın suyu ve ateşi

neveser kökdeş gül olsam ya sümbül olsam beni koklar mısın süzgün süzgün bakışlarla, gizli yalvarışlarla başımı göğsüne koysam beni okşar mısın gel yanıma çapkın güzeli sevdâlıyım ben sana ezeli her halinde var bir başkalık yüreğim pek yanık

mevlânâ celâleddîn-i rûmî sarhoş bir akıl olduğu gibi ateş kıvılcımı gibi bir akıl da vardır.

neveser kökdeş rûhum coşar hülyalara dalar unutulmaz o tatlı hâtıralar mehtap hazin denizde sis meltemler bana aşk şiir şarkısı söyler

hüseyin atay kavrama ilkesi olan nefis su' dur.

neveser kökdeş sevişirdik gündüz gece tenhâlarda biz gizlice başım göğsünde yatarken okşardın nice gel sevgilim gel bir ömre bedel gönlüm ister görmek seni aşkım şâheser

mehmet mustafa örücü aşkın yakıcılığından aklın aydınlığına: tanzimat sonrası türk şiirinde ateş imgesi

neveser kökdeş neden bilmem bu iptilâ günden güne hâlim fenâ aşkta yok mu vefâ sorsam sana hastadır gönlüm inan bana sevmek nedir hiç mi bilmedin aylar geçti seni görmedim aşkta yok mu vefâ sorsam sana hastadır gönlüm inan bana

hürriyet ‘akıl suyu’na yoğun ilgi samsun’un kavak ilçesinin kayaköyü mahallesi ılıcaklar mevkisinde bulunan ‘akıl suyu’ sınavlara girecek öğrenci ve ailelerinin uğrak yeri oldu.

milliyet beyin dokusunun yüzde 85'i sudan oluşur.

? beyni sulanmak su gibi bilmek su gibi okumak su gibi ezberlemek su gibi aziz olmak

? / anonim pınarın başından ufak taş gelir sen ağlama gözlerinden yaş gelir emo suya gider eli boş gelir + oy güzel güzel salınıp gezer bağrımı ezer

müge akgün halen su kıtlığından her gün binlerce insan öldüğü, salgın hastalıkların baş gösterdiği, onsuz hayatın olmadığı bir dünyada yaşıyoruz.

milliyet su; dünya'da bol miktarda bulunan ve hayat için vazgeçilmez olan, kokusuz ve tatsız bir bileşik.

sürdürülebilir evlilik köyde 1 sabah | köy hayatı | mama partisi | istanbul'dan sonra köyde yaşamak

refiye okuşluk şenesen türk halk kültüründe bolluk ve bereketle ilgili inanç ve uygulamalarda eski türk kültürü izleri

mehmet celalettin / celal güzelses coşkun sular ne bulanık akarsın akıp akıp dağlar taşlar yıkarsın

muzaffer yurttaş dünya kültürlerinin bereket ve bolluk sembolü: nar!

şerif çırık / mahzuni şerif dokunma keyfine yalan dünyanın ipini eline dolamış gider gözlerimin yaşı bana gizlidir dertliyi dertsizi sulamış gider + kimi hızlı gider uzun yol yutar kimi altın satar kimi pul yutar kimi soğan bulmaz kimi bal yutar kimi parmağını yalamış gider

hülya özel refah, bolluk, ölümsüzlük sembolü zeytin

arzu zorer üzan heybeler bellerde

sancaktepe istanbul bolluk, bereket, paylaşma ve bereketin sembolü; aşure

cepmedya erayhan, 'nevruz bolluk ve bereket günlerin sembolü'

kulturveyasam 8 madde ile anadolu’da bolluk ve bereketin simgesi olan turna kuşu ve kültürümüzdeki yeri

dilek demirci sekiz sayısı bolluk ve bereket sembolüdür

r. eser gültekin türklerde bereket sembolü olarak kullanılan meyva motifleri ve mimaride değerlendirilmesi

begumgokce reiki sembollerini bolluk ve bereket için kullanmak

hikmet tanyu türklerde taşla ilgili inançlar

mustafa çağrıcı nankörlük farsça’da “ekmek” anlamındaki nân ile “görmeyen, kör” mânasındaki kûr kelimelerinden oluşan ve “yediği ekmeğin, gördüğü iyiliğin kıymetini bilmeyen, nimeti inkâr eden” (kâfir-i ni‘met) anlamına gelen nânkûrden türetilmiştir.

mustafa çağrıcı “bir şeyi örtmek, nimeti inkâr etmek” mânasındaki arapça küfrân ile ni‘metten meydana gelen küfrân-ı ni‘met (küfrânü’n-ni‘me) terkibi de “nankörlük” anlamında ve şükür teriminin karşıtı olarak kullanılmaktadır.

ali çağlayan sıktı mı canını, sıktı mı kov gitsin, unutursun

metin münir “ne kadar aptal bir adamsın mm” dedim kendi kendime, ilk defa olmayarak. “bir yandan arılar, kelebekler ve sinek minekler için çiçek veren ağaç dikiyorsun, diğer yandan yüzlerce çiçek taşıyan yabani kerevizlerin çiçeklerini kesmeğe kalkıyorsun. pes!”

metin münir dünyada, doğaya zarar vermeden nasıl yaşanır, bu en önemli ders kabul edilmeli ve okullarda öğretilmeli: anaokullarından başlayıp üniversite son sınıfa kadar.

şeref tarz u tavrı katı ‘acâyibdir diñle ahvâlini garâyibdir tab‘ı sehhâka hem de fâhişedir koynuna girer er ü zen ekâbir

nevzat tandoğan ulan öküz anadolulu! sizin milliyetçilikle, komünizm ile ne işiniz var? milliyetçilik lâzımsa bunu biz yaparız. komünizm gerekirse onu da biz getiririz.

ahmed bin ebü el-berekât muhammed / şemse el-dîn ahmad sivâsî / şemseddin ahmed sivâsî dilin fuhşı gönül efkâr-ı fâsidle mülevvestir ne hâsıl işbu hâl ile mesâcidde kuûdundan

el-cîlân akgün / geylân akgün / ceylan akgün annelik miti ardındaki emek sömürüsü

el-cîlân akgün / geylân akgün / ceylan akgün iktisat kuramı çalışmayı sadece para karşılığında yapılan bir iş olarak tanımladığı için, ev işleri ve çocuk bakımı üretkenlikle ilgisi olmayan bir emek biçimi olarak görülmez hale gelir.

el-cîlân akgün / geylân akgün / ceylan akgün ev içindeki bakım ve ev işleri sanki kadın olmanın doğal bir gerekliliği olarak görüldüğü için kadının işgücü değersiz olmuştur.

el-cîlân akgün / geylân akgün / ceylan akgün kadının evde çocuk bakımı ile uğraşması onu ekonomik açıdan erkeğe bağımlı hale getirdiği gibi, erkeğin ekonomik değeri olan emeğini de giderek daha değerli hale getirir.

geylân akgün / ceylan akgün annelik mitinin art alanını görebilmek, kadınların gönüllü ve ücretsiz emeğini sömüren sistemin işleyişini açığa çıkarmak adına gerekli olduğu gibi, öznel düzeyde kadınların suçluluk duygularını ve kaygılarını gidermeye yönelik bir kapı aralayabilir.

el-cîlân akgün / geylân akgün / ceylan akgün neoliberalizmin kendi adına başarısı, kadınlara yükledikleri fazladan sorumluluğu, rıza kazandırarak, kadının benlik değerini sahte bir şekilde yükselterek sunmayı başarmış olmasıdır.

el-cîlân akgün / geylân akgün / ceylan akgün “annelik kutsaldır” aldatmacası kadınlığı anneliğe indirger.

el-cîlân akgün / geylân akgün / ceylan akgün “anne eli değmişcesine” söylemi, kadınların mutfakta geçirdikleri zamanı uysalca benimsemelerine katkı sunar.

el-cîlân akgün / geylân akgün / ceylan akgün “iyi anne olma” aldatmacası kadınlar arasında bir rekabet oluşturduğu gibi, “iyi anne” olmak için verilen emeği duygular vasıtasıyla sömürür.

el-cîlân akgün / geylân akgün / ceylan akgün çocuklarda ortaya çıkan pek çok olumsuz durum (sağlık sorunları, ruh sağlığı vb) annelerin ilgisizliğine ve çocuklara yeteri kadar zaman ayıramamasına bağlanır.

el-cîlân akgün / geylân akgün / ceylan akgün “annelik sonsuz bir fedakarlık, sebatkarlık ve çilekeşliktir” şiarı kadınların zihninde “iyi anne olma”ya dair koşullar oluşturmakta, bu da gönüllü bir fedakarlık eğilimi yaratmaktadır.

sabah eğer bilinç beyindeyse, beyninin yüzde 90'ınını kaybetmiş bir adam, nasıl nispeten sağlıklı bir şekilde yaşamına devam edebilir?

pervin metin vücudunun yarısıyla 29 yıl yaşadı nabzı sol kol ve ayağında atmayan, sağ tarafında ise 200'ün altına düşmeyen iki çocuk annesi kadın, ameliyatla hayata döndürüldü

uplifers neden 10 el ve 10 ayak parmağımız var?

sözcü süt vermemesine rağmen niçin erkeklerin memeleri var?

eodev gökyüzündeki yıldızlar ne işe yarar ?

eodev nehirler ne işe yarar

kızlar soruyor insanlarda tırnak ne işe yarar?

kadınlar kulübü kılların ne işe yarar ?

yücel binici uzun saç ne işe yarar

scarface küçük dil ne işe yarar?

sevgi ulukuş boşa dönüyor yüreğe can veren bu eski binyıllık değirmen nice emekler verdiğimiz yalan ekmeğin buğusu sevdanın büyüsü boşa savrulan un savrulan kül dağılan bu kör duman yakıyor böyle gözleri boşa doluyor

vikipedi kategori:bilimsel yanılgı türleri

mustafa demirci sen burada garip mi kaldın niçin ağlarsın ey bülbül yorulup iz mi yanıldın niçin ağlarsın ey bülbül

vikipedi kolbastı ....... içerdekilerde haberi aldıklarında seslerini kısarlarmış. başlarlarmışlar söylemeye kısık sesle "geldiler, bastılar, vurdular". kol kuvvetleri böyle baskınlar yaptığı için oyuna kolbastı denildiği iddia edilmektedir.

vikipedi anneler günü abd'de anna jarvis'in kaybettiği kendi annesi için 1908 yılında başlattığı anma günü, 1914 yılında kongre'nin onayıyla amerika birleşik devletleri çapında genişledi.

vikipedi 1 mayıs ....... 1 mayıs'ı izleyen günlerde tüm harareti ile devam etti ve 4 mayıs'ta kanlı haymarket olayı'na yol açtı. ....... fransız bir işçi temsilcisinin önerisiyle 1 mayıs gününün tüm dünyada "birlik, mücadele ve dayanışma günü " olarak kutlanmasına karar verildi.

vikipedi şükran günü farklı bir rivayete göre bu bayram, pilgrimlerin kasım 1621'de topluca kümes hayvanı avlanmaya gitmesi ve büyük bir talihle 50 kişilik gruplarına bir hafta yetecek kadar çok hayvan yakalamasıyla başlamıştır.

vikipedi zafer bayramı, 30 ağustos 1922'de dumlupınar'da mustafa kemal'in başkumandanlığında zaferle sonuçlanan büyük taarruz'u anmak için türkiye ve kuzey kıbrıs türk cumhuriyeti'nde her yıl 30 ağustos günü kutlanan resmi, ulusal bir bayramıdır.

vikipedi aziz patrik günü veya aziz paddy'nin günü (galce: lá 'le pádraig veya lá fhéile pádraig), irlanda'nın koruyucu azizlerinden biri olan patrik'in (385-461) adına kutlanan hristiyan festivali. patrik'in öldüğü 17 mart tarihinde kutlanır.

vikipedi sevgililer günü kökeni, roma katolik kilisesi'nin inanışına dayanan bu gün, valentine ismindeki bir din adamının adına ilan edilen bir bayram günü olarak ortaya çıkmıştır. 14 şubat gününe kayıtlı, inancı yüzünden öldürülmüş üç tane aziz valentine geçmektedir .......

vikipedi kadınlar günü 8 mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 mart'ın "ınternationaler frauentag" (ınternational women's day - dünya kadınlar günü) olarak anılması önerisini getirdi ve öneri oybirliğiyle kabul edildi.

vikipedi çökertme zeybeği ....... pek ölmeye niyeti olmayan halil efe'yi kaymakamın emriyle gece iz bırakmadan boğarlar. başta gülsüm olmak üzere, ölüm haberini alan bütün bodrum yasa bürünmüş ve anısına bu türküyü yakmıştır.

vikipedi karyolamın demiri rivayete göre bir köyde ilk kez çeyizde yer alan karyolanın, damadın hastalanmasıyla ölüm döşeğine dönüşmesinden etkilenen ahalinin veryansınıdır.

vikipedi đurđevdan ....... avrupa bayramıdır. inanışa göre aziz george inancı uğruna şehit olmuştur. ikonalarda genelde bir atın üzerinde ejderha öldüren bir adam olarak betimlenir.

vikipedi öğretmenler günü iran murtaza mutahhari'nin öldürülüşünün yıldönümü olan 2 mayıs günü öğretmenler günü'dür.

başar dikici sükût

sinan alp akyol aşı karşıtı kampanyaların tarihçesi

james w. ceaser amerikan karşıtlığının kısa tarihi

mehmet yüksel islamofobinin tarihsel temellerine bir bakış: oryantalizm ya da batı ve öteki

el-ârif şîrîn / ârif şîrîn / arif şirin / ozan arif savcının ağzından şu okunanlar benim suçum değil hep yalan bunlar dövdüler hakim bey ağzımdan kanlar akarak yaptılar benim sorgumu

ismail kızılay herkesin derdi başka, kiminin, ekmeği bayat! kiminin, pırlantası ufak!