mehmet bekaroğlu statükonun bir aracı olarak psikoloji ve psikiyatri

mehmet bekaroğlu psikiyatri, sırtını dayadığı modern tıp sayesinde bu eleştirileri şimdilik savuşturmuş gibi gözükmektedir.

mehmet bekaroğlu hiç kuşku yok ki psikoloji ve psikiyatrinin uygulamaları insanın refahını ve mutluluğunu amaçlamıştır. modern teknolojik toplumda mutluluk tartışmasız bir şekilde tanımlanmıştır: mutluluk ancak refahla mümkündür.

mehmet bekaroğlu psikoloji ile toplumun birbirini biçimlendirecek kadar içice olması, aslında ideolojik olan "mutluluk refahtır" yargısının oluşması ve yayılmasında psikolojiye anahtar bir rol yükler.

mehmet bekaroğlu ancak, modernitenin vaat ettiği "dünya cenneti'nin bir türlü ufukta görünmemesi "insan mutluluğu"ndan ne anlaşılmak lazım geldiği sorusunu gündeme getirmiştir.

mehmet bekaroğlu psikoloji daha işin başında kişisel olanla toplumsal olanı ayırarak insanların sorunları konusunda yürürlükteki toplumsal düzenin sorumluluklarını örter.

mehmet bekaroğlu toplumsal yönelimli psikologlara rağmen psikoloji, yaşamı yapay bir şekilde ikiye böler ve insanı sosyo-politik muhtevadan ilişkisi kesilmiş, asosyal, tarihsiz/geleneksiz bir nesne olarak ele alır.

mehmet bekaroğlu psikolojinin yargıları, insan davranışı hakkında ulaşılan tek ve vazgeçilmez apolitik gerçeklermiş gibi takdim edilmektedir.

mehmet bekaroğlu psikologların statükoyu destekleyici etkinlikleri, insanları aldatmaya yönelik bilinçli çabalar değildir, kuşkusuz. ancak toplum, bilimi ve bilim adamını, egemen ideoloji tarafından belirlenen değerleri kabul eden belli bir tavır koyması için zorlar

mehmet bekaroğlu nitekim modern psikiyatri, modern tıbbın "bozuk makina" modeli üzerine kurduğu "hastalık/bozukluk" kavramı ile hastaya yaklaşır ve onu ateş, nabız, kan basıncı ya da elemli duygudurum, bunaltı, gerçeklik algısı bozukluğu vb. bulgulara indirger.

mehmet bekaroğlu bunlarla da kalmaz; klinik yargıyı bilimsel amaçlar için uygun ve yeterli görmez. zeka ve kişilik testleri, eeg, beyin görüntüleme teknikleri, biyo-kimyasal tetkikler vb. daha nesnel göstergeler de kullanır.

mehmet bekaroğlu neticede "zeka, zeka testlerinin ölçtüğü şeydir" noktasına gelinir. yani gerçeklik (insan) bağlamından kopartılarak tanımlanan-ölçülen bir şey haline getirilir.

mehmet bekaroğlu kişisel-toplumsal sıkıntılar ile etik ilgilerin bu şekilde teknik konularla yer değiştirmesi, bunların sosyo-politik bağlamından soyutlanmasına, dolayısıyla da statükonun sorgulanmasının engellenmesine neden olur.

mehmet bekaroğlu organikçilere göre, insanın sorunları (ve hastalık), yetersiz organizmanın sonuçlarından başka bir şey değildir.

mehmet bekaroğlu bugün modern psikiyatri, tıp teknolojisi ve ilaç sanayiini arkasına alarak, hastalık belirtilerinin nedenlerini genetik eksikliklerde ve beynin içinde aramaktadır.

mehmet bekaroğlu bu şekilde toplumun ve kişinin ruhsal bakımdan iyi durumda olmasında çok önemli rolleri olan ekonomik ve sosyal faktörler gözardı edilmektedir.

mehmet bekaroğlu psikolojik bilgi dünyasına egemen ideolojinin nüfuzu ve psikolojinin statükonun bir aracı olması şu yollarla olmaktadır: .......

mehmet bekaroğlu haverman hiç de haksız değildi "çağımız psikoloji çağı olarak ilan edilmelidir" derken.

mehmet bekaroğlu psikiyatrinin uygulamaları ile iktidar seçkinlerinin konumlarını koruma gayretlerinin ilişkisi ya da psikiyatrinin ideolojik amaçlar için kullanımı konusunda öteden beri tartışmalar devam edegelmektedir.

mehmet bekaroğlu özellikle eski sovyetler birliği'nde bilimsel sosyalizmi kavramayan sapkın muhaliflerin psikiyatri kliniklerine kapatılıp elektro-şok tezgahları ve nöroleptik banyolarından geçirilmesi ile abd'de psikopatlara uygulanan psikoşirurji uygulamaları eleştirilmiştir.

mehmet bekaroğlu kimse bu eleştirileri "istisnalar ve kötü uygulamalar" diye geçiştiremez. deli (örneğin; şizofreni) tanısı olan kişinin o andan itibaren cezai ve hukuki ehliyeti kalkmaktadır.

mehmet bekaroğlu böyle bir kişi aynı zamanda her an bir yere kapatılma ve zorla tedavi ile karşı karşıyadır. sadece bu yönü ile bile psikiyatri, iktidar sahiplerinin her zaman dikkatlerini çekmiştir.

mehmet bekaroğlu psikiyatri tarihinde çok sayıda örnek bulabileceğimiz bu "kötü uygulamalar" bir yana, temel yönelimleri ile psikiyatri ideolojik kullanıma açıktır.

mehmet bekaroğlu psikiyatri toplumsal kurumlardan kaynaklanan çatışma ve acıları bireyin (bazan ailenin) "işlev bozukluğuma bağlar (psikolojizasyon). sonra da bu sorunlara kısa vadeli teknolojik çözümler bulur (medikalizasyon).

mehmet bekaroğlu bu şekilde toplumsal/politik ağırlıklı sıkıntılar psikolojize ve medikalize edilerek bağlamından koparılır.

mehmet bekaroğlu akıl bozukluğu da toplumun rasyonel işleyişine bir tehdittir. tıbbi psikiyatrinin görevi, kişisel işlev bozuklukları ile izah ettiği bu tehdidi, toplumsal hayatın uyumlu işleyişini yıkıma uğratmayacak bir mekanda sınırlamaktır.

mehmet bekaroğlu biz psikiyatrlar ortaçağ'ın içine şeytan girmiş kötüleri kovalayan papazları değiliz. hiç kuşku yok ki, lobotomiyi de lanetliyoruz. ancak biz de psikopatolojiyi insanın beyninde arıyoruz, şeytan ve cinlerle değil ama nörotransmitterlerle meşgulüz.

mehmet bekaroğlu önceleri bir kimse deli ya da akıllıydı; şimdi akıl bozukluğu grip ya da kanser gibi kısa veya uzun süreli olabilen bir hastalık olarak görülür.

mehmet bekaroğlu psikiyatrik tanı bir yönüyle, insanların acı ve hayal kırıklıklarının toplumsal bağlamından kopartılıp "bozukluk" olarak yeniden tanımlanması, psikiyatrik tedavi de toplumsal kurumların dişlileri arasında ezilen kurbanlara bir yüce unutuşun bağışlanması mıdır?

mehmet bekaroğlu kuşkusuz, davıd cooper bütünüyle haklı değildi: "tüm hezeyanlar politik bildiriler ve tüm deliller siyasi muhaliflerdir". ama bütünüyle de haksız değildi.

cem taylan erden & tolga binbay sovyetler birliği’nde psikiyatri kötüye mi kullanıldı?

cem taylan erden & tolga binbay aslında çok da kısa sayılamayacak bir tarih tek bir cümle ile özetlenebilir: “sovyetler birliği'nde aktivistlere karşı sistematik baskı uygulanmıştır ve psikiyatri de bu baskıya kılıf olarak kullanılmıştır” (van voren, 2010a).

cem taylan erden & tolga binbay gerek bilimsel yayınlarda gerekse yazılı basında sovyetler birliği'nde psikiyatrinin siyasi amaçlarla kötüye kullanıldığına dair birçok yayın bulunmaktadır.

cem taylan erden & tolga binbay söz konusu yayınların ortak yedi özelliği aslında ortada örgütlü bir saldırı olduğunu düşündürmektedir.

cem taylan erden & tolga binbay sonuç olarak yaşanan “örgütlü” süreçle başedilememiş ve tarih soru işaretiyle geride kalmıştır.

gamze gürler psikiyatrinin toplumsal etkilerine dair nitel bir araştırma: ege üniversitesi örneği

gamze gürler batı dünyası, aydınlanma’dan itibaren kendisini “aklın” öncülüğünde yeniden inşa etmiş ve önceden dinsel söylemlerin hâkimiyeti altındaki alanları bilimsel olarak incelemeye başlamıştır.

gamze gürler psikoloji ve psikiyatri bilimlerinin kökenleri aydınlanma'ya dayanmaktadır. bu bilimlerin ortaya çıkışı ancak akla yapılan vurgu sayesinde mümkün olmuştur.

gamze gürler aklın karşısında yer alan deliliğin mistik konumu moderniteyle birlikte değişmiş ve akıl hastaları giderek bir yük olarak görülmeye başlanmıştır.

gamze gürler psikiyatri, bilimsel söylemler ile akıl hastaları üzerinde sosyal kontrol sağlamış, onları kurumlara kapatmıştır ve ötekileştirmiştir.

gamze gürler bu çalışmada amaç, ege üniversitesi’nin farklı fakültelerinde öğrenim görmekte olan 25 kişiyle gerçekleştirilen yarı-yapılandırılmış görüşmeler yoluyla psikiyatrik söylemlerin bireylerin akıl sağlığı ve hastalığı hakkındaki fikirlerini nasıl etkilediğini anlamaktır.

gamze gürler araştırma bulguları, katılımcıların psikiyatrinin otoritesini onayladıklarını ve psikiyatriyi nesnel bir bilim olarak gördüklerini, akıl hastalıklarını psikiyatrik söylemler temelinde anormal davranışlarla özdeşleştirdiklerini göstermektedir.

gamze gürler katılımcıların çoğu akıl hastalarının ötekileştirildiğinin farkında olmasına rağmen, psikiyatrinin söylemlerine benzer açıklamalarıyla etiketleme sürecine katkıda bulunmaktadır.

gamze gürler akıl hastalıkları katılımcılar için diğer bedensel hastalıklardan daha korkutucu olmaktadır.

gamze gürler modernite sürecinde, akıl hastalığının nedenleri olarak şeytani ruhları ya da cadılığı gösterme alışkanlıkları silinmiştir. pozitif tıbbın doğuşuyla, deliliğin doğaüstü nedenlerden kaynaklandığı ve delinin “cin çarpmış” kişi olduğu fikri silinip, fizyolojik bir

gamze gürler bozukluğa dayalı bir anlayış gelmiştir. bilim ve teknoloji, akıl hastalığının nedenlerini fiziksel hastalıklara benzer bir şekilde ele almış ve ona göre tedavi uygulamaya başlamıştır.

gamze gürler kişinin farklı davranışından hareket ederek onun akıl hastası olduğuna karar vermenin, damgayı ve önyargıları kuvvetlendireceğini, normalin sınırlarını daraltacağı gözden kaçmamalıdır.

gamze gürler bireylerin psikiyatrinin şekillendirdiği anlayış doğrultusunda akıl sağlığının yerinde olmadığını düşündüğü bireyleri ötekileştirdiği, toplum çemberinin dışına ittiği fikrinin örnekleri araştırmanın bulgularında görülebilmektedir.

gamze gürler etiketlemenin hastalığın seyri açısından olumsuz sonuçları olabileceği aşikârdır. etiketleme, akıl hastalarının çevreleri ile olan sosyal bağlarının kopmasına neden olabilmektedir.

orhan doğan dünden bugüne türkiye’de sosyal psikiyatri uygulamaları

orhan doğan türklerde sosyal psikiyatri uygulamaları çok eski yıllara dayanmaktadır. türklerdeki müzik tedavisi, su tedavisi, uğraşı tedavisi gibi tedavi ve uyumlandırma yaklaşımları sosyal psikiyatri uygulamalarıdır.

almira yılmaz ah be aziz’im, hiç mi nazım okumadın?

almira yılmaz türlü türlü aforizmalar çıkıyor dilimden. sanırsın içimde bir edip cansever, bir cemal süreya, bir ahmed arif var. bilinçaltım şiir, dilim nesir.

almira yılmaz sanki hiç doğmamış gibi yersiz kadın. ya da büyümeyi beceremiyor, beceriksiz.

özcan köknel doğanın yapısında denge, düzen ve uyum vardır. denge, düzen ve uyum bozulduğunda "doğal şiddet" diyebileceğimiz doğal afetler oluşur.

rabia gizem çalış depremler, seller, yanardağ patlamaları vb. doğal şiddet adı altında sınıflandırılır. fakat bu adlandırma insanın değil doğanın yol açtığı şiddet anlamında kullanılırsa kabul edilebilir (gümüş, 2007:32).

ömer özer kaza ve doğal şiddet ise, daima belli karakterleri kurban eden amaçlı dramatik eylemler olarak kabul edildiğinden, şiddet kapsamına girmektedir (1980, s. 12; morgan, 1984).

almira yılmaz tarihler 55’ler veya 60’larken yazılan bu satırlarda bile çevresel sorunların önem taşıdığını ve insanlığa uyarılarda bulunulduğunu görüyoruz. bu önü alınamaz bir doğa şiddeti olmakla beraber insanın kendi soyuna zarar verişinin ve gelişememişliğinin en acı halidir.

hilmi haşal "deprem ve şiir" başlığı altında ne söylenebilir diye düşünemiyor bile insan. ....... çünkü depremle birlikte konuşma gerekçelerimiz hep aynı noktada odaklanır oldu; doğa şiddeti - insan şiddeti ve bıraktığı harabe dünya.

arzu içağasıoğlu çoban & rumeysa akgün ankara kadın kapalı ceza infaz kurumunda kalan kadın hükümlülerin psikososyal durumlarının saptanması ve sosyal desteklerinin belirlenmesi

arzu içağasıoğlu çoban & rumeysa akgün kadın suçluluk oranındaki artışlarla bağlantılı olarak kadın hükümlülüğü olgusu, son yıllarda tartışılan en önemli konulardan biri olmuştur.

arzu içağasıoğlu çoban & rumeysa akgün kadın hükümlüler, toplumun kadına bakış açısı ve toplumdaki konumları nedeniyle diğer suçlu grubundaki bireylere göre daha zor koşullarla karşı karşıya kalmaktadır.

arzu içağasıoğlu çoban & rumeysa akgün kadın hükümlülerin düşük sosyoekonomik statü ve eğitim düzeyine sahip olduğu belirlenmiştir.

arzu içağasıoğlu çoban & rumeysa akgün araştırmada en fazla suçu evli olan kadın hükümlülerin işlediği, evlilik faktörünün kadın hükümlülerin suç işlemelerinde caydırıcı bir rol oynamadığı görülmüştür.

arzu içağasıoğlu çoban & rumeysa akgün kadın hükümlülerin aile içinde herhangi bir sorunlarının olmaması onların ya evlendikten sonra karşılaştıkları sorunlardan dolayı ya da çevrelerinde karşılaştıkları durumlardan dolayı suç işlediklerini düşündürmektedir.

türkiye insan hakları vakfı örneklerle türkiye insan hakları raporu 1991

türkiye insan hakları vakfı istanbul'da düzenlenen "savaşa hayır" mitinginden sonra polis yürüyüş yapmak isteyenlere müdahale etti. polisin müdahalesi sonucunda çıkan panik sırasında yadigar coşkun isimli genç bir kız öldü, kardeşi selma coşkun ise ağır yaralandı.

türkiye insan hakları vakfı bir süre gözaltında tutulduktan sonra tutuklanan haydar arman isimli bir genç, gönderildiği ankara merkez cezaevinde öldü.

türkiye insan hakları vakfı gözaltında tutulduğu beyoğlu emniyet amirliği'nde komaya giren ali rıza ağdoğan isimli genç, kaldırıldığı hastanede öldü. ali rıza ağdoğan'ın işkence gördüğünü kanıtlayan doktor raporları daha sonra kamuoyuna açıklandı.

türkiye insan hakları vakfı ihd ankara şubesi'nin düzenlediği "çocuk ve şiddet" konulu toplantı, valilik tarafından yasaklandı.

türkiye insan hakları vakfı mardin'in dargeçit ilçesinde şırnak ve idil olaylarını protesto eden bir grubun üzerine mustafa ataç isimli astsubay tarafından ateş açıldı. açılan ateş sonucunda rukiye bozkurt isimli bir kadın öldü, 6 kişi de yaralandı.

türkiye insan hakları vakfı kadınlar günü nedeniyle ankara'da düzenlenmek istenen açık hava şenliği engellendi. şenlik alanında genel af çıkartılması isteğiyle imza toplayan ihd ankara şubesi yönetim kurulu üyesi hediye felekoğlu bir süre gözaltında tutuldu.

türkiye insan hakları vakfı dargeçit'te daha önce öldürülen rukiye bozkurt'un ailesine başsağlığına gitmek isteyenlere ateş açıldı. olayda abdurrahman çiçek isimli bir genç öldü, üç kişi yaralandı, 200 kişi de gözaltına alındı. gözaltına alınanlardan 28'i tutuklandı.

türkiye insan hakları vakfı türkiye'de hergün ortalama 430 iş kazası meydana geldiği, bu kazalarda 4 işçinin öldüğü, 3 işçinin meslek hastalığına yakalandığı, 9 işçinin de sakat kaldığı belirlendi.

türkiye insan hakları vakfı hurdacılık yaparak geçimini sağlayan alaattin kürekçi adlı bir şahsın gözaltında tutulduğu istanbul şişli emniyet amirliği'nde gördüğü işkenceler sonucunda öldüğü bildirildi.

duygu ünal koğuşların sağır ve dilsiz şimdi sinop cezaevi…

duygu ünal sinop adının geçtiği her zaman akla ilk gelenlerden biri; sürgünleri, kaçmanın imkânsızlığı ve yatan ünlüleri ile meşhur cezaevidir.

duygu ünal cezaevinde yatan edebiyatçılar, siyasetçiler, askerler daha sonra anılarını yazıya dökmüşlerdir. bu sayede önemli eserlerin ortaya çıkmasını sağlamışlardır.

duygu ünal 1939 yılında da çocuk hapishanesi olarak kullanılmak üzere bir bina daha yapılmıştır.

duygu ünal sinop kale zindanlarının ilk misafirleri 1560’lı yıllarda çıkan bir ayaklanmada yağmacılıkla suçlanan ibrahim ve mehmet adlı iki şahıstır. zindanların bir başka misafiri ise 1713’te kırım hanı devlet giray’dır.

duygu ünal evliya çelebi seyahatnamesinde bu zindandan şöyle bahsetmiştir;

evliyâ çelebi büyük ve korkunç bir kaledir. 300 demir kapısı, dev gibi gardiyanları, kolları demir parmaklıklara bağlı ve her birinin bıyığından 10 adam asılır nice azılı mahkûmları vardır. burçlarında gardiyanlar ejderha gibi dolaşır.

evliyâ çelebi tanrı korusun, oradan mahkûm kaçırtmak değil, kuş bile uçurtmazlar.

duygu ünal sinop cezaevinde gardiyanlık yapmış “pala” lakaplı akif şahin isimli gardiyanın verdiği bilgilere göre yakın tarih içinde cezaevinde bugüne kadar üç mahkûm kaçmıştır.

duygu ünal üçüncüsü ise aynı yolu denemek için lağıma atlamış, fakat önceki kaçış üzerine yapılan parmaklıklar yüzünden daha ileriye gidememiş ve geriye dönmeyi de beceremeyerek boğulmuştur.

duygu ünal

  1. yüzyılın ortalarından itibaren sinop bir nevi hapishanedir. iç kaleyi oluşturan burçlar, bu tarihten itibaren zindan olarak kullanılagelmiştir.

duygu ünal sinop cezaevinde yatan ünlüler: cezaevine yatan en ünlü mahkûm cumhurbaşkanına hakaretten mahkûm edilen sabahattin ali’dir.

duygu ünal hüseyin hilmi: 1910 yılında osmanlı sosyalist fırkası kurucuları arasında yer alan hüseyin hilmi 1913 yılında sinop’a daha sonrada çorum ve bâlâ’ya sürülmüştür. 1923 yılında öldürülür.

duygu ünal sinop cezaevi öylesi bir ceza çektirir ki insana; dışarda deniz içerde sadece dalgaların sesi. bu durumu en iyi betimleyen yine buranın mahkûmlarından sabahattin ali olmuştur ve sinop cezaevi için yazdığı “aldırma gönül”ün dizeleri bestelenmiştir.

duygu ünal sinop cezaevi müzesi her gün 08.00 – 17.00 saatleri arasında ziyaretçilerini beklemektedir.

zerrin erkol & bora büken & rıza yılmaz & hayri erkol & kahramanmaraş ili’nde cezaevi ölümleri

kenan karbeyaz & ünal ayrancı & adnan çelikel & harun akkaya cezaevinde mahkum ölümleri; eskişehir deneyimi

sibel çaynak & yasemin kutlu bir grup tutuklu ve hükümlünün ruhsal belirtileri, intihar olasılığı ve başa çıkma yolları

cevriye demir güneş ruh bedenin hapishanesidir: michel foucault

muharrem balcı bağımlılaştırma - insanlık suçu ilişkisi

muharrem balcı bu ülkenin insanı çocuklarını bağımlılıkların tasallutundan koruyabilir mi? önlemleri kim alacak? anayasanın yükümlü kıldığı sosyal devlet mi, aile mi, fert mi?

muharrem balcı anayasanın 58. maddesi ailelere değil devlete sorumluluk yüklüyor. devlet ise anayasal suç işliyor. daha da kötüsü, ileride anlatacağımız gibi insanlık suçlarına ortak oluyor.

muharrem balcı bağımlılık yapan maddelerin kötüye kullanılmasına bağlı olarak dünyada dolaşan yıllık paranın 500 milyar amerikan doları olduğu dile getirilmektedir. bu paranın neredeyse tamamı organize suç örgütlerinin kontrolündedir.

muharrem balcı insan sağlığı ile ilişkili başka hiçbir hastalık organize suç örgütleri, terör ve kara para ile bu kadar iç içe değildir.

muharrem balcı bir ülkede insanların, dünyada insanlığın geleceğini karartan, felakete sürükleyen, insanları bağımlılaştırarak köleleştiren bir olgu var ise, bunun adını koyacak olan da başta hukukçulardır.

muharrem balcı peki, hukukçular bu olgunun adını koyuyorlar mı? hukukçular, hukuk üretiyorlar mı?

muharrem balcı bu sosyal sorumluluk anlayışınız (allah korkunuz) niye 3,7 milyardan başlıyor? 2,7 milyardan başlamıyor? niye 1 milyar iken başlamadı allah korkunuz da, gelir tavan yaptığında başladı?

muharrem balcı kapısında +18 yazan şans oyunları bayilerinin önünde 12-13 yaşında çocuklar kumar oynadığı zaman niye aklınıza gelmiyor sosyal sorumluluk – allah korkusu?

muharrem balcı insanların bir kısmında, “bu beden benim, bunu tepe tepe kullanırım. yakarım, yıkarım, atarım, intihar ederim, keserim, içerim, hasta ederim, öldürürüm, yaralarım, onursuz hâle getiririm, kimse bana karışamaz” algısı var.

muharrem balcı böyle bir özgürlük olabilir mi? hangi hukuk sistemi insana kendine zarar verme özgürlüğü tanıyor? dünyada böyle bir sistem yok. o hâlde kendine zarar verenlerin hepsi içinde bulundukları ve diğer bütün hukuk sistemlerine aykırı davranmış olmuyor mu?

uğur argun & ersin karapazarlıoğlu & serkan taşgın öldürme (cinayet) olaylarında polis soruşturmaları

uğur argun & ersin karapazarlıoğlu & serkan taşgın cinayet soruşturmaları, soygun, hırsızlık, ve sahtecilik gibi suçlarla karşılaştırıldığında en zorlu ve detaylı araştırmayı gerektiren çalışmalardır.

uğur argun & ersin karapazarlıoğlu & serkan taşgın ağır suçlar kapsamında bulunan bu suçun cezası da diğer suçlara verilen cezalardan daha fazladır. bu sebeplerden dolayı cinayet büroları genellikle asayiş şube bünyesinde bulunan en önemli birim olarak da görülebilmektedir.

uğur argun & ersin karapazarlıoğlu & serkan taşgın bu çalışma cinayet soruçturmalarının safhalarını anlatmaktadır ve savcıların yönlendirmeleriyle de cinayet soruşturmalarının nasıl ele alındığı açıklanmıştır.

uğur argun & ersin karapazarlıoğlu & serkan taşgın bu çalışmanın ilk bölümünde cinayet olaylarının hukuki boyutu ele alınmış ve sonrasında cinayet olayının ilk öğrenilmesinden şüpheli şahıs veya şahısların yakalanmasına kadarki geçen safhalar anlatılmıştır.

uğur argun & ersin karapazarlıoğlu & serkan taşgın bu çalışma cinayet olayları soruşturmasının anlatıldığı az sayıdaki çalışmalardan biri olması sebebiyle özgün bir çalışmadır.

leyla baysan arabacı & gülsenay taş çocuklarda suça sürükleyen faktörler, ruhsal problemler ve hemşirelik bakımı

f. maner & z. e. kayatekin & e. abay & s. saygılı & a. i. şener psikiyatrik hastalıklar ve suç

begüm çardak kadınların suç korkuları üzerine nitel bir çalışma

zafer akkuş & tamer efe doğal çevre felaketlerinin suça etkisi

fırat tüysüz dolandırıcılık suçu

ahmet aydın hanefî doktrininde son şart nazariyesinin öldürme suçuna etkisi

yusuf söylemez & h. ahmet kırkkılıç kutadgu bilig’in suç işleme motivasyonuna olumsuz etki yapabilecek değerler bakımından incelenmesi

aliye uslu üstten derin boşluk: cemîle sümeyra ve “kendi kalemini kıranlar”

aliye uslu üstten cemile sümeyra, türkçede islamiyet’ten öncesi ve sonrası “kendini öldürme” anlamına gelebilecek bir kelimenin bulunmadığını; bu kelimenin ilk kez tanzimat döneminde “kurban kesmek” anlamına gelen “nahr” kelimesinden türetildiğini belirtir.

aliye uslu üstten meninger’in intiharın kaynağı olarak gördüğü üç dürtü, “öldürme isteği, öldürülme isteği, ölme isteği” dikkat çekicidir. insan karşısındaki öldüremediğinde veya öldürülmediğinde kendini öldürmeyi tercih eder.

aliye uslu üstten yazar, intihar nedenlerini toplumsal/sosyolojik, psikolojik, biyolojik başlıkları altında incelerken intiharı belirleyen etkenleri din, edebî ortam, evlilik, cinsiyet, yaş, ekonomik koşullar, eğitim ve iklim gibi unsurlardan hareketle açıklamıştır.

aliye uslu üstten ....... “baskı süreci” veya sonrasında “boşluk yaşama durumu” belirli bir olay ve düşünce etrafında kenetlenen insanları intihara götüren olumsuzluklardır. soysal ekinci, can iren, kenan özcan ve metin akbaş’ın intiharı bu duruma örnek olarak verilmiştir.

semra alemdaroğlu carducci'nin şiirlerindeki özyaşamsal unsurlar

semra alemdaroğlu val d'arno'dan geçerken başlıklı sonesinde, toskana tepelerini tekrar gören şair, intihar etmiş olan kardeşini anımsar büyük bir üzüntü içinde. arno vadisi'nden her geçişinde şairin boğazında hıçkırıklar düğümlenir çünkü tepedeki mezarlıkta "yirmi yaşındaki"

semra alemdaroğlu kardeşi yatmaktadır: gencin üzerindeki örtü "kara toprak ve yeşil ot"lardır. sonenin sonunda yer alan bu sözcüklerle şair yine yaşam-ölüm tezadını vurgulamak istemektedir.

semra alemdaroğlu 1867 yılının haziran ayında doğmuş olan, şairin oğlu dante, üç yaşını doldurduğu tarihten kısa bir süre sonra kasım 1870'de ölür. şair, biricik oğlunun ölümünden yaklaşık yedi ay sonra yazdığı bu şiirinde oğluna yönelerek tesellisi olmayan acısını dile getirir.

giosuè alessandro giuseppe carducci o ağaç, küçücük elini uzattığın, güzel kırmızı çiçekli yeşil nar ağacı, ıssız sessiz bahçede yine şimdi yemyeşil, haziran onu okşarken ışığı ve ısısıyla.

giosuè alessandro giuseppe carducci sen, kurumuş çatırdayan ağacımın çiçeği, sen, ölümlü yaşamın tek ve son çiçeği, soğuk topraktasın kara toprakta; artık ne güneş seni neşelendirir ne uyandırır aşk seni

semra alemdaroğlu bir sonbahar sabahı istasyonda başlıklı şiirde ise gri bir sonbahar sabahı sevgilisini yolcu eden şairin içini bir sıkıntı kaplar; yaşamını da çepeçevre saran bir sıkıntı. 18.10.1873 tarihli bir mektubunda da sonbaharı aynı şekilde tanımlamaktadır şair:

giosuè alessandro giuseppe carducci çok hüzünlüyüm. sonbahar gerçekten başladı: herşey nemli, herşey gri, içimde ve dışımda herşey rengini yitirmiş. gökyüzündeki grilik ne hoş!

bilal civelek işsizlik varsa da devlet kimseyi aç bırakmıyor. hatta çalışmayan çalışandan daha iyi maaş alıyor.

el-turco ve dostum bosanirsam ne olur diye korkma bu almanyada kimse ac kalmaz merak etme öyleki almanyada calismayan calisandan daha iyi geciniyor bazan!-bunu bosanman icin demiyorum tabii !

necip ....... türkiye özeti çalışmayan çalışandan daha rahat geçiniyor?

cafer gezgez abdullah eğer bir işte çalışılıyorsa –ki aslında çalışmayan, çalışandan çok yer– işe göre yemeğin ayarlanması gerekir. çok yiyip hastaneleri ve hapishaneleri meşgul etmeyelim.

eliz alya çalışmadan yüksek alanlar çalışanla aynı puanı alanlara bence büyük bi saygısızlık bu sınav belirlyici değildi çalışan da aldı çalışmayan da htta çalışmayan çalışandan daha yüksek almış rahatlıktan sanırım.

? / anonim asker ettiler beni, kıdemli çavuş gurbet çöllerinde oldum bir baykuş anadan, babadan, yardan bir haber yokmuş uçun kuşlar uçun izmir’e doğru + evimizin önü duttur geçilmez bağımızda gazel sıktır seçilmez bir ben ölmeyinen ordu bozulmaz uçun kuşlar uçun izmir’e doğru

sevgül türkmenoğlu ilhan berk’in istanbul kitabı’nda flaneur

sevgül türkmenoğlu bu makalede berk’in şiirinde, şehir söz konusu olduğunda öncelikli bir yere sahip olan ve sözü edilen kitabında şehir hayatlıyla ilgili şiirler içinde kendine özgü yaklaşımıyla öne çıkan flaneur profili odağa alınmaktadır.

sevgül türkmenoğlu flaneur, şehrin karışık sokaklarında kaybolarak yalnızca gözlemleriyle baş başa kalmak ister. böylece bütün amaçların ötesinde yalnızca gözlem yapmak amacıyla kendini kalabalıklar içinde bulur.

sevgül türkmenoğlu ilhan berk, istanbul‟u farklı ve çok yönlü taraflarıyla ele aldığı “istanbul kitabı”nda okuru adeta bir gezintiye çıkarır. istanbul, farklı cepheleriyle gözlenir.

sevgül türkmenoğlu fonda iç karartan, çirkinlikleri yansıtan kirli, gri bir istanbul resmi vardır. şair bu resmi aç ve fakir insanlarla tamamlar.

sevgül türkmenoğlu şiirin son kısmında ise istanbul birçok çirkinliğiyle anlatılır. nice imparatorlukların, medeniyetlerin kirini, haksızlığını, zulmünü üzerinde taşıyan istanbul şiirde bu çirkinliklerin hepsini açığa çıkarmış gibidir.

sevgül türkmenoğlu “kurşun kubbeler şehri” betimlemesiyle okuyucunun karşısına çıkan istanbul, şiir ilerledikçe bütün çirkinliklerini bir bir ortaya çıkarır.

sevgül türkmenoğlu flaneur, şiir boyunca bu çirkinlikleri yollarda, sokaklarda, dükkânlarda, kenar mahallelerin arasında, karanlık ve izbe işyerlerinde, insanların yorgun ve bezgin yüzlerinde arar. bulduklarını da tüm çıplaklığıyla okuyucuya yansıtır.

sevgül türkmenoğlu böylece karşımıza aç ve sefil insanları, iç karartan kareleriyle sefil bir istanbul manzarası çıkar.

sevgül türkmenoğlu türk romanının din algısında popülist bir durak: hidayet romanları

sevgül türkmenoğlu türk romanında din algısı tanzimat ile birlikte ortaya çıkan romancılık serüveniyle başlar. tanzimat döneminde görülen ilk roman örneklerinde ve arkasından gelen servet-i fünûn döneminde çok yoğun bir din kavramı ile karşılaşılmaz.

sevgül türkmenoğlu din algısının romanda yoğun bir şekilde işlenmesi, milli edebiyat ve cumhuriyet dönemlerinde başlar. bu dönem eserlerinde dine bakış büyük ölçüde olumsuzdur. din adamları genellikle sahtekâr, güvenilmez, çıkarcı, cahil ve kaba tiplerdir.

sevgül türkmenoğlu itici bir figür olarak okuyucuya sunulan bu din adamı profili türk romanında uzun süre işlenmiştir. muhafazakâr kesim, roman türüne çok sıcak bakmadığı için uzun süre bu kesimin hayat görüşüne göre yazılmış bir romana rastlanmaz.

sevgül türkmenoğlu islami roman olarak tanımlanabilecek ilk örneklerden biri, 1967 yılında hekimoğlu ismail’in kaleme aldığı minyeli abdullah romanıdır. bu romandan sonra başka islami romanlar da yayımlanmıştır.

sevgül türkmenoğlu daha sonraki süreçte, özellikle 1980 ve 1990’lı yıllarda dini içerikli romanlar bir furya haline gelmiştir.

sevgül türkmenoğlu hidayet romanı olarak adlandırılan ve çoğunlukla bir aşk teması etrafında şekillenen bu romanlarda klişe bir kurgu vardır. dindar bir genç erkek, arayış içinde olan bir genç kız genellikle başkahraman olarak seçilir.

sevgül türkmenoğlu romanın kurgusu bu iki kişi arasındaki aşk ekseninde devam eder. genellikle de arayış içindeki genç kız, dindar genç adamdan etkilenerek hidayete erer. başını örter ve islami bir yaşam şeklini benimser.

sevgül türkmenoğlu sonuç olarak hidayet romanlarının, edebi zevk ve entelektüel birikimden ziyade ‘tebliğ’ kaygısıyla ve klişeler üzerine bina edilen, hitap ettiği kitleyi diri tutmayı amaçlayan bir propaganda diliyle yazıldıklarını söylemek mümkündür.

emel koşar hüseyin rahmi gürpınar'ın romanlarında bâtıl inançlar

emel koşar hüseyin rahmi gürpınar cadı, gulyabani, mezarından kalkan şehid gibi eserlerinde bâtıl inançları mizahî bir şekilde ele alarak halkı eğitmeye çalışır. hüseyin rahmi'nin bâtıl inanç konusunu ele aldığı romanları "sır romanları" şeklinde nitelendirilebilir.

emel koşar çünkü bu romanlarda çözülmesi gereken bir sır vardır. bu sır cahil insanların bâtıl inançlarından faydalanmak isteyenlerin oynadıkları oyundur. romanlar bu sırrın keşfi üzerine kurulur. romanlarda bâtıl inançlara inananlarla inanmayanlar karşı karşıya getirilir.

emel koşar hüseyin rahmi romanlarında, para kazanmayı hedefleyerek eğitimsiz ve saf insanların, özellikle kadınların dinî inançlarını istismar eden dolandırıcılara dikkatleri çekmiş ve bunu yaparken komik unsurdan istifade etmiştir.

emel koşar bâtıl inançlara inananlar ne belirli bir sosyal tabakaya, ne de belirli bir beden yapısı veya mizaca sahiptirler. okur yazar olan şahıslar da (tesadüf'te yer alan sâibe gibi) cahil halk gibi büyücüden medet umarlar.

emel koşar romanlarda olay, şahıslar, mekân ve üslûp arasında sıkı bir bağ vardır. yazar cadılara, perilere ve cinlere inanan, cahil, eski kadın tiplerini başarılı bir şekilde canlandırır.

emel koşar romanlarda erkekler çok az yer alır, aklı temsil eden yazarın savunucuları hep erkektir hüseyin rahmi kadınları daha iyi tanıdığı için kadınların dünyasını ustalıkla işler.

emel koşar romanlarda bâtıl inançlardan aşırı derecede etkilenenler ve istismar edilenler kadınlardır. eğitimin önemini vurgulayan hüseyin rahmi çocuğu yetiştiren dolayısıyla geleceğe şekil veren kadın olduğu için kadınların eğitilmesi üzerinde durur.

emel koşar aşırı etkilenmek kadınsılaşmak demektir. etkilenen eğer bir kadın değilse mutlaka kadınsılaşmış bir erkektir. fal baktıranların çoğunun okur yazar erkek olması dikkat çeker. bu erkekler kadınsılaşmış erkeklerdir.

emel koşar romanlarda mekân işlenen konuya uygundur. roman kişilerinin tasvir ettikleri yalı ve konaklar ıssız yerlerdedir. eski, yıkık dökük yalı ve konaklarda karanlık geçitler, kimsenin girmeye cesaret edemediği kilitli odalar vardır.

emel koşar roman kişilerinin mezarlık tasvirleri dikkati çeker. gece yarıları sık ve yırtıcı çalılıklarla, dikenlerle, servilerle kaplı mezarlıklarda güçlükle yürüyen roman kişileri ağaçların gölgelerini hortlak ya da gulyabani zannederek korkarlar.

emel koşar hüseyin rahmi'nin romanların ortak özelliklerinden biri romanlarda yer alan cadı, cin gibi varlıkların kafiyeli sözleridir. roman kişileri de onlardan korunmak için birtakım kafiyeli sözler söylerler.

aziz nesin bir zamanlar bir ülkede bir kişi "aman bana kazık giriyor!" diye bağırmaya başlamış. başkasına giren kazıktan bana ne deyip kimse aldırmamış. derken "bana kazık giriyor" diye bağıranların, acıdan kıvrananların sayısı artmaya başlamış.

hasan hüseyin korkmazgil ellerimi kullandım kazandım ekmeğimi beynimi pazarladım kazandım ekmeğimi ikisinde de dehşetli kazıklandım tanıdım ikisinde de bir gelinir dünyamızın soysuzlarını

çetin altan politika demek, kazığı atarken söylediğin nutukları, kazığı yiyenlere alkışlatmak demektir.

nejat işler milyon tane kazık yiyince, bedenin zarar görüyor.

lucius annaeus seneca / sêneca birbirlerine kazık atarken, birbirlerine uyku uyumazken, birbirlerini mutsuz ederken, yaşamlarının hiçbir ilginçliği, hiçbir zevki kalmıyor ahlaksal gelişimden yoksun kalıyor yaşamları.

ayşe aral kazık yemekten bıktım, artık ben de kazık atmak istiyorum!

zeynep bostan bugünkü dersimiz yamyamlık!

zeynep bostan insan kanı ve diğer vücut parçalarından yapılan ilaçları kullanmak 17. yüzyıl avrupa’sında çok yaygındır. bu ilaçları ise idam edilen mahkumların vücutlarından sağlamışlardır.

zeynep bostan dünyanın çeşitli bölgelerinden insanlarla yapılan yeni araştırmalara göre, modern insanda atalarımızın yamyam olduğuna dair kanıt olabilecek bazı genetik faktörler tespit edildi.

ahmet sarı türk ve alman masallarında insan yiyicilik

ahmet sarı büyük dünya savaşları gibi felaket anlarında, holocaust ya da soykırım dönemlerinde, kıtlıkta, değerlerin altüst olduğu ve insanlığın bile ortadan kalktığı durumlarda, her türde büyük kapatılma dönemlerinde

ahmet sarı yiyecek bulamayan ve ciddi bir şekilde ölüm tehdidi ile karşı karşıya olan insanların kendi türlerini yemeleri tarihte sıkça görülmüştür.

ahmet sarı sadece insanlarda değil çevresi daralmış, aurası sıkışmış hayvanlarda bile açlık ciddi bir hal aldığında, yani bir varlık sorunu haline geldiğinde, kendi türlerinin yendiği gözlemlenmiştir.

ahmet sarı primitif insanın, homo erektus’un, homo sapiens’in av bulamadığı ve aç kaldığı zamanlardaki sıkıntılı dönemlerinden tutunuz totem ya da tabulardan, ayinlerden ya da atalara saygı, düşmanlara kinden kaynaklanan insan yeme edimine kadar

ahmet sarı antropofajinin, yani insan yiyiciliğin dayandığı çok çeşitli nedenler vardır.

ahmet sarı fakat bu nedenlerden hiçbiri modernizmin devreye girmesi ile birlikte dış dünyası ve çevresi değişen, bu hızlı değişimle yaşantısında ruhsal yara alan modern insanın keyfi yamyamlığı kadar basit nedenlere dayanmamaktadır.

ahmet sarı milenyum insanının sosyal, ekonomik, medyatik, gastronomik ve cinsel açıdan bu sonsuz açlığı ve doyumsuz hali, durmadan yeni tatlar oluşturmasında ya da bir dönemler zaten sahip olduğu ama unuttuğu,

ahmet sarı bilincinin derinliklerinde gizlediği ve dondurduğu ilkel tatların (insan yiyicilik) devreye sokulmasında bir etken gibi gözükmektedir.

ahmet sarı insanlığın her açıdan zevk ve tat yelpazesi, dünyanın hiçbir döneminde milenyum insanının sahip olduğu zevk ve tat yelpazesi kadar geniş olmamıştır.

ahmet sarı globalleşen dünyamızda kültürler arası yemek çeşitliliği de göz önüne alındığında insanın önünde açılan uçsuz bucaksız yemek kültürü dururken hala genlerinde var olan antropofajiyi, yamyamlığı, insan eti yeme edimini ortaya çıkarması bir hastalık halidir.

ahmet sarı “antropofaji” kelimesi yunanca “anthropos” (insan) ve “phagein” (yemek) kelimelerinin bir araya getirilmesinden oluşur ve “insan yiyicilik”, “yamyamlık” anlamına gelmektedir.

ahmet sarı freud’un öncülüğünde gelişen psikanaliz kuramı “insan eti yeme”, “hemcinsinin bedenini yeme” (einverleibung) eylemini bir tür psikolojik özdeşleşme olarak görmektedir.

ahmet sarı freud’un psişo-seksüel bir rahatsızlık olarak gördüğü antropofajinin iki türü vardır. biri antropologlar arasında “gynophaji” olarak değerlendirilen kadınların yenmesi, diğeri de “androfaji“ olarak değerlendirilen erkeklerin yenmesi eylemidir.

ahmet sarı antropologlara göre ise, antropofajinin üç türü vardır.

ahmet sarı birincisinde yaşamları tehdit altındaki insanlar ölmemek için insan eti yemek zorunda kalırlar. uruguaylı rugby takımının and dağlarındaki uçak kazası ve yaşamda kalmak için kendi ölü arkadaşlarının etlerini yemeleri macerası zaten buna örnek olarak gösterilmiştir.

ahmet sarı ikincisinde, insan etine önemli bir yiyecek gözüyle bakılır ama bunu kanıtlayan veriler henüz istenen yeterliliğe ulaşmamıştır.

ahmet sarı üçüncüsü ise dinsel törenler ya da geleneklerle ilgilidir. öldürülen bir düşmanın ya da ölen bir akrabanın eti, ölünün güçlerine sahip olmak ya da onu yüceltmek için yenir.

ahmet sarı insan yeme eylemine başvuran kabileler bağlı oldukları ritüeller ve ayinler doğrultusunda freud’un da psikanalitik bağlamda üzerinde durduğu gibi öldürülen kişinin ruhunu kendi ruhuna gömme güdüsüyle bu eylemi yapmaktadır.

ahmet sarı düşmanıysa onun kahramanlığını ruhuna eklemleme, dostuysa mezarda onu böceklere, kurtlara yedirmektense kendi bedeninde onu saklama, muhafaza etme ve sonsuz kılma ediminin bir sonucudur bu davranış.

ahmet sarı ....... kavgasında yenilir ve aegisthus dışındaki oğulları, kardeşi atreus tarafından kızartılarak ona yedirilir. çocuklarının etini bilmeden yiyen thyestes’in yaşadığı dehşet, güneşi bile o kadar kızdırır ki yörüngesini değiştirerek dünyayı karanlığa mahkûm eder.

ahmet sarı incil’de, yuhanna’da da antropofajiye uygun izlekler yer alır. bugün hıristiyanlığın komünyon ayinlerinde yenilen kuru ekmek ve içilen kırmızı şarap hz. isa’nın etini ve kanını temsil eder.

ahmet sarı ister mecazi bir söylem olsun,isterse çoğu fanatikler tarafından gerçek bir söylem olarak algılansın hz isa’nın bedeninden bir parçanın yenmesi ve kanından bir yudum içilmesini temsil eden hıristiyanlık komünyon ayinleri bilinçaltında antropofajik eylemleri barındırır.

ali ulvi özdemir ortaçağ’dan 20. yüzyıla, avrupa’dan ortadoğu’ya açlığın değişmeyen imgeleri ve yamyamlık

ali ulvi özdemir açlıktan bir insanın diğer insanların cesetlerini yemesi ve en kötüsü yemek için öldürmesi kültürel niteliklerden bağımsız olarak dünya üzerinde birçok bölgede görülebildiği gibi yakın coğrafyamızda da görülebilmektedir.

ali ulvi özdemir açlık, insanı hangi dönemde yaşarsa yaşasın, hangi ideolojik/kültürel/dini küme içinde olursa olsun, her türlü toplumsal koşullanmışlıktan kurtarıp, düzen yıkıcı bir potansiyele itebiliyor.

ali ulvi özdemir ilkçağlardan modern zamanlara kadar en büyük isyan atmosferi ve isyan dalgaları biyolojik açlığa bağlı olarak ortaya çıkıyor.

ali ulvi özdemir sonuç olarak aç kalan insan ve yamyamlık vakası bağlantısı ile ilgili bir çıkarım elde etmiş oluyoruz.

ali ulvi özdemir insan olmanın, insan kalmanın zorluğu, yaşadığımız modern hayatın nasıl pamuk ipliğine bağlı olduğu ve ahlaki duruşumuza ait değişmez bir özün olmadığı, bir kez daha tarihten, edebiyattan ve sanattan yüzümüze çarpılan bir gerçek olarak ortaya çıkmış oluyor.

ali ulvi özdemir içimizde barındırdıklarımız korkunç ve modernizm sadece ince bir örtü.

justin a. mccarthy ermeniler, ermenistan cumhuriyetine gittiklerinde önemli sayıda ölümler yaşandı, kitle ölümleri başladı; çünkü, açlık çok fazlaymış. hatta yamyamlık başlamış, insan eti yemeye başlamış insanlar.

neva boynukalın açlık, fakirlik, çocuk işçi, yamyamlık ve toplumsal cinsiyet bağlamında hansel ve gretel

gülhan atnur anadolu, tatar (kazan) ve başkurt türklerinin masallarında insan yeme (yamyamlık) motifi

dip - ismail ( olgun toker ) var ya kimsenin ölmek istemediği günlerde benim ölesim geliyo. sırf sıkıntıdan hê sâfi sıkıntı.

dip - sâhir kağan ( ilker kaan kaleli ) atlıycak adam aşşâ bakmaz.

dip - ismâil ( olgun toker ) yavşak mâdem atlamıycan ne çıkıyon oralara dimi. ....... onlar da olmasa biz de taş mı yiyelim dimi.

karacaoğlan hey ağalar böyle mi olur hali yardan ayrılanın? iner ummana dökülür seli yardan ayrılanın. + turna, turna. kalbi yaralı turna. + gökten turnalar çekilir. iner yerlere dökülür. on beş yaşında bükülür beli yardan ayrılanın.

cigdem aslan çiğdem aslan & matoula zamani - turna / τουρνα

gail holst-warhaft - çev : e. şirin özgün rebetikanın kadın dervişleri ve diğer şüpheli hanımları

gail holst-warhaft - çev : e. şirin özgün kendilerini yunan toplumunun kurallarına karşı gelmeye hazırlamış olan diğerleri ise rebetika dünyasına şarkıcı olarak ya da müziğin ve hatta nargilenin aşığı olarak girebiliyorlardı.

gail holst-warhaft - çev : e. şirin özgün şarkı sözlerinde bu erkek dünyasını paylaşan ve bir anomali olarak görülse de rebetika dünyasının kabul gören bir parçası olan, cüretkarlıklarıyla birer arzu nesnesi haline gelen kadınların varlığına dair yeterince kaynağımız var.

gail holst-warhaft - çev : e. şirin özgün savaş sonrası kurulan buzuki topluluklarıyla şarkı söyleyen sotiria bellou, marika ninou ve stella haskil gibi kadınlar kendilerini dileyen yunan kadın ve erkekler tarafından nasıl yargılanıyordu?

gail holst-warhaft - çev : e. şirin özgün bellou’nun kendine örnek aldığı kişi tango icralarıyla tanınan popüler kabare sanatçısı ve şarkıcı sophia vembo’ydu.

gail holst-warhaft - çev : e. şirin özgün bellou alman işgali ve iç savaş sırasında sigara satarak ve ara sıra tavernalarda gitar çalıp şarkı söyleyerek hayatta kaldı.

gail holst-warhaft - çev : e. şirin özgün o yıllarda direniş’te de aktif bir rol aldı. iç savaş sırasında sol cephede meydan muharebelerinde savaştı. bu yıllar boyunca tutuklandı, hapsedildi, dövüldü fakat sonunda bir tavernada iş buldu. bellou kendi değerini bilen bir kadındı.

gail holst-warhaft - çev : e. şirin özgün bir tavernada gezgin şarkıcı olarak çalışırken bile ucuz bir eğlendiriciden daha fazlası olduğunu biliyordu:

sotiria bellou tavernaya neredeyse her gün gittim ve masalarda oturan insanların bana verdiği paranın miktarı ne olursa olsun çalıp söyledim. bu arada ucuz bir kadın olmadığımı gördüler. nezih bir kadındım. ayrıca çok da güzeldim.

gail holst-warhaft - çev : e. şirin özgün kulüpte şarkı söylemeye başlamasından kısa süre sonra bir grup erkek kulübe gelir ve ondan kral yanlısı bir şarkı olan “kartalın oğlu” şarkısını söylemesini ister. reddettiğindeyse ona saldırırlar.

gail holst-warhaft - çev : e. şirin özgün bellou kendini savunur fakat erkek müzisyenlerden hiç biri yardımına gelmez.

gail holst-warhaft - çev : e. şirin özgün rebetika şarkıları ve dansları haşhaş batakhanelerinin, tüccar denizcilerin, hapishanelerin ve tersanelerin neredeyse sadece erkeklerden oluşan toplulukları içinde yeşerdi.

gail holst-warhaft - çev : e. şirin özgün toplumsal cinsiyetini eğip büken,ya da toplumsal cinsiyetine karşı koyan bu kadın tipi gerçekten var olmuş muydu,yoksa bir kurgudan mı ibaretti? eğer sadece bir kurguysa, böylesine açıkça eril olan bir müziğin sözleri içinde ne işi vardı?

gail holst-warhaft - çev : e. şirin özgün kadın rebetisten bahseden ilk şarkılardan biri “elli”dir. ilk olarak 1915’te istanbul’da kaydedilen bu şarkı sevgilisi lefteri için ailesinden vazgeçen son derece güzel, siyah saçlı genç bir kadını anlatır.

gail holst-warhaft - çev : e. şirin özgün elli “şeker ve haşhaş tozu ister/ şeker yapıp lefteri’ye yollamak için”. şarkının nakaratı şen şakrak ve komiktir: elli, elli, fikrini değiştirip de bir öpücük vermeyeceksen genç asker seni istemiyor.

gail holst-warhaft - çev : e. şirin özgün fakat son dörtlükte elli’nin davranışı geleneksel rum adetlerince mahkum edilir: noel günü çanlar çalıyordu, çanlar çalıyordu bütün hıristiyanlar kilisedeydi, elli ise türklerle elli ise türklerle.

gail holst-warhaft - çev : e. şirin özgün dört ya da beş yıl sonra yazılan başka bir yunan versiyonunda da elli’nin bu sefer bir hançerle öldürülmesi gerektiği, çünkü kocasını bir türk komiser için terk ettiği söyleniyordu.

gail holst-warhaft - çev : e. şirin özgün victor’un kaydettiği bir amerikan versiyonu (1925-30) şarkıyı izmir sokaklarına yerleştirir: elli izmir’in dar sokaklarında yürürken izmir’in dar sokaklarında; türkler ramazan geldi sanırdı ramazan geldi.

gail holst-warhaft - çev : e. şirin özgün düşmüş fakat hala arzu edilen kadınlara bir başka örnek de ....... bahsedilir. hanoumaki şöyle cevap verir: ben bir türk kızıyım sense bir hıristiyan oğlan bu aşk yürümez bir türk kızıyla bir rum oğlan aşık olur ve acı çeker.

gail holst-warhaft - çev : e. şirin özgün erkeğin tepkisi şaşırtıcıdır: aklıma dinimi değiştirmek fikri geldi, böylece hareme girer ve seni alırım.

gail holst-warhaft - çev : e. şirin özgün genç kadın görünüşe göre pire yakınlarındaki bir haşhaş batakhanesinde müşterilere hizmet etmektedir: paşalimanı yakınındaki kumsalda haşhaş batakhanen var ve oraya acımı unutmak için her gün geldim

gail holst-warhaft - çev : e. şirin özgün stella haskil ve markos vamvakaris’le birlikte kaydettiği şarkıdaki kadın derviş savaş öncesi mangas kızların sahip olduğu bütün yeteneklere sahiptir fakat yine de bir kalp kırıcıdır:

gail holst-warhaft - çev : e. şirin özgün mangas, koş ve sor onlara benim kim olduğumu. ben büyük bir kadınım, gerçek bir neşe kaynağıyım. erkeklerle avucumdaki zarlar gibi oynarım. aşk beni heyecanlandırmaz, biraz iyi vakit geçirmek yeter bana her gece içerim

gail holst-warhaft - çev : e. şirin özgün cesur delikanlılar benim için birbirlerini öldürürken. nasıl tamamen senin olacağımı sorup durma artık. sözlerin hiç önemi yok, söyledim sana; ben tavernalarda ve kabarelerde doğmuşum.

didem güngör fırat ulus-devlet anlayışı karşısında toplumsal hafızanın direnişi: rembetiko örnek olayı

didem güngör fırat bu tez, milliyetçi söylemlerin klişeleşmiş bakışının gölgesinden sıyrılmaya çalışarak ulus-devlet politikalarının çok yönlü ve uzun süren etkilerinin bütün insanlık için ortak bir dil olan müzik ile anlatılmaya çalışılmasıdır.

didem güngör fırat meşhur rembetiko şarkıcısı siros doğumlu markos vamvarakis göç eden mübadilleri anılarında şu şekilde anlatmıştır: felaketi ve mübadilleri anımsıyorum da... böyle bir şeyi nasıl tarif edebilirim ki. bir felaket. .......

didem güngör fırat amasya’dan yunanistan’a göç etmek zorunda kalan yordanis orfanidis topraklarından koparılmanın acısını şu sözlerle ifade etmiştir: vapur kalktı! acı acı düdük öttürdü. el sallamadım. uğurlayanımız yoktu! elveda doğduğum toprak elveda! ağladım ağladım! .......

didem güngör fırat 1922 yılında aydın’da yaşayan ailesiyle birlikte göçmek zorunda kalan ünlü yazar didou sotiriyou kendi çocukluğunu ....... : izmir değildi bu gördüğüm, ölü bir şehirdi! mağazalar, kahveler ve lokantalar sımsıkı kapalıydı. .......

didem güngör fırat bu şarkılarda “acı” teması çok yoğundur.

didem güngör fırat küçük asya’dan gelenler ekonomik sıkıntılarına rağmen müziklerinden hiç vazgeçmemişler, bu müziği günümüze kadar taşımışlardır. oradan ne getirdilerse burada da devam etmişler anlamında. “dümbelek” bulamazlarsa “yağ tenekesi” çalmışlardır.

didem güngör fırat rembet müziğine ait şarkı sözlerine baktığımızda, aslında göç edenlerin göç nedeniyle yaşamları kötüleşenlerin, savaş yıllarının neden olduğu karmaşanın dili olduğu görülemktedir. müziğin dili bize yaşananlar hakkında ipucu verebilmektedir.

didem güngör fırat bir milyona yakın mübadilin göç etiği yunanistan’da göç nedeniyle yaşanan sıkıntılar sık sık rembetiko müziklerinde çok ilinen bu şarkıdaki gibi bahsedilmektedir.

didem güngör fırat göç sırasında gemilerle taşınmış olan mübadiller çok kötü koşullarda yolculuk yapmışlardır.

didem güngör fırat bu yolculuklar esnasında pek çok kişinin yaşamını kaybettiği, ağır bulaşıcı hastalıklar yaşandığı ve bu durum nedeniyle limanlarda karantina bölgeleri oluşturulduğu kayıtlarda belirtilmektedir.

didem güngör fırat gerçek hayat hikayesinin anlatıldığı çağan ırmak’ın “dedemin insanları” filmi bu yolculuğu anlatarak başlar. yolculuk esnasında hastalık nedeniyle ölen bebeğini kucağından bırakmak istemeyen bir annenin dramı anlatılmıştır.

didem güngör fırat (gemide hayatını kaybedenler kokmaması ve hastalığı diğer yolculara bulaştırmaması nedeniyle denize atılır) rembet şarkılarında da bu yolculuk karamsar bir dille anlatılmış gemiye binmek ölümle bağdaştırılmıştır:

gail holst-warhaft - çev : v. çelik akpınar ah, ölürsem eğer ne derler ki? genç bir çocuk öldü, yaşam dolu bir levent. aman! aman! + ah, gemide ölürsem eğer, denize atın beni, kara balıklar, tuzlu sular yutsun. aman! aman!

masmavi2583 rembetiko 1983 - marika'nın cenaze töreni

euronews müebbet alan askeri öğrencilerin anneleri anlatıyor: yetiştiren de, ceza veren de devlet

nurdane türedi devletim onu hapise koydu. devletim 17 sindeki 18 yaşındaki çocuğa acımadı. onu devlet yetiştirdi, ben yetiştirmedim.

sezin başbuğ & ibrahim yiğit prof. dr. gülsen erden ile mülteci çocuklar üzerine…

gülsen erden kaçış nedenleri arasında ölümden, savaştan,, milislere, tarikatlara katılmaya zorlanmaları; fidye için ya da o gruba katılmak için kaçırılmaktan korkmaları, çocuklarını koruma ve çocuklarına güvenli bir gelecek sağlama istekleri öne çıkıyor.

diyanet dergi cami çocuk buluşması cami kubbelerinde çocuk sesleri çocuk vaazları

fatih çınar & nural şener cami cemaatinin cami ile tanışmalarında çocukluk dönemi yaşantılarının etkileri

laik ve bilimsel eğitim platformu bilimsel-laik eğitim için veli el kitabı

laik ve bilimsel eğitim platformu çocuklarımıza barışı değil din uğruna savaşmayı öğreten müfredat; düşünmeyi sorgulamayı değil ezberlemeyi itaat etmeyi öğreten ve hiçbir gelecek vaad etmeyen eğitim neye hizmet edecek?

laik ve bilimsel eğitim platformu ....... eğer çocuğumuzun aldatanlardan-aldatılanlardan olmasını istemiyorsak cemaatlerin ve tarikatların okullarda bu etkinlikleri yapmasına, dini istismar etmelerine izin vermeyelim.

mahmud esad erkaya günümüz ürdün’ünde faaliyet gösteren tarikatlar

mahmud esad erkaya ....... özgü zikir yapılmaktadır. hadra esnasında katılımcılar tarafından zikir halkası oluşturulmakta, halkanın içerisinde ise hilal şeklinde ikinci bir yarım halka teşkil edilmektedir. zikre iştirak eden çocuklar da halkanın bir tarafında toplanmaktadır.

sezai küçük mevlevîlerde çocuk şeyhler ve vekil şeyhlik

sezai küçük xvııı. asrın sonlarından itibaren mevlevîhâne şeyhleri veya şeyh aileleri mevlevîhânelerin vakıf gelirlerinden mahrum kalmamak için küçük yaşta da olsa çocuklarını şeyh olarak tayin ettirmişlerdir.

sezai küçük ....... vekil şeyh tayinlerinin mümkün olmadığı mevlevîhânelerde ise postnişin çocuklar bir kâmil mevlevînin elinde yetişmedikleri için olumsuz sonuçlar ortaya çıkmıştır.

saime inal savi pervîn-i i‘tisâmî (1907-1941) 1938’de babasının vefatı üzerine dış dünya ile ilgisini tamamen kesti ve 5 nisan 1941’de yakalandığı tifodan öldü ve kum şehrindeki aile mezarlığında babasının yanına defnedildi.

vikipedi pervin itisami maleko şoaraye bahar’ın teşvik ve yönlendirmeleriyle 1315 h.ş. yılında pervin, divanı şiirini yayınladı ancak ince ve hassas ruhu, 1316 h.ş.’de babasının ölümü (63 y) ile büyük bir darbe aldı.

pervîn-i i‘tisâmî babacığım, köküne balta vuran ecel eli viran oluşumun sebebi oldu

yasemin yaylalı pervîn-i i‘tisâmî, hayatı, edebi kişiliği ve lutf-i hak mesnevisi

yasemin yaylalı pervin-i i‘tisâmî, çağdaş iran edebiyatının en seçkin bayan şairlerindendir. eserlerinin tümünde nasihatler veren, güzel ahlaka işaret eden, yüce fikir ve araştırmalarıyla okuyucunun dikkatini çeken rasyonalist bir şair olarak görülür.

yasemin yaylalı ölümünden bir yıl önce beğenmediği şiirlerini yakmıştır.

yasemin yaylalı küçük yaştan itibaren insanlardan kaçan ve kısa hayatı boyunca münzevi bir hayat sürmeyi seçen pervin’in şiirleri hüzün ve ıstırap yanında, zavallılara ve yetimlere hatta bütün canlılara şefkat içerir.

yasemin yaylalı pervin-i i‘tisâmî çok genç yaşta yakalandığı tifo hastalığı sebebiyle 1320 (1941) yılında tahran’da hayata gözlerini yummuş, kum şehri yeni meydan’da aile mezarlığında babasının yanına defnedilmiştir. kendisine ait şu kıta mezar taşında yazılıdır:

pervin-i i‘tisâmî ey gül! sen gül bahçesinden ne gördün? dikenin siteminden ve kötü davranışından başka ne gördün? ey gönül aydınlatan lâl, bütün bu parlaklığına rağmen, alçak bir müşteri dışında pazarda ne gördün?

pervin-i i‘tisâmî çemene gittin ancak nasibin kafes oldu, ey esir kuş! kafes dışında ne gördün?

pervîn-i i‘tisâmî bir vaiz sordu oğluna müslümanlık nedir, bilir misin? sadakat, insanları rahatsız etmemek, halka hizmettir müslümanlık bir de ibadet, hayatın anahtarıdır oğlu dedi: bu kriter ile şehrimizde sadece bir müslüman var, o da ermenidir!

pervîn-i i‘tisâmî çiftçi oğluna öğüt verdi; ey oğul! bu iş benden sonra sana kalacak bizim ömrümüz sıkıntı eziyetle geçti senin sıkıntı eziyet çekme vaktin geldi

pervîn-i i‘tisâmî şöyle dedi oğul; ey iyi kalpli, ileri görüşlü babam! bizim yıldırımımız zenginlerin sitemi zulmü onların işi ancak rahatlık ve yatmak bize düşen dert, acı ve eziyet

vikipedi robert louis stevenson sağlığının bir daha iskoçya'ya dönmesine olanak vermeyeceğini bildiği için bu dönemde ülkesini oldukça özler. aynı yıl, "kaçırılmış çocuk" (kidnapped) adlı eserine bir devam kitabı olan "catriona"yı yazar.

vikipedi 1894'te samoa'ya barış gelir, stevenson bir kahraman ilan edilir, "the ebb-tide" yayımlanır ve "weir of hermiston" adlı eseri üzerinde çalışırken 3 aralık 1894 günü 44 yaşında beyin kanamasından hayatını kaybeder.

robert lewis balfour stevenson / robert louis stevenson yabancı topraklar yoktur. yabancı olan sadece seyyahtır.

robert lewis balfour stevenson / robert louis stevenson ah, vicdan insanı hiç rahat bırakmayan bir düşmandır.

robert lewis balfour stevenson / robert louis stevenson keşke okullarda az da olsa eğitim verilse!

robert lewis balfour stevenson / robert louis stevenson insanlar çok ama çok fazla konuşuyor...

robert louis stevenson - çev : nurettin elhüseyni gemici ezgilerine uygun gemici masalları, fırtına ve serüven, sıcak ve soğuk, uskunalar, adalar ve garibanlar, gömülü altınlarıyla korsanlar ve bütün o eski maceralar,

feryal saygılıgil - beyhan uygun aytemiz tezer özlü 1986 yılında, kırk dört yaşında, zürih’te yaşama veda ettiğinde geride .......

ölüm haberi erdal akın (44) aydın’da seher özer’i (30) pompalı tüfekle öldürdükten sonra intihar etti.

ruhuna el fatiha ....... kadın sürücünün, otomobiline binerek park yerinden ayrılmak isterken, vitesleri karıştırınca aracın kontrolünü kaybederek otomobiliyle birlikte marketin camından içeriye girip ezmesi sonucu reyon görevlisi güler gamze bozkırlı (44) hayatını kaybetmiştir.

ölüm haberi gazeteci tevfik yener ve sanatçı neşe karaböcek’in oğulları hasan ali yener (44) istanbul’da öldü.

posta eski türkiye 3. güzeli nilay ceylan, 44 yaşında hayatını kaybetti. iki yıl önce babasını kaybeden ve ardından içine kapanan ceylan’ın annesiyle yaşadığı evde geçirdiği kalp krizi sonucu vefat ettiği öğrenildi. ceylan'ın cenazesi vasiyeti üzerine babasının yanına defnedildi.

devrim deniz erol toplumsal cinsiyet bağlamında türkiye yazılı basınında şiddet haberleri ve haber fotoğrafları

devrim deniz erol posta gazetesinde “sosisli tecavüze 21 yıl hapis” (16 ekim 2011: 5) başlıklı haberde ....... “üzerine çullandı”, “soktu” vb. eril dile özgü tanımlamalarla, olumsuzlanması gereken cinsel şiddet, haber söyleminde olumlanarak pornografik bir şiddete dönüşmektedir.

nursel yılmaz televizyonda yayımlanan gıda reklamlarında kadın imgesinin incelenmesi

nursel yılmaz maret bu ürünün reklam filmlerinin ikisinde de çocuklar rol almaktadır. birinde erkek çocuk, diğerinde kız çocuk oynamaktadır. anneler görüntüde yoktur sadece sesleri duyulur.

nursel yılmaz burada çocuklar annelerini kendilerine sosis vermeleri için tekerleme ile ikna etmeye çalışmaktadır. reklam filmi ürün adının ve logosunun görülmesiyle “maretten sosisli şiirler” sözü ve yazısıyla başlar. ....... bu filmde kız çocuğa erkeksi özellikler eklenmiştir.

safiye kırlar barokas büyümüş de küçülmüşler bir reklam çözümlemesi “pınar sosis”

safiye kırlar barokas reklamlarda kadınların sex objesi olarak kullanılması sık sık görülür –özellikle dondurma reklamlarında- ve de çok yadırganırken, küçük kız çocuklarının sex objesi olarak kullanıldığı da çözümleme sonucu ortaya koymaktadır.

safiye kırlar barokas ....... son sahne dondurulduğunda çocuk ağzında sosisle -ısırılmadan- duruyor. bu da son sahneye kadar masum bir biçimde sunulan ürüne erotizm katıyor.

pervin buldan ....... on altı-kırk dört yaş arası kadın ölümlerinde kadına yönelik şiddet, kanser, trafik kazaları ve savaştan daha büyük bir risk faktörü oluşturmaktadır.

anthony giddens britanya'daki afrika-karayip kökenli ailelerinse yine farklı bir yapılanımı vardır. yirmi ile kırk dört yaş arasında olup bir kocayla yaşamakta olan siyah kadınlann sayısı, aynı yaş topluluğundaki beyaz kadınlannkinden çok daha azdır.

anthony giddens londa'daki göç düzeyi, birleşik krallığın diğer yerlerine bakarak çoğunun yaşları yirmiyle kırk dört arasında değişen oldukça büyük bir genç nüfus yaratmıştır (ons, focus onlondon, 2003).

halûk y, şehsüvaroğîu ondokuzuncu asırdaki genç sadrazamlar + reşid paşa, 1845 yılında ilk defa sadaret makamına geçerken henüz kırk dört yaşında bulunuyordu.

mustafa gültekin dünya sağlık örgütünün 1998 yılındaki on beş ile kırk dört yaş arasındaki kadın ve erkeklerin ölüm nedenleri sıralamasında intiharın üst sıralarda yer alması, tabloda yer alan diğer kamu sağlığı problemleriyle eş düzeyde ele alınarak kamuoyunun .......

marilyn yalom çocuksuzluk da artık yetişkin kadınların laneti olarak algılanmıyor.kırk ile kırk dört yaş arasında çocuksuz kadınların oranı 1998'de yüzde 19'du(1980'e göre yüzde 10 artmıştı)ve bazı demografi uzmanlarına göre çocuksuz kalmak bu kadınların çoğunun kendi tercihiydi.

louann brizendine kırk ile kırk dört yaş arasında, menopoz gününden 2 ila 9 yıl öncesinde kadın beyni perimenopozun erken evrelerine girer. bu aşamada beyin bilinmeyen bir nedenle östrojene daha az duyarlı hale gelir.

seval şahin aziz nesin ve behçet necatigil “özeleştirilerini” yapıyor

aziz nesin gazetecilik, edebiyatçılığı yer bitirir.

aysun aslan ortalık fena… türk türkü kırıyor. yetişkin eline bile yakışmayan tabancalar, molotof kokteylleri bebelerin elinde… düşünceler iğdiş olmuş, ilk yassah düşünmeye…

aysun aslan bodrum bizim, biz bodrum’un el ne karışır, turistime tenha sokaklar ne güzel yaraşır.

aysun aslan ben dördüncü kuzu olarak hakimin karşısına çıktım. filmlerde gördüğüm mahkeme dekorundan daha küçük, daha az korkutucu. hakim beyin yakası bordo kaftanı çok etkileyici.

ayşegül cengiz akman ....... ben her iki mesleğimi; oyunculuğu da doktorluğu da bu ve pek çok anlamda taşıdığı hayatiyet açısından çok benzer ve yakın buluyorum.

tülay kök gerçek acı seyirci istemez, vitrinde yaşanmaz, öyle içten ve derindir ki kimse sizin ne yaşadığinizi bilmez.

açık lise tv / kezban ……. din felsefesi

sezen baran ateş din felsefesi

selva keleş din psikolojisi + din felsefesi

açıköğretim sistemi - anadolu üniversitesi / aysu mola din psikolojisi

benim hocam / özlem oktar din psikolojisi

mehmet yolcu lebid b. rebia ve tevhide çağıran şiiri

osman karadeniz filozof - peygamber ilişkisi

m. j. kister - çev : abdullah kahraman peygamber’in pazarı

veysel aktürk hz. peygamber döneminde öldürülmeleri emredilenler ve öldürülme nedenleri

saffet köse cihad şiddete referans olabilir mi?

meltem güler parfüm reklamlarının psikanalitik çözümlenmesi: freudyen bakış açısı ve hermeneutik yaklaşım

meltem güler “aşk ve delilik” mottosu: reklamda bilinçdışı ve nevrotik duygulara seslenme calvin klein “obsession” parfüm reklamı

meltem güler reklam afişi siyah-beyaz bir görseldir. afişin en üstünde ortada büyük beyaz harflerle “obsession” yazmaktadır. sağ üst köşesinde “from the calvin klein advertising archives” yazısı görülmektedir. afişin alt ortasında “calvin klein perfume” yazısı bulunmaktadır.

meltem güler afişte salıncakta ayakta sallanan her ikisi de çıplak bir kadın ve bir erkek imgesi görülmektedir. salıncağın iplerinin bağlı olduğu yer görülmemektedir. afişin arka fonu siyahtır. yani karanlık bir mekânı ya da ortamı göstermektedir.

meltem güler afişe baktığımızda, afişle ürün/parfüm arasında doğrudan somut bir bağlantıya rastlamak mümkün değildir. parfüm reklamları genellikle ürüne ait hiçbir bilginin olmadığı özel iletileri olan imgeye dayalı reklamlardır.

meltem güler odabaşı’na göre (2013: 118), cinsel uyanmanın hedonik tüketim biçiminin temel sonuçlarından olduğu söylenebilir. reklam afişinde cinsel birleşme salıncak üzerinde ve ritmik hareketleri imleyecek şekilde kurgulanmıştır.

meltem güler reklam afişinin kurgusu cinsel dürtüler üzerinedir. ürüne verilen isim de bu dürtülerin bastırılmasıyla ilgili olarak gerilemeye ve bu gerilemede savunma mekanizmasının yetersiz olması durumunda ortaya çıkan “takıntı nevrozu” nun ismidir.

meltem güler reklam afişinde psikanalize ait kavramlardan ve unsurlardan yararlanıldığı görülmektedir.

tülin candemir & tülay candemir & behice başak öz sanat ve reklamlarda kadın imajı

tülin candemir & tülay candemir & behice başak öz klein önce 1980’de henüz 15 yaşındaki brooke shields’e daracık jean pantolon giydirdi ve kışkırtıcı bir ifadeyle “benimle calvin’imin arasına kim girebilir? hiçbir şey” dedirtti.

tülin candemir & tülay candemir & behice başak öz çocuk yaştaki bir modelin rol aldığı bu reklam büyük tepki topladı. ama yine de jean’ler satış rekorları kırıyordu (gülcan, 2017).

tülin candemir & tülay candemir & behice başak öz 1985 yılında, üçlü ilişki çemberiyle bütün dikkatleri üzerine çeken calvin klein underwear (iç çamaşır) kampanyası 80'lerin skandal limitini zorlayan çalışmalardan.

tülin candemir & tülay candemir & behice başak öz moda dünyasının provokatif ve kışkırtıcı reklam dilinin mimarı diyebileceğimiz klein, 1995 yılı sonbahar-kış sezonu için, çoğu insanın “çocuk pornosu”nun promosyon edilmesi olarak düşünüleceği calvin klein’ın reklam kampanyası

tülin candemir & tülay candemir & behice başak öz steven meisel tarafından fotoğraflanmıştır. çıplak genç görünümlü modellerin bazıları oldukça çarpıcıydı.

tülin candemir & tülay candemir & behice başak öz 1990-2000 yılları arasında siyasilerin dahi tepkisini çeken ve tüm dünyada ses getiren calvin klein markasının 1993 yılında kate moss’lu “heroin chic” reklamlarını hatırlatmak yerinde olacaktır.

tülin candemir & tülay candemir & behice başak öz klein tam uslanmış gibiyken yine agresifleşiyor, pornografi sınırlarına dayanan reklamları veya madde bağımlısı gibi duran aşırı zayıf mankenleri ile sabırları zorluyordu (gülcan, 2017).

tülin candemir & tülay candemir & behice başak öz calvin klein'ın, buram buram seks kokan reklam afişleri muhafazakâr aileler tarafından tepki alması ile geleneksel cinsel tabular kırılmaya başlanır.

tülin candemir & tülay candemir & behice başak öz calvin klein reklamlarında, kadın “çalışın, kendinizi değiştirin, daha iyi görünün, daha erotik olun.” mesajı verilmektedir. böyle davrananlara “zevk ve arzu” vaat edilmektedir.

tülin candemir & tülay candemir & behice başak öz böylece bütün kadınlar aynı şekilde giyinen, aynı yaşam tarzını isteyen, aynı duyguları özleyen bireyler haline gelmektedirler.

tülin candemir & tülay candemir & behice başak öz kadın bedenin bu şekilde sürekli olarak erotik-bakışlara maruz kalan, başkalarını kışkırtan, arzuyu tahrik edip hazzı nadiren somutlaştıran bir cinsel unsur olarak, tüketim kültürünün temel yapı taşı haline getirilmek istenmiştir.

tülin candemir & tülay candemir & behice başak öz calvin klein reklam örneğinde ise cinsel bir tabu ve seyirlik bir nesne olarak yeniden biçimlendirilip dayatılan kadın imajı yaratılmıştır.

tülin candemir & tülay candemir & behice başak öz sarışın güzelliği carlyne cerf de dudzeele'nin yarı çıplak giydiği havalı elbisesi ile steven meisel için poz verir. parfüm, kiraz çiçeği, mandalina ve bergamotun en üst notaları olan çiçekli bir parfüm olarak tanımlanır.

tülin candemir & tülay candemir & behice başak öz reklam tasarımındaki fotoğrafta zeminde beyaz-krem renklerinde ipeksi ince kumaşın rüzgarla uçuşması kadın imgesine şuh, şehvetli ve cazibeli bir his vererek beden duruşu, arzulu bakışı, elbisesi, rüzgâr esintisi ile cinsel

tülin candemir & tülay candemir & behice başak öz iletiyi ideal meta kadın olarak sunulmaktadır. esen rüzgarla uçuşan saçların ve elbisenin savrulması ile tene değen esintiden alınan hazla direk seyircinin gözlerine bakan kadın imgesi seyirlik nesne olarak cinsel isteği ve

tülin candemir & tülay candemir & behice başak öz şehveti en üst noktaya çıkarmıştır.

vikipedi 1966 yılında henüz 11 aylıkken bebek-model olarak kariyerine adım atan brooke shields, 1980 yılında vogue dergisinin kapağında yer aldığında 14 yaşındaydı.

aykut birol bir modernizm eleştirisi olarak şiddet - iktidar ilişkisi : dövüş kulübü

aykut birol bakımlı cildi ve saçları, düzgün hatları ile bir erkeğin nasıl olması gerektiğini tanımlayan calvin klein erkeği, dişi bir bedene sahiptir.

aykut birol dövüş kulübü bu konudaki rahatsızlığını; “spor salonlarında ter atıp calvin klein ya da tommy hilfiger’ın söylediği gibi olmaya çalışan adamlara” acıdığını belirterek dile getirir.

jean folkerts - çev: ayşe kalay kuşkulu reklam kampanyaları ve etik + calvin klein'ın itiraz edilen (ya da sözü edilen) reklamları etik olarak kanuna aykırı reklamlardır.

ferrah nur dündar reklam-simulasyon etkileşimi + chanel, calvin klein veya gap gibi markalar temsil ettiği nitelik veya değerden çok etiketlerini veya göstergesini satmaktadır.

süleyman özeren & m. alper sözer & oğuzhan başıbüyük bireylerin terör örgütüne katılmasına etki eden faktörler üzerine bir alan çalışması: pkk/kck örneği

süleyman özeren & m. alper sözer & oğuzhan başıbüyük örgütün zorla kırsal yapılanmasına götürdüğü çocukların yaşının 10’a kadar düştüğü görülmektedir. genel olarak örgüte katılım yaşının 14 ile 21 yaş arasında bir yığılma yaptığı tespit edilmiştir.

süleyman özeren & m. alper sözer & oğuzhan başıbüyük çocukluk ve gençlik dönemlerinde yaşanan özenti ve takdir edilme arzusu terör örgütünün eleman kazanmada başvurduğu ve kullandığı bir duygu olarak karşımıza çıkmaktadır.

süleyman özeren & m. alper sözer & oğuzhan başıbüyük ebeveyn ilgisinden ve sevgisinden yoksun çocuk ve gençlerde bu duygu örgüt tarafından bir istismar malzemesi olarak kullanılmakta ve örgüte katılımda önemli rol oynamaktadır.

süleyman özeren & m. alper sözer & oğuzhan başıbüyük hakkârili bir öğretmenin aşağıdaki ifadesi bu gibi yayınların bireyleri örgüte katılmaya nasıl özendirdiğini anlatması açısından önemlidir: “roj tv dağları övüyor. elimde bir silah, he-man gibiyim. şimdi dağdaki adamlar

süleyman özeren & m. alper sözer & oğuzhan başıbüyük çocukların he-man’leri. trt 6 daha cazip hale getirilmelidir. roj neden gençleri çeker? bu psikologlar tarafından incelenmeli ve buna göre trt 6’nın yayınları gözden geçirilmelidir.”

süleyman özeren & m. alper sözer & oğuzhan başıbüyük çocuk ve genç yaştaki bireylerin terör örgütlerine daha kolay katıldıkları görülmektedir. bu bulgu hemen tüm toplumsal hareketlerin temel insan kaynağını gençlerin oluşturduğunu sağlamaktadır.

süleyman özeren & m. alper sözer & oğuzhan başıbüyük zorla evlendirmeler, başlık parası, kız çocuklarına miras verilmemesi gibi hususlar birçok kızı çaresizlik içine atmaktadır. sonuçta kız çocukları örgüte katılmayı bir kaçış yolu olarak görmektedirler.

fatma sümer pyd/ypg’nin çocuk askerleri

ted antalya koleji ilkokul rehberlik birimi terör ve çocuk

rukiye şahin yazılı basında terör kurbanı çocuklar

yusuf solmaz balo terör suçları bağlamında 13-15 yaş grubu çocukların kusur yeteneğinin belirlenmesi

mahir ünal bize terör örgütünün övgüsünü, propagandasını yapan ve terör örgütünün talimatlarıyla hareket eden siyasi uzantıların yeniden yeniden parlatılıp 'cici çocuk' olarak sunulmasından artık bıktık.

saffet sancaklı hz. peygamber’in çocuklara verdiği değer bağlamında sokak çocukları sorununa genel bir bakış

saffet sancaklı ....... sokağa atılan çocuğa sahip çıkılmasının farz-ı kifâye olduğunu, hiç kimse tarafından o çocuk sahiplenilmezse, bütün müslümanların günahkâr olacağını, sahip çıkılmaması durumunda ta’zir suçları kapsamında failleri cezalandırılabileceğini söylemişlerdir.

füsun akkok & petek aşkar & a. nuray karancı özürlü bir çocuğa sahip anne - babalardaki stresin yordanması

kıvanç tığlı hasta çocuk yoktur, hasta aile vardır.

elif kara zihinsel engelli çocukları olan ailelerin çocuklarının durumunu dini açıdan değerlendirmeleri

elif kara anne-babaların %17.7’si, ‘yapmış oldukları bir hatadan dolay’ı çocuklarının engelli olduğunu düşünmektedirler. anne-babaların %66.5’i de bunun ‘allah’ın kendilerini imtihan etmesi olduğunu’ düşündüklerini söylemişlerdir.

elif kara anne-babaların %15.8’i de ‘dini bir neden aramadıklarını’ ifade etmişlerdir. yapmış oldukları bir hatadan dolayı çocuklarının engelli olduğunu düşünen ailelerin bir kısmı hata olarak ‘günah işlemiş olabileceklerini’ göstermişlerdir.

donna lee wong - çev : gülten özaltın ölümcül hasta çocuk

donna lee wong - çev : gülten özaltın her çocuğun ölümü sonsuz keder verir. çocuğu tanıyan herkes kayıptan etkilenmekle birlikte, çocuk ve ailesi en çok etkilenir. beklenmedik şekilde ölen ya da ölümü beklenen çocuğun bakımı, ailenin tüm üyelerine bakımı içerir.

donna lee wong - çev : gülten özaltın ilk dört haftadaki ölüm, 65 yaşın altındaki tüm diğer nedenlerden ölümlerin toplamından fazladır.

donna lee wong - çev : gülten özaltın erich lindemann, akut yastaki insanlar arasında birçok ortak semptom bulmuştur. bu gibi tepkilerin tanınmasında en önemli doğurgulardan biri, bunların normal, alışılmış ve beklenir olmalarıdır. 1 iç çekme, karında boşluk duygusu 2 ölenin

donna lee wong - çev : gülten özaltın imgesiyle aşırı bir zihin meşguliyeti 3 suçluluk duygusu 4 başkalarına karşı soğuk davranma 5 olağan davranma örüntüsünün kaybı

donna lee wong - çev : gülten özaltın elisabeth kübler-ross, birçok insanın yaşamının son döneminde yaşadıkları bu tipik evreleri betimlemektedir.

donna lee wong - çev : gülten özaltın doktordan doktora dolaşmak, tedaviye razı olmayı geciktirmek, kötü habere rağmen iyimser ve mutlu davranma ve tanıyla ilgili kimseye bir şey söylememe ya da bu konuda konuşmama ilk evre sırasındaki inkar örnekleridir.

donna lee wong - çev : gülten özaltın eğer kişi dindarsa, pazarlığın çoğu tanrı ile yapılır. bu, daha sık dua etme, kilise ayinlerine daha düzenli gitme, bir rahibin, papazın ya da hahamın ziyaretini isteme veya başkalarının tanrı‟dan yardım yakarmasını isteme gibi eylemler .....

donna lee wong - çev : gülten özaltın bir anne inkârdan kabullenmeye kadar her evreyi gösteren şu düşünceleri ifade etti: “oğluma baktığım zaman lösemili olduğuna inanamıyorum. o kadar sağlıklı, mutlu, aktif-o kadar canlı ki. nüksetme sözcüğünü hiç duymamak için dua ediyorum.

donna lee wong - çev : gülten özaltın stresli yaşam olayları ölçeğinde, bir çocuk gibi yakın bir aile üyesinin ölümünün birey üzerinde çok büyük bir psikolojik etkisi vardır.

donna lee wong - çev : gülten özaltın ölümü beklenen çocuğun ve aile üyelerinin yaklaşan kaybın kriziyle baş etme yeteneklerini etkileyen birkaç etmen vardır.

donna lee wong - çev : gülten özaltın aplastik anemiden ölmekte olan bir çocuğun annesi, çocuğun yaklaşan ölümüne ilişkin duygularını konuşamıyordu. fiziksel olarak çocukla birlikte olmasına rağmen, çok az duygusal destek verebiliyordu.

donna lee wong - çev : gülten özaltın genellikle odada sessizce oturuyor, soru sormuyor, sohbet etmiyordu.

donna lee wong - çev : gülten özaltın ancak hiçbir kardeşin kemik iliği transplantasyonu için (son iyileşme umudu) donör olamayacağını öğrendiğinin ertesi günü, anne danışman hemşireye tanrının kendilerini kızının doğumundan ötürü cezalandırdığını düşündüğünü söyledi.

donna lee wong - çev : gülten özaltın anne kalbinin derininde tanrının kendisini daha önceki uygunsuz hareketini cezalandırmak için, uyumlu donör olabilecek diğer kardeşlerden birini değil de, bu çocuğu seçtiğinden emindi.

donna lee wong - çev : gülten özaltın suçluluğu o kadar derindi ki, çocuğunun mevcut kaybıyla uğraşmasını engelledi.

donna lee wong - çev : gülten özaltın çocuğun ölümünden sonra anne diğer çocuklarına gerçeği söyleyemedi (ablalarının iyileşmek için uzaklara gittiğini söyledi), kızı hala evdeymiş gibi davrandı (sofrada ona tabak koydu, yatak odasını ve eşyasını olduğu gibi bıraktı).

donna lee wong - çev : gülten özaltın hemşire danışman ve diğer hemşire görevliler bu kadına yardım etmeye çalıştılarsa da, krizi inkar etti ve ölüme ilişkin konuşmayı reddetti.

donna lee wong - çev : gülten özaltın kardeşleri hastanede uzun süre yattığında diğer kardeşler öfke ve içerleme duyguları yaşarlar. anababadan ayrılık, kesintiye uğrayan aile yaşamı ve iyi davranışlarının “ödülsüz” kalması öfkeyi besler.

donna lee wong - çev : gülten özaltın diğer kardeşlere kardeşlerinin yakında ölebileceğini nasıl söyleyebileceklerini ve çocukların ölüme ilişkin bazı olağan tepkilerini araştırmayı anababa ile tartışmak önemlidir.

donna lee wong - çev : gülten özaltın hasta çocuk ölümcül hastalık felaketinin yalnızca kurbanlarından biridir. anababası, kardeşleri ve kendisine bakım veren profesyoneller dahil, hayatındaki diğer önemli kişiler derinden etkilenirler.

donna lee wong - çev : gülten özaltın ölmekte olan çocuğa hemşirelik bakımı vermenin engelleri çoğu kez aşılamaz gibi görünmesine ve doğru cevapların belirsiz ve kolay bulunamaz olmasına karşın, ödüller eşit biçimde büyüktür.

ersin ergün bir şiir söyle bana aşktan olsun tüm gövdesi bir öykü anlat bana hüzünleri kovsun sesi + cinan müzik mehmet gümüş - bir şiir söyle bana

bedri rahmi eyüboğlu şu sılanın ufak tefek yolları ağrıdan sızıdan tutmaz elleri tepeden tırnağa şiir gülleri yiğidim aslanım burda yatıyor + ada müzik fazıl say - yiğidim aslanım (live)

abdurrahim karakoç mektup derken şiir oldu bak yine darılırsan ben ölürüm unutma taze sarmaşığım hoyrat bedene sarılırsan ben ölürüm unutma + cece ismail altunsaray - mektup derken şiir oldu bak yine

reşat bilgin beni sana bağlayan gözlerinin rengidir ah o gözler ne enfes bir şiir ahengidir bahtımın rengi siyah saçlarının rengidir ah o gözler ne enfes bir şiir ahengidir + asuman kertmen nursal ünsal birtek/niran ünsal-beni sana bağlayan gözlerinin rengidir

hüseyin rıfat ışıl sen nazla gezerken güzelim güller içinde ben şiir okusam hüsnüne bülbüller içinde yaslan şu yetim kollara bir kerrecik olsun ben cân vereyim şevk ile kâküller içinde + sahibinin sesi inci çayırlı - sen nazla gezerken güzelim güller içinde

gözde modoğlu dijital oyunların ceza hukuku ve 5651 sayılı kanun kapsamında erişim engelleme kararları açısından değerlendirmesi

gözde modoğlu bir başka örnek there adlı oyundur. buradaki sanal dünyada avatarlar ile yapılacaklar sınırsızdır. bu aktiviteler, sanal kareoke, sanal toplantılar, sanal randevu ve hatta sanal dövüş şeklinde örneklendirilebilir.

gözde modoğlu ....... avatar süjesi (oyuncu), levi’s tan yeni bir jean ve nike’tan bir sweatshirt almak isteyecektir. bu durumlarda oyuncunun “gerçek” kredi kartıyla alışveriş yapması gerekecektir.

ahmet gül haçın hristiyan teolojisindeki yeri ve önemi

ahmet gül bazı grek resimlerinde çift kirişli haçlarda grek alfabesinin isa mesih’i simgeleyen baş harflerine rastlanmaktadır. aynı şekilde bu tür çizimlerde zafer manasına gelen nike kelimesi de bulunmaktadır.

aylin ibişoğlu kurumsal sosyal sorumluluk: vestel örneği

aylin ibişoğlu nike’ın üretim sırasında asyalı kadın ve küçük yaştaki çocukları işçi olarak seçtiği, çocuk işçilerin suiistimali, insan ve işçi hakları ihlali, sefalet içinden seçilen insanların dramı, işçilere şiddet uygulandığı gündeme oturmuştu.

emre delihoca çok kanallı dağıtım sistemleri

emre delihoca nike markasının, dağıtım kanallarından olan “nike town” mağazalarının merkeze bağlı olarak yönetilmesi, kanal içinde çatışmaya verilebilecek örneklerdendir.

mehmet murat gürel küreselleşen dünya ve terörizm

mehmet murat gürel istanbul’da yaşayan ailelere, iki yaşındaki bebekleri için “teenage mutant ninja turtles” ayakkabıları aldıran veya ilkokul çocuklarına “nike” ayakkabılara sahip olma dürtüsü veren güç nedir?

irfan erdoğan kurtlar vadisi ırak: eski-göçebe kabil’in yeni-emperyalist habil’den öç alışı

irfan erdoğan pepsisini ve colasını içtiğimiz, pizzasını yediğimiz, levy’sini ve nike’ını giydiğimiz, parfümünü ve rujunu sürdüğümüz bu güç, bizi tüketimde kendine benzetirken, katil ruhluluğunda da bizi kendine benzetmeden başka bize seçenek bırakmamaktadır.

volkan yakın & canan ay markaların kişilik arketiplerinin algılanması üzerine bir araştırma

volkan yakın & canan ay ....... giyim kategorisinde asi yanıtını en fazla alan markalar converse reklamı (görsel 2) (63,55%), burberry (%44,06%), nike (40,17%) olurken, pierre cardin (resim6) hiçbir katılımcı tarafından asi yanıtını almamıştır.

yasemin özdek küresel yoksulluk ve küresel şiddet kıskacında insan hakları

yasemin özdek birleşmiş milletler genel sekreteri kofi annan’ın davos’daki 1999 dünya ekonomik forumu’nda dünyanın önde gelen sermaye liderlerini “küresel piyasaya insani bir yüz vermek için” harekete geçmeye çağırmasıyla birlikte, birleşmiş milletler hızla şirket çıkarlarıyla

yasemin özdek bütünleşmeye başlamıştır. temmuz 2000’de genel sekreter, birleşmiş milletler’in bütün organlarını özel sektör ile ortaklık (partnership) kurmaya çağırmış ve -bp, shell, nike gibi- 50 çokuluslu şirket global compact’a katılmıştır.

emet değirmenci küreselleşme kadına ne getirdi?

emet değirmenci 2000'li yılların başlangıcı dünyamızda belki de kara bulutların çöktüğü en acı yıllardan biri olarak tarihe geçecektir. filistin’li kadının dediği gibi,“bu döneme tanıklık etmekten acı duyuyorum.”

emet değirmenci küreselleşmenin basit anlamı: gana’daki kabile reisinin ayakkabısının nike olması; türkiye’deki kadının taklit de olsa çocuğuna adidas marka spor takımı almaya çalışması; bunun yanında nike’ın fabrikasında günlüğü bir dolardan hiç bir sosyal güvencesi olmaksızın

emet değirmenci çalıştırılan endenozyalı kadın’ın çocuğuna o markadan giydirmesinin hayal olduğu; datça’daki arkadaşımın çocuğunu kapıya getirilen mis kokulu köy yoğurdu yerine (daha hijyenik anlayışıyla?) nestle markalı yoğurtla beslemesi; etiyopya’da kahve yetiştiren kadının

emet değirmenci 60 yıldan beri emeğinin sömürülmesi; hatta bu sömürünün günden güne artırılarak bugün kilosu 16 sente sattığı kahve karşılığında sırtını örtecek giysi bile alamaz duruma gelmesidir.

irem inceoğlu & gamze onaylı-şengül bir femvertising örneği olarak nike bizi böyle bilin reklam filmine eleştirel bakış

irem inceoğlu & gamze onaylı-şengül ....... biçilen toplumsal rollerin dışında rollerde de görünürlük kazanabildiği bir medya metni olduğu çıkarımıyla beraber, bu metinde de kadınlara ait olduğu varsayılan bazı rollerin ve kadınlık durumlarının dışlanması söz konusu olmuştur.

elif cihangiroğlu reklamda kadın temsilinde cinsiyetçi yaklaşımlar ve femvertising kavramı

gülten adalı aydın popüler kültür ve reklam ilişkisi: basılı reklamlarda 14 şubat sevgililer günü

alparslan nas kadına yönelik simgesel şiddet aracı olarak temizlik ürünleri reklamlarının eleştirel analizi

mert yaşar sporda çocuk istismarı ile mücadelede karşılaştırmalı hukuktan örnekler

mert yaşar ensar vakfı’nın sponsoru turkcell’e boykot çağrısı yapılmış ve kısa sürede binlerce kullanıcı turkcell aboneliklerini sonlandırmıştır. tepkilere rağmen turkcell, yaptığı basın açıklamasıyla ensar vakfı’nın ismini geçirmeden de olsa sponsorluğa devam edeceklerini

mert yaşar belirtmiş, ve sosyal medyada kendilerine tepki gösteren hesaplara ‘erişimin engellenmesi’ talebiyle dava açmıştır. turkcell, sosyal medya kullanıcılarına yönelik açtığı tüm davaları kaybetmiştir.

salih zeki keş ebu’l huseyn ibn fâris ve es-sâhibî kitabı

salih zeki keş ibn fâris arap şiirini çok iyi bilen ve kendisi de şiir söyleyen bir şairdi. şiirlerini kitaplarında istişhad olarak da kullanıyordu. iyi bir şiir eleştirmeniydi.

salih zeki keş bu sebeple başka ediplerin şiirdeki ve ilimdeki yetersizlikleri konusunda onları tenkit ediyor, bu tenkitlerini de bazen şiirle yapıyordu. nahivcilerin delillerindeki zaafları hususunda, onları şöyle tenkit etmiştir:

ebü’l-hüseyn ahmed bin fâris bin zekeriyyâ bin muhammed er-râzî el-kazvînî el-hemedânî zayıf, soluk, saçlarını örmüş bir türk kızı önümüzden geçti, nahivcinin kullandığı delilden daha zayıf, soluk, etkileyici bakışıyla

salih zeki keş edebî güzelliklerle dolu, sade bir anlatımı olan şu şiirinde ise, kalbinin sıkıntılarla dolu olduğunu, ama bir gün bu sıkıntılardan kurtulacağını ümit ettiğini, kedisiyle arkadaşlık yaptığını, defterle dost olduğunu ve bu dostuyla, geceleri yazdığını anlıyoruz:

ebü’l-hüseyn ahmed bin fâris bin zekeriyyâ bin muhammed er-râzî el-kazvînî el-hemedânî nasılsın? dediler. dedim ki iyiyim. bir ihtiyaç gider, bir diğeri gelir kalbin hüzünleri arttığında deriz ki, bu sıkıntılar bir gün kaybolur

ebü’l-hüseyn ahmed bin fâris bin zekeriyyâ bin muhammed er-râzî el-kazvînî el-hemedânî dostum kedim, kalbimin neşesi de defterlerim ve âşık olduğumsa kandildir.

salih zeki keş önceki dönemlerde, insanların akıllarına ve ilimlerine önem verilirken, yaşadığı dönemde paralarına ve mallarına önem verilir olmuştur. para, hayatta tek ölçü olmuş, parası olmayan, zelil ve hakir olma durumuna düşmüştür.aşağıdaki şiiri bu durumu hikâye etmektedir:

ebü’l-hüseyn ahmed bin fâris bin zekeriyyâ bin muhammed er-râzî el-kazvînî el-hemedânî bilge birisi geçmişte demiş ki; insan ancak iki küçüğü (dili ve kalbi) ile insandır, ben de akıllı bir kişinin sözü olarak dedim ki; kişi, ancak iki dirhemi ile insandır,

ebü’l-hüseyn ahmed bin fâris bin zekeriyyâ bin muhammed er-râzî el-kazvînî el-hemedânî kimin yanında iki dirhemi olmazsa, ona hanımı bile dönüp bakmaz, zilletinden hakir düşer, kedisi bile üzerine işer.

salih zeki keş aynı şekilde bir başka şiirinde, insanların mala düşkünlüğünün ve paranın insanlar yanında nasıl değer bulduğunun tenkidi vardır:

ebü’l-hüseyn ahmed bin fâris bin zekeriyyâ bin muhammed er-râzî el-kazvînî el-hemedânî şayet bir ihtiyaç için birisine gönderirsen, başına gelecekten sorumlu olursun, (ona) bir bilge gönder, ancak ona akıl verme! göndereceğin bilge yalnız dirhem olsun!

ebü’l-hüseyn ahmed bin fâris bin zekeriyyâ bin muhammed er-râzî el-kazvînî el-hemedânî keşke bana gelen bin dinar olsa, ondan nasibim yalnız kuruşlardır ya, onları ne yapacaksın diye sordular bana, dedim ki; onların hatırına, bana, insanların ahmakları hizmet eder.

salih zeki keş ibn fâris çeşitli ilim dallarında o kadar derinleşmişti ki hatta yunan felsefesini dahi iyi bilen biriydi. bu durumunu, kendisinin şu sözleri ortaya koyuyor:

ebü’l-hüseyn ahmed bin fâris bin zekeriyyâ bin muhammed er-râzî el-kazvînî el-hemedânî biz, filozoflar olarak adlandırılanlar (yunanlılar)ın şiirlerini okuduk ve pek önemsiz, güzellikten uzak ve doğru dürüst bir vezni dahi olmayan şeyler olduklarını gördük.

salih zeki keş ibn fâris, kendi ilmî konumu gereği yunanlıların şiirlerini okumuş olsa bile genel anlamda felsefeye karşıydı. hatta felsefeyi, -kesin olmamakla birlikte- akideyi bozacak kadar tehlikeli buluyordu.

salih zeki keş ibn fâris'in hayatında şaşılacak bir durum söz konusudur ki kendisi arap olmadığı gibi, arap olmayan ve halkı muarrab da olmayan bölgelerde yaşamış, fakat arap dilinde yüksek bir mertebeye ulaşmış ve arapların şiirinin bir benzeri bulunmadığını savunmuştur.

ahmet canan karakaş sabır tutumunun sürekli öfke ifade tarzlarına ve öfke kontrolüne etkisi

necmi karslı dindarlık ve öfke kontrolü ilişkisi üzerine tecrübî bir araştırma

abdurrahman demirci hz. muhammed’in öfke kontrolü (hz. ömer’le diyalogları bağlamında)

fatih çinar & nasi aslan öfkeli şahsın boşaması ile ilgili rivayetin islam hukuku bağlamında değerlendirilmesi

selahattin çitçi romantik ve devrimci bir şair: lesya ukrainka ve türk imajı

aşur özdemir büyük kazak şairi mağjan jumabay

selahittin tolkun sovyet zulmüne uğrayan özbek şairi usman nasir

sabire arık polonyalı şair adam mickiewicz ve kırım soneleri

sabire arık kırım'a ait yıkıntılar ya da mezarlarda karşılaştığı görüntüler onu çok etkiliyor, hatta geçmiş hakkında düşünmeye itiyor—örneğin "bahçesaray" sonesinde kırım'ın eski güç ve ihtişamının artık kalmadığını, doğanın ise sürekliliğini şöyle dile getiriyor:

adam bernard mickiewicz rengarenk pencereler boyunca gündüz sefası sararken sağır duvar ve kubbeleri doğa adına insan mülkünü istila eder gibi ve baltazarın işaretleri ile yazar "virane"yi.

sabire arık mickiewicz zaman zaman "haremin mezarlığı" (mogila haremu) sonesinde olduğu gibi dekoratif bir stil kullanıyor. haremin bahçesindeki mezarlıkta gömülü olan, sultanın genç yaşta ölen cariyelerini şöyle betimliyor;

adam bernard mickiewicz daha olgunlaşmamış salkımlar, aşk bağlarından allah'ın masasına alınmış; burada doğunun incileri çekmiş daha çok gençken, mutluluk ve sevinç denizinden, sonsuzluğun kabuğu, tabut o karanlık sinesine.

sabire arık ....... batı insanına bu gerçeği hatırlatmak, hatta öğretmek, onu maddecilikten ruhsal dünyaya yöneltmek istiyor.

adam bernard mickiewicz oturursun gök kubbenin kapısında, öyle yükseksin ki tıpkı gabriel gibi, cennet bahçesini bekleyen. karanlık ormanlar cüppen, korkunun yeniçerileri dokuyorlar buluttan türbanını şimşekler ve sellerden

ekrem ersin cesur çocukların çalıştırılmasının ekonomik büyümeye etkisi + amerika birleşik devletleri (abd)’nde kurulan nike firması, spor malzemeleri üretmektedir. dünyanın bir çok ülkesinde fabrikası bulunan firmanın çalıştırdığı işçi sayısı 557 bindir. bunların 467 bini

ekrem ersin cesur asya, 38 bini amerika, 39 bini avrupa, ortadoğu ve afrika ülkelerinde iken abd’dekilerin sayısı yalnızca 13 bindir. üretimin neredeyse tamamı az gelişmiş ekonomilerde gerçekleşmektedir. firmanın insan emeğinin az kullanıldığı kapital-yoğun ayakkabı üretimi

ekrem ersin cesur abd’de, yoğun insan emeği gerektiren giysi üretimi ise, üçüncü dünya ülkelerinde gerçekleştirilmektedir. bu üretim tarzı reebok ve adidas gibi çokuluslu işletmeler tarafından da tercih edilmektedir.

ekrem ersin cesur az gelişmiş toplumlarda çocuk işçiliğinin sürmesinde gelişmiş ülkelerin ve küreselleşen ekonominin rolü göz ardı edilemez.

hilal özdemir çakır tüketici boykotlarının kriz iletişimi açısından değerlendirilmesi

hilal özdemir çakır nike, shell , mc donalds, nestle gibi global markalar, dünyada en fazla tüketici boykotuna maruz kalmış markalardır.

hilal özdemir çakır nestle’nin afrika’da sattığı çocuk mamaları, nike’ın spor ayakkabılarını üretirken çocuk işçi çalıştırması ve shell’in çevreyi kirletmesi nedeniyle yapılan boykotlar dünyada en çok ses getiren uygulamalardır.

hilal özdemir çakır kriz çeşitlerinden birisi olan boykotlar; işletmeleri gerek ekonomik, gerekse imaj yönünden etkileyebilmektedir. boykotlar ürün ve hizmet satışlarını düşürebilmekte ve aynı zamanda da kurum imajını olumsuz yönde etkileyebilmektedir.

hilal özdemir çakır bu derece ciddi etkileri olan boykotlarla başa çıkabilmede hedef kitlelerin algılamalarını yöneten halkla ilişkiler uzmanları önemli bir rol oynamaktadır.

hilal özdemir çakır sonuç olarak kurumların ana sosyal paydaşlarından birisi olan tüketicilerin, gerek üretilen mal veya hizmet, gerekse izlenilen belirli kurumsal politikalarla ilgili olarak duydukları hoşnutsuzluğu göstermelerinin en ileri boyutu olan tüketici boykotları ile

hilal özdemir çakır başa çıkabilen kurumlar, gerek ekonomik açıdan, gerekse imaj açısından kendilerine gelebilecek olan zararlardan kaçınabileceklerdir. bu konuda ise en önemli rol, kurumların kriz anında sosyal paydaşlar ile iletişimine odaklanan kriz iletişiminde olacaktır.

neşe özgen küresel dünyada konfeksiyon işçisi kadınlar

neşe özgen şimdi artık nike’ın kauçuk tabanı hindistan’da en ucuza üretiliyor, cord bezini denizli’deki firma (neredeyse) bedavaya yapıyor, düğmelerini kore-seul’da ücra ve izbe bir kasabadaki saz benizli işçiler basıyor,

neşe özgen durum jack london’ın 18.yy kapitalist toplumu için yazdığı “uçurum halkı” romanından bile beter! 10 yaşında çocuklar londra’nın göbeğinde saati 50 pi’ye (400.000tl) çalışıyor, ekmeğin pondu 1.15 pound(1.150.000tl), yarım ons süt 55 pi (500.000tl).

neşe özgen yoğun çocuk işçi çalıştıran nike, çocukların “gece vardiyası”ndan kaçmalarını önlemek için, kapıları kilitler. başedemez ve pencereleri demirler. ve bir gece çıkan yangında 500’e yakın çocuk işçi diri diri yanarak ölürler!

neşe özgen artık üzerime hiçbir şey alamıyorum… dikişlerinde ve modalarında, gerçek insan kanı vaadediyorlar…

mahmut arslan nike, bir zamanlar çocuk işçi çalıştırdığı için epeyi zora uğramıştı, hakkında bir kampanya açılmıştı. neticede, bu tür şeyleri izleyip bizler kendi sorumluluğumuzu bilip sessiz kalmamalıyız.

anadolu üniversitesi bütünleşik pazarlama iletişimi + marka itibarının zarar görmesine neden olan, asya üretim tesislerinde çocuk işçi çalıştırma krizinden sonra; nike eğitim, çevre gibi sosyal konulara ağırlık vererek, ortaya çıkan bu kriz durumunu aşmayı başarmıştır.

hasret aktaş & ayça çekiç akyol & mevlüt akyol yeni reklam aracı ‘oyunreklam’ın (advergame) çocuk üzerindeki etkisi

hasret aktaş & ayça çekiç akyol & mevlüt akyol oyun reklamlar pazarlama ve pazarlama iletişimi içeren; bir marka, ürün, hizmet ya da bu marka, ürünle özdeşleştirilmiş karakterin merkez olduğu etkileşimli oyunlardır.

hasret aktaş & ayça çekiç akyol & mevlüt akyol kimi zaman marka ve ürün ve hizmetin kullanım deneyimini sanal bir şekilde yaşatan oyun reklamlar(nike ve polo oyunları gibi); kimi zamanda kişisel tecrübenin duygusal çağrışımlarla özendirildiği(örneğin, içki ve içeceklerle .......

hasret aktaş & ayça çekiç akyol & mevlüt akyol çocuklar saflık, temizlik, masumiyet, iyilik, iyi niyet vb. olumlu kavramların timsali gibidir. onlardan kötülük beklenmez; yaptıkları yanlış şeyler de çocuksu masumiyetleri içerisinde değerlendirilir.

tanner mirrlees küresel kapitalizm ve amerika’nın imparatorluk kültürü

tanner mirrlees dünyanın en zengin yirmi beş kişisinden on altısı amerikalı ve bu süper zenginler arasında şunlar var: bill gates (microsoft), ....... sergey brin (google), jim walton (wal-mart), sheldon adelson (casinos), george soros (hedge funds) ve phil knight (nike).

aysel arslan bergama arkeoloji müzesi’nde görülmesi gereken 10 eser + zafer tanrıçası nike heykeli (akroter), roma dönemi m.s. 2. yüzyıl, asklepion.

gittigidiyor / fotokart 1940 bergama nike heykeli görünüş kartpostal + fiyatı : 30,00 tl kargo : alıcı öder - 2-3 gün içinde kargolanır tüm türkiye : 5,00 tl

ebü’l-velîd (ebû abdirrahmân) hassân bin sâbit bin el-münzir el-hazrecî el-ensârî nice sıkıntılardan kılıcıyla kurtardı mustafâ’yı karşılığını bol bol verir allah gösterir her safâyı

ebü’l-velîd (ebû abdirrahmân) hassân bin sâbit bin el-münzir el-hazrecî el-ensârî o gitti diye karardı yer yüzü, çün kaybetti nurunu söndü parlayan ayın şavkı, gördü acının en zorunu

betül çotuksöken etik: bir yaptırım mı, bir umut mu?

ismāīl bin el-ķāsim bin suveyd bin keysān el-anezī / ebū isħāķ / ebu’l-atāhiye ey allah’ın emini! sıkıntı çekmeyeceksin diye haber göndermişsin ama hapisliğin kendisi sıkıntıdır

ismāīl bin el-ķāsim bin suveyd bin keysān el-anezī / ebū isħāķ / ebu’l-atāhiye hâkimin sıkıntısı coşturan bir beyittir. azarlandığında bu hakim şöyle dedi: “dünyada suçludan başkası yoktur.” bu dediği hâkimin kusurudur; sen kelimeyi değiştir

emine semiye önasya cemiyet-i beşeriyenin kısm-ı azamını teşkil eden kadınların terakki ve tekâmülünü düşünen akvam bugün milel-i mütemeddinenin en yüksek mevkilerinde bulunmaktadırlar. zira ruh-ı aile kadın, mehd-i insaniyet kadın, hazine-i feyz-i ümit hep kadındır.

fatma aliye topuz şu satırları kadınlığı müdafaa fikriyle dahi yazmıyorum. zira mesail-i insaniyede âcizelerince kadın ile erkeğin farkı olamaz. hepsi insandır. insaniyete hizmet ise ancak hakikatle olur. husemâmızı, muarızlarımızı iskât edecek olan hakikattir.

zbigniew herbert terk etmesin seni kız kardeşin küçümseme ispiyoncular cellatlar korkaklar için – ki kazanacaklar gelecekler cenazene ve rahatlıkla toprak atacaklar bir parça da naif yaşam öykünü ise bir tahtakurdu yazacak

celal yeşilçayır felsefi bağlamda insan hakları eğitimini yeniden düşünmek

cemâleddin ishak el-karamânî yine yaḳduñ dil ü cānlar hey ölüm hāy ölüm vay ne dökdün yaş u ḳanlar hey ölüm hāy ölüm + körpecük ḳuzılaruñ baġrın ezüp ḳan iden nice döysün buña cānlar hey ölüm hāy ölüm

evrensel bugünden itibaren poşetler 25 kuruş: 10 kuruşu maliyet 15 kuruşu vergi

evrensel ....... palandöken, "burada amaç poşeti paralı satmak değil, sağlığımız ve çevremiz için naylon poşeti caydırıcı hale getirmektir. kısa süre içinde uygulamanın amacının anlaşılıp bu konudaki duyarlılığın artmasını bekliyoruz." ifadesini kullandı.

nike yüksek destekli kadın spor sütyeni + nike fe/nom flyknit + her şeyi değiştiren sütyen + kumaş: ön: %100 naylon. arka: %61 naylon/%39 spandeks. alt kısım: %62 naylon /%38 spandeks. + 399,90 ₺

tamer gülbek imf başkanına atılan ayakkabının markasının nike olduğu bir dünyada, ezilmişlik de bir parodi halini almaktadır, isyan da.

melikhan akbaş & burcu elçi & dilek çam & oğuzhan gümrük & barış güven toplumsal yaşamda cinsiyet ayrımcılığı

melikhan akbaş & burcu elçi & dilek çam & oğuzhan gümrük & barış güven sık kullanılan nike marka giysi örneği durumu çok iyi özetliyor.

melikhan akbaş & burcu elçi & dilek çam & oğuzhan gümrük & barış güven nike firmasının sahibin mal varlığı 4,5 milyar dolar ve yıllık geliri 1 milyon dolar.

melikhan akbaş & burcu elçi & dilek çam & oğuzhan gümrük & barış güven güneydoğu asya'da nike'e ait taşeron firmaların %70'inde 17-21 yaş sınırında kadınlar çalışmaktadır.

melikhan akbaş & burcu elçi & dilek çam & oğuzhan gümrük & barış güven nike'da çalışan bir kadın yılda 360 dolar kazanıyor.

melikhan akbaş & burcu elçi & dilek çam & oğuzhan gümrük & barış güven nike sahibinin kazandığı geliri elde etmesi için 15 yy. boyunca çalışması gerekmektedir.

melikhan akbaş & burcu elçi & dilek çam & oğuzhan gümrük & barış güven uluslararası finans şirketlerinin hâkimiyeti sonucunda gerçekleşen yoksulluğun küreselleşmesiyle doğru orantılıdır kadının ezikliği.

bacchylides / bakkhylides toprakları bereketli sicilia’nın sahibesi demeter ve menekşe çelenkli kızı kore’ye söylüyorum şarkımı, güzel armağanlar bağışlayan kleio’ya ve olympia’da koşan çevik ayaklı atların binicisi hieron’a. koştular onlar üstün nike ve aglaia

haluk berkmen gizemli etrüsk dili

321go / ipek bağrıaçık hayvan hakları nedir? + tanımına baksan en gelişmiş canlı yaratıksın ama nato kafa nato mermer

bülent özkan & ayşe eda gündoğdu toplumsal cinsiyet bağlamında türkçede atasözleri ve deyimler

rasim turhan & nazlı ayşe ayyıldız ünnü & derya kelgökmen ilic & burak çapraz & jülide kesken çalışanların sessizlik davranışlarında kültürün etkisi: atasözleri üzerinden nitel bir analiz

taşkın tanrıkulu türk atasözlerinde gerçeklik terapisi

ayhan tergip türk atasözleri ve deyimlerinde kötüleme ifadeleri

oğuzhan durmuş türkçede aykırı atasözleri

mustafa altun türk atasözleri üzerine sentaktik bir inceleme

ünsal özünlü başlangıçtan bugüne deyişbilim: uygulamalar, incelemeler, öneriler

seyit ahmet şah / ahmet faraz birini özleyip de öyle ağlama, olan oldu gönlünü harap ettin, şimdi de gözlerinden olma, olan oldu. kimse ona bu harap halimizden söz etmesin, aman, o da üzülsün, ne yapalım olan oldu.

ahmet faraz küstahlık edenler hep paramparça başkaldıranın yeri darağacı oldu

ahmet faraz tüm sufi, sâlik, şeyh ve imamlar ihsan umuduyla şahların meclisine doluştu önde gelen hâkimler makam hırsıyla tecrübeli dilenciler gibi köşeyi kaptı

ahmet faraz kalemim kendi şehrini çevirip de gururlanan muhafız gibi değersiz değil kalemim kasidelerle zorbaları yücelterek ululayan bir soysuzun boş kâsesi hiç değil

ahmet faraz kalemim her gün ettiği kulluğun hesabını tutan o tebliğcinin çektiği tespih değil kalemim yüzünü iki peçeyle saklayan hâkimin terazisi ise asla değil

ahmet faraz makam mevki sahiplerinin eli kolu ne de uzadı, kimsede esenlik kalmadı senden sonra. + vaktiyle ülkünü öğrettiğin yoldaşlar ayağına zincir vuruldular şimdi senden sonra. + zamanın sıkıntılarından kime şikayet edelim? halimizi bilen kimse kalmadı senden sonra.

ahmet faraz dostlarım benliklerini satarlar cübbe hırsına sarıklarını satarlar bu insanlar nasıldır ki iki üç arzu için tüm benliklerini satarlar

esin ozansoy yunan paleografisi üzerine not

esin ozansoy fenike ve sâmi geleneğine uygun olarak yazı, sağdan sola doğru yazılmaktaydı. paralel olarak boustrophedon yazısı (öküz ve dönmek sözcüklerinden oluşmuştur) öküzlerin sabanla çift sürme biçiminden esinlenerek düşünülmüştür.

esin ozansoy yazı yönünün değişmesi, bir çeşit yazı yönü evrimi bous trophedon sözcüğü ile anlatılmak istenmiştir. (yani satırın ilki sola doğru ise, ikinci satır sağa doğru yazılmaktadır).

esin ozansoy oldukça daireye yakın olan elreleşök kid ,rellikeş kalravuy geometrik olarak görülmektedirler. pit ub ednis'ifargoelap nital yazı capitalis quadrata veya epigrafik .ridetkemliridnelmisi karalo ızay

hasan çelebi / küfrî-i bahâyî zāhidin her ne ķadar ŧanı firāvān olsa aña ġam çekmez idik źerrece irfān olsa rafż u ilĥād nedür añlasa iźān olsa śıdķ ile meźheb-i islām’da pūyān olsa bize mülĥid diyenüñ kendüde įmān olsa daħl iden dįnimüze bāri müselmān olsa

hasan çelebi / küfrî-i bahâyî zümre-i eşrāfdan her şeb gezek eksük degül birbirin her gün ziyāfet eylemek eksük degül gerçi her śoĥbetde bir dūn u muġek eksük degül meclis-i irfānda ammā bir eşek eksük degül

hasan çelebi / küfrî-i bahâyî eylemek zümre-i nā-dānla ülfet ne belā ehl-i irfān olana böyle rezālet ne belā ħod-pesend ehl-i nezāket geçinen nā-dāna meyl ü raġbet ne belā mihr ü maĥabbet ne belā kendüden ġayrıya ādem dimeyen ħar-ŧaba yār olup muttaśıl ünsiyyet ü ülfet ne belā

hasan çelebi / küfrî-i bahâyî bį-leźźet olur meclis-i erbāb-ı maārif ger olmasa yārān-ı sitem-kār münāfıķ

hasan çelebi / küfrî-i bahâyî bizi śanmañ ki hemān bādede māhir żıpıruz biz bu evżāıla çoķ nesneye ķādir żıpıruz + bir degül iki degül üç degülüz bir alayuz az żirżop degülüz ħaylice vāfir żıpıruz

emine çırak & selçuk bora çavuşoğlu spor pazarlamasında spor sponsorluğu ve halkla ilişkilerin önemi

emine çırak & selçuk bora çavuşoğlu dünya genelinde en çok sponsorluğu coca cola, adidas, general motor’s, nike, mcdonald’s, kodak, master card ve samsung gibi firmalar yapmaktadır.

emine çırak & selçuk bora çavuşoğlu elektronik devi sony, 2007 yılından 2014’e kadar fifa’yla 305 milyon dolar karşılığında anlaşma yaparken, cep telefonu üreticisi samsung da ingiliz kulüp chelsea ile yaklaşık 100 milyon dolarlık sözleşme imzalamıştır.

ayşe gül akalın orbay ana tanrıça kültü ve dönüşümler; gaia’dan demeter, leto ve artemis, hekate. + devlet siyaset ve kadın tanrılar: hestia, nike, tykhe, themis ve dike

ayşe gül akalın orbay doğuş mitosunda evrenin anası gaia bölünerek niteliklerini leto, artemis, aphrodite ve demeter’e geçirirken. athena başta olmak üzere hera, hestia, nike, tykhe, themis, dike tamamen günlük siyasi düzen içinde yer alırlar.

ayşe gül akalın orbay hellenistik dönem ve roma dönemlerinde yani artık yazılı yasaların olduğu dinin insan yaşamı içinde daha pratik ve kurumsal algılandığı dönemlerde;

ayşe gül akalın orbay athena karakteri zafer yani nike, adalet yani dike/iustitia ve yasa yani themis gibi tanrıçalara bölünmüş, bu tanrıçalara da dönemin niteliğini yansıtan yeni hikayeleri uydurulmuştur.

tülay tekin yılmaz çocuk işçiliğinin yeni formları: çocuk oyuncular

tülay tekin yılmaz özet: değişen dünyayla paralel olarak genel olarak değerlerimiz, özel olarak çocuğa verdiğimiz değer değişmektedir. toplumlar çocukların haklarını korumaya yönelik bir takım tedbirler almaktadır.

tülay tekin yılmaz bunlardan en bilineni ise çocukların çalıştırılmasını önlemeye yönelik alınan tedbirlerdir. buna rağmen çocuk işçiliğinin önlenemediğini ve hatta yeni türlerin ortaya çıktığını görmekteyiz.

tülay tekin yılmaz son yıllarda giderek artan oranda çocuğun medya sektöründe çalıştırılması buna bir örnektir. ancak bu durumun kamunun geneli tarafından bir sorun olarak algılanıp çocuk işçiliği kapsamında ya da yeni bir çocuk istismarı bağlamında tartışılmadığı da açıktır.

tülay tekin yılmaz bu çalışma medya sektöründe çalıştırılan çocuk oyuncular üzerinedir. amacı yeni bir sömürü biçimi olarak medyada çocukların çalıştırılmasını tartışmaya açmak ve bu durumun içinde saklı olan tehlikelere dikkat çekmektir.

tülay tekin yılmaz yapılan işin büyük bir bölümünün ekran arkasında kalmasından ve işin kendine özgü niteliğinden dolayı söz konusu çocukların çalıştırıldıkları fark edilememektedir.

tülay tekin yılmaz bu yüzden oyuncu çocukların harcadıkları emek, yaptıkları işin niteliği ve hangi koşullarda çalıştırıldıkları da gözden kaçmış olmaktadır.

tülay tekin yılmaz çalışmada herhangi bir reklam, dizi veya filmde gördüğümüz bir çocuğun işe başlaması, sektör içerisinde var olma mücadelesi, süreç içerisinde yaşadıkları ortaya koyulmaktadır.

tülay tekin yılmaz ayrıca çalışma sırasında neden toplumun genelinin bu durumu sempati ile karşıladığı ve çocuklarını bu işlerde çalıştıran ailelerin gerçekte bunu ne sebeple yaptıkları da anlaşılmaya çalışılmaktadır.

tülay tekin yılmaz bu nedenle çocuklarını reklam ajanslarına kaydettiren annelerle derinlemesine görüşmeler yapılarak ailelerin bu davranışının nedenleri ve ajansların iç işleyişi anlaşılmaya çalışılmıştır.

tülay tekin yılmaz ayrıca çocukların çalıştırıldıkları sektörü daha iyi analiz edebilmek için eski bir reklam ajansı sahibi ile görüşülmüştür. ailelerin yanı sıra devletin buradaki yaklaşımı da tartışmaya açılan bir diğer konudur.

tülay tekin yılmaz eğer devlet bu çocukların çalıştırıldığını kabul ediyorsa konuyla ilgili yasal düzenlemeler yapıp buna göre çalışma koşullarını denetlemekte midir; yoksa devlet de bu çocukların aslında çalıştırıldıklarını görmezden mi gelmektedir?

tülay tekin yılmaz sonuç olarak bu çalışmada elde edilen veriler yardımıyla oyuncu çocukların dünyasının ekranlarda temsil ettikleri çocukların dünyaları kadar tozpembe olmadığı ortaya koyulmuş; ayrıca bu durumun içinde yer alan diğer pek çok sorun da görünür kılınmaya çalışılmıştır.

özlem akbulut gün çocuk oyuncuların hukuki durumu üzerine bir inceleme

özlem akbulut gün “çocuk” kavramı ülkemiz sosyal yaşamında olduğu gibi hukuk sistemimizde de göz ardı edilen ve üzerine pek kafa yorulmayan bir konudur.

özlem akbulut gün türkiye’nin hukuk sistemine genel olarak baktığımızda çocuğa ilişkin tüm sorunları düzenleyen kapsayıcı özel bir kanun olmadığını görmekteyiz.

özlem akbulut gün bu çerçevede çocuk mevzusunun alt başlıklarından biri olan “çocuk oyunculuğu” da düzenleyen doğrudan bir yasal mevzuat bulunmamaktadır.

özlem akbulut gün “çocuk oyuncu” kavramı henüz tanımı yapılmamış, sınırları belirlenmemiş, oldukça dağınık ve karmaşık bir konu olarak karşımızda bütün gerçekliği ile durmaktadır.

özlem akbulut gün çocuk oyuncular, filmi meydana getiren diğer kimselerle (eser sahipleri ve bağlantılı hak sahipleri) eşitlik temelinde bir ilişki içinde yer almalıdırlar. çocuğun işçi olarak görülmesi tarafların eşitliğine zarar verecektir.

özlem akbulut gün ayrıca sinema eseri meydana getirme taraflar arasında iş yapma olarak değil eser yaratma olarak değerlendirilmelidir. bu durum çocuğun fiziksel, ruhsal ve karakteristik özelliğine daha fazla katkı sunacaktır.

samuel aysoy değişik milletler tarihlerinde kedi + osmanlı ve fransız edebiyatında kedi, türkler'de kedi hakkında mevcut inanışlar, hürafeler, hikâyeler, kedi dostları, kedi düşmanları, kedi ve ahlâk

samuel aysoy 1266 tarihinde fontenay roses de bir erkek domuz, 1349 tarihinde chatillon'da bir dişi domuz as ılma suretiyle idam edilmiştir. 1408 tarihinde saint-michel de bir dişi domuz, 1366 da falaire de yavrusunu yiyen bir domuz asılma suretiyle idam edilmiştir.

samuel aysoy 1399 tarihinde dijon'da adama saldırmş bir beygir ölüme mahkûrn edilmiştir 1926 senesinde şimali amerika'da pikeville mahkeme jürisi bir genç kızın namusuna tecavüz ettiği için bir dog köpeğini idama mahkum etmiş ve hüküm elektrik sandalyası üzerinde infaz edilmiştir

samuel aysoy muhtelif hayvanlar arasında en ziyade zulüm görenler kedilerdir.

samuel aysoy insanların bir kısmı bu mahlûka ma'but diye tapar iken yine aynı insanların başka bir kısmı bu mahlûku musibet ve uğursuzluk senbolü addederek kendisine karşı en büyük nefreti his etmişler ve diri diri ateşlerde yakmaktan katiyyen çekinmemişlerdir.

samuel aysoy papa üçüncü innocenfin müşavirlerinden saint-dominique şeytanı siyah kedi şeklinde temsil etmiş ve kediyi uğursuzluk ve müsibet senbolü saymıştır. o tarihten itibaren bu batıl itikat bütün dünyaya yayılmış ve memleketimize kadar gelmiştir.

samuel aysoy bizde siyah kedi insanların arasındaki dostluğu bozan bir mahlûk gibi sayılmış ve iki kişinin arası bozulduğu zaman aranızdan kara kedimi geçti, sualine maruz kalırlar.

samuel aysoy işte kendisine yarattkların en şereflisi vasfını veren mağrur insan oğlunun muhtelif tarih devirlerinde gösterdiği ruhi hal budur.

samuel aysoy aziz okurlarım: insan oğlu dünya kurulduğu tarihten beri böyle büyük tezatlar ve sapıtmalar içinde yaşadı.

samuel aysoy müstakbel nesillerin bu ruhi hallere karşı isyan ederek bütün dünya sakinlerine asil bir ruh üflemesini, insanı layık olduğu şerefli mertebeye yükselmesini temenni ve ümid edelim.

samuel aysoy kedinin menşei habeşistandır. milattan 2200 sene evvel on ikinci m ısır hanedanından birinci ousırtaden tarafından habeşistan'ın fethinden sonra mısıra ithal edilmiş ve ehliyet hayatına girmiştir.

samuel aysoy kedi mısırlılarda musiki aşk ve güzellik ilâhlarını temsil ederdi. bir kadının güzellik derecesini anlatmak için kedi gibi güzel denirdi.

samuel aysoy mısır hükümdarı (ptholnae batlamyus) romalıların dostluğuna büyük bir kıymet verdiği bir zamanda bir mısırlı dikkatsizlik yüzünden bir kediyi öldüren bir romalıyı öldürmekten çekinmemiştir.

samuel aysoy mısır'da kedi öldürmek memnu idi. kedi öldüren ölüm cezası ile cezalanırdı. mısırda her hangi bir evden kedi cenazesi çıktığı zaman matem tutulur ve matem alâmeti olmak üzere ev halkı kaşlarını tıraş ederlerdi.

gülce demirel aramızdakilerin gerçek anlamı

gülce demirel daha önce hiç afrika edebiyatı’ndan bir kitap okuma fırsatınız olmuş muydu? benim olduğu için kendimi çok şanslı hissediyorum. farklı kültürlerin eserlerine yoğunlaşmaya çalışmak aslında çok önemli bir çaba.

gülce demirel bu yüzden okumaya karar vermiştim ngugi wa thiong’o’nun “aradaki nehir” adlı romanını.

gülce demirel münakaşa insanı insan yapan bir durumdur çünkü münakaşalara verdiği tepkide bulunur insan olmak, olabilmek veya olmamak, olamamak.

gülce demirel barış münakaşanın olmadığı yerde değildir. uyuşmazlıkların olmadığı yerde insan ve insana dair ne olabilir ki? barış fikir ayrılıklarına saygı gösterilen yerdedir. fikir birliğinin sağlandığı iddia edilen her yerden korkmalıdır belki de insan.

gülce demirel beyaz misyonerlerin ve onları afrika’ya göndermeyi akıl edenlerin, kameno ve makuyu dağları’nda yaşayan gikuyu insanlarına yaptıkları gibi... onları bir arada tutan kültürlerini “günah” ilan edip aralarına sokulanlar aracılığıyla onları yalnızlaştırarak sindirmek...

gülce demirel bir de şu “günah” mevzusu var. nedir bu günah? insanların çıkarlarını gerçekleştirmek adına uydurdukları bir şeyden fazlası olabildiği hiç görülebilmiş midir hiç tarih boyunca?

gülce demirel neden joshua karakterinin gözünde waiyaki gibi sevilen ve saygı duyulan bir insan olmaktan ziyade korkulan ve sorgulanmadan dinlenen biri olmak önemlidir?

leylâ şahin kadınım. acıdır: kendi iç baskısında ikinci kez ezilmesi insanın

leylâ şahin şavşat’ın dağları dört mevsim suları çoruh akar (seni bulanık bir günde yitirdim dört mevsim gözlerim: dağlara bakar)

leylâ şahin sonunda bir güzel insan savaşa savaşa düşürdü güzel tenini toprağa ölüm adın kalleş olsun!

şeref ey rahm u şefkati keremi olmayan felek vey zulm u kahr u cevr ile meşhûr olan felek + kanlı yaşıyla gözüm hem-şekl-i tûfân eylesin âteş-i âhım bütün dünyâyı sûzân eylesin + yakalar çâk iderek nâle vü feryâd idelim yıkalım ‘âlemi bir âh ile ber-bâd idelim

nigâr neşr etmede gûyâ nefesi bûy-ı behişti cennetde mi perverde anı eyledin âyâ + kâdir olamam hissimi takrîre o mâha eşkim tarafımdan oluyor hüzn ile gûyâ + ey leyle-i hasret ne kadar gamlı zalâmın cânân vedâ’ı gibi dâ’î-i belâyâ

şâire zindân görünüyor çeşmime cennet dahi olsa ta’rif edemem hâsılı bir derd-i dilim var + me’yûs-ı hayât oldum, usandım bu cihândan şimdengerü zanneyleme dilde emelim var + âlem aşka edince azm-i râh çıkdı istikbâlime baht-ı siyâh

tülay kök nasıl güçlü kadın olunur gerçekten güçlü müsünüz + güçlü kadın olmak için yapmanız gereken hiç bişey yok + kalbinizin kırılmasını kariyer yaparak önleyemezsiniz + suçlamadan eleştirmeden canınız acıyosa konuşun + sevgili hanımlar gerçekten çok güçlüsünüz

beyhan budak nasıl ki bi insanın başka bi insana tecavüz etmesini fiziksel anlamda zarar vermesini kınıyosak bu da bana sorarsanız bir psikolojik tecavüzdür

berkay gerz pausanias, ilk üç yüzlü hekate heykelinin m.ö. 5. yüzyılın sonlarına doğru, heykeltaş alkamenes tarafından yapılıp atina'daki nike tapınağının önüne konduğunu söyler.

duygu kocabaş atılgan antik yunan’da toplumsal cinsiyet rollerinin temsili + rölyefte zaferin kanatlı tanrıçası nike, yürürken çözülüveren sandalının bağcığını bağlarken betimlenmiştir.

sinem çardaklı televizyon reklamlarında tanınmış kişilerin kullanılmasının reklamın hatırlanması üzerindeki etkisi konusunda bir pilot araştırma

sinem çardaklı pepsi firması shaquielle o’neal’a 25 milyon dolar, nike firması tiger woods’a 40 milyon dolar, dışbank ideal kart reklamlarında oynaması için orhan gencebay’a 300 bin dolar ödemiştir.

sinem çardaklı nike firması 1996 yılında reklamlarında kullandığı dallas kovboyu michael ırwin polis tarafından bir otel odasında uyuşturucu ve kadınlarla yakalandıktan sonra bu durum firma ve reklam kampanyasına çok büyük zararlar verdi.

sinem çardaklı bu nike firmasının reklam kampanyasının küçük bir kısmıydı ve çok fazla maddi ve manevi zarar görmeden kurtuldu fakat 13 toyota dağıtıcısı aynı kişi yüzünden çok büyük kayıplara uğradı.

fatih altaylı spor sağlığa yararlı bir şey değildir, hatta zararlı bir şeydir.

emin ergen spor hekimliği

mehmet acet & ibrahim yıldıran isveç cimnastiğinin dünya’da ve türkiye’deki gelişimi

merve burcu dizdar riyâzat-ı bedeniyye-i tıbbiyye ve tanzimat dönemi spor terminolojisinin oluşumu

merve burcu dizdar ....... tanzimat dönemi’nin ilk bilimsel spor eseri çevirisi “riyâzat-ı bedeniyye-i tıbbiyye”yi incelemiş bulunmaktayız.

merve burcu dizdar osmanlı devleti’nde yer etmesinde büyük katkısı olan mekteb-i sultanî’de ilk beden eğitimi hocaları avrupalıydı. bu nedenle daha çok fransız spor usulü benimsenmişti.

merve burcu dizdar modern anlamda beden eğitimi, osmanlı devleti’nde ilk olarak askeri okullarda uygulanmıştır. burada şunu da belirtmek gerekir ki bu dönemde beden eğitimi daha çok jimnastik olarak algılanmaktaydı.

merve burcu dizdar ....... basit alıştırmalar, yürüyüş ve koşular, atlamalar, dengeler, aşmalar, güreşme ve didişme, tırmanma, yüzme, taşıma, taş, top, cirit atma, ok ve tüfek atma, eskrim, binicilik temrinleri, milli ve sosyal danslar, korol müzikler.

merve burcu dizdar ilk beden eğitimi hocaları: curel, moiroux, martinetti, stangalli. ilk türk beden eğitimi hocası: faik üstünidman. olimpiyat anlamında girişimlerde bulunan beden eğitimi hocası: selim sırrı tarcan.

merve burcu dizdar osmanlı halkı her ne kadar futbola ısınsa da 2.abdülhamit futbolu yasaklamıştır. 2.abdülhamit, abdülmecit’in bir güreşçi tarafından öldürüldüğüne inandırılmıştı. ....... ilk maçta yakalanıp ceza almışlardır.

daniel gottlob moritz schreber insan, beden ve zihin kuvvetini eşit olarak kullanmalıdır. akıl kuvveti tembelleştiğinde vücuda zarar geldiği gibi bedenin tembelleşmesinde de akla zayıflık gelir.

daniel gottlob moritz schreber bu nedenle insanın vücut sağlığı, yapılması lazım gelen hareketler ve uğraşlarla yakından ilgilidir.

daniel gottlob moritz schreber eğer bizler bu kurala uymayıp tembellik edersek aniden organlarımıza zayıflık ve bitkinlik geleceğinden organlar görevlerini tam olarak yerine getiremezler ve sonrasında sağlık sorunları oluşur.

daniel gottlob moritz schreber beden egzersizine yeni başlayanların çoğu kaslarında biraz ağrı hissederler. ağrılar geçene kadar beklemeli sonra kendini yormadan tekrar başlanmalıdır.

daniel gottlob moritz schreber rahatsız olan kişiler, zor olan hareketleri yapamasa da vücudun zamanla alışmasıyla ve idmanlarla hafif olan hareketleri kolayca yapabilirler.

daniel gottlob moritz schreber süreğen hastalıklara sahip kişilerin hastalıklarını çabuk atlatması için hareketleri hızlıca yapması gerekmez. hastalığına uygun olan hareketi yavaş yavaş uyguladığında hastalığı zamanla yok olacaktır.

daniel gottlob moritz schreber jimnastiğin havadar bir alanda yapılması vücuda daha faydalı olacağından soğuk havalarda bile spor esnasında odanın camı açılabilir. yalnız bu sırada vücudu rüzgârdan korumaya dikkat etmek gerekir.

daniel gottlob moritz schreber her bir ayak tek bir nokta üzerinde topal gibi yürür. sadece ayakuçları ile yere ....... kesilen aybaşı kanamasında ve basur kanamalarında da faydalı olur.

osman hayri ki her emrāżıñ aṣlı çoḳ yemekdir gice bîdār gündüz uyumaḳdır. + ṣaḳınġıl çoḳ yemekden her yemişi żarardır çoḳ yemek beñze ve dişe + ḥekîm-i cāhil ü kāẕib didirme bu ilm içinde kāmil ol ki ṭurma

osman hayri uyanup donla ṣu içmek ḫaṭardır tenü ki ḥabsü’l-bevl itmek żarardır + dimeye kim saġlatdım ben filānı eger iderse gerçekdir yalanı + çünki bu ʿilme hiç bi-hayat yoḳ cümlesin bilmege liyāḳat yoḳ

osman hayri cihānıñ varlıġı āb havadır hava vü āb-ı bed bir bir ḫaṭādır + ṭamahkār olma, ol ḥaḳḳıña ḳāʾil ṣaḳın olma fenā dünyāya māʾil + ne yerde ola ey pir ve pederler ṭabibe ġayrı muḥtāc olmayalar

uğur pişmanlık tarsuslu tabip osman hayri mürşit efendi ve “sıhhat hazinesi” kitabı

uğur pişmanlık hiç kuşkusuz, insanlığa adanmış mesleklerin başında tıp, eczacılık ve eğitimciliğin geldiğini söylemek yanlış olmayacaktır. insanın en doğal hakkı olan yaşama ilkesinin başında sağlık önemli bir yer tutar.

osman hayri

  1. sultan abdülhamid han’ın teklifi üzerine dört kıt’adaki osmanlı halkının ve müslümanların sıhhat selameti için bu eser kaleme alınmıştır.

osman hayri halkın kendi sağlığını koruması, başkalarına muhtaç olmaması ve ayrıca efsuncu vesaire gibi kimselere kapılmaması için gerekli hususlar bu kitaba dercedilmişir.

osman hayri ilm-i tıp iki bakımdan şerefli bir ilimdir: 1-akli bakımdan şereflidir. çünki: insan eşref-i mahlûkattır. bu ilimde de insana aittir. onun için de şereflidir. 2-naklen de şereflidir.

osman hayri hekim, bütün tıbbi bilgilere sahip değildir. ancak tecrübe sahibidir.

uğur pişmanlık ilkel toplumlarda da din adamı, büyücü ve hekim hepsi aynı kişiydi. bilimin ya da sanatların dinden ayrılması kolay olmamıştır.

321go soramazsın: çift cinsiyetli

haluk gökalp divan şiirinde sıhhat-nameler

makbule sarıkaya selim sırrı bey’in (tarcan) sıhhi çocuk oyunları + günümüzden 105 yıl önce yayınlanan bu dergideki beden terbiyesine ilişkin birçok çocuk oyunu, jimnastik ve sıhhi oyun genellikle selim sırrı bey’in icadıdır.

selma öncel 2001 yılı ebelik teması: bütün kadınlar uygun sağlık bakımı almada eşittir

nazmi zengin “sağlık hakkı” ve sağlık hizmetlerinin sunumu

bayram metin sağlık hakkı

ibrahim şahbaz bir sosyal hak olarak sağlık hakkı

saglikhakki sağlık hakkı nedir? uluslararası belgelerde sağlık hakkı

ismail özsoy türkçe’deki yaygın karşılığı “faiz” olan arapça ribâ kelimesi sözlükte “fazlalık, nemâ, artma, çoğalma; yükseğe çıkma; (beden) serpilip gelişme” gibi anlamlara gelir. arapça’da tepelere, düz araziye nisbetle daha yüksek oluşları sebebiyle râbiye, canlıları .......

mustafa fayda kâbe’nin yapımı için para toplanırken velîd, mekkeliler’den helâl kazançlarından sarfetmelerini, ribâ ve zulümle elde edilen paraları bu işe karıştırmamalarını istedi.

neşet çağatay osmanlı imparatorluğunda riba - faiz konusu para vakıfları ve bankacılık

abdülaziz bayındır faizsiz sistemde ödemeyi geciktiren borçluya uygulanacak maddi ceza

halim ışık eski ve yeni ahid'de para ve faiz

bünyamin demirgil & hakan türkay tarihsel süreç içerisinde faizin kuramsal açıdan gelişimi

güray öğredik ilişkili kişilere faiz karşılığı borç veren bir şirket tefeci midir?

izzet özgenç tefecilik suçu

ozan oran faiz karşılığı borç para verme

kasım gülpınar devletin malını yiyen, fakirin fukaranın cebine göz diken memleketin en büyük zalimidir.

hakkı yalçın dünyanın en büyük zalimidir amerika!

bülent yıldırım özbekistan, dünyanın en büyük zalimidir.

milat gazetesi ....... bana göre hukuk şöyle olmalıdır, bana göre kılık kıyafet böyle olmalıdır... demeye kalkışırsa bu allah'ı yanlış tanımak, allah'a yol göstermek, allah'a akıl vermeye çalışmaktır ki bu insan yeryüzünün en büyük zalimidir.

venhar haber kâfir dünyanın en büyük zalimidir.

sefa erbaş kültürlerarası reklam araştırmaları: nike 8 mart dünya kadınlar günü reklam kampanyası örneği

sefa erbaş öz bu çalışmada; global bir marka olan nike’ın türkiye, orta doğu ve rusya için hazırladığı 8 mart dünya kadınlar günü temalı reklam filmlerinde, hangi kültürel değerleri ve çekicilikleri kullandığını ayrıca izleyicilerin reklama yönelik beğeni ifadelerinin neler

sefa erbaş olduğunu araştırmak amaçlanmıştır.

sefa erbaş bu amaç doğrultusunda youtube izleyici duvar yorumları, içerik analizinden faydalanılarak her üç ülke için ayrı ayrı incelenmiştir. içerik analizinden elde edilen nitel verilerde;

sefa erbaş türkiye için kadına yüklenen ev içi sorumluluk, olumlu ve olumsuz yaklaşımlarla tartışılmış ve kadın gücü, özgürlük, başarı, güç, meslek, para, hırs, rekabet ve özdeşleştirme çekiciliklerine vurgu yapıldığı bulunmuştur.

sefa erbaş orta doğu’da yayınlanan reklamda ise izleyiciler, örtünün reklamda kullanılmasına yönelik farklı görüşler ileri sürmüştür. izleyici yorumlarından elde edilen çekicilikler ise eşit(siz)lik, aidiyet, ırkçılık, itici güç kadınlar ve sömürüdür.

sefa erbaş rusya’da gösterime giren reklamda da kültürel değer olarak, kadınların kendilerini nasıl isterlerse öyle tanımlayabilecekleri, kullanılan reklam sloganı ile benzer şekilde ifade edilse de kadınların erkeklere özenen steroid varlıklar olduğu iddiasında bulunulmuştur.

sefa erbaş ayrıca, reklamlarda; dünyayı değiştirme isteği, farklılık, özgürlük, steroid, cinsiyetçilik, seks ve başarı çekicilikleri kullanıldığı tespit edilmiştir. reklam beğeni ifadelerinin ise her üç ülkede benzerlik gösterdiği bulunmuştur.

hilaire-germain-edgar de gas desen görülen şey değildir, başkalarına gösterilmesi gereken şeydir.

dirim günlük yaşamdan ilham alan ressam: edgar degas (1834-1917)

dirim 1947 yılında degas henüz onüç yaşındayken taptığı annesinin ölümü, onun hayatı boyunca unutamadığı bir acı olmuştu.

ahu köksal minimalist sanatta bir ressam ve bir besteci: stella ve glass

anıl ertok atmaca naif sanat ve safranbolulu naif ressam recai demirsöz’ün sanat anlayışı

emine karakuş & fatma lorcu & tülay demiralay ambalajlı su sektöründe tüketici tercihleri: edirne ili örneği

emine karakuş & fatma lorcu & tülay demiralay çalışmaya katılan bireylerin %69,3’ünün suyun ph derecesi, sertlik derecesi ve içeriğindeki mineralleri ile ilgili bilgi sahibi olduğu ve ambalajlı su tercihlerini suyun bu özelliklerine önem vererek satın aldıkları belirlenmiştir.

emine karakuş & fatma lorcu & tülay demiralay ankete katılanların en çok 0,5 litre, 5 litre ve 19 litrelik ambalajlı suları tercih ettiği saptanmıştır.

emine karakuş & fatma lorcu & tülay demiralay buna ek olarak, evli olanların büyük bir kısmı 5 litre ve 19 litrelik ambalajlı su tercih ederken evli olmayanların daha çok 0,5 litre ve 5 litrelik ambalajları tercih ettiği belirlenmiştir.

emine karakuş & fatma lorcu & tülay demiralay uluslararası alanda ilk defa 1977’de kabul edilen ve 2003 dünya su formunda da suyun, bir ihtiyaç ve hak olduğu belirlenmiştir (çiçek, 2009). bolivya’nın bm neznindeki büyükelçisi solon’un ifade ettiği gibi “insan vücudunun büyük bir

emine karakuş & fatma lorcu & tülay demiralay kısmını oluşturan ve vücudun yaklaşık üçte ikisi ve beynin yüzde 75′ini oluşturan sudur. haftalarca yemek yemeden hayatta kalmak mümkündür, ancak susuz birkaç gün bile hayatta kalınamaz”.

nilüfer boran güneysu icra hukukunda aşkın haciz

telvin telvin telvin qənirə paşayeva ''yoruldum'' isimli şiiri yorum : nermin girişit

ebû mansûr muhammed bin ahmed / dakikî dakikî dört özelliği seçmiştir dünyada bütün güzellikler ve çirkinliklerden: yakut renkli dudak, çeng nağmesi, kan kırmızısı şarap ve zerdüşt inanışı.

ebû mansûr muhammed bin ahmed / dakikî karanlık gece, zülüflerine benzer senin, aydınlık gündüz ışıldayan yanaklarına benzer senin. yakutu iyi işlemişlerse oymacılar, ve de suluysa dudaklarına benzer senin.

ebû mansûr muhammed bin ahmed / dakikî içinizde bu uzun, sıkıntılı ve ıssız yolu aşıp bu sırları araştırıp çözecek biri var mı? bilinmeyen gizli yollardan giderek iranlılardan haber getirecek casus biri var mı?!

ebû mansûr muhammed bin ahmed / dakikî söz bu şekilde söylenmeliyse, o zaman sen tenini ve ruhunu sıkıntıya sokup da böyle şiir yazma! ruhunda ve teninde böyle bir sıkıntıyı gördüğünde, mücevheri olmayan ya da mücevher elde edemeyeceğin madeni kazma!

tahsin yazıcı firdevsî, dakīkī’nin gençliğinde kötü huylu olduğunu ve dünyadan bir türlü memnun kalmadığını, bu niteliklerini öldürülünceye kadar da sürdürdüğünü belirtir.

tahsin yazıcı genç yaşta öldürülmüş olmasına rağmen oldukça bol şiir yazdığı anlaşılan dakīkī’nin yazdıklarından pek azı günümüze gelebilmiştir.

tahsin yazıcı güştâsb destanı ile zerdüşt’ün ortaya çıkışını içine alan 1000 beyitlik bir bölümü (güştâsbnâme) tamamladığı sırada dakīkī kölesi tarafından öldürüldü.

tahsin yazıcı dakīkī, şehnâme’de yer alan bu beyitlerdeki kuruluk ve yeknesaklığa karşılık kaside ve gazellerinde duygulu ve güçlü bir şair olarak gözükür. bu alanda unsurî ve ferruhî-yi sîstânî gibi şairler onun üslûbunu takip etmişlerdir.

onaran official şiiri acıyan ve acıtan şair: turgut uyar

adnan öztürel 1953 yılında, 44 yaşında m.s.m. isimli bir adam lokantada 6 porsiyon patates püresi yer. 5 inci porsiyonda kendini fena hissetmeye başlar. açık havaya çıkarılır bir ambulans çağırılır, ambulans gelince şahıs hastaneye götürülemeden ölür.

kübra karakoç ııı. andronikos 10 haziranda dini bir konuda çıkan ihtilafı çözmek için istanbul’a gitmiş ve saraya dönerken birden ateşi çıkmıştır. 14’ünü 15’ine bağlayan gece haziran 1341 tarihinde 44 yaşında istanbul’da bir hastalık sonrasında ölmüştür.

zeynep oral mustafa îktu: ender bir ses, usta bir teknik, dürüst bir sanatçı + mustafa îktu'nun 44 yıllık yaşamı + 44 yaşında ölümü, daha gerçekleştireceği öyle çok şeyi yanda kesti ki..

cumhuriyet balenin yitik duygu’su + 44 yaşında ölen duygu aykal, uzun süredir abd’de teksas eyaletinin lubbock kentinde tedavi ediliyordu.

yıldırım koç yunus emre nasıl öldürülmüştü?

muharrem ergin orhun yazıtları ....... insanlık aleminin sosyal içerik bakımından en anlamlı mezar taşlarıdır.

istanbul tarih doç.dr.ali rıza özcan, istanbul’un 100 mezar taşı isimli kitabının 141-142. sayfalarında bu anlamlı mezar için .......

özcan özgür nazım’a anlamlı mezar

aysima bayrak karamsar şair - bayan kral diyarbakır gibisin yar + diyarbakır gibisin yar dilim söyler kalbim ağlar geceler çöktüğü zaman ağlayıp durma ardımdan davul bile dengi dengine sen olmadın benim neyime artık yazarsam gözlerine kırılsın be ellerimde

ayan sayfası 6301 karamsar şair kadir şimşek + biz diyarbakır ın gerilim saçan sokaklarında henüz kalem tutmayı bilmezken aşk için ölmeyi dost için öldürmeyi silâh tutmayı mermi sıkmayı öğrendik be gülüm + sevmeyi de kahpelere biz öğrettik

bilal keskin mısır genellikle hayvan yiyeceği olarak kullanılan, fakat insanlar tarafından da tüketilen hububat bitkisidir.

ahmet gökkuş türkiye'nin kaba yem üretiminde çayır-mer'a ve yem bitkilerinin yeri ve önemi

ahmet gökkuş pancar üretimi 15.474.097 ton; hayvanlara verilen kuru yaprak 1.237.928 ton patates üretimi 4.600.000 ton; hayvanlara verilen miktar 46.000 ton

ahmet gökkuş ülkemizde temel bitkisel üretim gerçekleştirildikten sonra geriye kalan artıklar genellikle hayvanlara verilmektedir.

robert s. harris yiyecek olarak kullanılan bütün bitkilerde hemen daima bulunan fitin asidi beslenmede önemli bir problem teşkil eder.

istanbul akvaryum her hayvan yemek yemek zorundadır. + her hayvan belirli bir su sıcaklığı aralığında hayatta kalabilir.

zehra bozkurt & ibrahim kılıç & özlem gücüyener hacan & ö.faruk lenger insan-hayvan etkileşimlerinin hayvan refahına etkisi

zehra bozkurt & ibrahim kılıç & özlem gücüyener hacan & ö.faruk lenger hiç insanla temas etmemiş domuz yavrularına göre her gün insan elinde bakılan domuz yavrularının insanlarla etkileşimi daha olumludur.

zehra bozkurt & ibrahim kılıç & özlem gücüyener hacan & ö.faruk lenger yüksek ve kaliteli insan-hayvan etkileşimi süt sığırcılığı ve domuz işletmelerinde olduğu gibi insanlar ile düzenli, yoğun ve uzun süreli pozitif temas gerektirir.

zehra bozkurt & ibrahim kılıç & özlem gücüyener hacan & ö.faruk lenger son yıllarda özellikle domuz endüstrisinde yeni çalışmalar bilişsel-davranışçı müdahale ile hayvan bakıcılarının hayvanlara yönelik tutum ve davranışlarında iyileşme

zehra bozkurt & ibrahim kılıç & özlem gücüyener hacan & ö.faruk lenger sağlandığını ve bunun sonucunda da hayvanlarda insan korkusunun azaldığını göstermiştir.

tayyib atmaca şair çileli insandır.

tayyib atmaca sultanlık tek başına olmaz. yüreğini yüreğine sofra gibi açan bir köle bulabilirsen, eskişehir’e gel, nikâhını bir şair kıysın!

tayyib atmaca şiir insanın ince yanıdır. kim ki ince yanının kalınlaşmadığını hissediyorsa şiirden de haz alır.

tayyib atmaca şiir az söz ile çok şey anlatma sanatıdır.

tamilla abbashanlı tayyib atmaca’nın “telli kavak yelleri” şiiri insanı hüzünlü gamlı bir dünyaya götürür. insan özünü ıssız bir adada yapayalnız hissediyor:

tayyib atmaca yüreğimde telli kavak yelleri, estiği zamanlar geçip gittiler. sırtını dağ bilip yaslandığımız, nice dostlarımız kaçıp gittiler. hatıralar soldu gün tükeniyor, turnalar sılaya uçup gittiler.

ahmet râsim küçükusta parayla saadet ilaçla sağlık olmaz.

betül parlak sömürgecilik sonrası yazın ve çeviri

albert chinụalụmọgụ achebe / chinua achebe benim açımdan, bundan başka seçenek yok. bana bu dil verildi ve ben bu dili kullanmak istiyorum... ingiliz dilinin benim afrikalı yaşantımın ağırlığına dayanabileceğini hissediyorum.

rukiye aydemir fas edebiyatının dünyaya açılan entelektüel yüzü: tahar ben jelloun

tahar ben jelloun ben ailelerinden farklı bir dilde konuşup yazan bir yazar kategorisine aitim. kendim bir arap ve faslıyım. benim kültürüm arap ve islam kültürü, ancak yazmaya başladığımda doğal olarak kendimi ifade ettiğim, eski sömürge gücünün dili olan fransızcayı kullandım.

ibrahim usta bir bürokrat şair ömer ebû rîşe

ömer ebû rîşe ey halkım! ne savaşta, ne de barışta bir değeriniz vardır utanarak sana bakıyorum( ey filistin) geçmişte yaşananlardan ötürü gözümden yaş akmakta, azametinden geriye kalan acılara

ömer ebû rîşe nerde o güzel dünya ki; beraber şarkılar söylerdik ne kadar da güzel yaşıyorduk, refah ve şeref içinde şeref ve asaletimizin kibrinden, sanki yıldızlar üzerine yürüyorduk

ömer ebû rîşe güzel kadınlara fedadır canım, hangi âşık feda etmez ki ömrünü yürüyüşleri çok narin, yanakları ateş kırmızısıdır göğüsleri dolgun, güzel kadınlar

ömer ebû rîşe ey paris! ceylan güzelliğindeki kadınlarını unutmayacağım ey viyana! iri vücutlu kadınlarını da (biliniz ki) sevmek farz, yanaklardan öpmekse sünnettir.

ibrahim usta şairin şiir stilindeki bu değişim, onun aklının karışık olduğu izlenimi vermektedir. başka bir tabirle evlenmeyi düşündüğü kızın ölümünden itibaren kendisini bir nevi uzlette hisseden şair kendisini teskin etmek için bir müddet tasavvufa meyletmiş,

ibrahim usta daha sonra aradığı aşkı bulması ve eski sevdiğini unutması neticesinde aşk, mutluluk ve eğlenceye dair de şiirler irad etmesi, araştırmacılar açısından ortam değişikliği ve paris’teki yeni hayatına uyum şeklinde değerlendirmektedirler.

mehmet güneş abdulrazak gurnah’nın cennet romanında doğu toplumlarındaki ötekileştirme ve kaybolan kimlikler

mehmet güneş yirminci yüzyılın son döneminde büyük bir önem kazanan sömürgecilik sonrası edebiyatın önde gelen isimleri arasında olan afrika kökenli ingiliz yazar abdulrazak gurnah, kendi öz kimliğiyle göçmen kimliğini birleştirerek koyu bir milliyetçilik yerine çokkültürlü bir

mehmet güneş kimliğin önemine değinmektedir. bu çalışmada abdulrazak gurnah’nın dördüncü eseri olan cennet romanında sömürgeci zihniyet nedeniyle toplumda öteki olarak görülen bireylerin yaadığı kimlik bunalımları incelenmiş ve temeli afrika toplumlarındaki ırksal, dini, ekonomik

mehmet güneş ayrımcılıklara dayanan toplumsal sıkıntılar üzerinde durulmuştur. gurnah’nın eserlerindeki karakterler ulusalcı bir perspektiften ziyade bireysel bir bakış açısıyla incelenmektedir. bir yere ait olma duygusunun sadece ulusal değil uluslararası seviyede de

mehmet güneş melezleştiği görüşünü savunan gurnah, sadece tek bir ulusun insanlarının deneyimlerine odaklanmayıp birçok farklı kültürün yaşadığı bölünmüşlüğe eserlerinde değinmektedir.

nilay konduz dsm-5’e göre kişilik bozukluğu tanısı alan hastaların kişiler arası işlevsellikte yetersizlik düzeyleri

nilay konduz nasıl bir kişisiniz? kişiliğiniz hakkında ayırt edici olarak ne görüyorsunuz? kendinizi ne kadar iyi tanıyorsunuz? kişiliğinizin farkında olmadığınız yönleri olabilir mi? diğerleri sizin kendinizi tanıdığınız kadar sizi tanıyor mu?

nilay konduz son 20-30 yıldır kişilik ve kişilik bozukluklarıyla ilgili çalışmalar anormal psikolojide merkezi bir öneme sahip olmuştur (millon ve ark 2004).

nilay konduz kişilik (personality) kelimesi latince bir terim olan “persona”dan türetilmiştir (millon ve ark 2004). persona, antik çağdaki tiyatro oyuncularının kullandığı bir maskedir.

nilay konduz zamanla persona terimi yanılsama ve oyun çağrışımını kaybetmiş; maskeyi temsil etmek yerine, kişinin gerçek, gözlenebilen, belirgin özelliklerini temsil etmeye başlamıştır.

nilay konduz sullivan kişiliği “bir insanın yaşamını karakterize eden kişilerarası ilişkilerin görece uzun süreli örüntüsü” olarak tanımlamıştır; çünkü gözlenebilen şey bireylerin sosyal etkileşimleridir.

nilay konduz kişilik, sıklıkla "karakter" ve "mizaç" terimleriyle karıştırılır. günlük kullanımda üçü birbiriyle aynıymış gibi görülse de, karakter yetiştirilme çağı boyunca edinilen özellikleri ve sosyal standartlara, değerlere uyma derecesini ifade eder.

nilay konduz mizaç ise, karakterin aksine, belirli davranışlara temel biyolojik yatkınlığı ifade eder. böylelikle, karakter yetiştirilmenin kristalize etkisini, mizaç doğuştan gelen fiziksel kodların etkisini temsil eder (millon ve ark 2004).

nilay konduz kişilik bozuklukları uzun zamandır araştırmaların odağı olmuştur. kalıtımsal geçişi, durumlar arasındaki tutarlılığı, zamansal değişmezliği, mesleki işlevsellik için önemi, iyi olma, evlilik istikrarı ve fiziksel sağlıkla ilişkisi pek çok araştırmaya konu olmuştur.

nilay konduz bazı kişiler tipik olarak içedönük iken, bazıları daha dışadönüktür. bazı kişiler sürekli ihmalkar ya da güvenilmez olabilirken, bazıları vicdani olarak çok gelişmiş olabilir.

nilay konduz uyumsuz kişilik özellikleri boyut, altboyut ve tanımlamaları kendini riske atma hiç gereği yokken tehlikeli, riskli ve kendine zarar verebilecek şeyler yapma; can sıkıntısını savuşturmak için düşüncesizce işlere girişme

nilay konduz son günlerde canım sıkılıyor, belli bir sebebi yok ama içimin daraldığını hissediyorum, canım hiçbir şey yapmak istemiyor, amaçsız dolanıyorum. üstelik bu sıkıntımı kimse ile paylaşamıyorum.

burçin çolak & ahmet kokurcan & hüseyin hamdi özsan dsm’ler boyunca travma kavramının seyri

burçin çolak & ahmet kokurcan & hüseyin hamdi özsan sonuç dsm-ı’den dsm-5’e giden süreçte travma ile ilgili bozuklar önce bir arada ele alınmış dsm-ıı’de ise ayrıntılı biçimde tanımlanmamıştır.

burçin çolak & ahmet kokurcan & hüseyin hamdi özsan dsm-ı travma tanımı ciddi bir fiziksel eksikliğe veya çok yüksek emosyonel strese sebep olan bir olay yorum olay tanımı net değil bireysel travma kavramı müphem büyük bir olaya(savaş, deprem) maruziyet vurgusu

burçin çolak & ahmet kokurcan & hüseyin hamdi özsan dsm-ıı travma tanımı ezici/kahredici çevresel bir olay yorum olay tanımı dsm-ı den daha müphem olay ile ortaya çıkan klinik uyum bozukluğu ile sınırlı

burçin çolak & ahmet kokurcan & hüseyin hamdi özsan dsm-ııı travma tanımı hemen herkeste belirgin düzeyde belirgin sıkıntı yaratacak bariz bir olay yorum genel geçer bir tanım çabası dikkat çekmekte

burçin çolak & ahmet kokurcan & hüseyin hamdi özsan dsm-ııı-r travma tanımı normal insan deneyiminin ötesinde, herkes için sıkıntı yaratan bir olay yorum tanımı netleştirmek adına olaya maruziyet şekilleri belirtilmiş gündelik yaşamda karşılaşılmayan olay tanımı ile olayı .......

burçin çolak & ahmet kokurcan & hüseyin hamdi özsan dsm-ıv & dsm-ıv-r travma tanımı bir ölüm ya da ölüm tehdidi, ağır bir yaralanma ya da kendisinin ya da başkalarının fizik bütünlüğüne bir tehdit olayı yorum kişinin verdiği öznel tepkiyi belirterek travmada öznel .......

fulya maner yeme bozukluğunda dsm-5 ne getirdi, ne götürdü, ne eksik?

e. cem atbaşoğlu & sinan gülöksüz bilim, psikiyatri, dsm’ler

rukiye höbek akarsu æ nezihe kızılkaya beji kadın cinsel fonksiyon bozuklukları sınıflandırılmasında dsm-v kapsamında yapılan değişiklikler

gülcan güleç æ ferdi köşger æ altan eşsizoğlu dsm-5'te alkol ve madde kullanım bozuklukları

gülcan güleç æ ferdi köşger æ altan eşsizoğlu özet dsm-5’te alkol madde kullanımı ile ilgili bozukluklar ile ilgili en göze çarpan değişiklik “bağımlılık bozuklukları olarak yeni oluşturulan kategoridir. bu kategoride şimdilik sadece kumar oynama bozukluğu tanımlanmıştır. belki

gülcan güleç æ ferdi köşger æ altan eşsizoğlu de dsm-5’teki değişiklikler arasında en çok ses getirecek olan da budur. çünkü tanı ölçütlerini genişletme ‘normal’ olan günlük davranışların bozukluk olarak değerlendirilmesine neden olabilir. ayrıca kafein ve kannabis yoksunluğu da

gülcan güleç æ ferdi köşger æ altan eşsizoğlu dsm-5’te tanımlanmıştır. dsm-ıv’te madde ile ilişkili bozukluklar başlığı altında toplanan bozukluklar dsm-5’te madde ile ilişkili ve bağımlılık bozuklukları adı altında toplanmıştır. madde kötüye kullanımı ve madde bağımlılığı “madde

gülcan güleç æ ferdi köşger æ altan eşsizoğlu kullanım bozuklukları” başlığı altında birleştirilmiştir. madde kötüye kullanımındaki “yasal sorunlar yaşama” ölçütü çıkarılmış “aşerme ya da madde kullanımına yönelik güçlü bir istek ya da dürtü” ölçütü getirilmiştir. dsm-5’te kötüye

gülcan güleç æ ferdi köşger æ altan eşsizoğlu kulanım kavramı artık hafif şiddette madde kullanım bozukluğu olarak tanımlanmaktadır. yeni ölçütlerle bağımlılık oranlarında bir değişiklik olup olmayacağı yapılacak çalışmalarla takip edilmelidir..

gülcan güleç æ ferdi köşger æ altan eşsizoğlu sonuç uluğ (2013), dsm-5’te yapılması öngörülen bazı yeniliklerin, sistem içinde tıkanıklık yaşanan bazı konularda köklü değişiklikler getireceği beklenirken (kişilik bozukluklarına boyutsal yaklaşım örneğinde olduğu gibi) beklenen

gülcan güleç æ ferdi köşger æ altan eşsizoğlu köklü değişikliklerin çoğunun yapılamamış olduğunun görüldüğünü bildirmektedir. dsm-5’te madde kullanım bozuklukları alanında da önemli bir değişiklik yapılamamıştır.

gülcan güleç æ ferdi köşger æ altan eşsizoğlu yazara göre dsm-5 açık ve kolay bir şiddet belirleme yöntemi geliştirmiştir. dsm-5’e göre sadece işlevsellik ve kişiler arası sorunlar üzerinden hafif madde kullanım bozuklukları tanısı konulabilir ve kişinin tedavi sürecine girmesi

gülcan güleç æ ferdi köşger æ altan eşsizoğlu sağlanabilir (schuckit 2013). schuckit’in söylemleri ile bir yandan teselli olurken diğer yandan ıcd-11’de konu ile ilgili ne gibi değişikliğin yapılacağını beklemekteyiz.

didem sücüllüoğlu dikici & kadir aşçıbaşı & ömer aydemir dsm-5 depresyon ölçeği türkçe formunun geçerliliği ve güvenilirliği

sidikli kontes dsm-5 + kadınların, ayın dörtte birini akıl hastası olarak geçirdiğini iddia eden tanı kriterleri kitabı. + (bkz: premenstrüel disforik bozukluk)

pelin palas karaca & nezihe kızılkaya beji premenstrual sendromunun tanı ve tedavisinde kanıt temelli yaklaşımlar ve hemşirelik bakımı

pelin palas karaca & nezihe kızılkaya beji sonuç pms sendromu ile baş etmede eğitimin büyük bir yeri vardır.

özlem dinç üniversite öğrencilerinin premenstrual sendrom düzeylerinin incelenmesi (karamanoğlu mehmetbey üniversitesi örneği)

özlem dinç hipokrat'tan beri yüzyıllardır uterus ile akıl arasında bir ilişki kurulmuştur. ....... genel olarak premenstrual şikâyetleri için doktorlara ya da psikologlara müracaat edenlerin dışında, pek çok kadın bu tip yakınmalarına çözüm aramayı akıllarına

özlem dinç bile getirmeden hayatını sürdürmekte ve bunun sonucunda da sosyal, mesleki ve ailevi sorunlara maruz kalmaktadır (bektaş,1995).

hakikat yerin altı üstünden daha hayırlıdır

türkiye gazetesi yerin altı mı, yoksa üstü mü hayırlıdır?

doğan kaya zile kaynaklı bir cönkte yer alan sefil mahlaslı halk şairleri

mehmet yardımcı 18 .yüzyıldan günümüze zileli âşıklar zinciri

mehmet yardımcı âşık tâlibî ....... çeşitli baskılar nedeniyle sıkıntılı günler geçirmiş bir âşıktır. tâlibî’yim kurtulmadan çileden mültezimler öşür alır kileden + tâlibî’nin mezar taşında; ben garip başım garip sılada eşim garip ölsem mezara girsem mezarda taşım garip

mehmet yardımcı hakiroğlu mahlaslı cemal demirelli; gelen göçe dünya denen bu handan kimisi usanmış şu tatlı candan biçâre köroğlu göçerde burdan kimi mezar kazar kimi taş dizer

zileli sefil necmî / fakir necmî / necmî gâh okudum gâhi yazdım gâh serseri olup gezdim bu fena mülkünden bezdim kaş-ı kemanım elveda + halimden bilen kardaşım tende canım sırdaşım dünyaya sığmadı başım çeşm-i mevâlim elveda

necmî bir dem yayan oldum bir dem atlandım bir dem zehirlendim bir dem tatlandım bu dünya çok cefasına katlandım çile tekmil olup dolana kadar + gönlü çok yabanlarda gezdirdin kayık ile deryalarda yüzdürdün ter içinde bu canımı bezdirdin yoruldum bu babı bulana kadar

necmî yâre malum olsun çün bu hallerim bülbül gibi intizarda dillerim gelmiyor baharım açmaz güllerim soldu çiçeklerim haber ver saba + sefil necmi gönlüm olmaz ürüşan masiva-yı muhanetten halim perişan mahrum kalmaz hak yolunda çalışan halim sevdiğime, söyle ey saba

necmî bu âlemde kârım yoktur namus ile arım yoktur bir münasip yârim yoktur onun için çabalarım

semra meral & yusuf meral zile’de en çok kullanılan atasözleri ve deyimler

semra meral & yusuf meral dibi görülmeyen senahtan su içilmez. + anadan ağzı eğri olana, çeltek baba n’apsın? + gürgenden kaşık, zenginden âşık olmaz. + ar eden kâr etmez.

irvin cemil schick bakire hıristiyanlar, ırza geçen türkler: geç osmanlı döneminde ulusal çatışmaların cinselleştirilmesi

seda taşkın ben büyüdüm akasyalar öldü üzgünüm ...

türkiye barolar birliği "söz savunmanın"

  1. yıl begeseli

türkiye barolar birliği osmanlı imparatorluğu'nda dert anlatmanın yolu arzuhalcilerden geçerdi. özellikle istanbul'da; cami avlularında, eminönü, beyazıt, vezneciler gibi kalabalık yerlerde çalışırlardı.

türkiye barolar birliği mithat paşa'nın avukatlığını yaptığı için başına gelmedik iş kalmayan, sonunda istanbul'dan uzaklaştırılan manyasizade refik bey, yıllar sonra istanbul'a geri dönmüş ve bu toplantıya katılmıştı.

türkiye barolar birliği 1909'da manyasizade refik bey, hukuk uzmanı kont leon ostrorog'u istanbul'a davet ettiğinde, kontun, pek çok konuda hazırladığı raporlardan biri de avukatlık mesleği üzerinedir.

türkiye barolar birliği ostrorog; yargı sisteminde, "manevi değeri yüksek bir mevki temin edecek nitelikte bir baro örgütü bulunmamasını " noksanlıkların başında olduğunu dile getirir.

türkiye barolar birliği istanbul'da hukuk öğrenimi yapan ilk üç bayandan biri olan ağaoğlu ahmet bey'in kızı, süreyya hanım, 1927'de ankara barosu'na katılan türkiye'deki ilk bayan avukat oldu.

türkiye barolar birliği 16 baronun katıldığı kongreyi açan adliye bakanı şükrü saraçoğlu avukatlığı ; "masum!arın müdafii, adaletin müzahiri, hataların tamircisi ve yetimlerin hamisi" olarak tarif eder.

türkiye barolar birliği faruk erem'in "savunma itham ile başlar" ilkesine uygun olarak, sanığın sorgu sırasında avukat bulundurması zorunluluğu yasada yer alır.

türkiye barolar birliği insanlar hak arama mücadelesinde.., haklılığını kanıtlama derdinde. ve bu mücadelede pek çoğunun yanında avukatları var. kişinin doğal haklarından biri olan savunma hakkının en önemli unsuru olan avukatlar…

geçmiş gazete otobüste yangın... 36 turist feci şekilde öldü + savcı ne diyor? ölenlerden birinin de sünnetli olduğu görüldü.

asım mutlu ressam belkıs mustafa’nın yaşamı ve onun desenleri ile yakın çevresinden bir kesit

asım mutlu ölümünden otuz yıl sonra berlin'de onu ziyerete gittiğimde mezarındaki taze çiçekleri sorduğum zaman mezar bekçisi kadın, onu halâ arkadaşlarının ziyaret ettiğini söylemiştir.

ercüment tarcan ressam belkıs mustafa hanımefendi ile nasıl tanıştım

ercüment tarcan “san’at için ölmek” bu çok güzel bir ölüm. güzel ölüm de, ölüm erken gelmiş bu değerli ve san’at dolu varlığa!.. tam 29'unda.

pınar yazkaç & hilal gürensoy şener osmanlı dönemi öncü kadın ressamlarımızdan müfide kadri

pınar yazkaç & hilal gürensoy şener ünlü asker ressamlarımızdan sami (yetik) ile evlendirilmesi düşünülmüşse de, ileri derecedeki tüberküloz hastalığı nedeniyle bu evlilik gerçekleşmemiştir.

pınar yazkaç & hilal gürensoy şener çok genç bir yaşta vefat eden sanatçının 22 yıllık yaşantısında, kırka yakın eser yaptığı anlaşılmaktadır.

kaya özsezgin hale asaf, yenileşme ve özgünleşme dönemi türk resminin evriminde bir temel taşıdır

kaya özsezgin ortalama otuz yıllık çok kısa bir yaşam. + hâle asaf’m resmi, yenileşme ve gelişme döneminin başlarında türk sanatı için gerçekten önemli bir kişiliği simgeler.

deniz bayav 19.yy. sonu ve 20.yy başında kadın ressamlarımız

mustafa çalışkan & yunus mencik polislik mesleğinde halkla ilişkilerin önemi ve polislerin vatandaşa bakışı üzerine bir araştırma: istanbul örneği

abdullah yılmaz & m. kemal demirci polis-halk ilişkilerini vatandaşların değerlendirmeleri üzerine bir araştırma

nur kırmızıdağ polis ve toplum: türkiye’de polise güven araştırması

mevzuat polis vazife ve salȃhiyet kanunu

y. furkan şen polis, medya ve hesap verebilirlik

anneke osse polislik faaliyetlerini anlamak insan hakları savunucuları için bir kaynak

eduard nazarski polis, insan haklarını ihlal edebileceği gibi insan haklarının korunmasında önemli bir rol de oynayabilir.

m. kerem osmanoğlu uluslararası belgeler ışığında polis ve vatandaş ilişkisi

hüseyin aras türkiye’de kültürel çeşitlilik ve demokratik polislik

hüseyin aras öz polis, polislik mesleğinin doğal bir zorunluluğu olarak, farklı kültürel kimliklere sahip olan toplumsal gruplara karşı çeşitli müdahalelerde bulunabilmektedir.

polis akademisi türk polis tarihinin kökenleri

sebahattin gültekin & recep gültekin toplum destekli polislik: sorun mu çözüm mü?

pınar yaşar kamu düzeni kavramı ve polisin şiddet kullanma yetkisinin ölçüsü bağlamında “gezi parkı direnişi”

mehmet ali olpak kopernik, kepler, galileo, newton: bilimsel dünya görüşünün oluşumunu nasıl etkilediler?

fatih özkan dünya görüşü öğretisi

friedrich daniel ernst schleiermacher dünya görüşü, dünya ile ilgili çeşitli izlenimlerin, doğa bilimleri ve tarih araştırmalarının sonuçlarından da yararlanarak ‘bilincin eksiksiz bütünlüğünde’ kümelenmesidir.

wilhelm dilthey bütün dünya görüşleri dünya bilmecesinin tam bir çözümünü vermeye kalkıştıklarında hep aynı yapıyı kapsarlar.

wilhelm dilthey bu yapı öyle bir bağlamdır ki, içinde bir dünya tablosuna dayanarak dünyanın önemi ve anlamı ile ilgili sorular karara bağlanır; bundan da yaşama tutumu için gerekli ülkü, en yüksek iyi, en üstteki ilkeler türetilir.

karl theodor jaspers dünya görüşü nedir? bütüncül bir şey, evrensel birşey. diyelim ki bilmeden söz ediliyor, bu tek tek uzmanca bilme değil, bir bütünlük, kosmos olarak bilmedir.

karl theodor jaspers dünya görüşü basitçe bir bilme olmayıp, değerlemelerde, değerlerin hayatımızdaki sıra düzeninde, hayata ilişkin tercihlerde, kaderde, kendini açığa vurur.

alî bin ebî tâlib / alî bin ebû tâlib / ebî tâlib bin alî / ebû tâlib bin alî / ebî tâlib bin alîy / ebû tâlib bin alîy / ebî tâlib oğlu alî / ebû tâlib oğlu alî / tâlib'in babası oğlu alî / istekli oğlu yüce / alî / ali ancak cahil kimseler zahmet ve sıkıntı çekerler.

alî bin ebû tâlib yarınki günü dünkü güne kıyas ederek rahatını düşün. dünya işleri sıkıntı ve üzüntü çekmeğe değmeyeceğine göre, boşuna yorulup sıkılma.

alî bin ebû tâlib gerçek dost ve arkadasın o kimsedir ki şenin başına bir belâ ve sıkıntı geldiğinde üzüntü duyar.

alî bin ebû tâlib biz erkekler sıkıntılara göğüs germek ve celâdet göstermek için yaratılmışızdır; kadınlar ise ağlamak ve mâtem tutmak için.

alî bin ebû tâlib dünyanın dert ve üzüntüleri bir an olsun eksilmez. hem padişahından ve hem de onun emri altındakilerden sıkıntılar kalkmaz.

alî bin ebû tâlib her sıkıntı ve üzüntünün sürür ve neşe verici tarafı vardır. sür’atle dönen gece ve gündüz gibi gelir seni bulur.

alî bin ebû tâlib sıhhat kadar kıymetli bir şey yoktur, onu pahalı zannetme. sıkıntıyı da ucuz sayma. çünkü sıkıntı ucuz değildir.

alî bin ebû tâlib sıkıntı ve eziyet yurdunda rahat ve huzuru arama. olması mümkün olmayan bir şeyi arzu edenler zararlı çıkarlar.

alî bin ebû tâlib gece yürüyüşü ve uykusuzluğunun verdiği sıkıntılara karşı sabır göster. himmet sahibi isen, gece ve gündüz ihtiyaç duyduğun şeyleri iste.

alî bin ebû tâlib ey dünya! çok sıkıntı ve eziyet çektiriyorsun. acıların az olmadığı gibi, çok mal sahibi olanlara da zarar verdin.

alî bin ebû tâlib dünyanın saflığı ve arı görünmesi sıkıntı ve ıztırapla karışmış vaziyettedir.

alî bin ebû tâlib dünya, dâima iki durumda bulunur. birincisi: şiddet ve sıkıntılar yanında, bolluk ve ferahlığın olması. ikincisi de: kuyuya salıverilen kova gibi dünyadaki nimet ve eziyetlerin, peşi sıra gelmesidir.

alî bin ebû tâlib dünyayı talep edene sıkıntı, eziyet ve cefâdan başka bir şey ulaşmaz. fakat bunun farkında değildir.

alî bin ebû tâlib mezarda yatan kimse eğer sıkıntı ve eziyet çekiyorsa, mezarın dış kısmının süslü olmasının ona hiç bir yararı yoktur.

alî bin ebû tâlib kadınların sığınacakları en sağlam hisar, mezarlardır.

alî bin ebû tâlib sen dünyayı ne yapacaksın. mezar taşının gölgesi kadar bir toprak sana kâfidir.

alî bin ebû tâlib dünyaya ve onun işlerine yuf olsun. çünkü dünya, sadece teessüf ve üzüntü için yaratılmıştır.

alî bin ebû tâlib ey huzur ve selâmet bulmak isteyen kimse, bir köşeye çekilip tek başına yaşa.

recep kılıç islam ve çalışma üzerine felsefi bir değerlendirme

özkan uz asaf hâlet çelebi’nin “ayna” şiirinde geleneğin izleri

özkan uz asaf hâlet diğer şiirlerindeki gibi bu şiirinde de noktalama işaretleri, büyük harf kullanımı, ünlü uyumu gibi gramer kurallarını kullanmamayı tercih etmiştir.

z. doğan koreli & v. doğan günay türk şiirinde bir gizem: asaf hâlet çelebi ve “he” şiirine bir bakış

z. doğan koreli & v. doğan günay ‘he’ şiirinde de dize başlarında büyük harfler yerine küçük harfler kullanılarak geleneksel şiirin yazım ilkelerine karşı bir sapma yapılır. şiirin tüm dizeleri küçük harflerle başlar.

mehmed / emîrî cümle esbāb-ı cihānuñ āķıbet olur feşār biz metā-ı dünyeyi bir pūla daħi almazuz + kimsenüñ aybın yüzine urmaġa ķılma heves bu cihān dārında olmaz kim olan bī-ayb-ı kes + mülk-i dünyā ey göñül ancaķ ķuru nümā imiş māil olmaķ naķşına beyhūde bir sevdā imiş

mehmed / emîrî fānidür cümle metāı bu fenā iķlīminüñ āķıl olana nolur bir ķuru ġavġadan ġaraż + her kişi bir derde olmış mübtelā dār-ı mihnetdür cihānuñ dād yoķ + her mecāzātı ĥaķīķat yolına śarf idelüm ĥāle tebdīl idelüm aşķ-ı cihāndan geçelüm

hélène cixous kadın yazını, sadece ve sadece şiirle mümkün olabilir.

lesley mcdowell hepsinin ortak yanı cinsel arzu ve yazma tutkusudur. ilişkilerinin yazınsal bağlamı olmasaydı böyle ilişkiler herhalde hiç kurulmazdı. ve bu ilişkiler olmasaydı, hepsi ilah sayılan bu olağanüstü dokuz kadın yazarın yapıtları çok daha zayıf kalırdı.

gülsüm depeli kadın bloggerlar: yeni dil, yeni kadınlık, yeni tartışmalar

ayşegül yaraman ne okumak değil, nasıl okumak: feminist eleştiri nesnesi/kaynağı olarak edebiyat

mehmet bakır şengül kadın edebiyatı: bir varoluş mücadelesi

mesut bayram düzenli & şahap bulak aruz vezninin türk şiirine tatbikinde başvurulan imlâ/telaffuz tasarrufları ve mahiyetleri

mehmet barış manço para pula ihtişama aldanıp kanma dostum içi boş insanların bu dünyada yeri yok + sapa kulba kapağa itibar etme dostum içi boş tencerenin bu sofrada yeri yok

yakup kahraman nermi uygur’un yaşam temelli felsefe anlayışı

nermi uygur sanatçının bilmesi gereken en önemli şeylerden biri her şeyin sanat olmadığını bilmesidir.

ayşe melike demirağ ah şimdi istanbul'da olmak vardı anasını satıyım boğazda köhne bir iskelenin yamacında tabakta kavun peynir kadehte buz gibi rakı dilimde yarı acı yarı tatlı bir şarkı ah şu anda istanbul'da olmak vardı

mihrican kayalı mezar taşları bibliyografyası

onur çetin osmanlı mezar taşlarında bitkisel motifler etrafında gelişen kültür ve inanç dünyası: eyüp örneği

onur çetin tüm bu kültürel çeşitlilik göz önüne alındığında osmanlı gerek devleti gerekse toplumuyla mezarlıklarını soğuk ve ürpertici havadan arındırarak cennet bahçelerine çevirmeye özen göstermiştir.

onur çetin zira eski türk dininde ağaçlar başta olmak üzere doğaya verilen önem, insanların istirahatgâhlarını cennet bahçelerine benzetme gayretinin yanı sıra, islam inancında bitki yetiştirmenin de önemli olmasındandır.

onur çetin cennet çiçeği olarak nitelendirilen gül, kadın mezar taşı başlıklarının olmazsa olmazıdır.

onur çetin mezar taşlarında görülen çam kozalağı ebedi uykuyu ve bu dünyadan göçü ve cenneti temsil etmektedir. sınırlı sayıda da olsa eyüp sultan’da çam kozalağı motifli mezar taşları günümüzde varlığını devam ettirmektedir.

international action network on small arms - umut vakfı silah ve şiddet: küresel kriz hergün 1000 kişi hayatını kaybediyor + her gün bin kişi silahların ateşlenmesi nedeniyle hayatını kaybediyor.

mâhşah gördü envâr-ı cemâlin oldu dîdem pür sürûr feyz-i aşkınla gönül bünyâdına bahş oldu nur eyliyor daim tecelli kalbime esrar-ı tur feyz-i aşkınla gönül bünyâdına bahş oldu nur

fıtnat gamzeler kiin tab'-ı meyden gâh hûn-âlûd olur lähzada bin âşık-ı âşitte-dil nâbûd olur nazra-i çeşmin dahi insandan ma'dûd olur her nigâhın âfet-i cân-ı dil yine hoşnûd olur ne belâya düşmüş ol âvâre allah aşkına

sâniye her gören hâl-i perişânımı ağlar şimdi dest-i firkatte felek bağrımı dağlar şimdi + beri heman kûşe-i vahdette enisim gamdır eşk-i dîdemde değirmendere çağlar şimdi + bir zaman tüti gibi bülbülü idim dehrin gülşen-i dilde yuva eyledi zaglar şimdi

sıla çok kötü, çünkü bu sene psikolojik olarak her yönden kendimi kötü hissediyorum. ayrıca bana çok karışık geliyor. keşke meb sistemi biraz daha kolay yapsaydı. ayrıca matematiksel işlemlere bakınca hiçbir şey anlamıyorum.

ibrahim gültekin nazire geleneğinden metinlerarasılığa üç şiirin söyledikleri

ibrahim gültekin şiirlerin toplamında zâtî’de 189 ünsüz, 133 ünlü harf, bâkî’de 181 ünsüz, 130 ünlü harfin bulunduğunu tespit etmekteyiz.

ibrahim gültekin “bir şiirde ünsüzlerin sayıca daha fazla olması o şiiri hareketli ve akıcı kılar, bunun tam tersi ise şiirin statik bir yapı sergilemesine sebep olur.”(güz 1987, 89).

ibrahim gültekin gazellere ünlü harflerin mevcut durumuna göre baktığımızda özellikle “a” (50 zâtî), (41 bâkî), “e” (34 zâtî), (37 bâkî), “i” (22 zâtî), (25 bâkî), “ü” (13 zâtî), (13 bâkî) ünlülerinin yoğun olarak kullanıldığını görmekteyiz.

hatay defne yemekçilik adliye sarayı ocak ayı yemek listesi toyga çorba, tepsi oruk, mantı, humus, rosta köfte, tepsi kebabı, islim kebabı, meyhane pilavı, tavuk döner, mercimek çorbası, şambali, züngül, browni, mevsim salata, etli bezelye, lahmacun, yayla çorba, mandalina, .....

çağla yıldırım & nuray güzeler tarhana cipsi

emine ikikat tümer & osman doğan bulut & eda şeker tüketicilerin maraş tarhanası tüketim davranışlarının belirlenmesi; kahramanmaraş ili örneği

emine ikikat tümer & osman doğan bulut & eda şeker sonuç ve öneriler tüketicilerin geliri arttıkça maraş tarhanasına yapılan harcamaları da artmaktadır.

emine ikikat tümer & osman doğan bulut & eda şeker eğitim düzeyi ile çerezlik maraş tarhanasını patates cipsine tercih etme durumu arasında aynı yönlü bir ilişki olduğu saptanmıştır.

emine ikikat tümer & osman doğan bulut & eda şeker eğitim seviyesi yükseldikçe yöresel ürün olan çerezlik maraş tarhanası tüketiminde artış olmaktadır. eğitim seviyesi düşük tüketicilerin patates cipsini tercih ettiği gözlemlenmiştir.

emine ikikat tümer & osman doğan bulut & eda şeker maraş tarhanasının insan sağlığına olumlu etkileri hakkında tüketiciler bilinçlendirilerek tüketimlerini bu yönde değiştirmeleri sağlanabilir.

? / anonim fındıklı bizimde yolumuz eşim amân ammân
hovarda hovarda çıktı da soyumuz bu bizim eski de huyumuz eşim amân ammân sen hancı ben yolcu, çatma da kaşların sar dola boynuma kolların

kemal tuzcu bir emevî şairi: kuseyyir 'azze

kemal tuzcu azze ise gazellerinin çoğuna konu olan sevgilisinin adıdır. devrin diğer 'uzrî gazel şairleri gibi onun adı da sevgilisinin adı ile anılır. bu yüzden şair daha çok kuseyyir 'azze olarak tanınır.

kemal tuzcu rivayete göre şair bir gün gezinirken karşısına bir cin çıkmış ve kendisinden şiir söylemesini istemiştir.

kemal tuzcu ölümüne neden olan hastalığı sırasında kendisini ziyaret edenlere, kısa bir süre sonra başka bir bedende yeniden dünyaya geleceğini anlatıyordu.

kemal tuzcu halife 'abdulmelik b. mervân emevî karşıtı mus'ab b. zubeyr'in üzerine gönderdiği ordular yenilince bizzat ordunun başında savaşa gitmeye karar verir. ancak eşi 'atîke binti yezîd bu duruma çok üzülür ve onun gitmesine engel olmaya çalışır. ancak halifenin kararlı

kemal tuzcu olduğunu gören eşi ve etrafındaki diğer cariyeler yüksek sesle ağlamaya başlarlar. 'abdulmelik b. mervân, kuseyyir'in çok önceden ona söylemiş olduğu bir şiiri hatırlayarak "allah kuseyyir'i kahretsin sanki bu günümüzü önceden görmüş" diyerek şaire ait şu .......

ebû sahr (ebû cum‘a) küseyyir bin abdirrahmân (bin ebî cum‘a) bin el-esved el-huzâî savaşmak isteği zaman onun azmini, inci dizisinin süslediği iffetli kadın bile kıramadı. (kadın) onu boşuna savaştan nehyetti. nehyin onu engellemediğini görünce ağladı.

ebû sahr (ebû cum‘a) küseyyir bin abdirrahmân (bin ebî cum‘a) bin el-esved el-huzâî onu üzen şeyden arkadaşları da ağladı. gözyaşı pınarlarının boşaldığı sabah ona olan sevgisine rağmen nehyi onun azmini kıramadı.

ebû sahr (ebû cum‘a) küseyyir bin abdirrahmân (bin ebî cum‘a) bin el-esved el-huzâî o dirayetli, kararlı kişi, açık bir hak yolun ortaya çıkması için yürüdü. halife ve beraberindekilere düşman orduları hismâ adlı yerin kumları tepeleri ve çukurları gibi gelecek.

ebû sahr (ebû cum‘a) küseyyir bin abdirrahmân (bin ebî cum‘a) bin el-esved el-huzâî her kasidemde yankılanan seslerim, onu hafife almayana hediye edilmiştir. ey mervân 'nın oğlu, insanlar, üstesinden geldiğin zor bir işte sende ne bir bilgisizlik ne de bir tökezleme gördüler.

kemal tuzcu azze'nin ailesi onu muhtemelen yaşça kendisinden çok büyük biri ile evlendirmiştir. bundan kuseyyir'in ona olan aşkı daha ümitsiz bir hal almış ve 'azze'nin ailesine sert hicviyeler yöneltmeye başlamıştır:

ebû sahr (ebû cum‘a) küseyyir bin abdirrahmân (bin ebî cum‘a) bin el-esved el-huzâî müslümanların nurları yüzlerinde toplanır. damrelilerinki ise kıçlarında.

kemal tuzcu bir yıl 'azze ile eşi hacca gelirler. bu arada kuseyyir'de haccdadır ancak birbirlerinden habersizdirler. kocası, 'azze'ye arkadaşlarına yemek yapması için yağ satın almasını söyler. 'azze yağ almak için çadır çadır dolaşır ve sonunda kuseyyir'in bulunduğu çadıra

kemal tuzcu gelir bu sırada ok ucu sivriltmekte olan şair onu karşısında görünce yanlışlıkla elini keser. 'azze'de elbisesi ile elinin kanını siler. bu sırada kocası gelir ve ne olduğunu sorar. 'azze bir şey söylemez fakat kocası onu döver ve kuseyyir'e hakaret etmesi için

kemal tuzcu zorlar. 'azze, kuseyyir'e "piç" der. bunun üzerine şair 'azze'nin kocasını yeren şu beyti söyler:

ebû sahr (ebû cum‘a) küseyyir bin abdirrahmân (bin ebî cum‘a) bin el-esved el-huzâî domuz bana sövmesi için onu zorlar. o beni niye aşağılasın? ancak kocasına boyun eğer.

azmi özcan yaşadığım hayatım boyunca yapabileceğim en hayırlı iş nedir diye merak eden birisi varsa, kütüphaneye bilgiye yatırım yapmaktır.

cezayirli hasan paşa ben böyle vakitte cenk münasibdir diyernem maazallah sonu fena olur. bu babda sulhden gayrı devleti aliyyeye hayırlı iş yoktur.

mustafa toker gülhanî; darbü’l-mesel adlı eseri ve eserde geçen türkçe atasözleri + hayırlı iş için istihareye gerek yoktur.

gülten küçükbasmacı kültürel bellek ve süreklilik: kına gecelerinden mezuniyet kınalarına

gülten küçükbasmacı kına gecelerinde bir süre eğlenildikten sonra kına yakma töreninin bir dua ile başlatıldığına kaynaklar değinmektedir (er 1982: 158). kına yakıldıktan sonra da dua edildiği gözlenmiştir.

gülten küçükbasmacı duada “hayırlı iş, eş, gelecek” dilenmiştir. dua sırasında öğrenciler “âmin” diyerek duaya katılmışlar, bu sırada ağlayanlar olmuştur. duanın “atanmalarını da sen nasib eyle yâ rabbi.” cümlesinde “âmin” sesleri oldukça yükselmiştir.

gülten küçükbasmacı dua metni şöyledir: ....... hayırlı işler, hayırlı eşler nasib eyle yâ rabbi. ....... okumayan gençlerimize de hayırlı işler nasib eyle yâ rabbi.

ernst friedrich schumacher hayırlı iş eğitimi

rasim soylu sanatta ve kültürde öpme ritüelinin göstergebilim açısından incelenmesi

meltem çağlayan takımcı antik çağ’da bayramlar ve festivaller (yunan – roma)

aysun eyduran klâsik türk edebiyatında idiyye şiirleri (bayram şiirleri)

halit dursunoğlu klâsik türk edebiyatında ramazan konulu şiirler

nilgün karaağaoğlu & sevinç yücecan oruç tutan bireylerin ramazan’da ve ramazan bayramı’nda besin tüketim durumları

hacı mehmet günay sözlükte “günün çok sıcak olması, güneşin kum ve taşları çok ısıtması, kızgın yerde yalınayak yürümekle ayakların yanması” anlamlarındaki ramad masdarından veya “güneşin güçlü ısısından çok fazla kızmış yer” mânasındaki ramdâ’ kelimesinden türeyen ramazân kamerî

hacı mehmet günay yılın şâbandan sonra, şevvalden önce gelen dokuzuncu ayının adıdır. “yaz sonunda ve güz mevsiminin başlarında yağıp yeryüzünü tozdan temizleyen yağmur” anlamındaki ramadî kelimesinden ya da “kılıcı veya ok demirini inceltip keskinleştirmek için iki yalçın taş

hacı mehmet günay arasına koyup dövmek” anlamındaki ramd masdarından türediği de ileri sürülmüştür.

sargon erdem bayram kâşgarlı mahmud’un tesbitine göre kelimenin aslı farsça beẕrem / beẕrâm olup “sevinç ve eğlence günü” demektir ve beyrem / bayram telaffuzu oğuzlar’a aittir.

sargon erdem steingass’ın sözlüğüne beẕrâm imlâsıyla aldığı ve “çok neşeli yer” şeklinde açıkladığı, doerfer’in ise farsça’ya eski türkçe’den geçtiğini söylediği kelimenin etimolojisi yapılamamış, hangi dilden geldiği ve tam anlamı bulunamamıştır.

sargon erdem ancak farsça’da her zaman görülebilen ẕ/z değişimi göz önünde tutulduğunda kelimenin aslının farsça olması ve beẕ(m)râm şeklinde tahlil edilmesi muhtemel görünmektedir.

sargon erdem beẕrâmın, beẕm “yiyip içme, konuşup eğlenme meclisi” kelimesinin m sesi düşmüş şekli olan bez ile “hoş ve sevinçli” anlamını taşıyan râm kelimesinin birleştirilmesi sonucu elde edilmiş, “neşeyle konuşup eğlenme, yiyip içme meclisi” anlamında bir birleşik .......

sargon erdem bayramlar toplumların hayatında görülen olağan üstü günlerdir.

sargon erdem bu günlerde yaşanan heyecanın derecesi insanların ahlâk anlayışları ile orantılı olmakta ve bazı toplumlarda başka zaman yapılması hoş karşılanmayan, hatta suç oluşturan hareketlerin dahi bayramlarda büyük bir serbestlik içinde yapılabildiği görülmektedir.

sargon erdem meselâ katolik ve protestanlar’da büyük perhiz arefesine rastlayan karnaval ve faşing kutlamaları, bugün “topluca deşarj olma” şeklinde yorumlanan bir eğlenme çılgınlığına dönüşmüş durumdadır (özellikle rio karnavalı ve münih faşingi).

rahmi er iki endülüs şairi: ibn ammâr ve ibn hafâce

rahmi er ibn ammâr, kralın gözleri dönmüş ve eli baltalı bir şekilde geldiğini görünce, durumu anlar, zincirlerini sürüyerek kralın ayaklarına kapanır, yalvarıp gözyaşları döker. fakat el-muctemid, bunlara aldırış etmeyerek eski vezirinin kafasını uçurur.

rahmi er ibn ammâr'ın naaşı, sarayın yanında bir yere gömülmüştür. ibn hâkân, yıllar sonra sarayın yanında yapılan bir hafriyat sırasında ibn ammâr'ın zincire vurulmuş kemiklerinin ortaya çıktığını gözleriyle gördüğünü söylüyor.

rahmi er arkadaşı şair abdu'l-celîl b. vehbûn dışında kimse ibn ammâr'a açık açık ağlamaya cesaret edememiştir. ibn vehbûn, onun için tek beytlik bir mersiye söylerken yine de temkini elden bırakmaz:

ebû muhammed abdülcelîl bin vehbûn el-mürsî hayret! bir taraftan dolu gözlerle ona ağlıyorum, diğer taraftan, öldürenin elleri dert görmesin, diyorum.

ebû bekr muhammed bin ammâr bin el-hüseyn bin ammâr eş-şilbî el-endelüsî çıkan esintinin ve gece yolculuğunun iplerini gevşeten yıldızların şerefine doldur kadehleri. (ve doldur kadehleri,) gece amberini bizden alınca, bize kâfurunu hediye eden sabahın şerefine.

ibn ammâr bahçe tıpkı güzel bir kadına döndü. çiçekleri ona rengarenk bir elbise giydirdi ve çiğ (taneleri) de ona mücevherden bir gerdanlık yaptı. ya da (bahçe,) yanaklarında çıkan mersinlerle gururlanan ve utancından yanaklarında güller biten bir erkek çocuğa (döndü).

ibn ammâr eskiden erkekleri severken, görüyorum ki şimdi, bayanları sevmekten söz ediyorsun. melez kızlardan seçtiğin er-rumeykiyye, beş para etmez. o, hem anne hem de baba tarafından aşağılık, utanmaz veletler doğurdu.

ibn ammâr sarı suratlı çocuklar dünyaya getirdi. sanki onları kıçı fırlatmışçasına, dünyaya şaşkın ve tembel geldiler.

ebû ishâk ibrâhîm bin ebi’l-feth (bin) abdillâh (ubeydillâh) bin hafâce el-hevvârî eş-şukarî kitaplardan bir şey isteyip durma, çünkü gam ve kederden başka bir şey bulamazsın.

ibn hafâce ey iki dostum, mezarımın başında acı çekerek durur veya mezarıma merhamet dileyerek bakar mısın?

ibn hafâce emdiğim bir üzüm salkımı değil, sanki beşikteymişim gibi (emdiğim) bir memedir.

ibn hafâce tekrar tekrar dolduruyorduk kadehleri. kadehler, buram buram güzel koku kokuyordu, ama ondan daha güzeli aramızda geçenlerdi. ve biz, (tatlı) dudakları, bembeyaz zambakları (boyun veya gerdan), gözkapakların nergizlerini ve yanakların güllerini kızartıyorduk.

ibn hafâce sonunda şarap damarlarına yayıldı ve sersemledi. sağa sola yalpalayıp kendisini kollarıma bıraktı. her iki avucum vücudunda dolaşıyordu. gah beline gidiyordu, gah memesine. bir elim kalçalarından tihâme'ye inerken, diğer elim memelerinden necd'e çıkıyordu.

ibn hafâce endülüs'te gerçekten cennet'in güzelliği görünür ve kokar orada kokusu. sabahın parlaklığı dişlerinin beyazlığından, gecesinin karanlığı ise, dudaklarındaki güzel siyahlıktan kaynaklanır.

ibn hafâce ey endülüslüler! ne şanslısınız sizler! su, gölge, nehirler orada, orada ağaçlar. ebedî cennet sadece sizin ülkenizde. eğer seçecek olsam bunu seçerdim. bundan sonra cehennem'e girmekten korkmayınız. çünkü cennet'ten sonra cehennem'e girmezsiniz.

ibn hafâce acaba arkadaşlar mezarlıkta mı evlendiler de mezarlardan başka bir çadır kurmadılar? bulutlardan boşalırcasına gözyaşı döküyorum. içimde öyle bir ateş var ki, bu ateş tıpkı kuzey rüzgarlarının göktaşını tutuşturduğu gibi kavurucudur.

ibn hafâce anılar bir akşamüstü beni orada durdurduğu zaman, ben gidip gelirken zevk alıyordum.

ibn hafâce ey cahilliğinden dolayı katıla katıla gülen! güleceğine ağlasana! hem his, hem de kişilik bakımından küçüldün. ne mânen ne de aklen ileri olmadığını gösterdin.

? / anonim dalları bastı kiraz gel bize biraz biraz ben senin aşığın oldum kalbime gel gir biraz

yaşar aydemir bursalı ismail hakkı’nın eserlerinden hareketle şiir görüşü ve şiir yazma şekli

ahmet gözlü hellen polislerinin topografik tasnifi

irfan erdoğan yorumbilim (hermeneutics) ve yorumlama

mehmet faik yılmaz dinin anlaşılması bağlamında kutsal metinleri anlama problemi

sengün m. acar vanleene wilhelm dilthey’da “anlama” üzerine

asker kartarı nitel düşünce ve etnografi: etnografik yönteme düşünsel bir yaklaşım

claude lévi-strauss her anlamın ardında anlamsızlık vardır.

muhammed sâlih yolnâme

ahmed bican ercilasun biz onlara yahya kemal’den, mehmet akif’ten, ahmed haşim’den bahsetmeye çalıştık. içlerinden biri, kısa boylu olanı meramımızı çok iyi anlamıştı. «tamam, bize hep sizin kızıl şairleri tanıttılar, şimdi sizin ak şairlerinizi öğrenmek istiyoruz», dedi o.

georges andré malraux

  1. yüzyıl ya maneviyat ve ruhaniyat asrı olacak ya da hiç olmayacak.

muhammed sâlih neyse, ben burada yerli değilim, telaffuzu bozuk, yabancı, seyyar, her bir sözüm için alay edilip, maskara olmaya hazır bekliyorum.

muhammed sâlih kalktım, sıçrayarak, kendime geldim şüpheci evladını affet, ey vatan. güzel kefenleri sırtımdan yoldum, indim, atlayarak altın tabuttan!

muhammed sâlih düşünün ki şairlik, benim için dünyanın en kolay mesleğiydi. hiç kimseye, hiçbir idareye, hiçbir grup yahut hükümete ne yaptığın hakkında hesap vermezsin.

muhammed sâlih hatta şiiri gazetede bastırmak için, hatta kitap çıkarmak için dahi birilerine içinden gülümsemek gelmezse asla gülümsemezsin. yani totaliter devlette bu şairlikten de daha müstakil, daha hür mesleği bulmak mümkün değildi.

muhammed sâlih ben hiç kimseye boyun eğmem, tersine bana boyun eğer kısmet. ben sizin ektiğiniz yerde bitmem, ancak ruha ederim hizmet.

muhammed sâlih ben sizlere asla acımam, yani kendimi esirgemem hiç, “ak ve kara!” diye endişelenmem yani saçımı boyamayacağım hiç.

muhammed sâlih bükülmem sevinçten ve gamdan, istemem yani nafaka, yani ben bu maddî alemde hür ruh için yaşarım yalnızca....

muhammed sâlih inanın, ben bunu şiir olsun diye yazmış değilim. tıpkı yazıldığı gibi yaşamak ve aynı yaşandığı gibi yazmak, benim için en zarurî maksimum idi. böyle maksimum olmadan şair şiirini yazamaz.

mustafa sarı türk dilinde eş anlamlılık ve ‘sayru-sökel’ sözleri

mustafa sarı tarihî metinlerde ve sözlüklerde genelde "hasta" anlamıyla kaydedilen sayru sözü, türkiye türkçesi ağızlarında değişime uğramadan halen devam etmektedir. ancak sökel sözü türkiye türkçesi ağızlarında anlam bakımından farklı özellikler göstermektedir.

mustafa sarı tarihî metinlerden yapılan taramalarda, sökel sözünün bugün türkiye türkçesi ağızlarında yaşayan sadece iki anlamı tespit edilmiştir. bunlardan ilki "sakat" diğeri "güçsüz, düşkün" anlamlarıdır.

mustafa karagöz vücûh ve nezâirin terimleşme süreci -‘nezâir’in ‘eş anlamlılık’ olarak tanımlanması sorunu

ahmet akçataş & elif arı anlambiliminin eş anlamlılık sorunu

tarık abdülcelil türkiye türkçesinde eş anlamlılık “sinonim” olgusuna toplumsal ve ideolojik tesir

doğan aksan eşanlamlılık sorunu ve türk yazı dilinin eskiliğinin saptanmasında eşanlamlardan yararlanma

muhammet fatih kılıç ibn sînâ’dan ebherî’ye tam illet-nakıs illet ayrımının ortaya çıkışı

âşık coşkun bir portakal farz edersek küreyi kabuktaki pürüz dağdan büyüktür; bir dağa nispet edersek pireyi portakalın pürüzünden küçüktür; bir küreye bir güneşe bak da bil ki dünya bir piredir güneş de fil.

âşık coşkun bir piredir diye küçük sanma sen, mikroba kıyas edersen dev olur [ “dîv’in türkçesi”] ölçüp hesap eylemiş onları fen! bir pire milyon mikroba ev olur. mikrobun mikrobu da olmalıdır; fen bunu da mutlaka bulmalıdır.

ahmad el-râsim / ahmed râsim bilmem ki safâ neş'e bu ömrün neresinde şâd olsa gönül bâri biraz son nefesinde; hâlâ elem-i yâre tahammül hevesinde, şâd olsa gönül bâri biraz son nefesinde.

ahmad el-râsim / ahmed râsim hayret bu ki eyyâm-ı mihen geçmedi gitti, lâkin bu ten-i gam-zadenin tâkati bitti. hep girye ile ömr-i azizi güzer etti, şâd olsa gönül bâri biraz son nefesinde

ahmed midhat bendeniz, mübahâsât-ı ciddiyede hiçbir vakit imzâ-yı müstear kullanmamış ve ismini ortaya koymaya cüreti olmayan adamı, hiçbir zaman adam bile saymamış olduğumdan, ‘derviş’ imzası benim müstear imzam olmadığını katiyen ilân ederim.

ahmed râsim türk şiiri denilen yankısız biçimsiz şeylerle kulûb-ı sâfiye-i ümmette cevelân eden hiss-i muhterem-i şairiyeti lekedâr etmek reva değildir.

yakup sağıroğlu duygu paylaşımında davranış göstergesi olan “sarılma-kucaklaşma” eyleminin televizyon reklamlarında kullanımı ve bir çözümleme örneği: “turkcell hayat paylaşınca güzel” reklam filmi

engin yurt felsefede insan-hayvan sorunu: derrida ve levinas arasındaki karşıtlığa yeni bir yaklaşım: kucaklama olarak sarılma üzerine + bir sarılmaya eşlik eden karşısındakinin sırtını okşama hareketinin kaynağı nedir?

nurullah çetin hüzeyme yeşim koçak’ın sarılmak romanını tahlil

derya adalar apollo grubu: bir modern arap şiiri ekolü

derya adalar özet yirminci yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren modern arap edebiyatında bir yenileşme süreci başlamıştır. ebû şâdî ve arkadaşları tarafından kurulan apollo grubunun bu yenileşme sürecinde arap şiirinin gelişimine büyük katkıları olmuştur.

derya adalar bu makalede apollo grubunun amaçları ve arap şiirine getirdikleri yenilikler ele alınmaktadır. ayrıca isimleri apollo grubuyla özdeşleşen şairler hakkında da bilgi verilmekte ve bu şairlerin şiirlerinden örnekler sunulmaktadır.

ahmed zekî bin muhammed bin mustafâ ebî şâdî şiirin ve şiirle uğraşanların sanatsal açıdan düştüğü kötü durum, milliyetçilik ruhuna acı vermektedir.

ahmed zekî bin muhammed bin mustafâ ebî şâdî yunan mitolojisinin, şiir, müzik ve güneş tanrısı apollo ile zenginleştiği gibi biz de şairleri ve arap şiirini yücelten evrensel değerleri koruyarak zenginleşiyoruz.

derya adalar modern arap şiirinin “nil şairi” lakaplı ünlü şairi hâfız ibrâhîm, apollo dergisinin yayın hayatına başlamasından iki ay önce, “şairlerin prensi” lakaplı ahmet şevkî ise derginin çıkışından bir ay sonra ölmüştü.

derya adalar alî mahmûd tâhâ (1901–1949) kahire italyan hastanesi’nde hayata veda etti. ilk şiirini henüz 17 yaşındayken es-sufûr adlı dergide 1918 yılında yayımladı. lâm eş-şa‘ir (şairin sızıları) adını verdiği bu şiire ahmed zeyyât tarafından bir giriş yazılmıştı.

derya adalar bazı eleştirmenler onun ilk şiirinin 1918 yılında es-sufûr’da yayımlanan lâm eş-şâ’ir değil de ‘ugniye rîfiyye (köy türküsü) olduğunu söylemektedir (brugman, 1984:176). bu şiirden bir bölüm aşağıda sunulmaktadır:

alî mahmûd tâhâ bir söğüt ağacı vardı orada karanlıkta, sanki hissetmemişti karanlık, varlığını. işte onun gölgesinde aldım yerimi gönlüm uzaklarda, bakışlarım kederli.

saadet karaköse klâsik türk edebiyatında tenasüh inancı izleri

füsun çoban döşkaya yaşar nezihe, dayak yemiş, evden kovulmuş, sevdiği kişi ile evlenememiş, kendinden çok büyük biri ile çocuk yaşta evlendirilmiş, çocuk doğuramıyor diye kusurlu görülüp suçlanmış, eşleri tarafından ihanete maruz kalmış, çocuklarının ölüm acısını tatmış,

füsun çoban döşkaya şiirleri eşi tarafından yakılmış, üçüncü eş olmaya zorlanmış, boşanabilmiş, tutuklanmış, bir kadındır.

füsun çoban döşkaya bedeninde ve ruhunda kadın olmanın her türlü sıkıntısını taşımış, her an ölümü arzular hale gelmiştir:

yaşar nezîhe bükülmez bakınız, bunlar da [mangaldaki kıvılcımlar] benim ömrüm gibi ihtizâr ânları yaşıyor, biraz sonra sönüp kül olacak. fakat, ya ben?..evet, ben bu ıstırap ve mahrumiyetler içinde, kim bilir daha ne kadar çırpınıp duracağım.

füsun çoban döşkaya babası okula gittiğini öğrendiğinde "pezevengin kızı, babıâli'ye katip mi olacaksın?" diye onu sokakta dövdüğünde ve komşularına sığınmak zorunda kaldığında bile kalemini bırakmamış, ataerkil ideolojinin kendisi için hazırladığı zorlu yollardan geçme .......

füsun çoban döşkaya yaşar nezihe'nin eğitimsizken eğitim almışlardan daha etkili yazmasını, yeteneklerine değil de çok fazla üzüntü yaşamasına bağlayanlar olmuş, "bu kadar sıkıntı çekmeseydi, bu eğitimsiz haliyle bu kadar iyi yazamazdı" diyenler çıkmıştır.

yaşar nezîhe bükülmez felâket-dîdeler hem meysiz hem mey-hânesiz olmaz safâ-yı bezm-i ‘işret na ‘re-i mestânesiz olmaz + fakīrin ‘ömr-i bed-bahtır geçer zilletle her yerde fekat ashâb-ı servet hânesiz kâşânesiz olmaz

yaşar nezîhe bükülmez bugün vallāhi geçmez hâtırımdan nâmı cânânın sanırdı her gören evvel, beni cânânesiz olmaz + safâsından sürûrından cihânın ġayrı el-çekdim göñil baykuş misâli gûşe-i vîrânesiz olmaz

yaşar nezîhe bükülmez dem-â-dem sākīyâ sun handelerle câm-ı gül-fâmı nezîhe hüzn ile âlûdedir peymânesiz olmaz

yaşar nezîhe bükülmez mecnûn isen ey dil saña leylâ mı bulunmaz? bu ġonceye bir bülbül-i şeydâ mı bulunmaz? + sun şerbet-i lâ ‘l-i lebiñ ağyâra vefâsız sākī mi bulunmaz baña, sahbâ mı bulunmaz?

yaşar nezîhe bükülmez arz ėtmiyorum ‘âleme âlâm-ı derûnım yoksa baña bir mahrem-i sevdâ mı bulunmaz? + bir sen misin ‘âlemde tabîb, ‘illet-i ‘aşka teşhîs-i dile başka etibbâ mı bulunmaz?

yaşar nezîhe bükülmez al ‘aşkını vėr göñlimi allah içün olsun dil vėrmek için dilber-i ra ‘nâ mı bulunmaz? + mes ‘ûd ėdecek kimse seni yoksa nezîhâ! meşġūl ėdecek bir sürü hulyâ mı bulunmaz?

yaşar nezîhe bükülmez aç bu şeb evlâdlarım hayfâ ki pârem kalmadı kullarıñ âhen midir yâ rabb, bu hâle ağlamaz? hükm ėder hâkim efendi haklı-haksız añlamaz yâ ilâhî, intihârdan başka çârem kalmadı!

tecâhul-i ârifane yaşar nezihe hanım | kazancı bedih | mecnûn isen ey dîl sana leylâ mı bulunmaz?

kevoktoll kazancı bedih felaket + şanlıurfanın yetiştirmiş olduğu en ünlü gazelhanlardan biridir. fuzuli, nabi, nezihe, furugi, abdi gibi çeşitli şairlerin gazellerini şanlıurfa makam geleneğine uygun olarak, davudi ve etkileyici sesiyle okur.

vikipedi bedih yoluk / kazancı bedih (d. 1 ocak 1929, şanlıurfa - ö. 20 ocak 2004, şanlıurfa) kazancı bedih ve eşi, 20 ocak 2004'te şanlıurfa'daki evde uyudukları esnada, katalitik sobadan sızan gazdan zehirlenerek hayatlarını kaybettiler.

ömer / muallim nâci müdhikât-ı dehre ben ölsem de tasvirim güler.

muallim nâci bilsem şu kuzu neden gam almış her nâlesi kalbe dâğ-zendir feryâd ederek koşar nedendir sütsüz mü refîksiz mi kalmış?

muallim nâci bî-hûde mi böyle türk-tâzın vardır bu melâl içinde ümmîd mâderdir eden ümidi tevlîd geçmez mi o mihr-bâna nâzın

muallim nâci insan gibi var mı hîç gaddâr gaddarlığı ölse eyler ihyâ dem urmada merhametten amma yanında rahîm gürk-i hun-hâr

muallim nâci kurbân-geh-i köhnedir bu âlem kan içmediği zamânı göster kim yaptı bu hâk-dânı göster hayret-zede olmasın mı âdem

recâizâde mahmud ekrem gül ḥazin… sünbül perîşân…bağzârın şevki yok dertnâk olmuş hezâr-ı nağmekârın şevki yok başka bir hâletle çağlar cûybârın şevki yok âh edip inler nesîm-i bî-karârın şevki yok geldi amma n’eyleyim sensiz bahârın şevki yok…

recâizâde mahmud ekrem farkı yoktur giryeden rûy-ı çemende jalenin. hûn-ı hasretle dolar câm-ı safâsı lâlenin. meh bile gayretle âğûşunda ağlar hâlenin! gönlüme te’sîri olmaz âteş-i seyyâlenin. geldi amma n’eyleyim sensiz bahârın şevki yok!

recâizâde mahmud ekrem ruha verdikçe peyâm-ı hasretin her bir sehâb.. cana geldikçe temâşâ-yı ufuktan pîç ü tâb.. ihtizaz eyler çemen.. izhâr eder bin ıztırâb: hem tabiat münfâil hicrinle.. hem gönlüm harâb.. geldi amma n’eyleyim, sensiz bahârın şevki yok!

recâizâde mahmud ekrem gevezeye sükût bir renc-i azim olduğu gibi lâfzen cahilin istimā-terhatı dahi sami’in için bir āzāb-ı elimdir.

recâizâde mahmud ekrem para pek iyi bir hizmetkârdır. fakat pek fenâ bir efendidir.

hasan âsaf zerre-i nûrundan iken muktebes mihr ü mehe etmek işâret abes

gonca özdemir kafiye göz için mi kulak için mi ?

hüseyin yıldırım türkmen şairi zelilî’nin edebî kişiliği şiirleri ve imlâ özellikleri

hüseyin yıldırım şiirlerinde her zaman doğruluğu ön plana çıkartır. din adamı geçinen ama görevinin gereğini yapmayan mollalar ve sofular, zelilî’nin eleştirilerinden her zaman payını alır:

gurbandurdı / zelilî bu ŝevāb, bu günādur, diyr, vaġıẓ ider, naṣîḥat biyr, ḫarām görse, dalnamaz, iyr, uyalmaz başda feş olsa

faruk y. turinay bir kelime olarak ‘anayasa’nın tarihsel yolculuğu üzerine düşünceler

faruk y. turinay özet : kelimeler hukuk biliminin ve tabii anayasa hukukunun vazgeçilmez malzemesidir. o yüzden, hukuki ve etimolojik bakış açılarıyla üzerine düşünülmeyi en az bilimin içeriği kadar hak etmektedir; hele söz konusu kelime anayasa ise.

faruk y. turinay bu makalede, anayasanın türkçede, batı ve doğu dillerinin bazılarında, hem yazılı anayasalarda hem yazarların eserlerinde hangi ifadeler vasıtasıyla kullanıldığı, kelimenin doğumundan günümüze karşılaştırmalı olarak incelenmektedir.

salim durukoğlu & bayram alkan türk edebiyatının sürgündeki yazar ve şairleri

ahmed refîk el-mehdevî ruhum sana feda olsun ey vatanım! senden ayrılmak beni kahrediyor. elveda ... hür ve dilediğini yaparak yaşadıktan sonra, sıkıntı içinde yaşamak, refah içinde yaşamaktan iyidir. senden ayrılıyorum ey vatanım! bunu yapmak zorunda olduğumu biliyorum.

kerim gurbannepesow / kerim gurbannepesov erkenden uyanıyorsun. evin yerinde. keyfin güzel, canın sağ, allaha şükür, komşudan bir dertlinin iniltisi duyuluyor. işte o durumda ne düşünürsün evindeki acayip sefayı mı yoksa o dertliye gerekli şifayı mı?

kerim gurbannepesow / kerim gurbannepesov kapında durdu tuğla yüklü bir araç, aracın şoförü bir kurnaz hırsız, “yarı fiyatına al bunu!” diyor. işte o durumda ne düşünürsün cebine yararlı kazancını mı? maneviyatına yararlı vicdanını mı?

emre öktem uluslararası hukukta terörizm tanım sorunu ve milli bağımsızlık hareketleri

metin kayahan özgül acemi şiirler malzeme verir.

asaf ataseven & mehmet şener domuz domuz da (hınzîr) pis ve zararlı şeylerden kabul edilip .......

milan adamović & aziz merhan türkçedeki çocuk sözü gerçekten ‘domuz yavrusu’ mu demek?

milan adamović & aziz merhan bugün kullandığımız çocuk sözcüğü anadolu ağızlarında da görülen çağa sözü ile -cuk küçültme ekinin kaynaşması sonucunda ortaya çıkmıştır.

marek stachowski - çev : faruk gökçe yeniden türkçe çocuk sözcüğünün kökeni üzerine

marek stachowski - çev : faruk gökçe türkçe çocuk sözcüğünün ne türkçe çoçka "domuz yavrusu" sözcüğünün değişmiş bir biçimi olduğunu ne de türkçe “çocuk” anlamının “domuz yavrusu” anlamından geliştiğini bilakis hem çocuk hem de çoçka sözcüklerinin ana türkçe .......

marek stachowski - çev : faruk gökçe ingiliz dilindeki little piggy "küçük domuzcuk" deyiminin çocuklar için de kullanıldığı düşünülürse .......

tdk domuz gibi tıkınmak (yemek) + devletin malı deniz, yemeyen domuz + domuzun kuyruğunu kes yine domuz + güttüğüm domuzu bana öğretme

ayça eyüpoğlu kazan-tatar türkçesi ile özbek türkçesinde hayvan adları ile kurulan atasözlerinin karşılaştırmalı incelemesi

ayça eyüpoğlu buzağı öküz olana kadar sahibi domuz olur. + şanslı domuzun ağzına pislik girer. + meyvenin iyisini domuz yer. + domuz ile böcekten pis kimse yok. + domuz pis yer arar. + domuz tezek yemeden duramaz. + domuzdan azrail iğrenir. + bir domuz kıskanmaz.

bayram ali kaya atasözleri ve deyimlerin dîvân şiirinde kullanımı ile dîvânların bu söz varlıklarımız bakımından önemi

bayram ali kaya ne domuz kurban olur ne de eşek cennete girer. kûyuna varup rakîp ölmek dilermiş dostum ne donuz kurbân olur ne cennete girer eşek (necâtî}

siber göksel vaktiyle domuz kapağı taktığımız hastalar, ne kapağının takılacağını özellikle sormazlardı. domuz mekruh ya! bal gibi bilir “porşin kapağı”der, o kelimeyi telaffuz etmek istemezler, bilmez görünmeyi tercih ederler, ruh sağlıkları için, ya da başka nedenlerle .......

alfred north whitehead sınırlı duygudaşlığa sahip iyi insanlar, egoist iyiliklerinden zevk alarak, acımasızlığa ve gericiliğe meyillidirler. onların durumu, daha yüksek bir seviyede, tamamen bir domuz seviyesine inen insanın durumuyla benzerdir.

kemaleddin taş cemil meriç'e göre ideolojiler karşısında türk toplumu

abdullah şengül osman attilâ’nın şiirlerinde tema-ı ‘ben’e yönelik temalar

abdullah şengül sevdiklerinin, dostlarının birer birer gidişi, maddileştirir yalnızlığını. artık kaçmak da mümkün değildir. topluma ve çevreye aşırı duyarlılık, birçok konuda dirençsiz bırakmıştır osman attilâ’yı.

abdullah şengül bunlardan en zor olanı da yalnız kalmak ve hatta yalnız ölmek korkusudur. dostlarından öğrendiğimize göre, ilerlemiş yaşına rağmen evlenemeyişinden rahatsızdır. bu konuda halil soyuer’in yazdıkları dikkat çekicidir:

halil soyuer osman attilâ, seneler ve senelerce yalnız bir hayat yaşamıştır. anası afyon’da oturduğu için ankara’da tek başına yaşamıştır. ama ne yaptıysa bir türlü de kurtulamamıştır. vakta ki evleninceye kadar.

halil soyuer osman attilâ, bu yalnızlığından gelen duygularını, üzüntülerini kaç kez açmıştır bize. bilhassa aziz dostu ahmet kutsi tecer’in, bir bekâr odasında can veren bir bekâr kişinin sabaha karşı ölümünü dile getiren ünlü şiirini kaç kere okumuştur bana da birlikte

halil soyuer içlenmişizdir. (…) günün birinde bir bekâr odasında aynı biçimde öleceğini düşündükçe deli olurdu.

abdullah şengül bu tecrübe, gözlerimin söylettiği isimli kitabındaki ‘yalnızlık dünyada bertaraf ola’ isimli şiirle meyvesini verir. bu şiirde maddi yalnızlığın insan ruhunda meydana getirdiği tahribatı anlatır. tabiatı, eşyayı bu gözle inceler.

abdullah şengül bu şiiri, osman attilâ ellili yaşlarda yazmıştır. şiir incelendiğinde, “yalnızlık” kavramı ile anlatılmak istenenin maddî bir yalnızlık olmadığı, sonuçta bunun, dünyanın kaçınılmaz bir gerçeği olduğunun kabullenildiği görülür.

abdullah şengül yalnızlık insanoğlu için bir kaderdir. en büyük yalnızlığı, en büyük insanlar yaşamışlardır. hatta, peygamberler bile, yalnızlığı en derinliğine yaşayan insanlar değil midir? sonuçta yalnızlık, olgunluğa açılan kapılardan biridir:

osman attilâ dünyada “yalnızlık” varsa, benimki yalnızlıkların en çaresizidir. gelip geçmişlerden çok eminim ki bir hat boyu uzar, karesizidir + rüzgâr yalnızlığı fısıldar her ân; yıldızda, güneşte yalnızlık yaman yalnızlık içinde ay, bir kahraman yalnızlık tanrının hür denizidir

halil soyuer lânet olsun sana ey zâlim felek ömrümü çarkında boşa döndürdün

şaban ali düzgün sözlükte “yaratmak, inşa etmek, biçim vermek; mühürlemek” anlamlarındaki tab‘ masdarından isim olan tabîat eski lugatlarda “yaratılış, seciye, yaratılıştan gelen aslî yapı” mânalarında kaydedilir.

yasemin özcan gönülal türkçede tabiat kaynaklı “yıkım”lar nasıl ifade edilir?

ayşe duvarcı türklerde tabiat üstü varlıklar ve bunlarla ilgili kabuller, inanmalar, uygulamalar

nuri adıgüzel meşşai islâm filozoflarında "tabiat" kavramı

hakan sazyek & yunus sürücü cahit külebi’nin şiirlerine ekoeleştiri çerçevesinden bakmak

ertuğrul önalp şair ve yazar olarak federico garcia lorca

ertuğrul önalp ispanyol şairi ve tiyatro yazarı federico garcia lorca, 1898 yılında, gırnata'nın fuentevaqueros adlı köyünde doğdu. çocukluğu endülüs'ün bütün güzelliklerine sahip bu şirin köyde geçti.

ertuğrul önalp eserlerinde tabiatın güzelliklerini sık sık dile getirdiğini görmekteyiz; yaşadığı memleketin insanını, geleneklerini, düşünce yapısını, kısacası endülüs'ün ruhunu şiirlerinde ve tiyatrosunda ustalıkla yansıtmıştır.

ertuğrul önalp şairin iç dünyasının bir ifadesi olan şiirlerinde genellikle aşk, ölüm ve tabiat konuları birlikte görülür.

ertuğrul önalp gerçekte şair endülüs'ün yemyeşil tabiatına aşıktır, şiirde yeşil renk tam 24 kez zikredilmektedir. aynı kitabın «sadakatsiz evli» adlı şiirinde iki çingene arasında, tabiat güzellikleriyle dolu baş döndürücü bir ortamda geçen bir aşk macerası anlatılmaktadır.

ertuğrul önalp lorca; «kanlı düğün» adlı tiyatro eserini 1933 yılında yazdı. oyun üç perdeliktir. tema toplum kuralları ile tabiat kuralları arasındaki çatışmadır. «yerma» adlı oyunda ise çatışma daha kuvvetli olarak görünmektedir.

ismail abalı kağızmanlı hıfzı’nın şiirlerinde tabiat ve sevgili

ismail abalı sevgili o kadar doğaldır ve tabiatın güzellikleriyle öylesine bezenmiştir ki kirpiği varken hıfzı bağları, bostanları boş vermiştir:

receb / recep / hıfzı yenmiş serpuşların nergis reyhanı kirpik var neylerim bağ-ı bostanı dil haresmiyedir gonca dehanı tütiya bir misal dilzârı dilber

hayati öncel endülüslü şair ibn hamdîs ve şiirlerinden örnekler

hayati öncel 527/1133 yılının temmuz ayında kör ve perişan bir vaziyette bicâye’de ölmüş ve oraya defnedilmiştir. mayurka’da öldüğünü ve oraya defnedildiğini söyleyen kaynaklar da mevcuttur.

hayati öncel endülüs’ün zengin tabiatı, buradaki iç-dış mücadeleler ve vatan hasreti şairi, sürekli şiir yazmaya sevk etmiş ve bütün bunlar, şairin şiirlerinin daha güzel olmasında etkili olmuştur.

hayati öncel ibn hamdîs, bir nehri kaynağından akarken (dîvânu ibn hamdîs, 1960: 291; cevdet er-rikâbî, 1960: 103) onu, kederden dökülen gözyaşlarına benzetmiştir (tavîl):

ebû muhammed abdülcebbâr bin ebî bekr bin muhammed bin hamdîs es-sıkıllî el-ezdî o, gözyaşından başka bir şey değildir. âdeta o göz, ömrüne (yaşadığı döneme) uzun uzun ağlamasından dolayı, kapanmıyor.

mehmet emin gönen abdulhak hâmid tarhan ve sohrâb sepehrî’nin şiirlerinde tabiatın işlenişi üzerine bir karşılaştırma

mehmet emin gönen sohrap, getirdiği yeni teknik, tabiata bakış ve söyleyiş tarzlarıyla modern iran şiirinin en önemli temsilcisi sayılmıştır.

mehmet emin gönen kardeşi perîduht-i sepehrî, sohrâb‟ın doğaya olan tutkusunu şöyle anlatır: “sabahın erken saatlerinde kalkar, bahçedeki muhammedî gül ağaçlarına gider ve sessizce dinlemeye koyulurdu. goncaların açılırken kendilerine özgün bir ses çıkardığını ve bunu

mehmet emin gönen duyabildiğini söylerdi. ilkbaharda yağmur yağarken o, çıplak ayakla sokağa koşar, gömleğini sıyırır, eğilerek sırtını yağmura verirdi (perîduht-i sepehrî‟den aktaran, söylemez, 2014: 32).

sohrâb-i sipihrî / sohrab sepehri feza renk, sedâ, pencere idrâkine nem çalalım. oturtalım gökyüzünü iki “varlık hecesi arasına doldurup boşaltalım ciğerlerimizi sonsuzlukla. indirelim kırlangıcın omuzundan bilim yükünü.

sohrâb-i sipihrî / sohrab sepehri adını geri alalım buluttan, çınardan, sivrisinekten, yazdan. yağmurun ıslak ayaklarında çıkalım sevgi tepesine. açalım kapımızı beşere, nûra, bitkiye, börtü böceğe

arif ünal joseph von eichendorff’ta tabiat

arif ünal özet bu çalışmada romantizmin önemli şairlerinden joseph von eichendorff’un tabiat anlayışı ve eserlerinde ve şiirlerinde tabiat konusunu nasıl ele aldığı incelenmiştir. onda tabiat ile şair arasında güçlü bir iletişim vardır.

arif ünal tabiat canlıdır, insan gibidir ve şair tabiatla konuşur. tabiattaki varlıkların kendi aralarında da bir iletişim görülmektedir. eichendorff’ta tabiat şair için bir sığınma yeridir.

arif ünal günlük hayattan sıkılan ve bunalan şair, huzuru ve mutluluğu tabiatta arar. onda tabiat, genellikle şairin dini duygularını güçlendirir ve tanrıya yaklaştırır. nadiren de olsa romantik insan için tabiatın büyüleyici ve baştan çıkarıcı özelliği de vardır.

arif ünal onun tabiat şiirlerinin çoğu hem gerçek, hem de mecazi ve sembolik anlamda yorumlanabilir. mesela onun en güzel alman ormanı şiirleri aynı zamanda almanya’nın ve gerçek almanlığın sembolüdürler.

arif ünal gündüzleri tabiat genelde sakin olur ve gündüzden aldığı sesleri de akşam vakti aksettirir. mesela ağaçların fısıltısı ve hışırtısı, derelerin şırıltısı gibi esrarengiz sesler gündüzün akşama yansımasından başka bir şey değildir.

arif ünal sanki gündüzün ve hayatın gürültüsü susmuş da tabiat duyduğu sesleri yavaşça ve titreyerek tınlatmaktadır (mühlher, 1961 s. 20).

arif ünal eichendorff, geceye ayrıca empati sıfatları da katar. böylece gece daha muhteşem ve esrarengiz görünür. gündüzün yorgunluğunu atmak için de gece insanın emrindedir. gece vakti insan hayalleri, rüyaları, özlem ve arzularıyla baş başadır.

arif ünal fakat gündüz ahlaki ve ilahi güçleri canlandırırken gecenin şeytani ve kötülük yönü olan bir boyutu da vardır. bu yüzden gecenin sonunda mutlaka berraklığa ihtiyaç ortaya çıkar (sauerborn, 2006).

arif ünal eichendorff’ta yamaçlardaki bahçeler, vadiler ve köyler, genellikle birlikte zikredilir. onda bir fabrikanın makine gürültülerine ve kalabalıkların yer aldığı şehir hayatı tasvirlerine pek rastlanmaz. çünkü buralar romantik değildir.

arif ünal eichendorff’ta yalnızlık motifi de önemli bir yer tutar. şair, yalnız kalma yeri olarak da çoğu zaman tabiatı seçer. şairin tabiatla baş başa kalmasının genellikle dini bir boyutu vardır.

arif ünal şair, tabiattan ayılıp iş dünyasına, normal hayatın akışına girmeyi gurbete gitme olarak değerlendirir. kısaca tabiatın kucağını vatanı gibi görürken, günlük normal hayatı gurbet olarak telakki etmektedir.

arif ünal tabiattan ayrılmak istemeyen şair, tabiata seslenerek adeta, “iş dünyası ile yüz yüze gelmek istemiyorum, benimle iş dünyası arasına engel koy !” diye yalvarmaktadır.

ignác goldziher şair, tabiat üstü sihrî bir bilgiye dayanan sezişle bilen kimsedir.

cemile akyıldız ercan mitolojide çocuk katili kadınlar: lilith, lamia, medea

manuela dunn mascetti - çev : belkıs çorakçı içimizdeki tanrıça kadınlığın mitolojisi

soner akpınar , burcu yılmaz çebin ikinci yeni şiirinde phoenix ve pan’ın simgesel anlamları

onur aydın mitolojiden edebiyata rus kültüründe letavitsa

sena küçük türk edebiyatında mitoloji arayışları

sena küçük öz türk edebiyatı tanzimat’la birlikte köklü bir dönüşüme uğrar. bu süreçte mitolojik yapı da yön değiştirir. batı edebiyatına eklemlenen türk edebiyatı da bu yolla yunan mitolojisiyle dolaylı olarak temasa geçer.

sena küçük “eski şiir mitolojisizdir.” (tanpınar, 2002: 52) hükmüyle yeni mitoloji arayışlarına esaslı bir gerekçe oluşturan tanpınar, arap edebiyatını kuşatan kuru gerçekliğin, mitolojisiyle beraber yürüyen fars edebiyatıyla bir miktar kırılarak bize ulaştığını, fakat .......

binnur çelebi hayat veren tanrıçanın ölüm tanrıçasına dönüşümü: hekate

binnur çelebi önsöz john stuart mill, “hakikat zulmü sürekli yener” sözünün hoş yalandan ibaret olduğunu, tarihin, zulmün susturduğu hakikat örnekleriyle dolu olduğunu söyler. şimdiye kadar birçok gerçekler tarihten saklandı. ancak, tarihin amacı da saklanan bu gerçekleri bulup

binnur çelebi ortaya koymaktır. arkeologlar tarihin altında kaybolan medeniyetleri gün yüzüne çıkarırken, feminist araştırmacılar da üstü örtülen bu tozlu geçmişteki “kadın” gerçeklerini ortaya çıkarmaktadırlar: unutulan/unutturulan, yok sayılan ve lanetlenen kadınlar… bu tez

binnur çelebi çalışmamdaki amacım; üstü örtülen gerçekleri bulup ortaya koyarak, inanç dünyasında şeytani güçlerle bir tutulan ve “cadı tanrıça”ya dönüştürülen hekate’ye kaybettiği değeri yeniden kazandırmaktır. özet bu araştırmada; binlerce yıl boyunca susturulan ve yok sayılan

binnur çelebi kadınların tarihine yeni bir ses vererek, gizlenen tarih içinde kadınların yeniden kendilerini bulmaları ve keşfetmeleri sağlanmaya çalışılmıştır. hekate simgeselinde kadının, cinsel isteklilikten, sihre/büyüye, berekete, var olmaya dair, toplumlar tarafından önce

binnur çelebi tanrıçalaştırılması, sonra da lanetlenmesi incelenmiştir. tek tanrılı dinlerin ortaya çıkışıyla beraber ana tanrıça hekate’ye ne olduğu sorusuna cevap aranmıştır.

meryem galata ahmet hamdi tanpınar’ın eserlerinde mitolojik unsurlar

meryem galata özet tanpınar, eserlerinde seküler dil yerine sembolik dili tercih ettiği için anlaşılması zor olanı ve muhayyile yeteneğinin en üst seviyelerini kulllanmayı yeğleyen bir yapıyı inşa eder. edebiyatla ilgilenirken felsefeyi, tarihi, mitolojiyi, musikiyi, resmi… asla

meryem galata terk etmeyen sanatçının geniş bir yelpazede eserlerine şekil verdiği aşikardır. biz ise bu çalışmada onun mitolojiye olan merakını ve mitolojiyle ilişkide olan karakterlerini, olaylarını, mekanını, zamanını irdeleyeceğiz. bu konuda bize çok fazla malzeme veren

meryem galata tanpınar, “ne içindeyim zamanın/ ne de büsbütün dışında/ yekpare geniş bir anın/ parçalanmaz akışında” olduğunu okurlarına sezdirir. sonuç sözlük anlamıyla mit, geleneksel olarak yayılan ve toplumun hayalgücü etkisiyle biçim değiştiren, tanrı, tanrıça, evrenin

meryem galata doğuşu ile ilgili hayali, alegorik bir anlatımı olan halk hikayesidir. mitoloji ise bütün bunları inceleyen bir bilim dalıdır. tezimize bahis olan ahmet hamdi tanpınar, birçok edebi sahada eser vermiştir. roman ve şiirleriyle ön plana çıkan sanatçının düşünce

meryem galata yazıları da edebi saha içerisinde önem arz eder. eserlerinin büyük çoğunluğu hayal-hakikat dairesi içerisinde şekillenmiş; ne hayal ne de hakikat sarmalı içerisinde yerini bulmuştur. hayalgücünün sınırlarında dolaşmayı seven hatta bu sınırı zorlayan sanatçı,

meryem galata mitolojiye kendini yakın hisseder. çünkü mitolojik anlatılar, onun hayal dünyasına hitap eder. tanpınar’ın mitolojiye olan ilgisini ve mitolojiyle içiçe oluşturduğu metinlerin varlığını ortaya koyduğumuz bu çalışmada, edebi eserin birçok kaynaktan ilham alınarak

meryem galata oluşturulduğunu bir kez daha görmüş bulunmaktayız. sonuç olarak; “hiçbir edebi eserin anlamı tamamlanmış değildir.” (ibrahim şahin) bizden önce yapılan çalışmalara katkıda bulunmak için oluşturduğumuz bu çalışmaya, bizden sonra da eklemeler yapılacaktır ve bir

meryem galata edebi çığ haline gelen oluşumda sadece bir kar tanesi olacağız.

ahmet hamdi tanpınar ne ise işte sabah oluyor, bakın hekati silik bir gölge oldu gökyüzünde tanıdı mı dersiniz beni? ihtiyar büyücü! kaçırır mı hiç! göz kırparak gülümsedi bana. ne de çirkin yüzü var…

ahmet hamdi tanpınar ben zeus’um, kronos’un oğlu şu bildiğiniz zat, ilahların en büyüğü olemp’in sahibi, yıldırımın, kartalın efendisi sonsuz gök benimdi, mevsimler, rüyalar gibi! zaman oldu olalı parmaklarımın ucundan akar hayat iradesi

ali bardakoğlu köpek gerek evcilliği ve sıcak kanlılığı, gerekse bazı özel kabiliyetleri sebebiyle insanoğlunun yeryüzünde en çok yararlandığı hayvanlar arasında yer alan köpek, dinî literatürde daha çok salya ve artığının necis olup olmadığı ve ağzını soktuğu suyun dinî .......

çağrı çağlar sinmez & gökhan aslım iç anadolu bölgesindeki hayvanlarla ilgili inanış ve uygulamalar üzerine bir değerlendirme

çağrı çağlar sinmez & gökhan aslım vücut rengi siyah olan kedi ve köpekler uğursuzluk getirir. + nazara karşı ahır kapılarına asılan köpek kafatası + vücudu kara-siyah renkte olan köpeklerin tehlikeli, üç harflilerden olduğu varsayılarak “nişansız zağar boş olmaz.” denilir.

h.hande duymuş florioti eski kültürlerde köpeğin algılanışı: “eski mezopotamya örneği”

h.hande duymuş florioti öz ....... arkeolojik buluntular ele geçmiştir. gerçekten, bu eski toplumlarda cesetler büyük ölçüde bir köpekle birlikte defnedilmiş ve mezarlarda birçok köpek iskeletine rastlanmıştır.

h.hande duymuş florioti ....... şifa tanrıçalarına adanmış tapınaklarda yapılan kazılarda ele geçen köpek heykelcikleri, onların kötü ruhlara karşı bir koruma unsuru olarak kabul edilmiş olduklarını da göstermektedir.

h.hande duymuş florioti sonuç ....... köpekten türemiş olma inancı da yine söz konusu kültürlerde önemli ölçüde kabul görmüştür.

h.hande duymuş florioti insana en yakın olan hayvanların başında gelen köpeklerin, hangi kültürde olursa olsun, koruma/koruyucu olma özelliğinin ağır bastığı anlaşılmaktadır.

h.hande duymuş florioti mezopotamya’daki belirsizlikten farklı olarak en azından eski yunan’da, köpek salyasının körlüğe çare olduğu ve doğumları kolaylaştırdığına inanıldığını anlıyoruz.

h.hande duymuş florioti her ne rolde olursa olsunlar, söz konusu toplumlarda, hem sosyal hem de dinî hayatta, köpeklere “koruyucu ve şifa verici” özelliklerinin yanı sıra, “kötülüğü önleyici” bir misyon da yüklenmiştir.

mecnûn bu köpekte senin çözemeyeceğin ilâhî bir sır var. allâh, onun gönlünde sâhibine karşı duyduğu muhabbet ve vefânın hazinesini gizlemiştir.

mecnûn köpek deyip geçme, sen onun himmetine nazar et. o benim gönül dünyâmın mübârek yüzlü kıtmîr’idir.

mecnûn leylâ’nın köyünü yurt tutan köpeğin ayağının bastığı toprak bile benim için azîzdir.

ülkü çetinkaya haşmet (öl.1768) ise sadrazam ali paşa‟nın, dünyanın emniyetine hükmetse arslan pençeli (vahşi, yırtıcı) kurtların çoban köpeği olacağını söylemektedir.

ülkü çetinkaya yani, sadrazamın hükmüyle dünya öyle bir emniyete kavuşacaktır ki vahşi hayvanlar bile uysallaşıp avı olan hayvanlara zarar vermek yerine onlara koruyuculuk edecektir.

ülkü çetinkaya çoban köpeğinin işlevinin sürüyü kurtlardan, canavarlardan ve başka tehlikelerden korumak olduğu göz önünde bulundurulduğunda, vahşi bir kurdun çoban köpeği olması hayali oldukça mizahidir: ĥükmi taǿalluķ itse cihānuñ emānına gürgān-ı şįr-pençe segān-ı şubān olur

hasan ekici klasik türk edebiyatında daima sevgilinin kapısında beklediği, eşiğinde oturduğu, sokağa çıktığında peşinden yürüdüğü için rakip, köpeğe benzetilmiştir (şentürk, 1995: 79).

hasan ekici tıpkı adamotu bitkisinin çöldeki köpeğe bağlı olması gibi o peri yüzlü sevgili de rakibi görünce yerinden kalkar, ona doğru gider. rakip, çöldeki köpek, sevgili de adamotu denilen bitki şeklinde tasavvur edilmektedir.

şevkiye kazan ....... paşa için yazdığı ve birinciden daha ağır olan “a köpek” redifli ikinci hicviyesinden anlaşılmaktadır. nef‘î, gürcü mehmed paşa’yı lanetlemektedir: ehl-i dil düşmeni dîn yoksulı bir mel‘ûnsun öldürürlerse eger cân be-cehennem a köpek (nef‘î)

süleyman solmaz ....... âşık bu köpekleri rakip olarak kabul eder. bazen rakiplere it der; bazen de it bile diyemez, çünkü onunla bir benzerlik olmasından korkar: çokdan rakîbe seg dir idüm lîk korkaram kûyuñ itüñle ortada bir iştibâh ola (âhî)

süleyman solmaz inancımıza göre köpekler cennete giremeyecek olmasına rağmen rakibin sevgilinin mahallesinde olması şaşırtıcıdır: it uçmaga giremez dirler ammâ rakîbün meskenidür kûy-ı ferruh (aynî)

süleyman solmaz mahallenin köpeklerine çok da haksızlık etmemek lazım, zira âşığı ara sıra da olsa hatırlayan tek kişi odur: gâh gâh ancak seg-i kûyun durur yâd eyleyen yohsa yâd olmış durur her âşinâ-yı rüzgâr (hayretî)

ahmet ali yağcı minyatür grubu köpek ırkları

ahmet ali yağcı affenpinscher ırkın daha küçük versiyonları bile evdeki fareleri öldürmeleri, komiklikleri ile aile fertlerini eğlendirmeleri yanında iyi bir kucak köpeği oldukları için özellikle bayanların tercih ettiği popüler bir ırktı.

ahmet ali yağcı chihuahua chihuahua adını meksika'nın aynı adlı eyaletinden almıştır. bu ırk, eski güney amerika yerlilerince kutsal kabul edilmekteydi. bazıları bir insanın avucunun içine bile sığabilir.

ahmet ali yağcı maltese - malta terrieri malta'nın romalı valisi publius, malta terrierini o kadar severdi ki onun bir resmini yaptırmış ve adına şiir yazdırmıştır.

ismail tay her an hıçkırık gelecek, herkes bana bakacak diye tedirginim. hıçkırık ev, iş ve sosyal hayatımı altüst etti. ne yapacağımı bilemiyorum. bütün hastanelerde ilgili bölümleri gezdim ama çare bulamadılar. devlet benim sesimi öldükten sonra mı duyacak?

ismail tay allah rızası için bu bölümde ilgisi, bilgisi olanlardan rica ediyorum, kurtarın beni bu hıçkırıktan. sağlığımı kazanmak istiyorum. ev ve işimde huzurum kalmadı. evimde bile rahat yatamıyorum. herkes, hıçkırığımdan rahatsız oluyor. yardımcı olacak bir doktor yok mu?

ismail tay il sağlık müdürlüğü yetkilileri de bu konuda kayseri’de beni yönlendirdi, hastanelere gittim ama sonuç elde edemedim. tahliller temiz çıkıyor ama buna sevinemiyorum. doktor, bana ’sapa sağlamsın’ diyor ama bu hıçkırık geçmiyor.

ismail tay bu sorunun çözümü ile kim ilgileniyorsa, bana yol göstersin. cumhurbaşkanımız’a, başbakanımız’a sesleniyorum, zor durumdayım, yardım istiyorum, bu soruna el atsınlar. artık dayanacak gücüm kalmadı.

nurgül tuna üç yıl önce birdenbire karnımda bir guruldanmalar başladı.önce önemsemedim. daha sonra bu karın guruldamaları artınca doktora gitmeye karar verdik.önce silifke, sonra mersin,adana ve ankara'da devlet hastanelerine,ismini hatırlayamadığım bir çok özel hastaneye gittik.

nurgül tuna her gittiğimiz hastane çeşitli tetkikler yaptırdı. ancak hiçbir doktor hastalığıma bir tanı bir teşhis koyamadı. tanı konulmayınca ilaçta verilmedi.

nurgül tuna karın guruldaması yüzünden hayatım mahvoldu. okulda, derste karnımda inanılmaz ses çıkıyor. kütüphaneye gidemiyorum. misafirliğe gidemiyorum. çarşıya çıkamıyorum. evde ailemin yanında oturamıyorum. dengem bozuldu.

nurgül tuna en son muayene olduğum doktorlardan birisi internette araştırma yapmış. türkiye'de bu hastalık benimle birlikte üç kişide varmış. ama kimse hiçbir sonuç alamamış. ağrı ve sızı içerisindeyim. sanki içimde biri tekme atıyormuş gibi hissediyorum" diye konuştu.

nurgül tuna sınavlara hazırlanamıyorum. konsantre olamıyorum. psikolojik tedavi alıyorum. sosyal hayatım diye bir şey kalmadı. herkes benden uzaklaşıyor, kaçıyor.

nurgül tuna gittiğim doktorların hepsi bana 'sende bir şey yok' diyorlar. ama karın guruldamam geçmedi. devlet büyüklerimizden yardım istiyorum. doktorlarımızdan yardım istiyorum. bana yardım edin.

nurgül tuna benim bu karın gurultumun yanı sıra sıkışmalar oluyo, yanmalar oluyo. ve bunlar hiç beklenmedik bi zamanda oluyo. yeri zamanı olmuyo. süresi dakikası olmuyo. ve ben bu konuda çok çâresizim.

yaşar tuna ben emekli biriyim. kızım için bütün maddi imkanlarımı zorladım. artık dayanacak gücüm kalmadı. devletimizden kızımın tedavisini yapılmasını istiyorum. kızım yeter ki bu hastalıktan kurtulsun.

şenol abay 8 senedir gitmediğim hastane kalmadı. doktorlar tanısı konulmadığından dolayı bir şey yapamayız diyor. oğlumun kandaki hastalığı dalak, karaciğer, kalp büyümesi, şeker hastalığı bir de cam kemiği oluşturuyor. hocam ne yapmamız lazım dedik.

şenol abay büyüdükçe ameliyat yaparız diyor doktorları. bir başka doktor da diyor ki, çocuğun yurt dışına götürülmesi lazım, vakit kaybedilmemesi lazım diyor. ne yapacağımı bilmiyorum, şaşırdım kaldım. tanısı konulmadığından dolayı bu şekilde uğraşıyoruz.

şenol abay bir buçuk yaşında ameliyat yaptırdık. beyin arkaya sıkıştığından büyüyemiyordu. yine aynı sorunla karşı karşıya geldik beyinle ilgili. bütün işimiz hemotoloji ile. türkiye’de bu hastalıkla ilgili imkanlar yeterli değil dediler.

şenol abay doktorlar imkanın varsa yurtdışına götür diyorlar. uzun yıllardır üsküdar belediyesi’nin temizlik işlerinde çalışıyorum. ama imkanım yok. annesi de 2 yaşında bıraktı gitti. oğlumla beraber yaşıyorum.

şenol abay cumhurbaşkanıma özellikle çağrım var. lütfen bizim sorunumuzla ilgilensin. doktorlar en son çocuğunuza iyi davranın bundan sonraki günlerini güzel yaşatın diyor.

özge berk bu beni çok yıprattı. bulantı ile birlikte omuz ağrılarım da oluyor. bana bir çare bulsunlar, ne olursunuz. cumhurbaşkanımıza, devlet büyüklerimize sesleniyorum.

özge berk ailemle birlikte 8 yıldan beri doktor, doktor, hastane hastane gitmedik yer bırakmadık. ancak hiçbir çare, çözüm bulunmuyor. teşhis konulmadığı için tedavi de uygulanamıyor.

mahmut berk artık çaresiz kaldık. kırıkkale ve ankara da gitmedik doktor ve hastane kalmadı, ama bir çare bulamadılar. ‘bir şeyi yok. psikolojik’ diyorlar. ilaç veriyorlar, ama maalesef hiçbir sonuç alamıyoruz.

mahmut berk yine aynı mide bulantıları devam ediyor. kızımız eriyor. biz aile olarak kızımız için para pul istemiyoruz. yeter ki tedavi olsun, teşhis konsun hastalığının ne olduğu ortaya çıksın, bizim derdimiz bu.

mihriban berk kızımın bütün hayatı alt üst oldu, evden dışarı çıkamıyor. kendine bir yol çizemez oldu. hiçbir şey yiyemez içemez oldu. sürekli mide bulantısı, kızımın hayatını alt üst etti. ne olur çaresini bulun, kızım elimden gidiyor, çaresizlikten hiçbir şey yapamıyorum.

m. a. yekta saraç türk edebiyatının mısır'da unuttuğu bir şair: aişe ismet teymur

m. a. yekta saraç arapça, farsça ve türkçe başarılı şiirler yazan ve türkçe bir divanı da bulunan aişe ismet'in, türk edebiyatı için olan öneminden edebiyat tarihi kaynaklarında yeterince bahsedilmemiş ve kendisinin bu yönü ele alınmamıştır.

m. a. yekta saraç dersleri kendisi gibi küçüklüğünden itibaren okumaya hevesli kızı tevhide de takip etmektedir. çok hisli ve ince düşünceli bir kız olan tevhide ağır bir hastalığa yakalanır. fakat hastalığını uzun müddet annesinden gizler.

m. a. yekta saraç aişe ismet bir tesadüf sonucu kızının durumunu ve acılar içinde kıvrandığını öğrenir. kızı kendisine üzülmemesi ıçin hastalığını gizlediğini, öleceğini rüyasında gördüğünü söyler ve halini arapça mısralarla anlatır.

m. a. yekta saraç tevhide 1877 yılında iki ay süren hastalığından kurtulamayarak şiddetli ateşler için de vefat eder. vefat ettiğinde henüz onsekiz yaşındadır. bunun üzerine aişe ismet hayata küser. inzivaya çekilir. hatta yazdığı şiirleri yakar.

m. a. yekta saraç kızı tevhide'nin ölümü üzerine söylediği tarih: ....... didi yok müşfikam tevhidüne çare veda' it kim rahilün geldi fermanı

âişe ismet bint ismâîl bin muhammed kâşif et-teymûr bir gün olsun canı güldürmez misin va'd-ı is'afunla kandurmaz mısın

âişe ismet bint ismâîl bin muhammed kâşif et-teymûr koysam toluya almıyor boşa koyarsam tolmıyor bir derde çare olmuyor senden midür benden midür bu çekdigüm dilden rnidür

âişe ismet bint ismâîl bin muhammed kâşif et-teymûr ol dil-i bi-behreyi hep kaplamış hubb-ı fena bl-ser ü saman bırakdı bu teni ye's u'ana + alemü'l-esrara şimdi bast-ı rahat eylüdem çün irişdük şamına ruzun yitüp lem'a-i sina

hayati hökelekli fıtrat kelimesi “yarmak, ikiye ayırmak; yaratmak, icat etmek” mânalarına gelen fatr kökünden isim olup “yaratılış, belli yetenek ve yatkınlığa sahip oluş” anlamında kullanılır. ilk yaratılış, bir bakıma mutlak yokluğun yarılarak içinden varlığın çıkması .......

murat şimşek islam hukuk felsefesi açısından şah veliyyullah dihlevî'de irtifâk (sosyo-ekonomik gelişim aşamaları) teorisi + fıtratı bozuk insanlar, sıklıkla, cinayet ve soygun gibi şiddet içeren faaliyetlere başvurur ve şehrin düzenini ve huzurunu bozmaya çalışırlar.

nurettin gülmez yunus nadi bu yazısında; tbmm’nin kuruluşunu yeni bir devletin başlangıcı olarak göstermekte, cumhuriyetin dünden bugüne ilân edilivermiş gibi gösterilmesini eleştirmekte, rauf beyi ve onun gibi düşünenleri “fıtratı bozuk gafiller” olarak suçlamakta, .......

orhan çeker gıda felsefemiz

orhan çeker fıtrata aykırı gıdalar sebebiyle insanımızın fıtratı bozuk olunca insan kaliteli beslenmeyi de fark edemiyor, + sığıra, uğraşsanız da kendisine zarar verecek bir otu yediremezsiniz. + biz insanların ancak laboratuvarla seçebildiği şeyi hayvan kendisi seçebiliyor.

yener öztürk insan ve fltrat + 1 fıtratın anlamı 2 insan fıtratını oluşturan iki zıt eğilim veya iki farklı mekanizma 3 fıtratın değişebilme keyfiyeti 4 fıtratın rolü veya gücü 5 inkar ve günahlar karşısında insan fıtratı

mahsum aytepe fıtrat kavramı bağlamında insanın orta yolu bulma potansiyeli

mahsum aytepe insan yapısı itibariyle ruh ve bedenden yaratılmıştır. ontik yapısında hem iyilik hem de kötülük yapmasını mümkün kılan eğilimler bulunmaktadır. insan türünün tamamını içine alan bu eğilimler fıtrat olarak ifade edilmektedir.

mahsum aytepe fıtri eğilimler, insanı diğer tüm canlılardan farklı kılan akıl ve irade gibi niteliklerle dengelenebilir. insan, zıt eğilimlerini bir bütünlük içinde değerlendirebildiği oranda orta yolu yakalayabilir.

mahsum aytepe çift tabiatlılık insanın bütün varlığında kendisini gösterir. insan yapısının en derin noktalarına kadar hükmünü geçirir. insanı diğer varlıklardan ayıran bu mucizevi kabiliyetin tezahür etmediği hiçbir hareketi, düşüncesi, duygusu ve fiili yoktur.

mahsum aytepe maslow, ‘insanın varoluşsal ikilemi’ olarak kavramsallaştırdığı bu gerçeği, ‘insan, aynı anda, hem yalnızca bir yaratık hem de tanrısal bir varlıktır’ diyerek özetler.

mahsum aytepe insan birbirinden bağımsız iki eğilimin birleştiği düal bir yapı değil, kopmaz bir şekilde iç içe giren çift değerli bir varlıktır.

mahsum aytepe insanın düalist bir varlık olduğu, çift değerin kaynaşmasından hâsıl olan özgün bir bütün olduğu gerçeğini örtmemesi şartıyla kabul edilebilir.

mahsum aytepe ibn sina, insan nefsinin biri aşağıya diğeri yukarıya bakan iki yönü bulunduğunu ifade eder. aşağıya yönelik olanı bedenle ilişkiliyken, yukarıya yönelik olan faaliyeti ise akli kavrama işleviyle ilişkilidir.

mahsum aytepe bütün içgüdülerde karşı konulmaz bir itici güç vardır. itici güçlerin atalet veya başka bir sebeple kişiyi harekete geçmekten alıkoyması tehlikesine karşı, içgüdülerin bütün türlerinde elem ve haz iki güç kaynağı olarak onu harekete sevk eder.

mahsum aytepe elem geriden itmekte, haz da önden çekmektedir. birisi geride kaldığında neleri göreceğini ikaz eden bir uyarı sistemi, diğeri çaba gösterdiğinde nelere kavuşacağını müjdeleyen motivasyon kaynağıdır.

mahsum aytepe ceza veya ödül, cehennem veya cennet, kaynağı insanda olan temelli duyguların muadilleri; denge noktasını bulmak ve fıtri bütünlüğünü korumak için ona gösterilen yolun caydırıcı araçları olarak görülebilir.

mahsum aytepe maddi hayatı ve insanın maddi yönünü yok saymanın sonunda psikolojik bozukluklar, patalojik eğilimler, bağnazlık ve asabiyyet baş göstermiştir. bunun sonunda toplum gerilemeye başlamıştır.

aslı odabaşı (kuşgöz) çağdaş ispanyol çocuk edebiyatında eğitimsel işlev

ilhami ışık ne zaman ki insanları mevkisine ve gücüne göre değil de aklına,yeteneğine ve yüreğine göre saygı terazisine koyduğumuzda işte o zaman sağlıklı bir toplum olmuşuzdur.

mustafa çağrıcı sözlükte “bilmek, bildirmek, duyurmak; dinlemek” gibi anlamlara gelen izin (izn) isim olarak “bir eylemin olabilirliği yönündeki bildirim, onay / ruhsat, müsaade” mânasında kullanılmaktadır.

mustafa çağrıcı kur’ân-ı kerîm’de, bir yere girmek için izin isteme (istîzan) konusuna özel bir önem verildiği görülmekte, bu sebeple tefsir ve hadis kitaplarıyla ahlâk ve âdâba dair eserlerde izin daha çok bu açıdan ele alınmaktadır.

mustafa çağrıcı ilgili âyetlerde, insanî ilişkilerin sağlıklı yürütülebilmesi için öngörülen ahlâk kuralları çerçevesinde izin isteme ve izin vermeye dair hükümler yer almaktadır.

mustafa çağrıcı bazı kaynaklarda âyetteki bu ruhsata dayanılarak han, hamam, otel, lokanta, dükkân gibi umuma açık mahaller de izinsiz girilebilecek yerler arasında gösterilir.

mustafa çağrıcı câhiliye döneminde ve islâm’ın ilk yıllarında insanlar birbirinin evine girerken, “iyi sabahlar, iyi akşamlar!” gibi ifadeleri kullanmakla birlikte görgü kurallarına yeterince önem verilmiyor, baskın yapar gibi evlere dalanlar oluyor, rahatsız edici, hatta utanç

mustafa çağrıcı verici durumlarla karşılaşılıyordu.

mustafa çağrıcı izin isteyen kişi kendini açıkça tanıtmalıdır. nitekim resûl-i ekrem içeri girmek isteyen birine kim olduğunu sorunca bu kişinin “benim” demesine karşılık, “sen de kimsin?” diyerek yaptığının yanlış olduğunu hatırlatmıştır.

h. yunus apaydın fıkıhta bir kimsenin hukuken tâbi olduğu kısıtlılık halinin kaldırılmasını ifade eden izin, fıkıh usulünde teknik anlamda bir terim olmamakla beraber cevaz ve ibâha terimleri ile yakından ilişkilidir.

h. yunus apaydın hukukî mahiyeti. izin, borçlar hukuku alanında birçok hukukî işlemle ilişkili olduğu gibi bazı işlemlerin de mahiyeti gereği tanımında yer alan bir kavramdır.

süleyman uludağ tasavvuf. tasavvuf literatüründe izin “bir velînin allah’ın ve peygamber’in izniyle konuşması, hareket etmesi” veya “bir müridin önemli bir iş yapacağı zaman mürşidinden izin alması” anlamında kullanılır.

süleyman uludağ tasavvufta allah’tan ve peygamber’den keşif ve ilham yoluyla izin alındığına inanılır ve bu anlamdaki izne büyük önem verilir.

süleyman uludağ ebû nasr es-serrâc sûfîlerin, mallarını allah’tan aldıkları izinle harcadıklarını veya harcamayıp elde tuttuklarını, izinle hareket etmeyen sûfîlerin kemal mertebesine varamadıklarını belirtir.

süleyman uludağ tasavvufta izin çok defa edep ve ahlâk bakımından emir telakki edilmiş, allah ve resulünün izniyle konuştuklarını ve yazdıklarını ileri süren birçok kişinin sözleri ve yazdıkları mutlak doğrular sayılmıştır.

süleyman uludağ izin tekkede disiplin sağlamanın en etkili aracıdır. bir mevlevî hücresine varan kişi kapıda durup “destur!” diye seslenir ve içeriden “hû!” sesi gelmeden hücreye giremez.

velioğlu erbay avukatlık bürosu iş kanunu'na göre izin, tatil ve ücret

halil çeçen tariku’l-edeb’de değer eğitimi

halil çeçen amasî; sakalı, bıyığı çıktıktan sonra çocuğun akşamları dışarıda kalmasına izin verilmemesini ve geceleyin kimsenin evinde kalmamasını tavsiye eder.

halil çeçen ergenlik çağına gelen çocukların dışarıda ve aile dışındaki yerlerde kalmalarına izin verilmemesi de ergen psikolojisi açısından araştırılmaya değerdir.

semerkand gençlik alışverişte, izin almadan satıcının malına dokunulmaz.

psikiyatrik sosyal hizmet ahlak gelişimi

psikiyatrik sosyal hizmet adam öldürmek bir cinayettir; ama beni öldürmeye gelen birisini öldürmeme izin verilmemektedir.

ismail güleç hz. peygamber’in şiire karşı tutumu

ismail güleç müslümanlar hicve hicivle karşılık vermek istediler ve bunun için peygamber’den izin istediler. ....... böylece hz. peygamber, müşrikleri hicvetmesi için bir şaire izin vermiş oldu. (yıldırım 2003: 551)

cemalettin taşken modern iran şiiri, nîmâ yûsic ve takipçileri

cemalettin taşken roman, sürekli olarak kendi geçmişine öykünmek zorunda bırakılan ve geleceğin kendisi için ne getireceğini öğrenmesine asla izin verilmeyen bir halkın haklı isyanını dile getirmektedir.

cemalettin taşken iran müziğinden çok batı müziği ile hemhal olan şair, saf şiire ulaşmak için şiirin ahengini, ritmini oluşturan unsurları terk etmesi ile şiire vezni dayatmadan veznin kendiliğinden doğuşuna izin verir.

yalçın armağan türk şiirinde modernizm

yalçın armağan türkiye’de edebiyat kurumu, estetik özerklik karşıtlığı, geleneksizleşme ve halk edebiyatının ....... bu edebiyat kurumunun inşası sürecinde şiir, toplumsal fayda noktasında tanımlanmış ve dilin bireysel kullanımını öne çıkaracak girişimlere izin verilmemiştir.

yalçın armağan edebiyat kurumunun estetik özerklik karşıtlığı nedeniyle izin vermediği modernist şiir, özerk şiir diline dayanan ikinci yeni tarafından yazılabilmiştir.

fâzıl hüsnü dağlarca benimle ve edebiyatımla meşgul olana lânet olsun.

yücel terkanlıoğlu her gün bir çikolata iyi gelir, tabi yersen! ama yediğin çikolata kaç gram gelir? onu da bilirsen! çikolata stres giderir, tabi evli değilsen! çikolata mutluluk verir, tabi üzgün değilsen!

attilâ ilhan bu belâ, sağ/sol çatışması değildir

lezîzî evṣāf-ı mey-i la‘l-i lebiñ dillere ṣıġmaz bir bāde bu kim ḳaṭresi biñ sāġara ṣıġmaz + la’liñden iki būse kerem görse leẓīẓī ol şād ile bu şehre degil bir yire ṣıġmaz

lezîzî boşnak gelmiş der ki: severim dilden sana sırrım açsam korkarım elden ben seni severim can u gönülden noşt toruya şıtikudaş munınaha + gürcü der: as beni zülfün teline mail oldum senin dudu diline kuzum sarılayım ince beline ak modi abicu iryi mokosna

m. ihsan karaman sosyokültürel, etik, tıbbi ve islami perspektiften kız çocuklarda ve kadınlarda sünnet

m. ihsan karaman öz tarih boyunca kadın sünnetine gerekçe gösterilen sosyokültürel nedenlerden hiçbirinin bilimsel geçerliliği yoktur.

m. ihsan karaman kadın sünneti sıhhi hiçbir yarar sağlamaz, aksine, erken ve geç dönemde kadının fiziksel, ruhsal ve sosyal sağlığına ciddi bir darbe vurur. cinsel sağlık ve mutluluk açısından ise, tam bir felaket tablosudur.

duru şahyar akdemir insan hakları ihlali olarak kadın sünneti

duru şahyar akdemir öz yirminci yüzyılın ortalarından itibaren uluslararası alanda “kadın” konusu önemli bir tartışma ve düşünme alanı haline gelmiştir.

duru şahyar akdemir bu tartışma ve düşünme alanının içinde “kadına yönelik şiddet” ve “kadına yönelik ayrımcılık” önemli başlıklar olarak belirmektedir.

duru şahyar akdemir söz konusu başlıklar uluslararası alanda olduğu gibi ülkemizde de akademik bakımdan üzerinde durulan konuların başında gelmektedir.

duru şahyar akdemir ancak ülkemizde kadına yönelik şiddetin bir türü, kadına yönelik ayrımcılığın bir görünümü olan ve bu bakımdan da insan hakkı ihlali olarak değerlendirebileceğimiz “kadın sünneti” konusunu ele alan çalışma sayısı oldukça azdır.

duru şahyar akdemir var olan çalışmaların büyük bir kısmı da konuyu medikal bakımdan ele alan çalışmalardır. bu çalışmada “kadın sünneti” insan hakları bakışıyla ele alınacaktır.

duru şahyar akdemir kadın sünneti (female circumcision) dünyanın birçok yerinde gerçekleştirilen bir uygulamadır. kadın sünnetini savunanlar söz konusu uygulamanın kültürel bir pratik olduğunu, rızaya dayalı gerçekleştirildiği takdirde bir hak olduğunu savunmaktadırlar.

duru şahyar akdemir insan hakları yaklaşımından hareket eden çalışmada ise söz konusu uygulamanın kişilerin tercihlerine bırakılmaması gereken zira birçok hakkı ihlal eden bir olgu olduğu savunulacaktır.

çöl çiçeği - waris dirie ( liya kebede ) aileler 3000 yıldan daha uzun süredir sünnet edilmemiş bir kızın pis olduğuna inanır. çünkü bacaklarımızın arasındaki şey temiz değildir. bu nedenle alınması gerekir…

çöl çiçeği - waris dirie ( liya kebede ) düğün gecesi acı dolu ilk cinsel ilişkiye girmeden önce damat bir bıçak kullanarak bu dikişi açar. sünnet edilmemiş bir kızla asla evlenmez. fark edildiğindeyse köyünden kovulup fahişelerle bir tutulur.

çöl çiçeği - waris dirie ( liya kebede ) kuranda yazmıyor belki ama bu işlem devam ediyor…

çöl çiçeği - waris dirie ( liya kebede ) ben yaşadım, kız kardeşim dayanamadı. sofya sünnetten sonra kan kaybından öldü. amina ise doğumda bebeğiyle birlikte öldü... ben çocukken kadın olmak istemiyorum derdim. büyük acılar çekmemek ve mutsuz olmamak için…

duru şahyar akdemir sonuç farklı şekillerde ve farklı kimselerce uygulanan kültürel bir pratik olan kadın sünnetinin bugüne kadar fark edilen hiçbir faydası bulunmazken uygulama birçok sağlık riski barındırmaktadır.

duru şahyar akdemir uygulama ile ihlal edilen haklar arasında ise en başta yaşama hakkı olmak üzere, sağlık hakkı, özgürlük ve kişi güvenliği hakkını sayabiliriz.

duru şahyar akdemir kadın sünnetinin uygulandığı toplumlarda söz konusu uygulama “kadın üzerinde ataerkil kontrolün bir tezahürü” olarak gelişim göstermiştir (unıcef 2013:115).

duru şahyar akdemir doğal halinde kadın “pis” ve “çirkin” olan kadının güzel ve temiz olabilmesi için sünnet edilmesi ve vücudundan bazı parçaların kesilip çıkarılması gerekmektedir.

duru şahyar akdemir kadının genital olarak sakatlanması, kesilmesi ya da sünnet edilmesi birçok bakımdan insan haklarını ihlal eden bir uygulamadır.

duru şahyar akdemir uygulama ile kişinin birçok hakkı ihlal edilmekte ve uygulamanın yaygın olduğu toplumlar göz önünde tutulduğunda kadın “insandan az” hale gelmektedir.

adnan menevşe hastalıklara karşı tutumların evrimi

adnan menevşe özet tıbbi sorunların evrimsel anlamda çalışılması, evrimsel (darwinyen) tıp adını almaktadır. daha açık bir ifadeyle evrimsel tıp, hastalıklara karşı insan bedeninin açık olmasının evrimsel açıklamasını aramaktadır.

adnan menevşe insan bedeninin sahip olduğu bazı kusurlar, evrimsel anlamda hastalıklara karşı geliştirilmiş tutumlar olarak değerlendirilmektedir. bu savunma yetenekleri, doğal seleksiyonla ayıklanarak gerektiğinde kullanılmaktadır.

adnan menevşe sonuç evrimsel tıp, insana özgü normal işlevlerle hastalıklar arasında ilişki kurarak genetik değere sahip tutumların hastalıklara karşı bir koruma getirdiğini savunmaktadır.

adnan menevşe binlerce yıldır kültürel evrimlerin beşiği olan anadolu’da yaşayan insanların, çeşitli hastalıklar karşısında çeşitli tutumlara sahip olmaları doğaldır; bunların araştırılması, yayımlanması gerekmektedir.

adnan menevşe kültürel evrimin biyolojik evrim üzerinde etkileri vardır; bu evrimler, devam eden süreçlerdir.

adnan menevşe evrimin güçleri olan mutasyon ve doğal seleksiyon, yeni hastalıklar ortaya çıkarırken, eski hastalıklar yeniden gündeme girmekte, bunların karşısında yeni koşullar, yeni tutumlar evrimleşmektedir.

adnan menevşe mutasyonları önleyemeyiz; doğal seleksiyon ise, çevresel değişikliği gerektirdiğinden, teorik olarak çevreyi düzenlemekle etkilerini değiştirebiliriz.

adnan menevşe insan çevresini etkilediği, değiştirdiği sürece kültürel evrimine destek olacak; çevre de bu kez, insan üzerinde etkili olacaktır. bu bir kısır döngüdür ve açıktır ki, çevreye, kültürel evrime en uyanlar, biyolojik yönden en evrimleşenler olacaktır.

ertan daş izmir mezar taşlarında hastalık ve sağlık

ertan daş sabiha hanım fenadan azm-i beka eyledi masivadan el çekip menzil-i ukba eyledi bu cihanda bulmadı derdine asla bir deva emr-i hakka taaten ol nezl-i dünya eyledi… 1223/1809 süleyman ağanın eşi sabiha hanım, ali ağa camii haziresi

ertan daş ahla zar kılarım gençliğime doymadım derdime derman aradım bir ilacın bulmadım… 1226/1811, seyyid ismail reis, hacı mahmud camii haziresi.

ertan daş … hayli müddet pay-ı bendsiz alam idi akibet ke’s-i ecelden derdine buldu deva… 1269/1852-53, kadri paşanın eşi üftade hanım, hacı mahmud camii haziresi.

ertan daş …ecel geldi her nedense doktor çare bulmadan… 1945, hasan karabekir oğlu mehmed ali, seferihisar mezarlığı

ertan daş tahammül idüp sabr ile büküldü belim ayağım baş parmağımda mercimek danesi şişim ömr vefa etmedi otuz yaşım….. 1290/1878, hafız hüseyin kızı cemile hanım, ali ağa camii haziresi

ertan daş sonuç olarak, mezar taşları yalnızca üzerlerindeki bezemelerle değil, kitabelerin içerdiği bilgilerle de önemli belgelerdir. biraz abartılı olarak algılansa bile mezar taşları, üzerlerindeki yazı ve bezemelerle, bir yandan toplumun inanç ve ahlaksal yapısının görünümü

ertan daş olarak ortaya çıkarken diğer yandan, sembollere yüklenen anlamların gizli ifadesiyle, ölümü korkulan son olmaktan uzaklaştırıp “öbür dünya”- “bu dünya” çizgisinde birleştirmektedir.

mehmet oruç meşhur rus yazarı, tolstoy ...... cehennem hayatı, içindeki huzuru tarumar etti. karlı bir gecede soğuk karanlığa doğru atıldı. evinden uzaklaştı. onbir gün sonra bir istasyonda zatürreden ölürken, yine tek isteği vardı: “karımı yanıma sokmayın! mezarıma da gelmesin!”

mehmet oruç istanbul’da yirmi yıl boşanma da’vâlarına bakan meşhûr bir avukat diyor ki: kocaların evlerini terketmelerinin en önemli sebebinin, karılarının dırdırı olduğunu gördüm. çoğu kadın, işte evliliklerinin mezarını böyle kazıyorlar.

mehmet oruç mezarına gittiler. ismini söyliyerek kızı çağırdı. kabir içinden ses işitildi. "dünyaya gelmek ister misin?" buyurdu. "yâ resûlallah! dünyaya gelmek istemem. burada babamın evinden daha rahatım. âhıret, dünyadan daha iyi" sesi işitildi.

mehmet oruç ....... tarafından bir nidâ gelir: ey benim kulum! yalnız kaldın şu karanlık mezarda, seni yalnız bırakıp gittiler. bunlar senin dostların, kardeşlerin, evlâtların ve candan adamların idi. hâlbuki hiçbirinin sana faydası olmadı.

mehmet oruç tasavvufçulardan bazıları, hergün bir kere hatırlamayı âdet edinmişti.muhammed behaeddini buharî hergün yirmi kere kendini ölmüş, mezara konmuş düşünürdü.

mehmet oruç eskiden, mezarlıklar ana yollar, ana caddeler üzerinde olur; buralardan gelip geçenler mevtalara fatiha okurlar, dua ederler; kendileri de ölümü hatırlayarak buna hazırlanmaya çalışırlardı.şimdi mezarlıklar şehir dışında olduğu için çoğumuz bunlardan mahrum kalıyoruz.

kur'an / allah / tanrı - çev : edip yüksel mezarların içi dışına çevrildiği zaman

gülmira ospanova yunus emre divanı’nda ölümü güzelleştiren ifadeler

gülmira ospanova ölümü çağrıştıran herşey dilde örtülü anlatım kapsamına girer. doğrudan ölümle ilişkili olan tabut sözcüğü de örtük ifadelendirilir.“evinden mezara kadar olan yolculukta o, ölünün bir binek aracıdır.ona kendisi binemez, bindirilir ve dört kişi tarafından taşınır.

midhat cemal kuntay geçen gün tarsus vapurunun isviçreden istanbula getirdiği prens sabahaddinin tabutu ikinci osmanlı meşrutiyetinin tarihinden bir sayfadır. bir başka tabut vardı: babası damat mahmut paşanın tabutu.

hasan aktaş klasik ve modern türk şiirinde anne ve çocuk imgesi

hasan aktaş ceviz ağacından yapılmış sağlam ve kaliteli tabut geleceğe dair umudu imler. denize bırakılan sağlam bir tabut ölüyü selamete çıkartabilir.

m.turhan tan atatürk’ü bir tabuta sığmış görmek de bir inkılâp idi.

akşam halkın sonsuz matemi + dün on binlerce halk mukaddes tabutun önünde huşû ve hürmetle eğildi + izciler büyük şefin mukaddes tabutu önünden huşû ile geçiyorlar

ibrahim kaypakkaya sünnilik, alevilik, kürtlük, türklük diye ayrım yapmak yanlıştır. bu kavga yoksul-zengin kavgasıdır. kimden olursa olsun bütün yoksulların birleşmesi şarttır.

ali turalı / kul sefili azmış ibrahim'in mavzer yarası zalim doktor yarayı da açmıyor güvercinler kanat çırpıp uçmuyor

hüseyin kahya durdu beni sarıçiçek aldı götürüyor. sana vasiyetim, benim küçük yavrularıma şaplak vurdurmayacaksın. öbür dünyada elim yakanda olur. ben ölünce avradımı sen alacaksın bu iki vasiyetimi yerine getir. + durdu çetin vaki olursa söz veriyorum.

yılmaz ılık hüseyin, durdu evine gittikten sonra karısı ve çocuklarının uyumasını bekledi. onlar uyuduktan sonra sürüne sürüne ahıra gitti ve kendisini asarak intihar etti.

hüseyin kahya hasanca gelmiş de merhem yazıyor başhemşire, başucumda geziyor zalim doktor, dizlerimi kesiyor sebebim sarıçiçek kime ne deyim

s. zerrin aktaş zalim doktor + neşteri silah yapıp meleğe kurşun sıktın iki yakan gelmesin bir araya ey doktor ana, ağabey başta kaç can evini yıktın hipokratı satmışsın beş paraya ey doktor

? / anonim trene bindim de tren salladı zalim doktor ciğerimi elledi iyi olursun dedi geri yolladı

vefa taşdelen felsefi bir söylem biçimi olarak susku

british american tobacco 100 yılı aşkın süredir faaliyet gösteren, 200'ün üzerinde markası bulunan british american tobacco grubu, dünyadaki bir milyar yetişkin sigara kullanıcısının sekizde birinin tercihidir.

british american tobacco tütün sektörü 150'yi aşkın ülkenin ekonomisine katkıda bulunmakta ve dünya çapında 100 milyon kişiye istihdam sağlamaktadır.

british american tobacco amacımız topluma karşı sorumlu bir şirket olmayı sürdürürken, çalışanlarımızın yeteneklerini ve markalarımızın gücünü ortaya çıkarmak ve böylelikle işimize değer katarak vizyonumuza giden yolda emin adımlarla ilerlemek.

british american tobacco tütün yaklaşık 400 yıl önce iri yapraklı, kaba dokulu, ari, ilkel, tipte bir bitki olarak türkiye’ye girmiş,

british american tobacco türk topraklarının kendine has özelliği, ekolojik şartları, türk çiftçisinin mahareti, titiz, azimli ve sebatkar çalışması sonucu yeni bir kültür ortaya çıkmıştır.

british american tobacco türk tütünü adını alan bu yeni tütün; yeni bir kalite getirmiş ve nefaseti bakımından yükselmiş, incelmiş, güzel kokulu, tatlı içimli, düşük nikotinli renkli bir tütün haline gelmiş, dünyada haklı bir şöhret kazanmıştır.

british american tobacco türk tütünü ismi, yalnızca bir tipin ismi veya basit bir tasnifin ismi değildir. türk tütünleri nefis kokuları, tatlı içimleri, güzel renkleri iyi yanmaları ve harmanların kalitesini artırmaları nedeniyle uzun yıllar rağbet görmüş ve daima aranmıştır.

british american tobacco sigaranın tadına karar verilince, diğer üretim özelikleriyle bu tadın sertliği değiştirilebilir ve standart makine yöntemiyle ölçülebilen çeşitli duman bileşenlerinin miktarı düşürülebilir.

british american tobacco tütün formülü, yüksek kaliteli keten lifli kâğıda tütünü yüksek hızda uzun bir çubuk biçiminde saran sigara üretim makinesine aktarılır. sonra bu sigara çubuğu doğru uzunlukta kesilir ve filtreyle birleştirilir.

british american tobacco tütün dünyanın en çok yetiştirilen gıda dışı mahsulüdür.

british american tobacco tütün yetiştirmeyi tercih eden çiftçiler (bunların çoğu gelişmekte olan ülkelerdedir), dayanıklı ve zayıf topraklarda ve değişken hava koşullarında iyi yetişen ve istikrarlı fiyatlarla satılabilen bir ürün olduğu için bu seçimi yaparlar.

british american tobacco çiftçiler topraklarının çok küçük bir kısmını tütüne ayırarak iyi verim elde edebilirler ve tütünden elde ettikleri parayı başka mahsullere, örneğin gıda mahsullerine ayırabilirler.

british american tobacco kaliteli tütün üretmekte kullanılan teknikler, diğer ürünleri iyileştirmeye de yardımcı olur.

british american tobacco bugün 100’den fazla ülkede tütün yetiştiriliyor. en yüklü üretimi çin yapıyor ve onu amerika, brezilya, hindistan, zimbabve ve türkiye takip ediyor.

british american tobacco tüketiciler genelikle farklı lezzetteki ve sertlikteki sigaraları tercih eder. farklı beğenilere hitap eden şirketlerimiz, üretimin her adımında mükemmelliği hedeflemektedir.

brand finance marlboro – “thank you for smoking”

nazmi bilir sigara kullanımının kadın sağlığına etkileri ve kontrolu

tayfun bavbek glokom hastalığı ....... glokom kelimesi m.ö. 400 lü yıllarda hipokrat metinlerinde geçmektedir. etimolojik olarak akdeniz kıyılarımızda o hayran olduğumuz yeşilmavi deniz rengini ifade etmektedir.

ramazan ege arap dilinde "s-l-m" maddesi ve kur'ân'daki anlamları

ramazan ege cennete "dâru's-selâm" denmesi konusunda aşağıdaki görüşler ileri sürülmüştür. ....... hakiki selâmetin orada bulunmasındandır. çünkü gerçek bekâ, zenginlik, izzet, ve sıhhat oradadır.

ramazan ege zira cennet'teki bekâ'dan sonra fena, zenginlikfen sonra fakirlik, izzetten sonra zillet ve sıhhatten sonra hastalık bulunmamaktadır. orada ölüm, yaşlılık ve hastalık yoktur.

ebû sülmâ (ebû büceyr) züheyr bin ebî sülmâ (rebîa) bin riyâh el-müzenî siz demiştiniz: barışa ulaşacaksak eğer bol para ile ve güzel sözle, barış yaparız

abdülkādir bin ömer bin bâyezîd el-bağdâdî misafiri ağırlarız, eğer gece bize konuk olursa, hastalık ve illetlerden uzak yağlı develerden

saim dayan sıtma, dünya tarihine diğer enfeksiyonlara oranla daha fazla damgasını vurmuş bir hastalıktır.

saim dayan eski yunan ve roma’da bataklıklardan yükselen kötü havanın (mal-air) solunmasıyla hastalığın çıktığı düşünülürdü.

saim dayan hastalığın etimolojik kökeni de buradan gelmektedir. kinin kullanımının hastalığı iyileştirdiğinin saptanmasıyla etkenden önce tedavisi bulunan bir hastalıktır.

esîrüddîn el-mufaddal bin ömer es-semerkandî el-ebherî poetik (eş-şi'r), ruhun rahatlamasına veya sıkılmasına yol açan hayalî öncüllerden oluşan kıyastır.

esîrüddîn el-mufaddal bin ömer es-semerkandî el-ebherî zaman hareketin ölçüsüdür, çünkü o niceliktir veya sabit bir ölçüsüdür ya da sabit olmayan bir hareketin ölçüsüdür. birinci ihtimal mümkün değildir, çünkü sabit olmayan bir heyettir. sabit olmayan bir şey de sabit olan bir

esîrüddîn el-mufaddal bin ömer es-semerkandî el-ebherî heyetin ölçüsü olamaz. dolayısıyla zaman sabit olmayan bir heyetin ölçüsüdür. sabit olmayan heyet hareket olduğuna göre zaman da hareketin ölçüsüdür.

zeynelabidin hüseyni esîrüddin ebherî felsefesinde insanî nefs

ebherî ....... insanın bilinçli olup olmaması fark etmeksizin sağlıklı ve hasta olduğu bütün durumlarda bile kendi benliğine ilişkin bilgiden mahrum kalması söz konusu değildir.

cevdet kılıç ebherî'nin hidâyetü'l-hikme'sinde tabiat felsefesi'nin temel kavramları ve kaynakları

cevdet kılıç ebherî ....... gök cisimlerinin oluş ve bozuluşu, birleşme ve ayrılmayı kabul etmediğini söyler.

cevdet kılıç zaman içeren hareketin düz ve dairevi olmak üzere iki tür hareket içerdiğini söyler. ancak feleğin hareketinin düz değil dairevi hareket olduğunu kabul eder.

cevdet kılıç gök kuşağının güneş ışınlarının su damlacıklarına yansımasıyla meydana geldiğini, halenin ise aynı şekilde ay ışınlarının su darnlacıklannda yansımasıyla oluştuğunu söyler.

cevdet kılıç kayan yıldızların sebebini, dumanın ateşin hayyizine ulaşması olarak açıklar. yani duman latif olduğunda orada yanmaya başlar ve yanıcı bir şeye dönüşür. sönmüş gibi görülene kadar da hızla yanar.

cevdet kılıç depremi tanımlarken; suyun yerin kanallarından çıkamayacak kadar katılaşmasıyla birikir ve dışan çıkması mümkün olmaz, sonuçta da, yer sarsılır, demektedir.

cevdet kılıç madenierin oluşumunu, yeraltında toprağın içinde kilitlenip kalan dumanlar ve buharların mineralleri meydana getirdiğini söylemiştir.

cevdet kılıç akletmenin cismani organlarla olmadığını söyleyen ebherî, aksi takdirde ona bedeni zayıf düşüren bitkinlik arız olduğunda; mesela kırk yaşından sonra akıl kuvveti kemale erişirken beden güçsüzleşmeye başlar, demektedir.

kamil kömürcü esirüddin el-ebheri'nin muğalata'ya (safsata) bakışı + sühreverdî el-maktül’ün muğalata'ya (safsata) bakışı

ibrahim emiroğlu muğalata nedir?

ibrahim emiroğlu islam mantıkçıları muğalatayı, burhan, cedel, hitabet ve şiirden sonra beş san'atın sonuncusu olarak ele almış ve onu en değersiz (edna) kıyas olarak tanıtmışlardır.

vikipedi curt hennig güreşçi 44 yaşında kalp krizi sonucu öldü + brian knighton güreşçi mcdonald's restoranında geçirdiği kalp rahatsızlığı sonucu 44 yaşında ölmüştür + atilla kaya taverna müziği sanatçısı ameliyattan çıkamayıp 44 yaşında istanbul'da vefat etmiştir

vikipedi igor anatolyeviç paşkeviç buz patencisi ve çalıştırıcısı 44 yaşında ölmüştür + francisco jozenilton veloso çizgi film yapımcısı, çizer, komedyen, oyuncu ve televizyon programcısı kalp krizi sonucu 44 yaşında öldü

vikipedi kevin christopher randleman dövüş sporcusu ve güreşçi kalp yetmezliğine bağlı sorunlar nedeniyle 44 yaşında ölmüştür + olga vital'evna yakovleva kadın şarkıcı akciğer kanserinden 44 yaşında öldü + dean francis boksör ve antrenör kansere yenilerek 44 yaşında ölmüştür

vikipedi lisa sheridan aktris evinde 44 yaşında ölü olarak bulunmuştur + yavuzer çetinkaya oyuncu ve yazar. kalp krizi nedeniyle 44 yaşındayken öldü

didem demiralp ilkçağ’da homeros şiirine farklı bir gözle bakmak: yeniplatoncu porphyrios’un odysseia’daki “su perileri -nymphalar- mağarası” tasvirine getirdiği yorum

mehmet ulukütük türkiye’de bir mantık geleneğinden söz edilebilir mi? tematik ve bibliyografik bir soruşturma

salim öğüt sözlükte “uzaklaşmak” mânasına gelen cenâbet kelimesi, fıkıh terimi olarak cinsî münasebette bulunan veya başka sebeplerle cinsî zevk duyarak menisi akan kimsenin durumunu ifade eder.

salim öğüt kadının âdet görmesi de ayrı bir kirlilik sebebidir ve bu durumdaki kadın yedi gün kirli kabul edilir. onun kirliliği dokunduğu kimselere de geçer.

salim öğüt mânevî kirlilik cinsî tatmin esasına dayanır ve başlıca iki şekilde, cinsî münasebette bulunulması veya meninin herhangi bir sebeple cinsî zevk vererek gelmesi (inzâl vâki olması) şeklinde gerçekleşir.

salim öğüt islâm dininde kadın erkek bütün insanların doğuştan mânevî bir temizliğe (fıtratullah) sahip oldukları kabul edilmekle birlikte temel ibadetler için bazı maddî temizliklerin yerine getirilmesi şart koşulmuştur.

salim öğüt gerek hayız gerekse cünüplük hali kişiyi necis kılmaz. bu sebeple cünüplük veya hayız halinde bulunan kişilerle birlikte bir mecliste oturup sohbet etmenin, yemek pişirmenin, beraber yiyip içmenin vb. muaşerette bulunmanın herhangi bir sakıncası yoktur.

yeter mengükan biz müslüman değiliz, çünkü herkes cenabettir. su yok, kimse abdest alamıyor, namaz kılamıyor. eşek sırtında taşıdığımız su, kıl ve çamur dolu. suyumuz yok, biz cenabetiz. ölüleri bile yıkayamıyoruz, temiz suyumuz yoktur. biz müslüman değiliz, gavuruz.

tahir baykurt / fakir baykurt biz bu cenabet topraklarda ne buğdaylar gördük bacaksız, ne arpalar biçtik cüce !

yakup kadri karaosmanoğlu ah, bu insan, ah bu insan denilen mahluk! tabiatı ne cenabet bir zindan haline sokmuş.

kemal tahir gerçek dost kazandın mı, aileyi, geçmişi geleceğiyle birkaç kat büyütüyorsun. dostlar da olmasa çekilmez bu cenabet dünya.

süleyman çalışıcı ayıbını sakladığın ince yorgan altında, sevişirken sevgilinin koynunda çığlık çığlığa dili dolaşırken dudaklarında gül memelerin tadı varken ağzında zevkin duvarlarını tırmalarken kan ter içinde cenabettir geceler…

abdullah rûmî bin seyyid ahmed eşref bin seyyid muhammed süyûfî (mısrî) / eşrefoğlu rûmî cenabettir gönüle gayrı koymak taharet oldur kim hakkı sevesin

ekşi sözlük ateistlerin hepsi cenabettir

uludağ sözlük kozmetik sektörü komple cenabettir

hüseyin hilmi ışık dişi dolgulu hanefiler cenabettir.

eylem tok alevilere olduk olası tüm çevremde dahil hep iğrenç insanlarmış gibi baktık, cenabet ve allahsız olduklarını düşündüğümüzdendi bu, halbuki dinlerine bizden daha düşkün insanlardı ama cahillik işte,kalıplaşmış bir beyin taşırken farklı düşünmenin imkânsızlığı içindeydik.

hülya bayrak akyıldız , seçil efe erken cumhuriyet dönemi romanlarında kadın imgesi, dil ve cinsiyetçilik

hülya bayrak akyıldız , seçil efe bunların dıģında roman boyunca kadınlarla ilgili geçen tanımlar şunlardır: “cenabet karı, bu nevi kızlar, alelade kadın, cıvık-hoppa kız, yırtık kız, salon kızı, sözde kızlar, tango”.

h. ibrahim şener edebiyatta ve medeniyet tarihinde çokça kullanıldığı görülen eşref-i saat (eşref saat) tabirinin ifade ettiği kavramın temeli, mezopotamya’nın ilk medenî sakinleri olan sumerler’e dayanmaktadır.

h. ibrahim şener sumerler semavî cisimlere taptıkları için yıldızların hareketlerinden ve aldıkları değişik konumlardan birtakım hükümler çıkarmaya çalışmışlar ve böylece ortadoğu’nun ilk astrolojik tesbitlerini ortaya koymuşlardır.

h. ibrahim şener sonraları islâm dünyasında ilm-i ahkâm-ı nücûm* (astroloji) adı verilen bu çalışmaların önemli bir kısmını da eşref-i sâatin tesbit edilmesi oluşturmuştur.

h. ibrahim şener bugün de yıldız falına inananlar açısından gezegen ve burçlardan her birinin duygular, ahlâk, tabiat ve sağlık üzerinde farklı etkileri vardır; ayrıca delâlet ettikleri renk ve özellikler de farklıdır.

h. ibrahim şener dolayısıyla insanlar etkisi altında bulundukları gök cismine atfedilen karaktere göre doğuştan iyi veya kötü, cömert veya cimri, talihli veya talihsizdirler.

h. ibrahim şener gezegenlerin burçlarla olan münasebetleri genelde uğurlu (sa‘d) veya uğursuz (nahs) zamanları gösterir; eşref-i sâat ise bir işin yapılacağı en uygun, en uğurlu zamanı ifade eder.

ibrahim usta arap edebiyatında eşkiya şairler

kadri yıldırım câhiliye dönemi arap edebiyatında "su'lûk" şâirler hareketi

kadri yıldırım başlangıçta sadece dtişünce bazında şiirlerinde fakirlik probleminin ve bu problemin zarurl çözüm yolu olarak kabul ettikleri sosyal adaletin propagandasını yapan bu yoksul şairler, aradan bir süre geçtikten sonra bu tür düşüncelerinin zenginler tarafından

kadri yıldırım önemsenmediğini gördüklerinde, bu kez grup kurarak şiddet eylemlerine başladılar.

kadri yıldırım bir akından dönerken has'am kabilesinin konakladığı yerden geçen süleyk'in burada gördüğü güzel bir kadını taciz ettiği gerekçesiyle kabilenin savaşçıları tarafından yakalanıp öldürüldüğü rivayet edilmektedir.

süleyk bin es-süleke kolan halinde otlanarak yürüyen nice develere korku saldım, ortalarında kılıç kesilen öldürücü kamçımla önüme kattım. + ben bunları elde edene dek uzun süre fakir yaşıyordum; neredeyse (bu sürede) ölümcül etkenlerle tanışıyordum.

kadri yıldırım bir gece kendisine bir grup misafir gelmiş, yemek yedikten sonra susayan misafirler o esnada evinde su bulunmayan ebû hirâş'tan, ısrarla gidip dışardan kendilerine su getirmesini istemişlerdir. bunun üzerine gecenin karanlığında dışarı çıkıp su getiren şairi yılan

kadri yıldırım ısırmış, fakat kendisi bunu misafirlerine hissettirmeden onlara suyu verdikten sonra uyumuşlardır. ancak sabah olduğunda, ebû hirâş'ın, etkisini sonradan gösteren zehirden dolayı yatağında öldüğü görülmüş ve olay hz. ömer'e bildirilmiştir. habere canı sıkılan

kadri yıldırım hz. ömer, şairin ölümüne neden olan ınisafirlere onun kan bedelini ödetmiştir.

ebû hırâş huveylid bin mürre el-hüzelî beni canımdan bezdirinceye dek açlığı içimde hapsederim; açlık kendi kendine geçer, ne vücut kirlenir ne elbiselerim. + olmuşken cimrilerin malı tat veren azık ve yemekler, ben saf suyu içmekle yetiniyorum, ve o bana yeter.

kadri yıldırım su'lûkların en karizmatik lideri olmuştur. urve, aşiretleri kıtlığa uğradığı için ortada çaresiz kalan hastaları, fakirleri, zayıfları ve yaşlıları himayesine alarak onlar için barınaklar hazırlar, yiyecek ve içecek temin ederdi.

urve bin el-verd bin zeyd allah fakirin belasını versin! gecesi çekince karanlıktan perde alışıktır kemik parçalarını seçmeye devenin kesildiği her yerde + her gece zengin bir dost sayesinde elde etti mi bir misafirlik (sonrasını düşünmeden) sayar bunu kendisi için bir zenginlik

urve bin el-verd bin zeyd yatsı zamanı oldu mu yatar, sabahleyin uyuklayarak kalkar; toz dumana bulaşmış yanlarından hep taş parçalarını ayıklar. + kendisinden yardım isteyen kabilenin kadınlarına yardım eder; bu yaptıklarından sonra da yorgun bir deve gibi bitkin düşer.

urve bin el-verd bin zeyd ancak bir fakir daha vardır ki, onun aydın olan yüzü; andırıyor nurlar saçan ve ışık toplayan parlak yıldızı. + bir gün ölümle karşılaşsa, bu şerefli bir rastlayıştır; bir gün gelir de zengin olsa, o zaten buna en layıktır.

necati kara ebü’t-tamahân’ın klasik kaynaklarda ölüm tarihi hakkında bilgi verilmeden 200 yıl gibi uzun bir ömür sürdüğü belirtilirken bazı çağdaş kaynaklarda 30 (650) yılı civarında öldüğü kaydedilir.

kadri yıldırım tamahân ....... bir şiirinde, öldürülmesiyle sonuçlanacak diye kendisini tehlikeli baskın maceralarından vazgeçirmeye çalışan hanımına şöyle cevap vermiştir:

ebü’t-tamahân hanzala bin eş-şarkī el-kaynî olsam reymân sarayı'nda, muhafız olarak da kapısında hem yaya zenciler hem yerli köpekler olsa da bir arada: + yine de bulunduğum yerde ölümüm bana gelecektir; izimi süren ve beni tanıyan biri o ölümü getirecektir.

ebü’t-tamahân hanzala bin eş-şarkī el-kaynî zamanın bel bükücü musibetleri belimi büktü, ta ki; av tuzağına yaklaşmış bir pir-i faniyim artık sanki. + adımlar artık (yaşlılığın etkisiyle) birbirine yakın atıyor; prangalı olmadığım halde beni gören prangalı sanıyor.

yücel demiral iş hijyeni temel kavramlar ve uygulamalar dünya ve türkiye'de iş hijyeni

murat özveri işçi sağlığı iş güvenliği ve iş cinayetleri

zeynep dinçer berdibek dil yarası en acı bir yara imiş

zeynep dinçer berdibek öz dil” sözcüğü, türkçe sözlüklerde; “gönül, kalp, dil, yürek, niyet ve esir” olarak anlamlandırılmaktadır.

zeynep dinçer berdibek ancak sözcük, her ne kadar bu anlamların tümünü karşılasa da klasik türk edebiyatında daha çok “duygunun merkezi olan gönül” manasıyla yorumlanmış; hatta sözcükle oluşan pek çok tamlamada da bu anlam ön plana çıkmıştır.

zeynep dinçer berdibek ancak kimi şiir örnekleri incelendiğinde “dil”in sözlüklerde yer alan bu anlamları karşılamadığı düşünülmüştür. bu amaçla birçok sözlük ve kaynak taranmış ve “dil”in “karın” anlamına da geldiği tespit edilmiştir.

zeynep dinçer berdibek bu anlam, klasik türk edebiyatında geçen hemen her şiirde sözcüğün yeniden yorumlanmasına imkân tanımakla kalmamış; dil ile ilgili tamlamaların da yeniden ele alınması gerektiğini göstermiştir.

zeynep dinçer berdibek örneğin “dil yarası” (puhte-i dil, zahm-ı dil, dil-i mecrûh, dilefgâr), pek çok beyitte bir hastalığa işaret etmekte ve “karında oluşan yara” olarak nitelendirilmektedir.

zeynep dinçer berdibek çalışmayı sınırlandırmak açısından söz konusu makalede “dil yarası”nın bu anlamı üzerinde durulmuş ve yaranın nasıl oluştuğu, neye benzediği ve tedavisinin neler olduğu araştırılmıştır.

zeynep dinçer berdibek sonuç klasik türk şirinde hemen her metinde karşılaşılan “dil” sözcüğünün “yürek, gönül, esir, dil, niyet ve istek” anlamlarının yanı sıra “karın” anlamının da olduğu ve pek çok şiirde bu hâliyle ele alındığı görülmektedir.

zeynep dinçer berdibek özellikle bu sözcükle kurulan tamlamalarda da dil’in “karın” anlamı farklı bakış açıları sunmaktadır.

zeynep dinçer berdibek mesela çalışmanın kapsamını oluşturan dil yarasının (dil-i mecrûh, dil-efgâr, dil-figâr, zahm-ı dil, dil-hûn, dil-haste, dil-rîş, dil-i pâre pâre, dil-âzâr) “gönül yarası, gönül kırgınlığı” olmakla birlikte

zeynep dinçer berdibek “karında oluşan yara” anlamında ve bir hastalığı temsil etmek üzere kullanıldığı anlaşılmaktadır.

zeynep dinçer berdibek bu bağlamda düşünüldüğünde karın, dert merkezidir ve burada oluşan yaraların çoğu üzüntü, sıkıntı, sevgiliye duyulan hasret ve dert kaynaklıdır. karnında yarası olan kimse de çoğunlukla âşık olarak tasvir edilmiştir.

zeynep dinçer berdibek yaraların şekli halka veya daireye benzer. içi, irin veya kanla doludur. acının dinmesi için kimi zaman neşterle yarıklar oluşturulur ve yaranın içi boşaltılarak hastayı rahatlatması beklenir.

zeynep dinçer berdibek bu durumdaki bir kişinin vücudunda ısı oranı arttığı için de yaralardan bazen buhar yani hararet çıkabilmektedir. hastalığın tedavisine bakıldığında kişinin gücünün yerine gelmesi için ona ara ara su verilmektedir.

zeynep dinçer berdibek tütsüler, kokular veya gülbeşeker başta olmak üzere kan yapan ve hastanın enerjisini toplayan çeşitli içecekler ve şekerler de tedavide kullanılır.

zeynep dinçer berdibek aynı zamanda yaranın iyileşmesini hızlandırmak için üstüne merhem sürmek ve temiz bir bez veya pamukla örtmek de bilinen tedavi yöntemleri arasındadır.

zeynep dinçer berdibek tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda “dil” sözcüğünün “karın” anlamının başta osmanlı türkçesi sözlükleri olmak üzere pek çok yazılı kaynağa ilave edilmesi gerektiği düşünülmektedir.

zeynep dinçer berdibek zira bu hem oldukça zengin ve derin bir edebiyatı algılamamıza hem de yapılması planlanan sözlük çalışmalarına katkı sağlayacaktır.

celal sılay ne kadar kelime bulmuş insan aklı sudan, topraktan doğduğu halde. ben kime harcayacağım bu kadar kelimeyi şu daralan istikbalde.

hikmet koraş rauf parfi’nin şiirlerinde intikam duygusu

hikmet koraş parfi, bağımsızlık sonrası da umduğu özgürlük ortamını bulamamış ve kendisi gibi düşünen arkadaşları hapiste olduğu gerekçesi ile devlet başkanının kendisine verdiği “halk şairi” ödülünü almayı reddetmiştir.

hikmet koraş parfi, bahsedilen mitinge katıldığı için meçhul kişiler tarafından öldürülesiye dövülür ve hastanede tedavi görerek ölümden döner. 1966 yılında yine dört meçhul genç parfi’nin ellerini bağlayıp ağzına pis bir bez tıkayarak dostunun evleneceği kızına tecavüz ederler.

hikmet koraş yine şairin tarihini veremediği bir zamanda, yalnız yaşayan annesi sakine hanım tartaklanarak yerlerde sürüklenir (özbay 2007: 34-42). parfi’nin fikirleri ve yazdığı şiirlerden dolayı yaşadığı bu gibi olaylar oldukça fazladır.

hikmet koraş parfi’nin bütün sıkıntısı da düşüncelerini açıkça ifade edememektir.

rauf parfi bir şiirimin, bakın, başı yok, kesilmiştir bakın, ayağı, muharrire baktım, gözümü dikip, ahir nasıl olur bu düşmanlık? + dilini tut, dedi muharrir, iyiliği bilmeyen ahmak. affediniz lakin çok ağır yalnız mide ile yaşamak.

rauf parfi acı sözler yüreğe yetti yeter, bıçakları kemiğe yetti yeter, deyin, kimler emele yetti yeter, yalnız ahım semaya yetti yeter,

halime hudayberdiyeva sedef elbiseliler arasında bez giyemiyenler hakkı, havzı kevser ortasında su içemiyenler hakkı, bin kere ölmüş, bir defa bahta ermiyenler hakkı, bahar feslinde yara yetmiyenler hakkı, ben bugün sazımı düzenleyim erilmemiş arzular hakkı.

halime hudayberdiyeva soğuya soğuya buzlamıştır yüreklerim, erimektedir, söz açmakta sözlüklerim. gitse dönmez gitmiş giden özlüklerim, türk, turanı şahlandırmağı bana ver.

azat şerefütdinov halimenin şiirleri bizleri uyanık bulunmaya çağırır, vicdanımızı uyandırır, vücudumuzdan lakaytlık belasını kovmaya yardım eder.

fatih öztürk halime hudayberdiyeva’nın şiirlerinde kadın

abdulhamit çolpan bu genç kadın söğüdün kurumuş bir budağı hanği baharı – bilmiyorum, yoklamaktadır! kime hasretini anlatacak?! eyvah!..

vikipedi 1937'de tutuklanan abdülhamid süleyman çopan hapishanede gördüğü yoğun işkencelerden 1 yıl sonra kurşuna dizilerek infaz edildi.

tahir kahhar bahar geçer, geleceğe, çiçekler kalır bu dünyada. ateşi sönmüş ocaklardan küller kalır du dünyada.

abdulla aripov bahar günlerinde güzün havası, vucutumu titreter akşamki ruzgar. niye bu kadar hüzünlü neyin nevası, niye kalbimi doldurmuş nedametler?

aylin koç argoda kadın

jean paul gustave ricœur - çev : gökhan yavuz demir ....... probleminin yazan içselleştirme problemi kadar paradoksal olduğu sonucu çıkar. okur hakkı ile metin hakkı, yorumun dinamiğini oluşturan önemli bir mücadelede örtüşür. hermenoytik diyalogun bittiği yerde başlar.

gül san korsan yayında bir ceza söz konusu ise okur hakkı da düşünülmeli.

murad bin bayezid / yıldırım bayezid devlet işleri karışıktır, can sıkar.

gürol cantürk tıp hukuku tanım tarihçe

aydın gülan tıp hukuku açısından hasta ve hekim hakları

arif çavdar zakkum - laetrile tıp ve hukuk

özcan nevres zakkum olayı ve gerçekler

vikipedi zakkum (nerium oleander), apocynaceae familyasından haziran-eylül ayları arasında beyaz, pembe, kırmızı, sarı ve krem renklerde çiçekler açan 2–5 m yüksekliğinde zehirli bir bitki türü.

gülgün yener kozmetiklerde kullanılan plastik ambalajların özellikleri ve inovasyon

altan başaran , m. meryem kurtulmuş türk film endüstrisinde çalışma ilişkileri ve sendikalaşma

bahar tugen 1960-1980 darbeleri arasında türk sinemasında düşünce oluşumu ve filmlerin sosyolojik görünümleri

evin sevgi baran bir direniş biçimi olarak sinema

serdar öztürk türk sinemasında ilk sansür tartışmaları ve yeni belgeler

artistik yapim eşref kolçak'tan tokat gibi sözler

eşref kolçak 1 çuval dolusu senet yaktım. + en kral yönetmenlerle çalıştım. + ben rol yapamıyorum, ben oynuyorum. + sinemayı en çok mahvedenlerin başında bu kişiler geldi. bu bizim yapımcı denilen insan kılığındaki yaratıklar. + hiçbiri huzur içinde gebermedi.

eşref kolçak o hanımlar saltanatı başladıktan sonra bizim bütün işler ters gitmeye başladı. + en deli olduğum nokta şu; en iğrenç pornolar yapıldı, niye sansür yoktu o zaman kardeşim. türk sinemasını öldürdüler ya o pornolarlan. aile kaçtı bi defa sinemadan.

eşref kolçak sinema gelecek kuşaklara yazılmış canlı mektuplardır.

gürsel yaktıl oğuz bir güzellik miti olarak incelik ve kadınlarla ilgili beden imgesinin televizyonda sunumu

mustafa yıldız ibn hazm’ın güzellik anlayışı

zeki tan kur’ân öncesi toplumda kız çocukları ile ilgili yanlış tutumlar ve hz. fatıma prototipi üzerinden ilişkilerin yeniden inşası

zeki tan öz: kadının fıtraten naifliği ve zarifliği hem eş olmada hem de annelikte avantaja dönüştürülmesi gerekirken, erkek kendi biyolojik “farklılığını” da kullanarak kadına zulmetmiştir.

zeki tan sonuç modern dünyanın insanının yapması gereken vücut metabolizmasını beslemekten başkaları ile ilgilenmek ve duygularına karşı duyarlı olmaktır.

zeki tan günümüzde kadınlık âleminin kendini tüketerek göstermeye çalıştığı bir dünyada, kadınların hz. fatıma’nın “zühdüne” “sadeliğine” ve “gönül dünyasına” ihtiyacı vardır.

zeki tan şiddetin çokça görünür olduğu bir dünyada, fatıma’nın sıfır şiddetli aile hayatının anılmaya her zamankinden daha çok ihtiyaç vardır.

ayten atay anlam kötülenmesine uğramış güzel bir kelime: don

eodev duyu organları olmasaydı nasıl bir hayatımız olurdu?

georges vantongerloo evrendeki her şey bir titreşim içindedir ve renk tayfı, yedi temel nota gibi bu titreşimlerin saf tezahürüdür.

joost baljeu sanat eseri, titreme, tereddüt gibi bir zayıflığın belirtisini göstermemelidir.

soner akpınar tevfik fikret’in şiirlerinde “titreme” imgesi

tülinay dalak “insanlık durumu” ve “umut”’da malraux aktivizmi

mübahat türker-küyel bilimin felsefeye dayandığı görüşünün bir timsali olarak galenos

ismail tunalı benedetto croce'de estetik'in bir bilgi problemi olarak temellendirilmesi

ismail tunalı sanat bize gerçekliği değil, bir görüntüyü, bir kopyayı gösterir. çünkü sanatta söz konusu olan gerçeklikler değil, sadece görüntülerdir.

ismail tunalı sanı (doxa) bir bilgi olarak değersiz olduğuna göre, bir sanı olan sanat da değersiz olacaktır. çünkü bir sanı olarak sanat, insanları aldatan, doğruluktan yoksun olan bir bilgidir.

yakup özkan theaitetos’ta akılsal açıklamayla birlikte olan doğru sanı

ksenofanes hiç kimse bilmiyor, bilmeyecek.

ksenofanes bilgeyi bilge anlar.

platon tüm insanlar kanılı ve sanılıdır.

parmenides zorunlu ama hepsini öğrenmen; bir yandan hakikatin iyice yuvarlanmış sarsılmaz yüreğini, bir yandansa fanilerin içinde hakiki inanç olmayan sanılarını.

cavit sunar islam felsefesinin yunan kaynakları ve kozalite meselesı

cavit sunar filozof: göklerin kat kat olup sevgi ile kendisine eğildiği, yerlerin kat kat olup saygı ile kendisine doğrulduğu, iki cihanın biricik şerefi, efendisi.

ebü’l-hasen kādı’l-kudât abdülcebbâr bin ahmed bin abdilcebbâr el-hemedânî tüm bilgiler ampirik tecrübeyle oluşur.

ksenofanes ulaşamadı hiç kimse, tanrılar ve sözünü ettiğim tüm şeyler hakkında kesin gerçeğe, ulaşamaz da açıklasa da biri kusursuz gerçeği, kendisi bilmeyecektir bunu; her şeyin sanılardan dokunmuş olduğunu.

karl raimund popper bilgimiz eleştirel bir bulmacadır; varsayımlardan oluşmuş bir ağ; sanılardan dokunmuş bir kumaştır.

karl raimund popper doğayı keşfetmenin tek yolu, kumar oynayarak, savunulmamış ilk imgeleri ( varsayımları ) ve cüretkar düşünceleri ortaya atmaktır: çürütülmeyi ve çürütmeyi kabul etmeyen , bu bilim oyununda yer alamaz.

karl raimund popper ilke olarak bilim oyununun sonu yoktur: günün birinde bilimin önermelerini artık daha fazla sınamayıp, onları bütünüyle doğrulanmış kabul eden oyundan atılır.

hans reichenbach tüm bilgilerimiz konul niteliğindedir.

gorgias hiçbir şey yoktur; varsa bile bu, insan için kavranılmazdır; kavranılır olsa da öteki insanlara bildirilemez. + kelimelere yüklediğim anlamı, ancak ben bilebilirim.

ahmet dağ kant epistemolojisinde bilgi, varsayım ve inanç sorunu

burhan baloğlu hipotez ve varsayım birbirlerinin yerine kullanılabilir mi?

erhard oeser - çev : teoman duralı bilim teorisi çıkış, gelişme, şimdiki durum

rudolf bultmann - çev : ayşe ünal çil mitolojiden arındırma problemi üzerine + varsayımlar olmaksızın yorum mümkün müdür?

siirt üniversitesi sözde bilim

tevfik uyar astroloji sözdebilimi ve toplum için yarattığı tehditler üzerine bir tartışma

salim aydüz müneccimbaşı osmanlı resmî terminolojisinde sermüneccim, sermüneccimân-ı hâssa, sermüneccimîn, reîsülmüneccimîn, başmüneccim gibi isimlerle de anılır.

salim aydüz osmanlılar’da ilm-i felek (ilm-i hey’et) ve ilm-i ahkâm-ı nücûm, yani hem astronomi hem astroloji ile ilgilenen müneccimin devlet teşkilâtı içinde yer aldığı dikkati çeker.

gülçin tunalı koç osmanlı siyaset kültürünü anlamada kaynak olarak ilm-i nücûm: sadullah el-ankaravî

müzahir kılıç “netâyic el-fünûn” adlı yazma eserde “ilm-i nücûm” bölümünün değerlendirilmesi

müzahir kılıç ilk defa babil’de yıldızlara tapan nebâtiler tarafından ortaya konan bu ilim, her yıldıza bir isim konularak ortaya çıkmıştır.

müzahir kılıç sonuç osmanlı ilim hayatında birçok konuda çok değerli âlimler ve bunlara ait ilmi eserler verilmiştir. medrese sisteminde dinî ilimlerden, pozitif ilimlere kadar birçok sahada mükemmel eğitim verilmiştir. astronomi ile ilgili eserlerin de varlığı osmanlı döneminde

müzahir kılıç âlimlerin bu işi çok ciddiye almalarından ve ilmin sınırlarının olmadığını göstermektedir. bugün modern ilim çağının teknoloji ile değerlendirmekte aciz kaldığı birçok konu o dönemlerde ay ve yıldızların gözlemlenmesiyle ortaya konulmuştur. yıldızların ve burçların

müzahir kılıç insan hayatı ile ilgili olduğu daha sonra yazılan kitaplarda da ele alınmıştır.

ebû ca‘fer nasîrüddîn muhammed bin muhammed bin el-hasen et-tûsî açılsa bâb-ı felek zâhir olsa mahfiyân müyesser olsa sana cümlenin müşâhedesi felekte fâide kılmaz sa’âdet-i kevkeb seninle tâli’in olmaya müsâ’adesi

özkan ertuğrul cizre köprüsü şırnak’a bağlı cizre’de (cezîre-i ibn ömer) bulunmakla birlikte nehrin yatağı değiştiğinden bugün suriye sınırları içinde kalmıştır. köprünün en önemli özelliklerinden biri, halen mevcut batı ayağında sekiz adet astrolojik tasvir bulunmasıdır.

müzahir kılıç kalem rahat bırak, istemiyorum derdimi kâğıda yazmayacağım ölümün yaklaştı, tamam desende kendi mezarımı kazmayacağım + bu gün esrarlıyım, hoş değil başım doğranmış ekmeğim, pişmiştir aşım musallaya konsa bedenim, naşım dönüpte namazı kılmayacağım

müzahir kılıç niye hata yaptım, ben sarhoş muyum daldan dala konan yurtsuz kuş muyum bilmem iniş miyim dik yokuş muyum n’olur bir kararda durabilseydim + yaz kalemim beni anlayan sensin bölüşüp derdimi dinleyen sensin benimle ağlayan inleyen sensin n’olur geçmişimi silebilseydim

müzahir kılıç kalbime sözüm geçmedi diye böyle yaralayan kelam olmaz ki özledim yar seni aradım diye kalbimi kıracak nida olmaz ki + muhtacım sesine bir alo çok mu? senin lügatinde merhamet yok mu? sesin hançer midir, sözlerin ok mu? yok yere bu canım feda olmaz ki

ceren yegen online bir mizah platformu olarak püfterem internet sitesi ve yalan haber servisi ajans news üzerinden haber, gerçeklik ve mizah ilişkisi

servet can dönmez dürüst, tarafsız, ahlaksız haber: zaytung haber incelemesi

tahsin emre fırat dijital mizahın biçimbozumu: bobiler.org örneği

porphyrios / porfirios felsefe ve tıp ayrılmışsa, hastaya ilacın yararı yoktur.

figen ölmez karademir osmanlı dönemi’nde izmit’te yaşamış gayrimüslimlere ait çeşme yapıları

figen ölmez karademir ışık çeşmesi ve kitabesi sorunu elimizdeki görsel belgelere göre yapılan restorasyonlar sonrası da dâhil olmak üzere çeşmenin kitabesinin bulunduğu orijinal yeri belli değildir. yakup özkan’ın fotoğraf arşivinde bulunan ve armaş şersavar (kötülüksavar)

figen ölmez karademir meryem ana kilisesi’nin kalıntıları üzerine yapılmış olan merkez camiî bahçesinde yer alan eski ermenice ile yazılmış kitabenin, araştırmacı-yazar agop minasyan’ın tercümesi sonrasında bu çeşmeye ait olduğu belirtilmiştir. ancak söz konusu kitabe bugün

figen ölmez karademir kayıptır. mermer kitabede süsleme unsuru olarak yazının üst kısmında sadece baş ve kanatlardan oluşan bir kerrûbî figürü yer almaktadır. kitabenin 2002 yılında çekilmiş fotoğrafı üzerinden ilk tercümesi, agop minasyan tarafından, “içi sevinç içinde olanlar,

figen ölmez karademir bu çeşmeden su için ve bu bahçedeki bitkileri sulayın. ışık çeşmesi 1827” şeklinde yapılmış ve şimdiye kadar yapılan yayınlarda armaş manastırı çeşmesi’nin adı bu tercümede geçen “ışık çeşmesi 1827” ifadesine istinaden ışık çeşmesi olarak geçmiştir. ancak

figen ölmez karademir kitabenin mimar zakarya mildanoğlu tarafından yapılan ikinci tercümesinde, fotoğrafın çekim kalitesinin düşüklüğü sebebiyle yer yer okunamayan kelimeler dışındaki bölüm; 1 satır: melekler bahçenin bitkilerine sarılmış

figen ölmez karademir 2 satır: mahsülün/ürünün verimli olması için 3 satır: aramaş manastırı önderi ısdepannos size emanet eder 4 satır: (bitki bahçesinin filiz vermesi için) şeklinde okunmuştur.

john reynold williams - çev : mehmet türkeri & murat yıldız amerikan din felsefesi

onur yıldırım amerika’da dinin siyaset üzerindeki etkisi

gülay durmaz zamana yolculuk: divan şiirinde saat ve saat çeşitleri

gülay durmaz muhibbî vücudunu kum saatine benzeterek yine sevgiliyi beklemektedir: + hayalî, taş yürekli sevgiliye seslenerek onu nasıl beklediğini anlatır: + şair için zaman, ya her an sevgiliyi beklemek ya da sürekli dert çekmek demektir.

aydın uzkan beklemek sanattır

aydın uzkan insanoğlunun zamanla olan en temel ilişkisi beklemektir. beklemek hayatın ta kendisi, temel bir kanunu, gerçeği ve öznesidir. cemil meriç jurnal adlı eserinde “yaşamak beklemektir” der.

aydın uzkan yaşadığımız hız çağında öğrenilmesi gereken sanatların başında “bekleme sanatı” gelmektedir. + beklemek, yavaş konuşup kekelemek gibidir. + beklemek güzeldir; üzücü olan beklenilecek bir şeyin olmamasıdır. + siz hiç çocuk bekleyen annenin üzüldüğünü gördünüz mü?

hürriyet - zeynep kaldırımda beklerken kaza kurbanı oldu habertürk - otobüs beklerken öldü habertürk - nusaybin´de oy kullanmayı beklerken kalp krizi geçiren kadın öldü sabah - müşteri beklerken kalp krizinden öldü

trt haber ilik nakli bekleyen binlerce kişinin sesi oldu

rasim özdenören beklemek, durmadan beklemek

seda gayretli aydın kadın ve kanuni bekleme süresi

i. uğur toprak adalet beklemek!

irfan ertuğrul & burcu birsen & abdullah özçil iki bankanın farklı şubelerindeki müşteri bekleme sürelerinin kuyruk modeliyle etkinlik analizi

burak akboğa beklemek ve beklenti

burak akboğa beklemek ve beklenti aslında birbirinden türemiş iki kelime gibi görünse de çok farklı anlamlar içerirler.gün içinde fiziksel olarak sürekli bekleme halindeyiz. insanın bildiği şeyi fiziksel beklemesi rahattır,sıkıntıya sokmaz.beklemenin bir de duygusal hâli vardır.

murat sayın çağrı merkezi gelen çağrılarındaki bekleme süresinin azaltılması: akıllı dış arama uygulaması

ahmet ada kitleler, ya da şiir okuru modern şiirin diliyle özdeşleşemiyorlarsa sorun şiirde değildir. okurdan da şiir beğenisini yükseltmesi konusunda çaba beklemektedir. + her sanat eserinden ciddiyet beklenmelidir.

özlem altınçekiç & murat benlidayı kuyruk modelleri

özlem aydın kuyruk teorisi (bekleme hatti modelleri)

hülya kırçiçek deliktaş & tuğba açıkgöz & selime çelik elektif operasyon planlanan hastaların premedikasyon odasında bekleme sürelerinin anksiyete seviyelerine etkisi

pınar doğu beklemenin incelikleri

pınar doğu beklediğine kavuşmak için değil, beklemeyi öğrenmek için bekler insan. + bir şeyleri beklemeden geçen bir tek an bile yoktur. + her bekleyiş başka bir bekleyişe bırakır yerini. + beklemeye değer o şeyi bulduğunuzda başlar yaşam.

pınar doğu yaşamın sonunda ne bekliyor bizi, ölümden başka?

pınar doğu her şeyin herkes için çok güzel olmasını istemektir aslolan. beklemek ve umut etmenin o zaman bir anlamı olur işte.

ali / lutfî bekleriz mey-ḫâne bâbın meylimizdir nûş-i mey ṣoḥbet-ehlini bulup bir gizli ṣoḥbet isteriz

yorumbaz kaleminize sağlık güzel ifade etmişsiniz. sağolun. daha sık yazamaz mısınız? bir hafta bir köşede yazarı beklemek çok uzun geliyor. değerlendirirseniz teşekkür ederiz. kelimeleriniz hayat dolu çünkü.

tuğba yazmak ve beklemek üzerine

tuğba "yazmak ve beklemek", ayrılmaz ikili. üstelik kitabın yayımlanmasıyla da bitmiyor. okuru beklemek, eleştirmeni beklemek, görülmeyi beklemek...

taner baybars bir roman yazmak için bütün yıl uğraşıyorsun veya bir şiir kitabı oluşturmak için birkaç yıl harcıyorsun. ondan sonra dosyanı gönderip bekledikçe bekliyorsun...

derya durmuş kadınlık + bize hep başkalarını mutlu etme görevi verildi. + aileden başlıyor köleliğimiz. + adem’e elmayı veren de bizdik. + hâlâ adem’i ayartan havva mıyız? + dünyaya bir aşk oyunu ile gelmişsek önce sevgi.

bekir topaloğlu sözlükte “doğru yolu bulup onda sebat etmek” anlamındaki rüşd (reşed, reşâd) kökünden türemiş bir sıfat olan reşîd kelimesi “doğru yolda bulunan, doğru ile yanlışı ayırt edebilecek çağa giren” demektir.

saffet köse sözlükte “doğru yolu bulmak, makul davranmak” gibi mânalara gelen rüşd kelimesi fıkıh terimi olarak kişinin mallarını din, akıl, mantık ve iktisat prensiplerine uygun biçimde koruyup harcamasını sağlayan fikrî olgunluğa sahip olmasını, şâfiî’ye göre bunun

saffet köse yanı sıra dinî ve ahlâkî açıdan adalet vasfını taşımasını ifade eder. bu vasfı taşıyana reşîd denir.

saffet köse rüşdün karşıtı olan sefeh ise (sefâhe: “hafiflik”) fıkıhta aklî melekesi yerinde ve temyiz kudretine tam sahip olmakla birlikte mal ve servetini din, akıl, mantık ve iktisat prensipleriyle bağdaşmaz biçimde harcayan kimsenin tedbirsizlik halini, şâfiî’ye göre bunun

saffet köse yanında kişinin fısk vasfını taşımasını belirtmek için kullanılır. bu durumdaki kişiye sefîh (çoğulu süfehâ) adı verilir.

bülent nuri kılavuz bozdoğan-yazıkent beldesi mezarlığı süslemeli kadın mezar taşları

bülent nuri kılavuz (ali bey’in kerîmesi (kızı) ümmühân kadın mezarı) kitabenin üstünde, yuvarlak kemer ile gövde sonlanır. yuvarlak kemerin üçgen köşelerinde yarım çiçek motifi ile doldurulmuştur. kemerin üstündeki düz çubukla gövde tamamlanıp tepelik başlar.

bülent nuri kılavuz (osman bey kerimesi şerife kadın mezarı) hüve’l-bâkî / bakmaya çeşm-i basiretle kabrim taşına / bilmez ol benim halim gelmeyince başına / arpaz hanedanı merhum hacı / osman bey kerimesi merhume / ve mağfûre şerîfe / kadının ruhiçün / el-fatiha sene: 1273

bülent nuri kılavuz (hacı hasan bey kerimesi emine hanım mezarı) hüve’l-bâkî / âh ya emine hanım gitti cennete sad âh dı / zâr-ı giryân (feryâd) eyle bülbül hezâr âh dı / ah zîr-i hâke defn olundu o nâzik gül beden / kabri nur olsun duâsın her dem gâhdı / derse bülbül neden .....

bülent nuri kılavuz (molla ahmed kerimesi vahide kadın mezarı) alınlık, ortada, alt uçları volütlü, içinde küçük bir selvi motifi bulunan büyük, köşelerde daha küçük boyutlarda olmak üzere üç akantus yaprağı işlenmiştir.

bülent nuri kılavuz (mehmed beyzade küçük mehmed beyin haremi amine kadın mezarı) ortadan 25 cm yüksekliğindeki alınlık,simetrik bitkisel kompozisyonla süslenmiştir. alınlığın üst orta kısmında,bir saplı,yedi yapraklı ve üç kademeli güneş kursu biçiminde gülbezek motifi bulunur.

h. kâmil biçici yazılı araştırmalar ışığında türkiye mezar taşlarına toplu bir bakış

h. kâmil biçici özet ülkemizde mezar taşı hakkında günümüzde çeşitli araştırmalar yapılmakta ve geçmişte yapılan çalışmalarda yayınlanmaktadır. bu çalışmalar yeterli olmadığı gibi, hala yurdumuzun bir çok yerinde ilgiyi bekleyen, incelenmeyen ve bilinmeyen sayısız mezar taşları

h. kâmil biçici bulunmaktadır. bilinen farklı yörelerin mezar taşları, kendi bölgelerinin ve yapıldığı bölgelerin geleneksel karakteristik özelliğini taşımaktadır.

abdullah kasım sonkaya hellenistik dönem lydia mezar stellerinde kadın ve erkek tipleri

halit çal karadeniz bölgesinde

  1. yüzyıl erkek mezar taşları

halit çal öz makalemizde yayınlara dayalı olarak, karadeniz bölgesinde erkekler için yapılan 18. yüzyıl mezar taşlarını değerlendirdik. 13 ilde belirlediğimiz osmanlı döneminden 5849 baş ve ayak taşının 878 tanesi 18. yüzyıldandır. bunun da 621’i erkeklere aittir.

selma gül ayrılık çeşmesi mezarlığı xvııı. yüzyıl kadın mezar taşlarında görülen bezemeler

selma gül öz istanbul kadıköy’de bulunan ayrılık çeşmesi mezarlığı, taşköprü caddesi üzerinde yer almakta ve adını da ayrılık çeşmesi’nden almaktadır.

selma gül bu mezarlığın üsküdar’dan başlayıp kızıltoprak’a kadar uzanan büyük “karacaahmet mezarlığı”nın günümüze kalabilen son parçası olduğu ifade edilir.

selma gül mezarlıkta saraya mensup ya da sarayda görevli kişilerin yanı sıra toplum içinde statüsü yüksek saray çalışanlarının yakınlarının kabirleri de bulunmaktadır.

selma gül ölen kişinin toplumdaki yeri ne kadar önemliyse kendisinin ya da yakınının mezar taşı da, çoğunlukla, o kadar gösterişli olmaktadır.

selma gül mezar taşlarında geleneksel bezemelerin yanında batılılaşmanın etkisiyle ortaya çıkan avrupai karakterde bezemeler de bulunmaktadır.

bilal sezer ödemiş sungurlu mezarlığındaki eski yazılı mezar taşları

bilal sezer erkek mezar taşlarında, sosyal statülerini belli eden başlıkları çok çeşitlidir. kadın mezar taşlarında başlık olmayıp, daha çok kadının zarâfetini yansıtan çiçek motifleri bulunmaktadır.

sevinç eren trabzon gülbahar hatun camii haziresi'ndeki erkek mezar taşları

sevinç eren trabzon tavanlı cami haziresi

  1. yüzyıl kadın mezar taşları

sevinç eren kitabe metninin latin harfleriyle yazılışı şu şekildedir: hüve’l-hallâk’ül-bâki yürü ey bî-vefâ dünyâ seninle el-vedâ olsun işi cevr cefâ dünyâ seninle el-vedâ olsun fenâdan elçeküb yâ rab bakâya eyledim rıhlet kerem kıl cürmümü afv et adn bana makâm olsun

sevinç eren ilâhi ben günâhkârı haşırda eyleme rüsvây dilerim cürm ü isyânım senin afvınla mahv olsun el-hac abdü’l-gâfur efendi karındaşı hâfız osman efendi halilesi merhûme ve mağfûre

sevinç eren gövde üsten uçları volütlü ‘c’ kıvrımlı silmelerle oluşturulan dekoratif bir kemerle sınırlandırılmıştır. üst bölümü görülen gövde yüzeyine selvi ağacı motifi yerleştirilmiştir.

gülten alp ne çok susuyoruz konuşacağımız yerde. gönlümüz bir dar ağacı, muhatabı yok cümlelerimizin. kimse kimseyi anlamıyor nasıl olsa sussanda anlamıyor konuşsanda...

ekşi sözlük kimse kimseyi çok iyi anlayamaz

mehmet boyraz menon paradoksu ve sokratik düşünce yöntemi

mehmet boyraz atina yurttaşı sokrates, felsefe tarihinde derin bir iz bırakmıştır. çıplak ayaklarıyla dolaştığı atina sokaklarında, insanları kendi tabiriyle bir “at sineği” gibi rahatsız edip kendilerini sorgulamalarını sağlamaya çalışmıştır.

mehmet boyraz çoğunlukla “erdem nedir?”, “ iyi nedir?” soruları üzerinden yaptığı konuşmalar ve zamanının ünlü sofistleriyle giriştiği tartışmalar, öğrencisi platon başta olmak üzere yakınları sayesinde kitaplaştırılmıştır.

mehmet boyraz genel itibariyle diyaloglardan oluşan kitaplardan birisi de “menon” dur. sokrates’i sokrates yapan da zaten kendisiyle özdeşleşmiş bu “sokratik diyalog yöntemi”dir.

mehmet birgül ibn rüşd ve menon açmazı

servet erdem “… şu tehlikeli araç…” : araba sevdası’nda dil durumları

kadir güler , kerim yaşar dîvân şiirinde câize (şâir-patron-hâmî ilişkisi) üzerine değerlendirmeler

ömer mahir alper itaat sözlükte “baş eğmek, emredileni yerine getirmek, söz dinlemek” anlamındaki tav‘ kökünden türemiş olup aynı mânayı taşır. aslında masdar ismi olan tâat de itâat gibi kullanılır.

ömer mahir alper bir âyette itaat edilmesi gerekenler allah, allah’ın resulü ve yöneticiler olmak üzere üç kategoride ele alınmıştır. buna, diğer âyetlerde “ihsan” ve “birr” kelimeleriyle ifade edilen anaya babaya itaati de eklemek mümkündür.

ömer mahir alper beşerî açıdan itaat fiili, tabii ve bilinçli bir canlı olan insan için kaçınılmaz bir davranış biçimi olmakla birlikte itaatin objesini seçme konusunda insan özgür bırakılmıştır. bu dünyada yalnızca insan bir varlığa itaat etme veya etmeme serbestliğine sahiptir.

ömer mahir alper islâm’da kabul edilen genel ilkeye göre insan toplulukları kural olarak barış ve anlaşma halinde yaşamalıdır. fert ve toplum arasındaki münasebet itaat statüsünde olacaksa bunun “mâruf” çerçevesine girmesi gerekir.

ömer mahir alper “bilinen, tanınan, yadırganmayıp benimsenen şey” mânasına gelen mârufun kur’an’daki kullanılışları çerçevesinde “aklın kabul ettiği, dinin benimsediği, insan tabiatının ve toplumun uygun gördüğü fiil ve davranış” diye anlaşılması mümkündür.

ömer mahir alper yaygın bir söyleyişle, “yaratana âsi olunacak yerde yaratılmışa itaat yoktur” şeklinde ifadesini bulan kriter birçok rivayette hz. peygamber’e nisbet edilmiştir.

ömer mahir alper sağlıklı bir toplum meydana getirmeyi öngören islâm dini, aile kurumuna ve aile fertleri arasındaki ilişkilerin düzenlenmesine önem vermiş, bu çerçevede çocuklarla ebeveyn arasındaki münasebetin düzenli bir şekilde kurulup işlemesiyle ilgili kurallar getirmiştir.

ömer mahir alper kur’ân-ı kerîm’de itaat edilmesi emredilenler yanında itaat edilmemesi istenen kişi ya da gruplardan da söz edildiği görülür. bunları şu şekilde sıralamak mümkündür: kâfirler ve münafıklar, ısrarlı direnişleri ve inatları yüzünden kalpleri allah’ı anmaktan ......

hüseyin köse bourdieu düşüncesinde tahakküm-itaat ilişkisi ve sosyo-politik beden

sercan gürler felsefi bir sorun olarak hukuka itaat yükümlülüğü

sercan gürler hukuk, zorlayıcıdır (cebridir); aykırılık durumunda müeyyide uygulamak suretiyle bireyleri belirli şekilde davranmaya zorlar. hukukun zorlayıcılığı, bireylere bir takım yükümlülükler getirdiği anlamına da gelir.

john locke kanunun bittiği yerde zorbalık başlar.

didem polat külcü çocuklarda akran zorbalığı ve benlik saygısının incelenmesi

ayşegül karademir algılanan anne tutumları ile zorbalık mağduriyet ilişkisinde ontolojik iyi oluşun aracılık rolü

betül önay doğan , yıldız dilek ertürk , pınar aslan facebook kullanıcısı kız çocuklarına yönelen zorbalık odaklı siber tacizin cinsel tacize dönüşümü: gazete haberleri üzerinden betimsel bir değerlendirme

dilan mızrak zorunlu askerlik hizmetine karşı vicdani ret ve sivil itaatsizlik

salih akyürek zorunlu askerlik ve profesyonel ordu

ilhan yıldız din kültürü ve ahlak bilgisi dersi: zorunlu mu kalmalı, yoksa seçmeli mi olmalı?

berke özenç aihm ve danıştay kararlarının ardından zorunlu din dersleri sorunu

abdurrahman güneş toplumsal bir zorunluluk : bir arada yaşamak

hatice bozkurt & özlem kaya “fotoğrafı kaldırmak” eşi zorla kaybedilen kadınların deneyimleri

john dewey insan, kendini tesadüfi bir dünyada yaşıyor olarak bulur; onun varlığı kötü bir şekilde ortaya konan bir kumar içerir. dünya bir risk sahnesidir, o, belirsizdir, değişkendir.

john dewey her dakika canlı yaşamı çevresinden gelen tehlikelere maruz kalır ve her dakika, ihtiyacını karşılamak için çevresinde bir şeylerin farkında olmalıdır.

john dewey uygarlığımızın geleceği bilimsel düşünme alışkanlığımızın gitgide yayılmasına ve derinleşmesine bağlıdır.

john dewey bilimdeki her büyük ilerleyiş, hayal gücünün yeni bir atağından ileri gelir.

john dewey okulların ders müfredatının çocuklara öğretilen ve hiçbiri gerçek dünyayla ilgisi olmayan birçok olayla dolu olduğunu görüyoruz ki bu olayların hepsi ileride unutulacaktır.

h. müjde ayan weimar dönemi kadın devrimci ruhu ile käthe kollwitz

h. müjde ayan özet her ulusun tarihinde, çeşitlilik gösteren ideolojik yönelimler, 20.y.y. almanya'sı weimar cumhuriyeti döneminde de görülmektedir. bu dönemin devrimci ruhunu temsil eden käthe kollwitz, hem sanatçı hem de kadın oluşu nedeniyle yaşadığı toplumun sosyo-kültürel

h. müjde ayan sıkıntılarına çözüm getirmede sanatını kullanmıştır. ı.dünya savaşının yarattığı tahribatlar sonucu k.kollwitz, feminist hareketleri, barışseverliği, işçi sınıfı mücadelelerini konu olarak eserlerine yansıtmıştır. k.kollwitz hem kendi dönemine hem de daha sonraki

h. müjde ayan süreçlere ışık tutarak, toplumsal aydınlanmanın önemli temsilcisi olmuştur.

käthe schmidt / käthe kollwitz insanların zihinleri karışık olduğu ve yardıma ihtiyaç duydukları bu dönemde yardımcı olmak istiyorum.

didem tuncay haberlerde kullanılan ölü beden fotoğraflarının alımlanması

erkan çiçek etik ve şiddet açısından medya sanatının güncel öznesi “kadın fotoğrafı”

veysel nargül islamiyet’in yayılmasında savaş ve şiddetin rolü

yusuf şevki yavuz kelimenin çoğulu olan kelâm sözlükte “yaralamak, etkilemek” anlamındaki kelm kökünden türemiş bir isim olup “bir fikri tam olarak anlatan söz” demektir.

ebû amr cemâlüddîn osmân bin ömer bin ebî bekr bin yûnus / ibnü’l-hâcib kelime müfred bir mana için vazolunmuş bir lafızdır.

ebû amr cemâlüddîn osmân bin ömer bin ebî bekr bin yûnus / ibnü’l-hâcib arapçada "kelâm", en az iki kelimeden meydana gelen bir mefhûmdur. yani, kelime, kelâmın bir parçasıdır. ْ"el-kelime", ْ"el-kelm"den türemiştir. kelime ve kelâmın taşıdığı manalar, rûhlarda te'sîr oluşturur

ebû amr cemâlüddîn osmân bin ömer bin ebî bekr bin yûnus / ibnü’l-hâcib ve manen yaralar. bu sebeple bazı şairler bu yarayı, mızrak yarasına benzeterek; "mızrak yarası iyileşir ancak dil yarası iyileşmez" beytini söylemişlerdir.

ebü’l-feth osmân bin cinî el-mevsılî el-bağdâdî / ibn cinnî birbirine [mahreç ve sıfat bakımından] yakın olan harflerin bulunduğu kelimeler anlam açısından da benzerlik gösterir. bu durum arapçanın önemli ve ihata edilmesi güç olan bir özelliğidir. araplar farkına varmadan yapmış

ebü’l-feth osmân bin cinî el-mevsılî el-bağdâdî / ibn cinnî olsalar bile bu durum arapçada mevcuttur.

mehmed es‘ad bin mustafa reşid / şeyh gâlib bâd-ı ecel ki söndüre kandil-i cânını bâşı ucunda bîhude şem'î mezâre yûf + gâlib penâh-ı fakre gir abdâl-meşreb ol al kerre-nâyı destine çal rûzgâre yûf + oldukça söylerim der-i munlâ'da kâm-yâb dünyâ gamında çeküceğüm âh u zâre yûf

abdullâh / usûlî be bu bâzâr-ı cihânın kuru dükkânına yûf çenber-i çarhına vü günbed-i gerdânına yûf + çünkü mihmânına her lokmada bin zehr verir feleğin kâse-i çinisine vü hânına yûf + derd ü mihnetle helak oldu usûlî çün kim şimdiden sonra tabibin dahi dermanına yûf

mehmed bin abdullâh / güvâhî görmişüz anca ķılā‛u şehr-ü zíbālar ĥarāb olmış içinde ‛imāretler kelísālar ĥarāb

mehmed bin abdullâh / güvâhî iy münaķķaş-ĥāneler maġrūra aldanma ŝaķın naķşı çoķdur dehrüñ ammā cümle me’vālar ĥarāb

mehmed bin abdullâh / güvâhî ķara[r]sın zehri geh cüllāb-ı ŝāfí virürsin níşden geh nūş-ı ŝāfí

mehmed bin abdullâh / güvâhî cihānı gerçi pür ķılduŋ acāyib acāyibden düredürsün ġarāyib

mehmed bin abdullâh / güvâhî niçeler milki śanurken cihānı cihān fikrinde nā-gāh virdi cānı

mehmed bin abdullâh / güvâhî iderler niçeler yarına tedbír bu gün re’yini bozar emr-i taķdír

mehmed bin abdullâh / güvâhî cihānda ger-çi kim ŝāģib-šaleb çoķ beķā-yı ‛ömre líkin bir sebeb yok

mehmed bin abdullâh / güvâhî eger olunsa dermān ĥikmetine sefer ķılmazdı loķmān ĥasretile

mehmed bin abdullâh / güvâhî ĥabįbu’llāh’a ķalmadı çü dünyā ne ĥācet yāda gelmek ġayr-ı eşyā

yûsuf bin hızır bin celâle el-dîn / yûsuf bin hızır bin celâleddin / sinân paşa / sinan paşa mâl mâr olur içi pür-zehr hâ

sinan paşa hubb-i dünyâ mazhar-ı zülm ü fesâd hubb-i dünyâ ma’den-i cehl- ü inâd hubb-i dünyadan kopar buhl ü emel hubb-i dünyâdur viren dürlü halel menşeidür cümle çirkin hâletün re’sidür her bir yaramaz hasletün

sinan paşa her ne var ise nimet-i dünyî var bırak ola izzet-i ukbî

sinan paşa cihan işi hemîn mekr ü füsundur buna gönül viren gayette dûndur

sinan paşa cihân bir gülsitândır pür çemenler içi dolu semenle yâsemenler

sinan paşa ömrümün geçti çoğu tedris ile lîki kâl ü kîl ile telbis ile umaram hak bari şimden giresün işimün hayr ide binde birisin

sinan paşa nesîm-i nev-bahâr ü nükhet-i gül nevâ-yi kumru vü gül-bâng-i bülbül

sinan paşa kimi fetvâ verip sanır kemâl ol onu bilmez ki boynunda vebâl ol

sinan paşa ol nûr-i dîde-i bidâr-i mecnûn midâvât-i dil-i bîmâr-i mecnûn

muhammed mendûr bin abdilhamîd mûsâ eleştirmenin edebiyatçıyı kaynakları veya amaçları üzerinden hesaba çekme hakkı yoktur.

ebû muhammed abdullāh bin müslim bin kuteybe ed-dîneverî her beytin bir anlamı olmalıdır.

ibrahim nâci düşünce ve bunalımlar içinde sıkıntıdan şikâyet ederek geceledim nereye gittiğimi bilmeden ayaklarımın sürüklediği yöne ilerledim insanları eğlendirmek için hazırlanan gece kulübünü gördüm bir an

tâhâ hüseyin ruhunun sıkılması şairi caddede yürümeye değil, düşünmeye sevk etmelidir. aynı şekilde ayakları kişiyi bir yere sürükleyip götürmez, aksine kişi yorgun olup ayakları yürümeye takat getiremez hale geldiğinde ayakların sahibi onu götürür.

el-find ez-zamânî belki o günler tekrar geri gelir kavmin barış ve kardeşlik içinde olduğu o günler

? / anonim oğullarımızın oğulları bizim oğullarımızdır kızlarımızın oğulları ise elin oğullarıdır

cerîr bin abdilmesîh (abdiluzzâ) bin abdillâh bin yezd ed-dubaî / mütelemmis bütün “dul kadınların” ihtiyaçlarını sen gidermişsin peki, bu garip “dul adamın” ihtiyacını kim giderir

irfan kalaycı tarih, kültür ve iktisat açısından çerkesya (çerkesler)

irfan kalaycı çerkesçedeki anlamıyla “ışık veren güzeldağ” demek olan kafkasya, zaman zaman karanlığa boğulmuştur. tarihi boyunca birçok ırkın / milletin / kavmin (“homo caucasus”) beşiği olan kafkasya, korkunç işgaller, savaşlar ve özümleme - benzeştirme (asimilasyon)

irfan kalaycı politikalarının etkisiyle yine aynı unsurların mezarı olmuştur.

irfan kalaycı k.kafkasya’da -arkeologlara göre- iö 3. binyılda, mezopotamya’nın havasını yansıtan “maykop kültürü” doğup gelişmiştir. neolitik oda tipi mezarlara bakılırsa, ölüler, -definecileri kışkırtacak kadar- zengin altın ve gümüş eşyalarla dolu mezarlara gömülmekteydi.

irfan kalaycı diyasporada çerkes dili ve lehçeleri unutulmaktadır. birkaç on yıl sonra türkiye gibi çerkes diyasporalarında çerkesçe “dil mezarlığı”na gömülebilir.

zeynep kantemur ölü bedenin sınırlanan mekânı: kayseri’deki çerkes kimlikli mezarlar

zeynep kantemur ben bu sürgünü tanımlarken şöyle bir cümle kuruyorum hep, denizin karnı mezarı olan ataların torunlarıyız biz. o dönemde atalarımızın mezarları bile yok, cesetleri karadeniz’de kaybolmuş. (yevtıgh, 2016)

zeynep kantemur yukarıdaki aktarımda hem çerkes kimliğinin temel bileşenleri olan sürgün, anavatan kafkasya, göç yolları gibi bir takım özelliklere rastlanılmakta hem de sürgün ile birlikte kaybolan ataların mezarlarının durumuna vurgu yapılmaktadır. mezarlıkların denizin dibi

zeynep kantemur olması ve mezar taşlarının dahi olmaması toplumsal bellekte yer edinmiş ve kültürel olarak yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalındığı gerçeği ile dönüş fikrinin zihinlerde canlı tutulduğu gözler önüne serilmiştir.

çerkes atasözleri asıl iyilik kötülük yapmamaktır. + kadının olduğu yerde kılıç çekilmez. + verene ver, vurana sen de vur. + beşiği yapılıp mezarı kazılmayan yoktur. + mezar taşı kaybolur, şarkı kaybolmaz. + çığı bir küçük serçe harekete geçirir. + kitap ilmin anahtarıdır.

el-ekrem el-imâm oğlu / ekrem imamoğlu halk arasında adı; çerkes mezarlığı. burası aslında geniş bir mera. köy ahalisi bir araya gelmek için bu alanı kullanıyor. çoğu zaman futbol maçları burada yapılıyor.

ekrem imamoğlu çocukken sorgulamak aklıma bile gelmezken üniversite yıllarımda bölgeye ve yöreme olan merakım beni çok sevdiğim çerkes mezarlığı adının nereden geldiğini sorgulamaya itti.

ekrem imamoğlu benim köyümde çerkes yoktu. benim köyümde çerkes kökenli kimse yaşamıyordu. ama bir meranın adı, çerkes mezarlığı idi ve orada biz top oynuyorduk.

ekrem imamoğlu belki de bu çerkes mezarlığı diye üzerinde top oynadığımız yer, 154 yıl önce yaşanan bu trajedide bir toplu mezarlık olabilir miydi? olabilirdi.

ekrem imamoğlu yıllar boyu ağızdan ağıza bu alana çerkes mezarlığı denilmesinin arkasında bir gerçek olmalı diye düşünüyorum.

mustafa sabri küçükaşcı arapça emm “öne geçmek, sevk ve idare etmek” kökünden gelen imâm, terim olarak “cemaatle kılınan namaza önderlik eden kimse” ve “devlet başkanı” anlamlarını taşır.

ilknur beyaztaş resim sanatında depresyon belirtileri “anhedoni, sessizlik, acı, keder ve çöküntü”

nilgün marmara önal çok yalnızım, mutsuzum göründüğüm gibi değilim aslında karanlıklarda kaybolmuşum bir ışık arıyorum, bir umut arıyorum uzun zamandır aradıkça batıyorum karanlık kuyulara kimse duymuyor çığlıklarımı duyan aldırış etmiyor çekip kurtarmak istemiyor

nilgün marmara önal hayatın neresinden dönülse kârdır.

özgür öztürk mezar taşında “nilgün marmara önal” yazıyordu. mezarında karanfiller vardı, adını bilmediğim bir kaç minik çiçek ve otlar yeşermiş.. bahar havası ve mis gibi çiçek kokularıyla karşıladı beni. yolunuz düşerse hepinizin ziyaret etmesini umut ederim.

saliha okur gümrükçüoğlu şikâyet defterlerine göre osmanlı teb’asının şikâyetleri

saliha okur gümrükçüoğlu sonuç incelenen metinler içerisinde, kamu görevlileri hakkındaki şikâyetlerin birinci sırayı aldığı görülmüştür.

saliha okur gümrükçüoğlu ehl-i şer’i konu alan şikâyetlerin ise, ehl-i örfe nazaran daha az sayıda olduğu tespit edilmiştir. incelenen şikâyetlerde, özellikle kadıların devre çıkmak ve ahaliden usulsüz akçe toplamaları başı çekmektedir.

saliha okur gümrükçüoğlu kadınların erkeklere nazaran divan’a daha az sayıda şikâyet gönderdikleri görülmektedir.

saliha okur gümrükçüoğlu kadınların divan’a gönderdiği şikâyetler incelendiğinde, halktan olan kadınların kamu görevlisinin yakını olan kadınlara göre sayı bakımından daha fazla olması dikkat çekicidir.

saliha okur gümrükçüoğlu xvıı. yüzyılda osmanlı hukuk sisteminin mahkemelere yansıyan hukuki olaylar bakımından, adalete uygun bir şekilde işlediğini düşünmek mümkündür.

savaş yılmaz ııı. murad döneminde anadolu ve rumeli eyaletlerindeki kadı ve naiplerin değerlendirilmesi

savaş yılmaz yıldırım beyazıt döneminde bazı kadılar, görevlerini suistimal ederek tebaaya zulüm yapmışlardı. görevini suistimal eden seksen (80) kadar kadı ve naib başkent bursa’ya zincirlere vurularak getirtilmişti.

savaş yılmaz ııı. murat döneminde (1574-1595) kanûn-ı kadîm’in bozulmasıyla ehil olmayanların kadılık ve naiplik makamlarına atanmaları, bunlarında görevlerini suistimal ederek kuruluştan itibaren osmanlı devleti’nde uygulana gelen adalet mefkûresinde uzaklaşmaları tebaa arasında

savaş yılmaz huzursuzlukların yaşanmasına sebep olmuştu.

savaş yılmaz kadıların görevi suistimal etmelerinde bir başka sebep ise vergileri gereğinden fazla toplayarak zengin olma arzularıdır.

haluk aydın alaşehirli kadı muhammed, hayatı ve edebî kişiliği

haluk aydın klâsik türk edebiyatında, değişik meslek gruplarına dâhil binlerce şair sanatlarını icra etmişlerdir. şairler arasındaki meslek grupları içerisinde şair kadılar, sayıca en fazla olan meslek grubunu teşkil etmektedirler.

haluk aydın kadılığı meslek edinmiş şairin, daha sonraları tasavvuf yoluna girerek kadılık gibi adaleti sağlamakla görevli olduğu kadar, sorumluluk ve hak noktasında vebal yüklenen bir işi yapmaktan pişmanlık duyduğunu şiirlerinden anlıyoruz.

alaşehirli kadı muhammed yel gibi yeldim seğirdim nice yıl mansıb diyu hırmen-i ömrüm hebâya virmişem hey vâ beni + kendi cürmüm hod yeterdi kâdıyâ yevmü'l-hisâb hey nolaydı bâri hâkim olmayaydım kâşki

murat öztürk nâbî’ye göre‚kadılık kurumu bu yüzyılda paşalık kurumundan hiç de farklı değildir.kadılar allah’ın emriyle hareket etmemekte,rüşvet ve kayırma ile karar vermektedir.bunların çoğu cahil,dinsiz,mezhepsizdir.bir davada karar vermeden önce,kararı sanki‚mezad‛a çıkarmakta

murat öztürk en fazla rüşvet verenin lehine hüküm verebilmektedirler. bunlar için şeriat mahkemelerinin dükkândan farkı yoktur. mahkemede ne allah ne de padişah korkusu vardır. canları nasıl isterse öyle karar verip bazen haklıyı haksız, alacaklıyı borçlu çıkarabilmektedirler.

yûsuf / nâbî hadîm-i şer’ iken amma ki kuzât itmez itdükleri zulmi haşerât

hüseyin nihal atsız şair neden gam çeker? şiir yaratmak için + dağda niçin bağırılır? feleğe çatmak için * tanrı kızlar yaratmış erlere satmak için + insan büyür beşikte mezarda yatmak için

ünal zal türk kültüründe "ok"ların taşıdığı anlamlar ve "okumak" fiilinin ortaya çıkışı üzerine

ünal zal özet bu bildiri de türklerde bir silah aracı olarak kullanılan ok'tan hareketle "okumak" kelimesinin kökeni üzerinde durulmuş. ilk (çıkış) anlamı "davet etmek, çağınnak" iken, zaman içerisinde anlam genişlemesine uğrayarak "yazılı bir metni sesli olarak okwnak" anlamını

ünal zal nasıl ve ne zaman kazandığı. tarihi metinler ışığında ortaya konulmaya çalışılmıştır.

adil korkmaz olasılık kuramının doğuşu

adil korkmaz özet tarihsel süreç olasılık kuramının kumardan (şans oyunlarından) doğduğunu göstermektedir. bununla birlikte, bu köken, söz konusu kuramın gelişmesi doğrultusunda bir hızlandırıcı olduğu gibi, bir engelleyici olarak da işlev görmüştür. olasılık (probability),

adil korkmaz salt kumarla ilişkili bir kavram olarak kalsaydı, girolamo cardano’nun eğilim (proclivity) kavramından pek öteye gidemezdi. tarihsel süreçteki dönüm noktası, olasılık ile bilgideki belirsizlik arasındaki ilişkinin açıklıkla anlaşıldığı andır. blaise pascal’ın

adil korkmaz olasılık kuramı açısından yaşamsal önemdeki bir başarısı olan bu buluş söz konusu kuramının gelişmesinin önündeki engelleri kaldırmıştır.

adil korkmaz giriş bu çalışmada kumarın çok eski bir eğlence aracı olduğu, buna karşılık kumardan filizlendiği ileri sürülen olasılık kuramının ancak 17. yüzyılda doğabildiği üzerinde durularak olasılık kuramının doğum zamanı incelenmiş, öncelikle roannez çevresine, blaise

adil korkmaz pascal, pierre de fermat ve chevalier de méré arasındaki ilişkilere ve olasılık kuramının daha eski öncülerine değinilmiştir. öncüler arasındaki iki önemli kilometre taşından biri luca de pacioli, öteki de girolamo cardano’dur. galileo galilei de, bir kilometre taşı

adil korkmaz olmamakla birlikte, bir öncü sayılmaktadır. ardından gottfried wilhelm leibniz’in, bu sürecin bir uzantısı olarak olasılık felsefesine yönelik katkıları dile getirilmiştir. bütün bu oluşumu doğuran itici güçlere yönelik anlatımların ardından çalışma bir sonuç

adil korkmaz bölümüyle bitirilmiştir.

pierre-simon marquis de laplace şaşırtıcıdır ki, bugün insan bilgisinin en önemli aracı durumuna gelmiş olan bir bilimin kökleri şans oyunlarına dayanmaktadır.

edward kasner & james roy newman ölçüyü kaçırmadan söylenecek olursa, çok çekici özellikleri olan, onun yanı sıra çelişkilerle de dolu olan kumarın düşkünleri tamu korkusu olmadan eğlenedursunlar, ilaç, gübre, teknik gibi alanlardaki araştırmaların yapıldığı deneyodaları,

edward kasner & james roy newman başlangıçta fincandaki zarlardan doğmuş olan bir bilimin güvencesi altındadır.

hatice necla keleş anlamlı iş ile psikolojik iyi oluş ilişkisi

zeynep merve ünal anlam ihtiyacı: anlam ihtiyacı temelinde birey-iş uyumunun anlamlı işin alt-boyutlarına etkisi

serdar yener kadın çalışanların kadınsı cinsiyet normları ve işin anlamlılığı arasındaki etkileşimde cinsiyet rol stresinin aracı rolü

kahraman arslan bugüne dek yalnızca profesyonellerin, sporcuların ve askerlerin kullandığı yüksek performanslı teknik tekstil ürünleri, bundan böyle gündelik yaşamımıza da girecektir.

kahraman arslan antimikrobiyel kumaşlar, bacakları nemlendirici ve besleyici (e vitamini ile) bayan çorapları, selüliti önleyici bayan çorapları veya pantolonları, şifalı bitki özü salgılayan yatak takımları çok fonksiyonlu tekstil ürünlerine örnektir.

selim çetiner ne insanlar ne de hayvanlar bitkilerin sağladığı bu enerji olmaksızın yaşayamaz. nitekim insanlar dünyada var oldukları günden itibaren gıda, giyim ve yakacak ihtiyaçlarının büyük bir bölümünü bitkilerden sağlıyor.

özlem sultan aslantürk bitkiler, tarih boyunca en önemli besin maddeleri olarak tercih edilmelerinin yanı sıra ilaç sanayisi, kozmetik ve parfümeri (güzel koku sağlamada), yiyecek endüstrisi (baharat, tatlandırıcı ve koruyucu madde olarak), ev temizlik ürünleri ve insektisid

özlem sultan aslantürk imalatı gibi pek çok endüstriyel alanda ve bunlara ilaveten bitkilerden elde edilen uçucu yağ ve bileşenleri kas gevşetici, antibakteriyel ve antifungal olarak sıklıkla kullanılmaktadır (de oliveira et al., 1997; gomes-carneiro et al., 2005; evandri et

özlem sultan aslantürk al., 2005; benli ve yiğit, 2005; ipek et al., 2005). insanların gıda, giyim ve tedavi ihtiyaçlarını bitkilerden karşılaması insanlık tarihi kadar eskidir (rates, 2001). tarih öncesi devirlerden bu yana bütün kıta ve kültürlerde sentetik ilaçlar

özlem sultan aslantürk keşfedilene kadar bitkiler tıbbi tedavinin esas kaynağını oluşturmuştur (dahanukar et al., 2000; exarchou et al., 2002). ilk insanlar bitkilerle tedavi yollarını bitki ve hayvanları izleyerek, deneme yanılma yolu ile bulmuşlardır (kırbağ, 1999).

a. alper akçam edebiyat hâlâ anlayamadığımız bir mucize midir?

cavit ışık yavuz tıp ve edebiyat

okesmen sanatçı/şair hastadır tek tedavisi şanat yapıp hastalığına estetik bir biçim vermektir.

nagehan u. eke

  1. yüzyıl klasik türk şiirinde tıp ilmi

selçuk çıkla yazarlar acı çeken insanları ve onların acılarını anlatmaktan tatlı bir zevk duyan kişilerdir.

yelda eroğlu yazarın hastalığı, hastalığın edebiyatı

mehmed el-tevfîk / el-tevfîk el-fikret / tevfik fikret edebiyât-ı hâzıra nakıs değil, hasta; ince, sâri bir hastalık ki kurbanın bütün urûk-ı hayâtında mümdemiç; sanki hasta bizzat hastalıktır.

bahâ tevfik marazı edebiyat denilen bir ruhî hastalık vardır. buna müptelâ olanlar — ki onlardan biri de bendenizim — hakikati hayalden bir türlü ayıramazlar.

ilhan berk benim hastalık kertesine varan bir yönüm var ki, o da dille yıkanmak, onunla gidip gelmektir. böyle dillerle yıkana yıkana dilin alanında çukurlar kurmuşumdur. bunlara batıp çıkma beni ürkütmemiştir.

adem ırmak halevi, on ikinci yüzyılda yaşamış önemli bir şair, teolog ve doktordur.

yehuda halevi / judah ha-levi - çev : adem ırmak müslüman ve hristiyan orduları arasında kalan benim ordum kayıp ve perişan onlar kendi savaşlarını verirken biz onların çöküşüyle tarumar

tuğçe ısıyel edebiyatın iyileştirici gücü

sedat karagül çocuk edebiyatı ve bibliyoterapi

cengiz yakıncı , hüseyin yakında , kevser akın tıp eğitiminde özdeyişlerin gücü

ahmet acıduman şair ve hekim ahmedî’nin tervîhü’l-ervâh adlı tıbbî mesnevîsinde çocukların sağlığının korunması üzerine + ayaşlı şair ve hekim şa‘bân şifâ’î’nin eseri tedbîrü’l-mevlûd’da makrosefali ve hidrosefali üzerine

serdar koç şiir beni diriltti, sağalttı, ayakta tuttu. iyi geldi bana.

bekir mutlu aşk dizelerini hasta reçetelerine yazıyorum.

bekir mutlu bir ilkbahar sabahı güneşle uyandın mı hiç çılgın gibi koşarak kırlara uzandın mı hiç bir his dolup içine uçuyorum sandın mı hiç + geçen günlere yazık yazık etmişsin gönül sen öyleyse hiç sevmemiş sevilmemişsin gönül sen

sadettin eğri parçalanmış zamanın şairlerinden doktor ziya ahmed kaya: (sisli) yollar ve (garip) izler + tabip-şair şeyhî ve kenzü’l-menâfi risâlesi