ülkü figen demir özellikle dar kot leğen kemiği çıkıntılarına baskı yapıyorsa tam o bölgeden geçen sinirlere baskı yaparak sinirleri zedeleyebilir. tabii bu sıkışma için ciddi bir sıkışıklık ve uzun süre oturmuş olmak gibi durumların olması gerekir.

milliyet korse ve taytlar: sinir sıkışması ve sindirim sorunlarını tetiklemenin yanında, karna uyguladığı baskı yüzünden rahat nefes alınmasını engelleyerek ciğerlere giren oksijen miktarını azaltıyor, bu da sersemleşmeye neden oluyor.

nuri soysal kas zedelenmesi, bacaklarda şişme ve sinir sıkışması gibi sorunlar sadece dar kıyafet giyenlerde değil aynı zamanda uzun süre hareketsiz kalanlarda da olabiliyor. kas zedelenmesini provoke eden başka etkenler de var.

hidayet akdemir dar kot giymekle böyle bir sonucun oluşması pek mümkün değil. vücudumuzda tek bir yerde sinirler yüzeye daha yakındır o da erkeklerin kullandıkları kemerlerin olduğu kısma denk gelir. çok sıkı kemer kullanmak böyle sinir sıkışmalarına sebep olabilir.

mehmet ağırman oturma sırasında sıkışma daha çok olmakta. bacakta karıncalanma, uyuşma ve iğne batması gibi belirtilerle anlaşılabilir. testle bulgular saptanabilir. rahatsızlık ileri boyutta değilse dar giyinmemek önerilebilir.

ebru güzel bedeni sıkıştıracak kıyafetlerin vücuda ne denli zararlar verdiğinin bilincindeyim. dar kot pantolonun yanı sıra rahatlamak amacıyla masaj yaptırmanın da sinir sistemine zarar verdiğini biliyorum. dar pantolon yerine tercihim bol ve pamuklu kumaştan kıyafetler oluyor.

ahmet erhan sıkıntı

aritmi sinir sıkışması vücudun değişik bölgelerinde olabileceği için her bir noktanın kendine özgü sebepleri olabilir.

aritmi örneğin iş gereği sıklıkla bileği çevirerek çalışan kimselerde (örgü örmek, çiğ köfte yapmak, tornavida kullanmak vb) bilek altında sinir sıkışmasına neden olur.

aritmi çok fazla dizleri bükerek oturmak, dizleri zorlayarak iş yapmak da diz altında sinir sıkışmasına yol açabilmektedir.

aritmi ayak bileklerinin de uzun süre tekrar eden hareketlerle zorlanması, özellikle yüksek topuklu ayakkabıların sık kullanılması ayak bileklerinde sinir sıkışması vakasını ortaya çıkarabilmektedir.

tahsin pektoylan sıklıkla gözlenen ruhsal belirtilerise çok kötü şeyler olacağı endişesi, kontrolünü kaybetme, aklını yitirme ve ölüm korkusudur.

tahsin pektoylan depresyon, genellikle iç sıkıntısı, daralma, huzursuzluk ile birliktedir. bazen kendisinin tüm duygularını yitirmiş gibi hisseder.

tahsin pektoylan panik atak, aniden başlayan ve zaman zaman tekrarlayan insanı dehşet içinde bırakan yoğun sıkıntı yada korku nöbetleri olarak tanımlanır.

tahsin pektoylan stresi, günlük yaşamda karşılaşılan olayların, insan ilişkilerindeki baskının sonucu hissedilen sıkıntı ya da zorlanma durumu olarak tarif edebiliriz.

tahsin pektoylan stres kişide bağışıklık sistemini zayıflatmakta, yorgunluk ve halsizlik meydana getirmekte, neden olduğu sıkıntı sonucu sinirlilik yapabilmektedir.

elif terziköy / büşra dargut yalçınkaya sıkıntı

hakan kural yıkılmak zorunda olan zihinlerdeki duvar

eşref taş ideolojiler gözleri kör ediyor, akıllara pranga vuruyor.

rob jolles how to change minds the art of influence without manipulation

zübeyir daras yüreğimde pranga, çıkamam duvarlara, nasıl döneyim baba? ... hayırlı olsun, ben deli oldum,

alla kharina existential boredom in ibsen's and chekhov's plays

robert s. mendelsohn - çev : betül y. arslancan bu yazıyı okuduktan sonra, canınız sıkılabilir ve ilaç şirketi­nin bu ilacı neden hâlâ pazarlamaya devam ettiğini merak ede­bilirsiniz: hangi doktor böyle bir zehri hastasına verebilir?

fevziye ildeniz geç kaldım alışmakta vazgeçmeye, hoşbulduk aşkın hüznü, gel. bir gün ararsın, kaç gün bekletirsin, aşk pranga vurmaz ki kalbe...

robert s. mendelsohn tıp fakültesi öğrencilerine akıllarından çıkarmamaları gerek­tiği öğretilip de gerçek hayatta hiçbir zaman karşılığını bulama­mış ....... bir çocuğun canı sıkılıyorsa, bir yerde uzun süre oturamıyorsa, hiperaktiftir ve ilaca ihtiyacı vardır.

robert s. mendelsohn dini kısıtlamalar o kadar sıkıdır ki, doktorların “kâfirlerle” ilgilenmeleri bile yasaktır. amerikan tıp birliği etik kuralları, tıp doktorlarının tarikat üyelerine bakmak zorunlulukları olma­dığını söyler.

توران دورسون / туран дурсун / توران دورسون / turan dursun insanların akıllannı ve duygularını prangaladığı için, hapsettiği için.

robert s. mendelsohn göz hastalıkları uzmanları, hafif şaşı çocukların, şaşılıkları cerrahi yöntemlerle düzeltilmeyecek olursa bir yıl içinde kör olacaklarını söyleyerek anne babaların korkudan akıllarını başlarından alıyor.

robert s. mendelsohn kadın-doğum uzmanları, anneyi ilaçlarla uyutup, eli kolu bağlı, çaresiz bir insana dönüştürmeyi akıl edebildiklerinde çok daha güçlü bir konuma geldiler.

akıl oyunları - john forbes nash ( russell ira crowe ) ders insanın beynini bulandırır. otantik yaratıclığını yok eder.

robert s. mendelsohn ....... evli kadınları, bekâr kadınları, genç kızları, yetişkin kadınları, rasgele cinsel ilişki kuran kadınları ve tek kişiyle cinsel ilişki kuran kadınları akıldışı bir biçimde allak bullak etmekten başka bir şey değildir.

robert s. mendelsohn tıp fakülteleri, akıllı öğrencileri aptal insanlara, dürüst öğ­rencileri sahtekârlara ve sağlıklı öğrencileri hastalıklı insanlara dönüştürmek için elinden geleni yapar.

akıl oyunları - charles ( paul bettany ) matemetik seni asla gerçeğe ulaştıramaz. çünkü sıkıcı.

ایلیاس سالمان / ilyas salman kardeşlerimin bir tanesi gözümün önünde yanarak öldü. kardeşim sobanın üstüne uzanmış. eli tutuştu, yanmaya başladı. çocuk aklımla üstüne bir şey örtüp söndürmeyi akıl edemiyorum. kendi kendime duvarları yumrukluyorum...

yalçın küçük eğer insan aklı zaafsız olsaydı, felsefeye hiç gerek kalmazdı.

alexis carrel gerçekte, atalarından büyük bir delilik yükü, akıl zayıflığı veya kanser miras almış olanlar evlenmemelidirler. hiçbir insanın başka bir insanı felakete sürüklemeye hakkı yoktur. kaderi felaket olan çocukları dünyaya getirmeye ise hiç hakkı yoktur.

ألكسيس كاريل / αλεξίς καρέλ / אלכסיס קארל / അലെക്സിസ് കാറെൽ / 알렉시 카렐 / অ্যালেক্সিস কারেল / アレクシス・カレル / 亚历克西·卡雷尔 / alexis carrel din ve ahlak duygularının zayıflaması, zekanın zayıflaması kadar tehlikelidir.

τζορντάνο μπρούνο / जर्दानो ब्रूनो / ጆርዳኖ ብሩኖ / جوردانو برونو / джордано бруно / giordano bruno isa tanrı değil, olağanüstü becerikli bir büyücüdür. hristiyanlık tümüyle akıl dışıdır (irrational), bilimsel dayanaktan yoksundur.

ג'ורדנו ברונו / ջորդանո բրունո / giordano bruno kör hata, aç gözlü bir dönem, aksi şans, sağır hasetlik, kepaze çılgınlık, kıskanç eşitsizlik kaba bir kalp, bozuk ruh, çılgın cesaret, temiz bir havayı benden gizlemeye yeterli olmayacak, gözlerimin önünde bir örtü olmayacaktır.

bengidemem bu kadar yıl sırtımızda taşıyıp, adam edemediğimiz ekmeksizlerin şu "faşist" miyavlamalarını duydukça, "keşke faşist olsaydık, bu gün bunlar hayatta mı olurlardı, birinin esamesi olmazdı" diye hayıflanıyorum. idrak ve akıl sıkıntısı yoksa, kuvvetle muhtemeldir .......

600rr en anlamadığım, sebepsizce çabalanan, saçma sapan geriye dönümlüğe heves eden zihniyettir... ülkenin gelişmemesi taassupa saplanması için gereken herşey sistematik olarak yapılmaktadır. akıl sıkıntısı çeken halkımız ne zaman nasıl farkına varacak bilemiyorum...

ömer hayyam zamâne utanır, ar eder ondan. ki günlerin geçişine üzülür, sıkılır hiç yoktan. iç çeng nalesiyle şarabı billur şişeden billur şişe bir taşa gelip çarpmadan.

sâdık hidâyet saray kubbeleri göğsümü sıkıştırıyor.

desiderius erasmus okumuş adamlarımız arasında özellikle avukatlar kendilerini başköşeye yerleştirir, bunlar kadar kendini beğenmişi yoktur ....... sanırsın bunların mesleği dünyanın en zor sanatı. sıkıntı yaratan ne varsa en acil ve en değerli iş olarak görürler.

ömer hayyam onlar ki akıl ve temyizin esiri oldular, vara yoğa özlem duyup yok oldular. ey aklı başında olan! git, üzümsuyu iç. o gafiller korukken kuru üzüm oldular.

sâdık hidâyet garip bir oyuncak odası ya da tiyatro gibidir dünya. ....... görülmeyen bir el bir süre eğlenir, oyalanır bizimle; oraya buraya götürür bizi; yerimizi değiştirir. sonra canı sıkıldı mı, tekrar bu kuklaları, bu satranç taşlarını unutulmuşluk ve yokluk sandığına atar.

sâdık hidâyet bu sakin, huzur verici, kalabalık ve büyüleyici manzara, sıcak gökyüzü ve boğucu hava altında susen için tekdüze ve kasvet vericiydi.

desiderius erasmus - çev : çiğdem dürüşken peki ya o saray avanelerine ne demeliyim? ...... sonra akşam yemeği, ardından da bir içki faslı, ....... işte bu şekilde, saatler, günler, aylar, yıllar, yüzyıllar akıp geçer, bir an bile yaşamdan sıkılacak zaman bulamazlar.

sâdık hidâyet bütün bu insanlar, koşuşturmaları, eğlenceleri, çalışmaları susen'de nefret hissi uyandırdı ve hassas yüreğini sıkıştırdı.

desiderius erasmus - çev : çiğdem dürüşken insanların çoğu aslında delidir, hayır şöyle demeliyiz, çeşitli şekillerde delirmeyen kimse yoktur.

sâdık hidâyet neden çalışıyorsun öyleyse? niçin sıkıntıya sokuyorsun kendini? insan ırkını yok etmeye karar vermediler mi? ben bir süredir resim yapmayı bıraktım artık.

ömer hayyam ey gönül, bu muammayı çözmeye eremezsin. bilgeler ne diyor? o nükteye eremezsin. yap burada kendine bir cennet kadeh ile meyden. öte yandaki cennete ya erer, ya eremezsin!

sâdık hidâyet çıplaklar akıllı. insan doğaya dönmeli, doğadan uzaklaştıkça daha bedbaht olur diyorlar. altın sarısı bir güneş, pırıl pırıl pınarlar, leziz meyvalar, hoş bir hava.

desiderius erasmus - çev : çiğdem dürüşken her biri birer tanrı olan bilgelere gelince, bunların arasında öyle dostluk falan yoktur zaten, olsa bile sıkıcı, tatsız tuzsuz bir şeydir bu ve ancak birkaç kişi arasında olur.

ömer hayyam gök kubbede duran şu gök cisimleri akıl sahiplerinin tereddüt sebepleri. aman aklını kaçırırım deme sakın! tedbirli geçinenler, bu yolun âvareleri.

sâdık hidâyet nasıl maddiyatçı ve hayasızlık dolu bir devirde yaşıyoruz! şimdi anlıyorum ki insan neslinin yok oluşu bizim devrimizin akılcı sonucu.

desiderius erasmus - çev : çiğdem dürüşken bilgeyi akşam yemeğine bir davet et de gör, ya hüzünlü sessizliğiyle ya da sıkıcı sorularıyla herkesi canından bezdirecektir.

ömer hayyam aklı olan paraya değer vermez ama parasız dünya da çekilmez eli boş menekşe boynunu büker gül altın kasede gülmezlik etmez

sâdık hidâyet soluğum kesiliyor, gözlerimden yaş akıyor, ağzım acı mı acı, başım dönüyor, yüreğim sıkışık, bedenim yorgun, ezik ve gevşek.

hüseyin rahmi gürpınar âlemin aklını mezata çıkarmışlar da gene herkes kendininkini beğenip almış. akılcığımı kimselerinkine değişmem vallahi... bana deli diyenlerin, dilerim tanrı'dan tepeleri delinsin.

sâdık hidâyet birbirine vuran dişlerimin çıkardığı sesi duyuyordum. sonra ateşim çıktı. yakıcı mı yakıcı ateş. ve sonra vücudumdan ter boşandı. kalbim sıkışıyordu. nefesim daralmıştı.

ömer hayyam dünyayı allar pullar boyarlar gözünü aklı olan hor görür süsünü püsünü kimler geldi gitti kimler gelip gidecek al gitmeden alacağını doyur gönlünü

sâdık hidâyet ahmetçik'in çoban kıza aşkı günden güne çoğalıyordu. bir kaç gün şehirde gezdi, dolaştı. sonra işsizlikten canı sıkılınca, gelip kızın annesine "bir iş bulmak istiyorum" dedi.

desiderius erasmus şu iç sıkıcı insanları görmüyor musunuz, kendilerini ya felsefi çalışmalara ya da ciddi ve zorlu işlere kaptıranları, çoğunun daha gençliğe ....... kuşkusuz, tasalardan, kesintisiz dakik düşünme baskısından ruhsuzlaştığını, can damarlarının kupkuru kaldığını?

sâdık hidâyet ahmetçik'in canı sıkıldı. kavalını çıkararak hüzün verici bir parça çaldı.

омар хаям / ömer hayyam щом розата разцъфне в пролетта, налей ми вино, дай ми песента. какво ли значи ада или рая – измислици са туй на глупостта.

selahattin adıgüzeller son zamanlarda can sıkıcı ekonomik haberlerin arasında, bu güzel ödül haberin gelmesi, moralimizi düzeltti, umudumuzu yeşertti.

sâdık hidâyet hacı'nın canını sıkan şeylerden biri de bahşiş meselesiydi. bahşiş vermeyi sevmezdi o. belki karıları bahşiş veriyorlardı. öyleyse nereden buluyorlardı parayı?

osman müftüoğlu şeker hastalığı, kontrol altına alınmazsa organ ve dokuların neredeyse tamamını etkileyen can sıkıcı bir sağlık sorunudur.

desiderius erasmus - çev : çiğdem dürüşken ama çoktandır üzerinde durduğum şu bilge konusu canımı iyice sıktı. bundan böyle konuşmamın yönünü insanlığın yararına olan başka şeylere çevireceğim.

hüseyin rahmi gürpınar bir ahmağa akıllısın demek kadar sempatisini kazanmak için kolay bir yol olamaz.

омар хаям / ömer hayyam с жени красиви само можеш да речеш, че обитаваш рай, и с чаша пурпурна, кога пред устните ти засияй. жени и вино! нима трябва, ако поне си с малко ум, от тях да бягаш и да чакаш единствено за земен край?

desiderius erasmus - çev : çiğdem dürüşken bütün bunların yerini alacak olansa, gece gündüz uykusuzluk, oruç, gözyaşları, dualar, vaazlar, çalışmalar, iç çekişler ve bunlar gibi nice sıkıntılı uğraşlar.

μουσταφά κεμάλ / мостафа кәмал / мустапа камал / мустафа камал / केमेल / mustafa kemals / mustafa qemal / mustafo kamol / mustafa kamal / mustafá kemal / mustafa kemalis / ali rıza oğlu mustafa / mustafa kemal türk kuvvet ve zekâsının yenmediği ve yenemeyeceği güçlük yoktur.

সন্ত পৌল / παύλος / ਸੰਤ ਪੌਲ / စိန့်ပေါလ် / ਸੰਤ ਪੌਲ / စိန့်ပေါလ် / 사도 파울로스 / שאול / 保罗 / պողոս / پولس / ጳውሎስ / بولس / সন্ত পৌল / pawlu / παύλος / പൗലോസ് / パウロ / па́вел / პავლე / פאולוס / paulus / pavlus biz mesih uğruna akılsızız, ama siz mesih'te akıllısınız!

巴魯赫·斯賓諾莎 / benedito de espinosa / benedictus de spinoza / baruch spinoza insanda güçsüzlükle ilgili olan şey özgürlükle ilgili olamaz. bu durumda insan hiçbir biçimde özgür diye nitelendirilemez, çünkü o varolmayı bilememektedir ya da aklını kullanmayı bilememektedir.

омар хаям / ömer hayyam с магарето бъди магаре, недей оголва своя лик! попиташ ли го, то ще каже: "кой – аз ли, да, аз съм велик!" но щом на някое магаре му липсват клепнали уши, то за магаретата умни ще бъде явен еретик.

παύλος / പൗലോസ് / パウロ / па́вел / 保羅 / პავლე / פאולוס / pawlos / paulus / pavlus kimse kendini aldatmasın. aranızdan biri bu çağın ölçülerine göre kendini bilge sanıyorsa, bilge olmak için “akılsız” olsun! çünkü bu dünyanın bilgeliği tanrı'nın gözünde akılsızlıktır.

yakup sıkıntıya dayanmış olanları mutlu sayarız. eyüp’ün nasıl dayandığını duydunuz. rab’bin en sonunda onun için neler yaptığını bilirsiniz. rab çok şefkatli ve merhametlidir.

باروخ سبينوزا / ברוך שפינוזה / ബറൂക്ക് സ്പിനോസ / バールーフ・デ・スピノザ / benedito de espinosa / benedictus de spinoza / baruch spinoza bir insanı ne ölçüde özgür diye belirlersek, o ölçüde onun aklını iyi kullanabildiğini ve iyiyi kötüye yeğleyebildiğim söyleyebiliriz.

süheyla ünal kendilik patolojisi sendromları kendilik nesnelerinin tutumlarına dayanarak dört grupta sınıflandırılmaktadır (kohut ve wolf 1978): yetersiz uyarılmış kendilik parçalı kendilik aşırı uyarılmış kendilik aşırı yüklenmiş kendilik

մուսթաֆա քեմալ / ܡܘܨܛܦܐ ܟܡܐܠ / موستەفا کەمال / מוסטאפא קעמאל / mustafa / mustapha kemal / mustafa kemal türk milletinin karakteri yüksektir. türk milleti çalışkandır. türk milleti zekidir.

pawlos / paulus / pavlus içinde bulunduğumuz bu lütfa imanla kavuştuk ve allah’ın yüceliğine [rahmetine ve rızasına] erişmek umuduyla övünüyoruz. yalnız bununla değil, sıkıntılarla da övünüyoruz.

salman akhtar bölünmüş ve parçalanmış kendilik

ömer hayyam tanrım hayır şer kaygısından kurtar beni kendimden geçir seninle doldur içimi aklım ayıramıyor iyiyi kötüden sarhoş et bari ne kötü kalsın ne iyi

मुस्तफा कमाल / मुस्तफ़ा कमाल / मुस्ताफा केमल् / মোস্তফা কামাল / કમાલ મુસ્તફા / முஸ்தாபா கெமால் / mistefa kemal / mostafa kemal / mustafa kemal çalışmaktan; gayret sarfından, bir cezadan, bir sıkıntıdan, bir fenalıktan kaçar gibi kaçınmak, çok kötü ve tedbirsizce bir harekettir.

pawlos / paulus / pavlus çünkü biliyoruz ki, sıkıntı sebat gücünü, sebat gücü allah’ın beğenisini, allah’ın beğenisi de umudu sağlar. umut düş kırıklığına uğratmaz.

augustine / augustinus bölünmüş irade, bölünmüş akıl, böünmüş istek, ...... içimizde iki irade vardır, ikisi de tam değildir, birbirlerinde eksik olana sahiptirler.

ömer hayyam ben şarap içiyorum doğrudur aklı olan da beni haklı bulur içeceğimi biliyordu tanrı içmezsem tanrı yanılmış olur

heinz kohut bölünmüş kendilik/benlik/ego dikey bölünme - yatay bölünme

ਮੁਸਤਫ਼ਾ ਕਮਾਲ / ముస్తఫా కమాల్ / ಮುಸ್ತಫಾ ಕೆಮಾಲ್ / മുസ്തഫ കമാൽ / මුස්තාෆා කෙමාල් / มุสตาฟา เคมาล / ကီးမား / ሙስታፋ ኬማል አታቱርክ / ᱟᱛᱟᱛᱩᱨᱠ ᱢᱩᱥᱛᱚᱯᱷᱟ / 무스타파 케말 / 凱末爾 / 慕斯他化·克麥 / 穆斯塔法·凯末尔 / mustafa kemal benim manevi mirasım ilim ve akıldır.

ömer hayyam gerçeği bilemeyiz madem ne yapsak boş ömür boyu kuşku içinde kalmak mı hoş aklın varsa kadehi bırakma elden bu karanlıkta ha ayık olmuşsun ha sarhoş

richard sennett “gerçek ben” ile “rol yapan ben” arasındaki ayrıma dayalı bir “bölünmüş kendilik” yoluyla “gerçek kendiliği” maruz kaldığı koşulların dışında başka bir yerde tanımlama bir öz savunma yöntemi olarak ortaya çıkabilir.

سليمان / שלמה / σολωμών / সলোমন / ሰሎሞን / salomone / şlomo / şelomo / salomone / solomon / salomon / salomo / süleyman kendi yüreğine güvenen akılsızdır.

ömer hayyam evrendeki bilimlerden hiç yoksun kalmadım, aklımın yetmediği çok az giz kaldı sandım, yetmiş iki yıl gece gündüz düşündüm durdum, sonunda anladım ki hiçbir şey bilmiyordum.

所羅門王 / սողոմոն / ソロモン / salomone / şlomo / şelomo / salomone / solomon / salomon / salomo / süleyman ahlâklı kadın erkeğin başında bir taçtır. onu takdir etmeyen erkek ahmaktır.

carl cohen we are all bored, or threatened, or tantalized in differing degrees by a perilous world, some hostile people, and a not very sensitive government.

ариф нихат асья / mehmet arif / arif nihat asya sen, dehri gezip şûhların şûhunu bul! sen, ruhunu kaybeden çocuk, ruhunu bul! lâkin, dilerim, sen de bu gül devrinde güller anyorken dil-i mecrûhunu bul!

pawlos / paulus / pavlus allah adil olanı yapacak:size sıkıntı çektirenlere sıkıntı ile karşılık verecek, sıkıntı çeken sizleriyse bizimle birlikte rahata kavuşturacaktır.

ömer hayyam bu gece bir batmanlık kadehle şarap içeceğim. iki şarap kadehiyle kendimi zengin edeceğim. üçlü talâk ile akıl ve dini boşayacağım önce, sonra üzümün kızını kendime eş edineceğim.

martin luther tanrı'nın sözlerini duymuyorlar, sersemler, budalalar. onun için bunlara tüfeğin sesini duyurmalı, onlar bundan anlarlar.

martin luther havva, adem kadar akıllı olmadığı için kolayca ayartılmıştır.

ömer hayyam şarap içiyorsan, akıllı biriyle iç. yüzü lâle misali, boyu serviyle iç. üzülüp dertlenmeden, sırrı açmadan, hem az hem arada bir hem de gizli iç!

alberto moravia boredom

phys boredom can lead to more extreme political views

مارتن لوثر / ማርቲን ሉጠር / मार्टिन लूथर / 馬丁·路德 / מרטין לותר / 𐌼𐌰𐍂𐍄𐌹𐌽𐌿𐍃 𐌻𐌿𐍄𐌰𐌹𐍂 / 마르틴 루터 / მარტინ ლუთერი / ಮಾರ್ಟಿನ್ ಲೂಥರ್ / マルティン・ルター / martin luther kadınların erkekler kadar akıllı değil.

ömer hayyam bu gök kubbeyi donatan yıldızlar, akıllı kimselerin kafasını karıştırırlar; akıl ipi ucunu, sakın kaybetmeyesin! o tedbirli yıldızlar da yoldan çıkarlar.

allison pease modernism, feminism and the culture of boredom

იესო / ישו / հիսուս / yesus / iesus / jezuz / isus / jesús / jesus / isa yemin ederim ki, nefsin isteklerine uymak, sâhibine uzun süren sıkıntı bırakır! sözleri kimindir?

ömer hayyam dünyada akla değer veren yok madem aklı az olanın parası çok madem getir şu şarabı alsın aklımızı belki böyle beğenir bizi el alem

americanreflections fight fascism, fight boredom!

ғайса / 예수 / ईसा / イエス / ιησούς / یەسووع / иисус / ઇસુ / عیسی / 耶穌 / ಕ್ರಿಸ್ತ / 𐌹𐌴𐍃𐌿𐍃 / ісус / yesus / iesus / jezuz / isus / jesús / jesus / isa blessed are the poor in spirit, for theirs is the kingdom of heaven.

te kuna te manu kia mere fascism and boredom

ömer hayyam dedim artık bilgiden yana eksiğim yok şu dünyanın sırına ermişim az çok derken aklım geldi başıma bir de baktım ömrüm gelip geçmiş hiç bir şey bildiğim yok

ཡེ་ཤུ། / їисъ / يسوع / ኢየሱስ / yesus / iesus / jezuz / isus / jesús / jesus / isa dünyada sıkıntınız olacak. ama cesur olun, ben dünyayı yendim!

ömer hayyam dedim ben artık kızıl şarabı içmem üzümün kanıymış bu ben kan dökmek istemem gün görmüş aklım şaşırdı sahi mi dedi yok canım şaka ben nasıl içmem

cezmi kalorifer kırmızı ışık beklerken can sıkıntısını önlemenin yolu

eyüp koçak popüler deyim ile fıtrat olarak mükemmel yaratılan bir insanın hayvandan daha aşağılarda olması... nasıl bir toplum olduk biz? nasıl bir akıl boşalması bu yaşanılanlar?

هوشع / osée / הושע / 何西亞 / ہوسیع / ஒசேயா / осія / осия / hoşea the days of visitation are come, the days of recompence are come; ısrael shall know it: the prophet is a fool, the spiritual man is mad.

pawlos / paulus / pavlus sen her durumda ayık ol, sıkıntıya göğüs ger, müjdeci olarak işini yap, görevini tamamla.

kur'an / allah / tanrı - çev : hasan basri çantay onlardan evvelkilere de herhangi bir peygamber gelmedi ki (onun hakkında da) mutlakaa böylece sihirbaz, yahud mecnun dediler.

هوشع / osée / הושע / 何西亞 / ہوسیع / ஒசேயா / осія / осия / hoşea peygamber mecnundur, ruhla dolu insan mecnundur, onu bu hale getiren sizin günahkârlığınız, sizin düşmanlığınız.

augustine / augustinus artık cinsel uzuvlar akla itaatin öngörülmesinin önüne geçecektir ve insan aklın yasalarıyla bedenin yasalarının savaş alanı haline gelecektir.

ömer hayyam canım şarap ne güzelsin billur kasende aklı köstekleyen bir büyü var sende biraz içti mi insan açılır yüreği döker ortaya nesi varsa içinde

heinz kohut ben kendi içinde bölünmüş kendilik parçalarından oluştuğu gibi nesnelerde ben ile kesin sınırlarla ayrılmış değildir.

sâdık hidâyet bu gülleri kokladın mı bütün acıların, sıkıntıların geçer...

мустафа кемал / ムスタファ・ケマル / мустафа қьемал / мустафа кемаль / მუსტაფა ქემალ / мұстафа кемал / mustafa kemal bizim başka milletlerden hiçbir eksiğimiz yok. cesuruz, zekiyiz, çalışkanız, yüksek amaçlar uğrunda ölmesini biliriz.

ihsan özbek sıkıntınız kadar önemli bir gerçek de sıkıntılarda izleyeceğiniz tutumla ilgilidir.

أوغسطينوس / ავგუსტინე / ኦግስቲን / আউগুস্তিনুস / augustin / アウグスティヌス / אוגוסטינוס / அகஸ்டீன் / ಆಗಸ್ಟೀನ್ / 아우구스티누스 / augustine / augustinus günah ve ölüme düşmekle akıl, irade ve arzu asli yerinden çıkarak bozulmuşlardır.

sohrab sepehri hayatın rutubetli tarafı. sıkıntılı doğu insanının yaratılışı. kadın sokağında serserilik mevsimi. mevsim sokağında yalnızlık kokusu.

موسى / מֹשֶׁה / ሙሴ / муса / མོ་ཤི། / 摩西 / મુસા / モーセ / משה / მოსე / 모세 / मूसा / 梅瑟 / โมเสส / моисей / móses / moses / moïse / musa - çev : yaşar nuri öztürk rabbimiz! onların mallarını sil süpür, kalplerini şiddetle sık ki, acıklı azabı görünceye kadar inanmasınlar.

ömer hayyam bu yıldızlı gökler ne zaman başladı dönmeye ne zaman yıkılıp gidecek bu güzelim kubbe aklın yollarıyla ölçüp biçemezsin bunu sen mantıkların kıyasların sökmez senin bu işde

hüseyin rahmi gürpınar bir yandan akıllı, alim yetiştirmek için mektepler açar. öte yandan filizlerini budamak için çareler ararlar.

mustafa kemal laiklik, asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık ve büyücülükle mücadele kapısını açtığı için, gerçek dindarlığın gelişmesi imkanını temin etmiştir.

دسيدريوس إراسموس / эразм ратэрдамскі / 데시데리위스 에라스뮈스 / ארסמוס מרוטרדם / érasme / έρασμος / desiderius erasmus - çev : çiğdem dürüşken delilerse para içinde yüzerler ve devletin dümenine geçirilirler, kısacası her şekilde serpilip gelişirler.

ömer hayyam her şeyin sahibi tanrı madem ki yarattı doğayı ne sebeple verdi ona eksiği, kusuru? çirkin olduysa bu mahluk, kimin kusuru? iyi oldu madem; neydi yıkmaktaki zoru?

പൗലോസ് / パウロ / па́вел / 保羅 / პავლე / פאולוס / pawlos / paulus / pavlus çarmıhla ilgili bildiri mahva gidenler için saçmalık, biz kurtulmakta olanlar içinse tanrı gücüdür. nitekim şöyle yazılmıştır: “bilgelerin bilgeliğini yok edeceğim, akıllıların aklını boşa çıkaracağım.”

омар хаям / ömer hayyam и нека сто години да горя сред грях, не ме е страх от ада, мъките презрях; но по ме плаши мене хорът на глупците. от кончина е по-ужасен разговора с тях.

デジデリウス・エラスムス / დესიდერიუს ერასმუსი / ഡെസിഡീറിയസ് ഇറാസ്മസ് / desiderius erasmus - çev : çiğdem dürüşken halk var gücüyle seni ıslıklarken sen kendini alkışlarsan, bunun ne zararı olabilir? işte kendini alkışlamanı mümkün kılan tek şey deliliktir.

ömer hayyam kaçsan tümüyle ilim dersinden, iyi olur. asılsan bir dilberin zülüflerine, iyi olur. dökmeden önce zamane senin kanını döksen kadehe sürahinin kanını, iyi olur.

bilal ersoy kelime anlamı “zihin yarılması” olan şizofreni, çılgınca değişen ve zalimleşen dünyada entellektüllerin kendilerindeki yabancılaşmayı ve parçalanmayı anlatmakta kullandığı bir sembol, eğretileme haline gelir.

bilal ersoy deliliğe yüklediğimiz romantik anlamları şizofrenide bulamayız.

bilal ersoy şizofreninin trajik yönlerinden biri hastalığın stres faktörüyle sanki birden ortaya çıkıyor gibi görünmesidir.

bilal ersoy xx. yüzyılda bedenle ruh, özel yaşamla iş yaşamı birbirinden keskin çizgilerle ayrılınca kendine ve doğaya yabancılaşan insan, ruhunda derin yarılmalar hissetmeye başlar.

ömer hayyam o ki yer ile felekleri yarattı, gamlı gönlümü ne de çok dağladı. nice lâl dudaklıyı, mis zülüflüyü yer tahtasına, toprak hokkasına bıraktı.

sohrab sepehri ben dünya misafirliğine gittim. ben sıkıntı ovasına, ben irfan bağına, ben bilim ışığının balkonuna gittim.

kur'an / allah / tanrı - çev : ahmet varol dünya hayatı oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. ahiret yurdu ise takva sahipleri için daha hayırlıdır. akıl etmiyor musunuz?

ömer hayyam - çev : mehmet kanar şarap içmek, şen olmak âyinimdir benim. uzak olmak küfür ve dinden, dinimdir benim. dedim dünya dedikleri geline: nedir senin mehirin? dedi: senin hürrem gönlün mehirimdir benim.

kur'an / allah / tanrı - çev : adem uğur dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. müttakî olanlar için ahiret yurdu muhakkak ki daha hayırlıdır. hâla akıl erdiremiyor musunuz?

mevlânâ celâleddîn-i rûmî hiçbir şey satmayan büyücü tacirler, gürültüyle akılları bulandırır, berbadederler.

mevlânâ celâleddîn-i rûmî akıl keskindir ama ayağı gevşektir. çünkü gönlü yıkıktır, bedeni sağlam.

aristoteles / aristo taşıyıcısı insan olan ruhun bir yanı akıldan yoksun bir yanı da akıl sahibidir.

hüseyin rahmi gürpınar insanın ıstırabı dayanıklılığının üstüne çıktığı bazı hallerde tabiat, beyni uyuşturur, adeta kendi kendine hisleri uyuşturmuş bir hal alır.

kur'an / allah / tanrı - çev : ali ünal bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun ve boş oyalanmadan başka bir şey değildir. âhiret yurdu ise, allah’a gönülden saygı besleyen ve o’na karşı gelmekten sakınanlar için çok daha hayırlıdır. halâ akıllanmayacak mısınız?

uludagsozluk zira siz kadınlarda akıl ve din eksikliği vardır

rahman moshtagh mehr - çev : kadir turgut bu âlem kavga ve kıtlık elinde oyuncak ve ‘ümit ve korku’ diyarıdır; o âlem ise huzur ve devamlılık sığınağıdır.

ebubekir sifil akıl ve din eksikliği

kur'an / allah / tanrı - çev : yaşar nuri öztürk şu iğreti, basit hayat bir oyun ve eğlenceden başka şey değildir. sakınıp korunanlar için âhiret yurdu elbette ki daha iyidir. hâlâ aklınızı işletemeyecek misiniz?

ömer hayyam kaçsan tümüyle ilim dersinden, iyi olur. asılsan bir güzelin saçlarına, iyi olur. dökmeden önce zaman senin kanını döksen kadehe sürahinin kanını, iyi olur.

kemal alkan akıl noksanlığı; delilik

pawlos / paulus / pavlus [allah] kötülük eden herkese sıkıntı ve elem verecek; iyilik eden herkese yücelik, saygınlık, esenlik verecektir. çünkü allah insanlar arasında ayrım yapmaz.

ömer hayyam sarhoş oldum mu aklım azalır ayıldım mı sevincim dağılır ne sarhoş ne ayık bir hal var ya en güzeli öyle yaşamaktır

mustafa ünal amerikalılar doğru olarak şamanizm’in sadece sibirya ve altay bölgesi halkları arasında görülmeyip dünyanın her yerinde bulunabileceğini ileri sürmektedirler. ....... şamanlar zihinsel ve fiziksel hastalıkları olan şizofrenik kimseler biçiminde tarif edilirler.

ihsan özbek günah bize sıkıntı verir; yani yıkıcı etki yaratır, köleleştirir, korkutur, kör eder ve tanrı’dan uzaklaştırır.

ezgi sertalp parçalanmış benlikler parçalanmış hayatlar parçalanmış filmler: bir dövüş kulübü okuması

омар хаям / ömer hayyam богатството, нали, съвсем не значи ум, но бедността боли, като живот без друм. виж, теменужката трепти, а пухкавата роза се смее, пълна с радост, злато, пчелен шум.

sohrab sepehri sonra bir kanatta aniden dolan uçma zevkini ve kendini sakınan ruhun çatlamasını

օմար խայամ / ömer hayyam թեև խելքի կարծիքով փողն անպիտան մի բան է, բայց անփողի համար էլ աշխարհը մի զնդան է

ebru güzel mcluhan, teknolojinin, dört duyu organın bir uzantısı olduğunu ve beynimizin biri görsel ya da öklid’e özgü uzamla, diğeri akustik uzamla ilişkilendirilen iki ayrı küreye bölündüğünü vurgular.

օմար խայամ / ömer hayyam այս աշխարհում խելոք ու լուրջ պիտի լինես, խելքը՝ գլխիդ և լուռ ու մունջ պիտի լինես, քանի ականջ, աչք ու լեզու տեղում են դեռ, էն գլխից կույր և համր ու խուլ պիտի լինես

ebru güzel mcluhan’a göre fonetik yazıdan başka hiçbir yazı çeşidi insanı topyekûn karşılıklı bağımlılığın ve ilişkilerin sahiplenici dünyasının; yani işitsel ağın dışına taşımamıştır. hatta bunun insanları yalnızlığa itmenin dışında “şizofren”leştirdiğini iddia eder.

омар хайям / ömer hayyam «существует ли разум или нет?», то ответ будет: да или нет.

sâdık hidâyet profesör rişe der ki: "insanın bir hayvan olduğunu kabul etmek gerek. kimi zaman akıllı, ama çok defa bilgisiz ve yırtıcıdır. ....... pişirilmiş yiyecek yemek demek, beden yapımıza aykırı bir yaşam demek. acaba pişirmek doğal yiyecekleri bozmuyor mu?"

омар хайям / ömer hayyam например, если бы мы сказали: «что есть истина разума?», то ответ состоит в определении, описании, расчленении или разъяснении названия.

sâdık hidâyet ünlü biyokimyacı gotiye, vejetaryenlik hakkında der ki:"bu tarz yiyeceği akıl yoluyla kabullenmek mümkündür. akıllı, sakin, zevk sahibi fakat kurnaz, güçlü, çevik ve bol üreyen nesillerin idealdeki evrimi ve eğitimi için çabalayanlar da vejetaryenliği öveceklerdir."

омар хайям / ömer hayyam ад и рай — не круги во дворце мирозданья, ад и рай — это две половинки души.

selahattin özpalabıyıklar altı yaşında ilmiye okuluna gönderilen hidâyet ilkokulu orada bitirdi. 1915'te darü'l-fünun'da avrupalı öğretmenlerin gözetiminde batılı bir eğitim almaya başladıysa da çok geçmeden matematik ve benzeri derslerden sıkıldı.

omar khayyam / ömer hayyam ah, love! could you and ı with him conspire to grasp this sorry scheme of things entire, would not we shatter it to bits — and then re-mould it nearer to the heart's desire!

sâdık hidâyet - çev : mehmet kanar bize egemen olan, hayatlarımızı rezillik, utanç, acı ve sıkıntıyla dolduran, doğal, içten ve dostça duygularımızı inciten, bedenlerimizi durmadan yaralayan, ve hayatlarımızı tatsız ve acınacak hale getiren bu insan soyu nasıl bir canavar!

омар хайям / ömer hayyam Чем ниже человек душой, Тем выше задирает нос.

sâdık hidâyet bugün dünyamızda diplomalar hakkıyla mı veriliyor? diploma insanı ihtiyatlı ve iyi tabiatlı mı yapıyor? hayır. her parası olanın akıllı olduğu söylenemez. bir diploma ile ilim elde edilebilir mi?

إدغار آلان بو / एडगर एलन पो / 艾都加·阿蘭·薄 / エドガー・アラン・ポー / ედგარ ალან პო / එඩ්ගා ඇලන් පෝ / э́дгар а́ллан по / edgar allan poe delilik sandığınız şeyin sadece duyuların keskinleşmesi olduğunu söylememiş miydim ben size?

sâdık hidâyet bazı kimseler çeşitli yiyecekleri değerlendirdikten sonra yiyecekler hakkında birtakım usul ve yasalar oluşturdular. bunlar bilgin değil, hayalperestlerdi. toplumdan ayrı bir yaşantıya sahip olan bu insanlara akıllı şair ya da filozof adı verilir.

blaise pascal normallik denilen şey neden adı konulmamış bir tür delilik olarak adlandırılmasın.

sâdık hidâyet aslen etobur hayvanlar olan köpek ve kedinin kimi zaman bitkisel gıdaları tercih ettikleri ve bu nedenle evcil, yumuşak başlı ve sevecen oldukları görülür. hiçbir zarara uğramadan akılları da gelişme gösterir. ama et verilen otobur hayvanlarda aksi sonuçlar doğurur.

martin heidegger iç daralması geçici bir durum değildir. varlığın kendisindendir.

sâdık hidâyet ey gaddar, ey hunhar insan! yeryüzünde insan kadar akıllı, şerir ve ondan on misli güçlü bir yaratık olduğu takdirde, ....... kalmayı; at, eşek, koyun vs gibi tutsak olmayı, ağır yükler çekmeyi, kabalık görmeyi, tavla ve mezbahaya düşmeyi göz önüne getirdin mi hiç?

마르틴 하이데거 / 马丁·海德格尔 / martin haydegger / martin haydeqqer / 海德格 / martīns heidegers / মার্টিন হাইডেগার / מרטין היידגר / martin heidegger tasa ve iç daralması, varlığa erişmek için bir ip ucudur.

sâdık hidâyet hayvancıklar daha yol yorgunluğunu atmadan kamçıyla mezbahaya gönderiliyorlar. bu pis ve hüzün verici binaya girer girmez yürek sıkıştıran kan kokusu, nemli zemin, her yandan akan taze kan, hayvanların canhıraş feryatları, kendi kanma bulanmış ve seğiren .......

ማርቲን ሄድጋ / مارتن هايدغر / მარტინ ჰაიდეგერი / μάρτιν χάιντεγκερ / ма́ртин ха́йдеггер / マルティン・ハイデッガー / मार्टिन हाइडेगर / martin heidegger iç daralmasında insan, yokluğu ve yokluktan ayrılan varlığı kavrar. her an yokluğa gidebileceğini duyar.

ahmet davutoğlu bölünmüş benlik

احمد یوکنکی / әхмәд йүгнәки / ахмад югнаки / ahmad yugnakiy / əhməd yüknəki / edib ahmed bin mahmud yüknekî rahata ermeyi bekle. sıkıntı yangınları söner, sıkıntı bir nöbet gibidir, geçer gider; sabır sahibinin bundan kazancı sevap almak olur.

james s. grotstein yetersiz annenin koruyamadığı çocuk katastrofik yaşantılar yaşar ve şizofrenik bir kişilik geliştirir.

hüseyin rahmi gürpınar kendi kendini aldatmak budalalığına iyimserlik derler.

омар хаям / ömer hayyam сприятелиш ли се с глупака, не ще се отървеш от срам, и затова – послушай ти съвета мъдър на хайям: отрова приеми, но нека е приета от мъдрец, а от ръката на глупака не вземай ти дори балсам.

سهراب سپهری / سهراب سبهري / ソフラーブ・セぺフリー / սոհրաբ սեփեհրի / сохра́б сепехри́ / сохраб сепехрі / sohrab sepehrî / suhrob sipehriy / sohrab sepehri روح من بیکار است / مثل یک میکده در مرز کسالت هستم.

содиқи ҳидоят / צאדק הדאיאת / sadegh hedayat / sâdık hidâyet çıplak tenimi soğuğa teslim etmiş, kendi kendime dolanıyordum. işte bu sırada delirdiğim düşüncesi aklıma geldi.

sohrab sepehri kaşan şehrindenim fena sayılmaz halim, bir lokma ekmeğim var, biraz aklım, iğne ucu kadar da zevkim.

সন্ত পৌল / సెయింట్ పాల్ / ጳውሎስ / بولس / 사도 파울로스 / pó-lò / సెయింట్ పాల్ / ጳውሎስ / بولس / pó-lò / pawlos / paulus / pavlus katlandığınız bütün zulüm ve sıkıntılar karşısındaki sabır ve imanınızdan ötürü sizinle övünüyoruz.

desiderius erasmus - çev : çiğdem dürüşken öyle ki, büyük hatipler bile uzun uzadıya düşünüp kurguladıkları nutuklarıyla ruhunuzu boğan sıkıntıları defedemezken, ben tek bir bakışımla bunu başarıyorum.

büşra şahin hayyam, sıkıntılarına akla dayanan bir çözüm yolu bulamadığı için kötümser.

fernando antónio nogueira pessoa hayyam'ın sıkıntısı, iyice düşünmüş ve herşeyin karanlık olduğunu görmüş: bütün dinler, bütün felsefeler üzerine kafa yormuş, nihayet süleyman’ın lafına gelmiş bir adamın sıkıntısıdır.

ഒമർ ഖയ്യാം / ఒమర్ ఖయ్యాం / 奧瑪開儼 / ömer hayyam yaşamanın sırlarını bileydin ölümün sırlarını da çözerdin bugün aklın var bir şey bildiğin yok yarın akılsız neyi bileceksin

hüseyin rahmi gürpınar kendini, geçmişin en büyük eşsiz dahilerine benzetmekte dahilik aramak ahmaklığın en açık nişanesidir.

အိုမာ ခေယမ် / ʿumar khayyām / ომარ ხაიამი / ömer hayyam uyumuşum rüyamda akıllı bir insan dedi sevinç gülü açmaz uykuda uyan ne işin var bu ölüme benzer ülkede kalk şarap iç sonsuz uykulara dalmadan

ekin öyken kendini “gerçekdışı” olana kaptıranlarsa, resmi ve ilahi aklın uygun gördüğü ....... ama bazen, resmi aklın kendi kendini boğduğu sıkıntı anlarında bir süreliğine serbest bırakıldıkları ve gözetim altında da olsa düş peşinde koşma fırsatını yakaladıkları olur.

ਉਮਰ ਖ਼ਯਾਮ / ομάρ καγιάμ / خیام / उमर खय्याम / ömer hayyam şu sonsuz sayvanı donatan yıldızlar akılların aklını durdururlar sen aklından şaşmamaya bak ve bil ki o tedbirli yıldızlar da yoldan çıkarlar

مارتین هایدقر / մարտին հայդեգեր / مارتین هایدگر / мартин хайдегер / martin heidegger insanın içinde bulunduğu durumla gelecekte olabileceği durum arasındaki gerginlik iç daralması doğurur.

오마르 하이얌 / omar chajjám / ’omar khayyām / умари хайём / амар хаям / ömer hayyam gözünde dünyayı ne kadar süsleseler de, akıllıların inanmadığına sakın inanma sen de. niceleri gider ve niceleri gelir senin gibi. nasibini almaya bak, götürecekler seni de.

ஓமர் கய்யாம் / ғүмәр хәйәм / амар хаям / ömer hayyam ey özünün sırlarına akıl ermeyen suçumuza duamıza önem vermeyen günahtan sarhoştum ama dilekten ayık umudumu rahmetine bağlamışım ben

omar jayam / ömer hayyam «pues si todo lo tienes en el vino, dime, mercader, ¿por qué lo vendes? si locura no fuese, cual la araña en su nido cuidarías la tela de tu vida presente: ¿y a qué, si nadie sabe si el aliento absorbido puede volver al aire de donde fue bebido?».

omar caiam / โอมาร์ คัยยาม / ಉಮರ್ ಖಯ್ಯಾಮ್ / omer xeyam / omar ĥajam / ömer hayyam eu minha alma enviei para o espaço sem fim para um traço aprender nos destinos do além, minha alma devagar foi retornando a mim e me disse: eu sou o céu e o inferno também.

rauf pehlivan kadının aklı ve dini yarım mı?

sorularlaislamiyet kadının, dininin ve aklının eksik olduğu konusunda bir hadis-i şerif olduğu doğru mudur? eğer doğruysa bu kadınlara hakaret ve haksızlık olmaz mı?

мухамед / мұхаммед / мухьаммад / මහම්මද්තුමා / 模罕默德 / מוכאמאד / ᱢᱩᱦᱟᱢᱢᱚᱫᱽ / мугьаммад / मोहम्मद / मुहम्मद् / μωάμεθ / muhammed bin abdullah / mahamad / muhameds / muhamad / mahoma / muhammed kadının aklı ve dini eksiktir.

mumsema akıl noksanlığı ve namaz

abdülaziz bayındır kadına aklı ve dini noksan denemez

ፕላቶ / أفلاطون / بالإغريقية / प्लेटो / πλάτων / ཕི་ལ་ཐོན། / platon akılsız ruh, çirkin ve ölçüsüzdür.

eksisozluk iç daralması

mevlânâ celâleddîn-i rûmî zavallı akıl, gönül kıran bir insafsızı bulur da, onu bağrına basar. ruh da yol kesen eşkıyayı bulur, onu kendine dost sanarak, alır, gönül evine getirir.

mumsema sıkıntı depresyon ve ruh daralması için dua

mevlânâ celâleddîn-i rûmî ey söylenmemiş, gönülde kalmış gam, ey uyuşmuş akıl defolun gidin!

kizlarsoruyor iç daralması nasıl geçer?

mevlânâ celâleddîn-i rûmî aklım, senin aşkınla yanıp yakılmasın! aklımı tutuşturma, hiçbir şey bilmiyorurn. ben zaten akıllı değilim, ne olur aklım, gel, gel, gel!

peyami safa içinin sıkıntısını ondan mümkün mertebe gizlemeye çalışarak, dereden tepeden konuşarak oyalandı.

mevlânâ celâleddîn-i rûmî ey allah'ım, güneş de, ay da, gökler de, manalar da, akıllar da bize göre yücedir, değerlidir, zengindir. fakat, senin karşısında hepsi de fakir ve yoksuldurlar.

mevlânâ celâleddîn-i rûmî akıl şaşırdı kaldı, bir köşeye çekildi de diyor ki: "haydi, akıl eğer senin aklınsa beni bul bakalım, ben neredeyim?"

mevlânâ celâleddîn-i rûmî akıl pusudadır. sağa, sola bakmada, kusur aramadadır. kusur arayan o ihtiyar yankesiciye büyük kadehle şarap sunun, sunun da kendinden geçsin, kusur aramasın!

mevlânâ celâleddîn-i rûmî aşkının üstün gelişi yüzünden akıl düşünceyi bırakıyor, coşup köpürüyor!

mevlânâ celâleddîn-i rûmî güzelliğinin gücü ile aklın elini, ayağını bağladın da akıl hiç bir şey yapamaz oldu.

omar chayyām / ኦመር ሃያም / عمر الخيام / عومەر خەییام / عُمَر خَیّام / ウマル・ハイヤーム / gıyaseddin eb'ul feth ömer ibni ibrahim el-hayyam / ömer hayyam benim bu deli gönlüm, dedim; ne zaman akıllanacak? biraz daha kulağı burkulunca dedi.

ali seyyar aslında hastalık, acziyet ve ızdırap kılığında gelen gizli bir saadet kaynağıdır. hz. mevlana, kederlerin ve sıkıntıların insan için bir nimet olduğunu şu şiirinde ifade etmektedir: “uğradığın derde, kedere razı oldun mu, hemen sana cennet kapısı açılır. gam .......

aydın boysan akıl kıtlığı: ‘düşünme zayıflığı, eksikliği’ veya ‘yeterli derecede muhakeme etme yeteneği bulunmama’ şeklinde bir anlam taşıması muhtemeldir: “akıl kıtlığı, hile ve ihanet doğurur; bir başkasından daha kurnaz olunabilir ama herkesten daha kurnaz olunamaz.”

ali seyyar allah’a sığınan bir hasta, acılarını ve sıkıntılarını önemli derecede hafifletecektir. kadere iman, bütün sıkıntıların sonucundan emin olma duygusunu ve güvenini verir insana.

ომარ ხაიამი / օմար խայամ / ওমর খৈয়াম / עומר ח'יאם / omar khayyam / ömər xəyyam / ömer hayyam რაც უფრო დაბალი სულის ადამიანია, მით უფრო ზემოთ სწევს ცხვირს. ცხვირით მიიწევს, სადამდეც სულით ვერ გაიზარდა.

မိုဟာမက် / магамет / محەممەد / മുഹമ്മദ് / abū al-qāsim muḥammad ibn ʿabd allāh ibn ʿabd al-muṭṭalib ibn hāshim / ମହମ୍ମଦ / мохамед / məhəmməd / мөхәммәт / muhemmed / mohameka / muḥammad ibn ʿabdullāh / muhammed dünyadaki sıkıntı anları, ahiretteki sıkıntı anlarını yok eder.

ali seyyar ölümle birlikte sıkıntı veren bütün hastalıklar, bir gün son bulacaktır. hayat ise ölümden sonra da ruhumuzun varlığı sayesinde bütün bu dünyevî sıkıntılardan kurtulmuş olarak devam edecektir.

欧玛尔·海亚姆 / အိုမာ ခေယမ် / ʿumar khayyām / ’omar khayyām / omer xeyam / omar chajjám / умари хайём / omar ĥajam / omar khayyam / ömər xəyyam / ömer hayyam 随我来吧,别听那些聪明人瞎扯。 只有一事是真的,其它都是骗人; 此生飞逝属实,莫把其余当真。 曾经开放的花朵如今已永远消沉。

mustafa selçuk akıl daralması

ali seyyar hastalığın güzel bir yönü de, çaresizlik içinde kişiyi yaratan’ına yönlendirmesi olduğunu belirtmiştik. kuran-ı kerim, buna bir örnek verir: “biz insana nimet verdiğimizde o yüz çevirir, başını alır uzaklaşır. fakat kendisine sıkıntı (fenalık) dokununca bir de .......

aydın boysan akıl dur-: “en yıllanmış karanlıkları deli mantığı aydınlatır deli mantığı karşısında akıl durur.” bu deyimin anlamı ‘hayretten, şaşkınlıktan beyin çalışmaz duruma gelmek’tir.

esin nur akyıldız standart doğrular var artık, aynı tip insanlar, aynı tip insanlar. monotonluk var, aynı tip seks can sıkmaz mı? değişiklik insanı motive eder. hepimiz için böyle.

ali seyyar said nursi’ye göre musibetlerin, şerlerin, hatta günahların aslı ve mayası yokluktur. yokluk ise şerdir, karanlıktır. yeknesak istirahat, sükût, sükûnet, durgunluk gibi hâller, yokluğa, hiçliğe yakınlığı içindir ki, yokluktaki karanlığı hissettirip sıkıntı verir.

nurhan demirel arkadaşlıkta ve aşkta zaman zaman kavgalar, anlaşmazlıklar, can sıkıcı durumlar yaşanabilir. önce darılır, sonra barışırız.

furkan aydıner akıl daralması ve fikrî kısırlık

sevilay yılman belediyelerin belediye hizmetleri dışında (yol, kanalizasyon, ağaçlandırma vs) yaptığı harcamalar sadece o belediyeye oy vermeyen muhalif tarafı değil, bağlı olduğu partinin seçmeninin de canını sıkıyor.

ali seyyar sağlık ise, insana bazen can sıkıntısı verir ve saatlerin bir an evvel geçmesi arzusunu doğurur. kişi, bu durumda çabuk vaktimi geçireyim düşüncesiyle, sıkıntıdan faydasız eğlencelere atılabilir.

hüseyin rahmi gürpınar insanlık, ne felaket çekiyorsa kalabalıkların ahmaklıkları, budalalıkları yüzünden çekiyor.

حسين رحمي قوربنار / ჰუსეინ რაჰმი გურფინარი / حسين رحمى جوربينار / hüseyin rahmi gürpınar delilerin iki tür talihleri vardır. akıllara aykırı düşen ekstra çılgınca atılganlıklarında başarılı olurlarsa “dâhi” ünvanını alırlar, başarılı olmadılar mı doktorların ellerinde kalırlar.

metin karabaşoğlu allah imkân verirse, hakikatın zihin ve akıl darlığı ile ayrı mütalaa edilen ama gerçekte birarada bilinmesi ve kavranması gereken veçhelerini buluşturan mânâsını içeren ‘seb’a’l-mesânî’ ve fâtiha’ya dair,ileriki çalışmalarda bazı açılımlar sunabilmek istiyoruz.

zindan adası - john cawley ( krishna bhanji / بن كينغسلي / બેન કિંગ્સલી / בן קינגסלי / بن کینگزلی / μπεν κίνγκσλεϊ / բեն քինգսլի / ベン・キングズレー / 벤 킹즐리 / ბენ კინგსლი / 本·金斯利 / ben kingsley ) akıllılık bir seçim değildir, şef, ona sahip olmayı seçemezsiniz.

ceyhun balcı bundan yaklaşık 2.5 yıl önce (s)akil adamlar başlığıyla yazmışım. o yıllarda yerli âkil sıkıntısı olmalıymış ki; yabancısıyla iş görülmüş.

zindan adası - teddy daniels ( ليوناردو دي كابريو / লিওনার্দো ডিক্যাপ্রিও / ლეონარდო დიკაპრიო / լեոնարդո դիկապրիո / λεονάρντο ντι κάπριο / לאונרדו דיקפריו / 레오나르도 디카프리오 / leonardo wilhelm dicaprio ) delilerden mükemmel kobay olur, konuşsalar bile, kimse kulak asmaz.

이렘 데리지 / irəm dərici / irem derici konuşmaya başladığımdan beri aynıyım. alttan alta bir zeka kıtlığı var bende diye düşünüyorum. şuraya bir arkadaşım gelsin hemen sapıtırım. galiba ciddiyete alışamadım.

kara şövalye - joker ( heathcliff andrew ledger / هيث ليدجر / хит леджер / ヒース・レジャー / הית' לדג'ר / हीथ लेजर / ஹீத் லெட்ஜர் / 希夫烈達 / ഹീത്ത് ലെഡ്ജർ / હિથ લેજર / 希斯·萊傑 / χιθ λέτζερ / հիթ լեդջեր / heath ledger ) delilik yerçekimi gibidir, sadece hafifçe dokunmalısın.

fikirteknesi islam’ın bir medeniyet ve kültür (irfan) havzası oluşturmadığını, oluşturmayacağını, böyle bir şeye ihtiyaç duymayacağını iddia etmek, bedevi aklının bile gerisinde bir akıl darlığı gerektirir.

cafer sadık yaran - çev : mehmet atalay insanoğlunun belli başlı 'hastalık'larının neşvü nema bulduğu temel zayıflığı, kur'an tarafından "aşağılık" ve "akıl darlığı" olarak nitelendirilir.

kıvanç buhara rus görevliler, vize için bekleyenlere, lefkoşa’nın cehennem sıcağında öyle bir işkence, öyle bir akıl sıkıntısı yaşatıyorlar ki…

mehmet ali bal allah’ım, akıl darlığı, basiret yokluğu, feraset eksikliği gibi türlü dertlerle malul ve fakrı zaruretin çeşitli halleriyle mustarip islam dünyasını senden gayri her şeyden istiğna zırhıyla zırhlandır.

ahmet turan alkan "islâmi akıl" kıtlığı

uludagsozluk türk kızlarındaki akıl kıtlığı sorunu

yılmaz ateş ankara’da su kıtlığı yok. kıt olan, akıl kıtlığıdır.

sorularlaislamiyet dünyada çekilen hastalık ve sıkıntıların sevap cihetiyle faydası olacaktır.

abdulaziz hatip sıkıntı ve musibet günahları temizler.

arstechnica - semih sönmez canımız sıkıldığında zaman hiç geçmiyor gibi gelirken eğlendiğimizde zaman çok hızlı akıyor gibi hissediyoruz.

arstechnica - semih sönmez ilk kez deneyimlediğimiz bir şeyi kaydetme biçimiyle defalarca yaptığımız sıkıcı bir şeyi kaydetme biçimi birbirinden farklı olmalı.

sedat şahin değerli dostlar; annem erzurumdan istanbul cerrahpaşa tıp fakültesi hastanesine safra yolları kanseri teşhisiyle geldi ....... yoğun bakım ünitesine yatırıldı. istisnasız her gelip yoğun bakım önünde beklemeleri başlamış sıkıntı ve acı dolu 20 günü başlamıştı.

sedat şahin 21 ekim 13.30'daki görüşmemiz bin bir çeşit duyguyla tamamlandı. bunu ancak yaşayanlar bilir; rüyaların, hislerin, can sıkıntısının size bir şeyler fısıldadığını hissedersiniz, yine de yüzleşmek istemezsiniz.

metabilgi kitabımız kur’ân-ı kerîm’de “akıl” hep müspet ve olumlu anlamda kullanılmış olup; kâfir ve münafıklar “akılsızlık ve aklını kullanmamakla” nitelendirilmişlerdir.

metabilgi akıllı insan, bile bile kendini zehirlemek ve tedricî intihar denilebilecek birşeyi yapmaz, mes’elâ sigara içmez; fakat kişide günah veya gaflet veya başka bir zaaf noktasından akıl daralması yaşanmaya başlamışsa, o kişi zeki olsa bile sigara içebilir…

nefes yayınevi / cemâlnur sargut büyük acılar ve sıkıntılar insana nasıl tesir eder?

eksisozluk kadınların zeki erkekleri sıkıcı bulması

nefes yayınevi / cemâlnur sargut sıkıntı ve bela bizim yaptıklarımızın karşılığıdır

lugatim sehâfet / sahâfet (ﺳﺨﺎﻓﺖ) i. (ar. seḫāfet) akıl kıtlığı, akılsızlık.

nefes yayınevi / cemâlnur sargut acı ve sıkıntılar bizim için nasıl bir önem taşır?

cemâlnur sargut ateş; sıkıntı ve bela demektir.

aziz erim gel de! iyi niyetimin şeyhi kaltak bir kavşaktan geçerken aklımı oynatacağımı söyle bir diğeri, sahip çıkamadığı kazalarında ateist akıl kıtlığı işte ihmali ışıklar, halen bilinmiyor

cemâlnur sargut hayatın kıymetini bilebilmek için sıkıntı yaşamak lazım

quodvidepast / quod vide past / evrim ruhum sıkıldı diyoruz, aklım sıkıldı demiyoruz.

nefes yayınevi / cemâlnur sargut içimizde bir sıkıntı varsa neler yapabiliriz?

erol göka örneğin “sıkıntılı mizaca sahip bir kimse” dediği­mizde, o kişinin şimdi ve geçmişte sıkıntılı bir insan olduğunu; “sıkıntılı bir duygula­nım içindeki bir kimse” dediğimizde ise, o kişinin şu anda yoğun bir sıkıntı içinde ol­duğunu anlatmak istiyoruzdur.

erol göka yine örne­ğin sıkıntılı mizaca sahip bir insanın günde­lik hayat içinde zaman zaman neşeli ve güleryüzlü, zaman zaman çok ileri düzeyde gergin, sıkıntılı, öfkeli olabilmesi, onun mizacındaki değil, duygulanımındaki deği­şikliklerdir.

cemâlnur sargut sıkıntı ve belalar bize lütuftur.

mustafa çiftçi kimse can sıkıntısını entelektüel büyük laflarla boyamaya çalışmasın.

mustafa çiftçi sevmenin de sıkıntının da rasyonel bir izahı yok.

emrah günok heidegger felsefesinde zamansallığın göstereni olarak sıkıntı kavramı

yusuf alpaydın çalışmanın mutluluğu ve sıkıntısı

m. fahri utkan üstad’a neler sıkıntı verir ve neler üzerdi?

gülay yıldırım, dilek özden, şerife karagözoğlu ahlaki sıkıntı: türkiye’de sağlık alanında gündeme gelmeyen bir boyut

süleyman kösmene bir sıkıntı bin hayır kapısı açar!

ヴェイッコ・アンテロ・コスケンニエミ / veikko antero koskenniemi ikävystyminen on merkki sydämen köyhyydestä.

kuntoplus ikävystyminen voi olla vaarallista

لارس اسوندسن / ларс свендсен / ラース・スヴェンセン / lars fredrik händler svendsen ikävystyminen on nykyihmisen sielun vakavin tauti.

ギュスターヴ・フローベール / გიუსტავ ფლობერი / გუსტავ ფლობერი / 귀스타브 플로베르 / ഗുസ്താവ് ഫ്ലോബേർ / جوستاف فلوبير / гюста́в флобе́р / gustave flaubert zaten hiçbir şey böyle bir araştırmaya değmezdi;her şey yalan söylüyordu,her gülümsemenin altında sıkıntıdan bir esneme vardı.

bilal işgören kuru dallara can veren rabbim. bizlerin de sıkıntılı kalplerini nurunla baharlandır..

selin karabulut iç sıkıntısının belirtileri kalp, akciğer, tansiyon gibi başkaca durumlarda da görülebilir.

selin karabulut iç sıkıntısının temelinde çözümsüzlük-çaresizlik duyguları olmakla birlikte asıl kök sebebin anksiyete yani kaygı olduğunu söyleyebiliriz.

selin karabulut iç sıkıntısının en çok bir kaç gün sürdüğünü unutmamak gerekir, oysaki depresyon haftalarca hatta aylarca sürebilir.

selin karabulut depresyonda ciddi bir geri çekilme, içe kapanma, keyifsizlik, karamsarlık ve mutsuzluk hali hakimdir. iç sıkıntısında geri çekilme yoktur, sadece kararsızlıkla kendini belli eden gidip gelmeler, tereddütler vardır.

selin karabulut iç sıkıntısında istek vardır kişinin bünyesi bir şeyler ister fakat ne istediğini bilmez. depresyonda ise istek yoktur kişi hiç bir şeyi istemez ve elde edebileceği hiç bir şeyin kendine iyi geleceğine inanmaz.

selin karabulut kişi önce bu iç sıkıntısını kendi kendine tanımlamaya çalışmalıdır. daha sonra geriye dönük araştırma yapabilir; hangi olayın üzerine bu sıkıntı gelişti, en son kiminle ne konuştum, ne için endişelendim? gibi.

wikipedia sıkma, yörük kökenli, mersin yöresine özgü bir kahvaltı yiyeceğidir. sıkma, genellikle ekmek yapma işlemi sona erdikten sonra yapılır. yiyeceğe verilen "sıkma" ismi, saçta pişirilip içine iç malzemesi konan bazlamaların yuvarlatılıp sıkılmak suretiyle yapılmasındandır.

أوغستو روا باستوس / アウグスト・ロア=バストス / аугу́сто ро́а ба́стос / அகுஸ்டோ ரொவ பாஸ்டோ / 奥古斯托·罗亚·巴斯托斯 / аўґу́ста ро́а ба́стас / augusto roa bastos - çev : behlül dündar canımı sıkan tek şey kağıtlarını kutsanmış paçavralardan üretebilmeleri.

başak demiriz iç sıkıntısı

başak demiriz kaygılarınızı yönetmeyi öğrendikçe hayattan keyif almaya başlayacak ve iç sıkıntısından kurtulacaksınız.

kenan sayın kıt aklım....

şükrü aktaş bak hele ispat ister, kıt akıllı, zavallı! kendince der ”görmediği işe inanmamalı”

kazım öztürk beyni küçük, aklı kıt olanlar, allah’ı unutur, insana tapar,

senem aygül bir zamanlar kadınların saçı uzun, aklı kısa sanılır kadına asla güvenilmez mahkemede tanıklık etmez kadın becermez,sadece çocuk doğurur,hizmet eder erkek derse doğrudur,savsatasına inanılan zamanlar

zülfikar yapar kaleli aklı kıt olanlar azar şirret söyler, çirkef yazar

erich seligmann fromm sıkılmama sevmenin tek koşuludur.

peyami safa her sıkıntı bir isyan hazırlığıdır. ruhta başlayan bu hazırlık vücudun hastalanması şeklinde organik bir isyana çevrilir.

ali shariati / ali schariati / ali ŝariati / ali şeriati islam’da dua, çalışmanın ve sorumluluğun yanında değil, aksine sorumluluğunun yerinde getirilmesinden sonra, sıkıntı çekme, çabalama, cihat etme ve sabır göstermenin devamında yer alır.

mehmet ali demircan “saçı uzun aklı kısa”, hakir görülür, güçsüzdür zayıftır avrat, ceza verilir, insafsızca yaşamına çorap örülür, kadınlar gününüz kutlu olsun kadınım.

yılmaz aybar o yüzden aslında en kıt akıllı ve en azılı terörist olan da insan..

onur bilge kırk akıllı bir yerde kıt akıllı bir yerde anlamlar saklayarak anlamsız bir cümleye

ömer ekinci micingirt hayret yok ise eğer sen kıt akıl delisin

מוחמד / ムハンマド / մուհամմադ / މުޙައްމަދުގެފާނު / མུ་ཧ་མད། / ܡܘܚܡܕ / 무함마드 / መሐመድ / محمد بن عبد الله / মুহাম্মাদ / 穆罕默德 / мухаммед / મુહમ્મદ / muhammed bin abdullah / mahuomets / muhammad / mahomet / mohammed / muhammed allah, hayrını dilediği kişiyi sıkıntıya sokar.

بيامى صفا / փեյամի սաֆա / peyami safa septisemi, verem, kanser hep boş lakırdı. insanı öldüren illet: sıkıntı. öteki hastalıklar bunların görünüşleridir.

psychenet ruhsal sıkıntılar

علي شريعتي / 'alî sharî'atî / עלי שריעתי / അലി ശരീഅത്തി / elî şerîetî / 阿里·沙里亚蒂 / алі шаріяті / али шариати / ali şeriati sosyal hayatın içinde, yaşamak adına hiçbir uğraşısı, yükümlülüğü, işi, emeği, sıkıntısı ve sorumluluğu olmayan insanın hayatı da boş ve tekdüzedir.

dokuztipmizacmodeli dokuz tip mizaç modeli’nde stres ve rahat hatları

cemal kaya anlayışı kıt sevdiğim

naif karabatak darbe kalkışmasının başladığı ilk anda, cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan gidiyor diye sevinenlerin kıt aklı, ülkenin nereye gideceğinin hesabını yapamamıştı.

ilhami erdoğan imândan küt akıldan kıt angut'a! ! !

nizamettin ergül anlayışın kıt

ahmet yazıcıoğlu böyle akıl kıt diyor

ali uzun aklım kıt, ocağım kördür

ላው ድዙ / لاوتزه / ལོའོ་ཙེ། / לאו דזה / 노자 / ლაო-ძი / လာအိုဇီ / לאא צי / లివో-జై / լաո ցզի / ló-chṳ́ / lao zî / lao tseu / lao-tszı / laotze / lao tsu / lao tse / lao zi / laozi karar aklın durması halidir; karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur.

marina saanila stressi ja ikävystyminen

ali şeriati dua, dua eden bireyin çalışarak, çaba göstererek, eziyet ve sıkıntı çekerek elde etmesi gereken şeyleri tembelliği ve acizliği yüzünden tanrı'dan dilemesi haline gelmiştir.

seval hislisoy saçı uzun aklı kısa derler ya halt etmişler ben onlardan değilim

로버트 프로스트 / 羅伯特·佛洛斯特 / robert lee frost puolet maailmasta on ihmisiä joilla on jotain asiaa mutta jotka eivät osaa sanoa sitä, toinen puoli on ihmisiä joilla ei ole mitään sanottavaa ja jotka ovat aina äänessä.

selin deniz saçı uzun aklı kısa derler bilmezler ki avuçlarında ki nazlı çiçeğin kıymetini kadınlar anadır yarendir

cemal şimşek saçı uzun aklı kısa

thérèse desqueyroux pian thérèse kuitenkin tuntee tukahtuvansa avioliiton yksitoikkoisuuteen. hän synnyttää tyttären marien, mutta ikävystyminen tuntuu kasvavan päivä päivältä.

yüsra nur yazıcı kadın dır dırcı kadın asabi kadın cahil kadın saçı uzun aklı kısa saygı ve sevgi göstermesini bilmeyene şiirin dilinden anlamayana

özkan mert bakkal hüseyin’e göre nedir şiir? gençlik rüzgârı.. kalp sıkışıklığı..

hidastaelamaa miten joutilaisuudesta tuli ikävystymistä?

abdurrahim karakoç sıkıntıdan içim doldu hâkim bey

kristen fescoe 20 famous people with schizophrenia

wikipedia list of people with schizophrenia

christian jarrett poets and artists have as many ‘unusual experiences’ as people with schizophrenia

sandy jeffs i had been given back an identity that was much more positive than my schizophrenia label; i was a poet.

albert rothenberg the payoff in considering the relationship between schizophrenia and poetry comes from a quarter other than the time-worn arena in which heroic assertions are fought out.

pamela spiro wagner divided minds: twin sisters and their journey through schizophrenia paperback

haldun soygür, bahar subaşı friedrich hölderlin: alman dilinin (en) lirik ve (en) “şizofren” şairi

abdüssamed bilgili iç derin bir sıkıntı

mehmet ali bulut israil ve canımı sıkan bir ayet

canan özanaç saçı uzun, aklı kısa dediğin gün gelip uğruna çöllere düştüğün, mecnun olduğun, kerem olup yandığın, ferhat gibi dağları deldiğin, uğruna bir şehri yakıp yıktığın, yine de hor görüp, aşağıladığın;

sruthi sahadevan my existence in vain, makes me lose all sanity

رابرت والت سرویس / রবার্ট উইলিয়াম সার্ভিস / robert william service schizophrenic

hasan fehmi tezdoğan terkedince varlığım gitti gönül darlığım zevk ile irfanlığım bildirdi beni bana

onur ünlü / ah muhsin ünlü ah “çünkü içimde bir sıkıntı var.

onur ünlü / ah muhsin ünlü ey sıkıntının sevdiğim aritmetiği söyle banabana söyle; bir kere daha kabz?

yunus emre sıkıntı cümlesi gerü kayıkmaz döker oğlun kızın ardına bakmaz

yunus emre bunaldı cümlesi durmâdı kaçar kılıç lâzım değil iş oldu nâçar

tuğba çelik içimde bir sıkıntı var demiyorum bil diye

şükrü erbaş içeri alıyor birahaneler sıkıntı yolcularını

şükrü erbaş daracık ömrümüzde geniş sıkıntılar

yunus emre miskin yunus biçareyim baştan ayağa yareyim

محمد حمدي يازر / muhammed hamdi yazır dıştan göğüs darlığı, zayıflık alâmeti sayıldığı ve içten göğüs darlığı (dıyk-ı sadr), nefes darlığı, kalb sıkıntısı, elem, ızdırap ve tahammülsüzlük demek olduğu gibi dışından göğüs genişliği (vüs'at-i sadr), kuvvet alâmeti; göğüs .......

أونوريه دي بلزاك / օնորե դը բալզակ / 오노레 드 발자크 / оноре́ де бальза́к / ონორე დე ბალზაკი / オノレ・ド・バルザック / אונורה דה בלזק / honoré de balzac sıkıntınızın sırrı sizin elinizde değil, başkalarının elindedir.

አልቤር ካሚው / ألبير كامو / альбер камю / ཨལ་བྷེར་ཀ་མུས། / આલ્બેર કેમ્યૂ / אלבר קאמי / अल्बैर कामू / albert camus bugünü anlatan yapıtların yazarları, ....... pencereleri dünyanın güzelliklerine açacak yerde, yalnızların sıkıntılarına açılmış pencereleri kapıyorlar.

arthur schopenhauer iki ayaklı hayvanların sıradan sohbetleri kadar kısır ve sıkıcı bir sohbeti sürdürmektense hiç konuşmamak daha iyi.

hakan günday hayat her bölümünde ayrı bir hikayenin döndüğü neşeli bir dizi değil, sonunda herkesin öldüğü ve katilin bulunamadığı sıkıcı bir filmdir.

muhammed bin ömer bin hüseyin bin hüseyin bin ali et-teymî el-bekrî / فخر الدين الرازي / фахруддин ар-рази / fahreddin er-râzî hz. peygamber (s.a.s)´in göğsü genişledi, açıldı. böylece bütün işleri, canı sıkılmadan, morali bozulmadan ve endişeye kapılmadan yapar hale geldi.

hakan günday tanrı sıkıntıdan patladı, buna big bang denildi.

اونور اونلو / onur ünlü / ah muhsin ünlü şehirmenin reoluşu radikal şizofren dönüşmelerle mümkündür.* hah.

özge dirik günde sekiz litre alkol vermesi için doktorun şizofren olmalı ilkin.

ayşe karakaya şizofrenik bir gece..

ديلك أكين / дилек акы́н / dilek akın dualarla ölüm ertelenmezdi elbet ben de yaşayan her şizofren melek gibi şiirin dize doğuran rahmini bir duayla tıkadım.

ديلك أكين / дилек акы́н / dilek akın çığlıklarımı bastırdım sonunda, en şizofren, en ölümcül sessizliklerimle bastırdım; alt alta, üst üste, dudak dudağa bastırdım.

пактофоника / paktofonika mam jedną, pierdoloną schizofrenię, zaburzenia emocjonalne, proszę, puść to na antenie.

arno gruen schizophrenie ist ein kampf um integration, der scheitert, weil die kraft fehlt, die eigene wahrheit in einer feindlichen umwelt zu leben.

ronald david laing divided self le moi divisé das geteilte selbst разделённое я האני החצוי bölünmüş benlik

dilek kartal yarıldım / sebep(?) yırtıldım çıkardığım çirkin sesleri duyuyor musun tuhaf şeyler oluyor bak insan kendine yuvarlanınca insan kendine çarparak parçalanınca aklının tutunacak elleri de kopuyor

ronald david laing istisnası olmaksızın şizofreni dediğimiz yaşantı yaşanamaz bir durumda yaşamak için icat edilmiş özel bir stratejidir.

arthur shopenauer biz kendimizde insanlığın bütün kusurlarını ve zaaflarını taşıyoruz.

abraham moritz warburg / aby moritz warburg bütün insanlık ebediyen şizofrendir.

а́брахам мо́риц ва́рбург / アビ・ヴァールブルク / абі абрахам моріц варбург / أبي موريتز واربورغ / אברהם מוריץ ורבורג / aby moritz warburg / abraham moritz warburg / aby warburg l'intera umanità è eternamente schizofrenica.

رونالد دیوید لینگ / ਆਰ ਡੀ ਲੈਂਗ / рональд дэвид лэйнг / ρόναλντ ντέιβιντ λέινγκ / роналд дейвид лейнг / лейнг рональд дэвис / ronald david laing şimdi şizofreni kelimesinin köken olarak ilk anlamını verebiliriz; kalbi kırık.

ブライアン・マッスミ / brian massumi interactivity can make the useful less boring and the serious more engaging.

şerafettin muş anlayışı kıt olmayalım

t szasz psychiatrists look for twisted molecules and defective genes as the causes of schizophrenia, because schizophrenia is the name of a disease. if christianity or communism were called diseases,would they then look for the chemical and genetic “causes” of these “conditions”?

تيكس مارس / texe w. marrs wealth and idleness lead to boredom, and boredom to idiotic and aberrant, bizarre behavior. the scriptures say that the love of money is the root of all evil. not just of some evil, but of all evil.

پیر فلیکس گاتاری / ピエール=フェリックス・ガタリ / pierre-félix guattari say stupid shit. barf out the fucking-around-o-maniacal schizo flow. barter whatever for whoever wants to read it.

pierre-félix guattari, gilles deleuze the hypochondriac body, the paranoid body, the schizo body, the drugged body, the masochist body — a dreary parade catatonicized bodies. empty instead of full. what happened? many have been defeated in this battle.

عذراء أرهات / azra erhat aias çileden çıkmış, küçük düşürülmüş, ünü, değeri hiçe sayılıp ağır bir hakarete uğramıştır. o sırada bir bunalım geçirir, bizim bugünkü deyimlerimizle bir şizofreni ya da paronaya krizine girer, bir gece pusu kurar, elinde kılıcıyla akha ordusunu ......

آدم وايسهاوبت / адам вайсхаупт / adam veispaut / άνταμ βάισχαουπτ / אדם וייסהאופט / ადამ ვაისჰაუპტი / ඇඩම් වයිස්හාප්ට් / адам вейсгауп / адам вайсгаупт / johann adam weishaupt ....... it is a major cause of heartbreak, human suffering and sexual boredom .......

kur'an / allah / tanrı - çev : bayraktar bayraklı yoksulluk ve sıkıntı onlara öylesine dokunmuş ve öyle sarsılmışlardı ki, nihayet peygamber ve beraberindeki müminler “allah'ın yardımı ne zaman?” dediler.

endtimesprophecyreport / ? a flu shot a day keeps the boredom away.

sandeep grover, triveni davuluri, subho chakrabarti religion, spirituality, and schizophrenia: a review

robin edward gearing, dana alonzo, alex smolak, katie mchugh, sherelle harmon, susanna baldwin association of religion with delusions and hallucinations in the context of schizophrenia: implications for engagement and adherence

selma güneş alt tarafı kadındır işte, insan olduğu unutulur… saçı uzun aklı kısa derler, kellerin gururu kurtulur!

van tilburg wap, igou er, maher pj, moynihan ab, martin dg bored like hell: religiosity reduces boredom and tempers the quest for meaning.

zülfikar yapar kaleli “höt” değince aklı kısa karısı yüzü sarar renklerin en sarısı uçuverir yarım aklın yarısı yine de kraldır kızıyor baba!

shane w. bench, heather c. lench on the function of boredom

nazende kaya duvarlara vursam yeridir balık hafıza kıt akıl inanır

yakup başar goya uyanık geçinen kıt akıllılar

yasemin yaşar hadiseleri tek bir açıdan değerlendirmek, tek bir noktadan bakmak çoğu zaman yanıltıcı, can sıkıcı, yaralayıcı olabilmektedir.

артёмом ахмедовым / artem ahmedov "анти-эдип" делёза и гваттари. интерпретация книги "капитализм и шизофрения"

gilles deleuze, pierre-félix guattari رخيصة مكافحة أوديب: الرأسمالية و الفصام анти-эдип: капитализм и шизофрения հակա-էդիպուս: կապիտալիզմ եւ շիզոֆրենիա l'anti-œdipe: capitalisme et schizophrénie anti-oedipus: capitalism and schizophrenia anti ödipus: kapitalizm ve şizofreni

kur'an / allah / tanrı - çev : seyyid kutub sonra kötü günleri iyi günlerle değiştirdik de sayıca çoğaldılar ve: «atalarımız da hem sıkıntılı hem de sevinçli günler geçirmişlerdi» dediler. «bunun üzerine onları hiç ummadıkları bir sırada ansızın yakalayıverdik.»

kur'an / allah / tanrı - çev : cemal külünkoğlu eğer onlara acıyıp da içinde bulundukları sıkıntıyı giderseydik, iyice körleşerek azgınlıklarında büsbütün direneceklerdi.

sorularlaislamiyet kabz denilen ruhi sıkıntıdan nasıl kurtulunur?

ارنست هیلقارد / 欧内斯特·希尔加德 / ارنست راپیکِت هیلگارد / ernest ropiequet "jack" hilgard divided consciousness

cenk ural, hasan belli, melek kanarya vardar, bahar tezcan şizofrenide şiddet ve cinayet eylemi: risklerin değerlendirilmesi, önleyici tedbirler ve tedavide klozapinin yeri

جولیان جینز / ジュリアン・ジェインズ / 줄리언 제인스 / джулиан джейнс / julian jaynes bicameralism (the condition of being divided into "two-chambers")

kur'an / allah / tanrı - çev : adem uğur allah, tek olarak anıldığı zaman, ahirete inanmayanların içlerine sıkıntı basar. ama allah'tan başkası anıldığı zaman hemen yüzleri güler.

john ernest sarno the divided mind

ali çetinkaya ruh darlığı, kalp darlığı ve sıkıntının güzelliği, içindedir

nihat hatipoglu psikolojik sıkıntı için dua

بيير فيليكس غوتاري / пиер-феликс гатари / пьер-фели́кс гваттари́ / φελίξ γκουαταρί / ֆելիքս գուատարի / 皮埃尔-菲利克斯·伽塔利 / п'єр-фелікс ґваттарі / pierre-félix guattari qualcuno ci ha chiesto se avessimo mai visto uno schizofrenico; no, no, non l'abbiamo mai visto.

žils delēzs / ਜੀਲ ਦੇਲਿਊਜ਼ / ഗില്ലെസ് ഡെല്യൂസ് / gilles deleuze daca schizofrenia este universala,atunci marele artist este cu adevarat cel care sparge zidul schizofrenic,ajungand in patria necunoscuta,acolo unde el nu mai apartine niciunei epoci,niciunui mediu,niciunei scoli.

жил делез / жыль дэлёз / жил дельоз / جيل دولوز / ζιλ ντελέζ / ژیل دلوز / ז'יל דלז / गिल्लेस देलयूज़े / ժիլ դըլյոզ / ジル・ドゥルーズ / gilles deleuze la littérature est tout à fait comme la schizophrénie : un processus et non pas un but, une production et non pas une expression.

bizimzaman bütün sıkıntılardan, iç sıkıntısından, maddi sıkıntıdan, manevi sıkıntıdan, ruhsal sıkıntıdan kurtulmak için dua ve kur'an'ı kerim ayetleri

إبراهيم كريم / ibrahim karim psikolojik sıkıntılar ve bağımlılıklar için el kuddüs celle celalühü

إبراهيم كريم / ibrahim karim üzüntü ve sıkıntıdan kurtulmak için el halik celle celalühü

mehmet ender saraç insan hangi alanda sıkıntı çekiyorsa allah’ın o alanla ilğili isminin zikrini daha çok zikretmelidir.

mehmet ender saraç sürekli darlık ve sıkıntı çekiyorsanız ya muğni, en nafi celle celalühü

mehmet ender saraç içiniz sıkılıyor ve göğsünüz daralıyorsa el basit celle celalühü

kur'an / allah / tanrı - çev : harun yıldırım (onlar mı hayırlı) yoksa darda kalana kendine yalvardığı zaman karşılık veren ve (başındaki) sıkıntıyı gideren, sizi yeryüzünün hakimleri kılan mı? allah'tan başka bir ilah mı var! ne kadar da kıt düşünüyorsunuz!

adem ergül gönül darlığı hâli, kaba, nefsinin tesiri altında kalarak kendisini diğer mü’min kardeşlerinin fevkinde gören, dar görüşlü, kıt akıllı insanlarda görülen bir acâib ahlâkdır.

korhan gümüş akıl kıtlığı ve emek sineması

necip fazıl kısakürek sahabi ne midir? ümmetin temel yapısı; kalbini, duygu ve düşüncesini peşin olarak o'na bağlayan ve sonra b bağlanış etrafındaki hakikat dairesi üstünde dilediği gibi akıl atını koşturan ....... ve artık hiçbir akıl sıkıntısı çekmeyen büyük insan örneği..

sabah iç sıkıntısı nasıl geçer?

mehmet izzet aslın kabz halinde kul tutuk ve zihnen kısır bir haldedir. aklına ve gönlüne bir şey gelmez…

adem ergül gönül darlığı neden olur?

osman nûri topbaş ruhu daraltan durumlar

dan hoeweler psychotic poetry from the troubled mind of schizophrenia

osman nûri topbaş iç sıkıntısı neden olur?

sâdık dânâ gönül darlığının sebepleri dâima kendi nefislerinin tesiri altında oldukları için, hatta ibadetleri çok dahi olsa, gene huzûrsuzdurlar. bunlar böyle olunca, kalblerinde dünya sevgisi olan zayıf diyânetli, dar görüşlü olanları teemmül edelim!

حافظ الشيرازي / ሃፈዝ / שאמס א-דין חאפז / हाफ़िज़ शिराज़ी / хафиз ширази / ഹാഫിസ് / χαφέζ / হফেজ / հաֆեզ / ჰაფეზი / ஹாஃபீசு / гафіз / ᱦᱟᱯᱷᱤᱡᱽ / hafez / hace şemseddin muhammed / hâfız-ı şirâzî hâfız katlanıver gece gündüz sıkıntıya bir gün nasıl olsa ereceksin muradına

ኦመር ሃያም / عمر الخيام / омар хайям / उमर खय्याम / omar hajjam / gıyaseddin eb'ul feth ömer ibni ibrahim el-hayyam / ömer hayyam yüreğinde sıkıntı varsa esrar iç, ya da birkaç kadeh gül renkli şarap iç. onu içmem, bunu içmem der durursun: ahmak herif, git zıkkımın pekini iç.

عمر / омер / ömər / ömer / نفعي / нефи / nəfi / nef'î ehl-i aşka sana benzer hemdem olmaz kim dilin hem küdûretden beri hem gıll u gışdan sâdedir

عمر / омер / ömər / ömer / نفعي / нефи / nəfi / nef'î sende neyler gıll u gış bir pâk u sâf âyinesin var ise az-çok küdûret sâgar-ı mînâdadır

mevlânâ celâleddîn-i rûmî bütün gönül darlığı, bu âleme gönül bağlamaktan gelir.

mevlânâ celâleddîn-i rûmî kendini yok bilirsen, her renge bakarsın, her lezzeti tadarsın, bilesin ki bunların hiç birisi ile kalmazsın! şunları bilesin ki bunları gördükten sonra, öyle bir yere gideceksin ki, orada hiç gönül darlığı çekmeyeceksin.

يونس أمره / yunus əmrə / ユヌス・エムレ / յունուս էմրե / იუნუს ემრე / يۇنۇس ئەمرە / юнус эмре / ýunus emre / junus emre / yunus emre kem durur yoksulluktan nicelerin varlığı bunca varlık var iken gitmez gönül darlığı

kudret uğurlu eminsoy yalnızca sana kalır, her anında hayallerinin yıkıntısı ve kalbinde tadımlık zevk ve heves kırıntısı. bulamazsın, ne bir teselli, ne de bir yardımcı, ancak kahreden pişmanlık ve de gönül sıkıntısı. yeteri kadar uyuduğun yetmez mi?

пынар догу / بينار دوغو / pınar doğu vedat türkali'nin ardından... ne zaman gönlüm sıkışsa, hayatla arama biraz mesafe girse, kapısından içeri adımımı atar atmaz huzur bulduğum o eve gittim, dizinin dibinde oturdum, o anlattı, ben dinledim.

gülcan karabıyık bir kasvet çöktü üzerime derin bir sıkıntı bir gönül darlığı çöreklenmiş yüregime

murat taşkın hem de az buz değil. çoğunluğunu okumayan ve dinlemeyenlerin oluşturduğu bir insan kalabalığı ve sonuçta biat edenler yığıntısı!.. işte o andan itibaren, gittikçe artan bir akıl sıkıntısı, bilmenin ve bilerek düşünmenin getirdiği bir azap...

mehmet barlas ırak savaşı için her dakika bütçeden ek 60-70 milyar dolar ödenek isteyen bush yönetiminin para sıkıntısı değil akıl sıkıntısı çektiği zaten biliniyordu.

mustafa tınaz titiz bu abuk reklamlar birçok çıkarsamaya yol açabilir. ama en önemlisi, türkiye’nin hiçbir konuda kaynak sıkıntısı olmadığı, yalnızca akıl sıkıntısı -had derecede- bulunduğu sonucudur.

hikmet aksoy akıl kıtlığı ve kısır döngü...

பத்ஹுல்லா குலன் / मुहम्मद फ़तहुल्लह गुलेन / ֆեթուլլահ գյուլեն / fətullah gülən / 무함메드 펫훌라흐 귈렌 / μοχάμεντ φετουλάχ γκιουλέν / fethullah gülen yanlış anlaşılmasın; ne sara, ne de şizofreni mutlaka cin eseridir demek istemiyorum; fakat, “olması mümkündür” diyorum.

sâdık dânâ gönül aleminden nasibleri yokdur. kabalık, huşûnet; nefsinin tesiri altında kalarak kendisinin diğer mü'min kardeşlerinin fevkinde gören dar görüşlü, kıt akıllı insanlarda görülen bir acaib ahlakdır.

ديلك قرطال / дилек картал / dilək qartal / dilek kartal bugün, bu saat, bu dakika kalbi daralan kim varsa, inşirah ver rabbim!

رونالد ديفيد لينغ / רונאלד לאינג / ロナルド・ディヴィッド・レイン / ronald david laing there is no such "condition" as "schizophrenia," but the label is a social fact and the social fact a political event.

ronald david laing şizofreni diye bir hal yoktur.

mehmet nusret tura efendim gönül sıkıntısı fakirde de olur bazen. fakat efendimizin buyurdukları gibi: “mü’minin kalbi rahmân’ın iki parmağı arasındadır, onu istediği tarafa çevirir.” diyerek huzura kavuşuruz.

hülya tokdemir reis ağaç duruşları adından da anlaşılacağı gibi hareketsiz, belirli bir duruş pozisyonunda bekleyerek gerçekleştirilir. tıp alanında yüksek tansiyon, baş ağrıları ve dönmeleri, şizofreni, beden farkındalığı yitimi, ....... tedavilerinde başarıyla kullanılır.

hatice imer aras şizofrenide şiddet

mutlulugunsifresi gönül sıkıntısı çekenler için “yâ nâfi c.c”

schizophrenicwriter 20 poems about schizophrenia

ahmed khaldoon hankir, david holloway, mark agius, rashid zaman ‘the verses of madness’: schizophrenia and poetry

roger highfield new research into schizophrenia reveals that creative minds of poets and artists act as a sexual magnet

alex hudson science has puzzled to explain it. one recent study found similar brain patterns in artists at work to those of schizophrenics.

quora i am a schizophrenic who writes poetry that is often acclaimed by respected poets.

ahmet demirbaş bu dünya sıkıntı çekme yeridir!..

mehmet oruç sıkıntıdan sonra ferahlık vardır

? gıllugış [gönül sıkıntısı] ile salât olmaz.

kadinlarkulubu her türlü gönül sıkıntısına salat-ı tefriciye..

asım yapıcı şairler şizofren midir?

eyyüp yıldırmış attila józsef, şizofren bir şair’ in dizeleri

recep güngör öztolon aşkımın şiddetinden koptu gönlün freni doktor beni sanıyor hâlâ şizofreni

ömer çelik fakat onlar bu kurtarıcı çağrıya kulak asmadıkları gibi hz. hûd'u beyinsizlik, akıl kıtlığı ve görüş zayıflığı ile itham ettiler; onun yalancı olduğuna hükmettiler.

nureddin soyak inkârcıların akılları o kadar örtülmüş ki, hakkı hakikati göremez hale gelmişlerdir, kendi akıllarından emin, rasulleri akıl kıtlığı ile itham etmişlerdir.

محمود بن الحسين بن محمد الكاشغري / mahmud ibn hussayn ibn muhammed al-kashgari / mahmud bin hüseyin bin muhammed el kaşgari / kâşgarlı mahmud gönül sıkıntısı günlerdir ağır geldi bundandır yaprak gibi sararışım

فتح الله كولن / פטהוללה גולן / фетхуллах гюлен / 穆罕默德·法图拉·居连 / ფეთჰულაჰ გიულენი / muhammed fethullah gülen / fetullah gülen / fethullah gülen ya bir sevinç ve inşirah olur onun için akar, ya da bir hafakan ve gönül daralması şeklinde bir lahza onun yakasını bırakmaz.

علي بن أﺑﻲ طالب‎ / アリー・イブン・アビー・ターリブ / али ибн абу талиб / ალი იბნ აბუ ტალიბი / আলী ইবনে আবু তালিব / ޢަލީގެފާނު / 알리 이븐 아비 탈리브 / ዓሊ እብን አቢ ታሊብ / ali ibn abi talib / ali bin ebu talib gönül sıkıntısı, geçim sıkıntısından daha çetindir.

ayşın binnas yaşa özellikle, aşkta sabır gösterebilen birinin aşamayacağı sorun yoktur diye düşünüyorum çünkü insanı en çok gönül sıkıntısı, gönül dargınlığı, gönül yorgunluğu yorar.

اتیان ماهجوپیان / էթյեն մահչուփյան / etyen mahçupyan akıl kıtlığı amigoluğun şartı mı?

john winter crowfoot - ahmet beşe, selahattin tozlu gaiple ilgili araştırmaların yanı sıra, âmâ hastalar, özellikle kör ya da akıl sıkıntısı olanlar bu mukaddes yere gelirlermiş.

turgut koçak dinciler ve akıl kıtlığı

አርተር ሾፐናውር / أرتور شوبنهاور / άρθουρ σοπενχάουερ / आर्थर शोपेनहावर / ארתור שופנהאואר / არტურ შოპენჰაუერი / อาร์ทัวร์ โชเพินเฮาเออร์ / արթուր շոպենհաուեր / arthur shopenauer erkekteki akıl kıtlığı, kavrama yetisi yetersizliği, kadınlara zarar vermez.

kur'an / allah / tanrı - çev : diyanet kavminin ileri gelenlerinden inkâr edenler dediler ki: “şüphesiz, biz seni akıl kıtlığı içinde görüyoruz. biz senin mutlaka yalancılardan biri olduğuna inanıyoruz.”

kur'an / allah / tanrı - çev : diyanet hûd, şöyle dedi: “ey kavmim! bende akıl kıtlığı yok. aksine ben âlemlerin rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim.”

erkan mumcu böyle bir zulmü insanlara akılsızlık yüzünden çektiriyoruz. kaynak kıtlığı yok, akıl kıtlığı var. ülkenin temel sorunu akıl kıtlığı ama kimin akıl kıtlığı, yönetici elitlerin akıl kıtlığı...

ali özkanlı tarihin derinliklerinden gelen söz ve davranışlar bize şifa sunar, gönlümüzün sıkıntısını giderir, gıda olur, vücudumuzu ve ruhumuzu mutlu eder.

meryem aybike sinan bu ülkede bitirdiği üniversiteyi, koleji ve bir avuç parasını üstünlük sebebi sayan bu kıt gönüllü insanlar hala aramızda son çırpınışlarıyla yaşamaya çalışıyorlar ama sert kavgalarla…

feyyaz efser gökçen gönül dar, içim sıkkın, yerim geniş değil, sıkılıyorum daralıyorum kabıma sığamıyorum. tüm bu ifadeler sebep olsun, olmasın insanların hep söyleyegeldikleridir.

şener ünver kalp sıkışıklığı daralma bunalma depresyon gibi hastalıkların sebepleri ve tedavisi!

علي شير النوائي / alisher navoiy / ալիշեր նավոի / ਅਲੀ ਸ਼ੇਰ ਨਿਵਾਈ / 阿里希尔·纳沃伊 / 알리셰르 나보이 / алишер навои / ali szer nawoi / alisher navaiy / nizamüddin ali şîr nevaî köŋüldin cehl renci dāfi’i ger isteseng bardur nevāyį bāg-ı nazmı şekkeristānıda ol gül-kand

hüseyin eroğlu bir kişinin gönül sıkıntısı bütün kainatı etkiler.

birakademisyeninkadrajı / müzeyyenname hayat “an”lardan oluşuyor ve bu anların farkına vararak geçirmek, iyi şeylerle uğraşmak, kalbine sıkıntı vermeyecek şekilde anları tüketmek gerekiyor.

thesunrise133 ayetel kürsiyi her gün 421 defa okursanız sezgileriniz kuvvetlenir, sağduyu sahibi olursunuz. isabetli kararlar alırsınız. ve iç huzur gelir. gönül sıkıntısı ortadan kalkar.

nizamettin bekar bir insan ne kadar maddi veya gönül sıkıntısı çeksin imanı noktada problemi yoksa asla intiharı düşünmeyecektir.

søren aabye kierkegaard can sıkıntısı bütün kötülüklerin anasıdır.

anatole françois thibault / anatole france yalanlar olmasa, insanlık can sıkıntısı ve efkârdan yok olup giderdi.

blaise pascal can sıkıntısı kadar, dayanılmaz bir şey yoktur.

fyodor mikhailovich dostoevsky / fyodor mihayloviç dostoyevski insanın aklı çoğaldıkça can sıkıntısı artar.

arthur schopenhauer yaşam, can sıkıntısı ile acının arasında sallanarak gidip gelendir.

jean de la bruyère can sıkıntısı, dünyaya tembellikle birlikte gelmiştir.

bertrand arthur william russell can sıkıntısına gerektiğinden az önem verilmektedir.

stanisław jerzy lec can sıkıntısını güvenlik güçleriyle dağıtmamak gerekir.

randy alcorn cennet can sıkıntısının tam tersidir.

louise joséphine bourgeois can sıkıntısı bittiği anda sanat da bitmiştir.

ebü'l-kâsım cüneyd bin muhammed el-hazzâz el-kavârîrî / جنيد بغدادي / junayd of baghdad / аль-джунайд аль-багдади / ਜੁਨੈਦ ਬਗਦਾਦੀ / cüneyd-i bağdâdî "lâ havle velâ kuvvete illâ billah" sözü canı sıkılanların sözüdür. can sıkıntısı ise kazâya rızâ göstermemekten kaynaklanır.

emine şahin can sıkıntısından patlıyoruz, meyve sebze yemediğimiz için ölüyoruz!

nil gün can sıkıntısı ve apati

sulhi ceylan canı sıkılanlar için manifesto

bedri tahir adaklı haddi aştı acılar, ayyuka çıktı çile, sıkıcı günlerimde, etmedim ele hîle,

seyfeddin karahocagil penceremde gözlerim gibi buğulu bir cam sıkıcı ve kasvetli bir ortam...

necdet arslan en can sıkıcı olana hasrete uzanmak sarılmak ve sarsılmak

mustafa nihat malkoç müzikte de farklı renklerin olması bir zenginliktir.aksi hâlde yeknesak ve sıkıcı olur.

ёган крыстаф фрыдрых шылер / johann christoph friedrich schiller - çev: burhanettin batuman kalbin derinliğinden kaynayarak, coşarak, kuralların sıkıcı bağlarını parçalar!

михаи́л ю́рьевич ле́рмонтов / mihail yuryeviç lermontov kendinden hoşnut değil; bana soğuk davrandığından ötürü kızıyor kendine... ilk zafer, asıl zafer bu işte! yarın gönlümü almak isteyecek. bunları ezbere biliyorum işin can sıkıcı yanı da bu ya.

m. sunullah arısoy sabahı etmek zor bitmiyor ki bu geceler; çocukların bünyesi içindir, anladım vaktin sıkıcı uzunluğu.

türkân saylan öğrencilerimi örgütlemiş, köy köy geziyor, ülkedeki cüzzamlı sayısını saptamaya, hasta olanları tedavi etmeye, c ...... ı korumaya çalışıyorduk. işime odaklanmadığım, başka seyler düşünmeye vakit bulduğum zamanlar ise, memleketteki gelişmelere çok canım sıkılıyordu.

özgür gürbüz gerçeğe bu kadar yakın bir dile rtük kızıyor, uygun bulmuyorsa bence cezayı milli eğitim'e kesmeli. bu dili öğreten onlar. bu saçma durum canımı sıktığı için behzat ve arkadaşlarına rtük’ten kurtulmaları için yardım etmeye, bazı önerilerde bulunmaya karar verdim.

özgür gürbüz behzat ç. ve arkadaşlarını hep işte görüyoruz. ercüment’in peşinde, mafyanın izinde ve derin devletin karşısında. dolayısıyla rtük sıkılıyor.

hâlid lemi atlı / lem'i atlı nedir a sevdiğim söyle bu hâlin niçin böyle sarardı gül cemâlin senin elbette vardır bir melâlin niçin böyle sarardı gül cemâlin

mehmet çoban hep durgun denizler sıradan hayatlar sıkıcı bilirim

fikret gürsoy içim daralıyor, çok sıkılıyorum derler beden mi? sıkıyor, yoksa ruhun mu?

jale keskin duy diyorum kahrolasıca zaman duy sağır mı oldun can sıkıcı efkârıma

necdet arslan az acı çok can sıkıcı...

mehmet çoban rüzgârla fısıldandım bugün, geçmişten gelecekten söz ettik, sıkıcı haberler

ramazan topoğlu can sıkıcı şimdiki zaman gibi

robert alex johnson when we feel restless, bored, or empty despite an outer life filled with riches, the unlived life is asking for us to engage.

константи́н миха́йлович полива́нов / konstantin mikhailovich polivanov - tr : patricia beriozkina remember the lines from pushkin: "or i die of boredom somewhere in quarantine."

برتولد کنراد هرمان آلبرت اشپر / ベルトルト・コンラート・ヘルマン・アルベルト・シュペーア /بيرتهولد كونراد هيرمان ألبرت شبير / berthold konrad hermann albert speer somewhere i have read that boredom is the torment of hell that dante forgot.

ادوار پایرون / édouard jules henri pailleron le monde où l'on s'ennuie

alvin plantinga, william lane craig, caner taslaman, robbin collins, enis doko, richard swinburne varoluşçu allah'ın var olmamasını olağanüstü seviyede can sıkıcı bulur.

farmanbaig a hell of boredom

köprü - aslı ( funda ipek karapınar ) & mert ( süleyman karaahmet ) aslı : mert nasılsın. mert : iyidir ya. canım çok sıkkın. şu izin olayı beni bitirdi. kimbilir senin izninle benim ki ne zaman bir araya gelecek bir daha.

алекса́ндр серге́евич пу́шкин / aleksandr sergeyevich pushkin / aleksandr sergeyeviç puşkin - çev: ataol behramoğlu yaban ellerde yapayalnızlıkta, koynunda can sıkıcı rahatlığın,

rené karl wilhelm johann joseph maria rilke / rainer maria rilke büyük düşünceler okullarda tüm dirimselliğini yitirip soyut ve sıkıcı nesnelere dönüşmüş, çünkü eğitmek gibi bir amaç söz konusu düşünceler içine yerleştirilmeye çalışılmıştır.

harun yahya / adnan oktar onun yanlış bakış açısında göre din; genellikle yaşlı insanları ilgilendirir, bazı doğru ahlaki değerleri savunur, fakat bununla birlikte pek çok "can sıkıcı" yasak ve kısıtlama getirir.

mîrzâ beşîrüddîn mahmûd ahmed çünkü vadedilen mesih islam'ın emirlerine uymalarını kendilerinden istemekteydi. ancak onlar buna alışık olmadıkları için, bunu can sıkıcı bir durum olarak görüyorlardı.

özge dirik en sıkıcı çelişkiler bedeninde, kibrit cebinde muhtar çakmağı

köprü - faruk ( erdal beşikçioğlu ) & tekin ( yurdaer okur ) faruk : evli misin? tekin : artık değilim. gitti. sıkılmış. kaybetmiş heyecanını. öyle dedi.

özge dirik senin dünya sandığın yuvarlak, hâlâ öküzün başındaki bela. bir denge tutturmuş o da, dönüyor canı sıkıla sıkıla.

جبران خليل / halil cibran / khalil gibran şarap şişesini getir buraya, bu sıkıcı günleri konuşup içebilelim diye.

heinrich karl bukowski / charles bukowski artık genellikle can sıkıcı ve yapı itibariyle duygularını iyi ifade edemeyen biri olduğumu biliyorum

köprü - elmas ( melis birkan ) & akın ( korel cezayirli ) elmas : yüzbaşı. köy yolu kardan kapanmış. okul 2 gün tatil. gördün mü gazeteyi. akın : evet okudum. sabah sabah canım sıkıldı.

mehmet taplamaçıoğlu yunanlılar ölülerin daha ziyade karanlık ve can sıkıcı tipte yeraltı âlemine indiklerine inanırlardı.

ahmet hüsrev altan bir uçurumu taşıdığımızı bilmeden manasız ve sıkıcı bir hayatı ömür boyu sürdürmek mi, yoksa orada bir uçurum olduğunu, onu, unutulmaz heyecanlarla, maceralarla, anılarla dolu bir duygu tayfunundan geçtikten sonra anlamak mı daha kötü.

köprü - akın ( korel cezayirli ) can sıkıcı. başladılar gene uğraşmaya.

tozan alkan elimden tut beni yalnızlıklara götür, ölmek ne can sıkıcı ömrüm ey ilk ölüm, eski ölüm; töresiz ölüm

галина иосифовна бык-бек / гали́на ио́сифовна серебряко́ва / galina iosifovna bull-beck / galina iosifovna serebryakova onlara önerilen gelin adaylarını inceleyebiliyor, evliliğin getireceği avantajları konuşabiliyorlardı. bu komik, can sıkıcı ve çirkin bir manzaraydı.

mustafa kaya can sıkıcı

mehmet selâhattin elindeki kelepçeye, onbaşının can sıkıcı varlığına rağmen yol boyunca kendini hür hissetmiş, hapishanenin azap verici havasından çok uzakta kalmıştı.

necdet uçan can sıkıcı

zübeyir kara can sıkıcı hayat

köprü - akın ( korel cezayirli ) beklemek hayattaki en sıkıcı şey.

haberturk şehir magandaları boş durmuyor sahillere ve şehir mobilyalarına verilen zararlar can sıkıyor

ömer gündoğan kapalı havada sıkıldı canım koşarak eğlenmek geldi içimden

muhammet kösle tabelaların değişim sirkülasyonu hakkında bir fikriniz var mıdır sn. kösle? sevgilerimle” diye sormuş... ben de bilmiyorum; ama can sıkıntısı olabilir...

teknolojipusulasi kaymayan eşarplar ile de bu can sıkıcı durumun önüne geçmeyi başarmışlardır.

onikibilgi insan canı, ruh ile bedenin birleşimidir. ruh ve beden arasında iletişim olmayan insanlar ne kadar zengin olursa olsun can sıkıntısı yaşayacaktır.

anonim "can sıkıntısı tam olarak nedir?" diye soruyorsun. bu çok büyük bir manevi olgu. bu nedenle mandalar sıkılmıyor; onlar mükemmelen mutlu ve coşku dolu gözüküyor.

anonim sadece insan sıkılır. ve ayrıca insanda da yalnızca çok yetenekli ve zeki olanlar sıkılır. aptal insanlar sıkılmaz. can sıkıntısı aydınlanmanın diğer kutbudur. hayvanlar aydınlanamaz o yüzden de canları da sıkılamaz.

anonim azizlerinle yirmi dört saat dahi yaşayamazsın; öldüresiye canını sıkarlar. onlara ne kadar yaklaşırsan, o kadar aklın karışacak, zihnin bulanacak, allak bullak olacaksın çünkü bir taraftan öfkelerini uzaklaşması için zorladıklarını ama onun hayatlarına başka bir .......

muhammed bozdağ bir vakit işten eve gelir, yemeğimi yer, yorgun şekilde kanepeye uzanırdım. amaçsızlıktan, başıboşluktan doğan can sıkıntısını televizyonu izleyerek giderir, sıkıcı programlar arasında neredeyse dakika başı zap yaparak kanal kanal dolaşır ve saatlerimi tüketirdim.

leyla ile mecnun - ismail abi ( serkan keskin ) ne kadar sıkıcı ne kadar karamsar ne kadar her şeyi kafasına takan insanlar olduğunun farklılığına varın artık.

kemâl selimoğlu gözlerde bensiz hayâl hasta mısın bu ne hâl aşkı sarmakta melâl bu ne hâldir sultânım

gizem not can sıkıcı bir şiir: leş

pınar erdemil kanseri nezle ya da grip gibi görüyorum. televizyondaki haberler bile kanserden daha çok canımı sıkıyor. haberlerden görüyorum ki bazı insanların hastalıklı zihniyeti, kanserden çok daha tehlikeli.

yahyâ nazîm o dil ki ne gam-ü endühü ne melal tutar elinde gül gibi cam-ı şerab-ı al tutar ne denli bezl-ü nisar etsede artar eksilmez o kim (nazim) gibi bir gül-nihal tutar

coşkun erten benim için üç tekerlekli akülü araç daha faydalı olacak. evde çok canım sıkılıyor. dışarıda gezmeyi seviyorum. hayırseverlerden yardım bekliyorum.

reşat özpirinçci görünce gül cemal gönül neler eder hayal gönül ümid eden hayal gönül çeker mi hiç melal gönül

gazetevatan adam ameliyattan sonra rahatlamayı beklerken bir can sıkıcı olayı daha yaşadı.

sadi seda doğrular her zaman birilerinin canını sıkar

paul jackson pollock if nothing else i shall always study the arts. people have always frightened and bored me, consequently i have been within my own shell and have not accomplished anything materially.

søren aabye kierkegaard can sıkıntısı bütün kötülüklerin anasıdır. kendi olmayı reddetmenin çaresizliğidir.

søren aabye kierkegaard her kötülüğün başı can sıkıntısıdır.

uludagsozluk askerde can sıkıntısı

abdulkadir pirhasan / vedat türkali sovyetler birliği'nin yenilmez gücünden, işlerin bütün dünyada iyiye gittiğinden, bizde de yakında bir şeyler olacağından söz etti durdu. bana propaganda yaptı yani bütün gece o nutuk atar sesiyle! nasıl canım sıkılıyordu, nasıl kızıyordum!

abdulkadir pirhasan / vedat türkali sıkılıyorum artık ben şiir okurken. zaten havalardayız. şiir de iyice ayağımızı yerden kesiyor. gülünç ediyor çoğu kez bizi. romantik zavallılar oluyoruz. konuşma biçimimizi bile etkiliyor.

zaytung uzman yardımcısı zehra bolatsoy, katıldığı toplantılarda can sıkıntısından yaptığı çizimlerden oluşan "karalamalar" başlıklı ilk kişisel sergisini açtı…

chris guillebeau the cure for boredom

dilan çıtak açıklama resmi yollarla olacak. biraz sıkıntılı bir dönem geçiriyorum. bunların içinde kaybolmak insanın canını sıkıyor.

william vogeler the upside of having bored employees

ikbal özlen dinçerler ben de canım sıkıldıkça deşeler dururum kendimi ve duygularımı.

deniz çakmakkaya ezberletilen konular, can sıkıcı ödevler, bitmek bilmez dersler arasında neler öğrendiğimizin farkına varmadan mezun oluyoruz.

türkân saylan demek hastane havadisleri canını sıkıyor, onları okurken fena oluyorsun. ama biz onlarla öylesine haşır neşiriz ki gökşin, sana kendimden söz ederken bunları katmamak elimden gelmiyor.

tim lomas what if we have it wrong about boredom?

wikipedia a banishment room (also known as a chasing-out-room and a boredom room) is a modern employee exit management strategy whereby employees are transferred to another department where they are assigned meaningless work until they become disheartened enough to quit.

клайв стейплс лью́ис / كليف ستيبلز لويس / ክላይቭ ስተይፕልዝ ሉዊስ / კლაივ სტეპლზ ლუისი / clive staples lewis my dear wormwood … i have always found that the trough [boring] periods of the human undulation provide excellent opportunity for all sensual temptations.

martin edward daubney porn is boring and mentally damaging. no wonder we're turned off

jessica harris does boredom lead you to porn?

covenanteyes when boredom leads to porn

gülce başer ikinci şiir kitabım da 2012 yılında yine aynı yayın evinden çıktı. o arada üniversiteye döndüm tekrar doktora tezimi tamamlarken bir can sıkıntısı anında aklıma bu romanı yazmak geldi. yazdım.

gülce başer ilk sayfadan itibaren okurun her an sıkılıp bırakacağı duygusunu içimizde taşıyarak yazıyoruz. ki ben bütün metinlerimi öyle yazarım.

gülce başer kendi iç sıkıntımı güzel bir şeye dönüştürmek istedim. kendi içimde duyduğum öfkeyi güzel bir şekilde dışarıya yansıtmak istedim. biraz da dalga geçtim.

gülce başer bir yazar, “dikkatli ol, roman karakterim olmak üzeresin” derse dikkatli olun. çünkü yazarlar bazen gerçekten çok can sıkıcı olabiliyorlar bu konuda.

sezen aksu rahat bırak artık tamam of sıkıldım senden

neil badmington bored with barthes: ennui in china

kemal can the government’s manifesto failed to set new goals and narratives and bored even [its supporters].

businessinsider 17 cosas que deberías empezar a hacer si te aburres en el trabajo

thomas w. patteson music and boredom

tv111 / abdurreşid şahin, zübeyir tercan can sıkıntısından kurtulmanın bir yolu var mı?

rebekah ann lamb reading boredom in tennyson, dante gabriel rossetti, william morris, and christina rossetti

gülay yıldız yaşam sıkıcı ve bitik bir kaç mum ışık tutan ve birgün o acımasız rüzgar bitirecek o son umudu inan...

bahar gündoğdu alıştığınız gibi bir yazı değil bu sefer ki. bolca neşe ve eğlence barındırmıyor. arada can sıkıcı şeylerde yaşanıyor bu sefer olduğu gibi.

bahar gündoğdu sonra “niye yalnız geziyorsun, sıkılmıyor musun”? diyorlar. sıkılmıyorum. ben yolun bana verdiği şeylerle çok eğleniyorum.

nilgün acar hala canın sıkılıyorsa abuk subuksa yine herşey as kendini bir ağaca bu hayat sana fazla

jülide ergüder servisi kaçırmak şu demek: şayet ikitelli'de çalışıyorsanız ve de arabanız yoksa, yol boyunca en azından dört vasıta değiştirmek, akıl almaz yoğunlukta bir can sıkıntısı, sıfır bütçeye yüklü taksi paraları ve ancaaak...

özgür üstün yaratım sürecinde aşk, umutsuzluk, yalnızlık, can sıkıntısı, bilgi verme kaygısı gibi etkenlerin yanında ölümün de önemli bir etken olduğunu söyleyebiliriz.

nilgün marmara önal canım sıkıntı sınırı

müzeyyen önder bu güzelliğin seyrinin görkeminde bazılarına can sıkıcı gelen şu görüntüde sıcağın yakıcı olması ağır basmakta güzellikten çok zevki maddi alanlarda.

ali galip yener 1964’te. mutsuzluk ve can sıkıntısı, umuda, “umut ilkesi”ne (ernst bloch) umutsuzluk üzerinden gitme çabası uyar’ın sadece şiirini değil, hayat karşısındaki duruşunu bütünüyle belirler/yönlendirir.

füruğ ferruhzâd / çev: haşim hüsrevşahi boş ev sıkıntılı ev

dilek kartal taşı kim atacak dilek kartal'ın sabaha ve geceye; son parasıyla oğlunu dersaneye yazdıran anneden mazota inanan köylülere dair yazdığı ince şiirleri taşı kim atacak kitabında canınız aşırı sıkılarak okuyacaksınız. çünkü şiir canınızı sıkmadan şiir olmaz.

ألدوس هكسلي / অ্যালডাস লিওনার্ড হাক্সলি / օլդոս լեոնարդ հաքսլի / aldous leonard huxley içindeki gerçek yolcu, can sıkıntısının değerini bilir. o, sınırsız ama kullanılmayan özgürlüğün ve yaratıcılığın sembolüdür.

türkân saylan canım sıkılıyor = hayatımdan memnunum. sen bu muammayı çözebilir misin gökşin?

mona rosa can sıkıntısı

алекса́ндр гео́ргиевич васи́льев я умираю со скуки, когда меня кто-то лечит

lev nikolayeviç tolstoy sıkıntı sürecinde olgunlaşan, düşünceyle yoğunlaşan, emekle hazırlanan ve en iyiyi vermeyi amaçlayan faaliyete sanat denir.

søren aabye kierkegaard - çev : nedim çatlı tanrılar sıkıldılar, insanı yarattılar. âdem yalnızlıktan sıkılınca havva yaratıldı. o zamandan beri sıkıntı dünyaya girmiş ve nüfusa oranla artmıştır.

søren aabye kierkegaard - çev : nedim çatlı âdem tek başına sıkılıyordu: sonra âdem’le havva birlikte sıkıldılar; sonra âdem’le havva ve habil’le kabil en famille [ailecek] sıkıldılar; sonra dünya nüfusu arttı ve halklar en masse [kitleler halinde] sıkıldı.

søren aabye kierkegaard - çev : nedim çatlı dünyayı aylak aylak gezemezsiniz. karınız varsa zor; eğer karınız ve belki çocuğunuz da varsa can sıkıcı; eğer karınız ve çocuklarınız varsa imkânsız.

farodevigo los más pequeños derrotan al aburrimiento en los campamentos

rasmus ugilt boredom and the war on terror

ayşe uzun yaşamak zor, yanlızlık yorucu... zaman dar, insanlar sıkıcı... kurtulmak istemekte yetmiyor ki.

tuba akyol kim derdi ki bir gün “bi’şey yapmalı” cümlesi, can sıkıntısından bile daha can sıkıcı hale gelecekti. ....... yürürken sakız çiğnemenin, yemek yerken telefon mesajı yazmanın, kaydıraktan kayan çocuğuna yarım yamalak el sallayıp yeniden laptop’a gömülmenin çağı.

adnan ergün zannedersem sakız birkaç sebep için çiğnenir. dişleri temizlemek, ağız kokusuna mani olmak, bir de stresten, can sıkıntısından kurtulmak için galiba.

can ahmet vural seninle yürümek can sıkıcı.

andonis andonyadis kuvvet komutanıyken dini törenler düzenlendiğinde can sıkıntısından başka şeyler düşünürdüm.

אריק הופר / 에릭 호퍼 / 艾力·賀佛爾 / eric hoffer can sıkıntısı, kişinin kendinden sıkılmasıdır.

can öktemer ankara genellikle sıkıcılık, grilik ve memur kenti yaftalamalarıyla kodlanır genellikle.

funda şenol cantek evet, kentin kendisi sıkıcı olabilir ama şehrin düşünsel hayatı çok zengin.

pınar koç her şey gökyüzü gibi simsiyahtır belki de! ! ! ve can sıkıcı,ve iç karartıcı, ve karanlık, ve yalnız bir gece…

ганна андрэеўна ахматава / ганна ахматава / άννα αχμάτοβα / አና አኽማቶቫ / ანა ახმატოვა / ऐना अक्म्टोवा / anna akhmatova / anna ahmatova - tr : anthony s. kline i came here, in idleness. where i’m bored: all the same to me! a sleepy hilltop mill, yes, here years pass silently.

جون كيتس / ג'ון קיטס / джон китс / जान कीट्स / ஜோன் கீற்ஸ் / ジョン・キーツ / john keats si, un tempo vorrei io, così al riparo dalla noia

émile édouard charles antoine zola i would rather die of passion than of boredom.

vincent willem van gogh i would rather die of passion than of boredom.

ilimalemi el-kabid: kaz veya inkibaz hali,yani ruh veya can sıkıntısı.

andrew warhola / andy warhol it's the place where my prediction from the sixties finally came true: "in the future everyone will be famous for fifteen minutes." i'm bored with that line. i never use it anymore. my new line is, "in fifteen minutes everybody will be famous."

roland gérard barthes l'ennui est un alibi social

roland gérard barthes boredom is not far from bliss: it is bliss seen from the shores of pleasure.

times literary supplement badmington is at his best when his inquiry is personal and playful ... a chapter on "the neglected history of boredom" in barthes is the book's most engaging and original contribution.

attila aşut yanlışların giderek sıradanlaşması çok can sıkıcı.

sinan baykent for a long time in turkey, atatürk’s name was almost sanctified and divinized. in the last several years, however, it has been mostly underestimated. whereas the first provoked collective boredom, the second cultivated nostalgia and yearning.

aşkım kapışmak can sıkıntısı öyle parayla giderilen bir şey değil çünkü.

دوروثي باركر / डोरोथी पार्कर / дороти паркер / დოროთი პარკერი / dorothy rothschild / dorothy parker can sıkıntısının tedavisi meraktır. merakın tedavisi yoktur.

margaret ellen parr can sıkıntısının tedavisi meraktır. merakın tedavisi yoktur.

anonim usandık her gün başka biçimde yalandan gözümüze bakarak talandan senden sıkıldık

fundació roger torné com transformar l’avorriment en creativitat.

joan oliver i sallarès / pere quart immòbil, incomunicat. i un gos als peus: ‘és avorrible sense un gos la vida‘. (i també encara m’hi reconcilien, mísera pols que sóc, torrades de pa anglès amb melmelada.)

halktv limon fiyatı can sıktı!

murat sevinç 23 yıldır, gözaltında öldürülüp kimsesizler mezarlığına gömülen oğlunun katillerinin bulunmasını talep eden 82 yaşındaki emine ocak’ın göz altına alınmak istendiği, nahoş gerginlik! tatsızlık. üstelik d ....... ı turistik bir caddede. olacak iş değil. can sıkıcı.

yıldız tilbe bir çok sıkıldım iki yerim çok dar

édouard jules henri pailleron the art of being bored: a comedy in three acts

эрик хоффер / eric hoffer / إريك هوفر / エリック・ホッファー когда людям скучно, в первую очередь с их собственными «я» им скучно.

эрик хоффер / eric hoffer / إريك هوفر / エリック・ホッファー when people are bored, it is primarily with their own selves that they are bored.

mary wollstonecraft godwin shelley / ماري وولستُنكرافت شِلي ennui, the demon, waited at the threshold of his noiseless refuge, and drove away the stirring hopes and elivening expectations, which form the better part of life.

ماس هارت / moss hart boredom is the keynote of poverty -- of all its indignities, it is perhaps the hardest of all to live with -- for where there is no money there is no change of any kind.

anna andrejewna gorenko / anna achmatowa / آنا أندرييفنا غورنكو/ آنا أخماتوفا / anna andreïevna gorenko / anna akhmatova - tr : anthony s. kline that it’s shameful to stay till may in the city, stifle in the theatres, be bored on the islands.

laurence van cott niven / larry niven boredom is my worst enemy. it's killed a lot of my friends, but it won't get me. when i get bored, i go risk my life somewhere.

valerie wilson wesley boredom is what you fight. constant, ever-present boredom. so you learn to look forward to small things. sunlight glimpsed through a cloud, an extra piece of pie or candy, good thread to sew your blouse, a ribbon to wear in your hair.

walker percy boredom is the self being stuffed with itself.

anna andreyevna gorenko / anna akhmatova / а́нна андре́евна горе́нко / а́нна ахма́това / / anna ahmatova people believe it, maybe from laziness or boredom, and live accordingly: they wait eagerly for meetings, fear parting, and when they sing, they sing about love.

pierre-marc-gaston de lévis boredom is a sickness the cure for which is work; pleasure is only a palliative.

رجب طيب أردوغان / レジェップ・タイイップ・エルドアン / редже́п тайи́п эрдога́н / ռեջեփ թայիփ էրդողան / recep tayyip erdogan / rəcəb tayyib ərdoğan / recep tayyip erdoğan sevgili gençler, biliyorum, sıkıldınız.

رجب طيب أردوغان / レジェップ・タイイップ・エルドアン / редже́п тайи́п эрдога́н / ռեջեփ թայիփ էրդողան / recep tayyip erdogan / rəcəb tayyib ərdoğan / recep tayyip erdoğan dear youths, i know, you are bored.

kizlarsoruyor hastanede can sıkıntısını nasıl geçiririz?

ángel plaza simón sonata del aburrimiento

adeline virginia stephen / adeline virginia woolf boredom is the legitimate kingdom of the philanthropic.

sennur sezer evet, can sıkıcı koşullardayız. savaş kapıda gibi görünüyor. bölgede patlayacak her silah bölgenin biraz daha yoksullaşmasına yol açacak.

mario meléndez la vaca insiste con su rutina su cola espanta el aburrimiento el paisaje resucita en cámara lenta

germen de poeta poema del aburrimiento

miguel de unamuno y jugo can sıkıntısı, hayatın zeminidir, ve biz oyunun, eğlencelerin, romanların ve aşkın keşfedilmesini yalnız can sıkıntısına borçluyuz.

ivondan (sinceredarkness) victima el aburrimieto, odio al mundo...

dark girl aburrimiento

sabiha doğan hoş, bunların h ....... a kurdukları saldırı ve savunu metaforları kurban ve ramazana iman etmiş bir topluluk üzerinde etki oluşturacak değildir de topyekûn taarruzların bu mutluluk günlerinde can sıkıcı atışlar olarak etraflarında dolaşması huzursuzluk vericidir!

antonio cipriano josé maría machado ruiz already there is a spaniard who wants to live and begins to live between one spain that is dying and another spain that yawns bored. spaniard that comes into the world, may god watch over you,

linda williams in mainstream hard-core pornography, the seemingly endless repetition of predictable outcomes induces boredom.

businessinsider the 'einstein myth' shows that many of the most brilliant people have boring beginnings

çiğdem toker akkuyu nükleer güç santralı (ngs) önündeki “can sıkıcı”(!) bir hukuk engeli kalktı biliyorsunuz.

anna andreyevna gorenko / anna akhmatova / а́нна андре́евна горе́нко / а́нна ахма́това / anna andreevna gorenko / anna ahmatova - tr : ilya shambat do not think i'm in delirium or with boredom i do whine loudly i speak of pain: it's the very trade of mine.

anonymous boredom is a disease of the mind and psyche, an insidious disease. it not only takes the joy out of life, but the creativity as well. no one of god's children should ever be bored with life.

christopher moore boredom can be a lethal thing on a small island.

موجة إبليكتشي / müge iplikçi senatör mccain’in en önemli özelliklerinden biri 2008 seçimlerinde can sıkıcı sarah palin’i yanına alarak obama’ya karşı seçimleri kaybetmesi idi.

osip emilyeviç mandelştam / çev: ataol behramoğlu altın renkli bal, şişeden öyle yoğun ve uzun süre aktı ki konuşmak gereğini duydu ev sahibesi; burada, bu hüzünlü taurid'de, alın yazımızın bizi getirdiği bu yerde hiç de sıkılmıyor canımız - ve geriye baktı omuzunun üzerinden

martha stout though we all know what boredom is, most normal adults do not experience sheer boredom very often.

martha stout we are stressed, rushed, and worried, but we are seldom purely bored--in part because we are so stressed, rushed, and worried.

martha stout to get a feel for what sheer boredom is like, we must hearken back to childhood.

martha stout children and adolescents are frequently bored, so bored they can hardly even stand it.

martha stout in childhood, boredom can be excruciating, like a chronic spiritual headache, or a powerful thirst with no beverage to be had.

martha stout extreme boredom is arguably a form of pain.

ismail yaşa islam coğrafyasında hep can sıkıcı şeyler olmuyor elbette.

emrah öztürk günün 15-16 saati çekimler için zaman harcayan, uykusuz kalanları duyuyoruz. b ....... i değil, onları izleyenleri de yıpratıyor, sıkıyor. uzun bir bölüm ortaya koyacağız derken, can sıkıcı sahnelerin ortaya konması, kaliteyi yitirmesi gibi durumlar ortaya çıkıyor.

çiğdem alyanak dualara vasıta kılınan, her bir tanesi, kimi zaman can sıkıntısını gidermek için parmaklar arasında dolaşan tespih, usta hüseyin çelik'in hünerli ellerinde adeta sanat eserine dönüşüyor.

recep çınar bursaspor güçlü bir ekip. rakibimize saygı duyuyoruz lakin kazanan taraf biz olacağız. takımımıza güveniyoruz. iki haftada ölü toplardan yediğimiz 5 gol var ve muhakkak bu soruna çare bulmamız gerekiyor. maalesef bu can sıkıcı durumla karşı karşıyayız" diye konuştu.

луис секей / луи си кей 1) «мне скучно» – это бесполезная вещь. я имею в виду, вы живете в большом, большом, обширном мире, в котором вы не видели ни одного процента.

луис секей / луи си кей 2) даже внутренняя часть вашего собственного ума бесконечна, она продолжается вечно, внутренне, вы понимаете? тот факт, что вы живы, потрясающий, поэтому вы не можете сказать: «мне скучно».

louis alberto székely / louis c.k. 'i'm bored' is a useless thing to say. i mean, you live in a great, big, vast world that you've seen none percent of. even the inside of your own mind is endless. the fact that you're alive is amazing, so you don't get to say 'i'm bored.

urbandictionary boredom a severe disease infecting millions of people all over the world is which they constantly exhibit certain behaviours like lack of movement, construction of various pointless structures, doodling, talking about pointless things, and making definitions .....

альбе́р камю́ правда в том, что всем скучно, и посвящает себя культивированию привычек.

albert camus the truth is that everyone is bored, and devotes himself to cultivating habits.

зельда сейр фицджеральд она отказалась скучать главным образом потому, что она не была скучной.

zelda sayre fitzgerald she refused to be bored chiefly because she wasn't boring.

mert gönenli yunanistan gibi emekli maaşlarını ödeyememekten tutun, iran gibi bankalar hariç üzerinde döviz bulunduramamaya ve serbest kambiyo rejiminden dönülüp sabit kura geçmeye kadar bir sürü can sıkıcı aksiyon masanın üzerine gelecek.

mehmet gökgöz canım sıkıldığında mezarına gelip oturuyorum, mezarını suluyorum ve oğlumla konuşuyorum.

bülent ertekin bizim kurbanlık boğa önde, boğayı yada kurbanı yakalamaya çalışanlar da arkada. bir ara boğa kovalayanlardan canı sıkılır.

walter hubert annenberg when we hold back out of laziness, that is when we tie ourselves into knots of boredom.

paul johannes tillich boredom is rage spread thin.

osborne henry mavor / james bridie boredom is a sign of satisfied ignorance, blunted apprehension, crass sympathies, dull understanding, feeble powers of attention, and irreclaimable weakness of character.

friedrich wilhelm nietzsche to escape boredom, man works either beyond what his usual needs require, or else he invents play, that is, work that is designed to quiet no need other than that for working in general.

alija izetbegović / aliya izzetbegoviç 1970'lerin başından bu yana kendini hissettiren görece müsamahakar atmosfer değişmeye başladı ve o can sıkıcı denetim bir kez daha arzı endam etti.

alija izetbegović / aliya izzetbegoviç baylar, bosna'da yeni yıl kutlamalarını gösterdiğini iddia ettiğiniz dün geceki haberlerinizi ve bazı sahneleri izlerken belli bir rahatsızlık hissettim. halkımızın büyük çoğunluğunun, ö ....... ı can sıkıntısını hissettiklerini düşünüyorum.

alija izetbegović / aliya izzetbegoviç sadece kendimiz için yaşayarak ve sadece kendimizle meşgul olarak, k ....... i duygusuzluk ve can sıkıntısı, ibadet ile derin düşüncenin yerini ise hayat ve ölümün manasızlığı hakkındaki lanetin alacağı kayıtsız bir dünyayı yaratacağız.

katherine jean ross / kate ross i always think boredom is to some extent the fault of the bored.

walter benedix schönflies benjamin boredom is the dream bird that hatches the egg of experience. a rustling in the leaves drives him away.

søren aabye kierkegaard boredom rests upon the nothingness that winds its way through existence; its giddiness, like that which comes from gazing down into an infinite abyss, is infinite.

yavuz donat başkan... 65 yaşın üstündekileri "bedava taşımaya" başlayınca... evde canı sıkılan nineler, dedeler "otobüsle geziye" çıkıyorlar. başkana "dua eden edene."

walker percy boredom is the self being stuffed with itself.

erich seligmann fromm boredom is nothing but the experience of a paralysis of our productive powers.

solomon bellows / saul bellow boredom is the conviction that you can't change'the shriek of unused capacities.

kizlarsoruyor can sıkıntısını giderecek bir arkadaş nereden bulabilirim?

servet saygınoğlu can sıkıntısı

servet saygınoğlu sanki can sıkıntısından hasta olmuşsun da adama özellikle sıkıntı çıkarmaya gelmişsin gibi tavırlar, haller, bir an önce başından savma merakı…

servet saygınoğlu allah kadın milletine can sıkıntısı vermesin. yüzüne tıraş köpüğü sürüp aynada nasıl göründüğüne bakanlar bile var.

servet saygınoğlu tahammül etmeye mecbur olduğumuz çok şey var hayatta. günden güne öldürüyor, can sıkıyor, moral bozuyor hepsi. zira bu durum, değnek misali canımızı acıtır ama sabrını gösteren için gün gelir yemiş veren ağaca dönüşür.

servet saygınoğlu kitap aşığı insanların “canım sıkılıyor” dediğine rastlamadım.

wayne walter dyer the concept of boredom entails an inability to use up present moments in a personally fulfilling way.

wayne walter dyer boredom is a choice; something you visit upon yourself, and it is another of those self-defeating items that you can eliminate from your life.

wayne walter dyer the tendency is to blame boredom on the environment.

wayne walter dyer life is never boring, but some people choose to be bored.

mignon mclaughlin grasp your opportunities, no matter how poor your health; nothing is worse for your health than boredom.

mignon mclaughlin bored with your present enemies? make new ones! tell two of your women friends that they look alike.

mignon mclaughlin boredom is often the cause of promiscuity and always its result.

mignon mclaughlin when children are bored, it reflects on us all.

mignon mclaughlin the family unit is man's noblest device for being bored.

james galway running through things because you are familiar with them, breeds routine and this is the seed of boredom.

arthur schopenhauer / çev : ahmet aydoğan birey için ölümsüzlüğü istemek aslında bir hatanın ilelebet sürüp gitmesini istemekle aynı şeydir ....... böyle bir dünya ihtiyaç ve meşakkati dışarıda bıraktığı kadarıyla can sıkıntısının kurbanı olur.

arthur schopenhauer / çev : ahmet aydoğan hayatta canımızı sıkan şey, bir resimde hoşumuza gider.

arthur schopenhauer ihtiyaçlarını tatmin eden kimse sadaka alan ve yarın yine acıkan dilenciye benzer. aziz ise kendisine miras kalmış olan birine benzer, o ölünceye kadar endişe ve ihtiyaçtan azadedir. ona artık hiçbir şey sıkıntı veremez, hiçbir şey canını sıkamaz.

arthur schopenhauer / çev : veysel atayman kibarların dünyasında pazar günü can sıkıntısının, halk için ise öteki günler sefaletin temsilcisidirler.

arthur schopenhauer / çev : ahmet aydoğan zaman ancak can sıkıntısının cenderesi içinde kıvrananların başına bela kesilmez ve onları sık boğaz etmez.

arthur schopenhauer / çev : ahmet aydoğan ihtiyaç ve can sıkıntısı hiç kuşku yok insan hayatının iki temel kutbudur.

arthur schopenhauer / çev : ahmet aydoğan hayatım dolu olduğunda dert ve tasa; eğer boşsa can sıkıntısı.

arthur schopenhauer / çev : ahmet aydoğan can sıkıntısı daha zeki hayvanların bile başının belasıdır.

arthur schopenhauer / çev : ahmet aydoğan sözgelimi hayat, varlığımızın özünü oluşturan şeyi arzulama, eğer kendi başına müspet ve gerçek bir değere sahip olmuş olsaydı, can sıkıntısı dediğimiz şey var olamazdı.

arthur schopenhauer / çev : veysel atayman açlık, sefalet, halkın; can sıkıntısı da kibarların çektiği azaptır.

arthur schopenhauer / çev : ahmet aydoğan bir şey için mücadele halinde veya zihni bir meşguliyet içerisinde olmayıp da hayatın kendisinin üzerine kapaklandığımız zaman, hemen hayatın boşluğu ve değersizliği hissine kapılıveririz; ki biz buna can sıkıntısı diyoruz.

dilek burak hayat sıkıcı ve içinden geçen her şey lekeli

alper gencer isteyen burada ayrılsın, bazen feci sıkıcı bir adam olabiliyorum.

alex lickerman boredom

мари жозефина де суин скука – это страх перед собой.

marie joséphine de suin / marie josephine de suin / diane de beausacq boredom is the fear of self.

alija - mirjana milošević ( melda arat ) aptallar olmasa, dünya çok sıkıcı bir yer olurdu.

э́рих зелигманн фромм я убежден, что скука – одна из величайших пыток. если бы я представлял ада, это было бы то место, где вам постоянно скучно.

wendell o'brien boredom: a history of western philosophical perspectives

akif beki dopamin salgıları azaldı da can sıkıntısını mı tetikledi, buna bağlı ‘dromomani’leri depreşti de antalya sevgilerini mi ateşledi?

альбе́р камю́ ему было скучно, вот и все, скучно, как и большинство людей. следовательно, он сделал из всей ткани жизнь, полную осложнений и драмы.

albert camus he had been bored, that's all, bored like most people. hence he had made himself out of whole cloth a life full of complications and drama.

mustafa fahs lavrov, amerika ve avrupa’nın siyasi süreçle yeniden yapılandırma arasında bağlantı kurarak öne sürdüğü şartların ülkesi için can sıkıcı olduğunu belirtti.

louis émile clément georges bernanos que craindre au monde, sinon la solitude et l'ennui ?

محيي الدين ابن العربي / muhyiddin muhammed bin ali bin muhammed el-arabî et-tâî el-hâtimî / muhyiddin ibnü'l-arabî kendisini meşgul edeceği endişesiyle meclise girmesinden hazreti peygamberin canı sıkılır.

murat sarıcık hît sonra da bir şiir okudu. hz. peygamber onun sözlerini duyunca canı sıkıldı.

m. ertuğrul düzdağ urve'nin sözünden hazret-i ebû bekir'in canı sıkıldı.

ابن سعد / ebû abdillâh muhammed b. sa‘d b. menî‘ el-kâtib el-hâşimî el-basrî el-bağdâdî / محمد بن سعد البغدادي / ibn sa‘d mektup ömer'e ulaşınca canı sıkıldı.

mehmet hocaoğlu hz. osman ( r. a. ) uzun zaman ordudan haber alamadı. canı sıkıldı.

ahmet cevdet paşa hazret-i ali'nin canı sıkıldı.

m. ertuğrul düzdağ mekke'yi altüst edip, hazret-i muhammed'i bulamadıkları için çıkası canları çok sıkıldı.

ahmed şemseddin ebû’s-senâ b. muhammed ebi’l-berekât b. ârif hasan ez-zîlî es-sivâsî / kara şems / şems-i azîz / şemseddin ahmed sivasî hazret-i abbas, hazret-i ali'nin sözlerini kureyş kâfirlerine söyleyince, canları sıkıldı.

enver behnan şapolyo hz. ömer'in müslüman oluşunu duyan kureyşlilerin çok canı sıkıldı.

murat sarıcık bu sözlere muğire'nin canı sıkıldı.

m. yaşar kandemir ümmü süleym küçücük yavrusu enes'e: “haydi oğlum, lâ ilâhe illallah, de. haydi yavrum, eşhedü enne muhammeden resûlullah de” diye telkin ettikçe mâlik'in canı sıkılır, ümmü süleym'e kızardı.

muhyiddin ibn arabî canı sıkılmasın diye onunla oyalanır.

sevan nişanyan tanrı'nın canı sıkılmaz. "....... öfke duyabiliyorsa canı neden sıkılmasın? .......

lars von trier fazla yahudi taraftarı da değilim, çünkü artık israil gerçekten de can sıkmaya başladı" ifadelerini kullandı.

miguel de unamuno y jugo el aburrimiento es el fondo de la vida, y el aburrimiento es el que ha inventado los juegos, las distracciones, las novelas y el amor.

miguel de unamuno y jugo sí, sí, hay un aburrimiento inconsciente.

miguel de unamuno y jugo casi todos los hombres nos aburrimos inconscientemente.

miguel de unamuno y jugo la niebla de la vida rezuma un dulce aburrimiento, licor agridulce.

miguel de unamuno y jugo oh eugenia, mi eugenia, flor de mi aburrimiento vital e inconsciente, asísteme en mis sueños, sueña en mí y conmigo!

miguel de unamuno y jugo siempre me han aburrido y repugnado las corridas de toros.

бе́ртран а́ртур уи́льям ра́ссел если человеку не научили, что делать с успехом после его получения, его достижение неизбежно оставит его жертвой скуки.

bertrand arthur william russell unless a man has been taught what to do with success after getting it, the achievement of it must inevitably leave him a prey to boredom.

bertrand arthur william russell we are certainly less bored than our ancestors were, but now we fear it more; we believe it to be unnatural, and thus try to avoid it by pursuing some type of excitement at every moment

bertrand arthur william russell no great achievement is possible without persistent work, so demanding that little energy is left over for more draining kinds of amusement; boredom or monotony, in a sense, thus becomes a required ingredient in a fruitful life

bertrand arthur william russell the boredom felt while doing necessary though uninteresting work is as nothing in comparison with the boredom that is felt when you have nothing to do at all

bertrand arthur william russell for all these reasons a generation that cannot endure boredom will be a generation of little men, of men unduly divorced from the slow processes of nature, of men in whom every vital impulse slowly withers,as though they were cut flowers in a vase.

murat mesut neden canımız sıkılır..?

murat mesut insanın canı sıkılır, içi daralır..bu iki sebeptendir:

murat mesut dünya hayatını yaratılış amacına uygun yaşamayan insanın canı sıkılır..

joseph epstein duh, bor-ing

joseph epstein boredom is after all part of consciousness, and about consciousness the neurologists still have much less to tell us than do the poets and the philosophers.

osman abalı çocuğun arkadaşları arasından dışlanması onun özgüveninin azalmasını artırmakta, mevcut arkadaş ortamlarında enerjisini atamadığı için can sıkıntısını artırmakta, ev içindeki stres ve huzursuzlukların oluşmasına sebep olabilir.

энтони суоффорд мое отчаяние меньше отчаяния, чем скука и одиночество.

anthony swofford my despair is less despair than boredom and loneliness.

ahmed / şemseddîn derdimi bilmedin zâhid bana rahm etme sefâhattir derûnuma nazar etsen gam-ı yâr-le melâlettir

о́лдос ле́онард ха́ксли ваш истинный путешественник находит скуку довольно приятной, чем болезненной. это символ его свободы – его чрезмерной свободы. он принимает свою скуку, когда дело доходит, не только философски, но почти с удовольствием.

aldous leonard huxley your true traveller finds boredom rather agreeable than painful. it is the symbol of his liberty - his excessive freedom. he accepts his boredom, when it comes, not merely philosophically, but almost with pleasure.

артур шопенгауэр скука – это только обратная сторона обаяния: оба зависят от того, чтобы быть снаружи, а не внутри ситуации, а другой – другой.

arthur schopenhauer boredom is just the reverse side of fascination: both depend on being outside rather than inside a situation, and one leads to the other.

геракли́т эфе́сский повторять то же самое снова и снова – это не только скука: она должна контролироваться, а не контролировать то, что вы делаете.

heraclitus of ephesus to do the same thing over and over again is not only boredom: it is to be controlled by rather than to control what you do.

heraclitus of ephesus to do the same thing over and over is not only boredom; it is to be controlled by rather than to control what you do.

fatma gülay mirzaoğlu ....... bir kızı 12-13 yaşlarında kendisinden küçük toy bir delikanlı ile nişanlarlar ve kısa zaman sonra da evlendirirler. kız ile erkek çocuk baş başa kaldıklarında oğlanın canı sıkılır, aklı sokakta ceviz oynayan arkadaşlarında kalır .......

вигго питер мортенсен младший нет никакого оправдания, чтобы скучать. печально, да. сердитый, да. подавленный, да, сумасшедший, да. но нет никаких оправданий для скуки, когда-либо.

уильям фрэнк бакли младший скука – смертельный яд.

william frank buckley jr. boredom is the deadliest poison.

ри́чард дэ́вид бах чтобы жить свободно и счастливо, вы должны пожертвовать скукой. это не всегда легкая жертва.

richard david bach in order to live free and happily you must sacrifice boredom. it is not always an easy sacrifice.

roger randall dougan revelle / roger rewel yeni imkânlar sayesinde insanın hayatı hemen hemen otuz sene daha uzatılabilecek, ama bu, can sıkıcı ve boş bir hayat olacaktır.

anna andreyevna gorenko / anna akhmatova / а́нна андре́евна горе́нко / а́нна ахма́това / anna andreevna gorenko / anna ahmatova - tr : ilya shambat not from all this the hostess is in boredom, not from all this the host drinks all the same

anna andreyevna gorenko / anna akhmatova / а́нна андре́евна горе́нко / а́нна ахма́това / anna andreevna gorenko / anna ahmatova - tr : ilya shambat and from laziness or from boredom all believed, and thus they live: wait for meeting, fear the parting, and sing songs of love.

andrey aleksandroviç jdanov ahmatova’nın eserlerinin, gençliğimiz için ne gibi bir eğitici değeri vardır? onlara ancak zarar verir. bu eserler can sıkıntısı, kasvet, karamsarlık tohumlarından başka ne saçabilir?

abdülhakim murad ki o ruh, en zeki ve en saygın sanatsal temsilcilerinin örneklendirdiği gibi, bugün insan dışkılarıyla ilgilenmeye başlamış bulunuyor. ruhtan akla, bedene—ve şimdi de, atık ve dışkılara: bakışımızı başka yere çevirmemizi gerektiren can sıkıcı bir gelişme.

miroljub todorović / tr : slobodan škerović domestic sheep is: peaceful patient ....... in short an incredibly boring anima

fadhil al azzawi during my long, boring hours of spare time i sit to play with the earth’s sphere

louis émile clément georges bernanos 1) the world is eaten up by boredom.... you can’t see it all at once. it is like dust. you go about and never notice, you breathe it in, you eat and drink it. it is sifted so fine, it doesn’t even grit on your teeth.

louis émile clément georges bernanos 2) but stand still for an instant and there it is, coating your face and hands. to shake off this drizzle of ashes you must be for ever on the go. and so people are always “on the go.”

эллен парр лечение от скуки – любопытство. нет лекарства от любопытства.

furkan babur kaliforniya'da açılan dava ile ilgili henüz ne google ne de patascil'i temsil eden hukuk şirketi detaylı bir açıklama yapmış değil ancak bu dava google için can sıkıcı sonuçlara neden olabilir.

furkan babur mrı sürecinin 1 saate kadar uzayabiliyor oluşu hastalar ve sağlık personeli açısından çeşitli problemler yaratabiliyor. özellikle klostrofobiden şikayetçi olanlar ve çocuklar için bu uzun süreç bir hayli can sıkıcı.

лев николаевич толстой скука: желание желаний.

bedrettin şimşek yirmi yıllık evliliğin insana can sıkıntısını hissettirmeyecek kadar alışkanlık yarattığı, bundan ise bir aşkın doğmayacağı malumdur.

ebu hamid ferîdüddin muhammed bin ebu bekr ibrahim nişaburî / ferîdüddin attâr / çev : ‎süleyman uludağ üç şey fukaranın arkadaşıdır: gönül feragatı, hesap kolaylığı, can rahatı. ûç şey de zenginlerin arkadaşıdır: gönül meşguliyeti, hesap zorluğu, can sıkıntısı.

naime erlaçin kasaba kokulu orta halli ana caddesinde her gün can sıkıntısına uyanan mahalle ahalisinden sıradan bir çocuk

naime erlaçin suretadır yolu düzünden özümsemek o denli can sıkıcı bir de sıra dışı anlamlar çıkartsak tersinden okusak mesela acı ve hazzı

m. said bayraklı audi a5 coupe modeli için de 2019’da manuel şanzıman seçeneğinin iptal edildiği öğrenildi. bu otomatik şanzımandan hoşlanmayan audi tutkunları için kesinlikle can sıkıcı bir gelişme.

yaman törüner haziran 2010’da, rus mars misyonuna dâhil astronomlar, moskova’daki mars benzeri şartların oluşturulduğu bir ortamda, gidiş ve dönüş seyahatini kapsamak üzere 520 gün süreyle çalıştırıldılar. en büyük sorunun, yalnız kalamama ve can sıkıntısı olacağı anlaşıldı.

? ruhumda bu akşam yine bir gizli elem var sevdim seni düştüm bu melale beni kurtar gönlümdeki hasret acısı gün be gün artar sevdim seni düştüm bu melale beni kurtar

serdar turgut yağmurdan sonra sokağa çıktığınızda, yerde bastığınız taştan çamur fırtlar ya pantolonunuza, onun gibi bir şey bu, can sıkan, bir sen eksiktin başımıza dedirten bir rahatsızlık kaynağı.

michel henry painting does not use language. abstract painting teaches us this, and this is what gives it its power of expression. if colour d ....... f our invisible life. it coincides with our invisible life and is its pathos: its suffering, its boredom, its neglect or its joy.

jean baudrillard burada bir şizofrenden söz edebilmek de mümkün değildir. romand'ın sahiplendiği hayali kimliğin hiçbir anlamı yoktur, a ....... ı yoktur. öyleyse romand can sıkıcı bir gündelik yaşantının yerine daha da can sıkıcı ikinci bir yaşantı mı koymaya çalışmaktadır?

jean baudrillard bu kaçak yaşantıya uzun yıllar boyunca tahammül etmesini sağlayan şey ataletin/hareketsizliğin verdiği güçtür. insan böyle bir olaydan çok kötü bir şekilde etkilenebileceği gibi, ölümüne bir can sıkıntısından da söz edilebilir.

jean baudrillard pornografik bir görünüme bürünen bütün bu şiddet ve cinsellik can sıkıcı bir hale gelmiştir.

jean baudrillard roller değişmeye başlamıştır. yaşamın can sıkıcılığı, günlük yaşam, eskiden küçük burjuva olarak kınanan, iğrenç ve (cinsellik de dahil olmak üzere) apolitik olan her şeyin ön plana çıkması, tarih ve politikayı soyut bir olaylar bütünü olmaya doğru itmektedir.

douglas kellner, steven best baudrillard’ın teorisi soyut, tek yanlı olup, modernlik ile postmodernlik arasındaki çok sayıda sürekliliğin yanı sıra hâlihazır içinde bulunduğumuz dönemin sayısız can sıkıcı gerçeklikleri ve sorunları karşısında körlük etme eğilimindedir.

asu maro can sıkıntısı

asu maro havaların bunaltıcı gitmesi, bulutların toplaşıp toplaşıp yağamaması, yağacak olursa üç dakika içinde bütün şehri su basması canınızı sıkmıyordur umarım.

asu maro evde işler nasıl? hanım, çocuklar, hepsi afiyette mi? çocuklar okula hazır mı? okul taksitlerini ödeyebiliyor, çocukların ihtiyaçlarını alabiliyor musunuz? hayır, canınızı sıkan bir şey olmasın da.

asu maro dolar peki, dolar? maaşınız geçen aydan bu yana azalmış, kiranız artmış olabilir ama bu keyfinizi kaçırmıyor değil mi? borcunuz, alacağınız yoktur, kredi taksidiniz, kartınızın minimum ödeme tutarı yatırılmıştır, bankalar cenahından arayıp soranınız yoktur umarım.

asu maro tuttuğunuz takım kazanıyor mu peki? sporda kazanmak da var kaybetmek de demediğinizi tahmin ediyorum, mühim bir can sıkıntısı konusu bu.

asu maro abd’nin ankara büyükelçiliğini kurşunlayan saldırganın - ki kendisi halihazırda sabıkalı bir cezaevi firarisi - açıklamalarını gördünüz, değil mi? “dolar artışı ve abd’nin türkiye’ye yönelik tehditleri, trump’ın açıklamaları canımızı sıktı, sinirlendik,” buyurmuş.

asu maro sebebi de can sıkıntısı, özetle. bir süredir hüküm süren, sosyal medyada iyice coşan, bize “yanlış yapanı” silmekten, “canımızı sıkanın canını sıkmaktan” söz eden, sürekli aba altından sopa gösteren mafya söyleminin eyleme geçmiş hali.

asu maro aman, sıkılmıyor değil mi canınız?

? hâleli gözlerin hayale döndü aşkımın ateşi melale döndü gönlümde hüzün var yaklaştı akşam ömrümün güneşi zevale döndü

ahmet çelikten son dönemlerde dolar artışı, abd başkanı’nın açıklamaları canımızı sıktı, ondan yaptım.

pierre-marc-gaston de lévis l'homme s'ennuie du bien, cherche le mieux, trouve le mal et s'y soumet crainte de pire.

oscar fingal o'flahertie wills wilde dünyada tek feci şey can sıkıntısıdır dorian.

johann wolfgang von goethe can sıkıntısıdır sürükleyen kimini bize

? her şeb göreyim gül yüzünü arz-ı cemal et zevk eyleyelim subha kadar, def-i melal et aguşuma gel, ruhumu sermest-i visal et zevk eyleyelim subha kadar, def-i melal et

adam phillips bir keresinde ben bu yorumu oldukça cansıkıcı bir biçim de tekrarladıktan sonra örümcekten çok korktuğuna değindi; hattâ sık sık örümceklerle ilgili kabus görüyordu.

adam phillips canını sıktığımda benden nefret edip etmediğini sormam üzerine yüzünde bir sırıtma belirdi.

adam phillips her yetişkin, birçok şeyin yanı sıra, çocuklukta yaşanan büyük can sıkıntısını hatırlar.

adam phillips psikanaliz literatüründe sıkıcı hasta konusuna ilişkin bir miktar, yetişkinlerde görünüşte sık rastlanan sıkıcı olma korkusuna ise daha az oranda gönderme yapılmıştır.

ioanna kuçuradi bilim, moda ve alışkanlıktan dolayı can sıkıntısına karşı, iş olsun diye yapılır; ya da şeref verici bir şey olarak, toplumda sivrilebilmek için, bir mevki elde etmek için yapılır.

onur ünlü / ah muhsin ünlü şol cinnete pasaj dersen sevgilim beni sıkma sevgilim beni sıkma ben okuma bilirim.

? mürüvvet eyle nev-nihal yeter bu çektiğim melal elemle geçti hep leyal yeter artık bu çektiğim melal

ray allen billington sanat, ahlâk ve din, yaşamın temel çehreleridir. ama modern toplumda; yaratıcılık yerini can sıkıntısına, kutsallık umutsuzluğa, eğitim uyuma bırakmıştır.

elmagallanews el impresionante cambio de una joven que pesaba más de 100 kilos "solo por aburrimiento"

fatma tuncer fertler ne hatadan kurtulabiliyorlar ne de sıklıkla vurguladıkları can sıkıntısından…

? böyle mahzun durma ey nur-i cemal saklama söyle nedir infial var senin ruhunda mutlak bir melal saklama söyle nedir infial

leonard norman cohen beni yirmi yıllık can sıkıntısına mahkum ettiler sistemi içeriden değiştirmeyi denediğim için geliyorum şimdi, onları ödüllendirmeye geliyorum önce manhattan’ı alırız, sonra da berlin’i

rafet arslan can sıkıntısından sürekli kıvranıyoruz. şaşırmak istiyoruz, bizi şaşırtacak şeyler göremiyoruz. heyecan arıyoruz ama sürekli bir heyecan endüstrisine çarpıp duruyoruz.

john allyn smith / john allyn mcalpin berryman life, friends, is boring. we must not say so.

john allyn smith / john allyn mcalpin berryman yaşam sıkıcıdır, dostlarım. bunu dile getirmemek gerek.

cem sorguç mimar olduğum için can sıkıntısından muzdarip degilim.

? neler çektim neler cânân elinden tebâh oldum yeter hicrân elinden nihâyetsiz melâl-i hicre düştüm figân eyler gönül her ân elinden

nurdal durmuş can sıkıntısından kurtulma ve ideal hayatın damarlarına yapacağımız, düşünmekle taçlandıracağımız, eylemle kavuşacağımız huzurlu bir yolculuk olan okumak eylemi insan hayatını ne derece etkilemektedir?

nurdal durmuş bir dönem sadece zenginlere has ....... ı tüketmek, elde etmek’ temelli hazcılık; şimdilerde ihtiyacı olmadığı halde çiftlerce ayakkabıyla, tıka basa elbiseyle dolu gardıroplara sahip ve ‘imaj’ uğruna daima ‘güzel’e yönelen bireylerin, can sıkıntısının .......

charles baudelaire şairin sahip olması gereken tavır can sıkıntısıdır.

george gordon byron / lord byron / çev : celâl üster toplum artık cilâlı bir sürü; bu sürü iki büyük kabileden oluşuyor: can sıkanlar ve canı sıkılanlar.

george gordon byron / lord byron society is now one polished horde, formed of two mighty tribes, the bores and bored.

ralph waldo emerson / çev : celâl üster yaşamın can sıkıcı yanı olarak görülen ve kibar salonlarda neredeyse özür dilemeden söz edilmeyen para, etkileri ve yasaları bakımından gül kadar güzeldir.

? bana her yerde senin ruy-i melalin görünür, neye baksam, gözümün nuru, hayalin görünür. içtiğim meyde bile aks-i cemalin görünür, neye baksam, gözümün nuru, hayalin görünür.

søren aabye kierkegaard / çev : mehmet mukadder yakupoğlu ölmüş veya şıpsevdi olan dostunu kaybetmekten dolayı a ....... e gelseydi en hoş şekilde kaybetmiş ve kurtulmuş olacağı bu ben, bu durumda can sıkıntısına yol açar; çünkü başkası olmadan bir ben’e sahip olmak zorundadır.

жан бодрийяр возможно, второе худшее преступление в мире – это скука. первое – это скука.

jean baudrillard perhaps the world's second worst crime is boredom. the first is being a bore.

jean baudrillard peut-être que le deuxième pire crime au monde est l’ennui. le premier est d'être ennuyeux.

thomas carlyle can sıkıntısından ölmektense yorgunluktan ölmeyi yeğleyecek bir tutkuyla bakıyorum ölüme.

томас карлайл у меня есть отличное стремление умереть от усталости, а не от скуки.

thomas carlyle i've got a great ambition to die of exhaustion rather than boredom.

thomas carlyle j'ai une grande ambition de mourir d'épuisement plutôt que d'ennui.

mehmet ali kaya işlenen günahlar insanın his dünyasını da altüst eder. bundan can sıkıntısı denen “stres” meydana gelir.

mehmet ali kaya çağımızın nefsani arzuları tatmin etmeye yönelik olan hayat tarzı nefsi şımartırken, akıl, ruh ve kalbi duyguları tahrip etmektedir. bunun sonucu olarak ruhi bunalımlar, hastalıklar ve stres denen can sıkıntısı ve ondan kaynaklanan içe ve dışa yönelik şiddet .....

mehmet ali kaya insanı sıkıntıya sokacak hususlar islamda yasaktır.

ahmet uzel söyle ey yar nedir halindeki pür melal ben nasıl arz edem halim o yar bi mecal sevdiğim gelmezse hakkım değildir helal ben nasıl arz edem halim o yar bi mecal

ömer / naci / ömer naci efendi etmesin avdet melali intizar geçme ömrüm geçmeden ey nevbahar eyleriz birlikte alemde güzar

yahya / nazım / yahya nazım efendi o dil ki ne gam-ü endühü ne melal tutar elinde gül gibi cam-ı şerab-ı al tutar ne denli bezl-ü nisar etsede artar eksilmez o kim (nazim) gibi bir gül-nihal tutar

eyyubî ali rıza bey / ali rıza şengel bu şeb mahrumu hab oldum bana ahu melal etme yeter feryadın ey bülbül beni ferhad misal etme tükendi takatim rahmet fizan-ı hicri etme

mehmed fahri kopuz zavallı gönlümün yine acıklı bir melali var neden, niçin, yine ne oldu? ne bir nefes kararı var, ne sabrın ihtimali var

mehmed fahri kopuz bütün emelleri nedir emelleri acep tavafı semti yardır bütün nasip olsun visal bitsin artık melal

ahmet uzel bir melal var hep içimde a canım efendim arz-ı hal söyle nasıl ey sultanım efendim çok zaman var sana içten hayranım efendim yar yoluna bil ki çoktan kurbanım efendim

turgut çelik ya meleksin, ya çiçeksin, ya merâl ne kedersin ne hüzünsün ne melâl yüreğimindir o keman kaş o hilâl yeni açmış güle kıymak mı güzel?

ferzan meriç gençliğim hayal meyal gözümde canlanıyor düşlerimde bir melal her an beni sarıyor

ayten uğuralp bu çırpınış mutluluk mu melal mı? görüp görüp vurulduğum hayal mi ? ah o hayal söyle bana helal mı ? sana yanan benim gibi var mı ki ?

mustafa tanzer ünal böyle uzun bir tatil dönemi başlangıcında bunu söylemek can sıkıcı, ama biz toplum olarak bu kadar uzun tatilleri daha hak etmiyoruz.

remzi çayır dünyada can sıkıntısı gelişmeler yaşanıyor. türkiye’nin güçlü olması gerekiyor… türkiye’nin yeni iç ve dış tehdit konseptinde düzenlemeler yapması kaçınılmaz.

esma muratoğlu eş seçiminden sonra, din eğitiminin ikinci aşaması, çocuğun anne karnında geçirdiği dönemdir. h ....... e anne adayının sakin, huzurlu ve mutlu olması, zamanını güzel bir şekilde geçirmesi, mümkün mertebe can sıkıcı ,sinir bozucu olaylardan uzak durması gerekir.

ahmet / aşıkî zahi gamet gıyam ettikçe herdem eder abeşi melal allah allah

ahmet / aşıkî habibi mustafayı yad edenin koma kalbinde melal allah allah

ahmet cemâlettin / cemâli cemali cihanda arttı mihnetim virane oluyor ruh-u melâlim

ahmet cemâlettin / cemâli hali bir hayeldir sözüyse melâl cemali der fetanet hep sana mahsus

zeynel abidin / sıdkı baba / pervâne bize cevreyledin, nesl-i mevâli saldın gönlümüze derd ü melâli

arthur schopenhauer zenginler ve seçkinler dünyası, can sıkıntısına karşı sürekli, çoğun gerçekten umutsuz bir savaşım içindedir.

mehmet atâullah / şânizâde olma pâ beste-i zencîr-i melâl, ol serbest

andy morgan what, in comparison to daesh’s thrilling brew of guns, adventure, brotherhood and, above all, certainty, can his philosophy possibly offer today’s ardent young muslim minds, apart from boredom perhaps?

istanbul şer'iyye sicilleri ismail-i maşuki'ye atfen yer alan iddia; müridierin kadınları, kızları ve oğulları ehlullaha melâldir.

arthur schopenhauer en genel bir bakış, insan mutluluğunun iki düşmanını, acıyı ve can sıkıntısını gösterir.

ali osman aydın dünyadaki tüm fenalıkların doğduğu üç şey nedir? bu soruya bugün, 2018’in türkiye’sinde çok farklı cevaplar verilebilir. şu ara döviz kurundan canı sıkılan bir esnaf üç şeyden ilkinin “abd” olduğunu söyleyebilir.

feyzullah / feyziya getir ver sakiyea cam-ı cür'ayı gam-ı melal aldı dillerimizi

râşid mehmed bu kadar taklîbi evrakı kütübi tasavvuf ederken yine her cemalin bir celâli ve her şevkin bir melâli olduğunu idrâk itmeyüp .......

hilmi uçan tevfik fikret'in şiirindeki ana izlek de "can sıkıntısı"dır.

oğuz karakartal isak ferera'yı. kederli, sıkıntılı, melûl yapan ve etrafını bu sıfatla görmesine yol açan şey, tekrar etmek gerekirse dönemin servet-i fünûn edebî ekolüyle "moda" hâline gelen bu kötümserlik, can sıkıntısı ve melâl düşkünlüğüdür.

ömer lekesiz fikret, hayatı boyunca özgürlüğünden hiç ödün vermedi. en çok yapabildiği, ödün veriyormuş gibi görünmekten ibaretti. mesele, yalnızlığını ve can sıkıntısını dindirebilmekti. içki ona yoldaş oldu. yalnızlığını unutturdu, eşi dostu ile ilişkisini sağladı.

serpil sancar ....... “yoldan çıkmış bir kadına”, “bir yeni geline”, “genç bir valideye”, “çarşafa ve peçeye dair”, “süse düşkün bir kadına”, “can sıkıntısı ve izdivaca dair” gibi başlıklar taşıyor. yakup kadri bu yazılarında kadınların fazla süslenmesine karşı çıkıyor, .......

hayatkolay güneş yanığı, kızarıklıklar, egzama ve böcek ısırıkları can sıkıcı ve acı verici olabilir. papatya, antienflamatuar özelliklerinden dolayı ağrı ve tahrişi azaltabilir.

beşir ayvazoğlu cumhurbaşkanlığı devlet arşivleri başkanlığı kurulunca, arşivin daha ciddi bir mesele olarak gündeme alınacağını ümit etmiştim. ne var ki son günlerde yazılıp çizilenlerden can sıkıcı gelişmelerin yaşandığı anlaşılıyor.

sehrivangazetesi van kalesi’nin restorasyonu ve ışıklandrma eksiği can sıkıyor

yleem marie sarmiento de poblete bu uydunun ne olduğunu bilmiyoruz ve doğrulamak için de hiçbir yöntemimiz yok. rusların bu uyduya yönelik hedefleri belirsiz ve bu çok can sıkıcı bir gelişme.

saglikaktuel bazen öksürük çok can sıkıcı bir hal alır ve geçmek bilmez.

adobe stock team saving the world from boredom, one video at a time

adobe stock team culprit creative is known for their witty viral videos and commercials for international b ....... f. their mission is to “save the world from boredom” by producing engaging, surprising, and humorous video content.

yusuf düzgören chp kapatılsa can sıkıntısından birbirine saracak çok fazla akp’li siyasi var.

mevlânâ celâleddîn-i rûmî / dschalāl ad-dīn ar-rūmī / جلال الدين الرومي / djalâl ad-dîn rûmî / jalāl ad-dīn muhammad balkhī something opens our wings. something makes boredom and hurt disappear. someone fills the cup in front of us: we taste only sacredness.

nihat hatipoğlu sıkıntıları sabır ve namaz ile aşın

bedri ziya aktuna süzdükçe güzel gözleri, belliydi melalin neydi geçen akşam güzelim, sazdaki halin ruh vermiş iken meclis-i ahenge cemalin gözyaşları aktı üzerinden, ruh-i alin

ismaili gnostic ibn al-‘arabi and imam sultan muhammad shah on continual creation and escaping from boredom

prophet muḥammad god does not become bored that you should become bored.

imām sultān muḥammad shāh āgā khān ııı never in my long life – i may say with complete honesty – have i for an instant been bored…

hande yener çok canım sıkıldı bu habere. insanların maddi ilişkileri var, onlardan sanıyorlar bizi ama 2 senedir çok büyük bir aşk yaşıyoruz, yakında da nikahımızı kıyacağız.

oktay güler canın sıkıldığında başını koyacağın omzumu oku mutluyken gülüştüklerimizi ve en nihayetinde hep seni sevdiğimi oku

ashrafiya treatment of anger and boredom

ashrafiya mujahida: annoying spouse

william c. chittick boredom

william c. chittick god's perpetual self-disclosures to the creatures mean that creation is renewed at each instant. hence, no one with any understanding of the nature of the things can suffer boredom (malal), whether in this world or the next.

râtip aşir, mustafa nafiz ırmak sebeb sensin gönülde ihtilale sürüklersin beni sonsuz melale bilirisin, müptelayım ben ezelden belayı ateşe, belki hayale

râtip aşir, mustafa nafiz ırmak senin cevrin, senin zulmünle şadım niçin dursun figan-ı şüle zadım benim sensin bu alemde muradım düşürsen de beni sonsuz melale

arthur schopenhauer sınırlı kafaların, can sıkıntısına çok maruz kalıyor olmalarını nedeni, onların zihninin, istençlerinin konularının ortamı olmaktan daha fazla bir şey olmamasıdır.

sedat yılmaz türkiye’de bankaların yıllık kredi limiti 1,7 trilyon lira. piyasa ise birbirine çek ve senetlerle açtığı kredi miktarı 800 milyar liraya yaklaşıyor. ....... göre azalması elbette önemli ama burada en fazla can sıkan, arkası yazılan çekin ödeme süresinin uzaması…

søren aabye kierkegaard eğer birisi karısının can sıkıcı olmasından dolayı boşanmak istese, sonuç alamayacağını görecektir.

søren aabye kierkegaard devletin mali durumunu düzeltmesi için tasarrufa gidilmesi teklif ediliyor. bundan daha can sıkıcı bir şey olabilir mi? ...... borcunu ödemeyen bazı dâhiler olduğunu duyarız ara sıra, herkes hem fikir olduktan sonra, niçin aynı şeyi devlet de yapmasın?

søren aabye kierkegaard latin atasözü [aylaklık şeytanın yastığıdır] kesinlikle doğrudur, fakat insan canı sıkılmadığı zaman şeytan başını o yastığa koyacak zaman bulamaz.

vahit özaydın çöker akşamların sonsuz melali silinmez gözlerimden hiç hayâli garip gönlün nedir bilmem bu hâli silinmez gözlerimden hiç hayali

gaybi / alaeddin / kaygusuz abdal ve ârif gibi bir üstadı yok, kim anlata, bu kez gönlü buğz ve melâl ile doldu.

gaybi / alaeddin / kaygusuz abdal cehd eyle hemân aşk eteğine elin ersin aşk sâfi kılar seni gönül hiç melâl olma

gaybi / alaeddin / kaygusuz abdal akça çokça olsa gönlün hoş olur olmayıcak yancucagun boş olur melâl olursun hâtırun perişân ne perîşân virân olursun virân zîrâ ki dînün imânun akçadur akça vü bagçe vü bag u bogçadur

marija antonija josipa ivana habsburško-lotarinška / marie-antoinette von österreich-lothringen / ماريا أنطونيا جوزيفينا جوانا / maria antonia giuseppa giovanna d'asburgo-lorena / josephe jeanne marie antoinette von habsburg-lorraine ich habe angst, mich zu langweilen.

marija antonija josipa ivana habsburško-lotarinška / marie-antoinette von österreich-lothringen / ماريا أنطونيا جوزيفينا جوانا / maria antonia giuseppa giovanna d'asburgo-lorena / josephe jeanne marie antoinette von habsburg-lorraine i am terrified of being bored.

marija antonija josipa ivana habsburško-lotarinška / marie-antoinette von österreich-lothringen / ماريا أنطونيا جوزيفينا جوانا / josephe jeanne marie antoinette von habsburg-lorraine je suis tout simplement terrifiée à l’idée de m’ennuyer.

marija antonija josipa ivana habsburško-lotarinška / marie-antoinette von österreich-lothringen / ماريا أنطونيا جوزيفينا جوانا / maria antonia giuseppa giovanna d'asburgo-lorena / josephe jeanne marie antoinette von habsburg-lorraine ben can sıkıntısından korkuyorum.

tufan cömert orta öğrenim yıllarımızda bize öğretilen tarih sıkıcıdır.

kizlarsoruyor can sıkıntısı nelere kadir...

müfit can saçıntı gördüğünüz gibi sicilyada ve avrupanın heryerinde dil bilmeden alışveriş yapmak mümkün. gerilmeyin, sıkılmayın.

søren aabye kierkegaard bütün insanlar can sıkıcıdır.

neveser kökdeş hülyâlarımın çiçeği soldu melâl içinde hicranla doldu sana kuldu ah gönül sana hayrandı ah gönül sana yoldaştı gönül sana candandı gönül sarardı ufuklar ne cânân ne mehtap var ah kuruyan yapraklar yeşillenir mi tekrar.

ronald s. palomares, lynn f. bufka / çev : dilgem dış dünya, can sıkıcı bir hal almaya başladığında çocuğun yaşı kaç olursa olsun evini güvenli bölge olarak görür.

daniel lev shkolnik sleeping in the pews: the regrettable boredom of religious ritual

avram naum firkatin aldı bütün nevşe-i tâbım bu gece, ağlamaktan yine zehroldu şarâbım bu gece. taştı peymâne-i gâm kalmadı şekvâya mecâl, mihverimde dolaşır leşker-i enduh-i melâl, hep senin aşkın ile böyle harâbım bu gece.

sedat yılmaz ancak kaotik ortam sakinleşmeye doğru giderken sadece faizlerde bir iyileşme olmaması can sıkıcı.

ali ece kalan sürede beşiktaş kontrolsüz kaos futboluyla iyice can sıktı.

mustafa nafiz ırmak bekledim yıllarca geçmez intizarımdan melâl hâtırât-ı ye’sile gönlüm ederken hasbihâl doğsun artık ufku ümnûdimde bir sönmez hilal hâtırât-ı ye’sile gönlüm ederken hasbihâl

elgiz henden birçok aile, canı sıkılan çocuğa çizgi film izlettirir ancak can sıkıntısı aslında yaratıcılığı tetikleyen bir duygudur.

elgiz henden canı sıkılan bir çocuk mutlaka kendini oyalayacak yaratıcı bir çözüm üretir.

sermet efendi yari gördüm bir hayal oldu bana alemi görmek muhal oldu bana başka bir dağ-ı melal oldu bana alemi görmek muhal oldu bana

victor marie hugo başdiyakoz manastıra dönünce hücre kapısının önünde, kardeşi jehan du moulin'i bekler buldu; beklerken can sıkıntısını öldürmek için duvara kömürle, ağabeyinin koca bir burunla zenginleştirilmiş profilini çizmişti.

elbalad ابتهالات دينية بمستشفى شفاء الأورمان لكسر ملل انتظار المرضى

ibrahim ünal can sıkıntısı

lütfi albayrak can sıkılır, mide bulanır. mutlu olunur, mide bulanır.

orhan kızılsavaş sonbaharın kararsız haşin rüzgarları mı perişan saçlarını arasında gezinen sırrına ermek için feda etsem sarımı yüzünde bir melal var nedir seni kahreden

ediz sözüer kader risalesi’nin ....... kaderce sabit ve değişmez olarak belirlenmiş olduğu bilgisi ve çok sayıdaki hadisenin ise irademizden bağımsız olarak başımıza ister istemez geleceğinin takdir edilmiş olduğu haberi, ilk bakışta biraz can sıkıcı ve tatsız görünebilir.

engin şahin ortada son derece güzel bir malzeme ve müthiş bir su var. ...... ama gelinen noktada elde var sıfır! yapılan, daha doğrusu iha’ya yaptırılan haber bile ciddiyetten çok uzak. bu sebeple canım sıkılıyor, kentim ve başiskele adına üzülüyorum.

chandler riggs yaşarken çok can sıkıcı olsa da, önemli bir tecrübeydi.

hikmet münir ebcioğlu yücelse arşına ruhum senin kemalindir bakılsa kalbime her an senin cemalindir ne gün hüzünle dolup titresem için yansa inan ki başka sebep yok senin melâlindir

dominya666 when you're home alone and bored af

eric the legend rainy day boredom!

osman müftüoğlu çölyak hastalığı ; çok sık görülmez ama çok can sıkar

osman müftüoğlu okurlarımızdan gelen istekleri dikkate alarak bu gün çok sık görülmeyen ama çok can sıkan bir sağlık sorunundan, çölyak hastalığından bahsedeceğiz.

sozriko ....... okurken zaman kaybına uğradığımı fark ettim. ismini belirtmeyen anlatıcının canı sıkkın; hatta can sıkıntısı onun hayatında dikkat çeken tek şey.

ömer altuğ gönlümün melâli

jale şenyurt güneş lekeleri, korunmasız olarak maruz kaldığımız güneş sonrası cildimizde oluşan can sıkıcı cilt sorunlarından birisi.

osman müftüoğlu hipogliseminin her türlüsü can sıkıcıdır.

esin ünal o eylül melali şimdi yok oldu deniz hülyalarla gülmüyor artık güneşin sevecen renkleri soldu sabahlar coşkulu gelmiyor artık

semih dikkatli - zübeyde kemal canı sıkılan, ayağını halıya çıplak basmak isteyen, canı sıcak ev yemeği isteyen sorgusuz sualsiz evimize gelirdi.

andreas elpidorou boredom in art

jon winokur ennui to go: the art of boredom

sonja adam kulmbach: zwei junge männer nachen lange finger aus langeweile

sonja adam kurz vor weihnachten hatten zwei junge männer in kulmbach für jede menge ärger gesorgt. aus purer langeweile gingen sie in der innenstadt auf "beutezug" und beschädigten mehrere autos.

dursun seyis gülümseyenin daha az canı sıkılır, daha az cezayla muhatap olur. çünkü gülümseme hem kendinizin, hem karşınızdakinin sinir katsayısını düşürür. gülümseme ile gözler güzelleşir.

makini howell fight food boredom by mixing up your salads with tasty greens

focus 16-jähriger löst aus langeweile großeinsatz aus

rainer schmidt keine hände – keine langeweile.

rhodri marsden the lost art of boredom

ahmet yenilmez döneminin ve döneminden sonranın tartışılmaz büyük sanatçısı 7 yılda bitirmişti eserini, belki de kellesinin gitmesine sebep olacaktı bu kadar uzun sürmesi! bu kadar uzun sürmesine canı sıkılan gelmiş geçmiş en muhteşem cihan padişahı kanuni sultan süleyman ......

karyn greenstreet the art of being bored

immersionactive the lost art of boredom

lizzy gunn the lost art of boredom

ayşe arman can sıkıntısı... müthiş bir baş belası!

murat üstün tıp dışı yöntemlerle hastalıkları iyileştirdiğini, kilo verdirdiğini ya da gençlik iksirini bulduğunu iddia eden kimselerin kapısında şifa arayanlar çoğu kez can sıkıcı hikâyelerin kahramanı oluyor.

azizantuan anlatımların gezgincisi'nin sahip olduğu gibi, saf ve kaba ruhlar, kendilerinden hoşnut olabilirler ve hızlı ilerleyiş gösterebilirler. ama onların büyük çoğunluğu için, bu can sıkıntısı ve cesaretsizlik nedenidir.

hristiyanforum asık surat can sıkıntısı ve stresin bir işareti olduğu gibi çatık kaşlar da öfkenin işaretidir.

παντελη μπουκαλα η βαρεμάρα και η φιλοσοφία της

søren aabye kierkegaard la noia è la radice di tutti i mali.

søren aabye kierkegaard la noia è la radice di tutti i mali – il rifiuto disperato di essere se stessi.

arthur schopenhauer i due nemici della felicità umana sono il dolore e la noia.

philo52 l'ennui

сёрен обю́ кье́ркегор / søren aabye kierkegaard скука — это демоническая сторона пантеизма.

søren aabye kierkegaard boredom is the demonic side of pantheism.

søren aabye kierkegaard l'ennui, c'est le panthéisme démoniaque.

søren aabye kierkegaard die langeweile ist der dämonische pantheismus.

søren aabye kierkegaard can sıkıntısı, panteizmin şeytani yüzüdür.

артур шопенгауэр / arthur schopenhauer два врага человеческого счастья – это боль и скука.

σαίρεν κίρκεγκωρ / سورين كيركغور / സോറൻ ആബ്യെ കീർക്കെഗാഡ് / 쇠렌 오뷔에 키르케고르 / сёрен обю́ кье́ркегор / სიორენ აბი კერკეგორი / セーレン・オービエ・キェルケゴール / søren aabye kierkegaard скука – это корень всего зла.

сёрен обю́ кье́ркегор / søren aabye kierkegaard скука – это корень всего зла – отчаянный отказ быть собой.

canakkalegundem çanakkale’de son günlerde yaz sıcaklarından bunalan vatandaşların sıklıkla vakit geçirdikleri kordon ve yeni kordon mevkilerinde çöp sorunu can sıkıcı boyutlara ulaştı.

gökhan altıner son derece can sıkıcı bir durum olmakla birlikte aynı zamanda beklentinizi bu hükümetle ilgili yükseltmemeniz gerektiğini anlıyorsunuz.

лекса́ндр серге́евич пу́шкин / ألكسندر بوشكين / alexander sergeyevich pushkin / alexander sergejewitsch puschkin / alexandre sergueïevitch pouchkine / aleksandr sergeyeviç puşkin вдруг узнает фарлафа он; глядит, и руки опустились; досада, изумленье, гнев

витомир вито николић / vitomir vito nikolić неће бити тога ко ће смјети да посумња у све ко до сада, попут тешке оморине љети свијетом ће владати досада.

војислав илић / vojislav ilić в сердце скука и досада, нет душе отрады, нет надежды. тошно, грустно. ничего не надо.

лекса́ндр серге́евич пу́шкин / alexander sergeyevich pushkin / aleksandr sergeyeviç puşkin что шевельнулось в глубине души холодной и ленивой? досада? суетность? иль вновь забота юности - любовь?

mick krever, claire calzonetti to stave off the crushing loneliness and boredom that punctuates prison life, mujica befriended any living thing he could find.

милко грбовић грмилко / milko grbović grmilko а нико не снива сви од себе ко од куге беже, а досада ко скрама плеснива по душама људским се растеже.

душан „душко радовић / dušan duško radović досада досада! — рече зоран. грозна досада! — рече горан. треба учинити нешто! — рече зоран. слажем се! — рече горан. направимо неку глупост! — рече зоран. што пре! — рече горан.

mehmet bicik üstün iyinin neşe olduğuna inansaydım ne pahasına olursa olsun, neşeli olmaya çalışmak gerektiğinden şüphe etmezdim ve can sıkıntısını şarapta boğan yahut tütünle uyuşturanların kabalığını doğrulardım.

nagehan alçı kendi dertlerimizle öyle meşgulüz ki, dünyada neler olup bittiğine bakamaz olduk. evet, hepimiz dolar krizi ile yatıp kalkıyoruz. abd, siyasi olarak bizi sıkıştırmak için ekonomik ambargoları devreye sokuyor. evet, durum son derece can sıkıcı.

türk dili - 7. cilt - sayfa 427 güzel kadın, can sıkıntısından yakınıyordu (hanım yarbaya baktı ve "işsizlik kötü şey" dedi.

nagehan çavuş game of thrones, yayınlanmaya başladığı günden itibaren diziyle ilgili en çok konuşulan konu aniden gelen ölümlerdi. ....... tabii zaman zaman bu ölümlere çok canımız sıkıldı ama sayı arttıkça biz de alıştık.

james broughton ancak bu, filmler yapmaya başlamadan üç yıl kadar önceydi. ne de büyük bir değişikliği, coşkuyu ve can sıkıntısını kaçırmıştım!

paul thomas mann can sıkıntısı, dünyanın en soğuk şeyidir.

seda aydın yaratıcılığın gizli destekçisi: can sıkıntısı!

hans wilhelm boredom - a source of inspiration

васко попа / vasile popa / vasko popa - tr : charles simić you can make me out of ashes the trash of my belly laughs out of what’s left of my boredom

васко попа / vasile popa / vasko popa можеш да ме правиш од мојата пепел од кршениците на мојата смеа од мојата преостаната досада

seeker how boredom can be good for you

лев никола́евич толсто́й / lew nikolajewitsch tolstoi / lev nikolaïevitch tolstoï / lev nikolayevich tolstoy / ليف نيكولايافيتش تولستوي / lev nikolayeviç tolstoy can sıkıntısından kurtulmak için ne yapıyorsunuz söyler misiniz?

erin hiley sharp , linda l. caldwell understanding adolescent boredom in leisure: a longitudinal analysis of the roles of parents and motivation

mikhail afanasyevich bulgakov / mihail afansyeviç bulgakov bütün o büyücüler, sihirbazlar, üfürükçüler, kutsal yerlere yüz sürmeye gelenler!.. yobaz hepsi, yobaz! ....... şikayet ve ihbarları ....... kabul edin ki, insanı can sıkıntısından öldürecek kadar tatsız bir durum!

nbcnews boredom has more to do with you than the situation

фёдор миха́йлович достое́вский / fjodor michailowitsch dostojewski / fyodor mikhailovich dostoevsky / fiodor mikhaïlovitch dostoïevski / فيودور ميخايلوفيتش دوستويفسكي / fyodor mihayloviç dostoyevski insan can sıkıntısından kurtulmak için neler yapmaz ki?

womenshealthmag are you bored… or boring?

лев никола́евич толсто́й / lew nikolajewitsch tolstoi / lev nikolaïevitch tolstoï / lev nikolayevich tolstoy / ليف نيكولايافيتش تولستوي / lev nikolayeviç tolstoy neşeli görünüyorsunuz. siz yaşıyorsunuz, oysa ben can sıkıntısından patlıyorum.

braincraft the most boring video ever

tezcan çetin can sıkıntısından kendimi rahmetli cemal'in odasında bulduğum romanlardan birine verdim.

healthline boredom: causes and treatment

fyodor mikhailovich dostoevsky altın iğneler de can sıkıntısı yüzünden batırılıyor zaten.

anna zernone giorgi boredom

friedrich wilhelm nietzsche süreçte, duygusal heyecan arttıkça, can sıkıntısı gittikçe daha çok azalır.

psychologicalscience boredom

paul thomas mann baş ağrılarım tutuyorsa, yorgunluktan değil, bıkkınlıktan, soğuk can sıkıntısındandı.

carl e pickhardt bored to death: risks from boredom in adolescence

nibel genç imam eniştesi can sıkıntısının yaşının olmadığını düşünüyordu ama babasına göre bir yaşı olmalıydı.

christine carter how to get kids to do boring (but necessary) tasks

şahin doğan can sıkıntısı

şahin doğan can sıkıntısı… ‘ruhun ayağına dolanıp, onu kördüğüm eden kasvetli his…

şahin doğan ne dersek diyelim, nasıl tarif edersek edelim, hayat nimetlerinin değişikliği içinde bize, yaratıcı işaretten kalan en büyük miras can sıkıntısı galiba.

şahin doğan ondan başka ne olabilir ki, gerçekten onun dışında kalan her şey bize sadece can sıkıntısından kurtulmak için aranılmış çocukça çareler gibi görünüyor.

shelley a. fahlman, kimberley b. mercer, peter gaskovski, adrienne e. eastwood, john d. eastwood does a lack of life meaning cause boredom? results from psychometric, longitudinal, and experimental analyses

paul thomas mann “can sıkıntısı,” dedi. “her türlü kötülüğün anasıdır....”

cindy foley the benefits of boredom

zeynep ışıl özgentürk bana göre bugünlerde siyaset biz figüranların can sıkıntısını gidermek için ha babam laf ürettiğimiz bir tuhaf alan, en iyisi sosyal medyadan konuşup biraz eğlenelim.

film courage you want excitement in your art and boredom in your life by ucla professor richard walter

loretta napoleoni / çev : sinan özel terör dünyası, suç dünyası ve bizim hayatlarımız arasındaki ilişki ....... size anlatılan her şeyi sorgulamalısınız ....... görecekleriniz çok korkunç. ürküntü verecek, ama sizi aydınlatacak. daha da önemlisi, hiç sıkıcı olmayacak.

türkiye bilimsel ve teknolojik araştırma kurumu can sıkıntısı ve heyecan

trt çocuk kuzucuk - can sıkıntısı

gayatri devi can sıkıntısını öğrenmek çok önemli.

zeynep bozik dudakları benimkilerin üzerinde öylece dururken bunu can sıkıcı bulmaya başlayıp onu öptüm.

alphonse marie louis de prat de lamartine tahtın can sıkıcı endişelerine karşılık ibadete. şeyhlerle dinî sohbete, ve kardeşi cem kadar usta olduğu şiire daldı.

فقه اللغة العربية ما هو الفرق بين الملل و الضجر ؟

diane peters our growing fascination with boredom

diane peters once seen as a silly topic for academic study, boredom is now attracting scientists as well as humanities scholars.

julian jason haladyn boredom and art

thinking thomas boredom and art - an interview with julian jason haladyn

alex stone americans spend roughly 37 billion hours each year waiting in line. the dominant cost of waiting is an emotional one: stress, boredom, that nagging sensation that one’s life is slipping away.

necati cumalı az önce pencereden bakarken canın sıkılıyordu. odanda yalnız geçireceğin ilk gece bu senin. bahçe tenha, akşam hüzünlü, sen de sıkılıyordun. şimdi nasılsın?

güray süngü belki de canım sıkılıyordu havalanan tülü seyrederken.

عمر سلطان سنناضل حتى النهاية دون كلل او ملل، وليعلم الجميع ان هذا القانون ما هو الا سياسة للتضييق علينا

uğur becerikli belli ki canın fena halde sıkılmış. şu canını sıkan kişinin adını ver ki gidip canına okuyayım!

ahmet mithat hasta mısın yoksa bir kimseye canın mı sıkıldı?

ismail kaplan sesinden canının sıkıldığı belli oluyordu.

mayk şişman eva n. sabahın köründen gece geç saatlere kadar italyan besteci guiseppe verdi'nin 'la traviata' aryasını çalıyordu. hem de tam 16 yıldır! hem de yüksek sesle! hem de ara vermeden! haliyle komşuları da bu can sıkıcı durumdan illallah etmiş.

matthieu ricard bir bach hayranıydım. gitarla çalardım, bilirsiniz. iki, üç, beş kere dinleyebilirim. eğer 24 saat durmaksızın dinlemek zorunda olsaydım çok sıkıcı olabilirdi.

adam mcconnel / çev : ömer çolakoğlu bu açıdan bakıldığında türkiye cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan'ın 4 ağustos 2018 tarihinde ak parti kadın kolları kongresinde söyledikleri, ö ....... n ve çok can sıkıcı abd davranışları karşısında ifade ettikleri duygulara benzer duruyor.

yalçın coşgun bir de her türlü sorunu sizinle paylaşıp, dertleşirler. canı sıkkınsa önce ona bir kahve söyleyip rahatlatırım. bir nevi psikolog gibi çalışıyoruz. ....... psikolog bir müşterim var, bana siz bu işi bizden daha iyi yapıyorsunuz diyor.

yalçın coşgun daha çok ailevi konular üzerine konuşuyoruz. eşiyle, kayınvalidesiyle ilgili canı sıkkın olabiliyor, ya da çocuğu ergenlik dönemine girmişse onunla ilgili konuşuyoruz.

muammer memiş yok hocam ne alakası var, canım sıkıldı ben de gittim vurdum, bu yani.

muammer memiş he demek canın sıkıldığında sen herkese vuruyorsun öyle mi oğlum?

muammer memiş hadi göreyim seni, bir kez daha canın sıkıldığında birine vur, sana vursalar bile bir kişiye vur seni bu okuldan döve döve çıkartırım dışarı anladın mı?

iha ev sahibi uğur kaya çalış, yaşadığı can sıkıntısı ve korkunun ardından ise kalp krizi geçirdi ve bir süre hastanede tedavi gördü.

hüseyin soner yalçın toplam borçların milli gelire oranı yüzde 141'i geçtiğini belirtip can sıkıcı rakamları tekrarlayıp durabilirim…

fatma çetin kabadayı kezban hanım, henüz iki yudum içtiği çayından yalandan bir yudum daha aldı. çay, boğazında düğüm düğüm olmuştu, yutkunamıyordu. gerçekten bir şeylere canının sıkıldığı aşikârdı.

fatma çetin kabadayı kime canın sıkıldı? emine'ye mi?

iyi parti - trabzon kendilerini bir yere taşımak için isimler üzerinden siyaset yapmaya devam edenlerce maruz bırakıldığımız bu durum son derece can sıkıcı olmakla birlikte konunun muhatabı olanları daha yakından tanımamıza da vesile oluyor.

şefik ergönül özellikle, yükselen kurları kullanmaya çalışarak, ihracat fiyatlarımızı aşağıya çekmek isteyen yabancı alıcılar, bazen cidden can sıkıcı olabiliyorlar.

abdullah z. atabey 'ya öyle mi? tamam oğlum, olur da bir daha canın sıkılırsa gitmeyiverirsin, canın sağ olsun' diye anlayışla karşılanmayacağını biliyordu.

elias canetti haklı olan ve bunu bilenlerden yayılan o öldürücü can sıkıntısı. gerçekten akıllı olan haklılığını saklar.

ismail kemalettin demir / kemal tahir keşke kumarda yutulsam. birine canım sıkıldı.

ismail kemalettin demir / kemal tahir senin canın beri benzer işe sıkılmaz ya.

ismail kemalettin demir / kemal tahir bu mektubu müthiş bir işsizlik ve can sıkıntısı içinde yazdığımı kısalığından anlamışsındır.

ismail kemalettin demir / kemal tahir can sıkılması, kaybedilmiş bir şeyin hasretinden ibaret olsa gerekti.

arsen ceyhan roman sanatı yorgun, solgun, nüktedan basit fikraya dönüşmüş, yüzeysel ve narsisik bir hal almış vaziyettedir. benlik tatmin edici bu mekanizma o denli can sıkıntısındadır ki, can sıkmaktan başka birşey de beceremez.

yutak can sıkılması, bazı problem ve kaygıların olması yutma güçlüğünü tetikleyici etkenlerdir.

abdülhamid ziyaeddin / ziya paşa insan ana derler ki ede kalb-i rakîki âlâm-ı benî nev'i ile kesb-i melâlet

abdülhamid ziyaeddin / ziya paşa güft ü gûsundan hasûdun eyleme kat'a melâl dâimâ olsun sana bu beyt-i rengîn hasbihâl

abdülhamid ziyaeddin / ziya paşa elimi şakağıma dayayıp gâh suya ve gâh çemenzâr-ı her-dem-bahara nazar-ı ibret ve hayretle bakarak ve zihnimden de vatanımın giriftâr olduğu ahvâl-i pür-melâli tasavvur ederek fikir ve endişeye müstağrak oldum.

muhsin ertuğrul yabancı iki gözün, yabancı iki kulağın yaptıklarınızı ve söylediklerinizi görmesine ve işitmesine izin vermek, uzun bir çalışma süresince bir başkasının işinize burnunu sokması demekti. değil tiyatroda, herhangi bir işte böyle bir durum can sıkıcıydı.

uğur becerikli bir şeye karar verip de ne yapacağını bilememek can sıkıcıydı.

ismail kaplan planların değişmek zorunda kalması can sıkıcıydı, ama arkadaşlarına yardım edemezlerse, tekrar plan yapma şansları olsa bile uygulamaya koymak çok mümkün olmayabilirdi.

gabriel josé de la concordia garcía márquez / gabriel josé de la conciliación garcía márquez evdeki kısıtlamalar öyle can sıkıcıydı ki, aureliano segundo, petra cotes'in evinde daha rahat ediyordu.

önal vasıf son günler ne kadar can sıkıcıydı. sabah olmuyor, akşam olmuyordu.

selim ileri cildime ne kadar özen gösterirsem göstereyim, kırışıklar can sıkıcıydı.

buket özdal telefonu hâlâ açıktı. çaldı, bir süre, gerçekten uzun bir süre çaldı. sonunda açtığında kalbimin ortasındaki delik, kenarlarından kabuk bağlamaya başlamıştı. acı taze ve can sıkıcıydı.

kıvılcım kemal anadol hoş, tek başına içmek can sıkıcıydı ama dışarıdaki yalnızlıktan iyiydi.

yıldız sertel ders o kadar can sıkıcıydı ki, fransız genciyle ben en arka sırada oturur, kitap okurduk.

gülsün bilgehan oğulları ve kızı bebeklikten çıkmışlardı ama gene de genç kadın için evlatlarından ayrı düşmek can sıkıcıydı.

gülşah can tümay hanımın sözlerinden sonra herkes coşmuştu. sadece 4 ay kalmayacak olmamız can sıkıcıydı.

binali yıldırım oradaki yaşanan olayın getirdiği can sıkıntısı ile bazı şeyler konuştuk. karşılıklı o da sesini yükseltti, biz de sesimizi yükselttik.

uğur meleke dünün bir başka yıldızı var’dı şüphesiz... gerek verilen, gerekse verilmeyen penaltıda var katkısı olumlu. ancak gerek kararların iki dakikaya varan süreler çalması, gerekse pozisyon tekrarlarının ekrana yansımaması can sıkıcıydı.

yücel koç yarın hepimize kaybettirmek, güçsüzleştirmek, becerebilirlerse bizi yok etmek peşindeler... evet, üzülüyoruz, canımız sıkılıyor, zarara uğruyoruz ama… dayanmaktan, bunu atlatmaktan ve hep birlikte feraha çıkmaktan başka çaremiz yok…

martin louis amis boredom is no longer the absence of emotion; it is itself an emotion, and a violent one. a silent tantrum of boredom.

martin louis amis it is strange that enslavement should have that effect – not just the fantastic degradation, not just the fear and the boredom and all the rest, but also the layered injustice, the silent injustice.

martin louis amis like all obsessions, ballard's novel is occasionally boring and frequently ridiculous.

didem seymen balcı yaz mevsimini tüm güzelliği ile yaşadığımız şu günlerde, şüphesiz ki ebeveynler için en can sıkıcı olanı; çocuklarımızı etkileyerek keyif kaçıran yaz hastalıklarıdır.

şevki efendi / çev : süreyya güler insanoğlu her durumda kendisini eksik, cahil, benlik ve ihtirasın esiri kabul etmeli. ne de olsa tabiatında var olan bu sıfatları insanlar kendisine atfettiği zaman canı sıkılmamalı, ya da incinmemeli.

martin‏ / wartinhan aniden sebebi olmayan can sıkıntısı geliyor ve bu bozuk moralle yaşıyorum neyim ben ruh hastası mı

selçuk şirin bu can sıkıcı veriler yaşar kemal için tüm ülkenin neden yasta olmadığını açıklıyor. çünkü ezici bir çoğunluk onun kitaplarını okumadı.

yavuz ekinci bunca yıl taşıdığım ölüleri düşündüm. yırtıcı kuşları beklerken canları sıkılıyor muydu?

yavuz ekinci kuşlar tarafından yenmiş bedenim ve yerin altına gömülen kemiklerim, tıpkı can sıkıntısından bunalan hayaletler gibi…

yavuz ekinci benim gibi can sıkıntısını bir gölge gibi yanında taşıyanların, bu serin güz gecesinde sığınacakları tek yer, yalnızlık kokan tek kişilik yataklarıdır.

? lokma-i gam ki gülû-gîr-i melâl oldu bana şîr-i mâder gibi mey şimdi helâl oldu bana

mehmet faruk habiboğlu hal-i pür melal

mehmet faruk habiboğlu lal dudaklarına melal olduğum yetmez mi.

ferruh bozbeyli genel merkezdeki bu hava can sıkıcıydı tabii.

ismail hakkı toprak işte bunların ulviyeti-pesendânesinden olmalı idi ki, arada nezd-i âlinize gelir, envâr-ı cemâl ve ahvâl-i bî-melâlinizden bî-hâd ve bî-gaye feyzler alırım. şimdi o nazar-ı kimya-eserinden dûr mu oldum?

refik halid karakayış / refik halit karay derken belçika şiiri yer tuttu, durgun sular, puslu havalar, hazan ve melal şiirleri bir modanın bütün dehşeti ve gülünçlüğü ile hüküm sürüyordu. hala şekil derdi, şekil devriydi. hala kelime oyunu yapıyorduk.

ismail hakkı toprak ey name! git, mazhar-ı füyüzât-ı âlem-yan olan bir payeye kemâl-i tazim ve muhabbetle hâl-i pür-melâlimi hazret-i bahâ’ya husûsan arz et.

bülent kepenek her çocuğun karşılaştığı can sıkıcı bir soru vardır: büyüyünce ne olacaksın?

karl tebly / çev : selçuk ünlü yapılacak işlerin çokluğu ve zamanın kısalığı can sıkıcıydı

ismail hakkı toprak validem merhume açmıştı bize bir kutlu fâl, ravzâ-i pâk-i ziyarette demişti: ‘ey kerîmü-l müteâl’ bu habîbin hürmetine ver bana ferzend bî-melâl ândan aldığı libâsı bunda iksâ olmuşuz.

paul thomas mann oraya geldiği akşam herr settembrini'nin yaşını sorması karşısında şaşırıp yanıt verememesinden daha az can sıkıcı bir durum değildi bu; hatta çok daha can sıkıcıydı çünkü artık kaç yaşında olduğunu kesinlikle hatırlamıyordu.

mehmet / niyâzî-i mısrî mushaf-ı hüsnüne çün tefe’ül eyledim ben burcu belada gördüm kendimi fal içinde taliimi yokladım mihnet evinde buldum anın için yürürüm her dem melal içinde

devliken kelogirî hema ji acizî

ahmet kabaklı sıradan ve can sıkıcıydı günleri şimdi.

hüseyin / muhammed celâleddîn-i rumi / mevlânâ üç nokta aşktır her nokta gizli bir ahtır dilin lâl, gönlün melâl olduğu andır

hüseyin / muhammed celâleddîn-i rumi / mevlânâ nasıl anlatayım ki daha hal-i pür-melâlimi

ebubekir sifil bu hal-i pür-melal'e ağlanır mı, gülünür mü?

ebubekir sifil muhaysinî konusu can sıkıcı şekilde uzuyor.bazı gençler arap kıyafetli, ayet-hadis okuyan herkese "şeyh" deyip ittiba etmeye pek meraklı.

ebubekir sifil ister istemez bu tarz konularla ilgili sorulara muhatap oluyor; cevap vermek zorunda kalıyorum. can sıkıcı bir durum doğrusu…

ebubekir sifil burada “can sıkıcı” olan, sapı samandan ayıracak temyiz kabiliyetine sahip olmadığı halde, hem dünyasını hem de ahiretini nasıl bir tehlikeye attığını fark etmeden “gerçeği buldum” diyerek bu komediyi “din” edinen kimselerin varlığından haberdar olmak.

reddit do you think the baha'i faith is boring?

میرزا حسین‌علی نوری / mírzá husayn-`alí núrí / bahá'u'lláh / بهاء الله‎, / الميرزا حسين علي النوري المازندراني / mirza hüseyin ali el-mâzenderânî en-nûrî / bahaullah had bored the mystic pearls divine, replied

mehmet metin hülagü doların yükselişi ve tl’nin çöküşü olarak karşımıza çıkan bu iç burkucu, can sıkıcı durumun nedenleri arasında geçmişten bugüne

akay cemal beklemek can sıkıcı ya; pilot yüzbaşı, “herkesin birer mayo alma hakkı var. dileyen havuza, dileyen denize girebilir. başka bir şeye dokunmak yok” dedi. mayoları giyip denize girdik.

murathan mungan bunu insan, k ....... ı kahvelerinde, yapacak bir şey bulamayan sefersiz kalmış denizcilerin can sıkıntısıyla anlattıklarından ya da denizi tükenmiş, sesi tarazlı, kocamış deniz adamlarının usandırıcı tekrarların eprittiği bir örnek hikâyelerinden öğrenemezdi.

taha şen elektrik borcu ödeme işlemlerimizi de gerçekleştirmek için eğer çalışıyorsak izin almak zorundayız. çoğu zaman ise bu izinler can sıkıcı olmaya başlamaktadır.

fatih selek döviz kurundaki akıl almaz artış can sıkıcı.

ahmet hakan coşkun yaşar kemal, çukurova’nın bütün dağlarını, taşlarını, kuşlarını, ağaçlarını, çiçeklerini sular seller gibi bilir... orhan pamuk ise soğuk kış geceleri can sıkıntısıyla dolaştığı istanbul’un "kara sokakları"nı...

meral gürer / meral akşener başörtüsü yasağı nedeniyle okuyamadıklarını anlatan ve yardım isteyen bir mektup. tansu hanım'a ulaşmak için verdikleri çaba beni derinden etkiledi. o kadar üzüldüm ki birkaç gün etkisinde kaldım. çocukların hali pür melalini hiç unutamadım.

mesut akbulut karamürsel dereköy sahilinde de başıboş köpekler can sıkıyor.

doktorsitesi meraba hocam kolay gelsin. benim sorum hiç bir şeyden ve hayattan zevk alamıyorum. hiç bir şey yapmaya isteğim yok. genel olarak can sıkıntısı mevcut. bazı zamanlar can sıkıntısı hayattan bıktıracak kadar yoğun oluyor. h ....... n bunun sebebi ve çözümü nedir hocam

haluk cangökçe hali pür-melal’imiz… osmanlıca; içerisinde bulunduğu acı durumun özeti. (bir şeyin can sıkıcı, dertli ve biraz da utanılması gereken durumunu ifade etmek, gözler önüne sermek için kullanılır)

dailymail 'i lift a lot of bags. like, a lot of bags': seattle plane hijacker's final youtube post reveals his boredom with his 'minimum wage' job as an airport baggage handler

paul offermanns zwar-gruppe brüggen: gemeinsam gegen die langeweile zwischen arbeit und ruhestand

islamweb islam gives life a different taste (of enjoyment). it helps relieve the dullness and boredoms of everyday life so that one lives a better life.

islamweb a person is destined to face sundry pains, suffering, hardships and sorrows in this transient life, as there are many reasons that lead to boredom, dullness, irritation and anxiety.

islamweb despite all the available conveniences, luxuries, and amenities that we enjoy today, and although we possess all that we need in order to relish a comfortable life and worldly bliss, boredom and anxiety is still growing among people!

islamweb this should drive all those who seek happiness to start looking for the real reasons that help one attain happiness, inner tranquility and serenity, peace of mind, stability, and to find ways to eradicate all traces of boredom and anxiety.

islamweb it may be the enormity of this that is also behind our penchant for knowing the future, then, not just sheer boredom and utter curiosity.

pınar doğu uçurumundan vazgeçmiş ve hep aynı rüyaya meal bir ömürsündür gecesi çöl gündüzü melal

islamweb on the other hand, prolonging the khutbah to last for forty-five minutes, a ...... e mosque mentioned, first undoubtedly, this contradicts the sunnah, and additionally, it is a reason for boredom and for the attendees' failure to benefit from what is said in the khutbah.

islamweb said: the meaning is that he [the prophet] used to choose the appropriate times to teach them and preach them and he did not do so every day for fear of causing boredom to the people...

islamweb said: “beware of causing boredom to people and of making them despair.” it was also reported that she said to him: “preach every other day so as not to make the people bored.”

anton germanovich siluanov ....... ekonomisini de hedef alan bir sonraki yaptırımlar paketinin hazırlandığını görüyoruz. bu paketin en hassas noktaları devlet bankalarına veya bir devlet bankasına belirli kısıtlamalar getirmektir. bu, elbette can sıkıcı fakat, ölümcül değildir.

islamweb they claim: women should be allowed to work to escape the "deadly boredom", which results from her staying in the house all the time.

islamweb we say that a woman's w ....... t. her sense of satisfaction and fulfillment in tending to her house and family would leave no room for the alleged "boredom", if she is sincere about accomplishing her mission and fulfilling her duties.

islamweb said: "the expression: {do not say to them ‘uff’} means the prohibition of showing any form of boredom towards them, and the meaning of the expression {do not repel them} means not to utter what contradicts their statements as a way of responding to it or denying it.

islamweb if greater striving rather than boredom, weariness, hesitation and indulgence, marks the end of the deeds, then, it is more likely that after ramadan, one becomes in a better state, closer to allah the almighty, and more steadfast on his way.

islamweb if one feels bored, weary, reduces the amount of work and returns to his previous state of laziness, negligence and relaxation, it is more likely that this state will aggravate and persist long after ramadan.

islamweb boredom of life

islamweb people of paradise never suffer boredom

islamweb the description of paradise: its residents will not experience exhaustion, boredom or death.

gıyaseddin eb'ul feth ömer ibni ibrahim el-hayyam / ömer hayyam ey kör! bu yer, bu gök, bu yıldızlar, boştur/sıkıcıdır boş/sıkıcı! bırak onu bunu da gönlünü hoş/akıcı tut hoş/akıcı! şu durmadan kurulup dağılan evrende bir nefestir alacağın, o da boştur/sıkıcıdır boş/sıkıcı!

çağrı mert bakırcı can sıkıntısı ve merak

luggat can-geza can sıkıcı

luggat can-gir / can-gîr can sıkıcı

luggat dil-şiken can sıkıcı

luggat eskal can sıkıcı

yenisafak italyan spor otomobil üreticisinin en gözde modeli huracan’ın yağ değişim süreçleri oldukça zor ve biraz da can sıkıcı görünüyor.

yenisafak alt kısmında 8 adet yağ tahliye tapası bulunan huracan’ın bu tapalarına ulaşmak oldukça zor. 3 kapak ve yaklaşık 50 cıvata söküldükten sonra ulaşılan yağ tahliye tapalarıyla uğraşmaksa çok can sıkıcı görünüyor.

luggat ta'zib-i ruh can sıkma

güncel öztürk kullanılan tekniğe göre farklılık gösterse de burun estetiği ameliyatı sonrası kısa bir süre için baş ağrısı ve ödem gibi can sıkıcı sorunlar yaşayabilirsiniz.

luggat tadcir can sıkma

luggat mütezenbir can sıkıcı bir hal ve tavır takınan.

burhan can terzi transferde bir gelişme olmamasına canı sıkılan fatih terim, .......

luggat sakil / sakîl (sıklet. den) can sıkan, sıkıcı

sadi somuncuoğlu can sıkıcı bir olaydan, iran türk'ü rahim cavatbeyli'den bahsedeceğiz.

luggat mukassi / mukassî (kasvet. den) kasvet verici. sıkıntılı, kasvetli. sıkıcı, dar.

mesut akbulut can sıkıntısı hangi gerçeğin habercisidir?

luggat kalak / kalâk can sıkıntısı

adem uzanık osman yiğit'in can sıkıntısı pek geçmiyor. sürekli dışarıda oyun oynamak istiyor. annesiyle birlikte parka götürüyoruz. orada bisiklet biniyor. arkadaşlarıyla top oynuyor. o bizim evimizin neşesi.

luggat keder can sıkıntısı

luggat melal / melâl can sıkıntısı

luggat giran-hatır canı sıkılmış

milliyet yazın doğanın yeşermesiyle beraber sinekler ve küçük haşereler de ortaya çıkmaya başlar. özellikle kısa bir gelinlik modeli tercih ediyorsanız haşereler biraz can sıkıcı olabilir.

luggat giran-cani / giran-canî can sıkıcılık

ali kemal senan makyajı, saçlarının bakımı, vücudunun yağlanması ve güzel kokular çok önemliydi.giyeceği elbise bedenini belli etmeli, düzgün güneş yanığı teni görünmeli ve etkileyici olmalıydı.çünkü antigonus böyle isterdi.metaxa, can sıkıcı her şeyi saklamak isterdi erkeğinden.

luggat giran-can can sıkıcı (adam)

luggat berzah can sıkıcı

ahmet inam sıkışık canın saldırganlığı, kendini oluşturan can dallarının (bedeni, duyguları, düşünme, mana verme, çevreyle ilişkiler) üst üste binmesine, bir can tıkışıklığı yaşanmasına yol açıyor. yaşantıları canına tıkıştırılıyor.

ahmet inam şiirsizlik, tıkılmışlık, tıkanmışlık, teknisyenlik, ayrıntı hünerciliği, can sıkıntısı, boşluk duygusu, gerçekle karşılaşmaktan korkma, yılgınlık, umutsuzluk, çökme, kokuşma... doğurur. doğuruyor.

ahmet inam örneğin, ağrım, can sıkıntım, yaşantılayabildiğim salt bana özgü duyular,duygular.

ahmet inam can sıkıntısı duyuyor olabiliriz. düz yaşamda can sıkıntısı, bir sıkıntı olarak ele geçirir hâli. düşmüş zamanda ise bocalar dururuz, sıkıntı içinde, çırpınarak, sürükleniriz. üstelik tutsak yaşıyorsak zamanı, sıkışıp kalırız hâle. tıkılmış hissederiz kendimizi.

ahmet inam can sıkıntısı, ne yapacağını bilememe söz konusu değildir.

ahmet inam angst, can sıkıntısı, kaygı, bunaltı gibi kavramlar, güven zemininin "eksikliği", sağlıksızlığı ile ilgili.

ahmet inam coşku ve can sıkıntısı, iki karşıt uçta birleşir. coşku ve iç sıkıntısı savurur şâiri. hakîkat yolculuğunda başlangıç ve son birleşir, yolun bitmeyişi başlayamamaya yol açar.

ahmet inam sanki edebiyât üstüne ilk kez düşünüyormuşum gibi geliyor bana. başımı ağrıttığını, canımı sıktığını görüyorum.

ahmet inam aklım bana teknikler bul! beni mutlu et! can sıkıntımdan kurtar! beni rahatlat!

ahmet inam "hayatım sıkıcı" dersin. o hayat degil , bayat. hayat açar, genişletir. tazeler. sıkıcı olan sensin. canını hiç özlemiyor musun, ey sıkım sıkım sıkılan? can gelince tüm eksikliklerin gider. can içindedir. canlar, güzelin içinden misiniz, taşrasından mı?

ahmet kabaklı böylece can sıkıntısı ve yalnızlık bizi bir çeşit komedinin eşiğine getirmişti. çünkü hakikaten yalnızdık.

ismet özel bizimdir vehmine kapıldığımız ülkede biz türkler hakkındaki bütün suallere her kim bize patron numarası çekiyor ise onun cevap verme borcu altına girdiğinin bilinci de doğmamıştır. doğacağı var mı? böyle bir doğum gerçekleştiğinde türk tarihi can sıkıntısı vermeyecek.

ismet özel ....... meşhur fıkrayı bilmelerini de umuyorum: gece vakti sokak lâmbası altında endişeyle bakınan adama sormuşlar: “nedir seni bu can sıkıntısına duçar eden?” adam huzursuzluğundan hiçbir şey eksiltmeksizin cevap vermiş: “düşürdüğüm anahtarı arıyorum!” .......

ismet özel insanlar köşe yazarlarını "bir şeyler yapma" bağlamında okumaktadırlar. bilhassa bu günlerde insanlar kendilerini bir süredir kaptırdıkları güzergâh çok can sıkıcı hale geldiğinden mi nedir bir şeyler yapmak için çırpınıyor.

ismet özel canı sıkkın kızların yüzlerinden döşünden ahı kalmış delikanlıların

joanna myers selbstverständlich haben auch unsere eltern ....... manchmal taten sie das sogar, um einfach einmal in ruhe ein buch lesen zu können. und soll ich dir sagen, warum sie dabei keine gewissensbisse hatten? weil unsere langeweile nicht ihr problem war.

gizem karaca daha o kadar şöhret olmuş durumda değilim. ama taşımak bazen zor oluyor, hele 20 yaşındayken yaptığın her hareketin izleniyor olması bazen can sıkıcı olabiliyor.

barack hussein obama can sıkıcı katliama göz atacağız

barack hussein obama gördüklerimiz bunun büyük kaygı yaratacak çok büyük bir olay olduğuna işaret ediyor. çok can sıkıcı.

mark molloy bored child face-plants white house sofa as parents meet barack obama

byron york has obama become bored with being president?

luggat merhum (rahm. den) kendine rahmet edilmiş. rahmete kavuşmuş. dünyanın sıkıcı ahvâlinden kurtulup rahmet-i ilâhiyeye kavuşmuş olan. dünya imtihanından kurtulup, vazifesini bitirmiş, paydosa kavuşmuş olan. (vefat etmiş müslüman hakkında söylenir.)

theweek bill gates' magic boredom-measuring bracelets

esin övet diyetisyen dediğin tabii ki formda olmalı. ama bu kilo mevzusu gerçekten çok can sıkıcı.

regie o'hare gibson how to never succumb to boredom

martin louis amis these are the seven deadly sins: avarice, envy, pride, gluttony, lust, anger, sloth. these are the seven deadly sins: venality, paranoia, insecurity, excess, carnality, contempt, boredom.

baroness marie dubský von třebomyslice / marie freifrau ebner von eschenbach steril ist der, dem nichts einfällt; langweilig ist, wer ein paar alte gedanken hat, die ihm alle tage neu einfallen.

martin louis amis the second plane: september 11: terror and boredom

baroness marie dubský von třebomyslice / marie freifrau ebner von eschenbach langeweile ist eine halbschwester der verzweiflung.

feride karahan i am bored!

oscar fingal o'flahertie wills wilde langeweile ist eine sünde, für die es keine absolution gibt.

sayed mohammed baqer al-qazwini boredom: a scientific & religious analysis

samuel butler derjenige, der sich langweilen läßt, ist noch weniger wert als der, der ihn langweilt.

islamweb the ruling on attributing tiredness and boredom to allaah

friedrich wilhelm nietzsche ist das leben nicht hundert mal zu kurz, sich in ihm — zu langweilen?

johann peter hebel die langeweile wartet auf den tod.

tuna kiremitçi sonradan akp destekçisi olmuş arkadaşlardan biriydi cüneyt. ama i ....... i muhtemelen henüz yabancılıyor ve kendisini biraz yalnız hissediyordu. haliyle, başkaları da aynı şeyi yaparsa yalnızlığının azalacağını, can sıkıntısının biteceğini düşünmüş olmalıydı.

cüneyt özdemir öyle bir haber sırası var ki ışid, kobani, maden kazası, üniversitede öğrenci çatışmaları... şimdi bu kadar üzücü, can sıkıcı haberden sonra vur patlasın çal oynasın mı diyelim? diyemiyoruz.

cüneyt özdemir bizde 8 şehit bile artık hayatın olağan akışını bozacak kadar büyük bir sayı olarak gözükmüyor. pek çok kişi için türkiye'nin kader gibi yaşadığımız ve değiştiremediğimiz şartlarının oluşturduğu 'can sıkıcı bir gelişme' daha, o kadar!

pelin turgut bağımsızların can sıkıcı ahlakçılığı

cüneyt özdemir joseph anton'un can sıkıcı hikâyesi

hihi2 مقال تحليلي.. لوبيتغي رجل التيكي تاكا بدون ملل.

şebnem bursalı abd'nin oyun kuruculuğunda epey zayıfladığı görülüyor, bazı çok önemli süreçlerde masaya bile oturamadığı ortada. hele ki; son yıllarda kendi coğrafyasında artık neredeyse en büyük oyun kurucu haline gelen türkiye'nin bu gücü karşısında epey canı sıkkın..

arthur schopenhauer gençler de can sıkıntısına çok maruz kalırlar ve doldurmadıkları saatlere üzüntüyle bakarlar.

arthur schopenhauer istiridyeler ve şampanyalar, yaşamının doruk noktasıdırlar ve bedensel esenliğe katkıda bulunan her şey, yaşamın amacıdır. e ....... e mutludur! çünkü bu mallar ona zaten önceden empoze edilmişlerdir; bu yüzden, kaçınılmaz bir biçimde can sıkıntısına düşer.

didem üngör dörtkol canımız sıkıldığında, strese girdiğimizde ya da endişe duyduğumuzda hemen telefonlara sarılıp sosyal medya hesaplarımızla meşgul olmaya başladığımızın farkında mıyız?

vcstar camarillo shelter dogs sniff away boredom, gain confidence with 'nose work'

gumushane-gen-tr 1 zulüm sayılan, insanlara verdiğimiz her türlü cefa, eziyet ve haksızlık sonrasında başımıza gelen her türlü musibetin, bu yanlış davranışlarımızdan başımıza geldiğinin hesabını yapmamız gerekir.

gumushane-gen-tr 2 belki bir baş ağrısı, belki bir diş ağrısı, belki bir kaza, belki bir para kaybı, belki bir kavga, belki bir itibar kaybı, belki bir can sıkıntısı...

arthur schopenhauer hayvansallığa yakın, donuk, kuru bir ciddiyet filistere özgüdür ve onun karakteristik özelliğidir. onu hiçbir şey sevindirmez, hiçbir şey onun sempatisini kazanmaz. ç ....... r: böyle filisterlerden oluşmuş bir topluluk, çok geçmeden can sıkmaya başlar.

johann wolfgang von goethe wenn die affen es dahin bringen könnten, langweile zu haben, so könnten sie menschen werden.

johann wolfgang von goethe es ist schwer, gegen den augenblick gerecht zu sein: der gleichgültige macht uns langeweile, am guten hat man zu tragen und am bösen zu schleppen.

mumsema can sıkıntısına karşı ne yapmalıyım,çaresi nedir?

mumsema can sıkıntısına çare!

desert rose can sıkıntısı manevi boşluktan yada yaşanılan olumsuz olaylardan kaynaklanır,dualarla allah c.c ya sığınılmasını ve bakara suresinden ayet-el kürsi ve muhafazateyn surelerini sıklıkla okunması tavsiye edilir...

halit fuat beşik hareketlerinde günlük yaşamını bile aceleyle sürdüren bir insanın hiç bitmeyen coşkulu heyecanı vardı. onun bulunduğu yerde can sıkıntısı diye bir şeyin olmadığı söylenirdi zaten hep.

tanju sürmeli can sıkıntısı veya depresyonun hafifletilmesi için hayvanlara şiddet

nimetullah nahcivani / çev : ali ihsan türcan

  1. ayet : ....... varsanız bile yükleriniz omuzlarınızda yaya olarak can sıkıntısı ile ve türlü zorluklarla varırdınız.

arthur schopenhauer ruhsuz biri sürekli demekten derneğe, oyundan oyuna, yolculuktan yolculuğa ve şenlikten şenliğe koşsa bile, can sıkıntısından kurtulamaz.

arthur schopenhauer can sıkıntısı yalnızca, duyusal ve toplumsal hazlardan başkalarını tanımamış, zihinlerini zenginleştirmemiş ve güçlerini geliştirmemiş olanlar içindir.

ستاندال / marie-henri beyle / stendhal هذه هي لعنة العصر ، والأغرب الانحرافات ليست علاجا للملل.

marie-henri beyle / stendhal tel est le malheur de notre siècle, les plus étranges égarements même ne guérissent pas de l'ennui.

marie-henri beyle / stendhal this is the curse of our age, even the strangest aberrations are no cure for boredom.

marie-henri beyle / stendhal 1 étrange effet du mariage, tel que l'a fait le xixe siècle! l'ennui de la vie matrimoniale fait périr l'amour sûrement, quand l'amour a précédé le mariage. et cependant, dirait un philosophe,

marie-henri beyle / stendhal 2 il amène bientôt chez les gens assez riches pour ne pas travailler, l'ennui profond de toutes les jouissances tranquilles. et ce n'est que les âmes sèches parmi les femmes qu'il ne prédispose pas à l'amour.

marie-henri beyle / stendhal 1 a strange effect of marriage, such as the nineteenth century has made it! the boredom of married life inevitably destroys love, when love has preceded marriage. and yet, as a philosopher has observed,

marie-henri beyle / stendhal 2 it speedily brings about, among people who are rich enough not to have to work, an intense boredom with all quiet forms of enjoyment. and it is only dried up hearts, among women, that it does not predispose to love.

marie-henri beyle / stendhal 1 la politique au milieu des intérêts d'imagination, c'est un coup de pistolet au milieu d'un concert. ce bruit est déchirant sans être énergique. il ne s'accorde avec le son d'aucun instrument.

marie-henri beyle / stendhal 2 cette politique va offenser mortellement une moitié des lecteurs et ennuyer l'autre qui l'a trouvée bien autrement spéciale et énergique dans le journal du matin.

marie-henri beyle / stendhal 1 politics in the middle of things of the imagination is like a pistol shot in the middle of a concert. the noise is loud without being forceful. it isn't in harmony with the sound of any instrument.

marie-henri beyle / stendhal 2 this political discussion will mortally offend half my readers and bore the others, who have found a much more precise and vigorous account of such matters in their morning newspapers.

marie-henri beyle / stendhal le rouge et le noir chapitre 6: l'ennui

جورج ساندرز / george henry sanders الناس الأثرياء وما يسمى بالطبقة العليا هم أكثر من يعاني من الضجر.

quora do you think being wealthy can cause boredom?

جيمس غالوي / george galloway من خلال تشغيل أشياء أنت على دراية بها ، يتولد الروتين وهذه هي بذور الضجر.

burçin aygün bolca klişe içeren, hatta genellikle kimin ne zaman öleceğini tahmin edebileceğiniz, biraz da sığ karakterlerle can sıkan meg: derinlerdeki dehşet, belki adını tarihe yazdıracak bir yapım değil ama kesinlikle yaz mevsiminin dikkat çeken eğlenceliklerinden bir tanesi.

muhammet akıncı yaşadığım en can sıkıcı noktalar tacize teşebbüs vakaları.

muhammet akıncı binilen arabalarda bir şekilde insanlar psikolojik ya da kişisel bozukluklarından kaynaklı tacize yeltenmeye çalışıyorlar. ....... bu gibi durumlar çok can sıkıcı oluyor fakat her zaman karşılaşılan sorunlar değil.

التر أننبرغ نشغل / walter hubert annenberg عندما نعود إلى الكسل ، عندها نشغل أنفسنا في عقدة من الضجر.

فيجو مورتنسن / viggo peter mortensen ليس هناك عذر ليكون بالملل. حزين ، نعم. غاضب ، نعم. مكتئب ، نعم. مجنون ، نعم. ولكن ليس هناك عذر للضجر ، من أي وقت مضى.

wikipedia-tr : hedy lamarr ilk evliliği süresince lamarr'in uygulamalı bilimlere karşı ilgisi arttı ve oyunculuk kariyerinden de sıkıldığından dolayı bir mucit olarak buluşlar üretti.

wikipedia-en : hedy lamarr the lack of acting challenges bored lamarr. she reportedly took up inventing to relieve her boredom.

غاس فان سانت / gus van sant جميع الملل الذي تجلبه الحياة القويمة ، ليس سيء للغاية.

بول تليك / paul johannes tillich الضجر هو غضب ينتشر برقه.

büşra özbelli stephen hawking insanlığın geleceğine dair can sıkıcı öngörülerde bulunmaya devam ediyor.

fehmi koru ülkemiz aleyhinde gelişmeler can sıkıcı. ‘’ne yapmamız gerekir’’ diye düşündüm. işte sonucu…

ceyhun üsten bugünde can sıkıcı bir konuyu kaleme alacağım! çünkü her şahit oluşumda daha derinden yaralıyor bu fakiri…

milligazete can sıkıcı sorular...

madonna louise ciccone / çev : mayk can şişman modern müzik beni heyecanlandırmıyor. çok sıkıcı. bütün şarkılar birbirine benziyor. her şey o kadar formüllere dayalı ki çok can sıkıcı olmaya başladı bu durum.

abdullah harmancı bu karanlık ve can sıkıcı cuma akşamında, arabamın lastikleri teoman'ın kaseti kadar hüzünlü, teoman'ın kaseti dünyanın uçsuz bucaksız gökleri kadar kasvetlice dönüyor, dönüyor, dönüyorken, ben senelerdir hiç ara vermeksizin girdiğim pele'nin halı .......

يندا فيورنتينو / clorinda fiorentino / linda fiorentino بوصفنا ممثلين الشيء الذي يجب أن نكافح هو الملل، بل ويعادل أهم جزء في صناعة الأفلام ، .

clorinda fiorentino / linda fiorentino as actors, the thing we have to fight, more than even the business part of making movies, is boredom.

إيزابيل ياسمين أدجاني / isabelle yasmina adjani أولا ، بالنسبة لي ، يمكن للسلام أن يرادف الملل.

الكونت ليف نيكولايافيتش تولستوي / / lyov nikolayevich tolstoy / lev nikolayeviç tolstoy / léon tolstoï / lev nikolaïevitch tolstoï / граф лев никола́евич толсто́й الملل هو رغبة الرغبات.

التر بنيامين / walter benedix schönflies benjamin الضجر هو طائر الحلم يفقس بيضة من التجربة. وحفيف الأوراق في تحركها بعيدا عنه.

bingereader-org / dj7o9 während die herren glaubten, sie poliert gelangweilt ihre juwelen, war hedy die ganze zeit aufmerksam am zuhören.

bingereader-org / dj7o9 auch ihr privatleben ist alles andere als langweilig. ....... hedy lamarr ist eine frau voller widersprüche.

إيرل العندليب / earl nightingale ستجد الضجر حيث تغيب الفكرة الخيرة.

anthony jay mahavoric / anthony jay robbins / tony robbins you know what will happen, when and how it will happen, what would you feel? bored out of your minds.

anthony jay mahavoric / anthony jay robbins / tony robbins bilirsiniz, ne olacağı konusunda, ne zaman olacağı konusunda. nasıl olacağı konusunda. ne hissedersiniz? sıkıntıdan patlarsınız.

وندل فيليبس / wendell phillips الضجر ، وبعد كل شيء ، هو شكل من أشكال النقد ،

ديلان توماس / dylan marlais thomas من يسعى إلى الراحة يجد الملل. ومن يسعى إلى العمل يجد الراحة.

شاول ستاينبرج / saul erik steinberg حياة الرجل المبدع هي توجيه ورقابة للضجر. تجنب الملل هو واحد من أهم الأهداف.

توماس كارليل / thomas carlyle أنا عندي طموح كبير أن أموت تعباً بدلا من الضجر.

ماري رينو تعتبر / eileen mary challans / mary renault الآنسة دائما تعتبر الملل هزيمة فكرية.

جايسون زبيهايبي الادباء يعترضون سبيل أعظم الآثار الجانبية للضجر.

مايك رنجر / mike ranger إن علاج الملل هو كتاب جيد.

إريك فروم / erich seligmann fromm الإنسان هو الحيوان الوحيد الذي يمكن أن يشعر بالملل.

رودولف أرنهايمهو / rudolf arnheim التنويع هو أكثر وسيلة لتفادي الملل ، والفن هو أكثر من مجرد تسلية للحواس.

رودولف أرنهايم / rudolf arnheim التنويع أكثر وسيلة لتفادي الملل ، والفن هو أكثر من مجرد تسلية للحواس.

أناتول فرانس / françois anatole thibault / anatole france بدون كذب الإنسانية ستموت من اليأس والملل.

إلين بار / ellen parr شفاء الملل هو الفضول. لا يوجد علاج للفضول.

هيدي لامار / hedwig eva maria kiesler / hedy lamarr أعرف أنني عندما أعمل نادرا ما تحصل مشاكل. إن حدسي هو أن الضجر قد سبب معظم المشاكل مع مشاهير هوليوود.

hedwig eva maria kiesler / hedy lamarr i know when i'm working i seldom get into trouble. my educated guess is that boredom has caused most of the problems with hollywood celebrities.

hedwig eva maria kiesler / hedy lamarr i can excuse everything but boredom. boring people don't have to stay that way.

hedwig eva maria kiesler / hedy lamarr most children turn out badly because they have the wrong parental image. this doesn't mean their parents are criminal. it means they are boring and cruel.

semih sönmez yüz tanıma sistemi nec’in yapay zeka motoru neoforce’u kullanacak ve önceden toplanan onaylı kişi fotoğraflarını inceleyerek çalışacak. özellikle tokyo’nun sıcak yaz aylarında giriş için sıra beklemek çok can sıkıcı olabilir.

milatgazetesi burs sorgulama zor ve karışık bir olaydır. internette can sıkıcı ve karmaşık sorgulamalara biz de karşı olduğumuz için net, açık, ve kolay olması öğrencilerin ilk isteği.

آرثر شوبنهاور / arthur schopenhauer عدوا السعادة البشرية هما الألم والضجر.

آرثر شوبنهاور / arthur schopenhauer الضجر هو فقط الجانب العكسي للإثارة : كلاهما يعتمد على كونه خارج الموقف بدلا من داخله وكل حالة تؤدي إلى أخرى.

فريدريك نيتشه / friedrich wilhelm nietzsche ضد الضجر حتى الآلهة تصارعت عبثا.

برتراند راسل / bertrand arthur william russell الضجر هو... مشكلة حيوية بالنسبة للمثالي ، نصف خطايا البشرية سببها الخوف من ذلك.

كونفوشيوس / konfüçyüs / confucius / konfuzius / конфуций الفضلاء في كثير من الأحيان يثأرون لأنفسهم من القيود الموحية بالضجر.

سورين كيركيغارد / søren aabye kierkegaard الضجر هو أصل كل الشرور

سورين كيركيغارد / søren aabye kierkegaard الضجر هو أصل كل الشرور ورفض اليأس هو أن تكون موجودا.

هيراقليطس / heraklitos أن تفعل الشيء نفسه مرارا وتكرارا ليس مملا فقط بل هو أن يسيطر عليك بدلا من السيطرة على ما تفعله.

søren aabye kierkegaard l’ennui est la racine de tout mal.

søren aabye kierkegaard l’ennui est la racine de tout mal - le refus désespéré d’être soi-même.

søren aabye kierkegaard boredom is the root of all evil.

søren aabye kierkegaard boredom is the root of all evil - the despairing refusal to be oneself.

søren aabye kierkegaard aller laster anfang ist die langeweile.

søren aabye kierkegaard langeweile ist die wurzel allen übels.

søren aabye kierkegaard langeweile ist die wurzel allen übels - die verzweifelte weigerung, selbst zu sein.

søren aabye kierkegaard an sich ist müßiggang durchaus nicht wurzel allen übels, sondern ist, im gegenteil, ein geradezu göttliches leben, solange man sich nicht langweilt.

søren aabye kierkegaard idleness, we are accustomed to say, is the root of all evil. to prevent this evil, work is recommended. idleness as such is by no means a root of evil; on the contrary, it is truly a divine life, if one is not bored.

søren aabye kierkegaard 1 depuis les progrès de l’ennui et l’ennui est la racine de tout mal, il n'est pas étonnant, alors, que le monde aille en arrière, que le mal se répande.

søren aabye kierkegaard 2 cela peut être retracé jusqu’au début du monde. les dieux s'ennuyaient ; par conséquent, ils ont créé les êtres humains.

søren aabye kierkegaard 1 was wunder also, daß es rückwärts geht mit der welt, daß das übel immer mehr um sich greift, da die langeweile zunimmt und langeweile eine wurzel alles übels ist.

søren aabye kierkegaard 2 dies läßt sich vom anbeginn der welt her verfolgen. die götter langweilten sich, darum schufen sie die menschen.

سورين كيركيغارد / søren aabye kierkegaard منذ زحف الملل بدأت كل الشرور ، فلا عجب ، إذن ، أن يذهب العالم إلى الوراء ، وأن يتنشر الشر. هذا يمكن ارجاعه إلى بداية العالم. الآلهة كانت تشعر بالملل ، ولذلك هم خلقوا البشر.

توماس سزسز / thomas stephen szasz الملل هو الشعور بأن كل شيء هو مضيعة للوقت.

jürgen grosse / jürgen großes philosophie der langeweile

koray söğüt can sıkıntısından bayburt'u gezdim

diana j. gabaldon bir miktar can sıkıntısına hiçbir zaman itirazım olmaz.

diana j. gabaldon çocuklarla ilgili her şey son derece can sıkıcı ama yine de onlara sahip olma isteğinden vazgeçmiyor insan.

diana j. gabaldon bütün gün yazı yazıp, talepnameleri imzalamaktan başka bir şey yapmamıştı. hemen bir kâtip bulmalıydı, yoksa can sıkıntısından ölecekti.

diana j. gabaldon umarım daha önce yazamadığım için beni affedersin. daha çok can sıkıntısı ve yazacak ilginç bir şey bulamayışımdan kaynaklanıyor.

oscar fingal o'flahertie wills wilde langeweile ist das allerschlimmste übel. für dieses verbrechen gibt es keine entschuldigung.

arthur schopenhauer bekanntlich werden übel dadurch erleichtert, dass man sie gemeinschaftlich erträgt: zu diesen scheinen die leute die langeweile zu zählen; daher sie sich zusammensetzen, um sich gemeinschaftlich zu langweilen.

jean de la bruyère der mensch scheint sich bisweilen selbst nicht zu genügen; dunkel und einsamkeit versetzen ihn in unruhe, stürzen ihn in grundlose furcht und eitlen schrecken; in solchen augenblicken ist langeweile noch das kleinste übel, das ihm widerfahren kann.

françois marie arouet / voltaire die arbeit hält drei große übel fern: die langeweile, das laster und die not.

sören vogelsang langeweile

meral yıldız bir çok anlamda türkiye’de son 10-15 il arasında sıralanan van’da eğitim, yaşam kalitesi, mutluluk oranlarının dışında okuma oranları da can sıkıyor.

meral yıldız 2016 yılında kütüphaneye kayıtlı üye sayısı ise 17 bin 221 iken, 2017 yılında üye sayısı 26 bin 531 oldu. b ....... ü. ancak okumadaki bu başarıya rağmen van’da hala bir şehir kütüphanesinin olmaması can sıkmaya devam ediyor.

søren aabye kierkegaard since boredom advances and boredom is the root of all evil, no wonder, then, that the world goes backwards, that evil spreads. this can be traced back to the very beginning of the world. the gods were bored; therefore they created human beings.

mustafa karaalioğlu fikirler sarsıcı, eleştirel ve hatta öyle gerekiyorsa can sıkıcı bile olabilir. dilek ve temennileri söyleyip geçmekle fikir ifade edilmiş olmaz.

focus förderverein spendet für musik statt langeweile

mehtap kayaoğlu örneğin, hoşa gitmeyen bir durum olduğunda “eyvah, mahvoldum. herşeyin sonu geldi” diye düşünmek yerine “hay aksi! can sıkıcı, ama bir şekilde toparlarım” diye düşünebilmek, .......

mehtap kayaoğlu duvara çarpmadığında, z ....... a, ellerini gökyüzüne kaldırıp "bunları hak edecek ne yaptım?" isyanına kalkmadığında, uykularını kaçıran stresler üretmediğinde, çevresinden can sıkıcı uyarılar almaya başlamadığında bir şeylerin ters gittiğini anlamıyor!

mehtap kayaoğlu nazik olmak lazım öncelikle.. karşınızda ruhu olan bir varlık olduğunu hatırlamak... yüzünü neyin güldürdüğünü bulabilmek... canını sıkan nedenlerden biri olmamak... ne dersiniz?

mehtap kayaoğlu literatürde "oniomania" adıyla geçen bu durumun ülkemizde hızla yayılmaya başladığını biliyor musunuz? ben biliyorum. ...... "canım sıkılınca kendimi alışveriş merkezlerine atarım, poşetler dolusu alışveriş yaparım, hoppp kendime gelirim." diyen kadınlardan ......

john alexander motyer / alec motyer ya da suçların telafisi için i ....... k herhangi bir analizde dış faktörler (hayatın çekiciliği, imkânların bolluğu gibi) ve durumunfaktörlerin (örneğin can sıkıntısı) söz konusu edilebileceği noktalarda da yakup bu anlamda tek kelime etmez.

zafer tülin tankut halim'in soluklanmak için ara verdiği sırada ışık, cenk'in yanındaki boş sandalyeye geçip oturdu. “can sıkıntın ne âlemde” diye kinaye yapacaktı ki, – çok güzel okuyor,dedi cenk.

sema ezgü birinin can sıkıntısını geçirmek için yazdığı cümlelere benzemiyordu gözüne çarpan satırlar. ilk sayfadan başlayıp okumaya karar verdi.

alexis campion pour la fascination des uns et l'ennui des autres, nuri bilge ceylan filme de longues conversations existentielles dans le village où il a passé son enfance.

tahsin yücel ....... üniversite rektörlerine “edep ve adap” öğrenmelerini salık veriyor örneğin, kendisine can sıkıcı bir soru yöneltmeye kalkan gazeteciyi “edepsizlik yapma, sus, konuşma, sen sarhoşsun!” diye paylıyor, .......

gillian harvey why you should give your children the gift of boredom this summer

erdil yaşaroğlu davanın kendisi çok can sıkıcı! böyle bir şey için dava açılabiliyorsa vay halimize! biz orada bir sürü gazetecinin siyasi baskı yüzünden işinden olmasını eleştiriyorduk. eleştirdiğimiz şey başımıza geldi. bunun da şakasını yaptık sonra zaten!

erdil yaşaroğlu 15 foto çekmişim, tanesi 1.66 dolar ediyor. (can sıkıntısı işte :) en iyisi ben gidip buzdolabına bakayım).

takvim türkiye'nin birçok yerinden gelen hayvanlara şiddet haberleri can sıkarken önceki gün begüm kütük'ün bodrum'dan yaptığı paylaşım, yüz güldürdü.

mihail aleksandroviç şolohov “rostof'a, anne, rostof'a. yakında gelirim... üzülme sen anacım... sıkma tatlı canını!” diye yüreklendirdi bunçuk anasını.

sıla gençoğlu canımı sıkma

sıla gençoğlu hiç canımı sıkma, arz etmem kalemine önce bi' silkin de doğru bi' lokman hekime

tahsin yücel “sıkma tatlı canını,” dedi, “bilal dayıdan başka bir dolap alırım ben, dışarıya koyarım; çocuklarla ben onu kullanırız, sen de bunu.”

imparator kadir hücremin her köşesini kapladı cigaramdan çıkan duman kelime edip canımı sıkma gardiyan

kasım doğan belki konuşuyorlardır ama bak ben sapasağlam duruyorum, sen sıkma tatlı canını, tamam mı? gel bir kucak ver bakalım dedene!

emine can direksiyondaki yakışıklı ve çılgın bey zeynep abla'a çarpık bir gülüş attı. “sıkma tatlı canını güzellik, halledeceğiz.” bunu söyledikten sonra göz kırpmıştı.

eylül sancaktar defne'nin zarar görmesine asla izin vermem, sen sakın sıkma tatlı canını...

mümin sekman can sıkıntısı kişinin kapasitesine ihaneti olduğunu gösterir.

mümin sekman can sıkıntısı bir mesajdır.

hasan tahsin karaman salona geçip muhabbet kuşu bıçkın'la oyalanmaya karar verdi. bıçkın, yeşilimsi tüyleriyle sevimli bir papağanı andırıyordu. burak'ın can sıkıntısını geçirmek, onu eğlendirmek için türlü cilveler yapıyordu.

iyibakinkendinize oruçluyken sıkılmamak için neler yapılabilir? bilgisayar kısa süreli can sıkıntısını giderebilir ama bilgisayarda da çok uzun süre oturmamak gerekir.

rasim bolbol trt’deki hatalar can sıkmaya başladı

rasim bolbol artık can sıkıcı bir hâl almaya başlayan bu türden hataların türkiye’nin ekonomik ve teknik imkânları en geniş televizyon kurumunda olması, gerçekten üzücü.

goal chelsea menajeri maurizio sarri, brezilyalı willian'ın sezon öncesi kampa beş gün geç katılmasının can sıkıcı bir gelişme olduğunu söyledi.

goal willian'ın geçtiğimiz hafta cuma günü katılması beklenen chelsea kampına beş gün gecikmeli gelmesi, maurizio sarri'nin bir hayli canını sıkmış görünüyor.

kizlarsoruyor oruçluyken can sıkıntısı da kötü oluyormuş?

turkhackteam oruçken can sıkıntısı

heiko josef maas bir devlet liderinin resmi törenle karşılanmasının ikili görüşmede can sıkıcı soruların sorulmayacağı anlamına gelmez.

hasan basri yalçın karşı tarafın kullandığı tehdit dili ne kadar anlamsız ve ne kadar boşsa, bu tür cevaplar vermek de bir o kadar anlamsız. diplomatik geleneğin içinde bu tür laflar edilir. bu tür ezberler kullanılır. ancak bu kadar sık kullanılması da can sıkıcı.

haber oruç ısrarı can sıktı!

osman müftüoğlu böbreklerin fonksiyonlarını yerine getirememesi halinde karşı karşıya kalacağımız can sıkıcı sağlık sorunlarını bir bilseniz, eminim onların üstüne daha çok titreyeceksiniz.

hurriyet gittiğiniz her evde aynı kek tariflerini görmek, size gelen her misafire de aynı kekleri çıkartmak bir süre sonra can sıkıcı olabilir.

nurullah genç ey melâl

nurullah genç ey hüznün ötesinden içime bakan melâl

nurullah genç ey ömrümü bir bahtın ucunda yakan melâl

nurullah genç ey damar damar öfke, pıhtı pıhtı kan melâl

nurullah genç ey gönlünü bir damla suya bırakan melâl

nurullah genç ey dünyama ırmaklar misali akan melâl

gökhan german yükselen döviz kurları, bu şubelerin gelirlerinin az olması, sponsor sorunu nedeniyle bütçeler düşürülebilir. bunu anlarım ama can sıkıcı olan galatasaray ve beşiktaş gibi türkiye’nin dev kulüplerinin, basketbola bakış açıları.

tarık torun melâl

tarık torun her gece mehtabıyla geceme konan melâl gümüş tepsi göklerden dünyama sunan melâl

tarık torun esrik bakışlarımı alıp ta yutan melâl bir gece ayrılmadan benimle yatan melâl

tarık torun sözümü örseleyip gözüme bakan melâl kanlı gözyaşlarımla içimi yakan melâl

tarık torun her vadi bir tevazu her zirve bir ihtişam karanfil yüzlü akşam melâlimdeki yaşam

tarık torun efkârımı toplayıp aynada batan melâl vakitli ve vakitsiz gönlümde atan melâl

tarık torun semenderin dilinde oluşan yalan melâl titreyen bulutlarla gözüme dolan melâl

tarık torun bir orman derinliği içimde atan melâl o dağların ardında güneşi yutan melâl

erhan dargeçit artık canı sıkılanın elinde pompalı tüfekle ortada gezdiği dönem bitmelidir. canı sıkılan, birileriyle kavga etmekte ve kavga ettikten sonra da silahını, tüfeğini çekip birbirini vurmakta…

hazret seyda melâl

hazret seyda hiç söylenir mi? melâle sirac-ı rah-ı hidayetim ol diye.

hazret seyda behey gafil gönül derman mı dih-dar, cebeli tura ferman eden yezdan, yazgındır melâl demedim mi di dar.

bahri akçoral halden anlayanın başkadır hali kelâmı manaya şayan getirir aşina olana sor ki melâli karanlığı kalbe nadan getirir.

özdemir cırık melâl

mehmet bozkurt esenyel ağlayan melâl

mehmet bozkurt esenyel bulutlar yeryüzüne melâlim dökerken

mehmet bozkurt esenyel benim öksüz yaşamım melâl içinde erir.

ali kırdudu nazen'de melâl

sessiz peri melâl

ferhat kurman hâl-i pür-melâl

ihsan deniz hurûfî melâl

ahmet hâşim bilsen melâl-i hasret ü gurbetle ufk-i şâma bakan bu gözlerinle, bu hüznünle sen ne dilbersin!

adil erdem bayazıt ya da melâl denizi parkların ıssız yerlerinde örneğin hint okyanusu gibi derin isyanın kapkara sularına dalan.

selim aru baharda bu yıl bir melâl var hüzün gibi

ibrahim alâeddin gövsa bir milletin melâlini söyler derin derin derya; önünde çırpınarak dolmabahçe’nin.

buse özel kadınların korkulu rüyası halini alan polikistik over sendromunun belirtileri ve etkileri de can sıkıcı olabiliyor.

sagligabiradim demir eksikliği bazen kadınlar için gerçek bir can sıkıntısı olabilir.

hthayat adet döneminde yaşadığınız can sıkıcı şeyler, başka bir rahatsızlığın habercisi olabilir mi?

aklinizikesfedin bu yansıtıcı faz, en karanlık faz, sessizlik, iç gözlem, yalnızlık aşamasıdır. bu aşamada bir kadın sakin olmak ister, bu yüzden dış dünya ile etkileşim bile can sıkıcı olabilir.

haber adetli (regli olan hayızlı) olan kadın kur'an okuyamaz, namaz kılamaz ve oruç tutamaz deniliyor. özellikle kandil gibi özel gecelerde kadınlar için bu ibadetlerden men edilmek can sıkıcı.

bülent tıraş kadınlarda bulunan vajina, ....... iki yönlü bir sıvı transferine imkan tanıyan bu organ, haliyle sürekli olarak dış koşulların da etkisi altında kalmaktadır ve bu durum bazen can sıkıcı sonuçlara da yol açabilir.

doğanay konalı adet kanamaları kadınlara oldukça can sıkıcı hissettirse de yokluğunda menopoz gibi yine oldukça zorlu bir sürece işaret ediyor.

miranda gray you could even take the headphones off when you use the gym and use boredom to help you process.

arya demir yine de, mamogram çektirmek epeyce can sıkıcı bir durum halini almaya başladı ve canımı acıtmaya devam etti. bu esnada, kendi kendime “yumrulu göğüslerim için bu dünyada yapılacak başka bir şey yok mu?” diyerek merak ettim.

sabanur kıraç sahte karın ağrıları bile her kadın için yeterince can sıkıcı olabilir!

selman laçin can sıkıcı bir sorun..tüylenme..

selman laçin kadınlarda dudak üstü, çene ve yanaklar, göğüsler, göbek çevresi ve bacakların iç yüzlerinde görülen tüyler gerçekten can sıkıcı ve tedavisi gereken bir durum.

osman müftüoğlu menopoz can sıkıcı belirtilere yol açabiliyor. ateş basmaları, terlemeler, iç sıkıntıları, ani sinirlenmeler, uyku bölünmeleri bunların en yaygın olanları. başka problemler de ortaya çıkabiliyor.

osman müftüoğlu çoğu genç kız ve kadın için tüylenme, âdet düzensizliğinden çok daha can sıkıcı bir problem olarak görülüyor.

osman müftüoğlu özellikle çene, şakak ve boyundaki aşırı tüylenme can sıkıcı bir estetik sorun yaratıyor.

osman müftüoğlu bu problemden muzdarip olan genç kızların, kadınların canlarını sıkan estetik kaygıların üstüne bir de sivilce, lekelenme gibi cilt problemleri ekleniyor.

ufuk can sayın valim aslında bu sorun genelde türkiye'nin sorunu ama şehrimizde son zamanlar hızla artan ve can sıkan bir durum olmaya başladı.

jan wangaard yolculuğun en can sıkıcı kısmıysa kötü hava şartlarını atlatmayı beklemekti.

cavit kürnek “ben ne yapayım parayı?” diyor özden hanım, “ insan olsun yeter!” hem insan, hem para! fazla insanlık can sıkar ama fazla para cüzdan mı deler?

meyzem sessiz melâlim..

murat deniz bu bölgede 3 yıl avlanma yapılmayacak. keklik salım sahamızı, özellikle bulgaristan sınırını seçtik. canı sıkılan, bunalan keklikler sınırı geçebilecek.

mehmet zahir ölmez bende 2 yıl kadar tek başıma çalıştım gerçekten can sıkıcıydı.

mustafa kemal serhatlı bilmiyordum, gitmelerin ölüm kadar soğuk kalmanın yaşamak kadar zor ve senin bir adınında melâl olduğunu.

ismail kaplan can, aracı çalıştırıp gaza bastı. planların değişmek zorunda kalması can sıkıcıydı, ama arkadaşlarına yardım edemezlerse, tekrar plan yapma şansları olsa bile uygulamaya koymak çok mümkün olmayabilirdi.

tahsin özmen dünya’nın hal-i pür melâli

cem yılmaz budan ancak herhangi bir yere varmayan bu tanışıklık kısa süreli bir suskunluk yaratmıştı ve bu suskunluk fazlasıyla can sıkıcıydı.

siya siyabend koca dünya can sıkıntısı

david herbert richards lawrence ursula, “insan kendini yeni bir kalıba sokacaksa daha ilginç bir eser yaratamamak çok can sıkıcı bir şey,” diye güldü.

david herbert richards lawrence “ama ne can sıkıcı!” dedi gudrun. “ne doğru söyledin, ursula, tam deyimini buldun. gerçekten de can sıkıcının dikâlâsı.

fyodor mihayloviç dostoyevski en önemlisi, hissettiği bu kaygı can sıkıcıydı ve rastlantısal ve tamamen görünüşte bir sıkıntı olduğu için de sinirlendiriciydi; bu hissediliyordu.

medium ate elbette bunları s. ile rahatça konuşamıyordu ama şu “sınırları belli olan ‘sonsuzluk’” saçmalığı onu deli ediyordu. üstelik dakikalarca koştuğunda ulaştığı yerin aynı yer olması dünyanın yuvarlak olması kadar can sıkıcıydı.

mustafa aykut karacan angel can sıkıntısından gireni çıkanı izliyordu.

mustafa aykut karacan bu yalnızlıkta ve can sıkıntısında onu gördüğüne çok sevinerek gitti yanına.

abdurrahman dilipak psikolojik sorunlar, yeni yaşam tarzının sebeb olduğu sakat doğumlar ve değişik sebeblere bağlı engellilerin hızla artması, nüfusun hızla yaşlanması, can sıkıcı bir sürü ihtimali de beraberinde getiriyor..

abdurrahman dilipak terör, savaş, küresel ısınmanın sebeb olacağı tabii afetler ve sorunlar abd’nin yakasını bırakmayacak ve bu tehdit giderek tüm dünyada daha da can sıkıcı bir hal alacak.

akın sarıbey son günlerde yaşadığımız can sıkıcı olaylarda hepimizin aklına gelen, birazda rahatsız eden bir nokta var; herkes her istediğini yapmak istese ve bunun için şiddete başvursa nasıl bir ortam meydana gelir? aslında düşüncesi bile can sıkıcı.

daniel gerhard brown / dan brown nesne, tehlikeli olamayacak kadar küçük görünüyordu. ama yine de tesisin içinde bulunması can sıkıcıydı. aslında gerçekten de, çok can sıkıcıydı.

maysakarahindibalarucarken / sibel çalışkan gerçek hep can sıkıcıydı.

maysakarahindibalarucarken / sibel çalışkan roman yazarken grip olan ben grip hep can sıkıcıydı

aleksey maksimoviç peşkov / maksim gorki can sıkıntısı bacalardan gri duman olarak yükseliyor, alçak, bomboş kül rengi havaya yayılıyordu.

gökhan çağlar yarattığı istem dışı katliamın hemen ardından korkuyla kaçışanlar bile bir araya gelmiş ve arada üzerine silahlarıyla küçük cisimlerden fırlatıyorlardı. çatıdan fırlatanlarınki kadar yakıcı hisse sahip olmasa da can sıkıcıydı.

farhan js ka'b ibn al-ashraf was a tyrant, modern day hitler. not a innocent little poet like robert frost writing poems about the road not taken. i am bored of these stupid agendas posted by some people to defame islam.

veysel güllüce ....... (en' am, 44). mesel, dünya hayatının en tatlı ve güzel anlarında can sıkıcı şeylerin meydana geldiğine işaret ettiği gibi, de dünya nimetleriyle sarhoş olup allah'ın emirlerini unutmamayı, aksi halde allah'ın azabının ansızın gelebileceğini bildirmektedir.

cengiz erdem can sıkıntısına karşı mücadelede yazma eylemini son derece etkili bir silah olarak benimsemekle kalmayıp bunu bir yaşam biçimi haline de getiren tekvin işte o dönemdeydi ki amsterdam'daki hayatından ve bu hayat neticesinde zihninde zuhur eden düşüncelerden .......

stefanjohannes tierische langeweile

jean-paul charles aymard sartre / çev : gülseren devrim charles can sıkıntısıyla, “ishal olmuşum,” diye düşündü.

madame petit anti langeweile playlist

eski türkler - yaratılış destanı tanrıların en büyüğü, insanoğlunun ilk atası tanrı kara han, bu sonsuz boşlukta, can sıkıntısıyla uçarken, sulardan ak ana göründü.

persönlichkeit, ethik und umgang mit schattenseiten langeweile haben

melih pekdemir boşlukta cızırtılı bir can sıkıntısının sancısı içini burup durmaz mı?

dwds langeweile

yoga-vidya langeweile

can dündar daral, adı üstünde sıkıntılı, daralan bir gençti. ....... nihilistti biraz. acayip canı sıkılıyordu. yoga yapması, terapi görmesi de rahatlatmıyordu onu... sürekli bir daralma içindeydi.

can dündar koca kuşak kendiyle ve can sıkıntısıyla baş başa kaldı. apartmanda büyüdüler. kahvehanede ya da okul kantininde sosyalleştiler. arkadaş buldular ve bir araya gelip topluca sıkıldılar.

emine söğüt vaktiyle her türlü maddi imkana sahip olmasına rağmen can sıkıntısından, hayatın yaşanmaya değmez olduğundan yakınan bir prens vardı.

emine söğüt bir kimse ciddi olarak bir işle meşgul olur, bir girişimde bulunur bunu başarı ile sonuçlandırmak arzusu benliğini tam olarak kaplarsa, o kimse için can sıkıntısı, olayları kafasına takmak diye bir şey söz konusu olamaz.

emine söğüt hükümdarım, eğer oğlunuzun can sıkıntısından kurtulmasını hayata bağlanmasını istiyorsanız ona bir sorumluluk yükleyin, zamanını kaplayıcı bir meşguliyet verin.

emine söğüt can sıkıntısının, yaşamaktan şikayet etmenin ana sebebi başı boşluktur.

emine söğüt oğlunuza yükleyeceğiniz sorumluluk ne derece ciddi, sonucu ne derece ağır olursa, kendini o derece can sıkıntısından kurtaracak, yaşama mücadelesi ve azmi o derece artacaktır.

objet petit a can sıkıntısı karmaşık iç dünyamızda nasıl dalgalanmalar yaratıyor?

objet petit a can sıkıntısı tarifi zor, çoğu zaman tatsız ve karşı koyamadığımız bir hissiyat.

objet petit a 1 boşluğun uzun süre boyunca görünür oluşunun ortaya çıkardığı can sıkıntısı halinin karşı kutbunda hiç boş vakite/alana sahip olmayışın yol açtığı boğulma ya da kıstırılmışlık

objet petit a 2 hislerinin olduğunu fark edebildiğimiz noktada can sıkıntısını da kaçıp kurtulmanın elzem olmadığı ruh hallerinden biri olarak düşünmeye başlayabiliriz.

objet petit a canı sıkılmaya vakti olmayan kişinin yaşamı işgal altındadır ve sağlık bozucu bir baskıya yol açar bu sıkışıklık.

objet petit a can sıkıntısının genliği ya da frekansının yaşamlarımızdaki boşluklara dair işaret ettiği şeyler vardır ve hiç ama hiç negatif değildir böylesi işaretler.

objet petit a boşluk varsa doldurabilir, boşlukla oyalanabilir, başka bir can sıkıntısı anında oyalanma nesnesini değiştirebilir ya da boşluktan faydalanarak düşünebilir, meditasyona dalabilir, uyumadan da dinlenebiliriz.

objet petit a can sıkıntısı dönüşmeyi bekleyen potansiyellik halidir ve ona yoğunluğunu veren de hareketin, eylemin henüz ortaya çıkmamasıdır.

objet petit a yağmur öncesi havanın sıkışıklığıdır can sıkıntısı.

objet petit a söz konusu gökyüzüyse havaya bakar ve "yağmur yağacak" deriz. söz konusu can sıkıntısı olduğundaysa ortaya neyin çıkacağının bilinmezliği insan doğasının zenginliğidir.

objet petit a can sıkıntısına karşı aceleci çareler arayışımız ya da yaşam boşluklarımızı doldurarak sıkıntıya geçit vermemek konusundaki ısrarımız hakkında bir daha düşünmeliyiz belki de.

objet petit a yaşamımızdaki son boşluğu da o ya da bu şekilde doldurduğumuzda belki can sıkıntısına karşı tümüyle korunaklı oluruz da, can sıkıntısının işgale karşı koruyuculuğundan, tekilliğimizin bu gündelik işaretinden gönüllü olarak vazgeçmiş oluruz.

mehmet behçet yazar nihâl, can sıkıntısıyla bir hareket yapar.

engin salgut yoldan geçen avcılar bazen can sıkıntısını gidermek için bataklığa doğru ateş açarlar.

alper böke önder bu çocukça düşünce onu güldürmüş, can sıkıntısını biraz olsun gidermişti.

yavuz bahadıroğlu böyle, acemicesine basılmanın can sıkıntısı da olmasa kalkıp, ardında duran her kimse boynuna atılırdı.

seyit kemal karaalioğlu söğütler can sıkıntısından sallanıyorlar

friedrich wilhelm nietzsche tanrı kadını yaratır. ve sahiden de, işte, artık can sıkıntısının sonu gelmiştir, ama başka şeylerin sonuyla birlikte.

matthew charles fisher, gary brooker, keith stuart brian reid boredom

tea & symphony boredom

procol harum boredom

farfuvluger iphone pianist symphony of boredom

antoine dupont court métrage - ennui ordinaire

ilhan arsel yine muhammed in söylediklerinden anlamaktayız ki tanrı, hani sanki yalnızlıktan ya da can sıkıntısından bezmiş gibidir.

steven arthur pinker haberlerdeki pozitif ve negatif duygu sözcüklerinin bir tablosu insanların daha sağlıklı, daha zengin, daha bilgili, d ....... a ''new york times''ın çok daha can sıkıcı bir hâl aldığını gösterdi tüm dünyadaki tüm yayınlar durmadan daha kasvetli oldular.

arthur conan doyle öte yandan millet bugün artık hazinesi varsa gömmüyor, bankaya veriyor. ama yine de birkaç zırdeli çıkıyor aralarından. öyle olmasa zaten dünya can sıkıcı olurdu.

stepal kepton belki de gerçekten de tanrılar bir can sıkıntısıyla insanları yaratmış ve sonunda kendi can sıkıntılarını onlara ödül diye yutturmaya çalışıyorlardır.

stepal kepton belki de bizler tanrıyızdır ve sonsuz kudretimizle can sıkıntısını gidermek için insan olarak kendimizi dönüştürmeyi başarmışızdır tıpkı bir isa, bir brahma gibi...

stepal kepton belki de evren sırf bu monotonluğun verdiği can sıkıntısının bir eseridir, kim bilir...

paulo coelho de souza sadece ayağa kalkıp gidebilirdik, böylece sadece bir pizzacıda beni etkilemek ya da utandırmak için öte dünya ile sohbet eder gibi davranan birisinin can sıkıcı gösterisini de engellemiş olurduk.

alaattin aktaş eylüldeki ihracat düşüşü can sıkıcı, cari açık 2 milyarı zorlayabilir

mahir ünsal eriş eski bir kitabın arasında çöpe atılmayı beklerken aniden zuhur ediveren harita, giderek daha da can sıkıcı hale geldi böylece.

ilknur yılmaz aytaç ilk etapta kendini gösteren duygular (stres, üzüntü, can sıkıntısı, kzıgınlık vb.) ve yedikten sonra hissedilen pişmanlık, suçluluk, başarısızlık düşünceleri..bu durum tam bir kısır döngüye dönüşüp, yıllar boyu devam edebilir.

perran aydemir ilk etapta kendini gösteren duygular (stres, üzüntü, can sıkıntısı, kzıgınlık vb.) ve yedikten sonra hissedilen pişmanlık, suçluluk, başarısızlık düşünceleri..bu durum tam bir kısır döngüye dönüşüp, yıllar boyu devam edebilir.

merve özen yazın bitişi ile gelen can sıkıntısı, enerji düşüklüğü, hiçbir şey yapmama hali … depresyonun değişik şekillerinden birini bize anımsatıyor: “sonbahar depresyonu”.

merve özen her can sıkıntısı, kendini kötü hissetme ya da enerji azalmasının sebebi depresyon sayılamıyor.

merve özen kimi zaman mutsuzluk, kızgınlık, kırgınlık veya can sıkıntısı depresyonla karıştırılıyor.

öznur simav çocuklarımıza can sıkılması hakkı tanıyalım…

öznur simav çocuk bu can sıkıntısı sürecinde kendi kendine kalır ve gizli kalmış yeteneklerini farkeder.

öznur simav insan hayatı sürprizlerle doludur, çocuk olumsuzluklarla her zaman karşı karşıya kalabilir; can sıkıntısı bu durumlar henüz yaşanmadan bir antrenman gibidir.

öznur simav can sıkıntısından kurtulmak için kendine göre yeni uğraşlar bülur, resim yapar, kitap okur, koleksiyonculukla ilgilenir, öykü tasarlar, şiir tasarlar, okur, yeni oyunlar düşünür, belki odasını derler, toplar, d ...... e astral seyahate çıkarak ruhsal olarak arınır.

ilkten çetin eğer can sıkıntısı, stres, yorgunluk, gerginlik, öfke, yalnızlık, depresyon ve anksiyeteye yanıt olarak yemek yiyorsanız, duygusal boşluğu doldurmak için yediğinizi unutmayın.

ilkten çetin fiziksel olarak aç olmadığımız halde üzüntü, öfke, stres, yalnızlık, can sıkıntısı gibi duygusal durumların tetiklemesiyle atıştırırız.

doğan şahin keyfi yerinde ve iyi hissederken birden çoğunlukla da kendilerinin de anlamadığı bir şekilde canları sıkılır ve kendilerini kötü hissetmeye başlarlar.

doğan şahin bedenlerine zarar verme davranışı bazen çok yoğun can sıkıntısını ve kötülük hissini gidermeye bazen de başka birini cezalandırmaya yöneliktir.

doğan şahin ayrıca sürekli can sıkıntısı, tekrarlayan hüsranlar ve hayatlarının bir türlü yoluna girmemesi, sürekli terk edilme deneyimleri, kendilerine olan öfkelerinin artmasına neden olur.

doğan şahin sürekli bir boşluk hissi ile can sıkıntısı vardır. bu daha çok kimlik bütünlüğünün olmamasına bağlıdır.

buket adanç kendinize yemeye başlamadan önce sormanız gereken en önemli soru; hissettiğiniz duygu gerçekten yemek isteği mi yoksa can sıkıntısı mı?

buket adanç eğer can sıkıntınızı gidermek için eve bir poşet abur cubur ile gidiyorsanız veya yiyebileceğinizden fazla sipariş veriyorsanız hayatınızı gözden geçirmelisiniz.

irem bray yedi adımda can sıkıntısı ile başa çıkma

irem bray bağımlılık can sıkıntısı ile karşılaştırdığımızda çok daha büyük bir sorundur.

irem bray sıkılmanın iyi tarafı, bunu kendinizi daha iyi anlamak için kullanmayı öğrenebilmeniz ve can sıkıntısı ile başa çıkma becerinizi çalışarak geliştirebilecek olmanızdır.

selen sarıoğlu kendini keşif;bazen keyifli bazen can sıkıcı ama denenmesi gereken bir yolculuktur. terapist olarak bu yolculukta;farkındalıklarınızın, önünüze çıkan engeller değil de, yolunuza ışık olması için size eşlik ediyor olacağım.

şeyma atasoy işçilerden birinin ailesi tuvalet ihtiyaçlarını da yemek yedikleri yerde giderdiklerini açıkladı. böyle bir ortamda kendimizi çalışan bir maden işçisinin yerine koyup empati yaptığımızda durumun ne denli can sıkıcı olduğunu anlayabiliriz.

can türek mide içindekilerin yemek borusuna kaçması (yani reflü) can sıkıcıdır. çünkü mide içinde çok yakıcı nitelikte asit bulunur.

can türek genellikle karın üst bölümü veya göğüs arkasında cansıkıcı bir yanma ile reflü kendini farkettirir.

can türek ilaçlarla yakınmalar geçer ama ilaçları bırakınca tekrar başlarsa, ve bu olay sık sık tekrarlar ve can sıkıcı bir durum halini alırsa? şimdi yapılması gereken reflü ile ilgilenen bir hekime danışarak bazı şeyler yapmaktır.

ahmet gözütok yetenekleri ile ülkemizde önemli bir rol üstlenen ve küresel ölçekte de beğeni toplayan atak helikopterinin satışı konusunda can sıkıcı gelişmeler yaşanabilir.

gözde kök mevcut yatırımların zarar görmesi bir yana rusya’nın devasa topraklarındaki muazzam sömürü olanaklarına veda edip meydanı çin sermayesine bırakmak oldukça can sıkıcı olmalı.

фри́дрих ви́льгельм ни́цше / friedrich wilhelm nietzsche темой для великого поэта могла бы стать скука всевышнего после седьмого дня творения

чарльз калеб колтон / charles caleb colton скука, быть может, порождает больше игроков, чем желание выигрыша, больше пьяниц, чем жажда, и вызывает больше самоубийств, чем отчаяние.

арту́р шопенга́уэ / arthur schopenhauer как нужда — постоянный бич народа, так и скука — бич высшего общества

франсуа мари аруэ / вольте́р / françois marie arouet / voltaire все жанры искусства хороши, кроме скучного, но скука — не жанр.

викто́р мари́ гюго́ / victor marie hugo симметрия — это скука, а скука — сущность печали. отчаяние зевает. если можно вообразить себе что-нибудь страшнее ада, где страдают, то это ад, где скучают.

алексáндр валенти́нович амфитеáтров / alexander valentinovich amfiteatrov 1 скучно станет — возьми бинокль: вон, там на опушке, по утрам зайцы скачут; лисица, случается, сверкнёт красная, а то и серого волка бог пошлёт для развлечения. они у нас тут,

алексáндр валенти́нович амфитеáтров / alexander valentinovich amfiteatrov 2 как собаки, бегают — просто беда. ещё вчера — среди белого дня — увели свинью у мужика. презабавно! особенно пока не привыкла, по новости впечатления, — никакого балета не захочешь!..

özkan utancık bu olayın gecikmesi gerçekten büyük bir can sıkıntısı oldu. temennimiz bunun bir an önce çözüme kavuşmasıdır. başörtülüler de herkes gibi devlet dairelerinde çalışabilmeli.

ноэл-байрон / джордж гордон байрон / george gordon byron / lord byron скука (ennuie) — слово французское, но это особенность наша, английская.

gazikacmislaflar madem içi yarı dolu ya da soğumuş ya da içi boş kahve ya da fincanını görünce bu bunalımı yaşıyorsun, bunu koşa koşa götürüp sosyal medyada paylaşmak niye? yalnızlık desem bir ihtimal, can sıkıntısı?

kizlarsoruyor evlilik sonrası can sıkıntısı (evli olanlar cevaplarsa çok iyi olur)?

mariadebonne bazı teoremlere göre başımıza gelen her nanenin yegane sebebi. can sıkıntısı ve boşluk neler yaptırıyor. işte belki de ondan "boş duranı" sevmiyordur.

incisozluk can sıkıntısı neler yaptırıyor

pınar doğu gündelik bunalımlarımızı hafifletmenin en basit ve yaygın yolu canımızın sıkılması.

pınar doğu öyle ki can sıkıntısı hem kurtarıcımız hem duygu yitimimiz; hem tutunabileceğimiz bir ip hem boşluktaki sarkacımız.

pınar doğu öyle ki can sıkıntısı ilişkileri ve bireyi biçimlendirmekle kalmayıp öldürme içgüdüsünü harekete geçirebiliyor.

pınar doğu can sıkıntısı dalga dalga birinden ötekine sirayet ederek vahşete yol açabiliyor.

pınar doğu nefret cinayetleri yerine can sıkıntısı cinayetleri işleniyor artık.

atilla dorsay tüm eser, en can alııcı diyaloglarıyla birlikte, bir baronun kızı olan bayan julie ve onun biraz can sıkıntısı, biraz cinselliğin çağrısıyla ve biraz da bir oyun gibi kancasını taktığı yakışıklı uşak john arasındaki sınıfsal uçurum çevresinde dönüyor.

geneviève alice angeline brisac - olga az didişme, biraz can sıkıntısı, biraz oyun, biraz okul hazırlığıyla geçecek... zannettiyseniz yanıldınız! olga hiç durur mu, aklına gelenleri bir bir uyguluyor, bu sıradan günü kendince renklendirmeye çalışıyor!

bahri havadır g.saray’ın ilk 11’indeki oyuncuların maliyeti en az 40 milyon euro. akhisar’ın ise 10 milyon euro civarında. zaten işin en can sıkıcı tarafı da bu.

serkan parlak bu izlerden, özlemden doğup dönüşen öykülerle ortaya çıktığını düşündüğüm yüzünüz kuşlar yüzünüz, iç çerçevesinde deniz temalı beş öykü, dış çerçevede ise can sıkıntısı ve yalnızlık temalı iki öykü yer alıyor.

serkan parlak kentteki tekdüze hayatlarının yarattığı can sıkıntısını birahanede içerek hafifletmeye çalışan iki arkadaş için ali rıza kaptan kaçış kapısıdır.

serkan parlak hemen hepimiz bütün can sıkıntımıza, katlanılmaz hale gelen içsel yalnızlığımıza rağmen önümüze çıkan fırsatları, sunulan teklifleri elimizin tersiyle itip “neden gidemiyoruz?”.

serkan parlak modern hayatın bütün coşkulu görünümüne karşın temelinde uyuklayan tekdüzeliğin yarattığı can sıkıntısı, kentli bireyin klişe yalnızlığı üzerine odaklanan öyküler bunlar.

susan rosenblatt / susan sontag the old-style dandy hated vulgarity. the new-style dandy, the lover of camp, appreciates vulgarity. where the dandy would be continually offended or bored, the connoisseur of camp is continually amused, delighted.

susan rosenblatt / susan sontag it is a feat, of course. a feat goaded on, in the last analysis, by the threat of boredom. the relation between boredom and camp taste cannot be overestimated.

bill copeland anyone bored these days is not paying attention.

dale carnegie are you bored with life? then throw yourself into some work you believe in with all your heart, live for it, die for it, and you will find happiness that you had thought could never be yours.

jacques martin barzun boredom and fatigue are great historical forces.

eugen ionescu / eugène ionesco boredom flourishes too, when you feel safe. it's a symptom of security.

anonymous / anonim boredom is a disease of the mind and psyche, an insidious disease. it not only takes the joy out of life, but the creativity as well. no one of god's children should ever be bored with life.

erol kurubaş bu ampirlik dünya politikasına çok genel bir bakış çapinda ve değişimini anlamaya çalışacağız. ama büyük genelleme ve meta-anlatı gibi bu çalışma da önemli konular can sıkıcı sayfada ihmal etmek durumundadır.

özgür balkılıç 1 işçileri genelde kahvelerde, cami önlerinde ve evlerinde bulup kendileriyle o eski anılarını canlandırmak istediğimi söylediğim zama,n en sık karşılaştığım soru basit ama bir o kadar da can sıkıcı, “neden” sorusuydu.

özgür balkılıç 2 can sıkıcı dememin sebebi, ülkemizde insanların kendi fiillerinin, geçmişte ya da günümüzde yaptıklarının pek de önem arzetmediği, “değer”li olmadığına dönük bir bakış açısıydı.

murad canbulut yurttaşlık görevini yerine getirmek için evden çıkmak zorunda kalanlar için durum daha da can sıkıcı; çünkü 1,5 milyon kamu binasının %99,8 yani neredeyse tamamı engellilere uygun rampa ve asansör, uygulama barındırmamaktadır.

gül yaşartürk özellikle andersson filmlerinden alışık olduğumuz toplumsal tıkanma ve “can sıkıntısı” isveç toplumu özelinde sosyal refah devletlerini betimleyen bir unsur olarak karşımıza çıkıyor filmde.

oğuz atay işte böyle can sıkıcı biri oldum sonunda gerçekten. ne yazık: siz beni gerçekten bir adam, ne bileyim, sizler gibi kişilik sahibi biri sandınız.

doğuş sarpkaya gerçi, zombiler korku filmlerinin üvey evlatları olagelmişlerdir. ne vampirler ve kurt adamlar kadar karizmatiktirler, n ....... l varlıklar kadar korkutucu. hatta bir süre sonra o aheste salınışları, hiçbir tepki vermeden yürüyüşleri can sıkıcı olmaya başlar.

doğuş sarpkaya şaşırtıcı olan bu yapımların yinelemeci doğaları, abartılı biçimleri ve can sıkıcı politik gericilikleri konusunda bu kadar ısrarcı olabilmeleri.

patrick süskind ama bu yeni dünya çirkin olacak, rahatsız edici ve can sıkıcı da. sana herhangi bir umut, çıkış yolu ya da avuntu kalacağını bekleme; tek avuntun, artık gerçeği biliyor olman ve bu gerçeğin kesin gerçek olduğu.

alain badiou / çev : erdem ceydilek bir şeyler yapabiliriz. ve yapmalıyız da. çünkü eğer hiçbir şey yapmazsak, kendimizi sadece trump’ın can sıkıcı başarısı karşısında aptalca büyülenmiş şekilde bulacağız.

preker bilinç enstitüsü / çeviri ve katkı : çağrı kahveci sefalet kontrol stratejisi olarak işlevini kaybettiğinde, kapitalizm can sıkıntısına doğru bir dönüş yaptı.

preker bilinç enstitüsü / çeviri ve katkı : çağrı kahveci kamusal sır, herkesin canının sıkıldığıydı.

preker bilinç enstitüsü / çeviri ve katkı : çağrı kahveci iş güvenliği ve refah yardımları sıkıntı ve sefaleti azalttı, fakat iş can sıkıcıydı, basit, sürekli tekrarlanan edimlerden oluşuyordu.

preker bilinç enstitüsü / çeviri ve katkı : çağrı kahveci fordist-can sıkıntısı konjonktürünün en tipik olanı b-isçi anlaşmasıydı – güvenlik karşılığında can sıkıntısı–.

preker bilinç enstitüsü / çeviri ve katkı : çağrı kahveci çağdaş direniş, 1960’ların dalgasından başat duygulanım olan can sıkıntısına cevap olarak ortaya çıktı.

preker bilinç enstitüsü / çeviri ve katkı : çağrı kahveci eğer sosyal hareketlerin ilk dalgası sefalete karşı mücadele makinesiydi ise, ikinci dalga (1960-70’lerin, veya daha genel kapsamıyla (ve daha zayıf olarak) 1960-90’ların) can sıkıntısına karşı mücadele makinesiydi.

preker bilinç enstitüsü / çeviri ve katkı : çağrı kahveci sitüasyonistler, “açlıktan ölmek istemiyoruz garantisinin, can sıkıntısından öleceğiz rizikosunu kabul ederek sağlanacağı bir dünya istemiyoruz” diyerek, can sıkıntısına karşı bir dizi taktiğe öncülük ettiler.

preker bilinç enstitüsü / çeviri ve katkı : çağrı kahveci otonomlar, işi reddederek can sıkıntısıyla mücadele ettiler: hem iş içerisinde (sabotaj ve iş yavaşlatmayı kullanarak) hem de işe karşı (işten kaytararak ve işten ayrılarak).

preker bilinç enstitüsü / çeviri ve katkı : çağrı kahveci çağ ortasındaki sefaletten can sıkıntısına yeniden yönelme, yeni bir isyan dalgasının ortaya çıkmasında kritikti.

preker bilinç enstitüsü / çeviri ve katkı : çağrı kahveci nasıl ki, birinci dalganın taktikleri sefaletle mücadelede hâlâ işe yarıyorsa, can sıkıntısıyla savaşta da ikinci dalganın taktikleri hâlâ işe yarıyor.

preker bilinç enstitüsü / çeviri ve katkı : çağrı kahveci zorluk şu ki, biz can sıkıntısıyla asıl düşman olarak daha az karşılaşmaya başladık.

preker bilinç enstitüsü / çeviri ve katkı : çağrı kahveci kapitalizm can sıkıntısına karşı mücadeleyi büyük ölçüde absorbe etti.

preker bilinç enstitüsü / çeviri ve katkı : çağrı kahveci can sıkıntısına karşı mücadelenin kısmen sisteme absorbe edilmesi gerçekleşti.

preker bilinç enstitüsü / çeviri ve katkı : çağrı kahveci ulusal büyüklüğün vekaleten sefaletin tazmini için kullanımı ve küresel savaşın, can sıkıntısından kaynaklanan hayal kırıklığının bir kanal olarak kullanımı.

preker bilinç enstitüsü / çeviri ve katkı : çağrı kahveci eğer ilk dalga sefaletle savaş için bir makine sağladıysa ve ikinci dalga da can sıkıntısıyla m ……. e idiyse, şimdi ihtiyacımız olan şey, sıkıntıya karşı bir mücadele makinesidir – ve bu henüz bizde olmayan bir şeydir.

preker bilinç enstitüsü / çeviri ve katkı : çağrı kahveci günümüzde en temel direniş biçimleri can sıkıntısına karşı mücadeleden ortaya çıkıyor ve fakat can sıkıntısı, sıkıntı tarafından yerinden edildiğinden, etkin olmaktan uzaklaşıyor.

preker bilinç enstitüsü / çeviri ve katkı : çağrı kahveci sefalet ve can sıkıntısı eksenleri boyunca yapılan mücadeleler güneyde bu yüzden daha etkilidir.

preker bilinç enstitüsü / çeviri ve katkı : çağrı kahveci çağrı merkezi çalışanı hem sefilce bir maaşa sahip olup hem de canı sıkılmaktadır, ama sıkıntıdır onu bu durumda tutan, sendikalaşma, sabotaj ve işi bırakma gibi eski stratejilerin kullanılmasını engelleyen.

ahmet murat aytaç yalanın eleştirisinde can sıkıcı olan yan, bunun siyasal faaliyeti yörüngeselleştiren, nispeten ahlakçı ve siyaset karşıtı yönelimlerden bağımsız yapılamamasından ileri gelir.

anonim her elini sıkanla dost, her canını sıkanla düşman olma.

فروغ فرخزاد / forough farrokhzad / füruğ ferruhzâd / çev : makbule aras o sessiz ve karanlık inzivada perişan, yanında oturdum arzu döktü dudakları dudaklarıma divane gönlümün sıkıntısından kurtuldum

فروغ فرخزاد / forough farrokhzad / füruğ ferruhzâd 1 تو نمی دانی من چه قدر دوست دارم بر خلاف مقررات و آداب و رسوم و بر خلاف قانون و عقاید مردم رفتار کنم ولی بندهایی بر پای من هست که مرا محدود می‌کند روح من وجود من و اعمال من در چهار دیواری قوانین سست و بی‌معنی اجتماعی

فروغ فرخزاد / forough farrokhzad / füruğ ferruhzâd 2 محبوس مانده و من پیوسته فکر می‌کنم که هر طور شده باید یک قدم از سطح عادی أت بالاتر بگذارم من این زندگی خسته کننده و پر از قید و بند را دوست ندارم.

فروغ فرخزاد / forough farrokhzad / füruğ ferruhzâd می روم خسته و افسرده و زار سوی منزلگه ویرانه خویش به خدا می برم از شهر شما دل شوریده و دیوانه خویش

فروغ فرخزاد / forough farrokhzad / füruğ ferruhzâd ز شهر نور و عشق و درد و ظلمت سحر گاهی زنی دامن کشان رفت پریشان مرغ ره گم کرده ای بود که زار و خسته سوی آشیان رفت

فروغ فرخزاد / forough farrokhzad / füruğ ferruhzâd همچو آواری نسیم پر شکسته عطر غم می ریخت بر دلهای خسته.

فروغ فرخزاد / forough farrokhzad / füruğ ferruhzâd خسته

didem madak canım çok sıkıldığı için, yine kötü bir şey olacak hissine kapıldığım için, ama yine de bir hikâye uydurmayı beceremediğim için, sıkıntılardan kurduğum evi ayakta tutmak için oyun kurucusu oldum. şiir ithafkârı oldum. kötü şarkıları sever oldum.

didem madak bazen özentili, güzel söz söyleme hevesiyle veya can sıkıntısıyla yazıldığı belli olan şiirler okuyorum. şiire soruyorum o zaman: hani ya senin şairin nerde? iyi şiir şairinin parmak izi gibidir. tanırsınız hemen.

tezer özlü benim kişiliğimin yöresi mutlaka anadolu’da bir kasaba. hiç kibar değil. bilinçsizce alçakgönüllü. ne baharımsı ne yazımsı. sessiz, durgun, ama geniş değil, yalnızca can sıkıcı.

tezer özlü “can sıkıcı” sözcüğünü seviyorum. birçok anadolu kasabasını, kentini anlatmaya yetiyor ve içimde birçok duyguyu birden uyandırıyor.

tezer özlü ülkemde birçok şey can sıkıcı.

tezer özlü kişiliğimin yöreleri anadolu kentleri ve yörelerinin anlatımı can sıkıcı.

tezer özlü istanbul’daki can sıkıcı gecelerde okumak istedim.

tezer özlü ne kadar can sıkıcıydı hepsi.

tezer özlü canımın sıkıldığını yazmayacağım ve yazmayacağım derken yazmış oluyorum.

tezer özlü hepiniz ne denli can sıkıcısınız!

tezer özlü daha sonra aklın sınırlarını zorladın, diyorum. çünkü aklın sınırları can sıkıcıydı, yaşam boyu yeterli olamazdı.

tezer özlü bu can sıkıcı büyük yeni yapı altında, ilk kez onun intiharını sevinçle karşılıyorum.

tezer özlü kafka için yüzlerce araştırma kitabı yazılmış, bunlardan birkaçını son aylarda karıştırdım. ne can sıkıcı kitaplar (k. vvagenbach araştırması dışında.)

tezer özlü alman oyuncular çok iyi, o denli de can sıkıcı.

himmet uç 15 temmuz sayın cumhurbaşkanını ve devleti kurtardı ama ben öyle bir boşluğa düştüm ki şimdi canı sıkılan fetönün hayıfını bizden almak gibi, canımın ötesinde bezdim.

mehmet nusret nesin / aziz nesin canım sıkılıyordu. ikinci hikâyeyi yazmak için kâğıt destesini önüme koydum.

mehmet nusret nesin / aziz nesin bir ok aşağı, bir ok yukarı, bir o yana, bir bu yana... aaa, dünya haritası bitiverir. bir canım sıkılır. haydi yeniden.

mehmet nusret nesin / aziz nesin o gün akşama kadar canım sıkıldı.

mehmet nusret nesin / aziz nesin çocuk bayramı günü evde oturmaktan canım sıkıldı.

mehmet nusret nesin / aziz nesin turiste yardım edememekten canı çok sıkılan polis öğrencilere çıkışıyor.

mehmet nusret nesin / aziz nesin cansıkıntısıyla cigara almak için köşedeki bakkala girdim.

mehmet nusret nesin / aziz nesin çok canım sıkılmıştı. beni ben olarak bu memlekette tanıyan tek kişi de mi yoktu?

mehmet nusret nesin / aziz nesin o gün canı çok sıkkın olduğundan, okuduğunu anlayamadı.

mehmet nusret nesin / aziz nesin bütün bu can sıkıcı günlerde yıldız da olmasa, deli olacağım... onun yanında dertlerimi unutuyorum. bugün ona bir apartman dairesi tutacağım.

mehmet nusret nesin / aziz nesin bakan, can sıkıntısından kurtulmak, rahat etmek zorundaydı. çünkü «ne olursa olsun, insanlar rahatlamak zorundadır.

mehmet nusret nesin / aziz nesin o can sıkıntısiyle geceki toplantıya gitseydi, ertesi gün dillerde dolaşan başarısını elde edemezdi.

buket aşçı gürel bu tür hatalara romanlarda rastladık, felsefe kitaplarında rastladık, tarih kitaplarında da rastaladık. ama “nutuk”ta rastlamak... işte bu çok can sıkıcı.

iskender pala 1 bize kalırsa aşkı tanımayan bir okuyucu bu kitabı hiç okumamalıdır. çünkü bir yazıcı, aşk konusunda istediği kadar deneyimli olsun ve inandırıcı şeyler söylesin, kitabının konusu herkesin can sıkıcı bulduğu acılar,

iskender pala 2 hasretler ve ayrılıklar ise, hele de adını elem koymuşsa, söylediklerinin aşka dair merak edilen şeyler olduğuna ve ilginç şeyler söyleyeceğine kolay kolay kimseyi inandıramaz, bunu bilirim.

e. nida dinçtürk kutub şimşek ile ilk kitabı “aynı daldaydık”ın öykülerini, onu büyüten doğu’yu ve gündemin can sıkıcı hallerini konuştuk.

e. nida dinçtürk ülkede yaşanan çoğu can sıkıcı gelişme, özellikle sosyal medyada mizahla karşılanıyor. biz hep bu kadar hayatı hafife alabilen bir topluluk muyduk yoksa yavaş yavaş güzel güzel deliriyoruz mu dersiniz?

margaret munnerlyn mitchell şu ya da bu can sıkıcı şeyi şimdi düşünmeyeceğim. onu yarın düşünürüm.

bertrand arthur william russell bütün büyük kitaplarda can sıkıcı bölümler ve bütün büyük yaşamlarda ilgi çekici olmayan dönemler vardır.

thomas eugene robbins / tom robbins bu arada, senin başka işlerin var. unuttun mu? sen birey olacak değil misin? şimdiye kadar kimsenin keşfetmeye cesaret edemediği diyarları keşfedecek değil misin? yoksa yönetenlerin bir tokatta öldüreceği can sıkıcı sivrisineklerden biri misin?

yakup kadri karaosmanoğlu renksiz, kokusuz, fakat sula dolu billur bir kadehe benzeyen hayatını, durup dururken, yarı can sıkıntısı, yarı inat, yarı tecessüsle kokulu bir çirkefe batırıp çıkarmış ve bundan marazi bir zevk duymuştu.

samuel wilder / billy wilder benim de on buyruğum var. ilk dokuzu: "can sıkmayacaksın." onuncusu ise: "kurguda son söz senin olacak."

prince de marcillac / françois vı, duc de la rochefoucauld az ama dürüst bir zeka, zamanla çok ama sapık bir zekadan daha fazla can sıkar.

oscar fingal o'flahertie wills wilde insanlar öyle can sıkıcı ki.

aleksey maksimoviç peşkov / maksim gorki dostlarım, yaşam bizim için can sıkıcı, bıktırıcı, ağır bir yük gibidir.

allen carr sigaradan kaynaklanan uyuşukluk ve kayıtsızlık kronik can sıkıntınızın ana nedenidir.

bertrand arthur william russell 1 iş ne kadar can sıkıcı olursa olsun, dünya çapında ya da kendi çevresinde kişiye ün sağladıkça katlanılabilir bir hal alır, isteğin ve amacın devamı, mutluluğun en gerekli öğelerinden biridir ve birçok kişi bunu işinden sağlar.

bertrand arthur william russell 2 ömürleri boyunca ev işleriyle uğraşan kadınlar, bu bakımdan, erkeklere ve dışarıda çalışan kadınlara göre çok daha talihsizdirler.

friedrich wilhelm nietzsche 1 çok ve hızlı konuşan bir insan, saygımızı, tanıştıktan çok kısa süre sonra ve anlaşılır konuşsa bile olağanüstü bir şekilde yitirir - sadece can sıkıcı olduğu ölçüde değil, bunun da çok ötesinde.

friedrich wilhelm nietzsche 2 çünkü biz onun ne kadar çok insanın canını sıktığını tahmin ederiz ve buna, bıraktığı hoşnutsuzluğu ve üstelik onu hor görmemiz gerektiği şartını ekleriz.

fernando antónio nogueira pessoa hissetmek mi, amma can sıkıcı şey!

fernando antónio nogueira pessoa ben yazılmamış bir kitabın can sıkıcı önsözüyüm.

fernando antónio nogueira pessoa ben yazılmamış bir kitabın can sıkıcı önsözüyüm. ben hiç kimseyim. ne, nasıl hissedeceğimi, ne nasıl düşüneceğimi, ne de nasıl seveceğimi bilirim.

alfred w. adler bir insanın karakterini can sıkıcı psikolojik çözümlemelerden çok, gülüşünden anlamak mümkündür.

honoré de balzac gökkubbenin aydınlandığı bu tatlı dakikalarda can sıkıcı şeylerle bulandırmaktan korktuğu mutluluğuna tüm varlığıyla sarılıyordu kadın.

oğuz atay allahım, onu neden yalnız bıraktın? neden, yalnızlığının verdiği çaresizlikle can sıkıcı ilişkiler kurmasına izin verdin? neden, geçirdiği her dakikanın hesabını sordun, içini ezdin?

haruki murakami yalnızca, benim kendime özgü düşüncelerim var. o yüzden insanlar benden uzak dururlar. hemen can sıkıcı şeyler söylememden çekinirler. genelde, kendi kendine düşünebilen insanlardan pek hoşlanılmaz.

aleksey maksimoviç peşkov / maksim gorki tanrılarını evin bütün işlerine, önemsiz yaşantılarının her yanına karıştırıyorlardı. böylece sefil hayatları görünürde bir önem ve anlam kazanıyordu. tanrı’nın bu can sıkıcı, önemsiz işlere karıştırılması beni adeta boğuyordu.

alev alatlı tüyler ürpertmesi gereken bir feryat nasıl da can sıkıcı bir vızıltıya dönüştürülüyor.

desiderius erasmus roterodamus ancak delilik, gençliğin hızını yavaşlatır ve can sıkıcı ihtiyarlığı bizden uzaklaştırır.

анто́н па́влович че́хов / anton pavlovich chekhov / anton pavloviç çehov hayat can sıkıcı bir tuzaktır. düşünen bir insan olgunluğa eriştiğinde ve tam bir bilinç kazandığında kendini istençsiz olarak sanki çıkışı olmayan bir tuzağın içindeymiş gibi hisseder.

yuval noah harari eğer zihin keyifli ya da can sıkıcı bir şeyler yaşadığında bu olayları oldukları gibi kabul ederse, o zaman acı doğurmaz.

antoine jean-baptiste marie roger de saint-exupéry büyükler zaten bir şeyi kendi başlarına hiç anlayamazlar. onlara daima açıklama yapma mecburiyetinde olmak da çocuklar için oldukça can sıkıcı.

stefan zweig hayattan hiç haberin yok, küçüğüm. insanı can sıkıntısından öldüren bu köpek kulübelerinizde yaşadığınız gibi mi yaşanıyor sanıyorsun paris'te sen yoksa?

tezer özlü ne kadar can sıkıcısınız hepiniz.

bulut83 nişanyan, artık can sıkıcı hale getirilmiş bu tartışmayı, bugünkü şartlarda değerlendirilmesi üzerine açmışken halaçoğlu daha birinci d ....... i alakasız ve yersiz argümanlarla adam gibi bir şeyler tarışılmasını engellemiş, münazarayı durmadan provoke etmiştir.

kürşat bumin sevan nişanyan yine can sıkacak!

ferit barış parlak can sıkıcılar, can verir mi?

ferit barış parlak siyaset, bürokrasi ve yargıda 'can sıkıcı' gelişmeler...

ferit barış parlak hayvancılıkta da 'can sıkıcı' günler yaşamıştık.

ferit barış parlak sanırım, 'can sıkıcı' şeyleri 'can verici' olarak değerlendirip yola devam etmemiz gerekiyor.

dîvânü lugati't-türk / türk dilleri sözlüğü - mahmud bin hüseyin bin muhammed el kaşgari / kâşgarlı mahmud - türk dil kurumu bulgamak can sıkmak

dîvânü lugati't-türk / türk dilleri sözlüğü - mahmud bin hüseyin bin muhammed el kaşgari / kâşgarlı mahmud - türk dil kurumu buşmak can sıkılmak

dîvânü lugati't-türk / türk dilleri sözlüğü - mahmud bin hüseyin bin muhammed el kaşgari / kâşgarlı mahmud - türk dil kurumu buşug can sıkıntısı

dîvânü lugati't-türk / türk dilleri sözlüğü - mahmud bin hüseyin bin muhammed el kaşgari / kâşgarlı mahmud - türk dil kurumu buşurmak can sıkmak

dîvânü lugati't-türk / türk dilleri sözlüğü - mahmud bin hüseyin bin muhammed el kaşgari / kâşgarlı mahmud - türk dil kurumu eñreşmek canı sıkılmak

dîvânü lugati't-türk / türk dilleri sözlüğü - mahmud bin hüseyin bin muhammed el kaşgari / kâşgarlı mahmud - türk dil kurumu kakıtgan can sıkan

dîvânü lugati't-türk / türk dilleri sözlüğü - mahmud bin hüseyin bin muhammed el kaşgari / kâşgarlı mahmud - türk dil kurumu kakıtmak canını sıktırmak

dîvânü lugati't-türk / türk dilleri sözlüğü - mahmud bin hüseyin bin muhammed el kaşgari / kâşgarlı mahmud - türk dil kurumu kişirgek er evinde birini görünce canı sıkılan

dîvânü lugati't-türk / türk dilleri sözlüğü - mahmud bin hüseyin bin muhammed el kaşgari / kâşgarlı mahmud - türk dil kurumu puşmak can sıkılmak

dîvânü lugati't-türk / türk dilleri sözlüğü - mahmud bin hüseyin bin muhammed el kaşgari / kâşgarlı mahmud - türk dil kurumu puşug can sıkıntısı

dîvânü lugati't-türk / türk dilleri sözlüğü - mahmud bin hüseyin bin muhammed el kaşgari / kâşgarlı mahmud - türk dil kurumu tarunmak canı sıkılmak

dîvânü lugati't-türk / türk dilleri sözlüğü - mahmud bin hüseyin bin muhammed el kaşgari / kâşgarlı mahmud - türk dil kurumu telgemek can sıkmak

dîvânü lugati't-türk / türk dilleri sözlüğü - mahmud bin hüseyin bin muhammed el kaşgari / kâşgarlı mahmud - türk dil kurumu tuyuk canı sıkılmış

dîvânü lugati't-türk / türk dilleri sözlüğü - mahmud bin hüseyin bin muhammed el kaşgari / kâşgarlı mahmud - türk dil kurumu tüğülgen her zaman can sıkıntısından kaşıgözü düğülen

alaattin aktaş yatırımsızlık can sıkıcı boyutta; teşvikli yatırımlar yarı yarıya düştü

fatih tuzcu bu dünya can sıkıcı bir yer olsa da harflerin, kelimelerin, cümlelerin açtığı alanda nefes alma imkanı hep var olacaktır

onedio birikip birikip depresyona girmemize sebep olan 15 can sıkıcı şey

haberts trabzonspor'da can sıkan isimler

fotomaç trabzonspor'da sakat isimler can sıkıyor: castillo, burak, sosa ve kamil

hürriyet kendinizi iyi hissetmediğinizde verilen 5 can sıkıcı tavsiye

mehmet murat ildan people who adore the noises of action can die of boredom with the silence of inaction!

mehmet murat ildan getting bored pertains only to the stupid people in this planet of wonders! for the clever, even the simplest things of life – like sunrise or sunset – are a great source of entertainment!

mehmet murat ildan when bored, give yourself up to something uncommon!

mehmet murat ildan life without port is tiring; life without travel is boring!

mehmet murat ildan the intolerant countries are the most boring, the most colourless, the most miserable, the most primitive and the rudest countries on this whole planet! intolerance is a clear symptom of having a sick and ignorant mind!

mehmet murat ildan 1 if you have carefully examined hundred people you met in your life journey, it means that you have read hundred different books! every person you know is a book; world is full of walking books;

mehmet murat ildan 2 some are boring, some are marvellous, some are weak, some are powerful, but they are all useful because they all carry different experiences of different paths!

mehmet murat ildan without travels, our existence, our memories, our literature, our dreams, our everything would be very poor, very boring, very limited!

mustafa murat kubilay can sıkıcı bir kriz hikâyesi

andrei platonovich klimentov / andrey platonov ben tek kişiyimdir ama içimde biri daha vardır. bu gizemli "o" sık sık mırıldanır, bazen ağlar, içinden çıkıp uzak bir yere gitmek ister, canı sıkılır, korkar. görürüz ki iki kişiyiz ve birbirimizden bıkmışız.

glenn ruffenach the best ways to avoid boredom in retirement

rachel emma silverman interesting fact: there's a yawning need for boring professors

cemal ersen galatasaray başkanı mustafa cengiz beyefendi bir insan. bugüne kadar kırıcı, yıkıcı, can sıkıcı bir cümle kurduğunu duymadım.

burhanettin duran trump yönetiminden türkiye'ye en olumlu yaklaşımı gösteren pompeo'nun bile yaptırımlarla ilgili "ciddiyetimizi gösterdik" demesi can sıkıcı.

heinz leymann mobbing because of boredom

heinz leymann mobbing aus langeweile

mirijam franke straining: mobbing durch langeweile im job

hans-jürgen honsa der anfängliche spaß wird dann zum ernst, wenn er eine unaufhaltsame eigendynamik entwickelt. die feststellung, dass fließbandarbeiter und büroangestellte häufig aus langeweile mobben, ist daher nicht verwunderlich.

katja merk aus dieser situation kann dann das sog. „langeweile-mobbing“

oğuz atay selim, insanın yaratıcı hayal gücünü öldürüyordu. kambur duruşu, dağınık saçları ve ütüsüz elbisesiyle selim, insanı can sıkıntısı ve ümitsizliğe sürüklüyordu. insan ona bakınca, gerçi bir süre kendinden memnun oluyordu; fakat sonunda canı sıkılıyordu.

صمد بهرنگی / samed behrengi ben yalnızca sağa sola dolaşıp durmaktan bıktım, can sıkıntısı içinde yüzmek istemiyorum artık.

semîha cemâl, sâmiha ayverdi iki dostun daha fazla konuşmalarına vakit kalmadan, hamza‟ya, can sıkacak kadar ikram eden amazise her zamanki teranesiyle yanlarına geldi.

semîha cemâl, sâmiha ayverdi yusuf‟la aynı çatı altında yaşayanlardan biri de mahbub‟dur. bu gene adama kim, köle, derse yusuf‟un canı sıkılır, o yüz kere azadlıdır, derdi.

semîha cemâl, sâmiha ayverdi maamafih, meryem`i bahsettin hiç görünmüyor diye canı sıkıldığını hissettirdi.

semîha cemâl, sâmiha ayverdi her halde buna canı sıkılmış olacak ki gezdiği yerde benim için söylemediği fena söz yokmuş.

mehmet murat ildan müziğin önemini tam olarak anlamak için müziksiz bir dünya hayal etmeye çalışmalısın! böyle bir dünya bir umutsuzluk ve can sıkıntısı dünyası olurdu!

mehmet murat ildan insanlar sıklıkla soruyorlar: eğer insanoğlu bir gün ölümsüzlüğe ulaşırsa sonsuz can sıkıntısı sorunundan kurtulmayı nasıl başaracak? yanıt şudur: sonsuz maceralara atılarak!

mehmet murat ildan bir şey dünyanın hızını azaltıyor ve o bir şey aptallıktır! aptallık, can sıkıcı bir sürtünmedir!

mehmet murat ildan hareketin gürültülerine tapanlar, hareketsizliğin sessizliğiyle can sıkıntısından ölebilirler!

sabahattin ali her şey aydınlık, her şey rahattır. yalnız hepsinin yüzünde garip bir can sıkıntısı ifadesi vardır.

sabahattin ali elle tutulamayacak kadar ince, asla yırtılmayacak kadar sağlam bir ağ halinde onları saran bu can sıkıntısı, biraz dikkat edince, kahkahalarda boş bir çınlama, gözlerde soğuk bir alakasızlık halinde kendini gösterir.

sabahattin ali söyleyen de, dinleyen de o anda başka bir şey düşünüyor gibidir, halbuki hiçbir şey düşünmezler. ama bundan şikayetçi değildirler; hatta canları sıkıldığının bile farkında değildirler.

paul thomas mann can sıkıntısının kaynağı ile ilgili bir yığın yanlış düşünce dolaşır ortalıkta.

paul thomas mann can sıkıntısı denen şey, aslında, zamanın tekdüzeliğinin neden olduğu sağlıksız bir kısalmadır.

kurt vonnegut şu anda kaç yaşında olursak olalım hepimiz, ömrümüzün kalanında yalnızlık ve can sıkıntısı çekeceğiz.

second sight bu, kötü niyetli yada göz korkutucu her hangi bir davranışı ve uygunsuz, can sıkıcı yada doğada küfürlü bir dil yada jestlerin kullanımını kapsar.

second sight adil istihdam uygulamaları; can sıkıcı olmayan bir ortam

lugatim uygunsuzluk : kötü davranış, kötü hal, can sıkacak hareket.

ruyatabirleri rüyada şömine görmek, can sıkıntısı demektir.

george raymond richard martin can sıkıntısı ve sıradanlık yönetimi ele almıştı; disiplinin iki düşmanı.

witold marian gombrowicz ve yine can sıkıntısı bastırıyor; can sıkıntısının, ozanın ve öğretmenin baskısı altında gerçeklik ağırdan ağıra bir ülkü dünyasına dönüyor ki ver artık hayali, verdikçe ver – ve artık neyin hakiki, neyin genel anlamda hiç var olmadığını, gerçeğin .......

martin lindstrøm unilever hindistan’da yeni bir şampuan çıkarmaya hazırlandığı sırada, canı sıkılan muzır işçinin biri etiketin üzerine, nereden aklına estiyse, tutar x9 faktörü içermektedir diye yazar.

heinrich theodor böll tuttuğunu koparan erkeklerden bahsetmedim, çünkü nefret ederim öylelerinden, onlardan daha can sıkıcı kimse yoktur benim için.

emrah serbes insan ayrılınca değil, yeniden kavuşma ümitleri tükenince yıkılır. o zaman hayat son zerresine kadar kocaman bir can sıkıntısına dönüşür.

emrah serbes sanki son vapuru kaçırmışsın da bir adada mahsur kalmışsın, güneş ağır ağır batarken bir sonraki vapurun hiç gelmeyeceğini söylemişler sana, bunun can sıkıcı bir şaka olmadığını, gerçek olduğunu söylemişler. buydu vaziyetim.

christopher william bradshaw isherwood hiç kandırılamayan insanlar öylesine can sıkıcı ve ruhsuz oluyorlar ki!

milan kundera laura'nın bohem havalarına, arada bir çaldığı piyanosuna, onu götürdüğü konserlere, huysuzluklarına ve acayipliklerine bayılıyor, onunla birlikteyken, kendini babasının görüştüğü zengin ve can sıkıcı insanlardan uzakta hissediyordu.

tezer özlü can sıkıcı, küçük burjuva, memur evimin yanına bir de karanlık, kara, ortaçağımsı, hıristiyan, sörlerin yönettiği bir lise ekleniyor. dokuz yılımı geçirmek zorunda kaldım bu okulda, ta ki bir nisan günü kaçıp, paris’e gidinceye dek.

ömer zülfü livanelioğlu / zülfü livaneli herhalde mutluluk dedikleri de bu olsa gerek: biraz güvenlik, biraz can sıkıntısı.

peyami safa zaaf anlarında, insanın can sıkıcı bir vakıayı tahsis edemeyerek umumileştirmesi ve bir felâketi aynı seri içindeki bütün menfi ihtimallere teşmil ederek hepsini hakikat gibi görmesi yüzünden şinasi de, neriman'ın arkadaşı tarafından davet edilememesinin hususî ......

anthony jay mahavoric / anthony jay robbins can sıkıntısı gibi hissi olayların kendiliğinden olmadığını bilmek çok önemlidir. sıkıntıya yakalanmıyorsunuz. hayatınızdaki tüm diğer sonuçlar gibi, kendinize has zihinsel ve fiziksel faaliyetlerle, onu da kendiniz yaratıyorsunuz.

oğuz atay ben ucuz bir romandım. hayır, kötü bir edebiyatın bile bir gerçekliği vardı: can sıkıcı taklitçilikleri bile benden gerçekti.

nicolaas thomas bernhard bir başkası değil oydu beynimin iç duvarlarına tarihin büyük isimlerini can sıkıcı fotokopiler olarak değil de her zaman canlı bir sahnedeki canlı insanlar olarak yerleştiren.

ahmet hamdi tanpınar bütün hilkat, geniş ve eşsiz kudretinde canı sıkılan bir tanrının kendi kendini eğlendirmek için icat ettiği bir oyundur. hayat nimetlerinin değişikliği içinde bize, yaratıcı işaretten kalan en büyük miras bu can sıkıntısıdır.

tezer özlü her şey can sıkıcı. istanbul'un sıcak yaz gecelerindeki uzun, törensel gecelerini düşündüm. güzel türkiye'nin her zaman bir tutukevi olduğunu, tutukevi olarak kalacağını düşündüm.

semîha cemâl, sâmiha ayverdi gene adam, bu vadide alabildiğine inkişaf etmek istidadını gösteren hissiyatı silsilesini durdurdu. sanki bu tahassüslerini meryem, duyup ta canı sıkılacakmış gibi ileri gitmedi.

sâmiha ayverdi evet ben de sevdim. şimdi dudaklarıma tebessüm, içime eza ve can sıkıntısı veren bu aşk, zevkle seyrettiğimiz altın renkli bir bulut yığını gibi çabucak rengini ve şeklini değiştirdi.

david foster wallace esas önem taşıyan özgürlük dikkat, farkındalık, disiplin ve çaba gerektirir; başkalarını yürekten sevme ve onlar için fedakarlık yapma yetisini içerir. her gün, üst üste türlü can sıkıcı biçimde.

george orson welles selon les jeunes critiques américains, l'une des grands découvertes de notre époque est la valeur de l'ennui en tant que thème artistique. si cela est vrai, alors antonioni mérite de figurer parmi les pionniers de cette tendance en tant que père fondateur.

blaise pascal 1 rien n’est si insupportable à l’homme que d’être dans un plein repos, sans passions, sans affaire, sans divertissement, sans application. il sent alors son néant, son abandon, son insuffisance, sa dépendance, son impuissance, son vide.

blaise pascal 2 incontinent il sortira du fond de son âme l’ennui, la noirceur, la tristesse, le chagrin, le dépit, le désespoir.

gemma serrano qu'est-ce que l'ennui ?

charles michael palahniuk / chuck palahniuk bizi koruyan kanunlar aslında bizi can sıkıntısına mahkum etmekten başka bir işe yaramazlar.

yapakabe vive l'ennui !

krishnamurti en français krishnamurti - l'ennui

faruk beşer insanı başarısızlığa, hatta kayba, hüsrana ve ziyana götüren manevi sebeplerin en önemlilerinden biri bu haset duygusudur. salt aklımızla düşündüğümüz zaman bile bunun ne kadar kötü, zararlı, can sıkıcı bir duygu olduğunu anlayabiliriz.

mary temple grandin i would never talk just to be social. ....... talking with animal behaviorists or with someone who likes to sail, that's interesting. information is interesting to me. but talking for the sake of talking, i find that quite boring.

orhan alpdündar

  • biliyor musunuz, demiş, bilimsel araştırmalara göre, seyahat sırasında yanınızda oturanla sohbet ederseniz, vaktin nasıl geçtiği anlaşılmazmış. yolculuk can sıkıcı olmaktan çıkarmış.

sevda ankara can sıkıntısı

tahir s. yavuz dil oynatma bilim adamlarının çok ilgisini çeken bir konu olmuştur ve üzerinde yoğun çalışmalar yapılmıştır. ...... temple grandin de bu yönde araştırmalar yapmış ve bu anormal davranışı stres, can sıkıntısı, bıkkınlık ile hayvan konforunun eksikliğine bağlamıştır.

mihail aleksandroviç şolohov saygıdeğer konuğun boş gözlerinde can sıkıntısı, doygunluk çöreklenmişti.

mihail aleksandroviç şolohov can sıkıntısı canlarına yetti.

mihail aleksandroviç şolohov asık yüzünden her zamanki can sıkıntısına karışmış bir endişe okunuyordu.

mihail aleksandroviç şolohov can sıkıntısından günler ağır geçiyordu.

şerif eşref ayaz yeniden can sıkıntısı tüm benliğini sardı.

şerif eşref ayaz hiç anne! can sıkıntısından dolaşmaya çıkmıştım.

ömer zülfü livanelioğlu / zülfü livaneli bir inek düşün; ne dünün anlamı var onun için ne de yarının. sabahtan akşama kadar yiyor,içiyor,sindiriyor,dinleniyor, ertesi gün yine aynı şeyleri yapıyor. o ana bağlı olarak yaşıyor. ne hüzün var, ne merak, ne kaygı, ne de can sıkıntısı.

mustafa kutlu hava pişiriyor resmen, bekle ki kalksın dolmuş... can sıkıntısı, uflamalar, puflamalar...

airporthaber uçak motoru çin havacılık endüstrisi için can sıkıcı bir sorun olagelmiştir.

ali erman aytaç yeni uygulamalarımızdan biri de elektrik kesmeme hamlesi başlattık. ....... bu müşterilerimize sms veya çağrı merkezimiz yolu ile ulaşarak, hatırlatmalar gerçekleştiriyoruz. böylece elektrik kesme gibi müşteri açısından can sıkıcı bir sürece, girmemiş oluyoruz.

ahmet kekeç bu edebiyatın can sıkıcı olduğunu biliyorum... edebiyatın kendisinden çok, bu edebiyatı yapabilme ayrıcalığına sahip kişilerin konumu can sıkıcı...

mayk şişman can sıkıcı stalker'larımızla mücadele etmek hiç de sandığımız kadar kolay değil.

salih tuna şu chp'liler ne şanslı insanlar, hiç can sıkıntısı çekmiyorlar.

dave walsh, erin walsh the brain benefits of boredom

charles michael palahniuk / chuck palahniuk all god does is watch us and kill us when we get boring. we must never, ever be boring.

eleanore wells is boredom a good reason for divorce?

stuff is boredom a good reason to divorce?

oğuz atay önce tarikatlara baktım: bunlar, can sıkıcı yollar bulmuşlardı.

alaattin aktaş kapasite kullanımı can sıkıcı

tsugumi ohba / tsugumi oba ölüm defteri, cilt 1: can sıkıntısı

vladimir vladimirovich nabokov / vladimir vladimiroviç nabokov hızlı kızların akıllarının pek yavaş işlediğini, eğlenmekten hoşlanan güzel bir kadından daha can sıkıcı bir şey olmadığını söylediğini bilirim.

murat yalçın can sıkıcı olan sensin, dünya değil. can sıkıcı olan senin davranışların, kimseninki değil.

alejandro andrés zambra infantas kendini çalışmaya adamak gerekti – at gözlükleriyle kalabalığın içinde yol almak, bir dünya can sıkıcı soruya göğüs germek, mutsuz ama yoksul olmayan bir geleceğe erişmek için bir patika ya da kestirme yol arayarak ilerlemek gerekti.

nermin yıldırım istiklal'deki çıplak erkek eylemci aman ne şirin/ yaratıcı, taksim meydan'da bikinili dans eden kadın can sıkıcı/ ayıpçı mı?

margaret peterson haddix kadınlar çiçekler kadar narindirler, dünyaya renk ve güzellik katmak için var olurlar. can sıkıcı konularla uğraşmak erkeklerin görevidir.

haruki murakami şu dünyada insanlar can sıkıcı olmayan şeylerden hemen bıkarlar. bıkmadıkları şeyler ise çoğunlukla can sıkıcı şeylerdir.

dunyahalleri gelecekle ilgili 10 can sıkıcı öngörü

eksisozluk bu dünyada yaşamak can sıkıcı bir şeydir baylar

มูลนิธิหอจดหมายเหตุพุทธทาส อินทปัญโญ -bia- ความเบื่อหน่ายและความหลุดพ้น

พศิน อินทรวงค์ ความเบื่อโลก 2 ชนิด

ธรรมะ ห้าดาว วิธีแก้ความเบื่อความเซ็ง พ่อท่านสมณะโพธิรักษ์

บ้านธรรมนําใจ ปรึกษาธรรมพระมหาวุฒิชัย (ว.วชิรเมธี) ชีวิตมีความเบื่อโลก

ศากยบุตร โอรสอันเกิดโดยธรรม ความเบื่อหน่ายจะเกิดได้ด้วยการเห็นโทษของขันธ์ห้าให้มากพอ[เห็นโทษคือเห็นเกิดดับ]

haber beyaz saray, uluslararası atom enerjisi kurumu'nun (uaek) iran'ın nükleer programıyla ilgili son raporunu, 'can sıkıcı' bulduklarını açıkladı.

mehmet barlas 'can sıkıntısı krizi' medyayı derinden etkiledi

mehmet barlas dünkü yazımda değindiğim "can sıkıntısı krizi "nin yan sonuçlarını en şiddetli biçimde, bizim meslekte görmeye başladık.

mehmet barlas "can sıkıntısı krizi" hızla tırmanıyor

mehmet barlas koalisyonlarla yaşamaya alışmış ve her an koalisyon içi kavgaya dayalı olarak ya siyasi ya da ekonomik kriz bekleyen bir toplum için, içinde bulunduğumuz "hareketsizlik" gerçekten can sıkıcı olmaya başladı.

mehmet barlas yabancı sermayenin türk ekonomisine güvenmesi de, türk şirketlerinin değerlenmesi de, can sıkıntısına katkıda bulunan diğer gelişmeler arasında değil mi?

mehmet barlas toplumun can sıkıntısının artmasına dış ülkelerin yaptığı katkı da şaşırtıcı düzeylerde.

mehmet barlas aslında hareketsizlik sonucu patlayan "can sıkıntısı krizi "nin baş sorumlusunun, başbakan erdoğan olduğunu görmezden gelemeyiz.

mehmet barlas bir başbakan kronik sorunlara çözüm üretmeye çalışır ve bu hem toplum hem de dünya tarafından algılanırsa, böyle davranışlar sonunda böyle can sıkıcı istikrar ortamlarına sebep olur.

mehmet barlas ab'den tam üyelik için tarih almaları, bu hareketsiz ve can sıkıcı ortamın yoğunlaşmasına yeterli katkıyı sağlamamış mıydı?

mehmet barlas bunlar bu hareketsizlikten ötürü can sıkıntısı krizinin tırmandığını görmüyorlar mı hâlâ?

can taşkın açıyoruz televizyonu, açıyoruz interneti keyfimize bakıyoruz. çünkü daha bize sıra gelmemiş. ateş düştüğü yeri yakmış. diyorum ya alıştık! kapat haberleri. benim canım sıkılıyor, psikolojim bozuluyor diye artık gündem bile takip etmemeye başlamışız.

can taşkın bırakalım bu can sıkıcı tabloları hatta düşünmeyelim. seçim zamanı gider bir partiye oy veririz nasıl olsa. batı da her şey yolunda. tatil için ege mi gitsek yoksa akdeniz’e mi?

luke dormehl / semih sönmez yapay zekanın bu karmaşık (ve can sıkıcı) tarafı, melbourne üniversitesinden araştırmacılar tarafından yeni bir projede ele alındı.

özlem albayrak üstelik işin daha can sıkıcı boyutu var. 2013 yılından bu yana türkiye müttefiki olduğunu düşündüğü abd ve almanya başta olmak üzere batılı ülkelerden darbe üstüne darbe alıyor.

haber7 can sıkan bir durum olan hıçkırıktan

jared escamilla insanların üvey kardeşim olacağını söylemeleri umrumda bile değil, başıma gelen en iyi şey sensin. ben her zaman senin yanında olacağım, tıpkı senin benim için her zaman orada olman gibi. seni seviyorum. sevgilerle. senin can sıkıcı abin...

sosyalturkiye dün akşam açıklanan yks sonuçları can sıkıcı nitelikte.

ciltguzellik adet gecikmesi bazen can sıkıcı bir durum alabilir

pelin opcin canı sıkkın grace jones’u omzumda ağlattım

hakimiyet çocuklar oyun oynamayı severler ve bunun için sürekli oyun arkadaşlarına ihtiyaç duyarlar ‘’canım sıkılıyor’’ diyen bir çocuğu tek başına bırakmak, kısa bir süre için bile olsa oyalanmaları için dijital cihazlara yönlendirmek en büyük yanlıştır.

christian edward johnston horner yarışta rekabetçi bir araca sahiptik, bu yüzden sorunlar yaşamak can sıkıcı. yarışta gördüğünüz gibi çok güçlü bir araca sahiptik, yarışta diğer araçlara karşı kaybettiğimiz bir şey yoktu.

cocuklaringelisimi çocuğunuzun canın sıkılmasına izin verin

cocuklarlahaftasonu canı sıkılan çocuğu evde oyalama yolları

turcel orman bu hikayede tek kazanan osahon değil. torino ve italya da onurlu, dürüst bir vatandaş kazandı. peki hem bizim ülkemizde hem de dünyanın birçok yerinde yardım amacıyla kucak açılanların ülkenin huzurunu kaçırması çok can sıkıcı değil mi?

mayk şişman sonuçta çin ve japonya arasındaki rekabet malum. her iki ülke de çekişme halinde ve her iki ülke de dış görünüş olarak birbirlerine benzedikleri için 'benzetilmekten' dertli. can sıkıcı bir durum.

zekeriya kurşun papaz meselesi iyice can sıkmaya başladı.

zekeriya kurşun papaz meselesini şimdilik bir kenara bırakırsak, asıl can sıkıcı olan husus coğrafyamızda iki asra yakındır süren misyonerlik faaliyetleridir.

ebû abdillâh şemsüddîn muhammed bin ebî bekr bin eyyûb ez-züraî ed-dımaşkī el-hanbelî / ibn kayyim el-cevziyye daralma ve can sıkıntısı olan kimse kur'ân'a yönelsin. zira susayan nasıl su içince ferahlarsa, hz.kur'ân da okuyanı ferahlatır.

tahir baykurt / fakir baykurt çok canım sıkılıyor bu işe avratlar!

tahir baykurt / fakir baykurt "senin canın sıkılıyor!" dedi it omar.

veysi dündar borçlu alacaklısına, kadın kızdığı adama, canı sıkılan bir başkasına bu iftirayı atar mı atmaz mı? atarsa bu işin sonu fena mı değil mi? bireysel silahlanmanın amerika’da geldiği noktaya bakıldığında linç ile sınırlı değil amerika’ya benzerlik.

tahir baykurt / fakir baykurt bugün canımın çok sıkıldığı bir gün!

tahir baykurt / fakir baykurt çok mu canın sıkıldı kepçekulak?

tahir baykurt / fakir baykurt nacağa ne gerek var? benim canım bir sıkımlık. arı gibi bir şeyim. sıkıver, tamam!

tahir baykurt / fakir baykurt çok canım sıkılıyor koca linlin, çoook!

hasan basri yalçın halbuki karşı tarafın kullandığı tehdit dili ne kadar anlamsız ve ne kadar boşsa, bu tür cevaplar vermek de bir o kadar anlamsız. diplomatik geleneğin içinde bu tür laflar edilir. bu tür ezberler kullanılır. ancak bu kadar sık kullanılması da can sıkıcı.

tahir baykurt / fakir baykurt ev tenha diye korkma! tenha olması senin için iyi! al bak, sana bu elektriği bırakayım! canın sıkıldı mı şu düğmeyi sürersin ileri, yanar! bir de çantalı radyo bulup geleyim sana.

tahir baykurt / fakir baykurt benim canımı sıkıp durma! valla alırım ayağımın altına, ezerim seni!

tahir baykurt / fakir baykurt kapıdan girerken transistörlüyü açtı. meşeliklerden koyun melemesi geliyor. bir çoban kaval çalıyor. uzaktan kız sesleri duyuluyor. bir radyo oyunu yayınlanıyor. "haşşöyleee!" dedi koca linlin. "bunları dinlesin! ne canı sıkılır, ne bir şey olur!"

tahir baykurt / fakir baykurt canımı sıkma benim uluguş!

anne gray harvey / anne sexton depression is boring, i think and i would do better to make some soup and light up the cave.

anne gray harvey / anne sexton i refuse to remember the dead. and the dead are bored with the whole thing.

anne gray harvey / anne sexton while my body's in prison, heart cells alone have multiplied. my bones are merely bored

tahir baykurt / fakir baykurt sen bok yidicisi olma bakalım! insanın canını sıkıp durma kısa şeytan! bizimkisi zaten bize yetip durur!

anne gray harvey / anne sexton i'm getting bored with it

anne gray harvey / anne sexton and god was bored

tahir baykurt / fakir baykurt benim bu işe çok canım sıkılıyor saniye!

arzu kök düşünsenize bir gün, sırf kullanmadığınız için sözlüğümüzdeki bazı sözcüklerin silindiğini, yok olduğunu. hele bir de k ....... ı silinirse ne olacak? soru olarak duymak bile can sıkıcı iken türkçe yazık ki böylesi bir durum ile karşı karşıya bırakılmış durumda.

tahir baykurt / fakir baykurt biz onunla ahretlik olduk! biz onunla kan yalaştık! biz onunla ayrılırsak canı sıkılır, ağlar! ben de ağlarım!

tahir baykurt / fakir baykurt atın üstüne çıkmış yetmemiş, bir de anıtın üstüne çıkmış rahmetli atatürk. canım sıkıldı o'nun kendisini bu kadar yükseklere koydurmasına.

tahir baykurt / fakir baykurt canım çok sıkılıyor buna. çok mu sıkı soruşturma yapıyor emniyet acaba? yoksam bissürü dedikoduyu tıkacaklar mı dosyama? kaç gün oldu, daha bir haber yok! ne bitip tükenmez soruşturmalar imiş yaptıkları?..

tahir baykurt / fakir baykurt parkta otur otur, canımız sıkıldı. kalkıp kızılay'da dolaştık. gökdelen'in, bir sürü pastanenin, oturma yerinin, geysi satan mağazanın önünden geçtik.

tahir baykurt / fakir baykurt birden, «kalk yaşar!» dedi dedem. «kalk, nazmiye hanıma bir daha gidelim! canım çok sıkıldı kalk!

tahir baykurt / fakir baykurt fakat ben var çok istiyorum bu keklik götürmek amerika, bir ankara suvenir olarak. yani demek istiyorum ben, ankara hatırası olarak. bugün ben var, çok canım sıkılmıştır.

mahmut mazhar alanson müthiş 'ballad'larımız var. bu 'ballad'ları çalarken çocukların canı sıkılıyor, konuşuyorlar.

kemal bilbaşar yüzü kana, tere bulanmıştı. canı sıkkındı.

hillary hoffower / çev : nagehan çavuş 1 hayatınız sıkıcılaşmış ve iş-ev arasında geçen günlere sıkışmış olabilirsiniz. oldukça can sıkıcı olan bu durum, insana bazen hayatını komple değiştirme düşüncesi aşılayabiliyor.

hillary hoffower / çev : nagehan çavuş 2 ancak aslında yaşadığınız şehirde ya da ülkede değişiklik yapmadan bu can sıkıcı durumdan kurtulabilirsiniz.

hillary hoffower you may not be ready to move if you're just bored with your job or if you'd be leaving your support system.

hillary hoffower you're bored with your job

hillary hoffower if you're bored with more than just work, you might just be in a rut. a change of scenery may seem wise, but it likely won't change how you feel — at least in the long term.

hillary hoffower 1 is there a new park or restaurant you haven't checked out yet? if you're feeling bored with your everyday routine, switch it up: take a new route to work, pick up a new hobby on the weekends,

hillary hoffower 2 or stroll through a new neighborhood to see if you can find anything to inspire or stimulate you.

zeynep özreçber akşamları şarkılar söylüyoruz, birbirimizi alkışlıyoruz. burada çok güzel oyunlar oynuyoruz. aşağıda çay var, orada baraj yapıyoruz, bazen canım sıkılıyor ama genel olarak burada eğleniyorum.

berk mersinli mahalle teşkilatlarımız çok aktif olmak zorunda. kimin işe ihtiyacı var, kim üniversiteyi kazanmış, kimin canı sıkılıyor kahvehanelerde geziyor bunları bilmemiz gerekiyor.

edebifikir bu buluşma; iflah olmaz can sıkıntılarını kendine azık edinip hayata kendi gözleri ile bakmaktan duyduğu acıyı, hakikat arayışı ile dindirmeye çalışan ve kendine “ben” demekte zorlanan o uyumsuzlar, y ....... k için tekrar gözlerini kapatanlar için tertip edilmiştir.

fedai ismail atmosferdeki göktaşlarının hareketlerini can sıkıntısı ve umutsuzlukla takip edenlere

yıldıray oğur filipinler'de moro'ya özerklik, türkiye'de kürtlere kamu düzeni diye el yükselten canı sıkılan sartrecılık oynayan abiler ablalar hemen ardından.

yıldıray oğur yok sanki bu kez cevap daha basit. neyse, belki de sadece can sıkıntısıdır.

cem keçe narsisistik kişilik bozukluğu tanısı konulan kişilerin yüzde 80’i erkektir. narsisistik kişiler, derin bir boşluk duygusu, can sıkıntısı, iç daralması, h ....... k ve umutsuzluk gibi şikâyetlerle hekime başvururlar ve genellikle cinsel hayatlarında da sorun yaşarlar.

yalçın küçük başka bir yerde ve bir ara jaromil'in canı çok sıkılıyor. cansıkıntısı haftalar sürüyor; ihtilal devam ediyor. during there weeks, however, he masturbated in wild desperation; bu can sıkıntılı haftalarda sürekli mastürbasyon yapıyor.

modarazzi yapılan araştırmalar mastürbasyon yapmanın en temel sebebinin sıkıntı olduğunu söylüyor. can sıkıntısı yaşayan erkekler mastürbasyon yaparak rahatlamayı tercih ediyorlar.

özgür yorbık, caner mutlu mastürbasyon epizotlarının genellikle can sıkıntısı, kızgınlık, anksiyete ya da heyecanlanma durumunda olmaları (fleisher ve morrison 1990), olumsuz duyguları yatıştırmaya yönelik bir davranış olduğunu düşündürmektedir.

feriha dildar şenkaya mastürbasyon için olası birkaç neden can sıkıntısı: televizyondan uzakta aktif ve uyarıcı olarak programlanacak aktiviteler bu soruna çözüm olabilir.

uludagsozluk can sıkıntısından mastürbasyon yapmak

kizlarsoruyor can sıkıntısından mastürbasyon yapan var mı?

fatih vural ‘ben’ diyordum, dönülebilecek en güzel yer. döndüğümüzde aradığımızı bulma umudumuzu yitirmişizdir, işte arayış da şimdi keyiflidir. bir ömür aradığını bulmak kadar can sıkıcı bir şey olabilir mi zaten?

fatih vural odanızda tek başınaysanız aklınıza ya mastürbasyon gelir ya da doğaçlamak. 2010 yılında hala can sıkıntısına çare bulunamadı, oyalanmaya bakın.

sorularlaislamiyet hastane ve hapishane gibi kapalı yerlerde mecburen gün dolduranlar, mastürbasyonun, dertlerine dert katmaktan başka bir faydası olmadığını idrak etmelidirler. mastürbasyonun, insan üzerinde bir üzüntü ve can sıkıntısı bıraktığı bilinmektedir.

yaşar çabuklu can sıkıntısı

yaşar çabuklu can sıkıntısı varlıklı üst sınıflara özgü bir ayrıcalık, bir statü sembolü olarak beliriyor.

yaşar çabuklu tarihte bazı avcı toplayıcı toplumlar ihtiyaçlarını tedarik etmekle geçirdikleri bir kaç saatin dışında kalan zamanlarını ritüellerle, masallar anlatarak geçiriyorlar ve bu insanlarda can sıkıntısına nadiren rastlanıyor.

yaşar çabuklu kutsal dini metinleri okumakla geçirmesi gereken rahibin can sıkıntısından muzdarip olması tanrının sıkıcı olduğu anlamına geliyor ve tanrıya bir hakaret olarak görülüyor.

yaşar çabuklu öznenin erkek olarak kurulduğu bir ortamda can sıkıntısının erkeklere özgü bir sorun olduğu varsayılıyor.

yaşar çabuklu modern seküler can sıkıntısı kentlerde çok yoğun yaşanıyor.

yaşar çabuklu dışsal eğlencelerin çare olmadığı can sıkıntısı kendi değerlerini, anlamlarını yaratan bireyin egemen toplumsal söylemin kurduğu anlamlarla dalga geçtiği eleştirel bir eğlenceyle sonuçlanabilir.

eda deniz neredeyse her kadın hayatının bir döneminde ya saçını kestirmeye ya da saçının rengini değiştirmeye karar verir. bu karar, bazen depresyon, bazen can sıkıntısı bazen de sadece farklılık arayışı nedeniyle verilebilir.

okan müderrisoğlu abd'den gelen açıklamalar, ne kadar can sıkıcı olsa da başkan erdoğan ve ekibi tarafından o kadar soğukkanlılıkla karşılandı.

robin grille, beth macgregor bazen sebeplerini görmek zor olduğu için, çocukları can sıkıcı davranışları için suçlar ve utandırırız.

robin grille, beth macgregor çocuklar y ....... z duyguları da azalmış olur. provokatif tutumların altında yatan can sıkıntısı olabilir ya da bu tutum, zamanı ve enerjisi olan kızgın olmayan bir insanla geçirilmek istenen fazladan mutlu dakikaların arayışını gösteriyor olabilir.

polis akademisi yayınları bu kimlikler sadece onların önemli bulunma, k ....... e kalmamakta, aynı zamanda onların içinde yaşadıkları başarısızlık, marjinalleşme, suça bulaşma veya sadece can sıkıntısı halinden kurtulup hayatlarını dönüştürmelerine katkıda bulunmaktadır.

palomayayinevi çabuklu bu onuncu kitabında k ....... e olduğu gibi meydan okuma, eğlenme amacıyla onları bizzat kendisi yaratıyor; çölü, harabeyi, bataklığı turizmin konusu haline getiriyor; can sıkıntısına çözüm olarak eğlence endüstrisinin ürünlerini devreye sokuyor.

ece ünalan, adil uğur yavuz, gözde gümüş, özgür akman, can pelin sanal ortamda zorbalık uygulayan bireylerden çoğu bu eylemi eğlenmek amacıyla gerçekleştirdiğini ifade etmiştir. bunu can sıkıntısı ve merak nedeniyle gerçekleştirilen eylemler izlemektedir.

david buckingham sürekli şiddet sahneleri seyreden çocukların bir süre sonra bu imgelere tepkisizleşmesinin nedeni can sıkıntısı gibi çok daha basit bir unsura dayanıyor olabilir.

umut doğan yıldız tükenmişliğe dair bildiğinizi düşündüğünüz şeylerin büyük bir kısmı yanlış olabilir. blank’in yaşadığına benzer bir mesleki tükenmişlik, yorgunluk veya can sıkıntısı gibi basit bir durum değil.

umut doğan yıldız can sıkıcı veya tatmin edici olmayan işler, değer algınızı yıpratır.

umut doğan yıldız herkesin ve her şeyin canınızı sıktığı veya yanlış şekillerde sizi sinirlendirdiği, inatçı bir kuşkuculuğa sahip misiniz?

heine torgersen bakkeid / çev : ayşe erbulak özgürdal ülkede sonbahar fırtınalarının ve karanlık zamanlara geçişin can sıkıcı döneminin başlangıcıdır.

ayça şen yaz tatili ve can sıkıntısı

ayça şen çocuk dediğin anne baba yanındayken canı sıkılır.

ayça şen çocuklarını bu can sıkıntısından sakındırmaya çalışan bir arkadaşım yazları haftanın yedi günü ful donanımlı bir program uyguluyor.

ayça şen önce sanırım kendi can sıkıntısından korkumuzu alt etmemiz gerekiyor.

sırma köksal ama kitaplıklarım beni en çok benden, can sıkıntısından ve herkesin içinde bulunduğuna emin olduğum o derin boşluktan koruyor.

atasoy müftüoğlu can sıkıcı sorunları konuşmayan bir gelenek/zihniyet sebebiyle, her durumda hamasetin ardına gizleniyor, yanılsamaları biriktiriyoruz.

asaf savaş akat analiz "yüksek faiz-düşük kur mücahidi iktisatçılar" için can sıkıcıdır. 2003 sonrasında uygulanan yanlış para politikasını başarılı diye pazarlayanlan zorlamaktadır. ben size söylüyorum. bu mızrak bu çuvala sığmaz...

asaf savaş akat son iki yazıda üçüncü çeyrek (eylül sonu) için sanayi üretimi ve dış ticaret verilerini ele aldık. iki can sıkıcı eğilim saptadık. imalat sanayinde üretim artışı duraklama noktasına yaklaşıyor. buna karşılık ithalat tekrar hızlanıyor.

asaf savaş akat hayatta her şey için olduğu gibi, bu durumun da bir iyi bir de kötü tarafı vardır. iyi tarafı iktisatçının can sıkıntısı derdi olmamasıdır. kötü tarafı ise hep iğne üstünde oturmak, analizlerini sürekli sorgulamak zorunda bırakmasıdır.

instela - exrandy dört senede kendisinden farklı zamanlarda dersler aldım ve hocalığı can sıkıntısını gidermek için yaptığını söyleyebilirim. zira bazı saçma sapan konular hakkında o kadar çok konuşuyor ki gerekli konuları yetiştirmekte güçlük çekiyor.

robert maynard pirsig boredom always precedes a period of great creativity.

arthur schopenhauer the two enemies of human happiness are pain and boredom.

viggo peter mortensen there's no excuse to be bored. sad, yes. angry, yes. depressed, yes. crazy, yes. but there's no excuse for boredom, ever.

jean de la fontaine chez les amis, tout s'excuse, tout passe ; chez les amants, tout plaît, tout est parfait ; chez les époux, tout ennuie et tout lasse.

danse avec lui - personnage inconnu 1 pourtant on ne s'ennuie jamais car l'ennui vient quand on ne se regarde plus. et on ne peut pas ne pas regarder un cheval, regarder l'autre.

danse avec lui - personnage inconnu 2 regardez-le vraiment et jamais, jamais vous ne vous ennuierez. c'est ça le sentiment équestre et ça n'est rien d'autre que de l'amour.

henry marie joseph frédéric expedite millon de montherlant le bonheur ne m'ennuie jamais.

proverbe provençal après trois jours, l'on s'ennuie de femme, d'hôte et de pluie.

remy de gourmont un imbécile ne s'ennuie jamais ; il se contemple.

céline wieringa / céline blondeau l'hiver mon jardin s'ennuie de moi... c'est pourquoi il préfère s'endormir pour quelque temps...

blaise pascal l'éloquence continue ennuie.

andré isaac / pierre dac les rêves ont été créés pour qu'on ne s'ennuie pas pendant le sommeil.

honoré de balzac en amour, il y en a toujours un qui souffre et l'autre qui s'ennuie.

alain leblay on apprend plus à ceux que l'on amuse qu'à ceux que l'on ennuie.

alexandre georges pierre guitry / sacha guitry le célibat ? on s'ennuie. le mariage ? on a des ennuis.

haber abd başkanı trump'ın bugünkü tehditlerinin ardından amerikan senato dış ilişkiler komisyonundan can sıkıcı haber geldi

mîrzâ beşîrüddîn mahmûd ahmed / mirza beşiruddin mahmud ahmed han fakir muhammed, can sıkıntısını gidermek için bir şey okumak istediğinde bavulunu açıp karıştırınca, “davet-ül emir”i buldu ve onu okumaya koyuldu.

mehmet demirci yanlış hatırlamıyorsam mehmet çınarlı hisar dergisinde yazmıştı; arkadaşlarıyla birlikte yaptığı kısa bir ingiltere gezisi sırasında l ....... e bırakır. arkasındaki bir ingiliz: "bir şey düşürdünüz" diye ikaz eder. çınarlı'nın canı sıkılır, alay edildiğini sanır.

matthew hussey hayat bazen can sıkıcı hale gelebiliyor. bu monotonluk içinde yaşanan en ufak sevindirici haberin bile kutlanmaya değer olduğunu unutmayın. size en sevdiğiniz çikolatayı aldığında bile sevincinizi gözle görülür şekilde paylaşın.

aslı şafak davranışsal ekonomi şöyle der: alım gücü azaldığında ruj ve iç çamaşırı satışları artar, topuk boyu yükselir. yani can sıkıntısı bir yerden patlar.

sevgi ekiyor aşırı ve istenmeyen tüy ve kıllar türkiye'de olduğu gibi tüm dünyada bir çok insan için can sıkıcı, utanç verici ve yıllarca süregelen önemli bir sorundur.

rana anadolu dizioğlu tıp arsızlarının en sık uğradığı mekan acil servislerdir. akşam canı sıkılan gidip bi serum takdırır. k ....... l doktoru haklı olarak “siz yarın polikliniğe başvurun “ dediğinde ise “ sizin maaşınızı biz veriyoruz “ deyip bir vuruşta doktorun burnunu kırar.

şevket bıdı can sıkılmacaları

çağrı kahveci yunanistan krizi yeterince can sıkmaktaydı. üstelik “sefahat düşkünü yunanlıları” kurtarmak için çalışkan uysal almanların birikimleri de boşuna harcanmıştı.

büşra özcan tomarların üzerinde tek çizik atacak yer bile kalmamıştı. üstüne bir de başta can sıkıntısından döne döne dolanıp serserilik ettiğimi düşünen annem çeşmenin başında benim meczup olduğumu haykıra haykıra ağladı, dizlerini dövdü, gövdesini paraladı.

asuman susam dünyayı dille taşıyanların döküldüğü yer yazı. söz çoğu aramaz azdadır. erdem ve doğruluk arar ama. yazı da söz de bundandır can yakar, can sıkar onlardan yoksun olan için.

meltem gürle toplu konutlar can sıkıntısı üzerine yükselse, yaşlı kadınlar kapatıldıkları odalarda korku içinde ölse, yani dünya berbat bir yer olsa da, hayat çok daha küçük bir ölçekte devam etmektedir ve orada hala umuda yer vardır.

bekir koçak sarmaşık kurusu duvarlar can sıkıntısı

william shakespeare life is as tedious as twice-told tale, vexing the dull ear of a drowsy man.

william shakespeare speak on, but be not over-tedious.

david mcalister barry / dave barry 1 i believe it was shakespeare, or possibly howard cosell, who first observed that marriage is very much like a birthday candle, in that 'the flames of passion burn brightest when the wick of intimacy is first ignited by the disposable

david mcalister barry / dave barry 2 butane lighter of physical attraction, but sooner or later the heat of familiarity causes the wax of boredom to drip all over the vanilla frosting of novelty and the shredded coconut of romance.' i could not have phrased it better myself.

bertrand arthur william russell unless one is taught what to do with success after getting it, achievement of it must inevitably leave him prey to boredom.

bertrand arthur william russell 1 children are made to learn bits of shakespeare by heart, with the result that ever after they associate him with pedantic boredom. if they could meet him in the flesh, full of jollity and ale, they would be astonished,

bertrand arthur william russell 2 and if they had never heard of him before they might be led by his jollity to see what he had written. but if at school they had been inoculated against him, they will never be able to enjoy him. [...] shakespeare did not write

bertrand arthur william russell 3 with a view to boring school-children; he wrote with a view to delighting his audiences. if he does not give you delight, you had better ignore him.

dorothy rothschild / dorothy parker the cure for boredom is curiosity. there is no cure for curiosity.

gabriele behler 70’li yıllarda hepimiz, karma eğitimin erkeklerle kızlar arasında şans eşitliği sağlayacağına inandık. meğer bu, aşırı iyimser bir bakış açısı imiş. şimdi sınıflardaki erkek hegemonyasına karşı savaşıyorum. b ....... m. o zamanlar bu ayırımı can sıkıcı buluyordum.

agenor de miranda araújo neto / cazuza prefiro o toddy ao tédio.

milan kundera os cães são o nosso elo com o paraíso. eles não conhecem a maldade, a inveja ou o descontentamento. sentar-se com um cão ao pé de uma colina nua linda tarde, é voltar ao éden onde ficar sem fazer nada não era tédio, era paz.

walter benedix schönflies benjamin o tédio é um tecido cinzento e quente, forrado por dentro com a seda das cores mais variadas e vibrantes. nele nós nos enrolamos quando sonhamos.

claude-adrien schweitzer / helvétius o emburrecimento constitui nossa superioridade sobre os animais.

mertcan erice ak üçgül (trifolium repens) adındaki bitkiyi ele alalım mesela. onları sadece can sıkıcı birer ot olarak nitelendiriyor olabilirsiniz. ancak ak üçgüller hayatta kalma konusunda en başarılı türlerdendir. en zorlu kent şartlarına iyi adapte olurlar.

hadi cantemur 1 bağımlı bir arkadaş, çevresinin içerisinde bulunmak, merak duygusunu kontrol edememek, sosyal ilişki kuramamak ya da kurarken güçlük çekmek, can sıkıntısı ve yapacak daha iyi bir şey bulamamak, aşırı içe kapanıklık,

hadi cantemur 2 kişinin hayatta doğru bir hedef bulamaması, özgüven eksikliği, gerçek hayatta yapılabileceklerini bilmemek, bağımlılığın sonuçlarını bilmemek veya önemsememek gibi nedenler sayılabilir.

mahfi hepimizin canı sıkılır. aslında sıkılan can değil, ruhtur. çünkü ruh, maneviyat açısından doyum ister.

halis kökverdi böyle güzel bir hizmetin ülkemizde yasaklanmış olması can sıkıcı. ancak uber'in başarılarını inkar etmekte mümkün değil.

onur seven youtube'un android uygulamasında can sıkıcı hata

erdem ulus taraftarın yaşadığı kahredici bir olayı, ertesi gün okuyarak tazelemesi bir hayli can sıkıcı.

kış uykusu - aydın ( nihat haluk bilginer ) herifin tek amacı düpedüz senin gibi canı sıkılan sinir hastalarını yakalıyıp tuzağa düşürmek.

realitykings sierra nicole, sophia leone we live together sierra nicole realized she was finally home alone when she woke up in the morning. her excitement soon turned to boredom once she h ....... y both decided to pleasure each other and enjoy the rest of the day together.

brazzers whoredom cures boredom shay sights & mick blue

kış uykusu - aydın ( nihat haluk bilginer ) sen arkamda sessiz sessiz otururken can sıkıntısından kurtulmak için bi bela arayan bakışlarını hissediyorum sırtımda.

thewholegardenwillbow / remy the boring end of sex and capitalism

marina ann hantzis / sasha grey watching a woman receive oral sex is usually boring. this idea is the reason why i challenged the way people think.

marina ann hantzis / sasha grey her life with her fiancé jack has become predictable and boring, especially in the bedroom.

kış uykusu - nihal ( ayşe melisa sözen ) ama genç, sağlıklı, gururlu, ve hayat dolu bir kadını, boşluk içinde, can sıkıntısı ve korku içinde eriyip gitmesini görmek hiç mi içini sızlatmadı.

alexandre herculano de carvalho e araújo 1 o que seria do mundo sem a mulher. dai às paixões todo o ardor que puderes, aos prazeres mil vezes intensidade,

alexandre herculano de carvalho e araújo 2 aos sentidos a máxima energia e convertereis o mundo em paraíso, mas tirai dele a mulher, e o mundo será um ermo melancólico, os deleites serão apenas prelúdio do tédio.

jules amédée barbey d'aurevilly as paixões fazem menos mal que o tédio, pois elas tendem a diminuir e ele a aumentar.

horatio walpole / horace walpole o tédio é a desgraça das pessoas felizes.

ugo ojetti o tédio é uma invenção dos preguiçosos.

françois marie arouet / voltaire o repouso é uma boa coisa mas o tédio é seu irmão.

françois marie arouet / voltaire repose is a good thing, but boredom is its brother.

jeanne marie / manon phlipon / manon roland o tédio é a doença dos corações sem sentimentos e das almas pobres.

vladimir vladimirovitch maiakovski / vladimir vladimiroviç mayakovski ê melhor morrer de vodka do que de tédio.

kış uykusu - neclâ ( demet iybar / demet akbağ ) keşke benim de kendimi kandırma eşiğim seninki kadar düşük olabilseydi. o zaman ben de belki, kolaylıkla yapmaya değer şeyler bulur, bu can sıkıntısından kurtulabilirdim belki.

felice leonardo buscaglia / leo buscaglia 1 o tédio provém da rotina. a alegria, o assombro, o êxtase surgem da surpresa. a rotina leva ao tédio, e, se você está entediado, você é entediante. e se pergunta porque as pessoas não querem estar com você! podemos escolher.

felice leonardo buscaglia / leo buscaglia 2 temos opções. você pode escolher como deseja viver a sua vida. pode escolher a alegria, a liberdade, a criatividade, a surpresa, ou a apatia e o tédio. e pode fazer essa escolha agora mesmo!

felice leonardo buscaglia / leo buscaglia 1 boredom arises from routine. joy, wonder, rapture, arise from surprise. routine leads to boredom and if you are bored, you are boring. and you wonder why people don't want to be with you! we can choose. we have choice.

felice leonardo buscaglia / leo buscaglia 2 you can choose how you want to live your life. you can select joy, freedom, creativity, surprise, or apathy and boredom. and you can make that selection right now!

adalet ağaoğlu herkesin de bir derdi var. herkes de çok sık hastalanıyor ve çok ölüm oluyor. herkesin çok da canı sıkılıyor.

adalet ağaoğlu can sıkıntısı deyince, dertlerimi dökmek için bana hiç sıra gelmediğinden, ben de son birkaç yıldır bir “dert dökme defteri” edindim.

lucius annaeus seneca / sêneca (...) cada um se lança à vida, sofrendo da ânsia do futuro e do tédio do presente.

françois marie arouet / voltaire o trabalho espanta os três grandes males: o vício, a pobreza e o tédio

françois marie arouet / voltaire le travail éloigne de nous trois grands maux : l'ennui, le vice, et le besoin

fernando antónio nogueira pessoa um tédio que inclui a antecipação só de mais tédio; a pena, já, de amanhã ter pena de ter tido pena hoje.

uplifers insanı diğer canlılardan ayıran can sıkıntısına bilimsel bakış

izel rozental insanlar spor karikatürü dışında birşey yapamadığını düşünmeye başlıyorlar, bu da sanatçı için oldukça can sıkıcı.

fabienne claire nothomb / amélie nothomb non ho nulla contro la noia, ma annoiarsi ed essere anche costretti a manifestare interesse, che piaga!

fabienne claire nothomb / amélie nothomb […] il est bien plus divertissant d'être ennuyeux que d'être intéressant.

marcello marchesi non puoi non puoi permetterti | di annoiarti. | non sei intelligente | abbastanza.

edward fitzgerald brenan / gerald brenan ognuno di noi è una noia per qualcun altro. non è importante questo. la cosa che conta di più è non essere noiosi a se stessi.

ramón gómez de la serna puig se si potesse sfruttare la noia disporremmo della più potente fonte d'energia.

ramón gómez de la serna puig aburrirse es besar a la muerte.

elias canetti una noia mortale emana da quelli che hanno ragione e lo sanno.

pierre henri adrien decourcelle noia. — la malattia delle persone che non hanno mai dispiaceri.

søren aabye kierkegaard lo scopo di questa vita è di essere portati al più alto grado di noia della vita.

massimo bontempelli noia è non sapersi accorgere delle variazioni minime, quelle dalle quali comincia il cammino per scendere in profondità.

joseph étienne frédéric mistral lavorare in compagnia salva dalla noia. soli si è così svogliati!

jale şenyurt eksik kaşlar ve yine erkeklerdeki köselik durumu can sıkıcı sorunların başında yer alıyor.

cezmi ersöz can sıkıntısı, kaçak yaşamak ve mutluluk vaadi

cezmi ersöz kitap okumaktan sıkıldığın için, bir süre sonra seninle konuşacak bir şey bulamayacağımı ve senden sıkılacağımı düşündüm. b ....... ı, klip yayınlayan kanallarda elinde bırakmadığın kumanda aletiyle ısrarla arayıp bulmanın ne kadar can sıkıcı olduğunu bile düşündüm…

erol anar can sıkıntısı

erol anar canım sıkılıyordu, ortalıkta da hiçbir arkadaşım görünmüyordu. ercan öyle sakin bir biçimde ağır ağır evine doğru giderken, bana birden muziplik yapma düşüncesi geldi.

erol anar son yıllarda avrupa’ya her geldiğimde olduğu gibi can sıkıntısı hissediyorum.

erol anar sonra o mutsuz ve can sıkıcı yaşamından acı duyan madame bovary gibi günden güne sararıp solmaya ve kendimi tüketmeye başlardım.

erol anar dostoyevski’nin mektuplarına bakarsak, a ....... z: “para, para para…” dostoyevski, çeşitli dönemlerde yaşadığı, -aslında hayatı boyunca- para sıkıntısı ve borçlarının verdiği can sıkıntısıyla tanıdığı kişilere mektup yazarak çoğunlukla onlardan borç para istiyordu.

murat menteş sahte can sıkıntısından bir kurtulsak, sahici neşeye kavuşacağız

latife tekin köylüler epeyce bir zaman, "oğlan mı yok sende ki lan," diye, huvat'ın can sıkıntısını almaya çalıştılar.

latife tekin atiye, zerefşan hanım'ın içinde kötülük olmayan, zavallı bir kadın olduğunu, can sıkıntısından evlerine gelip gittiğini söylediyse de, huvat'ı inandıramadı.

latife tekin canı sıkıldıkça dizinin üstüne yatırıp baktığı oklu kalpli, gonca güllü hatıra defterini bir daha eline almadı.

latife tekin halit yeniden annesine vereceği akıllara döndü. dirmit için ne diyeceğim diye kaygı tutmasının bir yeri olmadığını söyledi. "canımız sıkıldıkça tepesine bindik bunalttık, derinine inemedik kızın, bakma sen şimdiki haline," dedi.

buket uzuner canı sıkılanlar bilir. can sıkıntısı berbattır; her şeyi daraltır.

buket uzuner canı sıkılan insanın hayatı dar alanlar, dar insanlar ve dar rüyalarla sımsıkı daralır.

buket uzuner insanın içi çekilir, kolunu kaldıracak gücü kalmaz, büzülür ve öylece kalır. sonra uzun yıllar içinde can sıkıntısına alışır ve artık canı sıkılmayan insanlarla ilişkisini keser.

buket uzuner mekansal daralma can sıkıntısının hacimsel ifadesidir.

buket uzuner can sıkıntısı iki boyutludur; eni ve boyu vardır ama genişliği yoktur.

buket uzuner can sıkıntısı dardır. bu yüzden genişlik, uzaklık, derinlik ve üçüncü boyut can sıkıntısının düşmanıdır.

leo longanesi la noia segue l'ordine e precede le bufere.

metal gear 2: solid snake la solitudine è qualcosa che si insinua tra le crepe del tuo cuore. la noia è ciò che fa apparire quelle crepe.

hermann karl hesse la vita delle persone che lavorano è noiosa. interessanti sono le vicende e le sorti dei perdigiorno.

erol anar 1 virginia woolf şöyle diyor: “keşke insanlar düşündükleri şeyleri dosdoğru söyleselerdi, ne çok can sıkıntısından kurtulurlardı. “ bu olayın bir yanıdır; diğer yanında ise bireyler böyle davranmış olsalar ,

erol anar 2 çevrelerindeki insanlarla birlikte ve toplumsal hayat içinde yaşayamaz hale gelirlerdi. belki can sıkıntısından kurtulurlardı, ama birçok ilişkilerini de yitirirlerdi.

murat menteş fakat bu kötü, bozuk, can sıkıcı şeyler aynı zamanda türkiye’yi tahrip eden şeylerdir.

ayşe kulin ayakta dolananlar, eşyalarımı koyduğum koltuğa ters ters bakıp duruyorlar. onları başka bir yere yeniden istifleyecek gücüm olmadığı için, gözlerimi kaçırıyorum insanlardan. can sıkıntısından patlamak üzereyim.

cezmi ersöz o basit, o can sıkıcı mutluluklarını korumak için sınırlarını sonsuza dek kapatıp, hayat hakkında yeni bir şeyler öğrenmeyi kendilerine yasaklayanları sevmiyorum...

ayşe arman sizin için bu türban meselesinin en can sıkıcı tarafı ne?

bilge karasu taşların sabrı dediğim, yaşlandıkça yaşamağı öğrendiğimiz, can sıkıcı bir boş laf olmaktan çıkan sabır değil; insanların kusursuz bulacağı o duruma gelesiye bir taşın bir başka taşın bağrında sıkışıp durarak geçirdiği –i ....... z– bir vakti damıtması, sonra kalması.

kerime nadir azrak en mükellef sofralar, tok insana can sıkıcı bile gelebilir. ben aç ve hastaydım, risaleler ise iyi hazırlanmış bir ilaç paketi ve mükellef bir sofraydı.

onur ünlü / ah muhsin ünlü ben bu arada ite kaka şiire devam ediyordum. fakat daha sonra profesyonel iş hayatı can sıkmaya başladı ve artık enikonu televizyon yazarı olma noktasına gelmiştik.

valentin louis georges eugène marcel proust la noia è uno dei mali meno gravi che abbiamo da sopportare.

andrea giovanni pinchetti / andrea g. pinketts la noia. la noia andrebbe calpestata con scarpe con la para. diventerebbe paranoia, una malattia mentale meno pericolosa.

haşmet babaoğlu kitap okuma alışkanlığı meselesi ve soruları olmaya; hatta insanın can sıkıntısının bile hakiki olmasına dayanır.

roberto gervaso la noia nasce anche dal non saper cosa non fare.

niccolò ugo foscolo la noja proviene o da debolissima coscienza dell'esistenza nostra, per cui non ci sentiamo capaci di agire, o da coscienza eccessiva, per cui vediamo di non poter agire quanto vorremmo.